19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 AĞUSTOS 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Merkez Bankası’na göre normalin üzerindeki hava sıcaklığı ve sulama güçlükleri gıda fiyatlarını tetikleyecek 13 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Kuraklığın faturası halka ANKARA/İSTANBUL (Cumhuriyet) Merkez Bankası’nın yıllık enflasyonun seyrini değerlendirdiği “Temmuz Ayı Fiyat Gelişmeleri Raporu”, kuraklığın faturasını da dar gelirlilerin ödeyeceğini bir kez daha ortaya koydu. Raporda yer alan öngörülere göre, “mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıkları ve sulama sıkıntısından kaynaklanan verimlilik kayıpları, önümüzdeki dönemde gıda fiyatlarına ilişkin önemli bir risk unsuru olmaya devam ediyor.” Raporda yer alan değerlendirmeler ve hatırlatılan TÜİK verilerine göre, gelirinin önemli bir kısmını gıda ürünleri ve kiraya ayıran dar gelirli grupların enflasyon karşısın Zamanlama Seçim tarihinin 22 Temmuz olarak belirlenmesini Başbakan Erdoğan’ın ekibinin kurnazlığı olarak değerlendirip eleştirirken sadece yaz sıcağı, tatilcilerin, göçerlerin seçime katılmalarının güçlüğü üzerinden tartıştık. Çok daha önemli kaçış nedenleri, anlamları üzerinde çok az kişi durduysa da kamuoyunun dikkatinden kaçtı. AKP yönetimi ise çok başarılı bir medyatik sunumla, elbette medyanın sınır tanımaz desteğini arkasına almış olarak, erken seçime gidilmesinin sorumluluğunu muhalefete atmayı başardı. Sanki cumhurbaşkanı seçilemediği için erken seçime gidilmiş oldu. AKP’nin tarih dayatması ise kamuoyunun dikkatini hiç çekemedi. Oysa Erdoğan ekibi zaten önceden de cumhurbaşkanını seçip ilkbahar sonuyaza girmeden bir erken seçimi programına almış, cumhurbaşkanı seçildikten sonra eski Meclis’in görevini tamamlamış olduğu gibi bir gerekçeyle kamuoyunu alıştırmaya çalışıyordu. Oysa bugün sokağa çıkıp vatandaşa mikrofon dayasak en azından yüzde 90’ı, erken seçimin muhalefet tarafından dayatıldığına yemin edebilir. Erken seçimi muhalefet sadece, iktidarın azınlık oyu ile çoğunluk Meclis’inde cumhurbaşkanı seçmemesi için istemişti. Erken seçimi de bir yıl önceki son aylar ile bu yılın ilk ayları için önermişti. Ne mi fark ederdi? Zamanlama, sanal demokrasinin geçerli olduğu, seçmenlerin günlük değişimler, medyatik etkiler, ruh halleri ile oylarını çok fazla değiştirdikleri bir dünyada çok şeyi değiştiriyor. Örneğin AKP’nin kendi uzman kadroları, sonbaharkışa doğru yapılacak bir seçimde, bugün alınan oy oranından en az 1015 puanlık bir geri gidişi öngörebiliyorlar. ??? Herhalde kuraklık, siyasal İslamcı motivasyonla halka yutturulmaya çalışıldığı üzere Allah’ın bir takdiri değil. Bunu elbette Başbakan Erdoğan, AKP yönetim kadroları bizden daha iyi biliyorlardı. Çünkü iktidarın başı olarak, bizim göremediğimiz tüm bilimsel raporlar onların önlerine gidiyordu. Başta başkentimiz, seçim sonrasına kadar kamuoyunun algılaması, anlaması, bilincine varmasından uzak tutabildikleri, sorumlu oldukları susuzluk felaketinin sandığa yansımasından kurtulmuş oldular. Vanaları kesme fiilinde ancak 22 Temmuz’a kadar dayanabildiler. Seçim sonbahara kalsaydı, seçime kadar halkı aldatma şansları hiç olmayacaktı. Daha da büyük felaketle yüz yüze kalınacaktı. Şimdi yavaş yavaş öğrenmeye başladığımız, çoğunun vahametini hâlâ algılayamadığımız, sonbahar ve kışa doğru bizi öfke ve çaresizliğe sürükleyecek zincirleme sonuçlara, domino taşlarına şöyle bir değinmekte yarar var: Gerçi din üzerinden siyaset almış başını gidiyor. “Allah’ın takdiri kuraklık” her söylemde yinelene yinelene bilinçaltına kazınıyor. Bu arada hava raporları ile ayarlanmış yağmur duaları taktiğine gülmek mi ağlamak mı gerek bilemiyorum. Meteorolojinin yağmurun damlamayacağını söylediği haftalarda hiç yağmur duasına çıkıldığını duydunuz mu? Bir yanda çoluk çocuk, inanmış insanların yağmur duasında çekilmiş fotoğraf kareleri, diğer yanda hoca dua ederken bastıran yağmur sahneleri... Cumhuriyetin çağdaşlık yolunda atılmış onca adımı, çabasından sonra bu Ortadoğu manzaraları iç acıtıcı. Bilimin bağıra bağıra duyurduğu, ağustosböceği örneği çıkar üzerinden ucuz siyasetle iktidar anlayışının kulak arkası ettiği boyutları çok ağır kuraklık, sorunları, öyle ucuz yağmur duaları ile ortadan kalkacak değil. Hoca dua ederken yağan yağmurun barajlara katkısı sıfıra sıfır. Sonbahar, kış anlamlı yağışlar gelse bile susuzluk çekilecek. Üstüne üstlük, dibe vuran barajlarla birlikte kapımızı çalan enerji, elektrik sorunu da başa bela olacak. Kaynaklar kıt, acil sorun çözümleri çok pahalı. Elektrik, su fiyat artışları faturanın sadece sıradan ayakları. Bilim yok sayılarak kullanılan yerüstü, yeraltı su kaynaklarının iflası ile bağlantılı, tarımda yaşanan felaketlerin sonuçları peş peşe. Manav vitrinlerinde sebzemeyvenin fiyatları hemen fırladı, ürün kalitesi düştü. Arkası, bizim yoksul halkımızın temel gıdalarında, unda, yağda, bakliyatta gelecek. Çok geride değil, onlarla yıl öncesinde stoklama, üretim fazlası, ihracat sorunu yaşayan Türkiye, tüm tarım ürünlerinde ithalata muhtaç konuma düştü. Halkının karnının doyabilmesi, bırakın iyi beslenmeyi, açlıktan ölmemesi için dövizle tarım ürünü satın alacak. Gördüğünüz gibi, daha sonbaharla birlikte enflasyonun doğal yükselişinin etkisine gelemedik. İktidarı bir dönem, Allah’ın sevgili kulu olarak ayakta tutan dünya piyasalar dengelerindeki beklenen, kaçınılmaz dalgalar eklenecek. Kanlı petrolün önlenemez yükselişinde bollaşan, gidecek yer bulamayan kanlı paradan, dünyadan daha az olsa da Türkiye’ye düşen payla iyi işleyen borsalar, piyasalarda bugünlerde dalgalanmalar var. AKP’nin seçim zaferi bile işe yaramadı. Dalga az ya da çok hemen bizi de vuruyor. Yani çarpıtılan medyatik algılama ile daha önceki sanal iyi gidişin AKP’nin marifeti olmadığı da ortaya çıkıyor... AKP hiç sonbahar ya da kışa kayacak bir seçimi göze alabilir miydi? [email protected] pamukm?superonline.com T emmuz Ayı Fiyat Gelişmeleri Raporu’nda yer alan değerlendirmelere göre geçen ay gıda ürünlerindeki artışı, meyve bolluğu dengeledi. B una karşın halkın temel tüketimini ilgilendiren gıda, ev kirası ve eğitim gibi kalemlerdeki yıllık artış oranı, genel ortalamanın çok üzerinde. daki durumları şöyle: Gıda ve alkolsüz içeceklerdeki yıllık fiyat artışı yüzde 9.19. Bu, yüzde 6.90’a gerilemiş olan TÜFE’nin üçte biri kadar fazla. Aynı durum, yüzde 9.55’i bulan konut kaleminde de gözleniyor. Yani, fiyat artışlarının dar gelirliler üzerindeki etkisi, genel ortalamanın çok üzerinde. Merkez Bankası’na göre işlenmemiş gıda ürünleri yıllık bazda 4.3 puan gerileyerek yüzde 8.92’ye indi. Ama bunda şimdilik kuraklıktan etkilenmemiş gözüken meyve fiyatlarındaki düşme etkili oldu. Oysa, “sebze fiyatlarının yükseliş eğilimi sürüyor” ve “işlenmiş gıda ürünleri fiyatları temmuzda yüzde 0.80 arttı.” Rapora göre “bu grup yıllık enflasyon baz etkisiyle gerileme gösterse de temmuz ayı fiyatları nın son 4 aya kıyasla daha fazla arttığı gözleniyor” ve “özellikle tahıl ve süt ürünlerindeki artışlar dikkat çekiyor.” Bu tespit, TÜİK’in açıkladığı ÜFE’deki verileri de doğruluyor. Son 12 ayda ÜFE’de yüzde 2.08’lik bir artış kaydedilmişken tarım fiyatlarındaki yıllık artış bunun üç katından fazla, yüzde 6.83. Gıda ve alkolsüz içeceklerin TÜFE endeksindeki ağırlığı yüzde 28.47. Bu demektir ki Merkez Bankası’nın kuraklık uyarısındaki öngörüsü gerçekleştiğinde, gelirinin yarısını ya da daha fazlasını boğazına ayıran dar gelirliler bundan ve tarımsal fiyatlardaki artış hızının yükselmesinden, herkesten çok etkilenecek. Sebze fiyatları yükseliyor Türkiye’nin en önemli gündem maddelerinden biri haline gelen kuraklık, yurttaşların cebini de doğrudan etkiliyor. Yurttaşlar, kuraklık nedeniyle arzı giderek gerileyen tarım ürünlerini tarla çıkış fiyatlarından kat kat fazla ücret ödeyerek alabiliyor. Geçmiş yıllara göre tarladan yüksek fiyata çıkan sebzelerin değeri, büyük kentlerdeki yurttaşlara ulaşana kadar daha da artıyor. Örneğin Ankara pazarlarında yurttaşlar, fasulyeyi 5 YTL’ye, biberi 1.502 YTL’ye, patlıcanı 2 YTL’ye alabiliyor. Maydanoz, roka, tere ve dereotunun fiyatı da pazarlarda 50 YKr’ye kadar çıkıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın, sebze verimindeki düşüşün üç temel nedeni olduğunu söyledi. Bunlardan ilkinin yağış ve rutubet azlığı olduğunu ifade eden Günaydın, bir diğer nedenin de göletlerdeki su miktarının azalması olduğunu söyledi. Günaydın, “Aşırı sıcak karpuzda, domateste, limonda verim ve kalite kaybına neden oluyor” dedi. Aşırı sıcağa akıllı çatı Türk Tekstil Vakfı Ortak Araştırma Merkezi, aşırı sıcak ve soğuklara yol açan küresel ısınmanın etkilerini 810 derece azaltan ucuz bir çatı yalıtım sistemi ile keçeden yapılma güneş kolektörü sistemi geliştirdi İZMİR (AA) Ege Üniversitesi (EÜ) ile Türk Tekstil Vakfı Ortak Araştırma Merkezi (TAM), konut ve işyerlerini aşırı sıcak ve soğuk havadan korumak amacıyla “akıllı çatı” ve “güneş enerjisi kolektörü” sistemi geliştirdi. Merkez Koordinatörü Prof. Dr. Işık Tarakçıoğlu, AA muhabiri Efsun Erbalaban Yılmaz’a yaptığı açıklamada, akıllı çatı uygulamasının temelini, donarken ısı yayan, erirken de ortamdaki ısıyı emen petrol ve tuz kökenli faz değiştiren maddelerin oluşturduğunu kaydetti. Akıllı çatı uygulamasını, izole edilmiş polyester bilet gişesinde denediklerini açıklayan Tarakçıoğlu, “Bir metrekaresi 6 YTL olan faz değiştirici maddeleri çatıda kullandık, iyi sonuçlar aldık. Fakat çok sıcak günlerde yetersiz kaldığını gördük. Biz de sistemin üstüne yerleştirilecek açılır kapanır izolasyon sistemini geliştirdik” dedi. TAM’ın geliştirdiği sistemde, havanın aşırı sıcak olduğu yaz günlerinde faz değiştirici maddelerin üstünde yer alan ve strafordan oluşan Prof. Dr. Işık Tarakçıoğlu ve ekibinin geliştirdiği akıllı çatı uygulamasının temelini, donarken ısı yayan, erirken de ortamdaki ısıyı emen petrol ve tuz kökenli faz değiştiren maddeler oluşturuyor. izolasyon kapatılıyor, yaz gecelerinde ise açılıyor. Bu şekilde sıcak havanın etkisi dört ile beş derece azaltılabiliyor. Kışın da tersi yapılıyor, gündüz izolasyon sistemi açılıyor, gece kapatılıyor ve binada soğuğun etkisi azaltılıyor. Sistem, yeni binalarda daha verimli çalışıyor. Geliştirilen güneş enerjisi kolektörü ise basit bir keçeden yapılmış ve gölgelendirme amacıyla geliştirilmiş. İki metrekaresi 100 YTL olan güneş enerjisi kolektörünün sağladığı gölgelendirme, kolaylıkla uygulanabiliyor ve binaları aşırı ısıdan koruyabiliyor. Tarakçıoğlu’nun verdiği bilgiye göre her iki sistem yeni bir binada bir arada kullanıldığında aşırı sıcak ve soğuk havanın etkisi 810 derece azaltılabiliyor. TAM, Ege Üniversitesi Tekstil Mühendisliği binalarında denenmeye başlanan her iki sistem için de patent başvurusunu yapmış. THY’de grev oylaması başladı Türkiye Sivil Havacılık Sendikası’nın (Havaİş) toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine grev kararı aldığı Türk Hava Yolları (THY) AO ve THY Teknik AŞ’de grev oylaması başladı. Grev oylaması nedeniyle yaklaşık 12 bin 500 kişi, Türkiye genelinde toplam 42 sandıkta oy kullanacak. Çalışanlar, İstanbul’da grev oylaması için THY Genel Müdürlüğü, Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali ve THY Teknik AŞ’de kurulan sandıklarda saat 12.00’den itibaren oylarını vermeye başladı. Oy verme işlemi, 9 Ağustos Perşembe günü saat 17.00’de sona erecek. Sabancı küresel fırsatlarla büyüyor Ekonomi Servisi Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, küresel ve yerel seviyede fırsatlar mevcut olduğunu ve bu pazarlara girmelerinin ya da bazı alanlarda paylarını artırmalarının söz konusu olduğunu açıkladı. Fransa’da yayımlanan Business Digest dergisi, son sayısında Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı ile yaptığı röportaja yer verdi. Röportajda Sabancı, bir Türk şirketi olmanın çokuluslu şirketlere karşı bir avantaj teşkil edip etmediği şeklindeki bir soruya, “Yükselen ülkelerin özel durumları vardır, kayıt dışı ekonominin boyutları, henüz konsolide olma safhasına erişmemiş, olgunluğa ulaşmamış sektörler, siyasal çalkantılar ve finansal riskler gibi. Bu tür zorlukların üstesinden gelebilmiş olmak, bizi Türkiye’de ve başka yükselen ülkelerde, Batı’nın çokuluslu şirketlerine karşı güçlü kılıyor. Fakat bu, gelişmiş pazarlarda da onlarla rekabet edemeyeceğimiz anlamına gelmiyor’’ yanıtını verdi. Garanti’ye ‘mükemmellik’ ödülü verildi Ekonomi Servisi Garanti Bankası’nın, ABD’nin en eski bankalarından The Bank of New York Mellon tarafından verilen Straight Through Processing (STP/Uçtan Uca Otomasyon) Mükemmellik Ödülü’nü 4. kez aldı. Garanti Bankası’ndan yapılan açıklamada, Garanti, 2006’da swift (dünya çapında bankalar arasında elektronik fon transferini sağlayan sistem) üzerinden gerçekleştirilen dolar transferlerinde, yüzde 95’in üzerindeki hatasızlık oranıyla ödüle layık görüldüğü belirtildi. Güler Sabancı Rakının vergisi AB’de sorun oldu Ekonomi Servisi Avrupa Birliği (AB), rakıdaki vergi yükünün artması sonucunu doğuracak olan ‘alkollü içkilerde alkol derecesine göre vergilemede’ ısrar ediyor. AB tarafı, tarama görüşmelerinde Türkiye’nin alkollü ürünlerdeki ÖTV uygulamasının birlik normlarına uymadığını ileri sürdü. Türkiye’nin mevcut vergileme rejimiyle başta rakı olmak üzere, yerli ürünleri koruduğunu iddia eden AB temsilcileri, bu durumun Dünya Ticaret Örgütü kriterlerine de aykırı olduğunu savundu. Alkollü içkilerdeki vergileme, AB tam üye M A L İ Y E Y A Ş A M I N D A N / M U S T A F A P A M U K O Ğ L U lik müzakerelerinde bu defa vergileme faslının açılmasında önkoşul olarak Türkiye’nin önüne getirildi. Maliye Bakanlığı yetkilileri, AB üyesi ülkelerin alkol derecesi aynı olan ürünlere aynı oranda vergi uyguladığını belirterek “Bu durumda ithal ürünlerdeki vergi yükü düşecek, rakıda ise bir miktar artış olacak” değerlendirmesinde bulundu. Ülkemizin ekonomisine baktığınızda döviz kurunun düşüklüğü yönünden ilginç sonuçlar elde ediyorsunuz. “Satınalma gücü paritesi” adı verilen teoriye göre, enflasyon oranı nispi olarak yüksek olan bir ülkenin parası, düşük olan ülkenin parası karşısında bu fark kadar bir değer kaybetmelidir. Bizde enflasyon oranı yüzde 10, ABD’de yüzde 2; aradaki fark kadar kurun yükselmesi bu teori gereği; ama bu olmuyor. Dış ticaret dengesi açık veriyor, cari işlemler 30 milyar dolarlara ulaştı. Tüm finansman ve iktisat teorilerine göre kur artınca ihracat pahallanıp ithalat ucuzlayacağından dış ödemeler bilançosu iyileşir; ama bu yapılmıyor. Peki düşük kurdan kimler kazanıyor, kimler kaybediyor, ona bir bakalım. 1 Yabancı sıcak para sahipleri kazanıyor. Bin Bin YTL (Kur 1.3) 130.000 26.000.00 5.200.00 20.800.00 Bin YTL (Kur 1.6) Bin Kayıp Dolar Düşük Kurdan Kazananlar ve Kaybedenler Yukarıdaki tabloyu incelersek kur 1.3 YTL iken Türkiye’ye gelen sıcak para, eğer kur yükselirse örneğin 1.6 YTL olursa bırakınız faiz kazancı elde etmeyi, ana parasından da kaybetmektedir. Toplam kaybı yüzde 22 olacaktır. Bu durumda kurdaki yüzde 1 artış, sıcak paracıya yüzde 1 oranında kayıp demektir. 2 İthalatçı kazanıyor (iç satışları olup ihracatı olmayan). İthalat USD 1.000.000 1.300.000 1.600.000 300.000 60.000 240.000 184.000 Dolar Gelen sıcak para 100.000 Faiz kazancı Vergi (%20) Net Kazancı Anapara ve faiz kazancı 150.800 Çıkarken dolara dönüşüm 116.000.00 İthalat Borcu 1.3 YTL’den tutar 1.6 YTL’den tutar FarkzararYTL Vergi avantajı%20 Net ZararYTL Dolar ifadesi için kur 1.3 iken 2.6 milyon YTL’ye ihtiyacı varken, 1.6 YTL kurda 3.2 milyon YTL’ye, yani 600 bin YTL daha fazla paraya ihtiyaç duyacaktır. Bu durumda şirketin kârlılığının artması gerekir. Bunun için ithalatçı fiyatları arttırmak zorundadır. Arttırdığı fiyattan satışı gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceği talep esnekliğine (yani o mala karşı alıcının ihtiyaç şiddetine) bağlı olacaktır. Fiyat artışı ile bu zararı kapatamadığı takdirde borcu borçla ödeyecek ve kredi borcu daha da artacaktır. 4 İthalatı olmayan ihracatçı kurun yükselmesini ister. Ciro 1.3 YTL tutarı 1.6 YTL’den tutarı Kâr Vergi Net Kâr Dolar ifadesi Dolar 10.000.000 13.000.000 16.000.000 3.000.000 600.000 2.400.000 1.500.000 94.250.00 21.750.00 Görüldüğü gibi ithalatçı kur artarsa vergi sonrası net 184.000 dolar, yüzde 18.4 oranında bir zarara uğrayacak. Çünkü bu zararı kapatmak için 1.6 YTL’den dolar alacak. 3 Kredi borcu olan ithalatçılar da kurun yükselmesini istemez. Yukarıda örneğini verdiğimiz bir ithalatçının 2 milyon dolar borcu varsa, bu borcu ödemek Görüldüğü gibi ihracatçı net yüzde15 kazanmaktadır. Dolar kurundaki yüzde 1’lik bir artış ihracatçıya yüzde 0.7 oranında bir kazanç sağlamaktadır. Diyelim ki bu ihracatçının 2 milyon dolar kredi borcu var. Kur artışı ile borcu 500 bin do lara düşecektir. 5 Forward yapan ithalatçılar düşük kurdan zarar ettiler. İthalatçılar ve ithalatı ihracatından fazla olan işletmeler açık poziyon riskini göze alamadıkları için forward (gelecekteki kuru sabitleme, bu kurdan döviz alma) sözleşmeleri yaptılar. İhtiyatlı ve risk almamalarından dolayı bu sözleşmelerden para kaybettiler. Bu zararı masraf yazarak yüzde 20’sini ödenmeyen vergi olarak geri aldılar ama zarar nakit akış dengelerini de bozdu. 6 Parasını dövizde tutan yatırımcılar zarar ettiler. 100 bin dolarını 2002’de bankaya koyan, kur artmadığı için çekemeyen bir yatırımcı, kurdan ve bu kur artışı realize olduktan sonra sağlayacağı ek gelirden mahrum kaldı. 7 Ülkenin dış borçları reel bazda azalıyor. Diyelim ki dış borcunuz 100 milyar dolar. Bunun vadesi 5 yıl. Kur 1.3 YTL iken sizin dış borcunuz 130 milyon YTL. Kur 1.2 YTL olduğunda borcunuz 120 milyon YTL oluyor. Yani borcunuz 92 milyar dolara iniyor. Ülke 8 milyar dolar daha az dış borç ödüyor. Kur düşmeyip artmazsa da borcunuz kur artışından kaynaklanan bir yükselişle karşılaşmıyor. Tabii burada kazanılan ile sıcak paradan kaybedilenin karşılaştırmasının yapılması gerekir. Buradan çıkan sonuç; herhalde ekonomiyi yönetenler bunun farkındadır deyip, ekonomik kriz olmasın duasına çıkmak gerektiğini unutmamaktır. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle