29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 AĞUSTOS 2007 SALI 6 HABERLER Medya TBMM’deki MHPDTP diyaloğunu överken Gündem gazetesi kışkırtma yolunu seçti SALI ORHAN BURSALI Gündem’den yemin eleştirisi MEHMET FARAÇ İpi Elden Kaçırmak Eski Amerikan Dışişleri Bakan Yardımcısı Holbrooke Türkiye’de “Ilımlı İslam”ın zaferini kutladı. Bir hegemonya, dünyayı yeniden tasarlıyor, Türkiye’de nasıl bir yönetimin işbaşına geleceğini belirliyor. Ne yapmamız gerektiğini hep “başkaları” söylemedi mi? Ülkeyi nasıl yöneteceğimizi, nasıl bir ekonomi politika izleyeceğimizi, ne kadar demokrasiye sahip olmamız gerektiğini vb?! Bu “öneriler” iyi olsa, belki bir şey demeyiz. Ama tarihi süreç, hepsinin söyleyenlerin yararına çalıştığını gösteren kayıtlarla doludur! Bu öğütlerle Türkiye’nin nereye geldiğinin açık fotoğrafı, bugünün siyasal, sosyal ve ekonomik görüntüsüdür: • Siyasal ve sosyal bakımdan ikiye ayrılmış, birbirine paralel yaşayan iki toplum; dinci siyasal ideolojinin dünyevi hayatı bütünüyle sarıp sarmalamada önemli başarılara imza atması; • Türkiye topraklarının bir kısmının muhtemel Kürt devleti için bir rezerv haline getirilmesi; • Ekonomik bakımdan da: AKP’nin dünyanın en yüksek faizini vererek ekonominin çarklarını döndürebilmesi; büyüme için geçmiş birikim ve zenginliklerimizi satması; Türkiye’de öncelikle üretimi değil daha ucuz ithalatı teşvik etmesi; üretimin ve ihracatın ancak ham ve yarı mamul madde ile makine teçhizat ithalatına bağımlı olması; • Bu politikaların da Türkiye’yi kriz çağrıştıran en riskli ekonomi yapması vb.. 60 yıldır “yönetilen” Türkiye’ye öyle bir elastikiyet verildi ki, hamuru istenilen şekilde yoğuruluyor. ??? “Pazar” yazısında, “hayatın ipini” ne zaman elimizden kaçırdığımız konusundaki tez şuydu: “Üretmeyaratma gücümüzü dışarıya teslim ettiğimiz an”... Oysa genellikle, 19461950 yılında demokrasiye geçişi suçlu görürüz, “karşıdevrim” teziyle açıklamaya çalışırız. Bu görüş “Demokrasiye erken geçtik”, “Demokrasiye geçmeyecektik” sonuçlarını ürettiği için çok tartışmalıdır... Bir ülke “demokrasi” ile de kalkınabilir, sorunlarını çözebilir. Nitekim pek çok ülke bunu başardı. Ancak bunun önkoşulu, “ülkenin ipini elinde tutmak”tır. Buradan kasıt, ülkenin yaratıcı güçlerini alabildiğine ve her yönden geliştirerek, bir “ekonomi” yaratmaktır. Kendi güçlerini özgürleştirmek, üretken kılmak, önündekiardındakikafasındaki engelleri kaldırmaktır. “Ulus”, “Türk’üm Doğruyum”u ezberletmek ile ne yazık ki yaratılamıyor. Başka etnikten insanları ezerek, iterek, kaçırtarak ve siyasal olarak “Türkleştirerek” yaratılamıyor! Ulus’un, uluslaşma sürecinin bunlardan daha çok, ekonomik bir kavram olduğunu, insanın bütün faaliyet alanlarında alabildiğine evrensel ölçekte yaratılarıyla oluşacak bir değerler sistemi olduğunu anlayamadık... Üretici güçlerin bilim, teknoloji ve bütün diğer alanlarda bilinçli politikalarla geliştirilmesiyle Ulus’un oluşacağını ve uluslaşmanın tamamlanabileceğini gören bir ülke politikası olmadı! 19451950 “demokrasi” projesi, o zamana kadar sürdürülen “ulusu oluşturma” projesinin “dışarıdaki güçlerin” ellerine teslimiyle sonuçlandı! “İçeride yaratmak, üretmek” ana politikalarını geliştirerek, çeşitlendirerek ülkeyi inşa etmek politikası yerine, dışarıdan yardımlara ve yönetime öncelik verildi. 1956’dan bu yana 19 IMF ve ekonomi kriz yönetimi, “demokrasiye geçilmesi”ne rağmen, demokrasisiz veya yarım demokrasi yönetimi; solsuz bir ülke ve giderek gelişen bir dinci siyasal akım... Türkiye’nin iradesini 60 yıldır dışarıya teslim eden ve sonuçları üreten, 60 yıldır bu ülkeyi yöneten SAĞCI’lardır! Solcular ise sadece 60 yıldır sopa yemekteler! ??? “Holbrooke şirketi” ve buradaki üyeleri, şimdi bu hamuru istedikleri gibi yoğurmayı başarabilirler mi? (Konu, “Yeni sağcılar” (eskinin solcu zevatıHolbrooke’un işbirlikçileri) ve “Yeni Ulusalcılık” yazılarıyla sürecek...) Çok değerli Prof. Dr. Oktar Türel, Erdoğan’ın seçim hesaplarıyla ilgili bir not gönderdi. Sizlerle paylaşıyorum: 4 Ağustos 2007 tarihli Cumhuriyet’te şu haber yer aldı: “Bazı siyasilerin AKP’yi yüzde 47’ye sıkıştırdığını, öbür taraftan ‘Yüzde 53’ ü ne yapacaksınız?’ diye bazı yorumlar getirdiğini anlatan Erdoğan ‘... Bu seçimlerde yüzde 84 oy kullanılmıştır. AKP bu yüzde 84 kullanılan oyun yüzde 47’ sini almıştır. Eğer yüzde 100 üzerinden bunun hesabını yapacak olursanız, AKP’nin aldığı oy yüzde 55.4’tür’ dedi.” Bu aritmetiğin ima ettiği mantık şudur: (i) Eğer oy kullanmayanların siyasal tercihlerinin oy kullananlarla aynı dağılımı gösterdiği kabul edilirse, tüm seçmenlerin katıldığı bir seçimde AKP’ye 16.3 milyon değil, 19.3 milyon oy verilmiş olacaktı; (ii) bu farazi 19.3 milyon oy, fiilen geçerli oy kullanan seçmen sayısına (yani 35.0 milyon kişiye) bölünürse, elde edilen oran yaklaşık yüzde 55’ tir. Başka bir deyişle, kullanılmamış oyları da kapsayan, farazi bir oy sayısı ile fiilen geçerli oy kullanmış seçmen sayısı kıyaslanmaktadır. İlkçağ sofistlerinin ruhunu şad edecek böyle bir mantığa başvuran bir siyaset adamının ve onu ciddiyetle dinleyen kişilerin varlığı ile lise ve yükseköğretim seçme sınavlarındaki bilim sorularına verilen cevaplardaki başarı düzeyi, kanımca aynı bütünün parçalarıdır. Milli eğitim sistemimiz bu kişileri yetiştirdiği için herhalde “övgü”yü hak etmektedir. Ben de emekli bir eğitici olarak bu “övgü”den payıma düşeni sahipleniyorum. DTP’li vekillerin Meclis’te MHP’lilerle tokalaşmasına basında övgüler düzülüyor. PKK yanlısı Gündem gazetesi ise Meclis’te Kuran dururken Nutuk’a yemin etmeyi “Allah’a şirk koşmak”la eşdeğer tutarak kimi kesimleri kışkırtmayı tercih ediyor. Gündem’ciler Atatürk milliyetçiliği üzerine yemin etmeyi de ayıp sayıyor! Gazete, Leyla Zana’nın Kürtçe yemin girişimiyle gerçeği gösterdiğini, Aysel Tuğluk’un ise “uzlaşmanın dolambaçlı yolları”nda yürüdüğünü yazarak eski ve yeniler arasındaki davranış farkına vurgu yapıyor. MHP ve DTP’lilerin TBMM’de el sıkışmasını göklere çıkaran gazeteler, aynı gün Avrupa Birliği Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nün, “DTP PKK’ye bir şekilde bağlı, bu açık bir sır” saptaması ile Dicle’de 3 askerin şehit edilmesi haberlerine küçük de olsa sayfalarında yer veriyor. CHP’lilere selamı çok gören DTP’lilerin düğmelerini ilikleyerek Devlet Bahçeli ve ekibinin önünde sıraya girmesini MHP’ye yakın Ortadoğu gazetesi görmezden geliyor. PKK yanlısı Gündem gazetesi ise pazar günkü sayısında bu tokalaşmanın fotoğrafını birinci say ? Gündem gazetesi Meclis’te Kuran dururken Nutuk’a yemin etmeyi “Allah’a şirk koşmak”la eşdeğer tutarak kimi kesimleri kışkırtmayı tercih ediyor. Gündem’ciler Atatürk milliyetçiliği üzerine yemin etmeyi de ayıp sayıyor! ? Gündem’deki yazı AKP’lileri Meclis’te korkak, DTP’lileri de cesaretli göstermek gibi basit bir hesaptan çok daha derin bir popülizm içeriyor. faya koyuyor, ancak detaylara yer vermekten kaçınıyor. ‘Sivil cesaret!..’ Çünkü Gündem’ciler konuyu yemine getirmeyi ve öfkelerini Atatürk’ü ve Nutuk’u, Kuran ve din üzerinden vurarak yansıtmayı tercih ediyor. “Kuran’a mı Nutuk’a mı el basılsın?” başlıklı yazıda, Leyla Zana ve Hatip Dicle’nin yıllar önce Meclis kürsüsündeki Kürtçe yemin girişimini “sivil cesaret” olarak niteleyen gazete, iki milletvekilinin “bu yemin metninin halk iradesini temsil edenlere zorla, tehditle, tutuklanma ve zindana atılma pahasına dayatıldığını dünya âleme gösterdiklerini” öne sürüyor. Gazetenin “Medyanıt” adlı köşesinde, DTP’lilerin Meclis’te dayatmayla yemin ettiği iddiası, üzerinde düşünülmesi gereken ilginç bir benzetme yapılarak sorgulanıyor: “Dağ başında eşkıya karşınıza çıksa ve size ‘Ya paranı ya canını’ dese ne yapardınız? Gelecekte bu eşkıyaya haddini bildirme imkânını elde tutmak için malınızı verip canınızı kurtarmak için böyle bir uzlaşmaya mı girerdiniz, yoksa ‘Uzlaşma yok’ diyerek canınızdan mı olur, eşkıyadan hesap sorma hakkınızı mı yitirmeyi göze alırdınız?” Gündem’ciler bu soruya kendileri yanıt veriyor: “DTP’li vekiller, o yemin törenindeki ‘ideolojik’ terimleri ayıklama imkânını elde tutmak için metni okuyarak ‘devrimcidemokrat bir uzlaşma’ yapıyorlar. Günaha da girmiyorlar!..” Şirk koşmak!.. Oysa yazının devamında kimilerinin günaha gireceği ima ediliyor. Medyanıt yazarları Muhittin Cemil ile Ender Karadeniz, aralarında “Türk” soyadlı birinin de bulunduğu milletvekillerini “Atatürk milliyetçiliği üzerine yemine mecbur etmenin ayıbını bırakalım, başkaları düşünsün”diye yorumluyor! Konu daha sonra, biraz da kışkırtma kokan satırlarla “Yemin etmek, ant içmek ne anlama geliyor” sorusuna getiriliyor ve AKP’liler ahiret sorgusundan geçiriliyor: “Söyleyin bakalım ey Müslümanlar! Ey AKP’liler. Ey dindar cumhurbaşkanı adayları ve dindar milletvekilleri! Siz hangi dilde yemin edersiniz? Kuran dilinde mi, Nutuk dilinde mi? Ne üzerine yemin edersiniz? Allah’ın kitabına, Muhammed’in (SA) adına yemin etmek yerine, Atatürk ilke ve inkılapları üzerine yemin etmek size nasıl geliyor? Allah’a şirk koşmanın manası hakkında düşünceleriniz ne?” Gündem “Ne Kuran ne de Nutuk üzerine yemin edilmesin. Anayasadan da, yemin metninden de her türlü ideolojik terim ayıklansın” diyerek “çözüm” yolu da gösteriyor. Ancak yazının sonunda Kürt kökenli eski ve yeni milletvekilleri arasındaki derin düşünce ayrılığına ilginç bir vurgu yapılıyor, sonra da AKP’liler Allah’a havale ediliyor: “Zana gerçeği göstermişti. Tuğluk, o gerçeğin gereğini yerine getirmek için ‘uzlaşmanın’ dolambaçlı yollarında yürüyor. Tarih Zana’yı da, Tuğluk’u da haklı çıkaracaktır. AKP’li dindarlar düşünsün: Allah sizi affedecek mi?” Gündem’deki yazı AKP’lileri Meclis’te korkak DTP’lileri de cesaretli göstermek gibi basit bir hesaptan çok daha derin bir popülizm içeriyor. Ancak bu satırları kaleme alanların aynı gün komşu sütunda, Ercan Aktaş’ın, DTP adaylarının belirlenmesinde demokrasinin çiğnendiğine ilişkin yazısını da okumaları gerekiyor. Zira demokratik süreçle belirlenmeyen vekiller adına”dayatma”dan yakınmak çelişki oluşturmaktan öteye gitmiyor! Barzani’nin mesajları Ankara ziyareti öncesi Irak Başbakanı Nuri el Maliki’yi zor durumda bıraktı Türkiye somut adım bekliyor ? El Maliki’nin daha önce “Türkiye, PKK için bölgesel Kürt yönetimi ile görüşmeli” yaklaşımı göz önüne alındığında, Irak Başbakanı’nın Türk askerinin Irak topraklarında sıcak takip yapmasına yeşil ışık yakmayacağı belirtiliyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara, iç politikada yaşadığı ciddi sıkıntılar nedeniyle koltuğu tehlikeye giren Irak Başbakanı Nuri el Maliki’nin Türkiye ziyaretinden somut sonuçlar bekliyor. Ankara, El Maliki’nin Türkiye ile ilişkilerde en önemli adımı PKK ile mücadele konusunda atması gerektiğini düşünürken, ziyaret öncesi bölgesel Kürt yönetimi lideri Mesud Barzani’nin vermiş olduğu mesajlar, Irak Başbakanı’nı zorda bıraktı. Türkiye’nin geçen nisan ayındaki “uyarı” niteliği taşıyan PKK notasına, “Türkiye’nin önerdiği terörle mücadele anlaşmasına olumlu yaklaşıyoruz” yanıtını ileten El Maliki’nin, Ankara temasları sırasında bu anlaşmaya ilişkin nihai kararını gündeme getirmesi söz konusu olacak. Bir süre önce Türk ve Iraklı yetkililer arasında ön müzakereleri başlayan anlaşmanın imzalanması durumunda, Türkiye de Irak’a sızan teröristler konusunda sorumluluk altına girecek. Bu da PKK ile mücadele konusunun müzakereye açılmasına giden süreci başlatacak. Kısa bir süre önce Türkiye ve Irak içişleri bakanlıkları arasında yapılan görüşmelerde, Iraklı yetkililer El Kaide’ye destek veren ve Irak’ta cezaevine konulan Türklere ilişkin Ankara’ya liste vermişti. ‘Sıcak takip’ belirsiz Saddam Hüseyin döneminde varılan ikili mutabakat çerçevesinde uygulanan “sıcak takip” maddesinin bu anlaşmaya konulup konulmaması konusunda da net bir karar alınamadı. Türkiye’nin, Irak’ın kuzeyindeki terör örgütü varlığına yönelik operasyonlarını daha da kolaylaştıracak olan bu madde, Bağdat yönetimine de “sınır güvenliğini daha da artırması” sorumluluğunu yükleyecek. Ancak El Maliki’nin daha önce “Türkiye, PKK için bölgesel Kürt yönetimi ile görüşmeli” yaklaşımı göz önüne alındığında, Irak Başbakanı’nın Türk askerinin Irak topraklarında sıcak takip yapmasına yeşil ışık yakmayacağı belirtiliyor. Böyle bir durumda Kürt ittifakının hükümetten desteğini çekerek El Maliki’nin başbakanlıktan düşme sürecini kısaltabileceği dile getiriliyor. Öte yandan Ankara’nın Iraklı Sünni gruplarla yakın ilişkisini bilen El Maliki’nin, kısa süre önce hükümetten çekilen Irak İslami Partisi’nin ikna edilmesi için Türkiye’den destek isteyebileceği de belirtildi. Edinilen bilgilere göre Ankara’da El Maliki’ye birinci sınıf A protokol uygulanacak. Bu çerçevede önce Anıtkabir’e gidip Atatürk’ün mozolesinde saygı duruşunda bulunacak olan El Maliki, Anıtkabir Özel Defteri’ni de imzalayacak. Daha sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından resmi törenle karşılanacak olan El Maliki, baş başa ve heyetlerarası görüşmelerin ardından Çankaya Köşkü’ne çıkacak. El Maliki’nin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından kabul edilmesi, Türkiye’nin Irak ile olan ilişkilere verdiği önemi gösteriyor. PKK masada... Görüşmelerde Türkiye açısından en önemli konu başlığını terörle mücadele oluştururken Ankara’da El Maliki’nin Türkiye’nin beklentilerini karşılayacak somut adım atması beklentisi öne çıktı. Bu çerçevede El Maliki’nin PKK’yi terör örgütü ilan etmesi de gündemde olacak. Bu durum Ankara açısından “somut adım” beklentisini karşılamasa da “iyi niyet göstergesi” olacak. Türkiye ve Irak tarafının gündeminde ikili ticaret ve petrol konusu da bulunuyor. Türkiye, petrol yasasının çıkmasından sonra, Irak petrolünün dünya pazarlarına çıkması için ağırlıklı olarak KerkükYumurtalık petrol boru hattının kullanılmasını isterken Irak tarafı ise ticari ilişkiler üzerindeki bürokratik engellerin kaldırılmasından yana bulunuyor. Fotoğraflar: AA Adana ve Kayseri’deki törenlerde DTP’ye tepki vardı Şehitler uğurlandı Yurt Haberleri Servisi Diyarbakır’ın Dicle ilçesinde PKK’lilerin döşediği mayının patlaması sonucu şehit olan Piyade Astsubay Üstçavuş Abdullah Şaşdım ve er Ayhan Güngör’ün cenazeleri memleketlerinde toprağa verildi. Şehit er Güngör için Adana’da Sabancı Merkez Camii’nde düzenlenen törene katılan yurttaşlar, “Kahrolsun PKK”, “Asker ölüyor, bölücüler Meclis’te” diye sloganlar attılar. Şehit askerin cenazesi daha sonra Asri Mezarlık’taki şehitlikte toprağa verildi. Şehit Astsubay Üstçavuş Şaşdım için de öğle namazının ardından Kayseri Hunat Camii’nde tören düzenlendi. Askeri birlikler ve bando eşliğinde oluşturulan korteje katılanlar, Hunat Camii’nden Kartal Şehitliği’ne kadar yürüdü. Korteje eşlik eden yurttaşlar da büyük bir Türk bayrağı açarak “Gönüllü askeriz, silah isteriz” şeklinde slogan attılar. Törenin ardından Şaşdım’ın cenazesi Kartal Şehitliği’nde toprağa verildi. Şırnak’ın Uludere ilçesinde 1 Ağustos’ta ağır yaralanan jandarma er Orhan Kaya, tedavi gördüğü GATA’da hayatını kaybetti. Şehit Kaya’nın cenazesi, yarın Malatya’da toprağa verilecek. Tunceli’de mayına basan Onbaşı Semih Aydın ile er Ziya Önder yaralandı. Yaralı askerlerin durumlarının iyi olduğu belirtildi. Van’ın Başkale ilçesinde teröristlerce 31 Temmuz’da kaçırılan 4’ü çocuk 9 kişi, önceki gece evlerine döndü. Yurttaşların köyde bağımsız adaylara oy çıkmadığı gerekçesiyle kaçırılmış olduğu belirtildi. Öte yandan 1 Ağustos’ta öldürülen 6 teröristin arasında yer alan PKK sorumlularından Nesih Özcan’ın cenazesi de memleketi Bitlis’e gönderildi. obursali?cumhuriyet.com.tr Şehit Şaşdım’ın cenazesine katılan binlerce yurttaş büyük bir kortej oluşturdu. OPERASYON BAŞLATILDI Irak sözcüsü ‘Sınır ötesi operasyona karşıyız’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Irak Başbakanı Nuri el Maliki’nin ziyaretinden bir gün önce hükümet sözcüsü Ali Debbağ Ankara’ya sıkıntılı bir mesaj gönderdi. Debbağ, Irak’ın PKK’yi terör örgütü olarak gördüğünü, Bağdat’ın PKK’ye karşı her türlü önlemi almaya çalıştığını belirtti, ancak Türkiye’nin sınır ötesi operasyonuna karşı olduklarını yineledi. El Maliki’nin bugün yapacağı Türkiye ziyareti öncesinde, Ankara’da temaslarda bulunan ve NTV’nin sorularını yanıtlayan Debbağ, bu yöndeki mesajların, Irak Başbakanı’nın ziyaretinde de gündeme geleceğini dile getirdi. Bağdat’ın PKK’yi silahlı bir terör örgütü olarak kabul ettiğini ve yasakladığını belirten Debbağ, Irak’ın PKK gibi diğer birçok terör örgütüyle de müca dele ettiğini savundu. Debbağ, Türkiye’nin Kuzey Irak’a sınır ötesi operasyon yapmasına ise karşı olduklarını tekrarladı. Debbağ, “Olası operasyon iki ülke ilişkilerini gölgeler” diye konuştu. Ekonomi ve ticarette de Türkiye ile stratejik ortak olmak istediklerini belirten Debbağ, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin de Türkiye’yi en önemli ortak olarak gördüğünü savundu. Diyarbakır’da Telekom binasına molotof DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır’ın Huzurevleri semtinde bulunan Telekom İl Müdürlüğü önüne bir araçla gelen kimliği belirsiz 2 kişi, binanın giriş kısmına molotofkokteyli attı. Güvenlik görevlilerinin bulunduğu bölüme isabet eden saldırıda binanın bazı camları kırıldı. Saldırıda ölen ya da yaralanan olmazken polis kaçan kişileri yakalamak için operasyon başlattı. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle