22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 AĞUSTOS 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Uzmanlar, 10 yıl sonra elimizde gen haritamızın CD’siyle dolaşabileceğimizi belirtiyorlar 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT CD’ de gen haritası 10 YILLIK PROJE Yaklaşan Kuraklık Karşısında İğdiş Keyfi Yapan İktidar Aylardır iktidar partimiz eli ile Cumhurbaşkanlığı seçimine kilitlenmiş olan ülke gündemini, bir iki gündür su; daha doğrusu kuraklık sorunu adam akıllı zorluyor. Dünkü gazetelerin önemli bir bölümünde manşetler, yaklaşan felaketin haberleri ile hazırlanmıştı. Başka bazılarında da, iktidardaki büyüklerimizin o felaketi anlayabilmeleri için olmalı, apdesin teyemmüm yöntemi ile alınmasının yeterli olup olmayacağını sorgulayan din ulemasının görüşleri de vardı. Gazetelerde, başkent Ankara’daki susuzluk sorununun kentin belirli bazı semtlerinin kokmasına varacak ölçüde artığını okuyanlar, olası bir salgın hastalığın sorumluluğunun sadece Büyükşehir Belediye Başkanı’nı değil; olup bilenler karşısında suskun kalmayı yeğleyen Başbakan ve Bakanlar Kurulu’nu da kapsaması gerektiğini düşüneceklerdir. Sorun en azından on gündür gündemde olduğu halde, Başbakan ya da bir başka hükümet üyesinin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nı çağırarak olup bitenler hakkında bilgi istediğini bildiren tek haber yoktur. Hükümetin, sorunun Ankara dışına da taşmakta olduğunu, ülkeyi kapsayan bir kuraklık tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğumuz için önlemler alınması gerektiğini masaya getirmeye niyeti de olmadığı görülüyor. Bakanlar Kurulu’nun dünkü haftalık olağan toplantısının belli başlı gündeminin, “Cumhurbaşkanı kim olmalı; ya da Abdullah Gül’ü seçilebilecek aday olarak parlamentoya sunmak için hangi taktikler uygulanmalıdır” sorularına cevap bulmaya kilitlenmiş olması tam bir kara mizahtır. Onlarca sorun ve özellikle çok önemli bir kuraklık tehlikesi karşısında olan bir ülkede, sorumlu Hükümet’in ilgi konusu cumhurbaşkanının kim olacağına kilitlenmiş ise o bakanlar kurulunun iğdiş keyfi ile uğraştığını söylemek, bir gazetecinin ödevi olmalıdır. Kişiye özel ilaç T. ULUTİN: Projenin tamamlanmasındaki hedeflerden biri buydu. İnsanlardaki, genetik yapı yüzde 99.9 oranında aynı, tek nükleotit farkıyla ayrılıyoruz birbirimizden. Ama bu bizi birbirimizden farklı kılan özelliklere sahip olmamızı sağlıyor. Bu farklılıklara dayanarak, kişiye özel ilaç üretilmesi planlanıyor. Gençip teknolojisi de gelişiyor. İnsanın genetiğiyle ilgili bilgiler, bir çip üzerinde kopyalanmaya, biriktirilmeye başlandı. Sizin bilginiz, manyetik kart gibi çipinizin üstünde yüklü olacak, ilgili ilaç birimine gittiğiniz zaman, doğrudan doğruya sizin genetik bilginize ulaşmak mümkün olacak. Ve 510 yıl içinde size has ilaç üretmek mümkün hale gelecek. A. YÜKSEL: Bugün ABD’de yüzde 6 oranında ilaç etkileşimleri, yan etkileri var. ABD rakamlarına göre yılda 2 milyon kişi ilaç yan etkilerinden dolayı hastaneye başvuruyor. Bunların da 100 bini kaybediliyor. Oysa biz bunların genetik yapısını önceden bilsek, ki bilmek mümkün, hekime gittiği zaman, hekim genetik yapısına göre, o hastada yan etki göstermeyen ilaç verecek. Kişiye has ilaç üretimi sayesinde bu tür ilaç reaksiyonları ve alerjik reaksiyonları veya hastalıklar önlenmiş olacak. Prof. Dr. Turgut Ulutin Nütrigenetikle kişiye has beslenme ve yaşam tarzı belirleniyor. Bu ne kadar doğru bir uygulama? A.YÜKSEL: Nütrigenetikteki asıl amaç, insanın genetik profilini çıkartmak, ondan sonra ona yönelik beslenme programları hazırlamak. Eğer çevre faktörlerini veya beslenme faktörlerini önceden bilip de ona göre kontrolünüzü yaparsanız, çoğu hastalıkların ortaya çıkması kesinlikle gecikecektir. Nütrigenetik böyle bir şey sağlıyor. Ama çok abartılacak bir konu değil. Şu var ki, yaz günü kış meyvesi, kış günü yaz meyvesi, bekletilmiş gıdalar tabii ki bir risk faktörü oluşturuyor. T.ULUTİN: Bu dünyanın yeniden keşfettiği bir şey değil. Uzun yıllardır biliyoruz; ailemizde kalp damar bozuklukları varsa ya da diyabet varsa, biz risk taşıyoruz demektir. Ailede bu tür sorunlar varsa, zaten beslenmenizi ona göre düzenlemenizi öneriyoruz. Daha fazla egzersizi, stresten uzak durmayı öneriyoruz. Bunu yapıyorsanız siz zaten kendinizi mümkün olduğunca korursunuz. Bu hasta olmayacağınız anlamına gelmiyor, ama belki ortaya çıkmasını geciktirmiş oluyorsunuz. Ancak beslenme genetiği adı altında yeni bir sektör doğuyor… T.ULUTİN: Ben bunun manipülasyon olduğunu düşünüyorum. Artık öyle bir düzeye geldi ki iş, brokoli yerseniz sizin genetik yapınıza uygundur, lahana yerseniz uygun değildir tarzında gazetelerde haberler okuyoruz. Bunlar sağlıklı haberler değil. A. YÜKSEL: Hastalıkların yüzde 90’ı multifaktöriyel, yani çok sayıda genin ve çevre faktörünün etkili olduğu hastalıklar. Hastalıkların yüzde 9’u tek gen hastalığı, yüzde 0.5’i de kromozom hastalıklar. Dolayısıyla çok sayıda geniniz bozuk olabilir, ama o çevre faktörleri eğer sizde gündeme gelmezse o zaman hastalığın ortaya çıkışını geciktirebilirsiniz ya da hiç çıkmamasını sağlayabilirsiniz. ? Bilim adamları gelecekte gen yapısına göre tedavi olup ilaç alabileceğimizi belirtiyorlar. Ancak gen haritamızın kötü eller tarafından suiistimal edilmesi de mümkün… ŞULE KÖKTÜRK İnsan Genom Projesi’nin tamamlanması, yani insanın genetik şifresinin çözülmesinin ardından, bu alandaki gelişmelerde hız kazandı. Bugün, sperm ve yumurtayı dışarıda birleştirdikten sonra, 4’üncü günde, 8 hücre haline gelen zigotu (birleşmiş sperm ve yumurta) 280 tane hastalık açısından inceleyebilen bilim adamları 510 yıl içinde, doğan her bebeğin gen haritasını bir CD’ye yükleyerek, ailesinin eline verecek. Bilim adamları önümüzdeki 10 yıl içinde, kişiye özgü ilaçlar üretilebileceğini belirtiyorlar, ancak bu gelişmelerin, yanlış ellerde, çok kötü senaryolarla karşılaşmamıza neden olabileceğini de vurguluyorlar. Yapılan çalışmalarda yaklaşık 20 bin tane hastalığımızın, 3035 bin arasında genimizin olduğu belirlendi. sağlar. Bazıları ise spesifik testler, bunların en önemlisi genetik testler. Bu testler sonucu biz bir hastalığa, spesifik olarak teşhis koyarız, tedavisine başlarız. hangi hastalığa yol açıyor bunun belirlenmesi amaçlanıyordu, o noktaya ulaşıldı. Gün geçtikçe incelenen hastalıkların sayısı artıyor. Şimdi gen tedavisi çağı doğuyor. Kusurlu olan gen, laboratuvar koşullarında geliştirilecek, kusursuz olanıyla değiştirilecek. Ama bu başarılmış değil. Bazı pilot hastalıklarda gerçekleşti. Bu teknolojileri 10 yıl önce hayal bile edemiyorduk, şimdi geldiğisel çalışmalar ışığında dışarıda ovum (yumurta) ve spermi birleştirdikten sonra, 34 günde, daha 8 hücreyken, canlılık oluşmamışken, hücrelerden bir tanesini alıp cinsiyetine, hatta bugün için 280 tane hastalığa bakmak mümkün. Preimplantasyon tanı yöntemi olarak isimlendirdiğimiz bu yöntemleri ailede bir hastalık varsa kullanıyoruz. Hücrede bir hastalık tespit etmediysek, o zaman anneye yerleştirebiliyoruz zigotu. Oysa Ankara’nın dünkü gündemi... 59. Hükümet, seçimler nedeni ile istifa etmiştir. Üyelerden ikisi bugünkü parlamentoda yer almamaktadır. Geride kalanların “istikbali”, Başbakan’ın iki dudağı arasında olduğu için, susuzluk tehlikesi, kuraklık gibi ciddi sorunları gündeme getirmelerini düşünmek olası bile değil. Bir an önce yeni hükümeti oluşturma görevini yerine getirerek sorunların üstüne eğilmesi beklenen Hükümet, 22 Temmuz’un zafer sarhoşluğundan hâlâ ayılamamış olduğunu gösteren oyuncaklarla oynuyor. Yeni seçilmiş olan AKP Grubu’nun üyelerine, gerektiği zaman, üstü Erdoğan’ın talimatı ile ve onun istediği gibi doldurulmak üzere boş önergeler imzalatılıyor. Sayın milletvekilleri aslında kendilerini parlamento sıralarına taşıyan, dokunulmazlık kazandıran ve isterse, dilediğine bakanlık verecek kişinin, yani liderin vekilleri olmanın icabını elbette yerine getirmekte gecikmiyorlar. Gen değiştirilebilecek Kaç tane hastalığın genetik nedeni biliniyor? A.YÜKSEL: Günümüzde 78 bin kadar hastalığın gene Bilim adamları tartışıyor Günümüze baktığımızda bu senaryoların gerçekleşmesi çok da uzak görünmüyor. Bazı merkezler, kişiyi genetik yönden inceleyip hangi hastalık riskini taşıdığını belirleyerek, nasıl beslenmesi ve nasıl bir yaşam sürmesi gerektiğini söylüyorlar. Bilim adamları bu testlerin gerekli olup olmadığı konusunu tartışıyor. Bunların ticari yaklaşımlar olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Turgut Ulutin ve Prof. Dr. Adnan Yüksel, bir insanın gen haritasının kişiyi işe alacak bir şirket ve sigorta şirketi tarafından bilinmesinin, o kişi açısından çok da iyi sonuçlara yol açmayacağı uyarısında bulunuyorlar. İstanbul Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Turgut Ulutin ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genetik Anabilim Dalı Çocuk Nörolojisi Birimi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Yüksel, genetik alanındaki son gelişmelerle ilgili sorularımızı yanıtladı. Genetik testlerden hasta nasıl teşhis edilir? A.YÜKSEL: Önce hastayı muayene eder, öyküsünü alır, hastalığın gelişimini sorgularız, sonra hastalığa yönelik testler isteriz. Bunların bazıları nonspesifik testler, belirli hastalığı göstermez ama hastalığa yaklaşım Cinsiyet belirlemek mümkün Preimplantasyon yöntemi ile cinsiyet belirlemek mümkün mü? A. YÜKSEL: Mümkün ancak yapmıyoruz. T. ULUTİN: Annebaba, çocuğun cinsiyetini, göz rengini seçsin… Bu gibi uygulamalar etik açıdan doğru değil. Kimse de kendini Tanrı yerine koymasın. Yapmak mümkün, ama doğanın dengesini bozmamak gerekiyor. O zaman bunun Hitler Almanyası’nda yapılanlardan farkı kalmaz. Eğri ile doğruyu ayırmak gerek. Yani bu teknolojinin amacı insan sağlığına hizmet etmektir. Hata ihtimali var mı? A. YÜKSEL: Tabii ki var. Bazı durumlarda, iki hücre farklı genetik yapıda olabilir. Eğer siz çoğalan 8 hücreden sağlam olanı almışsanız, hastalık bulamazsınız. Dolayısıyla sağlıklı diye yerleştirirsiniz rahme. Biz bu aldığımız hücreyi, tekrar yerine koymuyoruz, atıyoruz. Yüzde yüz güvenli değil. Yüzde yüz güvenli olması teknolojinin gelişmesine bağlı. Çok ciddi bir bilimsel uyarı. İstanbul Teknik Üniversitesi Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Türkiye’nin her gün biraz daha yaklaşan kuraklık tehlikesi karşısında adeta alarm veriyor. Küresel iklim değişikliğinin aynı zamanda bir milli güvenlik konusu olduğunu söylüyor. Sorunun sadece susuzluk değil, onun getireceği pek çok sorun olduğuna dikkatleri çekmek istiyor. Bu sorunların başında kıtlık, salgınlar, orman yangınları, ekonomik kriz, sosyal patlamaların bulunduğunu ve küresel iklim değişikliğinin ne gibi tehditleri oluşturabileceğinin sadece Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından araştırıldığını da anlatıyor. (13.08.07 Vatan Gazetesi, Mine Şenocaklı ile söyleşi) Kadıoğlu, yaklaşan tehlikeyi anlamaları için, büyüteç altına alarak kuraklığın gıda ve su kıtlığı getireceğini, orman yangınlarının tarımsal haşere ve böceklerde artış demek olacağını, yaşlı insanların ölebileceğini, erken hasat tehlikesinin tarımı kaplayacağını da söylüyor.. tik nedenini biliyoruz. Yaklaşık 20 bin tane hastalığımız var, yaklaşık 3035 bin arasında genimiz var. Bazen birkaç gen bir hastalığı yaparken, bazen de bir gende birkaç hastalık olabiliyor. Gen yapısı ortaya çıktıktan sonra, çocuğun gen yapısını daha doğar doğmaz bileceğiz. Ve CD’lere yüklenecek belki. Hasta da hekime bu gen yapısının yüklendiği CD ile gidecek örneğin. T. ULUTİN: İnsan genom projesinde, insan genetiğinin haritası çıkarılıp hangi gen, miz nokta bu. ABD’de yapılan çalışmalarda, 2050 yılından sonra kanserden kimsenin ölmeyeceği iddia ediliyor. 2020 yılında meme, prostat, over kanseri gibi kanser türlerinin ortadan kalkacağı varsayılıyor. Bugün için kişinin genetik yapısı kaç tane hastalık açısından incelenebiliyor? T. ULUTİN: Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde moleküler genetik için 10 civarında hastalığa bakılıyor. Her türlü sitogenetik analiz de yapmak mümkün. A.YÜKSEL: Yapılan bilim Ya Hükümet ne yapıyor? Hükümet ve AKP Meclis Grubu, Abdullah Gül’ün Çankaya cülusunu nasıl kolaylaştırılacağının ince hesapları ile meşguller. ErdoğanGül ikilisinin gündemlerinde ,”Varsa Çankaya, Yoksa Çankaya..”dan başka bir şey yok mu? Barajlar kuruyormuş. Tarım değil sadece, sanayi de duracakmş. Kitlesel açlık başlayabilirmiş türünden bir dizi uyarıyı görmeyen ve duymayan iktidar, sokağa dökülecek halk kitlelerinin karşısında duramayacağını nasıl hesap etmiyor? Faks: 0 216 302 82 08 obirgit?ekolay.net Irka göre biyolojik silah geliştirilebilir A.YÜKSEL Otizm, bundan 10 yıl önce, yaklaşık 10 bin kişide bir görülürken, otizmin bugün insanda görülme oranı, bazı toplumlarda 500’de bir, bazı toplumlarda binde bire yükseldi. 10 yılda 10 katlık bir artış var. Neden böyle bir artış görüldü? A. YÜKSEL: Bu multifaktöriyel bir hastalık. Genlerimiz değişmediğine göre, çevre faktörleri gündeme geldi. Temiz su bulamıyoruz, yeme alışkanlıklarımız değişti, daha hormonlu gıdalar yiyoruz, bunların kabuklarına ilaçlar sıkılıyor. Enfeksiyon dengesi değişti. 50 yıl önce, kişi enfeksiyon hastalığına yakalandığında, kişi orada ölüyor, kalıyor ve o hastalık bitiyordu. Ama şimdi, birtakım tedavilerle yaşıyor ve çevresine bulaştırıyor. Onun dışında saklama kaplarımız değişti, daha çok dondurulmuş, konserve gıda yemeğe başladık. Bizim yaşam tarzımız değişti, dolayısıyla son 10 yılda hastalık 10 kat arttı. Otizm 10 kat arttı Otizme has bir durum var mı? A. YÜKSEL: Bunların hepsi etken, ama hangisinin etkisi olduğunu bilmiyoruz. Kurşuna daha sık maruz kalıyoruz, daha çok şehirde yaşıyoruz, annelerinbabaların tek veya iki çocuğu oldu. Halbuki eski toplumlarda, daha çok çocuk vardı. Otizm iletişim eksikliği demek. Çevresinde 1015 çocuk var, anneanne, babaanne, dayı var devamlı onu uyarıyorlar, şimdi çevre sitümülasyon eksikliği söz konusu. Televizyona daha bağımlı hale geldik, bu da otizm için risk faktörü... Bir kişi, genetik yapısının CD halinde bulunması ve kopyalanmasından zarar görebilir mi? A. YÜKSEL: Burada şöyle bir etik sorun ortaya çıkabilir: Kişi bir şirkete işe girerken şirket “Sizin ileride şöyle bir hastalığınız ortaya çıkacak, sizi işe almıyoruz” diyebilecek ya da sigorta şirketleri, hastalığı olacağını, bakımının daha ağır olacağını düşünerek daha yüksek fiyatlara sigorta edecek. Bir toplumun kan örnekleri incelenip o topluma ne gibi zararlar verilebilir? A. YÜKSEL: Bölge insanlarına has hastalıklar ya da genetik yatkınlık olabilir. Yöreye has biyolojik silah geliştirilmesi tartışılıyor. Bunlar tabii her ne kadar ütopya gibi görünse de aslında öyle olmadığını, bu altyapının çok kolay, çok da pahalı olmayan teknolojilerle yapılabileceğini, dolayısıyla genetik çalışmalarda bir denetimin de olması gerektiğini... ama bunu kimin yapacağı sorusu henüz ortada. Prof. Dr. Adnan Yüksel genetik çalışmalardı denetim olması gerektiğini söyledi. CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle