19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 TEMMUZ 2007 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Vatansever Kuvvetler Güç Birliği’ne yönelik soruşturmada bağlantılar araştırılıyor Ümraniye’de bir tutuklama daha İSTANBUL / ANKARA (Cumhuriyet) Ümraniye’de bir gecekonduda ele geçirilen patlayıcılara ilişkin soruşturma kapsamında mahkemece serbest bırakıldıktan sonra, hakkında yeniden yakalama emri çıkartılan emekli Yüzbaşı G.G. dün tutuklandı. G.G’yle birlikte operasyon kapsamında tutuklananlarının sayısı 10’a yükseldi. Bombalarının sahibi olduğu iddiasıyla tutuklu bulunan emekli Astsubay O.Y. yazılarının yayımlandığı internet sitesinin sahibi B.G. de dün Terörle Mücadele Şubesi ekiplerince bir süre gözaltına alındı. Kenarları Parlayan Bir Gök... Kendi şarkılarından, türkülerinden, şiirlerinden habersiz geceleri severim. Fırtınalarla sürüklenip giden düşlerden, aşklardan söz ederim dolunayın denizin üzerine düştüğü saatlerde... Saydam çanakta ayrı bir su, bir özlem, çatlak sözler, inatçı sesler... Stevens’ın kokulu çiçeklerini anımsadığında, yıldızların avuntularında güneşin o görkemli doğuşunu özlerim... Gün her zaman uçsuz ve bucaksızdır... Su gibi sessiz... Beyaz, mavi çiçekler arasında dolaşmayı severim... Kenarları parlayan bir gök!.. Bir şarkı, bir türkü, bir şiir dinlerim: “Diyelim bu katıksız sadelik Acılardan birini soydu, gizledi Kötü bir bileşimi ve beyaz bir dünyada Taptaze açtı yeniden, canlandırdı beni Aydınlık bir su dünyasında, kenarları parlayan İnsan genelde çoğunu, daha çoğunu isterdi Beyaz ve kar kokulu dünyadan.” Dolunay kaybolur yıldızlar uyur... Güneş önce göğü sonra denizi boyar... Turuncu ve mavi!.. Işıklar söner birer birer o kıyı kasabasında... Bir balıkçı teknesinin motoru çalışır, bir yolcu uçağı bulutların içinde kaybolur... O saatlerde genç bir kadın yitirdiği aşklarla avunur!.. Aydınlık bir Endülüslü kadın saçlarını savururken hazin rüzgâr zeytinliklerle oynaşır. Bense bir Santiago gecesinde ışıksız tepelere doğru yürürken gecenin esintilerinde bir Çingene kızı ararım... Dürüstlüğün simgesidir Çingene kızları. Hele o topuz saçları, kara gözler ??? Dolunayın denizin üzerine düştüğü saatlerde, Stevens’ın kokulu çiçeklerini arıyorum... Lorca’nın dizelerini okuyorum, Nezval’in çayır yeşili gözleri olan kadınların, çocukların resmini çiziyorum... Gökte bir tek bulut yok çünkü... Bu gece benim için bir uykusuzluk gecesidir. Dominque Xardel’in İdil Biret’i anlatan kitabını (Can Yayınları) okuyup bitirdim işte.. İdil Biret’in Ayvalık’ta konseri vardı, işim çıktı Burhaniye’den İstanbul’a döndüm... Yalnız kendisiyle yarışan, felsefeden, hukuka uzanan bir kültür birikimi... Uçsuz bucaksız bir okyanus!.. Güçlü bir kişilik, bağımsızlık ve özgürlük.. Yaşama bakış, sevgi!.. Gökte yay gibi uçan kırlangıçlar... Ve masamın üzerinde duran İdil Biret.. Kitap kapağındaki gülen gözleri, müzik ve dünya üzerindeki görüşlerini anlatır gibi... Kenarları parlayan bir gök geliyor aklıma... Havada hafif bir esinti!.. Rene Char’ın gece yolunu yarıladığı saatlerde ben Mehmet Kıyat’ın “Daha İyisi Yok” şiir kitabını (Mutlu Son Yayınları) karıştırıyorum: “Avanak düşleri çürüğe çıkarıp/Karanlığını temizlediğimiz gelecek/Şafağı cebinde bir çocuk gibi/İçini çekmeden büyüttüğü günler/Ve ırmağın kaynağında çoğalarak/İmrenmeden hırsız yaşamlara/Güç gösterilerinden uzak/Dostluklara pusu kurmadan/Çaya rengini veren bunca emek/Çançiçeği umutlarla dost/Varoluşun gizemini belleklere kazıyarak/Tekerlek devrimini göz ardı etmeden/Kışkırtmadan acının evrensel sesini/Işığını damıtan gökyüzü gibi/Gülün uykusunda sabahladım” ??? Bir şarkı, bir türkü, bir şiir... Rene Char ne diyordu, borazanın türküsü eşliğinde: “Göklerin yığını, o anda sığacaktı bakışımda. Seni gördüm, ilk ve tek, yıkılmış kürelerdeki tanrısal dişi. Sonsuzluk giysisini yırttım toprağıma getirdim seni, çırılçıplak. Çürümüş toprakların devingen tortusu her yanımızı sardı.” Rene Char’ı okurken, İdil Biret’in dünyaya sevgiyle bakışı, beyaz ve mavi çiçekleri bir vazoya koyuşu düşsel yolculuğun en güzel günleriydi... Kendi kendime şöyle dedim Char’ın dizelerinden esinlenerek: “Yaşamın o derin sularında, karanlıklarımın sevinçle kapladığı ince güzelliğindeyim yüzünün...” VKGB soruşturması Öte yandan Danıştay saldırısının ardından ismi gündeme gelen ve birçok olayla anılmaya başlanan Vatansever Kuvvetler Güç Birliği (VKGB) adlı derneğe yönelik soruşturmada, Ümraniye bağlantısı araştırılıyor. Operasyon kapsamında gözaltına alınan 18 kişi arasında, Kuran, silah ve bayrak üzerine ettirdiği yeminle gündeme gelen Dernek Başkanı Taner Ünal ve derneğin Mersin temsilcisi Mesut Sezer de bulunu yor. Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şubesi’nde tutulan zanlılar, “haksız kazanç elde etme, çeksenet tahsilatı, adam kaçırma, oto ve işyeri kurşunlama, tarihi eser kaçakçılığı’’ suçlarından sorgulanıyor. Emniyet yetkilileri, operasyon kapsamında gözaltına alınan kişiler arasında askeri personel ya da emekli asker bulunmadığını kaydetti. MİLLİ GAZETE’NİN YAN ŞİRKETİ ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART Muhalefete sert çıkan Başbakan Erdoğan, ‘İnsan ölür, kalır eseri; eşek ölür, kalır semeri’ dedi. MİLDA’nın işçi kıyımı ERDOĞAN ERİŞEN ORDU Piyasa değeri 40 milyon dolar olarak tespit edilmesine karşın AKP hükümeti tarafından Milli Gazete’nin yan şirketi olan MİLDA’ya 3.5 milyon dolara satılan SEKA Aksu İşletmesi, devlete olan borçlarını ödemediği gibi, şimdi de sendikalı işçilerinden bir bölümünün iş akitlerini feshetti, diğerlerini de ücretsiz izne göndererek üretimi durdurdu. Fabrikanın SSK ve TEDAŞ’a olan borçlarının da hükümetin talimatıyla tahsil edilemediği belirtildi. AKP hükümeti, SSK’ye 548.179,93 YTL, TEDAŞ’a 8 milyon YTL borcu bulunan MİLDA’yla ilgili hiçbir işlem yapmadı. CHP Giresun Milletvekili Mehmet Işık, AKP hükümetinin bu şirkete olan kıyaklarının bunlarla kalmadığını belirterek, devlete borcu olan bu işletmeye 2006 yılında Ankara Defterdarlığı tarafından 2 trilyon TL KDV ödendi ğini söyledi. Tüm bu olanaklara karşın fabrika yönetimi işçilere 5 aydır maaş ödemedi. Haklarını aramak için Selülozİş Sendikası’na üye olan işçiler ise büyük baskılarla karşılaştılar. İşçilerin bir bölümünün akitleri feshedilirken, bir kısmı da ücretsiz izne çıkarıldı. Fabrika önünde bekleyen işçiler, sendikadan istifa etmeleri halinde işe dönebileceklerini, aksi takdirde lojmanlardan da çıkarılacakları yönünde tehdit edildiklerini söylediler. Selülozİş Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Canbal da hiçbir şirket yetkilisiyle görüşememekten yakınarak “İşçilerin Anayasal hakkı gasp edilmeye çalışılıyor. Yönetim ekonomik sıkıntıdan bahsediyor. Ancak işçiler sendikalı olur olmaz ödenmeyen 5 aylık maaşlar bir günde ödendi, ardından da sendikadan ayrılmaları istendi. Başaramayınca da fabrikayı kapattılar” dedi. [email protected] hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212/ 343 72 69 CUMHURİYET 05 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle