22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 AĞUSTOS 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA İNCELEME Doç. Dr. Uyar, Kyoto’yu imzalayanların ülkemizi karbon emisyon ticaretinin pazarı yapmayı amaçladıklarını söyledi 9 ‘Türkiye çöplüğe dönüştürülüyor’ ÖZLEM GÜVEMLİ ürkiye Çevre Platformu Koordinatörü, Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tanay Sıdkı Uyar, sera gazı emisyonlarının azaltılmasını hedefleyen Kyoto Sözleşmesi’ni imzalayan ülkelerin kendi eski teknolojilerini Türkiye’ye ihracat kredileri ile pazarladığını ve ülkemizin karbon emisyon ticaretinin pazarı haline getirilmeye çalışıldığını vurguladı. Nükleer santralların da küresel ısınmaya karşı bir çözüm olamayacağını vurgulayan Uyar, Sinop’ta bir santral değil, araştırma enstitüsü adı altında atık depolama merkezi kurulacağını ve artık nükleerden vazgeçen ülkelerin baş edemediği atıkların buraya yollanacağını söyledi. Doç. Dr. Uyar, küresel ısınmanın nedenlerinin hiç tartışılmamasını, bu felaketin sorumlusunun petrol, doğalgaz, kömür olduğunun hiç gündeme getirilmemesini eleştirdi. Hepimizin yaşaması için gerekli koşulları oluşturan sera gazlarının neden olduğu atmosferde ısı tutma mekanizmasının dengesi bozulduğunda bir adaptasyon sorununun ortaya çıktığını anlatan Uyar, “Kömür santralında elektrik üretiyorsak ürettiğimiz her kilovat saat (kWh) için 10 tane yüz vatlık ampulü bir saat yaktığımızda tüketilen elektrik 1 kg. karbondioksidi atmosfere veriyorsunuz. Petrol kullanıyorsanız 650 gr, doğalgaz kullanıyorsanız 450 gr. karbondioksit atmosfere karışıyor” dedi. T Doç. Dr. Tanay Sıdkı Uyar N ükleer santralların da küresel ısınmaya karşı bir çözüm olamayacağını vurgulayan Doç. Dr. Uyar, Sinop’ta bir santral değil, araştırma enstitüsü adı altında atık depolama merkezi kurulacağını ve artık nükleerden vazgeçen ülkelerin baş edemediği atıkların buraya yollanacağını söyledi. riliyor. Nükleer ve kömür aynı yasaya konmuş ki kimse karşı çıkmasın. Meslek odaları bile karşı çıkmıyor yasaya...” dedi. ‘H Uyar, şöyle devam etti: “Parlamentoda ÜKÜMET FRANSIZ MİLLİYETÇİSİ’ si gibi nedenler sonucunda BM anlaşmaları fosil yakıtların kullanımının yaşamı tehdit eder boyuta ulaştığını kabul etti. Almanya firmaları kömür santrallarını kapatıp termik santrallarını AB’nin imtiyazlı ortağı Türkiye’ye satmaya başlıyor. Hollanda asbest yüklü gemilerini biriktirip Türkiye’ye göndermek istiyor. Çevre Bakanımız, 1 ton olursa asbesti millileştiririz, diyor...” diye konuştu. nun mekanizması. Bir ton çimento üretiminde atmosfere bir ton karbondioksit veriliyor. Kyoto Anlaşması gereği emisyonlarını azaltmayı taahhüt eden ülkeler, çimento fabrikalarını kendi ülkelerinde çalıştırmıyor, yöneticileri bu işin farkında olmayan Türkiye gibi ülkelere aktarıyorlar” dedi. EDEN KARŞI ÇIKILMADI’ 1000 MW üzerindeki termik santralların yapılması ve ürettiği elektriğin 15 yıllığına satın alınmasını içeren yasayı isteyenler Türkiye’nin AB’ye girmesini istemiyorlar, imtiyazlı ortaklık kalması taraftarılar. Fransız milliyetçisi Sarkozy de Türkiye imtiyazlı ortak kalsın diyor. Çünkü çimento fabrikalarını buraya kuruyor. İmtiyazlı ortak olunca buna karşı çıkamıyoruz. Bunu destekleyen bizim hükümet kanımca Fransız milliyetçiliği yapıyor. Sarkozy’yi suçlamıyorum. O kendi ülkesinin yurttaşlarının çıkarlarını gözetiyor. Merkel de bütün karbon yükünü bize atıyor. Nükleer enerjisinin barışçıl kullanımı ile ilgili olarak Türkiye ile Fransa ve Almanya arasında ikili anlaşmalar yapılmış. Abdullah Gül başbakan iken bunları Meclis’e göndermiş ve 2004’te çıkmış. İşlenmesi, yeniden kazanımı ile ilgili altyapı hazır.” İNOP’A ATIK DEPOLAMA MERKEZİ KURULUYOR’ Kyoto’nun çifte standardı K ‘N Küresel ısınmaya çözüm olarak sunulan ÜKLEER SANTRALLAR ÇÖZÜM DEĞİL’ ‘N ‘S Recai Kutan’dan beri bütün enerji bakanABD’nin artık nükleer atıklarını koyacak larının daha çok doğalgaz anlaşması yapmakla, bu hükümetin de daha çok termik santral yapmakla övündüğünü dile getiren Uyar, nükleer santrallarla ilgili yasa komisyonlarda görüşülürken CHP’nin muhalefet yapmamasını eleştirdi. Yasa ile lisans alamasa da, çalıştırılmasa da nükleer santrala 15 yıl üreteceği elektrik için alım garantisi verildiğini söyleyen Uyar, “Yasanın içinde 1000 MW üstündeki termik santrallardan 15 yıllığına elektrik alımı garantisi de veyer bulamadığına, 1978’den beri tek bir nükleer santral siparişi dahi verilmediğine dikkat çeken Uyar, “Atıklardan kurtulmak için bir yöntem buldular şimdi. Türkiye gibi ülkelere nükleer enerjinin barışçıl kullanımı garantisi verip araştırma enstitüleri kuruyorlar. Sinop’ta kurulan ‘Global Nuclear Energy Partnership’ yani Küresel Nükleer Enerji Ortaklığı’nda kullanılmış yakıtların yeniden kazanımı araştırması yapılacakmış” dedi. yoto Protokolü’nü imzalayan Rusya’nın termik santral rafinerisini Zonguldak ve Samsun’da kurmayı hedeflediğine dikkat çeken Uyar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kendi ülkesinde kurarsa o ülkenin emisyonları olarak envantere geçecek. Kyoto’nun imzalanması karbonsuzlaşma açısından önemli. Ama Kyoto’yu imzalamayan ülkeler için emisyon ticaretinin ortamını yaratıyor. Endüstrileşmiş ülkeler bir ton karbondioksidi bin dolara ancak indirebiliyorlar. Çünkü her türlü önlemi almışlar. Ama çöpünü, verimsiz buzdolaplarını yolladığı ülkede biraz değişiklikle ton başına 50 dolar maliyetle aynı indirimi gerçekleştirebiliyor. Bunu da kendi ülkesinde indirmiş gibi gösteriyor. Bunun sertifikasını alıyor. Kyoto Protokolü’nde Türkiye’nin bulunduğu statüde termik santralların yapımına imkân sağlandığı için hemen imzalasın diyenler var. Biz de diyoruz ki karbonsuzlaşmamız gerekir, esas olan termik santralları durdurmaktır diyoruz. Onları durdurmadan ‘Kyoto’yu imzala’ demek Türkiye’nin imtiyazlı ortaklığını desteklemek anlamına geliyor.” ‘A 1850’den itibaren 1970’lere, 1980’lere kaTIKLAR TÜRKİYE’YE’ dar güneş, rüzgâr enerjisi teknolojileri yeterli olmadığı için petrol ve kömüre yönelme olduğunu belirten Uyar, “1970’lerdeki petrol krizi, ABD’de her yıl 5 milyon kişinin fosil yakıtlar yüzünden kanserden ölme nükleer santrallara da şiddetle karşı çıkan Uyar, “Nükleer santralları terk etmek lazım. Endüstrileşmiş ülkeler kapatma bedelini ödemek istemediği için atık depolarını Sinop ve Akkuyu’da kurmak istiyorlar. Sugözü’nde Kolombiya’dan gelen kömür için termik santral kuruluyor. Karbon yükünü bizim gibi ülkelere aktarıyorlar. Sera gazı emisyon ticareti de bu ‘Nükleer santrallar plütonyum için’ U ‘Küresel ısınma boğazları da vuracak’ Türkiye’de sellerin beş kat arttığına dikkat çeken Greenpeace Akdeniz Ofisi Kampanya Sorumlusu Aslıhan Tümer, deniz suyu seviyesinin 1588 cm. arasında yükseleceğinin tahmin edildiğini söyledi G reenpeace Akdeniz Ofisi Kampanya Sorumlusu Aslıhan Tümer de deniz suyu seviyesinde bütün Türkiye’de 1588 cm. arasında artış beklendiğini dile getirerek bu yükselmenin olası sonuçlarını şöyle sıraladı: “Kıyılarda ciddi tuzlanma olacak, verimli tarım arazileri olumsuz etkilenecek. Kıyılardaki kültürel varlıklarımızdan özellikle Ortaköy Camii, Beylerbeyi Sarayı, Dolmabahçe Sarayı etkilenecek. Kıyı kentlerinde gittikçe artan bir tatlı su ihtiyacı ortaya çıkacak.” Tümer, 1980’den itibaren Türkiye’de sellerin 5 kat arttığına ve depremden sonra 2. en büyük felaket haline geldiğine dikkat çekti. Tümer, Türkiye ekonomisine 19992003 yılları arasında sadece sellerin verdiği zararın 2 milyar dolar olduğunu vurguladı. ASTALIKLARDA ARTIŞ OLACAK’ yar, nükleer santralların aslında enerji üretimi için kurulmadığını, elektrik üretilirken oluşan plütonyum için kurulduğunu savundu. Bir nükleer santralın kurulmasından kapatılmasına kadar geçen sürede kullandığı enerjinin ancak 3’te 1’ini üretebildiğini belirten Uyar, “ Karşılığında enerji değil bomba alınıyor. Yapımı her şey yolunda giderse 1015 yıl sürüyor. Küresel ısınmanın etkileri görülmeye başladı. 15 yıl nükleer santralın bitmesini bekleyecek hali yok. ABD’de nükleer santralların yakıt zenginleştirilmesinde kullanılan elektrik 2000 megavatlık termik santrallarda üretiliyor.. Zenginleştirilirken küresel ısınmaya yol açan gazlar salgılanıyor. Termik santralların yüzde 10’unu nükleer ile değiştirelim desek 1000 tane nükleer santral kurmak gerekiyor. Bu durumda uranyum 3 yıl yetiyor. Bu kadar santrala yetecek uranyum yakıtı nerede” diye sordu. Türkiye ne yapmalı D ‘H Türkiye’nin küresel ısınmanın etkilerini öngörülenden daha hızlı görmeye başladığının altını çizen Tümer, “Tarım üretimi ciddi bir şekilde etkilenecek. Ayçiçeği, pamuk, mercimek ve buna bağlı olarak gıdatekstil sektörleri de sekteye uğrayacak. Geleneksel üretime devam edersek ciddi bir sulama ihtiyacı ortaya çıkacak. Yüzde 40 daha fazla sulama yapmak gerekecek. Su kaynaklarının da azaldığı göz önüne alınırsa bu neredeyse imkânsız. İçme suyunda azalma kamu sağlığını etkileyecek. Sıtmada ciddi bir artış bekleniyor. Kırım Kongo hastalığında artış başladı bile...” dedi. Küresel ısınmadan, kıyılardaki kültürel varlıklarımızdan özellikle Ortaköy Camii, Beylerbeyi Sarayı, Dolmabahçe Sarayı etkilenecek. ‘Sıcaklık artışını 2 derecenin altında tutmak zorundayız’ ‘H Buzullarda da azalma görüldüğünü anlaER YIL 150 BİN İNSAN ÖLÜYOR’ K Aslıhan Tümer tan Tümer, Süphan Dağı’ndaki buzulların yüzde 97’sinin eridiğini söyledi. IPCC raporlarının ortaya koyduğuna göre önümüzdeki yüzyılda canlı türlerinin yüzde 3040’ının yok olacağı tahmin edildiğini belirten Tümer, “Bu, bütün ekosistemin geri dönülemez bir şekilde etkileneceğini gösteriyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre her yıl iklim değişikliğinin doğrudan ve dolaylı etkileri sonucu 150 bin insan ölüyor. Önlem almaya başlamazsak çok daha fazla kişi ölecek. Kıtlık, sellerde artış ve yoğun göçler bekleniyor. Barınma ve yiyecek için milyonlarca kişi göç edecek. Savaşlar çıkacak. Bu sonuçları 2050’de ya da daha erken görmeye başlayacağız” diye konuştu. üresel ısı artışının 2 derecenin altında tutulabileceğine inandıklarını dile getiren Tümer, şöyle devam etti: “Yeni duruma adaptasyon, küresel ısınmaya engel olmaktan daha pahalıya mal oluyor. Adaptasyon çok daha pahalı. Bu yüzden yapılması gereken, 2050’ye kadar sıcaklık artışını 2 derecenin altında tutmak. Bunu yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak sağlamak mümkün. Enerjinin verimli ve akıllı kullanılması gerek. Ekonomik olarak Türkiye’nin yenilenebilir enerji potansiyeli, 2030 yılına kadarki ihtiyacını karşılayacak kadar. Böyle yaklaştığımızda sadece iklim değişikliğinin önüne geçmeyip enerji arzını, güvenliğini, bağımsızlığını sağlayıp enerji ihraç eder bir ülke haline gelebiliriz. Enerjide olduğu gibi devrim yapmamız gerekiyor.” oç. Dr. Uyar, küresel ısınmaya karşı Türkiye’nin derhal yapması gerekenleri de şöyle sıraladı: “Temiz ve ucuz enerjiye gitmek için Türkiye’nin maliyet açısından bir adım atması gerekirken Avrupa’nın 2 adım atması gerekiyor. Rüzgârın gücü Almanya’ya göre Türkiye’de 2 kat fazla. Türkiye’de 1 birime mal oluyorsa güneşten enerji üretmek, Almanya’da 3 birime mal oluyor. Şu an rüzgâr santralları ekonomik. Ama EPDK lisans başvurularını kabul etmiyor. 83 bin megavat elektrik üretilebilecek rüzgâr gücü var. EPDK’ye 78 bin megavatlık rüzgâr santralı kurmak için müracaat var ama ancak 131 megavatına izin verildi. Şu an bir rüzgâr türbini 20 bin kişinin elektriğini üretebiliyor. 5 tanesi 100 bin kişilik kenti besleyebiliyor. Daha az petrol kullanmak gerek. Yenilenebilir enerji kullanarak barışa katkıda bulunabiliriz ancak. Güneş için kimsenin savaşması gerekmiyor. Ama petrol savaşlarında 1 milyona yakın insan öldü. Herkese yetecek kadar güneş var. Ulaşımda daha az enerji daha hızlı, daha temiz bir teknoloji gerek. Günde 4 saat şoförlük yapıp karbonmonoksit banyosuna gerek yok. Konutlarda daha az petrol ve doğalgaz kullanmak mümkün. Güneş, mimari düzenleme ile ısı ve ışık olarak kullanılabilir. Hidrolik kaynakları iyi planlayabiliriz. Dünyanın 2 katı biyokütle kaynağına sahibiz. Yenilenebilir enerji kaynaklarını verimli bir şekilde kullanabilmek için de yasal düzenleme gerekli.” ? Düzeltme: Dizimizin dünkü bölümünde İTÜ Hidrolik Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. İlhan Avcı’nın bazı ifadelerinde yanlışlık olmuştur. “Melen’den gelecek suyu toplarsanız 500 bin metreküp su bulamazsınız” ifadesinin doğrusu “bugünkü gibi kurak dönemde günlük 1500 metreküp” olacaktır. “Melen’den suyu İstanbul’a getirirken 300 milyar kilovat saat enerji harcıyoruz” değerlendirmesinde de harcanan enerji miktarı 300 milyon kilovat saattir. Haberin devamında “kapasitesi 6.5 metreküp saniye” ifadesi “6 metreküp saniye”, “Dereyi gidip gördüm, getirilecek su 9001000 metreküp kadar” değerlendirmesinin doğrusu da “kurak dönemde getirilecek su, günlük 90100 bin metreküp kadar” olacaktır. Düzeltir, özür dileriz. ‘İkinci en büyük felaket’ 1 980’den itibaren Türkiye’de sellerin 5 kat arttığına ve depremden sonra 2. en büyük felaket haline geldiğine dikkat çeken Tümer, Türkiye ekonomisine 19992003 yılları arasında sadece sellerin verdiği zararın 2 milyar dolar olduğunu vurguladı. (Fotoğraf: AA) CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle