19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 AĞUSTOS 2007 SALI 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Cumhurbaşkanı adayı Gül, 1. tur öncesinde destek ziyaretlerinde umduğunu bulamadı Gül O Dosyaları Çankaya’ya Çıkarmasın Abdullah Gül’ün, Türkiye’nin laik güçlerinin bütün uyarılarına karşın Çankaya’ya çıkmasının önündeki engeller kalktı. Sayın Gül her ne kadar rol yapmadığını ileri sürse de laikliğe meydan okumanın simgesi olarak oturacak Çankaya’da. Bu durumun Türkiye’yi gereceği ve tehlikeli bölünmelerin eşiğine getireceğini herkes biliyor. Yanlış anlaşılmasın! Gül Çankaya’da olmasaydı, bu tehlike yaşanmayacaktı demek istemiyorum. Sadece Abdullan Bey ile Hayrünnisa Hanım’ın oradaki varlıkları, tehlikeyi daha görünür, tehdidi daha aşikâr kılmaktadır, hepsi bu... Artık herkes biliyor ki, Tayyip Erdoğan da hiç istemiyordu Gül’ün oraya çıkmasını. Ama bu isteksizliğin rejim ve istikrar kaygılarından kaynaklandığını söylemek mümkün değil. Erdoğan Çankaya’da güçlü bir kişinin bulunması ve projektörlerin kendi üzerinden çekilip, oraya çevrilmesinden endişe duymaktadır. Kabul etmek gerekir ki, Çankaya krizi ve arkasından gelen seçim dönemi Gül’ü eskiye oranla daha da güçlendirmiş bulunmaktadır. Abdullah Bey, parti içinde başta Erdoğan olmak üzere, kimi çevrelerin adaylığı karşısındaki durumunu unutmayacak, Çankaya’daki varlığı sırasında bu tutumun acısını çıkarmaya çalışacaktır. Başbakanlık koltuğuna da oturmuş olan, uzun yıllar Dışişleri Bakanı sıfatını taşıyan Gül’ün, simgesel bir figür olmanın ötesinde, yetkilerini kullanacağı, kimi politik konularda kendisini göstereceği artık biliniyor. ??? Dışişleri Bakanlığı koltuğunda uzun yıllar oturmuş olan Sayın Gül’ün Çankaya’ya çıkarken, bu görevin birikiminin de etkisiyle, TürkABD ilişkileri, Irak, hatta AB ile ilgili kimi kişisel dosyalarını da götüreceği çeşitli defalar ileri sürüldü. Türkiye politikasını ve son yıllardaki gelişmeleri bilmeyenler, doğrusu böyle bir tavrı yadırgamayabilir, “Adamın, birikimlerinden devleti yararlandırması doğru olabilir’’ diye düşünebilirler. Ancak ortada yararlandırılacak bir birikim falan olmadığını, Gül’ün Başbakan ya da Dışişleri Bakanı olarak hiçbir başarısının bulunmadığını söylemek gerek. 1 Mart tezkeresi sırasında, Gül Başbakan idi. AKP bu tezkerenin geçmesini istediğini cümle âleme ilan etmişti. AKP’nin bu tezkereyi geçirecek çoğunluğu vardı. Ama Gül, Başbakan olarak bu tezkereyi geçiremedi. Tezkerenin geçmemesi CHP açısından ne kadar başarılı bir eylem ise, AKP açısından da o denli başarısız bir sonuçtu. Çünkü CHP, tezkerenin geçmesini Türkiye’nin çıkarlarına aykırı bulduğunu söylüyor, AKP ise aksi görüşü savunuyordu. Hangi görüşü haklı bulursanız bulun, sonucun Gül açısından bir başarısızlık olduğunu yadsıyamazsınız. Kısacası, Gül kısa süren Başbakanlık döneminde başarısız olmuştur. ??? Gül’ün Dışişleri Bakanlığı dönemi de başarısızlıklarla doludur. O dönemde AKP’nin dış politikayı yönetmede, devletin geleneksel usulünü bir yana bırakarak, dışişleri örgütünü bir yana itip, işleri kişisel danışmanlar aracılığıyla yürütmeye kalkışmasının yarattığı sakıncaları yaşayarak gördük. Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminde Türkiye’nin Irak konusundaki bütün kırmızı çizgileri çiğnenmiş, Ankara’nın tezleri hiçbir yerde itibar görmemiş, Türk Amerikan ilişkileri, iki ülkenin karşılıklı çıkarları doğrultusunda gelişmemiş, hatta zaman zaman bunalım dönemleri atlatmış, K. Irak ülkemizin bütünlüğünü tehdit eden bir odak haline gelmiş, AB ile ilişkilerde, lafın ötesinde hiçbir gelişme sağlanmamış, Türkiye Birliğe üyelik yolunda adım atamadığı gibi, şamar oğlanı haline dönüşmüş ve gerçekte tam üye olamayacağı bütün dünyaya açıkça ilan edilmiştir. Böyle bir dönemin, böylesine başarısız Dışişleri Bakanı’nın şimdi bu birikimlerinden devleti yararlandırmak gerekçesiyle, dış politikada Çankaya’yı daha aktif bir hale sokmaya kalkışmasını savunmanın imkânı yoktur. Bütün bu gerçekleri gördükten sonra rahatlıkla şunu söyleyebiliriz: Abdullan Gül o dosyaları nafile yere Çankaya’ya çıkarmaya kalkmamalıdır. Bu sözlerimize “sanki, Dışişleri’ne onun yerine gelecek olan daha mı iyi olacak ki..” derseniz, ona da vereceğim cevap, “Haklısınız”dan başka bir şey olmayacaktır. ‘AKP ders çıkarmamış’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Özdemir Özok, milletvekili seçimlerinin Abdullah Gül’ün yeniden Cumhurbaşkanlığı’na aday olmasını ya da önceki adaylığında ısrar etmesini gerektirecek bir mesaj vermediğini belirtti. Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül, dün 1. tur oylama öncesinde son ziyaretlerini gerçekleştirdi. Gül, TBB Başkanı Özdemir Özok, Bağımsız Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, ÖDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras ve Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç ile görüştü. Gül ilk olarak TBB’yi ziyaret etti. Görüşme sonrasında Gül ile Özok ortak açıklama yaptı. Özok’un açıklamaları sırasında Gül’ün yüzünün asıldığı gözlendi. TBB Başkanı Özok, seçimlerden sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu olgun demokratik duruşu takdir etmekle birlikte, erken genel seçimlere neden olan cumhurbaşkanı seçimleri sırasında yaşanan gerginlik ve krizlerden hiçbir ders çıkarılma ? Oylama öncesinde son ziyaretlerini gerçekleştiren cumhurbaşkanı adayı Gül, TBB Başkanı Özdemir Özok, Bağımsız Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, ÖDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras ve Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç ile görüştü. TBB Başkanı Özok, Gül’ün adaylığına karşı olduklarını açıklarken, erken genel seçimlere neden olan cumhurbaşkanı seçimleri sırasında yaşanan gerginlik ve krizlerden hiçbir ders çıkarılmadığının görüldüğünü söyledi. dığının görüldüğünü söyledi. Milletvekili genel seçimlerinin Gül’ün yeniden aday olması ya da önceki adaylığında ısrar etmesini gerektirecek bir mesaj vermediğini vurgulayan Özok, şu görüşleri dile getirdi: “Bu sonucu Sayın Gül ve yakın çevresi çıkarmış ve kendileri yeniden aday olmuşlardır. Bu bağlamda biz, Sayın Gül’ün insan olarak kimliğine ve kişiliğine son derece saygı ve sempati duymaktayız. Ancak Cumhuriyetimizin en yüce makamı ve simgesi olan Cumhurbaşkanlığı söz konusu olunca, bugüne kadar izlenen politikaları ve referanslarını da asla onamamaktayız. Elde ettiğimiz Cumhuriyet kazanımlarını, Atatürk devrimlerini, laik demokratik sosyal hukuk devletini yaşatmayı ve korumayı, bu değerleri bizlere emanet eden, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, Kurtuluş Savaşı’nı kanları ve canlarıyla kazanan şehitlerimize, ulusumuza ve geleceğini ancak çağdaş bir Türkiye ve dünyada sağlayabilecek evlatlarımıza karşı bir borç ve ötelenemez bir görev olarak görmekteyiz.” ÖDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras, oylama sırasında TBMM Genel Kurulu salonunda hazır olacağını, oy kullanacağını belirtti. Uras, “Önemli olan demokrasiyi savunmaktır. Genel Kurul’a girmeyerek yapılan boykotları çocukça buluyorum. Hayırlı olsun. Oy da kullanacağım. Ancak oyumun rengi evet olmayacak” diye konuştu. Rize Bağımsız Milletvekili Mesut Yılmaz, oylamaya katılacağını söyledi. Gül’ün adaylığı konusunda önyargısının olmadığını belirten Yılmaz, Gül’e bazı kaygılarını ilettiğini belirtti. Yılmaz, Türkiye’nin şu anda tehlikeli bir toplumsal ayrışmaya gittiğini anımsattığını, Gül’ün ise kendisine “bunun farkında olduğunu” söylediğini ifade etti. Yılmaz, “Oylamaya katılacağım, çekimser, yani boş oy kullanacağım. Bundan sonraki tutumum, istediğim yönde, Türkiye için gerekli gördüğüm yönde olursa kendisine destek veririm. Aksi yönde olursa da parlamenter olarak eleştiri görevimi yerine getiririm” dedi. SORUŞTURMA Yılmaz: Gül, darbe ihtimalinin farkında Yılmaz, “Gül’e darbe uyarısı yapıp yapmadığının” sorulması üzerine ise “İşte onu önümüzdeki dönem hep birlikte göreceğiz. Kendisi bunun farkında olduğunu söylüyor. Kuşkuları giderecek, toplumda bütünleşmeyi sağlayacak, herkesi kucaklayan bir cumhurbaşkanı olacağını ifade ediyor. Anayasadaki temel ilkelerle ters düşerek bunu yapması zaten mümkün değil. Yaparsa o zaman, bu devlet sorunu haline gelir. Bunun nereye varacağını da şu an kestirmek mümkün olmaz” diye konuştu. Yılmaz, Gül’ün eşinin türbanı konusunu ise “Kamuoyunun aksine eşinin türban konusuyla hiçbir zaman ilgilenmedim” sözleriyle değerlendirdi. Yılmaz, Türkiye’nin güçlü bir merkez sağa ihtiyacı olduğuna da değinirken, bu oluşumun önünün açılıp açılmayacağını ise AKP’nin ilerleyen günlerde ortaya koyacağı icraatın belirleyeceğini kaydetti. AKP’liler öfke saçıyor BALIKESİR (Cumhuriyet) AKP Balıkesir milletvekilleri, sözlerini argoya varan ölçüde sertleştiriyor. Türbanlı milletvekili eşlerine ilişkin haberlere “Sana ne lan benim karımın başı açık mı kapalı mı?” diye tepki gösteren Cemal Öztaylan’ın ardından, Altınoluk’ta tartıştığı yurttaşlara “Biz sizin dersinizi 22 Temmuz’da verdik. Hâlâ anlayamadınız mı?” diyen Edip Uğur’un karıştığı olayla ilgili soruşturma açıldığı bildirildi. Kardeşi Ahsen Uğur’un jandarmayla otopark tartışmasına katılan Edip Uğur’un, kız kardeşine küfredildiği iddiasıyla jandarma noktasına giderek masayı yumrukladığı ileri sürüldü. Yurttaşların jandarma erlerinin yanında yer alması üzerine Uğur’un “Siz de işbirlikçisiniz. Biz sizin dersinizi 22 Temmuz’da verdik. Hâlâ anlayamadınız mı?” dediği belirtildi. Uğur’un, dokunulmazlığı olduğunu anımsatarak kimsenin kendisini gözaltına alamayacağını öne sürdüğü kaydedildi. AKP’li Öztaylan da Balıkesir Odalar ve Borsalar Müşterek Toplantısı’nda şunları söylemişti: “Efendim Balıkesir milletvekillerinin hangisinin karısının başı açık? Sana ne lan. İşiniz mi yok? Başka meseleniz mi yok? Benim karımın başı açık mı kapalı mı? Sana ne lan açıksa. Sana ne lan kapalıysa? Benimkisi açık Allah’tan, ben yırtmışım.” Cumhurbaşkanı Sezer, Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi’nde tedavi görmekte olan gazilerle sohbet ederken “Ulusum ve devletim adına sizlere teşekkür ediyorum” dedi. Sezer’e Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt eşlik etti. Sezer’den anlamlı veda Cumhurbaşkanı, TSK Rehabilitasyon Merkezi’nde tedavi olan gazileri ziyaret ederek devletin tekil yapısının değiştirilemeyeceği mesajını verdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, şehit ve gazilerin “Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar yaşayacağının, devletin tekil yapısının asla değişmeyeceğinin” simgeleri olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Sezer, dün itibarıyla veda ziyaretlerine başladı. Sezer, bu çerçevede, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’na ziyarette bulundu. Cumhurbaşkanı Sezer, Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi’nde tedavi görmekte olan gazileri de ziyaret ederek Türk ulusu için gösterdikleri özveri nedeniyle teşekkür etti. Sezer, gazilere hitaben yaptığı konuşmasında şunları kaydetti: “Değerli Gaziler, Türkiye Cumhuriyeti’nin 10. Cumhurbaşkanı olarak görevimi devretmeden önce ülkemizin yüz akı olan sizlere veda etmek istedim. Yüce Atatürk, ‘Bağımsızlık ve özgürlük benim karakterimdir’ sözüyle, ulusumuzun yaşam felsefesini ve geçmişten günümüze taşınan soylu kişilik özelliklerini en güzel biçimde dile getirmiştir. Şehitlerimiz ve gazilerimiz, Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar yaşayacağının, devletin tekil yapısının asla değişmeyeceğinin, ülkenin her karış toprağının kutsal bir emanet olduğunun, Türk ulusunun bu uğurda hiçbir özveriden kaçınmayacağının ölümsüz simgeleri olarak gönüllerdeki saygın yerini almıştır. Türkiye’nin varlığını korumak, Cumhuriyetin temel değerlerini ödünsüzce yaşatmak için yılmadan savaşım veren, yurdumuzu savunmak, bölünmez bütünlüğümüze sahip çıkmak için gerektiğinde şehit ve gazi olmayı büyük bir onur sayan sizler, ulusumuzun soylu kimliğinin en seçkin temsilcilerisiniz. Kahramanlıkları ve cesaretleriyle övündüğümüz gazilerimizin, seçkin kişiliklerine yaraşır koşul ve olanaklara kavuşmalarının sağlanması, sorunlarına ilgi gösterilmesi ve kalıcı çözümler üretilmesi, haklı beklentilerinin karşılanması konusunda herkesin, sorumluluklarının bilinciyle hareket edeceğine ve üzerine düşeni yapacağına yürekten inanıyoruz. Ulusum ve devletim adına sizlere teşekkür ediyor, hepinizi sevgiyle kucaklıyorum. Hoşça kalın.” Genç: Çankaya’yı kara çarşaflılarla doldurmayın Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç de görüşmede Gül’e, “AKP iktidarının şeriat devleti modeline daha yakın olduğunu’’, ancak şeriat devletinin hiç kimseye fayda getirmeyeceğini anlattığını söyledi. Genç, “Sayın Gül’e, ‘Beni ziyaret ederek nezaket gösterdiniz, ancak dostluk başka, düşüncelerini söylemek başka bir şey’ dedim. Bir ülkeyi ziyaret eden cumhurbaşkanının, başbakanın kıyafetlerine bakıyorlar. Türbanlı kadınlarla Türkiye’yi Arap devleti gibi gösteriyorlar. Buna karşılık Gül, eşinin çevresindeki arkadaşlarının başının açık olduğunu söyledi. Ben de ‘Önemli olan sizin eşinizin durumu’ dedim’’ diye konuştu. Genç, Gül’e, “Çankaya Köşkü’ne çıkarsanız orayı takkelilerle, kara çarşaflılarla doldurmayın’’ dediğini vurgularken “Ayrıca ‘Eğer çağdaş bir cumhurbaşkanı olursanız, ben de çıkar özür dilerim’ dedim. Ama kuşkularımız var’’ dedi. asirmen?cumhuriyet.com.tr Eczacı dostum, eski İstanbul Eczacılar Odası Genel Sekreteri Avni Kurtuldu elinde bir reçeteyle geldi: “Bu reçetede eğer yanlış bir ilaç yazılmışsa ve ben bunu görmemişsem bedelini bana ödetecekler.” Avni’ye “Ne demek istiyorsun” diye sordum, anlattı: Doktor hastasını muayene ediyor ve bunun sonunda bir teşhis koyarak buna uygun ilaçları yazıyor. Yurttaş da bu reçeteyle bize geliyor. Biz de normal olarak bu reçetede yazılmış ilaçlar eğer Sağlık Bakanlığı listesinde varsa veriyoruz. Tabii iş burada bitmiyor. Biz bu reçeteleri Sağlık Bakanlığı’nın ilgili birimlerine götürüp parasını almak istediğimiz zaman karşımıza hiç beklemediğimiz başka bir sorun çıkıyor. Sağlık Bakanlığı yetkilisi, “Kardeşim” diyor, “şu şu ilaçları vermeyecektin”. Şaşırıp yüzüne baktığımızda aldığımız cevap şu oluyor: “Doktorun teşhisiyle bu ilaçların bir kısmının ilgisi yok. Yani teşhisle ilaçlar uyumlu değil. Bunu kontrol etmeliydin.” Bakanlığın bu uygulaması aslında Ahmet Kızılyalın yaşamını yitirdi Spor Servisi Gazetemiz Spor Müdürü Arif Kızılyalın’ın babası Ahmet Arif Kızılyalın (78), İstanbul’da dün tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Eski emniyet müdürü ve polis kolejinde öğretim üyeliği yapan Ahmet Arif Kızılyalın, İsviçre Hastanesi’nde yaklaşık iki haftadır süren tedavisinin ardından durumunun ağırlaşması üzerine Dr. Siyami Ersek Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Kızılyalın, tüm müdahalelere karşın kurtarılamadı. Ahmet Arif Kızılyalın, bugün Bebek Camii’nde öğlen namazının ardından kılınacak cenaze namazı sonrasında Aşiyan Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Teşhisi Koyan Doktor, Sorumlusu Eczacı... eczacılara yetkileri olmayan bir sorumluluğu yüklemiş oluyor. Çünkü hastanın teşhisini yapan doktor, hangi ilaçlara ihtiyacı olduğunu da belirliyor. Bu zaten doktorun yetkisi ve sorumluluğunda olması gereken bir konu. Ama gelin görün ki Sağlık Bakanlığı, “Ben anlamam, teşhisle ilaç arasında uyum olup olmadığını eczacı kontrol edecek” diyor. Eğer bu konuda bir yanlışlık olursa bedelini de eczacıya ödetiyor. ??? Eczacı dostum Avni, uygulamada yaşanan sıkıntıları şöyle özetledi: Yurttaş bize geliyor. Biz bir gayret, görebildiğimiz ve anlayabildiğimiz kadarıyla teşhisle ilaçlar arasındaki uyumu kontrol ediyoruz. Eğer bir uyumsuzluk görürsek reçeteyi vatandaşa iade ediyor ve düzelttirmesini istiyoruz. Bu, yurttaşın bütün muayene sürecini yeniden yaşaması anlamına geliyor. Doktor da ikinci kez karşısına gelen hastaya kızıyor, haklı olarak eczacıya da “Sen kimsin de beni denetliyorsun?” diyerek tepki gösteriyor. Olan elinde reçeteyle bir oraya bir buraya gidip gelen, kuyruklarda bekleyen yurttaşa oluyor. Tabii bu arada eczacılar, Sağlık Bakanlığı yetkililerinin “teşhisle ilaç arasında uyumsuz” olarak yazıldığını düşündükleri doktor reçetelerinin bedelini ödemek zorunda kalıyorlar. Çünkü Sağlık Bakanlığı bu ilaçların parasını eczacılara ödemiyor. Bu arada ilginç bir uygulama daha burada kışkırtıcı bir rol oynuyor. Bakanlıkta “uyumsuzluğu” saptamakla görevli memurlar, ödenmeyen bu ilaç paralarının priminden yararlanıyorlar. Tabii bu uygulama kafalarda soru işaretlerine ve tartışmalara neden oluyor. Sanırım Bakanlık buna bir çözüm üretmek zorunda. Çünkü pratikte bu, yurttaşın doktor ve hastane kapılarında sürünmelerine yol açıyor. Eczaları da yetkileri olmayan bir konuda sorumluluk altında bırakıyor. ??? SSK, BağKur ve Emekli Sandığı’nın ilacın hastaya sunulması konusunda birleştirilmesinden sonra, ortaya başka sorunlar da çıktı. Bunlardan en önemlilerinden birisi de büyük kâğıt israfı ve bürokrasi. Birleşmeden önce Emekli Sandığı ve BağKur’a eczacılar bir nüsha fatura, bir nüsha liste veriyorlardı. Şimdi ise üç kuruma ayrı ayrı, ayrıca her kurumun içinde de ayrı bölümlere dağıtılmak üzere sayfalar dolusu fotokopi çıkartılıyor. Geçmişte bir kâğıtla halledilen iş, şimdi ortalama 5060 ya da daha fazla fotokopi kâğıdına neden oluyor. Bir eczane ay sonunda iki personelini ellerinde kutulara doldurulmuş evraklarla Sağlık Bakanlığı kuyruğuna gönderiyor. Türkiye’deki 23 bin eczanenin tama mının benzer bir bürokrasi ve kâğıt israfıyla yüz yüze geldiğini düşünürseniz, ortaya çıkan tablonun ne kadar anlamsız ve israfçı olduğunu hesaplayabilirsiniz. Eczacılar son dönemde ortaya çıkan bu israfın ne kadar ağaç kesilmesine neden olduğunu hesaplıyorlar: “Tek başımıza beş sene içinde bir ormanı yok edecek kadar kâğıt tüketiyoruz.” Esprili bir şekilde durumu şöyle özetliyorlar: Yıllar önce bir Eczacılar Ormanı kurmuştuk. Böyle bir gelişmeyle yüz yüze geleceğimizi bilmeden yapmıştık. Şimdi iyi ki de yapmışız, en azından israf ettiğimiz ağacın bir bölümünü böyle karşılamış oluruz, diyorlar. Tabii ay sonlandırma döneminde bu nedenle kaybettiğimiz boş zamanı hastalarımıza ayırabilsek daha kaliteli bir hizmet sunabiliriz, demeyi de ihmal etmiyorlar. İlaç dünyasının, eczacı dünyasının sorunları bunlarla sınırlı değil… Biz dikkat çekelim istedik. Umarız Bakanlık bu uyarıları dikkate alır… CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle