22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 AĞUSTOS 2007 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Abdullah Gül’e yurttaş itirazı “Meydanların sesine kulak verdiğinizi, kılavuzunuzun anayasa olduğunu, laikliği korumada kimsenin kaygı duymamasını” söylüyorsunuz. Ancak, Tandoğan, Çağlayan, Gündoğdu ve diğer kentlerdeki mitinglere katılan milyonlarca yurttaşı, “bindirilmiş kıtalar” diye nitelediniz ve YOK saydınız. Şimdi kendinizi onların yerine koyunuz ve lütfen adaylığınız hakkında yeniden değerlendirme yapınız. tünlüğüne sadakat ilkesi’’ ne oldu? Yönetimde bulunduğunuz ve söz sahibi olduğunuz DYPRefah Partisi ve AKP hükümetleri döneminde ülkemizin toprağına, suyuna, havasına, kültürel ve doğal zenginliklerine, kıyılarına, ormanlarına, sulak alanlarına, biyolojik zenginliklerine acımasızca saldıran ve yağmaya yol açan yasa ve siyasetlere ortak oldunuz. Bergama’da Newmont, Bursa’da Cargille gibi uluslar arası şirketlerin ABD büyükelçileri üzerinden yürüttüğü küstah ve sömürgeci politikalara göz yumdunuz. Yargı kararlarını yerine getirmediğiniz gibi, hiçbir demokratik ülkede görülmeyecek biçim ve cüretle yargı kararlarını aşan ve etkisiz hale getiren Bakanlar Kurulu kararlarına imza attınız. Ülkemizde eşi ve enderi görülmemiş doğa katliamına yol açan ve kültürel ve doğal değerlerimize yalnızca rant gözlüğüyle bakan “2B’’ ve “turizm tahsisleri’’ gibi hükümetiniz siyasetini sürekli paylaştınız. Türkiye’nin insan haklarına dayalı bir devlet olması için gerçekten önemsediğim ve desteklediğim Avrupa Birliği’ne giriş sürecimizi yanlış ve inançsız politikanızla çıkmaza soktunuz. Hükümetleriniz döneminde, saldırgan ve şoven milliyetçilik, dincilik ve ırkçılık inanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Polis şiddeti, linç girişimleri, töre cinayetleri, kadınlara karşı ayrımcılık, katlanarak artmıştır. Hrant Dink cinayeti, Malatya katliamı, Danıştay cinayeti gibi toplumu derinden sarsan ve üzen yüz kızartıcı olaylar önceden önlenemediği gibi, sonradan da doğru dürüst soruşturulmamıştır. Bir ülkede mahkeme kararları uygulanmıyorsa, o ülkenin doğası ve geleceği yasalarla, Bakanlar Kurulu kararlarıyla yağmalanıyorsa, o ülkenin insanları karakollara korkarak gidiyorsa, medyası hükümetin denetimi ve güdümünde ise, hukuk devletinden ve demokrasiden söz edilemez. O ülkenin yönetiminde yıllarca en üst düzeyde sorumluluk alan ve anılan kararlara katılan kişilerin demokrasiden ve millet iradesinden söz etmeye hakları yoktur. Şimdi, size güvenmemizi, hepimizi kucakladığınızı söylüyorsunuz. Şirketler medyası size görülmemiş bir destek sunuyor. Sendikalar ve sivil toplum örgütleri suskun. Lütfen bütün bu olup bitenlerden başınız dönmesin, gözünüz kararmasın. Sayın Gül, size inanmıyorum, güvenmiyorum ve yürekten gelen samimi bir duyguyla adaylığınıza itiraz ediyorum. Lütfen, yeniden değerlendirme yapınız ve Cumhurbaşkanlığı adaylığından bir an önce çekiliniz. PENCERE Gözler MHP’de... Bugün tarihsel bir gün... Abdullah Gül Meclis’te Cumhurbaşkanlığı’na seçilecek... Kim seçecek... AKP mi?.. Hayır.. MHP!.. ? Mümtaz Soysal ülkemizin yarım yüzyıllık siyasal tarihini hem kuramında hem hayatında beyinsel ve bedensel gözeneklerine dek yaşamış bir anayasa hocasıdır. Dünkü yazısından birkaç satır: “Mütareke medyasının çabaları sayesinde, çok kişi üçüncü turda salt çoğunlukla, yani 276 oyla seçilmenin kaçınılmaz olduğunu sanıyor. Oysa Anayasa Mahkemesi’nin son yorumuna göre, o oylamanın da üçte iki katılımla yapılması zorunludur. Dolayısıyla, sadece AKP’lilerle DTP’nin katılımı seçimin geçerli sayılmasına yetmeyecek. Bunu bilmeyenler, Gül’ün seçimini çantada keklik sayıp şimdiden kutlamalara başladılar bile.” Demek ki MHP katılmazsa işin rengi değişiyor... Bu durumda özellikle milliyetçiliği kimseye bırakmayan MHP’nin işlevi ne oluyor?.. ? Son günlerde Gül’ün adını ‘Abdullah’ diye değil, ‘ABDullah’ biçiminde yazan kalemler çoğaldıkça çoğaldı... Cumhurbaşkanı adayının isminin başındaki üç harfin büyük harfle vurgulanması ne anlama geliyor?.. ? Her boyutunda yabancıya tam teslimiyetçi AKP, devleti MHP sayesinde mi ele geçirecek?.. Olay çarpıcı ve ilginç... Çankaya’yı AKP’ye teslim edecek parti, ülkenin birliği ve bütünlüğü uğruna şehit olanların ailelerine, vatanseverlere, yurtseverlere bu tutumunu nasıl açıklayacak?.. ? Diyorlar ki: Eğer ortalık karışır da Cumhurbaşkanı sorunu yüzünden tedirginlik çoğalırsa MHP’nin işine gelmezmiş... Haydi canım sen de!.. MHP’ye oy veren halk bu partiyi AKP’nin dümen suyuna girip Abdullah Gül’ü seçsin diye mi Meclis’e yolladı?.. MHP eğer Cumhurbaşkanı seçiminde AKP kuyrukçuluğu yaparsa, bundan böyle milliyetçiliği ağzına almasın!.. Gül’ü Çankaya’ya oturtacak bir MHP’nin bundan böyle şehitler konusunda söyleyeceği her söz, içi boş siyasal edebiyattan gayrı bir içerik taşımayacaktır... ? Çankaya’nın yazgısı demek ki MHP’nin elinde.. Gözler bugün MHP’de... Çankaya’da ‘Tesettür’ mü? Bugün Çankaya’ya Bay Abdullah Gül çıkacak!.. On birinci Cumhurbaşkanımız “Milli Görüş”ün önde gelen kişilerinden biri... Necmettin Erbakan’ın sağ kolu, TBMM’de yıllardır “karşıdevrimci” konuşmalarıyla dinci anlayışın öncülerinden olmuş... İstediğiniz kadar “Benim Cumhurbaşkanım değil” deseniz de, o tam yedi yıl Çankaya’da, en sağlam yandaşı olduğu Milli Görüş’ün çizgisinde görev yapacak... ? Bütün bunlar ortadayken, yalnızca Sayın eşi Hayrünnisa Hanım’ın başörtüsü üzerinde tartışılıyor! Çankaya’nın baş hanımının başı açık olmalı; saçları, boynu görülmeli, gözlerden saklanmamalı diyorlar... İslam ülkeleri liderlerinin hatta kralların bile eşleri çağdaş giysiler içinde... Kısa etekler, açık başlar, uygar kılıklar... Müslüman kadınların ille de kendini toplumdan saklaması diye bir yasa var mı?.. Hayrünnisa Hanımı, nasıl giydireceğiz, başını değişik biçimde nasıl kapatacağız diye modacılar, uzmanlar, rehberler seferber olmuş! Yabancı yıldızlarınki gibi mi olsun, yoksa yepyeni bir biçim mi uyduralım, hem İslama yakışsın, hem çağdaşlığa!.. ? Bu tür sorunlar medyada tartışılır dururken ben birden geçmişe gittim, otuzlu yıllara!.. Büyükbabamın Erenköy’de bir köşkü vardı. Elli yıl valilik, milletvekilliği, nazırlıktan sonra Niğde’deki arazisini satıp, bir tek bu köşkü yaptırabilmiş... Emekli bir vali olarak yaşamını orada sürdürmekte. Komşu ahşap evde Hotozlu diye anılan dul Safiye Hanım’ın üç kız torunu benim oyun arkadaşımdı: , Fahrünnisa, Nurinnisa ve Hayrünnisa... Dedem nedense bu üç yaramaz kızdan en çok Hayrünnisa’ya kızardı. Kim bilir ne yapmış, ne etmiş... Kızdıkça “O Hayrünnisa değil, Şerrünnisa” derdi. ? Hayrünnisa!.. Yani hayırlı, iyiliksever kadın... Arkadaşım şimdi kim bilir nerde, ne oldu? Ama adını taşıyan bir başkası şu günlerde Çankaya’nın başkadını olmak üzere!.. O Nisa’ların başı açıktı... Benim Nisalarım tam bir özgürlük içinde çocukluklarını yaşarlardı... ? Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir başbakanın birçok AKP’li bakanın eşi tesettürlü... Gül Bey’le birlikte Çankaya’da tesettürlü bir hanım da yaşayacak... Nasıl olacak, toplum bunu nasıl içine sindirecek, bilmem. Çankaya’ya yedi yıl egemen olacak ‘tesettür’ havasına ne demeli, hayırlı mı olsun, yoksa dedemin dediği gibi, “şer”li mi?.. Noyan ÖZKAN Avukat u ülkede ve dünyada insan haklarına dayalı hukuk devletlerinin evrensel barış ilkeleri ışığı altında gelişmesini, insanlar ve uluslar arasında eşitlik ve adalet sağlanmasını arzu eden bir yurttaş sıfatıyla adaylığınız hakkındaki görüş ve itirazlarımı size iletmeyi uygun buldum. Aydınlanma çağının ürünü ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini teşkil eden LAİKLİK İLKESİ’ne karşı sizin ve mensubu olduğunuz partilerin sürekli ve sistemli muhalefeti malumdur. Yurttaşların dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismara dayalı parti politikalarınız ve özellikle türbanın siyasi simge haline getirilmesi yolundaki bitmez ve tükenmez uğraşlarınız devam etmektedir. Danıştay, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarında, anayasaya ve laikliğe aykırı davranış ve politikalarınız defalarca tespit ve tescil edilmiştir. Yaklaşık 4 aylık bir süreç içinde, siz ve partinizin yetkili organları, demokratik bir hukuk devletine yakışmayan dayatmacı bir siyasetle, toplumsal uzlaşı gerektiren Cumhurbaşkanlığı seçimini, toplumsal bir kutuplaşma ve gerginlik platformuna çevirdiniz. 22 Temmuz gecesi Başbakan Erdoğan tarafından tüm yurttaşlara verilen “toplumsal uzlaşı taahhüdü” maalesef ihlal edilmiş ve sizin adaylığınızla tam tersine bir uygulama yapılmıştır. “Meydanların sesine kulak verdiğinizi, kılavuzunuzun anayasa olduğunu, laikliği korumada kimsenin kaygı duymamasını” söylüyorsunuz. Ancak, Tandoğan, Çağlayan, Gündoğdu ve diğer kentlerdeki mitinglere katılan milyonlarca yurttaşı, “bindirilmiş kıtalar” diye nitelediniz ve YOK saydınız. Şimdi kendinizi onların yerine koyunuz ve lütfen adaylığınız hakkında yeniden değerlendirme yapınız. Hiçbir Avrupa Konseyi ülkesinde bulunmayan yüzde 10’luk seçim barajı, yarısı TMSF ve dolayısı ile hükümet güdümündeki medyası, hiçbir beyana ve sınırlama B ya tabi olmaksızın harcanan seçim propagandası paraları ve geleneksel din üzerinden siyaset ile yapılan bir seçim sonucunda adaylığınızı yinelemeniz yasaldır ve fakat meşru değildir. Şirketler medyası, TÜSİAD, TOBB, tarikatlar ve ABD yönetimi sizi açıkça destekleyebilir. Menfaat dünyasıdır ve en tabii haklarıdır. Ama unutmayınız, üzüntü ve bıkkınlıktan sesini çıkaramayan, yeniden adaylığınızı sessizce reddeden milyonlarca yurttaş vardır. 1991, 1995, 1999 milletvekili seçimlerinden sonra millet huzurunda içtiğiniz “…demokratik ve laik Cumhuriyete bağlı kalacağınıza…” ilişkin milletvekili andını sürekli ihlal ettiniz. İhlal gerekçelerinin yer aldığı Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını küçümsediniz ve hiçe saydınız. Dışişleri Bakanlığınız döneminde, uluslararası hukuka aykırı olarak kitle imha silahları yalanıyla ABD ve İngiltere tarafından Irak ülkesine yapılan saldırıyı desteklediniz. On binlerce insanın ölümüne, milyonlarca insanın mülteci olmasına, bir ülkenin doğal ve tarihi zenginliklerinin acımasızca talanına yol açan bu İNSANLIK SUÇUNUN yöneticisi ABD ile “büyük bir gündeminiz olduğunu ve omuz omuza savaştığınızı” 7.02.2007 günü ABD Ulusal Basın Kulübü’ndeki konuşmanızda dünya kamuoyuna açıkladınız Üyesi bulunduğuz AKP hükümetinin laiklik ilkesinin temeline dinamit koyan milli eğitim politikasına hiç ses çıkarmadığınız gibi, Danıştay tarafından defalarca durdurulan milli eğitim politikası karar ve işlemlerini mahkeme kararlarını açıkça çiğnemek suretiyle yerine getirmeyen Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı’nı seçime kadar himaye ettiniz. Yargıtay Ceza Dairesi’nin kendisine verdiği mahkumiyet kararlarından korumak için “hukuk tanımaz müsteşarı’’ milletvekili seçtirdiniz. Oldu mu? Milletvekili dokunulmazlığı zırhının sağladığı bu yüz kızartıcı siyasetle, anayasal “hukukun üs Müzeoloji Eğitimi Ayyüz SABUNCU Arkeolog leşmesi için konserler gibi çekici çeşitli etkinliklerin yanı sıra, buralarda çocukların doğrudan katılabileceği temsiller gibi çeşitli etkinlikler istem dışı da olsa çocuğun müzeye bakış açısını geliştirecek, müze fikrinin cazibesini artıracak, bazı bilgilerin onun bilinç altına yerleşmesini sağlayabilecektir. Bu sıralamaların ücretsiz olması başkoşul olmalıdır ve devletçe sağlanmalıdır. Çocuk, ailesi ve arkadaşları arasında hoşça vakit geçirdiği ve kendini emniyette hissettiği aile ve arkadaş çevresi ve bu alanlar ile müze arasında ilişki kuracak, bir gün müze denilen bu yeri içerden de mutlaka tanımak isteyecek, buraya bir şekilde gelecektir. Müze fikrinin çocuğun bilinçaltına yerleşmesi için ailenin müzeyle ilgili eğitsel görüşlerini oldukça sık ve sıkmadan ona aktarması geçerli bir davranıştır. Çocuğun bilinçaltının yoğun olarak geliştiği / en çok öğrendiği, istem dışı da olsa merak yetisinin en yüksek olduğu evre bu evredir, her türlü öğrenme bu evrede işe yarayacaktır. Aile eğitimi dahil genel anlamda eğitimin doğuya, güneydoğuya götürülememesi Türkiye’de bir sebepsonuç ilişkisidir. Oralarda ekonomik, sosyal refahın sağlanamaması terörü yoğunlaştırmakta, eğitimi kısırlaştırmakta, üretimi azaltmakta ya da yok etmekte; hasılı ora halkına daha da olumsuzluklara neden olmaktadır. Yapılacak iş doğru eğitim politikaları oluşturmak, bu doğrultudaki eğitim hizmetlerini özellikle ve öncelikle ülkemizin en yoksun kesimi olan güneydoğu ve doğudaki kırsal kesime, doğal ki varoşlara da götürmek ve bu işe hemen başlamak olmalıdır. M üzeoloji eğitimi, arkeoloji ve sanat tarihiyle doğrudan bağlantılıdır. Bu konudaki eğitim de siyasal politikalara dayalı ekonomik yetersizlikler ile doğrudan ilgilidir; bunların bir an önce giderilmesi ülke yararına olacaktır. Müzeye ilgi, yetersizliklerin hiç olmazsa bir miktar giderilmesiyle doğru orantılıdır. Bunun için önce anne ve babaların eğitimi yani aile eğitimi gereklidir. Özellikle kırsal alanlarda, varoşlarda, Doğu, Güneydoğu Anadolu’da böyle bir eğitim olanaklı olmayabilmektedir. Çünkü buralarda hâlâ okuma yazma bilmeyen, doymak, sığınmak, hasılı yaşamak gibi ön gereksinimlerini gidermeye çabalayan ebeveynler bulunmaktadır ki eğitimin ve diğer başka olanakların devlet eli ile öncelikle buralara götürülmesi gereklidir. Kırsal kesime göre daha gelişmiş bölgelerde aileye bazı eğitsel kurslar verilse de bu kurslardan anne babaların eğitim eksiklikleri yüzünden tam randıman alınamayacağından eğitime bebekken başlamakta her bakımdan yarar olacağı açıktır. Bunu kendiliğinden üstlenen doğru eğitilmiş aileler ilerinin bilinçli, bilgili anne babalarının oluşmasına pek çok katkılar sağlayacaktır. Önce doğru devlet politikaları, ardından doğru aile eğitimi şarttır. Eğitimin ahlak+pedagoji ile bağlantısı yadsınamaz. Müze ile ilişki Müzeyi çocuğa tanıtan, bozup yeniden kurulabilen bulmaca türü oyuncaklar; müze bahçelerinde çevreye zarar vermeyen özel alanlarda oynanan oyunlar; müze bahçesi ya da yakınında özel alanlarda çocuğun müze fikri ile yüz Cumhuriyet Mahallesi ÇantaköySilivri Yazkış oturmaya hazır sıfır lüks villa Tel: 0532 277 84 76 CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle