19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 TEMMUZ 2007 PAZAR 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN CHP lideri Baykal, Sosyalist Enternasyonal toplantısının Türkiye adına çok yararlı geçtiğini söyledi ‘Ada’ya Gider Hep Bütün Bu Vapurlar Sevgili, Yaz sıcağında, biraz serinlemek için balkonda oturuyor, Kabataş’tan, Beşiktaş’tan, Karaköy’den kalkan, Boğaz’ın iskelelerine uğrayıp geçen vapurları izliyorum. Deniz kentinde geçti bütün ömrüm. Hep denizi seyredip durdum. Benim kentimde, civar iskeleler arasında sefer yapan gemilere vapur derler... Hep vapurlara baktım.. neşelendim, sevindim baktım.. hüzünlenip, kederlenip baktım... Bütün bu vapurlar “Ada”ya giderler hep, gönlümü artlarınca sürükleyerek... Gecenin ilerlemiş saatlerinde, yanında kalemini ve sarı defterini taşıyan, havadaki bulutları çocukların kovalarına sokan.. börtü böcekler, kuşlar, kediler, otlar, ağaçlar, çiçekler kendisini “hişt!... hişt... hiişşt” diye çağırınca mutlu olan.. Rum balıkçıların, topal martıların dostu olan, dülger balığının havamıza, suyumuza alışma çabaları içinde can verişini izleyen, kimi geceler sırtına yalnızlığının hırkasını geçirdiğinde dar gelen, artık güzel insan yüzüne bakmaktan korkan.. sinema çıkışında kendisini bekleyen Panço’suna gitmeden önce, yolda sevgilisini öldürüp polisten kaçan Hidayet’i dibinde biraz önce yediği simidin susam kırıntıları kalmış cebine sokuveren, mavi gözlü bir adam binecektir. Biraz önce, Taksim’de Estalopulos’un kahvesinden, tam limandan bir yabancı geminin kaçak yolcuyu çağıran düdüğünü duyduğunda, dostuna, dostların içinde ölümden önce en sonuncusuna, Atina’nın Omonya meydanındaki bir kahvede “düz”ünü içmekte olan ve tabağında son zeytin tanesini bırakan Yani’ye “Kaliniktha” diye selam göndermiştir. ??? Ne diyorsun Sevgili, “O mavi gözlü adam yarım yüzyıl önce öldü, artık yok” mu? Yanılıyorsun, o benim “Ada”ya giden vapurlarımın hepsinde daima vardır ve benim vapurlarım “Ada”ya gittikleri sürece de hep var olacaktır. Birazdan ön güverteye çıkarak geminin burnuna gidecek, bıçkın genç projektörcünün yanına varacaktır. Delikanlı, Ada iskelesine yaklaşırken projektörüyle evlerin içini anlatacak, “Öykü Baba”ya zalim hükümdarın yüreğini yumuşatmak için, bıkmadan usanmadan masallar anlatan Şehrazad misali, yeni yeni öyküler sunacaktır. Karadenizli kaptan bunu görünce, köşkünün camından her ikisini de paylayacak, sonra projektörcünün yanına gelen ağzını koklayarak; Allah cezanı versin, yine rakı içmişsin, diye öfkelenecek, mavi gözlü “Öykü Baba”ya dönüp, Koskoca beyefendi adamsın, beyim hadi onu bırak, bari sen halinden utan, diyecektir. Öykü Baba Burgazada’da inecektir. Benim Adam ise hem odur hem Büyükada, hem de hiçbiri. Benim Adam hem oralardadır, hem de Öykü Baba’nın nuru gibi, içimde. Benim Adam denizlerin içinde bir denizin ortasında, adalar içinde en güzelidir. Çünkü benim Adamdır o... ??? Adaları gezerim, dünyanın dört bir yanında hep “Ada”mı özleyerek... Bilir misin Sevgili, bütün adaların kokusu ortaktır. Ben bütün adaları severim, ama hiçbiri benim olanı kadar güzel değildir. Adam, binlerce, yüz binlerce ada içinde bir adadır. Kiminden büyük, çoğundan küçük... Eskidir benim için, onu hepsinin içinde biricik kılan aşkımız. Evet onun benim için eşsiz olması, ona sevgimin gözüyle bakmamdandır. Herkes göremez benim onda bulduklarımı... Victor Hugo’nun “Onur Ada”sına benzer benim “Ada”m. Hugo şöye anlatıyor “Onur Ada”sını: “Öylesine sarp, kıyısız bir adadır ki, onur, Kişi bir çıktı mı, bir daha giremez, hep, döner durur.’’ Onur öyle de, yaşam ve aşk değişik mi ki, Sevgili? Dalgalar kıyıları, yıllar kısa ömrümüzü yer dururken ben de kendimi yollara vurmuş, dolanırım biçare... Artık uzaktayım “Ada”mdan, ama ayrı değilim, içime yerleştirdim onu yola çıkarken... Yoksa bilirim, bir kez ayrıldın mı, bir daha giremezsin o sarp kıyısız diyara... Vapurlar geçiyor, denizden, içlerinde Uçan Hollandalı gibi ebediyen seyahat eden “Öykü Baba” ile birlikte... “Ada”ya gider hep bütün bu vapurlar, gönlümü de artlarınca sürükleyerek... ‘İlk kez gerçekleri duydular’ Baykal, hükümetin Dubai’de imzaladığı anlaşma ile ilgili belgeleri gazetecilere gösterdi. İstanbul Haber Servisi CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Sosyalist Enternasyonal toplantısında, Türkiye’nin teröre ilişkin endişelerini bütün dünyanın önünde dile getirdiğini söyledi. Cenevre’de düzenlenen Sosyalist Enternasyonal toplantısına katılan Baykal, dün THY uçağıyla yurda döndü. Atatürk Havalimanı’nda partililer tarafından coşkulu bir şekilde karşılanan Baykal, gazetecilere yaptığı açıklamada, Türkiye’nin terörle ilgili büyük sıkıntıları olduğunu, bunun da her platformda anlatılması gerektiğini dile getirerek “Sosyalist Enternasyonal toplantısı Türkiye adına çok yararlı oldu. Konuşma Türkiye’nin terörle ilgili büyük sıkıntıları olduğunu söyleyen Baykal, bunun her platformda anlatılması gerektiğini dile getirdi. Baykal, Talabani ve Barzani’nin toplantı salonunu terk etmesine karşın temsilcilerinin dikkatle not aldığını söyledi. mızı izleyen yabancı heyet üyeleri ve basın mensupları belki de ilk kez gerçekleri duydular’’ dedi. Toplantı sırasında Irak Devlet Başkanı Celal Talabani ve kuzeydeki yerel yönetimin lideri Mesud Barzani’nin de orada olduğunu ifade eden Baykal, “Konuşmamı onların önünde yapmak istiyordum. Fakat dışarı çıktılar. Ama takip ettim. Temsilcileri dikkatle not aldılar. Sonradan duyduğuma göre de gazetecilerin konuşmama ilişkin sorularına ikisi de ‘Söyleyeceğimiz hiçbir şey yok’ demişler’’ dedi. Hükümete Dubai yanıtı Cenevre’ye gitmeden önce Dubai’de imzalanan anlaşmayı gündeme getirdiğini anlatan Baykal, çantasından çıkardığı evrakları gazetecilere gösterdi. Baykal, anlaşmayı Türkiye adına Devlet Bakanı Ali Babacan’ın imzaladığını belir terek “Bu anlaşma Dubai’de yapıldı’’ diye konuştu. Baykal, dünkü Cumhuriyet gazetesini de gazetecilere göstererek, “Babacan, Cumhuriyet gazetesinde de diyor ki; ABD ile Eylül 2003’te imzalanan kredi anlaşması, 14 Nisan 2004’te karşılıklı nota ile iptal edilmiştir. Yürürlüğe girmemiş, onaylanmamıştır’’ dedi. Öte yandan, Sosyalist Enternasyonel’in kapanış bildirgesinde, “Irak’a,ülkenin tümünde silahlı eylemlerini sürdüren başta El Kaide olmak üzere tüm terör örgütleriyle mücadele edebilmek için destek verilmesinin kararlaştırıldığı” bildirildi. TUNCELİ’DE HAİN PUSU 3 asker şehit oldu TUNCELİ (Cumhuriyet) TunceliErzincan karayolunda, PKK’lilerin, yerleştirdikleri bombaları uzaktan kumandayla patlatmaları sonucu biri astsubay 3 asker şehit oldu. Bir grup PKK’li önce gece TunceliPülümür ilçesi bağlantılı Erzincan karayolunun 45’inci kilometresinde yolu keserek araçların geçişine izin vermedi. Barikatlarla kestikleri yolda propaganda yapan teröristler, araçta bulunanlardan DTP’nin desteklediği bağımsız adaylara oy vermelerini istedi. Araçtakileri saatlerce rehin alan teröristler daha sonra kaçtılar. Yola bomba döşenmiş olma olasılığı üzerine karayolu trafiğe kapatılırken araçların geçişine izin verilmedi. Kaçan PKK’lilerin yakalanması için de geniş çaplı operasyon başlatıldı. Bölgedeki bombaları temizlemek için çalışmalar yürüten güvenlik güçleri dün de PKK’lilerin hedefi oldu. Çalışmalar sırasında bombanın uzaktan kumandayla patlatılması sonucu Astsubay Atilla Şener, uzman çavuşlar İsmail Dursun ve Ümit Eker şehit oldu. PKK’lilerin yakalanması için yürütülen operasyonlara hava desteği de sağlandı. Tunceli Jandarma Komutanlığı’ndan kalkan helikopterler, dağlık bölgeleri bombalarken Skorskylerle özel harekât timleri indirildi. Önceki geceden beri kapalı olan TunceliErzincan karayolu, operasyon nedeniyle açılmadı. Öte yandan, Bingöl’ün Yedisu ilçesinde eylem hazırlığındaki bir teröristin öldürüldüğü bildirildi. Fotoğraflar: BEKİR ŞAHİN/AA Gaziantep’te ‘Teröre Karşı Birlik Mitingi’ yapılırken Bingöl’de 14 yıl önce şehit olan 33 asker anısına yaptırılan anıtın açılışında duygulu anlar yaşandı. PKK terörü lanetlendi GAZİANTEP/BİNGÖL (Cumhuriyet) Gaziantep’te ADD öncülüğünde düzenlenen mitinge katılan yüzlerce kişi terörü lanetledi. Bingöl’de ise 1993 yılında PKK’lilerce şehit edilen 33 asker anısına yaptırılan anıtın açılışında şehit yakınları gözyaşlarına boğuldu. İstasyon Meydanı’nda dün saat 16.00’da başlayan “Teröre Karşı Birlik Mitingi”nde geniş güvenlik önlemleri alındı. Mitinge CHP milletvekili Mustafa Yılmaz, Ahmet Yılmazkaya ile milletvekili adaylarından Yaşar Ağyüz, Akif Ekici, Mehmet Gökdağa, Mahmut Kozbaş ile CHP il ve ilçe başkan ve yöneticileri İP il ve ilçe yönetimleri ile Gaziler Vakfı Başkanı Mehmet Yeter, Kore ve Kıbrıs Gazileri Derneği Başkanı Cuma Erdem, Anadolu Uyanış Hareketi’nden Sıtkı Severoğlu ile DİSK ve Türkİş’e bağlı sendikaların temsilcileri ile bazı sivil toplum örgütleri ile vatandaşlar katıldı. ADD Şube Başkanı Hüseyin Esendemir, terör sorununun, sadece güvenlik güçlerinin sorunu olmadığını, ülkenin bağımsızlığına, vatanın bütünlüğüne ve milletin birliğine yönelik saldırıların bir parçası olduğunu söyledi. Yağmur nedeniyle katılımın az olduğu miting olaysız sona erdi. BingölElazığ karayolunda 24 Mayıs 1993’te şehit edilen 33 asker anısına yaptırılan anıtın açılışında ise duygulu anlar yaşandı. Vali Vehbi Avuç, Bilaloğlu köyü yakınlarında yaptırılan anıtının açılışında “Ülkemiz dünya barışı açısından önemli bir coğrafya üzerinde bulunmaktadır. Burada yaptırılan temsili mezarlık, şehitlerimizin memleketlerindeki kabirlerinden toprak getirilerek yapılmış, ayrıca Anıtkabir’den getirilen bayrak 33 metre yüksekliğindeki göndere çekilmiştir” dedi. Cenazenin morgdan alınmasının ardından Öcalan lehine slogan atan gruba polis müdahale etti Orhan Doğan toprağa verildi MAHMUT ORAL asirmen?cumhuriyet.com.tr Cizre’deki cenaze törenine geniş katılım oldu. CİZRE Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesinde geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitiren eski DEP milletvekili Orhan Doğan dün binlerce kişinin katıldığı törenle Şırnak’ın Cizre ilçesinde toprağa verildi. Cenazenin morgdan alınarak yola çıkılmasının ardından, hastane önünde biriken kalabalık ile polis arasında çatışma yaşandı. Cenaze arabasının arkasında yürüyen ve Kürtçe sloganlar atan grup polisin uyarısına karşın dağılmayınca gaz bombası kullanıldı, ardından da havaya uyarı ateşi açıldı. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Araştırma Hastanesi’nde tedavi görürken yaşamını yitiren Orhan Doğan’ın cenazesi dün sabah saatlerinde ailesi ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, eski DEP millevtvekilleri Hatip Dicle ve Leyla Zana tarafından alındı. Cenaze Cizre’ye doğru yola çıkarken hastane önünde bekleyen kalabalıkla polis arasında çatışma çıktı. Kürtçe olarak Abdullah Öcalan lehine slogan lar atan grubu polis dağılmaları için uyardı. Uyarılara karşın yürüyüşe devam eden gruba polis gaz bombaları ve coplarla müdahale etti. Çıkan kargaşa sırasında polis havaya ateş de açtı. Cenaze aracı yüzlerce araçlık konvoyla Bitlis, Kurtalan, Batman, Hasankeyf ve Midyat üzerinden Cizre’ye ulaştı. İlçe girişine de yasın sembolü olarak siyah bez asıldı. Tüm bağımsız milletvekili adayları, DTP’li belediye başkanları, sivil toplum örgütleri temsilcileri Cizre’de toplandı. İstanbul 2. Bölge’de sol blo kun bağımsız milletvekili adayı Baskın Oran da törene katıldı. Atatürk Parkı’nda Orhan Doğan için kurulan taziye çadırına da binlerce kişi akın etti. Gün boyu İdilCizre karayolunda cenazeyi bekleyen topluluk sık sık Kürtçe sloganlar attı. Yoğun katılım nedeniyle cenaze aracı ancak bir saati aşkın sürede törenin yapılacağı ilçe otogarına ulaştı. Burada yapılan konuşmaların ardından cenaze, Hal Camii’nde kılınan namazın ardından Cizre Asri Mezarlığı’nda toprağa verildi. Hrant Dink’in ölümünün üzerinden tam 5.5 ay geçmiş. Hrant, biz yakınları için, arkadaşları, tanıdıkları için çok büyük, yeri doldurulmaz bir kayıptı. Geçen bu aylara rağmen onun acısı bir türlü dinmiyor. Onun sevgi ve coşku dolu sesini duymamak, onun sarılışlarından uzak kalmak bizler için kolay değil. Hrant’ın ölümü biz dostları için bir acı olmasının ötesinde, ülkemizin geçmişi ve geleceği için de çok büyük anlamlar ifade ediyor. Hrant, Türkiye’nin geçmişinde kalan çok milliyetli, çok kültürlü yaşamın günümüze kadar gelebilmiş simgelerinden birisiydi. O bizzat kimliğiyle bile öylesine önemli şeyleri ifade ediyordu ki! O tutarlı ve kararlı bir demokrat olmanın ötesinde, aynı zamanda bir kimliği temsil ediyordu. Hrant’ı kaybettik. O yok artık. Onsuz yaşamak, onun sırtından vurularak katledilmesini içimize sindirmek mümkün değil. Pazartesi, onun öldü Hrant Dink Cinayeti Davası... rülmesinin davası başlayacak. Bu davanın ve hiçbir çabanın Hrant’ı geri getirmesi mümkün değil. O nedenle hiçbir şey o acıyı hafifletemez. ??? Hrant Dink cinayeti davası, ülkemizin geleceği açısından büyük önem taşıyor. Türkiye’nin yakın geçmişi çok değerli aydınlarının öldürülmeleriyle lekelendi. Abdi İpekçi’den Doğan Öz’e, Cevat Yurdakul’dan Muammer Aksoy’a, Cavit Orhan Tütengil’den Uğur Mumcu’ya, Bahriye Üçok’tan Musa Anter’e ve Ahmet Taner Kışlalı’ya kadar çok değerli aydınlarımız faili meçhul cinayetlere kurban gittiler. Bu cinayetlerden bazılarının failleri yakalandı, ancak koruyup kollandılar. Siyasi irade, idare ve yargının; bu dosyaları incelediğimiz zaman görevlerini tam anlamıyla yerine getirmediğini söyleyebiliriz. Bu dosyaların kapatılmasının, faillerinin korunmasının siyasi nedenleri olduğunu biliyoruz. Abdi İpekçi davasında katil yakalandı, onu kışkırtan ve yönlendirenlerin bir kısmı da ortaya çıktı. Ardından bazı güçler harekete geçtiler, cinayetin örgütçülerinin bir kısmına yeşil pasaportların verildiği Susurluk skandalı sırasında ortaya çıktı. Bunların katil dışındaki bütün işbirlikçileri ve örgütleyicileri beraat ettirildi. Doğan Öz cinayeti davasında da katil yakalandı. Katil suçunu itiraf etti. Tanıklar katili görüp tanıdılar. Derken askeri darbe dönemi geldi. Askeri mahkeme elindeki delillerle katili idama mahkum etti. Askeri Yargıtay kararı bozup, 8’e karşı 7 oyla katili delil yetersizliği gerekçesiyle beraat ettirdi. Kararı veren mahkeme, cinayetin çözüldüğüne, delillerin ortada olduğuna inanmasına rağmen Askeri Yargıtay Genel Kurulu’nun kararına boyun eğerek katili beraat ettirdi. ??? Hrant Dink cinayeti davası başlarken bu dosyaları hatırladım. Siyasi cinayetlerin çözülmesi yalnızca bir hukuki mesele değil. Bu aynı zamanda siyasi bir mesele. Türkiye’nin tercihleriyle ilgili bir mesele. Türkiye demokratik bir hukuk devleti mi olacak, yoksa özürlü bir demokrasi ile yaşamaya devam mı edecek? Siyasi iradenin, idarenin ve yargının bir uyum içinde hareket etmesi bu türden siyasi cinayetlerin çözümünde tayin edici bir etki yapıyor. Hrant Dink cinayeti; Türkiye’nin demokratikleşmesinden, farklı kimliklerin kendini ifade edecek ortam bulmasından, çokseslilikten hoşlanmayan, ırkçı, despotik güçlerin yarattığı ortamda gerçekleştirildi. Hrant’ın öldürülmesi, farklılığın susturulmasını isteyenlerin eylemiydi. ??? Daha başka birçok nedenle, Hrant Dink davası sürecinde Türkiye yeni bir sınavla karşı karşıya. Türkiye bir hukuk devleti olma yönündeki iradesini mi gösterecek, yoksa geçmişte olduğu gibi eli böğründe mi kalacak? İkinci sınıf bir geri ülke statüsüne razı mı olacak? Hrant’ın acısı hiçbir şekilde dinmez. O acı artık, ülkemiz tarihinin sayfalarına yazıldı. Onu geri getirmek de, acıyı dindirmek de mümkün değil. Mümkün olan, Türkiye’nin artık bu tür siyasi cinayetlerin olmadığı bir ortamı yaratacak iradeyi gösterebilmesidir. İşte dava bu açıdan önem taşıyor. Geleceğimiz açısından... Hukukumuz açısından... Siyasi irade açısından... İdarenin güvenilirliği açısından... CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle