19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 AĞUSTOS 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA ENERJİ neriman?cumhuriyet.com.tr 2010 yılında Gazprom, AB’nin talep ettiği gazın 126200 milyar metreküplük kısmını karşılayamayacak 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Doğalgaz krizi AB kapısında NERİMAN ÖZCAN Du Bakali N’olacak? Erdoğan, dün saat 11.00’de İstanbul Milletvekili ve AKP Genel Başkanı olarak Çankaya’ya çıktı ve 15 dakikalık bir görüşmeden sonra Cumhurbaşkanı Sezer’den 60. hükümeti kurma görevini aldığını söylemek için gazetecilerin karşısına geçti. Yaptığı açıklamadan ortaya çıkan sonuç Başbakan’ın, yeni kabinesini oluşturmak için bir süre ayak sürçeceğini ortaya koyuyordu. Seçimden, yüzünün akı ile çıkmış ve başarısını 550 kişilik parlamentonun 341 sandalyesine AKP’li milletvekillerini oturtacak şekilde sayısal bir üstünlükle kanıtlamış olan Erdoğan’ın, yeni bir kabine oluşturmasını sağlamak için uzun uzun düşünüp taşınmaya gerçekten ihtiyacı mı var ki böyle bir süreçten söz ediliyor? Bugün AKP Meclis Grubu’nu oluşturan milletvekillerinin, önemli bir bölümüyle geçen yasama döneminde beraber çalışmış olan Erdoğan’ın, yeni seçilmiş olanların içinden kimleri bakan olarak görmeyi düşündüğü de üç aşağı beş yukarı belli. 9 Ağustos Perşembe günü ilk turu yapılacak TBMM Başkanı seçimi için önünde en azından bir Bülent Arınç engeli bulunmadığı da biliniyor. Ülkenin içeride ve dışarıda onca sorununa eğilmek için her yeni seçim sonrasında aranılan, ilk ateşlemeyi sağlayacak heyecanın kaybolmasını beklemeden yeni yüzlerle eski tecrübelileri içerecek bir Bakanlar Kurulu’nun başına geçmesi için daha fazla ayak sürümesinin gereği ne o halde? Bazıları, 60. Cumhuriyet Hükümeti’nin onay tezkeresinin altında AKP’nin içinden gelmiş bir Cumhurbaşkanı’nın imzasının olmasının beklenebileceğini söylüyorlarsa da; bence “illa” bu tür fantezilere saplanmanın gereği de yok. Yok ama, ortada 11. Cumhurbaşkanlığı seçimi ve o seçim için kendisini “değişmez aday” olarak görmekte ve göstermekte ısrarlı bir Abdullah Gül’ün oluşturduğu engebenin bulunması Erdoğan’ı, zaman faktörüyle işbirliği yapmaya zorlamaktadır. Geçen yıl boyunca Moskova ile gaz anlaşmalarını garantiye almak için uğraşan Avrupa ülkelerini uzun vadede başka bir konu endişelendiriyor. Rusya’nın Enerji Politikası Enstitüsü Başkanı Vladimir Milov’un (Eski Enerji Bakanı Yardımcısı) dünya doğalgaz piyasasının en önemli oyuncularından Gazprom’un 2010 yılında kendisinden talep edilen doğalgazın 126200 milyar metreküplük bir kısmını karşılayamayacağını açıklaması korkulan bir enerji krizinin kapıda olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Gazprom’un karşılayamayacağı miktarın, Avrupa ülkelerinin enerji talebinin ? İngiltere’nin yaptığı anlaşmalarla 2008 yılında fazladan 75 milyar m3’lük doğalgazın Avrupa’daki ihtiyaca yönlendirilmesi. ? Norveç’ten, doğalgaz sıkıntısı çekecek ülkelere doğalgaz boru hattı inşa edilmesi. yüzde 25’ine tekabül edeceğini varsayan uzmanlar, gerekli tedbirlerin mutlaka alınması gerektiği konusunda hemfikirler. 47 trilyon metreküp doğalgaz rezervi olduğu sanılan Rusya’nın, bugün Avrupa gazının yüzde 48’ini, 2030 yılında ise yüzde 80’ini karşılayacağı öngörülüyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın raporuna göre de Rusya fiziki olarak Avrupa’nın talebini karşılamayacak. Bu açıktan da en kötü etkilenecek ülke, Rusya’dan en fazla doğalgaz tüketen Almanya olacak. 2000’li yıllardan beri, Gazprom’un gaz üretimi artmadı. Şubat 2006’da Gazprom, doğalgaz veremediği için Rusya’daki elektrik santralları doğalgaz yerine kömür ve mazot kullanmak zorunda kaldı. Problem yeni yatırım yapılmaması değil, Rusya’nın kendi sınırları içerisinde “gerekli ve yeterli” yatırımların yapılmaması. Sadece ihracata yönelik yatırımların yapılıyor olması. Çok yakında Sibirya’daki rezervler tükenecek. Yamal, Stohman ve Sakhalin’in büyük rezervler olmalarına rağmen eksiği karşılayamayacaklar. Köşeye sıkışmış olan Gazprom da kendi imkânlarını kullanarak maksimum gaz miktarını Orta Asya’daki ülkelerden karşılamaya çalışacağını iddia ediyor. Oysa Orta Asya’dan sadece yıllık 105 milyar metreküp doğalgaz çıkarılıyor. Rusya kendi topraklarına yetersiz de olsa yatırım yapmasına karşın bu bölgeye çok daha az yatırım yapıyor. Bu doğalgazın birçok müşterisi bulunması da Orta Asya’daki gazın Avrupa’nın ihtiyacına yönlendirilmesinin önünü tıkıyor. Şimdilik her şey sakin görünüyor. 2000 yılından itibaren Gazprom yeni gaz rezervleri için 15 milyar dolarlık yatırım yaptı. Kıyaslarsak Fransız şirketi olan Total’in bir yılda yaptığı yatırım harcamasına eşit. Almanya, İtalya ve Fransa enerji anlaşmalarını uzattı. Bu çift yönlü stratejiler AB’nin pozisyo nunu zayıflatırken uzun vadede doğalgaz bağımlılığına karşı olan serbest ekonomi pazarını da sallayacağından endişe ediliyor. Alman EON, İtalyan ENI ve Fransız Gaz de France şirketleri anlaşmalar yaptı, ancak gaz gerçekten verilecek mi, bunun garantisi yok. Vladimir Milov’a göre, AB’nin büyük ülkelerinin doğalgaz patronu Gazprom’a bağlanması belirsizlik ve kargaşa yaratacağından Avrupa’nın mutlaka kendine uygun başka alternatifler yaratması gerekiyor. KURTULUŞ YOLU Bu konuda, Avrupa altyapısını geliştirip Cezayir ve Mısır gibi ülkelerden sıkıştırılmış gaz ithalatını artırarak kendini kurtarabilir. İngiltere ve İspanya bu yolu tercih eden ülkeler arasında yer alıyor. Sıkıştırılmış doğalgazın dünya üzerindeki stokları değerlendirilirse şantajlardan da korunulacağı düşünülebilir. Vladimir Milov’a göre, Kremlin’in stratejisinin başarısız ve pazar ekonomisine bağlı kalınarak tarafların mağdur olmayacağını belirtti. Ekonomistler haklı olabilir ama konu enerjiyse ekonomistlerin önerileri her zaman dinlenmeyebiliyor. A YGAZ’DAN SORUMLULUK BİLİNCİ Geliştirilen ekonomik yakıtla, sürücüler yüzde 10’dan daha fazla tasarruf yapabilecek Ayışığı projesi Sürücülere altın tavsiyeler ülkemizin 1 dört bir yanını sardı ÖZLEM ŞENER UĞUR KUTLUKAYA Can alıcı soru.. Dünkü açıklamasını televizyonda izleyenler, bir gazetecinin Başbakan’ın “kardeşim Abdullah”ın Çankaya’ya çıkma ısrarı karşısındaki sıkıntısını ortaya koyan sorusuna verdiği yanıtı dinlemiş olmalılar. Bir dizi soru arasından, en doğrusu ve can alıcısını Başbakan’a yönelten o gazeteci meslektaş, 60. hükümetin oluşturulup açıklanması sırasında, “kardeşim Abdullah”ın Bakanlar Kurulu dışında kalmasının tek koşulunun, kendisinin o kurulu onaylayacak makamın sahibi seçilmiş olmasına bağlamıştır. Abdullah Gül, geçici olduğu bilinen 58. hükümette Başbakan’dı. Görevini Erdoğan’a devrederek kurulan 59. hükümette Başbakan Yardımcılığı’nı ve Dışişleri Bakanlığı’nı üstlendi. İyi bir politikacı olsa da başarısız bir Dışişleri Bakanı olarak görevini kurulacak yeni hükümette de sürdürecek mi? Yoksa, Çankaya’ya taşınarak, yeni koşullar içerisinde ılımlı İslam politikasının kalıcı olması için AKP hükümetinin hazırlayacağı yasa ve kararnameleri onaylayacak, yüksek yargı organlarında ve öteki anayasal kurumlarda Cumhurbaşkanı’nın atayacağı bürokratlar kadrolaşmasının temellerini sağlam olarak atmanın uğraşını mı verecek? ygaz her yıl düzenli olarak sağlık ile ilgili projelere yer vermeye devam ediyor.“Ayışığı: Aygaz’dan Sağlık Işığı”adlı yeni bir sosyal sorumluluk çalışmasına imza attı. Aygaz’ın 45. Kuruluş Yıldönümü dolayısıyla, 2006 yılında başlattığı projede, şimdiye kadar 45 ilde 45 sağlık ocağının aşı odaları yenilendi. 2007 yılı sonuna kadar, “81 İlde 81 Sağlık Ocağının Aşı Odası”nı tamamlamayı hedefledikleri projeyle Aygaz, aşı odalarının zeminden tavana tadilatını gerçekleştiriyor ve muayene masasından buzdolabına kadar aşı odalarının tüm ihtiyaçlarını tedarik ediyor. Bu proje kapsamı sadece Aygaz Genel Merkezi ile sınırlı kalmadı, Aygaz bayileri ve Aygaz Genel Merkezi çalışanları Ayışığı Projesi’ne maddi ve manevi destek verdiler. Türkiye’de temel sağlık hizmetlerinin toplumun her kesimine sunulduğu birimler olan sağlık ocaklarından, Sağlık Bakanlığı 2005 yılı istatistiklerine göre, 105 milyon kişi faydalandı. Sağlık ocaklarında ise en çok kullanılan birim aşı odaları: Bebeklerin aşılarından ilk yardıma, tansiyon ölçümlerinden pansumana kadar her türlü sağlık hizmeti aşı odalarında veriliyor. A 932’de Shell Dynamin konsepti ile yakıt ekonomisinin köşe taşlarından biri olmayı başaran Shell, ürettiği yakıtı mümkün olan en verimli hale getirmek için ortak bir bilinç oluşturmaya çalışıyor. Toplumu da yanına alan Shell, ‘Standart Bir Araçla Dünya Turunda En Az Yakıt Tüketimi’ konusunda da 2006 Dünya Guiness Rekoru’nu kırarak bu alandaki iddiasını perçinliyor. Bu rekorun kırılmasında Shell’e eşlik eden ve 78 günde sadece 24 depo yakıt kullanarak dünyanın 25 ülkesini dolaşan Avustralyalı John ve Helen Taylor çifti, yakıt ekonomisi şifrelerini Türk tüketicisi ile paylaşmak için İstanbul’a geldi. Günde ortalama 14 saat araba kullanarak 4 kıtada 28 bin 970 kilometre yol kateden Taylor çifti, İstanbul trafiğinin zorlu şartları altında da başarılı bir sınav verdi.. ? Taylor çifti günde ortalama 14 saat araba kullanarak 4 kıtada 28 bin 970 kilometre yol katetti ve İstanbul trafiğinin zorlu şartları altında da başarılı bir sınav verdi.. AKIT EKONOMİSİNİN ÖNEMİ Yakıtın ekonomik kullanımının, yakıt tasarrufuna katkısı nedir? Aslında ekonomik kullanıma katkıda bulunan pek çok unsur var. Hava koşulları, sürücü teknikleri, aracınızın cinsi bunlardan birkaçı. Deneyimlerimize göre sorunuzu cevaplarsak asgari yüzde 10’luk bir iyileşme sağladığı gerçek. Diğer faktörleri de göz önünde bulundurursak insanların eğitilerek sürüş tekniklerinin öğretilmesinin önemini görürüz. İnsanların ellerindekini en iyi şekilde kullanması bizim için önemli. Dünyada 900 milyon sürücü var ve tercih yapabilme imkanları sınırlı. Biz tercihimizi Wolkswagen Golf’tan yana kullandık. Çünkü dünyada 24 milyon adet satılmış ve tercih edilen standart bir araba. Burada yakıt ekonomisi yapan bir araba kullanmamaya dikkat ettik. Rekor denemeniz boyunca karşılaştığınız tehlikeli bir deneyiminizi anlatır mısınız? Sıcaklık değişimlerinden, hayvanlarla mücadeleye; bozuk yollardan tehlike saçan hortumlara kadar pek çok tehlikeli durumla karşılaştık. Makedonya’da eksi 15 derecede yol alıp, Avustralya’da 46 derece sıcakla karşılaşmak oldukça zorlayıcı. Buradaki yolculuğumuzda litre başına 22.2 km yol yani 100 km’de 4.5 litre gibi son derece büyük bir ta Y Parti mitinginin oyuyla... Gül, içinde gizlenmiş narsist dürtüleri dışa vurduran bu adaylık olayından sonra, AKP mitinglerinde Cumhurbaşkanlığı’nın halk tarafından onaylanmış olduğu kanısıyla, fiilen yeni parlamentoda bu göreve seçilmiş olsa, anayasanın istediği devletin tarafsız başı olabilecek midir? Yoksa AKP mitinglerinde, selefini utanmadan yuhalayan ve kendisini alkışlayarak ajite eden yığınların etkisi altında mı, o makamı temsil etmeye çalışacaktır? Türk halkının tevekkülü, uzak geçmişinden bu yana bilinir. O kadar bilinir ki, kendi sabırlı beklentisini, “du bakali n’olacak” fıkrasına yerleştirip bir dönemin Osmanlı Sarayı’nın vazgeçilmezleri arasında yer alan siyahi bacılara söyleterek bugünlere taşımıştır. Abdullah Bey, Erdoğan’ın Bakanlar Kurulu oluşturma konusunda niçin ayak sürçmek istediğini iyi okumalıdır. Cumhurbaşkanlığı olayını bir sorun olarak germek, AKP içinde ya da dışında başka kimsenin o makamı kendisi gibi temsil edemeyeceğini sanmak gibi bir saplantıyla çıkılacak Çankaya yolculuğunun yedi yıllık süresi için, daha bugünden başladığı gizlenemeyen başdönmesi sadece kendisine değil, partisine de, ülkeye de ne getirir, ne götürürün hesabını soğukkanlılıkla yapmalıdır. DÜZCE’DE SAĞLIK MERKEZİ AŞI ODASI YENİLENDİ Aygaz, Koç Topluluğu’nun her yıl MayısHaziran aylarında sosyal projeler gerçekleştirilmesi amacıyla belirlediği “Ayışığı” projesi kapsamında, Düzce’nin Yığılca ilçesindeki Toplum Sağlığı Merkezi’nin aşı odasını yeniledi. Aygaz Genel Müdürü Mehmet Ali Neyzi başta olmak üzere, Aygaz yöneticilerinin ve Aygaz çalışanlarının katıldığı yenileme çalışmaları kapsamında, aşı odası baştan aşağı yenilenerek, oda için gerekli malzemeler temin edildi. sarrufu sağlamayı başardık. Bir başka ilginç olay da Hindistan ve Pakistan’da yaşadık. Yolların bozuk olmasının yanı sıra yola fırlayıveren bir maymun ya da inek, yolculuğu oldukça zorlaştıran etkenler olarak aklımızda kaldı. İstanbul’un yollarını dünya ile kıyaslarsak yollarımızı nasıl bulursunuz? İstanbul’un trafiği hakkında önyargılarımız olmasına rağmen durumun hiç de kötü olmadığı kanaatına vardık. Yollarınız gayet güzel. Trafik sinyalizasyonu da gelişmiş durumda. Örneğin trafik ışıklarındaki sayaçlar ile dünyada sadece bir iki ülkede karşı laştık fakat ulaşım ağları geliştirilmeli. 14 milyon nüfusun yaşadığı bir yerde 2 milyon aracın olması toplu taşımacılığa olan ilginin azlığını gösteriyor. Özellikle eski semtlerinizde park sorununa çözüm bulunmalı. İnsanlar yollara park alanı olmadığı için rastgele araçlarını bırakabiliyor. Bu trafik akışını engelleyen ciddi bir unsur. Biz Avustralya’da 19 milyon insanız ve yollar boş. Bu bağlamda Avustralya en güzel koşullara sahip olan bir ülke. Londra’da da düzenli bir trafik akışı var. Ancak Hindistan ve Pakistan gibi kalabalık şehirlerde ise araba sürmek tam bir kâbus. Faks: 0 216 302 82 08 obirgit?ekolay.net ENTERNET / MEHMET SUCU John Brunner 1934 yılında İngiltere’de doğmuş. Bir bilimkurgu yazarı olan Brunner’in 1974 yılında kaleme aldığı “Shockwave Rider” “Şok Dalgası Süvarisi” kitabı bir toplumsal ağırlıklı temasıyla okuyucuya değişik bir ütopya sunar ve bunu sorgular. Brunner’in kitabında tanımladığı tek tip insan yaratmaya çalışan ve herkesi kontrol eden egemenlerin çabaları Türk okuru için çok tanıdık işaretleri içeriyor. Her yurttaşa sabit bir numara verilmesiyle başlayan zincirin nerelere uzanacağını, gözetim toplumunun yurttaşlarını nasıl gördüğünü izliyoruz. Dahası insanların belirli kalıplara girmeye zorlandığını ve bu kalıplara uymayanların “hasta” veya “folklorik öğeler” sayıldığı bir gelecek kurgulanıyor kitapta. Yazıldığı 1974’te internet bir düştü dünya için. Otuz Türkiye Yunanistan’ı aydınlatıyor Ekonomi Servisi “Elektrik Enerjisi Takası ve İşbirliği Anlaşması” ile 4 Ağustos Cumartesi gününden itibaren Türkiye’den Yunanistan’a elektrik verilmeye başlandı. Anlaşma gereği, Hamitabat doğalgaz çevrim santralının 2 ünitesinden, Türkiye enterkonnekte sisteminden izole edilerek Babaeski üzerinden Yunanistan’a elektrik veriliyor. Bu kapsamda, Yunanistan’a 1.5 ay boyunca Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt AŞ tarafından yaklaşık 180 milyon kilovat saat (kWh) elektrik enerjisi verilecek. Ancak anlaşma gereği Yunanistan, 2008 yılı OcakŞubat aylarında aldığı miktar kadar elektrik enerjisini Türkiye’ye geri verecek. Türkiye’den Yunanistan’a verilen elektrik enerjisiyle TürkiyeAvrupa Birliği (AB) arasında enerji ticareti de başlamış oldu. Türkiye ile Yunanistan arasında 400 kilovolt kapasiteli 268 kilometrelik elektrik iletim hattı bulunuyor. mehmet?cumhuriyet.com.tr Yüzyılın Sorusu küsur yıl sonra Brunner’in dünyasının nasıl da gerçeğe yakın olduğunu görüyoruz. Özellikle ABD’nin ve ülkemizde de hükümetin interneti kontrol çabalarını dehşet içinde izliyoruz. Bir tarafta dünyanın neresinde olursanız olun elektronik ortamda yollanan her verinin büyük biraderler tarafından izlendiği, diğer tarafta ise internette yayın yapanların yerel hükümet tarafından şiddetli bir denetlenme isteği. Hatta o denli şiddetli bir istek ki.. çocuk pornosu bahanesiyle çıkartılan yasa, tüm kullanıcıların başında Demokles’in kılıcı gibi duruyor. Şöyle diyor Brunner: Tabii ki herkese şahsi bir kod verilmesi gerekiyordu! Yoksa hükümet vatandaşlarının hakkını nasıl verebilir.. bir kıta dolusu hareketli, özgür bireyin arzularını, zevklerini, tercihlerini, satın aldıklarını, bağlantılarını ve her şeyden önce yerlerini nasıl takip edebilirdi? Doğru, başka bir yaklaşım daha mevcuttu. Ama bunun bu ülkede uygulandığını görmek ister miydiniz? Seçme alanınızın, nüfusun toplu davranışlarının tek bir kalıba dökülmesi derecesinde kısıtlandığını görmek ister miydiniz? Onun için bilgisayarı yeni bir tür pranga olarak kulak arkası etmeyin. Mantıklı olarak düşünün, şimdiye dek icat edilmiş en özgürleştirici alet, modern insanın türlü türlü ihtiyacını karşılamaya yeterli tek alet olarak düşünün. Onu bir insanmış gibi düşünün mesela. Örneğin, ne kadar sık adres değiştirirseniz değiştirin veya ne kadar uzağa taşınırsanız taşının mektuplarınızın size ulaşmasını sağlayan yardımsever postacınızı düşünün. Sizin aklınız ne kadar karışık olursa olsun zamanı gelince faturalarınızı ödeyen sadık sekreterinizi düşünün. Siz hastalanınca, tanımadığınız uzman doktoru yönlendirmek üzere elinde sizin tıbbi geçmişinizin tam raporuyla hastanede hazır bulunan aile doktorunuzu düşünün. Veya daha az şahsi ve daha toplumsal olmak isterseniz, bilgisayarları ilkel toplu üretim yöntemlerinin monotonluğuna bir çare olarak düşünün. Geçen yüzyılın altmışlı yıllarında bir montaj fabrikasından arka arkaya, her biri birbirinden biraz değişik yüzlerce eşya çıkarmak ekonomik hale gelmişti. Bu işi yapmak, fazladan bir programcıya maaş vermeye ve dolayısıyla bir bilgisayara patlıyordu... Ama herkes bilgisayar kullanıyordu ve bunların kapasiteleri o kadar büyüktü ki.. ek verinin önemi kalmıyordu. Teori her zaman şu olmuştu: Sağlam vatandaşın bu konularda endişe duymasına hiç gerek yoktur. Önemli, sonradan çok önemli olan soruysa: Ya çürük vatandaş? Brunner’in çürük yurttaşları, yani egemenlerin istediği ve kurguladığı davranışı sergilemeyenler ne olacak?.. Bu soru belki de yüzyılın en önemli sorusu... CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle