16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 HAZİRAN 2007 PAZAR 2 Sırası mı, değil mi, bilmem! Böyle konulara hiçbir zaman sıra gelmez... Daha önemli işler var, önce görülmesi gereken görevler var, denir, geçilir... Evet bir savaşım var... O da, AKP adlı bir partiyi dörtte bir oyla ele geçirdiği iktidardan en demokratik yolla işbaşından uzaklaştırmak... Bu uğurda gerçek demokrasiye inananların tek bir cephede yer almaları gerekiyor. Oylar parçalanmamalı.. seçmenler beğendiklerine, sevdiklerine, yeğlediklerine değil, AKP iktidarını koltuğundan indirebilecek bir çizgide buluşmalı, hangi siyasal oluşum bu işi başarabilecekse oylarını orada toplamalıdırlar... ??? Ama başka önemli sorunlar da bu arada unutulmamalı!.. 13 Mayıs’ta “Miletvekilliği Bir Geçim Kapısı Değildir” başlıklı yazımı okumuş olmalısınız... Orda, milletvekili olmaya koşuşan yüzlerce, belki binlerce insanın, bu görevi “yurt, ulus” aşkı için mi, yoksa milletvekilliğinin getirdiği olanaklara kavuşmak için mi yapmak istediğini sormuştum... OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Niye Milletvekili Olmak İstenir? “Milletvekilliği belli bir gelir sağlamamalı. Her oturumun belli bir karşılığı olmalı. Toplantıya katılanlara o da... Milletin vekili bu hizmeti bir görev olarak yapmalı” demiştim. ??? Baktım benim bu yazıma kimsenin kulak verdiği yok! “Bir gün bize de düşer” diye mi bu suskunluk? Neyse, gazetemizin Ankara bürosundaki üç arkadaşımız, Türey Köse, Ayşe Sayın, Emine Kaplan “Parlamento Kulisi”nde bu önemli konuya tam bir aydınlık getirdiler. Onların verdikleri bilgileri aşağıya alıyorum: “Milletvekili olursanız neler kazanacaksınız? 7.5 milyar lira maaş, bir oda, bir danışman, bir sekreter, yıllık iki maaşı geçmeyecek tutarda telefon ücreti, kıyak emeklilik olanağı, emekliyseniz hem emekli aylığı, hem de milletvekili ay lığı alma olanağı (çifte maaş almak olanağı millete yasak, ama vekile serbest), gezilerde harcırah, havaalanlarında VIP ayrıcalığı, komisyon başkanı olursanız makam aracı, bakan olursanız kırmızı plakalı araç vs... İtibar, dokunulmazlık zırhı. Seçimden önce suç işlediyseniz Meclis kararı olmadan yargılanamazsınız. Bir de iktidar partisinden seçilmişseniz nüfuz ticareti, iş takibi yapabilirsiniz, yakınlarınıza ihale verdirebilirsiniz, tayin işlerine girebilirsiniz...” ??? Arkadaşlar kısaca milletvekilliğinin kazanımlarını bir bir sıralamış... Dahası da var, bir milletvekili bir daha seçilmese yine aynı orana yakın emekli maaşı alır! Ölünce de eşine, çoluk çocuğuna yaşam boyu aynı aylık kalır... Milletvekillerine tüm sağlık işlerinde de tüm ailece ücretsiz, en üst düzeyde yararlanmak olanağı!.. ??? Şimdi aday olmaya koşuşan binlerce yurttaşa sormaz mıyım: “Sen millete hizmet için mi yoksa yukarda sıralanan ayrıcalıklara kavuşmak için mi günlerdir kapı kapı dolaşıp çırpınıyorsun?” Seçim ve Seçmen Sorumluluğu Yrd. Doç. Dr. Engin ÜNSAL Maltepe Üni. Hukuk Fak. Öğr. Üyesi yaset ile tanışmış olursunuz. Bugün dindar bireylerin çoğunlukta olduğu ülkemizde dinci siyaseti dayatan bir siyasi parti iktidarda bulunmaktadır. AKP, Atatürk’ün gökyüzünden indirip millete verdiği siyaset erkinin bireylere değil Tanrı’ya ait olduğunu savlayan ve Atatürk’ün kurduğu devletin aydınlık yüzünü karartmak isteyen çağdışı bir yaklaşım içindedir. Laikliğe, demokrasiye ve cumhuriyetin temel ilkelerine yürekten inanmış milyonların varlığına karşın dayattığı dinci siyaset ürkütücü boyutlara varmıştır. Bürokratik yapı, eğitim sistemi, toplumsal yaşam biçimi dinci siyasetin gereklerine göre değiştirilmektedir. Yeşil sermaye Arap sermayesi ile birleşerek ekonominin kilit noktalarını ele geçirme çabasındadır. Din yaftası altında yurtdışındaki emekçileri dolandıran holdingler iktidarın koruması altındadır. Direnen kişi ve kurumlar silah zoru ile susturulmak istenmektedir. Aydınlanmanın öncüsü ve laik devlet anlayışının yılmaz savunucusu Cumhuriyet gazetesinin üç kez bombalanması, türban konusunda ısrarla cumhuriyet ilkelerini savunan Danıştay 2. Dairesi üyelerinin kurşunlanması ve bir değerli üyenin şehit edilmesi, Hrant Dink, Rahip Santoro, Malatya cinayetleri hep ekilen tohumların filiz vermesidir. AKP 3 Kasım 2002 seçimlerinde kayıtlı 41.407.027 seçmenden sandık başına giden 32.768.161 seçmenin 10.808.229’unun oyunu alarak, 365 milletvekili ile iktidara geldi. Yüksek Seçim Kurulu’nun 10 Kasım 2002’de yaptığı açıklamaya göre AKP geçerli oyların yüzde 34.43’ünü, CHP yüzde 19.41’ini aldı ve seçim yüzde 46.16 oranında seçmen oyunun TBMM’de temsil edilememesiyle sonuçlandı. 8.6 milyon seçmen sandık başına gitmedi. AKP iktidar olduğu ilk günden beri toplumu inananlar ve laikler olarak iki kampa böldü. Ülkenin iç ve dış borç yükünü 372 milyar dolara yükseltti. Özelleştirme adı altında devletin tüm malvarlığını yok pahasına satmaya başladı. En son devlete yılda 400 milyon YTL gelir sağlayan köprü ve otoyolların özel sektöre devrini düşündüğünü açıkladı. Yandaşları aracılığı ile yaptırdığı yolsuzluklar ayyuka çıktı. Yabancı sermayenin ülkede finans, telekomünikasyon, enerji kaynaklarını ele geçirmesine izin verdi. İşsizliğin büyük boyutlara ulaşması suç oranında patlamalar yarattı. Şimdilerde sendikaların direncini kırmak için işçilerin, yandaşı Hakİş Konfederasyonu’nun kanatları altında örgütlenmesi için çalışmalar yapıyor. Türkiye’yi çağdaş toplumlardan soyutlamak için yapılan çalışmalara ve aydınlık Türkiye’nin ufkunun karartılmasına engel olmak için seçmenin sandık başına gitmesi son derece önem kazanmıştır. Özellikle CHPDSP arasındaki olası birleşme, sandık başına gitmemiş seçmenler için bir çekim merkezi olmalı ve sinerji yaratmalıdır. AKP karabasanının sona ermesi için özellikle sandık başına gitmeyen 8.638.866 seçmene büyük sorumluluklar düşüyor. Sandık başına gitmeyen seçmenlerin büyük çoğunluğunun sol seçmenlerden oluştuğunu sanıyoruz. Solda oy verecek parti bulamayan, var olan partilerin kadrolarını ve tutumlarını beğenmeyen olası sol seçmen sorumsuzluk göstererek sandık başına gitmemiştir ve AKP iktidarı büyük ölçüde onların eseridir. Bugün TBMM’de temsil edilen CHP ile AKP arasındaki oy farkının 4 milyon olduğu, sandık başına gitmeyen ve çoğunluğu sola oy vermesi muhtemel, yaklaşık 9 milyon seçmenin varlığı dikkate alınırsa gelecek seçimlerin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkar. CHP’nin solda birleşme çağrıları mutlaka gerçekleşmeli ve soldaki seçmen savaş baltalarını gömerek seçimde mutlaka sandık başına gitmelidir. Oyunun etkili olamayacağı marjinal partilere oy vereceği yerde oyunun sayılacağı ve TBMM’de daha güçlü temsil edilebileceğine inandığı bir partiye oyunu vermelidir. O parti de sandık başında müşahitlerini bulundurmanın, seçmeni sandık başına getirmenin ya da taşımanın yollarını şimdiden araştırmalı ve önlemlerini almalıdır. Ünlü Gal’li şair Dylan Thomas bir şiirinde, “ışığın sönmesine öfkeyle diren / karanlığın içine usulca gitme” demişti. Olası sol seçmenler de AKP karabasanına karşı sandık başında öfke ve inançla direnmelidir. PENCERE Politikada Türban Tezgâhı... Kimi sözcükler çarpıcıdır; insanı irkiltir... Sözgelimi iki sözcük: Sahtecilik.. Düzenbazlık.. Al birini vur ötekine!.. Ne var ki bugün Türkiye’de, Müslüman geçinen dinciler, halkımızı aldatma yarışında kutsal İslamı tepe tepe kullanarak düzenbazlık yapıyorlar... ? Bir türban lafı ortalıkta dolaşıyor... Oysa Kuranı Kerim’de ne türban var.. Ne çarşaf.. Ne başörtüsü.. Kuranı Kerim’de ne var?.. Kuran, Tevrat ve İncil’den farklı olarak bir hukuk kitabı içeriğini de taşır... Kuranı Kerim ailede ve mirasta kadının yerini saptar... Herkesin bildiği gibi kadının mirastaki payı erkeğinkinin yarısıdır... Erkek karısına kızıp derse ki: Boş ol!.. Kadın bohçasını koltuğunun altına sıkıştırıp hiçbir ‘hak talep etmeden’ evi terk etmek zorundadır... ? Oysa 1926’da Avrupa (İsviçre) hukukundan aktarılan Medeni Kanun (Yurttaşlar Yasası) bu konularda ne diyor?.. Medeni Kanun’un ikinci kitabının başlığı: Aile Hukuku!.. Üçüncü kitabının başlığı: Miras!.. Her iki kitapta da Kuranı Kerim’in buyrukları değiştiriliyor.. Kadın yararına yasal hükümler, 1923 Cumhuriyet devriminden sonra 1926’da yürürlüğe girdi... Gerçek şu ki bu hükümler İslam şeriatına düpedüz aykırıdır... ? Ancak hiçbir dinci Türkiye’de yaşayan Müslüman kadınlara bu gerçekleri söyleyemez... Peki dinci ne yapar?.. Türbanı savunur... Çünkü türban yalnız kadının başını değil, yukarda vurgulanan tüm gerçekleri de örter. Taifei nisayı erkekten aşağıda ikinci sınıf insan sayanların bugün ülkede yurttaşların oylarıyla iktidara geçebilmesi, demokrasiyi değil gelişmişlik düzeyimizi gösteren tarihsel bir olgudur. ? Kuranı Kerim’de kadınların türban, başörtüsü, sıkmabaş, çarşaf gibi tesettür araçları altına girmeleri konusunda açık seçik bir hüküm yoktur... Kadınların örtünmesi Kuranı Kerim’den değil, erkek bencilliğinin toplum düzeninde eski zamanlardan beri egemenleşmesinden kaynaklanıyor... İslam dünyasında Afganistan, Kuveyt, Suudi Arabistan vb. ülkelerde tesettür bir psikolojik erkek hastalığı düzeyindedir; Müslümanlık kadına böylesine eza ve cefaya izin verecek bir din değildir. ? Türban takmayı özgürlük ve demokrasi diye millete yutturmaya kalkışan bu çarpık politika elbette bir gün aşılacaktır... İşte kadını özgürleştirip erkekle eşitleştiren gerçek demokrasiye o gün kavuşacağız!.. T BMM 22 Temmuz’da seçim kararı aldı. Bu seçim, sonucu rejimin geleceğini etkileyecek, Cumhuriyet tarihimizin en önemli seçimi olacaktır. Bu nedenle seçmenlere büyük sorumluluk düşmektedir. Bu seçimde AKP’nin dayattığı dinci siyasete karşı duran ve Tandoğan, Çağlayan meydanlarını dolduran laik cumhuriyetin kararlı savunucuları ile dinci siyasete omuz verenlerin amansız bir yarışı yaşanacaktır. Değerli yazar İlhan Selçuk bir yazısında çok önemli bir ayırımı gündeme getirdi; dindar ve dinci. Bu ayırımın yapılması günümüz Türkiye’sinde yaşadığımız çok önemli sorunların anlaşılması açısından son derece önemlidir. Dindar, Tanrı’nın buyruklarını sadece kendisi için, Tanrı ile kendisi arasında kalacak biçimde algılayan ve uygulayan kimse demektir. Dinci ise bu buyrukları kendine bir etki alanı yaratmak için, başkalarını ve toplumu yönlendirmek amacı ile araç olarak kullanan kişidir. Toplumu yönlendirmek ve biçimlendirmek için siyaseti din motiflerine dayandırdığınızda, dinsel öğeleri yanlış yorumlarla ve yozlaştırarak topluma köktenci (radikal) bir değişim yaşatmak çabasına girişildiğinde dinci si ESAS NO: 2006/140 Davacı Orman Genel Müdürlüğü tarafından davalı Meryem DEMİR aleyhine açılan kadastro tespitine itiraz davasının yapılan açık yargılaması sonunda; Mahkememizden verilen 11.04.2007 tarih ve 2006/140 esas 2007/39 sayılı davanın reddine dair karar ve davacı idare tarafından 14.05.2007 tarihli temyiz dilekçesi, tüm aramalara rağmen Mardin ili, Midyat ilçesi, Gülgöze köyü nüf.k.lı Musa kızı, Meryem DEMİR’e tüm aramalara rağmen tebliğ edilemediğinden, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun ilgili maddeleri gereğince, yayın tarihinden itibaren 15 gün içerisinde kararın tebliğ edilmiş sayılacağı ve temyiz dilekçesine karşı da 10 gün içerisinde cevap verebileceği ilanen tebliğ olunur. (Basın: 29526) MİDYAT KADASTRO MAHKEMESİ İLAN CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle