19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 TEMMUZ 2007 PAZARTESİ 16 TED ve AKP Türk Eğitim Derneği’nin (TED) ana tüzüğünün 1. maddesi, “TED, TBMM’nin 1 Kasım 1925 tarihli oturumunda ulu önder Atatürk’ün açış nutuklarından ilham alınarak 31 Ocak 1928’de kurulmuş ve Bakanlar Kurulu’nun 12 Aralık 1939 tarih ve 2/12441 sayılı kararı ile kamuya yararlı derneklerden sayılmıştır” der. Buradan da anlaşılacağı üzere TED, bir Cumhuriyet kurumudur. Herkes bilir ki, AKP ve onun Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in Cumhuriyetin kurumları ile arası şekerrenktir. Talim Terbiye Kurulu’nun onayladığı okul ders kitaplarının içeriğinden de bellidir bu durum... Duyduk ki, aynı Hüseyin Çelik’in bir zamanlar Talim Terbiye Kurulu’na atadığı kimi isimler TED’de görev almaya başlamışlar. Örneğin, Çelik’in Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı’na getirdiği Maya Koleji sahibi Ziya Selçuk, kurulacak olan TED üniversitesinin mütevelli heyeti için öngörülen isimler arasında yer alıyormuş. Ziya Selçuk’un döneminde aynı kurula üye atanan Sevinç Atabay, TED Genel Müdürü ve Ankara Koleji Genel Müdürü olmuş. Yine o süreçte Talim Terbiye Kurulu Başkan Yardımcısı olan Emin Karip, bugün TED’in projelerinden sorumluymuş. Aynı günlerde Hüseyin Çelik’in İlköğretim Genel Müdürlüğü’ne atadığı Servet Özdemir ise TED Bilim Kurulu üyeliğini üstlenmiş... Bir küçük bilgi daha: Ziya Selçuk’u ve Servet Özdemir’i, “ülkemiz milli eğitim sistemine çok önemli katkıları olacağı inancı” ile aralarında imza toplayarak Milli Eğitim Bakanı Çelik’e önerenler de yine AKP’li milletvekilleri olmuştur... Son söz olarak, Atatürk devrimlerini yaşama geçiren Cumhuriyetçi kadroların kurup geliştirdiği TED’in ana tüzüğünün 4. maddesini anımsamakta büyük yarar var: “TED, çalışmalarında Cumhuriyet ve Atatürk ilkelerine bağlı kalmayı başlıca ödev bilir ve politika ile uğraşmaz.” Başkentin göz göre göre susuzluğa itilmesi sürecinden seçmeler: Ankara’ya yılda verilen su miktarı yaklaşık 500 milyon metreküp. Ankara beylerbeyinin, ithal ettiği ağaçlar ve adım başı çimlendirdiği alanlar için harcanan su miktarı ise yılda 6070 milyon metreküp... Ankara’nın 1999’da bitirilmiş 7 milyon metreküplük gıcır gıcır arıtma tesisine sahip bir Bayındır Barajı var. Ama Ankara oradan su kullanamıyor. Niye? Çünkü Ankara beylerbeyi orayı eğlence gölü yaptı. Niye yaptı? Çünkü Ankara beylerbeyi baraj bölgesini imara açmak istedi, DSİ de izin vermedi. Ankara suyu için barajı besleyecek ve yeni bir ek arıtma tesisi gerektirmeyen Gerede sisteminin yapımının tutarı, Japon raporlarına göre 200 milyon doları bulacakOrman Bakanı, oğlunun ne kadar katı olduğu iddialarına laf yetiştirirken ormanlarımız tutuşmuş, yanıyor... Orman Bakanı bilir mi ki, geçen günlerde Bodrum’da alevler içinde kavrulan eşsiz Halep çamlarının bulunduğu yer, bundan bir süre önce “koruma bölgesi” olmaktan çıkarılmıştır. Yangınlar üzerine açıklamalar, yorumlar getirdiğine, öneriler geliştirdiğine bakılırsa, mutlaka biliyordur! Ormancılığımızın yüz akı Doç. Dr. Yücel Çağlar, orman yangını SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Susuz Yaz tı. Ankara beylerbeyi bugüne değin bitirilmesi gereken tasarımı başlatmadı bile. Yerine, 500 milyon dolarlık arıtma tesisi gerektiren Kesikköprü’den su taşınması düşüncesini yaşama geçiriyor. ASKİ Genel Müdürü’ne göre, bu yatırımın ederi 300 milyon dolar. Yani Ankara beylerbeyinin yatırımı Gerede sisteminden daha pahalıya mal olacak. Dahası, yatırım için öngörülen 300 milyon dolara ASKİ’nin kendi inşaat araçlarının kullanımı nedeniyle tüketilecek makine ve ekipman ederi dahil değil. “Barajlara sabotaj, ani kirlenme” gibi milli güvenlik önlemleri de düşünülerek yedekte tutulan ve DSİ’nin Ankara Belediyesi’ne devrettiği “acil durum kaynağı” kuyulardan da su alınamıyor. Niye? An kara beylerbeyinin sorumluluğu altındaki kuyular, bakımları yapılmadığı için kullanılamaz halde çünkü! Ankara beylerbeyi, barajlardaki “ölü hacim” düzeyindeki suyun pompalanmasına da karar verdi. Oysa bu uygulama sonucunda tesisler balçık ve kalıntı nedeniyle işlemez duruma gelecekmiş... Barajlara yeni gelecek su hemen kullanılamayacak, emniyet düzeyinin dolmasına dek beklemek durumunda kalınacakmış... Yani yağmur mevsiminde de susuzluk sürecekmiş... Ne gam! Aynı soruyu sormaya devam ediyoruz, edeceğiz de: Bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde, yurttaşlara ve yurttaşların geleceğine bile bile zarar vermekte olan Ankara beylerbeyinin başına buyruk işlerine “dur” diyecek bir yetkili kurum ya da kişi yok mudur? rinde çok sık duyar olmuş: “Orman varsın yansın. Bize ne...” Halkına sırtını dönen, ormana dönmez mi? Çağlar’ın değerlendirmesi doğrudur: “Orman Genel Müdürvekili Osman Kahveci ile Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, görev savsaklama suçu işlemiş; kamusal varlıklarımız olan ormanlarımızın daha fazla zarar görmesine, kamu kaynaklarının savurganlığına yol açmışlardır.” 23 Temmuz... “The day after!”... Ertesi gün. Bu satırları sandık dönüşü yazıyorum ve 23 Temmuz’a nasıl bir “ertesi gün sendromu” ile uyanacağımı bilmiyorum... Sandıktan ne sonuç çıkarsa çıksın, bir “Türk ruleti” durumuyla karşı karşıya kalacağımı bildiğimden, büyük olasılıkla “güven”, “huzur” duygularıyla tanışmış olmayacağım. Çok seçmenin duyumsadığı “açmazı”, geçen hafta yaptığım seçim yoklaması röportajında bir Kadıköylü kadın seçmen şu sözlerle ifade etmişti: “Mesele AKP’nin gelmesigelmemesi; CHPMHP koalisyonu olmasıolmaması değil. Türkiye’nin radikal bir değişikliğe ihtiyacı varken ben kötünün en iyisine oy vermek zorundayım. Değişim isteği sandığa yansımayacak!” Kadıköy Salı Pazarı’nda hasbelkader rastladığım ve konuştuğum bir seçmenin sözleri bunlar... “Açmaz” çift boyutlu: Biri, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu radikal değişimin çapı ve büyüklüğü. Diğeri, seçmenin karşısına çıkan seçeneklerin böyle bir ihtiyacı baştan sona savsaklaması, yok sayması... Seçmenle sistem arasındaki mesafe ve boşluk; gözle görülür biçimde büyüyor ve bir “yabancılaşma duygusu” yaratıyor. Sivil toplumdaki dönüşüm çünkü, giderek “tabanı” değiştiriyor. Seçmenlerle konuşmak için gittiğim en sıradan kıraathanede bile bundan on yıl öncesinde rastlamayı düşünmeyeceğim yorumlar ve tespitlerle karşılaştım. Buna karşın “yüzde on barajı” ve “lider sultası” barikatı arkasında mevzilenen “tavan”; kaskatı, esnemiyor. “Tabanla” “tavan” arasında giderek açılan bu mesafe; seçim sonuçlarına yansıyacak mı? Yanı sıra nasıl yansıyacak? En çok bunu merak ediyorum... Ormanlar Yanarken mevsiminin başında Çevre ve Orman Bakanı ile Orman Genel Müdürü’nün uçaklı, helikopterli önlemlerden söz ettiğini anımsatıp orman yangınlarıyla mücadelenin, yalnızca araçgereç ve personel donanımına indirgenemeyecek denli çok boyutlu bir etkinlik alanı olduğuna dikkat çekiyor. Örneğin, “ormanların içinde ve bitişiğinde yaşayan yurttaşların çevrelerindeki ormanlara ve ormancılık uygulamalarına yabancılaştırıldığına, bu doğrultudaki ormancılık politikalarının ve uygulamaların kapsamının giderek genişletildiğine” değiniyor. Yücel Çağlar’ı Ankara’da bulmak kolay değildir. Anadolu’yu karış karış dolaşır, konferanslar verir, bilgilendirme toplantılarına katılır. İçini acıtan o sözleri orman köyle Ve El Arabia’nın yorumu... ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Yurtdışı Çalışmaları ve Kesin Dönüş Koşulu SORU: Türkiye’de SSK sigortalısı olarak çalıştıktan sonra, eşimle birlikte yurtdışına gittim. 10 yıldır ABD’de oturmaktayım. Bu süre içinde herhangi bir işte çalışmadım. Ancak, ABD’de çalışmayı düşünüyorum. ABD’de ev kadını olarak geçen 10 yıllık süreyi borçlanarak Türkiye’ye döndüğümde değerlendirebilir miyim? Borçlanabilmek için aranan koşullar nelerdir? (S.Ç.) YANIT: 3201 sayılı Yurtdışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurtdışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Yasa’nın “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1. maddesine göre: “18 yaşını doldurmuş Türk vatandaşlarının yurtdışında geçen ve belgelendirilen çalışma süreleri, bu çalışma süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ve yurtdışında ev kadını olarak geçen süreleri, sosyal güvenlik kuruluşlarına prim, kesenek ve karşılık ödenmemiş olması ve istekleri halinde bu kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilir.” Yurtdışında ev kadını olarak geçen süreyi BağKur’a döviz ile borçlanmak gerekir. “Borçlanılan sürelerin her bir günü için tahakkuk ettirilecek prim, kesenek ve karşılık borcu tutarı 2 dolardır.” Borçlanılan süreler yaşlılık aylığı bağlanmasına yeterli duruma geldiğinde, değerlendirilen bu sürelere dayanarak yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için: “a) Yurda kesin dönülmüş olması, b) Tahakkuk ettirilen döviz borcunun tamamının ödenmiş olması, c) Döviz borcunun tamamının ödenmesinden sonra yazılı istekte bulunulması, şarttır.” Bu koşulları yerine getirenlerden aylığa hak kazananların aylıkları, yazılı istek üzerine izleyen ay başından geçerli olarak BağKur Yasası hükümlerine göre bağlanır. SSK Genel Müdürlüğü’nün 18.10.1985 gün ve 3439 sayılı “Yurtdışı Hizmet Borçlanmaları” ile ilgili genelgede: “Çalışılan ülke ile sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış olup olmadığına bakılmaksızın vatandaşlarımız, yurtdışında geçen çalışmalarından diledikleri kadarını borçlanabileceklerdir.” SSK Genel Müdürlüğü’nün 12.9.1997 gün ve 812 sayılı genelgesi uyarınca: “C) 16.5.1998 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 98/10999 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile, ‘tahakkuk ettirilecek borç miktarı, borçlanılan her gün için’ 2 (iki) ABD Doları’dır.” Kesin dönüş koşulu ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22.4.1998 tarih, 1998/10281 esas ve 1998/298 kararına göre: (*) “ÖZET: Yurtdışında çalışan işçilerin Türkiye’deki sosyal güvenlik hakkından yararlanabilmek için yurda kesin dönüş yapmaları gerekir. Yurtdışında işsizlik sigortası alan ve zaman zaman yurtdışına çıkan birisinin ilke olarak kesin dönüş yapmadığı kabul edilir.” Kısaca, yurtdışı borçlanması yaparak aylığa hak kazanabilmek için aranan koşullar: A) Kesin dönüş yapmış olmak. B) Yurtdışında geçen çalışma ya da işsizlik sürelerini belgelemek. (Ev kadını olarak geçen sürelerin başvurusu BağKur’a yapılır.) C) Borçlanmaya ilişkin “döviz borcunun” tümünü ödemek. D) Borcun ödenmesinden sonra “aylık tahsisi” için yazılı başvuruda bulunmaktır. Bu bilgilerin ışığında, ABD’de ya da bir başka ülkede çalışmak, o ülkeyle sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış olması ya da olmaması sonucu değiştirmez. Hedefi yalnız “iktidar matematiklerine” odaklamaktan ibaret olan ve “tabandaki değişime” en ufak marj tanımayan, itibar etmeyen bu “tepeden inmeci sistem”, arkada bıraktığımız seçim kampanyasının anlamsızlığının, düzeysizliğinin, kofluğunun da başlıca nedeniydi. El Arabia TV’nin Türkiye temsilcisi Daniel el Fettah, kampanyadaki irtifa kaybını, “Kanal 24” ekranlarında mükemmel Türkçesiyle şöyle tanımladı: “Çok yakın zamanda Fransa’da Segolene Royal ile Nicolas Sarkozy’nin seçim kampanyasını izledik. Sarkozy ve Royal’in Fransız seçmenlerine nasıl yaklaştıklarını; hangi vaatlerde bulunduklarını gördük. Cumhurbaşkanlığına talip iki lider, Fransız halkına ‘büyük bir halk gibi hitap etti’. Burada ise incir çekirdeğini doldurmayan konulardan, mazot fiyatlarından bahsedildi. Türk halkına çok ucuz vaatler verildi. Bunu Türkiye’ye layık görmedim. Ve çok kızdım...” El Fettah’ın sözleri, gelişmiş bir demokrasiyle “iktidarların dizaynından” başka hiçbir şey olmayan bizim seçimlerimiz arasındaki muazzam mesafeye birebir ayna tutuyor. Salt ‘popülizm’ mi? El Fettah, “Fransız seçmeniyle liderler dış politika, ekonomi, sosyal sorunlar gibi ‘gerçek gündem maddeleri’ üzerinden konuşuyor. Gerçek gündem üzerinden oy topluyor ve gerçek anlamda bir demokratik konsensüs oluşturuyorlar!” demek istiyor. Türkiye’nin liderleri ise Türk seçmenini, “mazot fiyatı” gibi ufak bahşişlerle kafaya almaya ve kazanmaya çalışıyor! Neden acaba? Bu sadece bir popülizmden mi ibaret? Yoksa bizim liderler Türkiye’nin bölünmüş iktidar yapısı içinde kendilerini yalnız “mazot fiyatlarını belirlemeye” mi muktedir görüyor? Kıbrıs, AB, ABD ile ilişkiler, Kuzey Irak.. gibi temel sorunlar üzerinde alternatif politikalar üretecek güce tam anlamıyla sahip olmadıkları için mi acaba, bu konuları seçmenle gerektiği gibi tartışamıyor ve hamaset boyutu ötesinde konuşamıyorlar? Üzerinde düşünülmesi gereken ilginç bir nokta bu. Hiçbir seçim, Batı demokrasileriyle Türk demokrasisi arasındaki farkı “22 Temmuz” kadar açık ve net ortaya koymamıştı. HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com nilgun?cumhuriyet.com.tr BULMACA SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 23 Temmuz www.mumtazarikan.com ÜSKÜDAR 2. AİLE MAHKEMESİ’NDEN 2007/96 Davacı Gönül KORKMAZ (ŞANLI) vekili tarafından davalı Mustafa Reşat ŞANLI aleyhine açılan KATKI PAYI ALACAĞI davası nedeniyle; Antalya İli, Merkez İlçesi, Kızıltoprak Mahallesi Cilt No: 11 Hane No: 177 BSN: 21 TC No: 21994309108’de nüfusa kayıtlı Hasan Hüseyin ve Fatma oğlu Antalya07.03.1957 doğumlu davalı: Mustafa Reşat ŞANLI’nın dava dilekçesinde belirtilen “İcadiye Mah. Müarif Sok. Nur Apt. No: 13/5 Üsküdar/İSTANBUL” adresine dava dilekçesi tebliğ edilemediğinden ve araştırma sonucu adresi tespit edilemediğinden 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 28. maddesi gereğince İLANEN TEBLİGAT YAPILMASINA karar verilmiştir. Duruşma günü olan 12.09.2007 günü saat: 09.30’da davalının veya vekilinin duruşmada hazır bulunması, aksi takdirde yokluğunda yargılama yapılıp karar verileceği ilanen tebliğ olunur. Basın: 40151 Bizim Gençliğimizde Buraları Yemyeşildi TEMA Ormanlarımız Yanıyor. Seyirci Kalmayın. Fidan Dikim Hattı: (0 212) 284 80 00 www.tema.org.tr SOLDAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SAĞA: 1/ Meyve ve 1 sebze üreticile 2 ri ile satıcılar 3 arasında aracılık eden kimse. 4 2/ Karakter... 5 Roman, öykü 6 gibi anlatı türlerinde giriş bö 7 lümüne verilen 8 ad. 3/ Sıvas’ın 9 bir ilçesi... Tantal elementinin simge1 2 3 4 5 6 7 8 9 si. 4/ Yemin... Damız 1 A L A C A T A N E lık erkek koyun. 5/ Ci 2 G A L A A L A Z lacılıkta kullanılan bir 3 O B A İ T İ L A tür zamkreçine... Hay4 R E A P A Z vanlara vurulan dam5 A L E V R E A L ga... Eski Mısır’da güR AM İ L A neş tanrısı. 6/ Uzak... 6 T A V Aritmetik hesap yap 7 A Ş İ N A K U D U makta kullanılan, bir 8 M O N T çok devingen parça di 9 A K Ç A K A T I K zisiyle donatılmış düzenek. 7/ Tavlada “üç” sayısı... İri ve uzun taneli bir üzüm cinsi. 8/ Turşusu yapılan bir tür yaban soğanı. 9/ Loğusaları ve yeni doğmuş bebekleri rahatsız ettiğine inanılan düşsel yaratık. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Temmuzun çok sıcak olan ikinci yarısı. 2/ Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre... Boğa güreşi yapılan alan. 3/ Tahta, çinko gibi şeylerle yapılmış eğreti yapı... Klor elementinin simgesi. 4/ Tarla sınırı... Bir işletmenin ani batışı. 5/ Sahip... Tellür elementinin simgesi... Karışık renkli. 6/ Eskişehir yöresine özgü, çubuk biçiminde bir tür helva... Bakan. 7/ Çeşitli damıtık içkilere verilen ad... Mobilya kasası. 8/ Adları sıfat yapan bir yapım eki... Bir tarım aracı. 9/ Dört kişiyle oynanan bir iskambil oyunu. CUMHURİYET 16 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle