27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 MAYIS 2007 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Aristokrat kesimin uzun etek anlayışına karşı alınan bir intikamdır, etek boylarının kısalması 17 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Etekleri de gayetle kısa!.. Etek boylarının kısalması bir başkaldırı, aristokrat kesimin uzun etek anlayışına karşı alınan bir intikamdır. Bu intikamın 1900’lü yılların ikinci yarısına kadar gecikmesinde, kadınların dizkapaklarının çirkinliğine inanmaları da neden olmuştur. Etek boylarının tarihini şiirden de takip edebiliriz. 1674 yılında, doksan beş yaşında ölen Robert Herrick’in “Düzensizliğin Hazzı” adlı şiirinden iki dize: Fırtınalar içindeki eteklerde Gözleri fetheden bir dalga Şiirin yazıldığı dönemi düşünecek olursak, rüzgârın şaire kıyak geçtiğini düşünmeyiz. Çünkü 17. yüzyılda etekler rüzgâra kafa tutacak uzunluktaydı. Hem, böyle bir azizlik olsa bile, iç çamaşırlarının bacakları kuşatmışlığından şairin göz banyosu yaptığını düşünemeyiz. Ama yine de, Herrick’in şiirinde eteklerin rüzgârla dalgalanmasından bir haz alındığına tanık oluruz. Nâzım Hikmet’in 1959 yılında yazdığı şiir ise çok daha farklı bir görüntü sunar okura: Laypzigli kızların bacakları gayetle güzel Etekleri de gayetle kısa Ömrümün bu kadar gerilerde kaldığını görmezdim Laypzigli kızların bacakları böyle uzak olmasa. En geç ihtiyarlayan uzuv... İzmir’de Anneler Günü... Bugün Anneler Günü... Benim annem, canım arkadaşım, en iyi arkadaşım annem, artık “tüm yeryüzü” ve “tüm gökyüzü” olduğundan, “anne” seslenişlerim tüm sevinçlerimi ve tüm üzüntülerimi kapsadığından, iki yıldır “Anneler Günü” benim için sadece bir “bahane”! Canım annem, sen gittin gideli seninle konuşmaya hiç ara vermedim. Ama bugün madem şu anneler gününü “bahane” olarak kullanacağım, seninle yüksek sesle, okurların duyacağı biçimde konuşmayı seçtim. Bugün İzmir’deyiz anneciğim. Senin gelin geldiğin ve kraldan çok kralcı misali, İzmirliden çok İzmirli kesildiğin İzmir’de! Yeryüzünün en sabırlı, en anlayışlı, en anlamaya çalışanı sen, İzmir’e yönelik en küçük eleştiride, en küçük olumsuz imada, “kedi anneliği” bırakır, bir anda dişi kaplan kesilirdin. Senin yanında kimse ama kimse, başbakan olsa bile İzmir’e laf edemezdi! Bugün İzmir’de inandığımız doğrular için, savunduğumuz değerler için yürüyoruz, anneciğim. Cumhuriyeti, demokrasiyi, Atatürk ilkelerini, laikliği, hukukun üstünlüğünü, çağdaş yaşamı savunmak için... (Hayatta olsaydın en önde sen yürürdün hiç kuşkum yok!) Bakma bu ilkelerin savunulmasından rahatsız olanların yok şu grup için, yok bu teşkilat için, yok darbe istedikleri için meydanlara çıkıyorlar dediklerine... Biz ne istediğimizi çok iyi biliyoruz. Birey olarak yürüyoruz, toplum olarak yürüyoruz. Hele kadınları görmelisin! Bayrağı en önde onlar taşıyor! Çünkü en çok onlar tehdit altında! Haklısın, ortalığı çok boş bırakmıştık. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın demiştik. Ben kendi işime bakarım demiştik. Aldırmamıştık, uyuşmuştuk, tembelleşmiştik... Ülkenin adım adım tarikatların, cemaatlerin eline geçişine; dinin siyasete alet edilmesine; bilimin, ilmin, eğitimin yerini çağdışı anlayışın almasına; paraya endekslenmiş gücün milleti tehdit edişine sessiz kalmıştık. Cumhuriyet ilkelerinden tek tek ödün verilirken, başımızı çevirip görmezden gelmiştik. Ama artık kimse susmuyor. Kimse uyumuyor... Alışırsınız dediler ama alıştıramadılar. Şimdi canım anam, bütün mesele, meydanları dolduran bu sesimizi seçim sandıklarında da duyurmak. Atatürk’ün gerçekleştirdiği devrime her zamankinden daha çok sahip çıkmak. Demokrasinin olmazsa olmaz koşulu laikliğe ve eşitliğe, parlamentoda en azından temsil eşitliğine inananlar ve savunanlar kârlı çıkacaklar. Ama bunun için çok çalışmak gerek. Çalışıyoruz anacım. Kadınlar kolları sıvadılar ve çok kararlılar: Partilerden kadın adayların seçilebilecek sıralardan aday gösterilmelerini istiyorlar. Bunu yapmayan partilere oy vermeyecekler! Belki de ilk senden duymuştum, canım annem, Cahit Külebi’nin “İzmir’in denizi kız, kızı deniz/ Sokakları hem kız hem deniz kokar” dizelerini... Bugün İzmir, hem biraz sen, hem de demokrasi, özgürlük, dayanışma, sevinç ve umut kokuyor anneciğim. Bugün İzmir en çok Cumhuriyet kokuyor. Seni aldım İzmir’e getirdim, canım annem... Hani Başbakan, bir vatandaşı “Ananı al da git” diye kovalamıştı ya, biz de analarımızı alıp geldik meydanlara... Bu Anneler Günü’nde sana ve tüm annelere, İzmir’i bir uçtan öteki uca sarmalayan, kucaklayan bayrağımın renginde gelincikler sunuyorum canım annem. eposta: zeynep@zeyneporal.com faks: 0 212 257 16 50 du. Fakat sonradan daraldılar ve erkekleri çileden çıkarmaya başladılar. Ahmet Rasim, bir yazısında sokakta önünden yürüyen feraceli bir kadını anlata anlata bitiremez. Feraceden çarşafa geçişi Hikmet Feridun Es, “Kadın kıyafetinde yüz yıl gerileme” olarak yorumlar. Bu geçiş, sokakları kadınlardan arındırmaya niyetli II. Abdülhamit döneminde yaşanmıştır. Ne var ki, çarşaf da kendi modasını yaratmakta gecikmez ve giderek şık bir giysiye dönüşür. Pelerinler giderek kısalarak, çıplak kollar, dirsekler görünmeye başlar. Peçeler de giderek incelir. Çarşaf etekleri ise öylesine daralır ki, rahat adım atabilmek için uzun yırtmaçlar koymak zorunlu olur. Öyle ki, bu durum şarkılara bile konu olur: “Yandan yırtmaç fistanlar / Görünüyor tombul bacaklar” Genç kızlığa adın atmanın göstergesi Zamanla, çarşafa girmek genç kızlığa adım atmanın göstergesine dönüşür. Orhan Seyfi Orhon’un unutulan, yıllar geçtikçe kaybolmaya yüz tutan “İlk Çarşaf” adlı şiiri, bize bu geçiş dönemini anlatırken, içerdiği erotik imgelerle oldukça dikkat çekicidir: Dün kayıtsız bir kızdınız açık saf. Bugün artık arkanızda bir çarşaf. Ah, bilseniz ne sevimli ne tuhaf, Bu hal ile duruşunuz ayakta. Ne oluyor hiç sebepsiz bu gülüş Belinizde bu asabi bükülüş Her adımda bu kırılıp dökülüş? Başkalaşmış yürümeniz sokakta. Kalbinizde helecanlar, korkular, Bu genç neden sokuluyor o kadar? Henüz size açılmayan bir sır var, İsminizi fısıldayan dudakta. ler arasında boy farkı vardır. Örneğin, Perry Ellis koleksiyonunda sergilenen etek boyları 30 ile 40 cm. arasında değişirken, normalde bu etekler 50 55 cm. üretilirler. Calvin Klein koleksiyonunun bölüm başkanı Susan Sokol da bu konuda şu itirafta bulunur: “Calvin bunları dizden epey yukarıda gösterir, biz ise daha uzun, dizin hemen üstünde ya da dizi kapatacak boyda, yani 55 60 cm. uzunlukta hazırlarız.” Ülkemizde eteğe çarşafın kalkmasıyla geçildiğini söylersek, yanılırız. Çünkü çarşaf üç parçalı olup bu parçalar peçe, pelerin ve etekten oluşmaktaydı. Çarşafın tarihi de sanıldığı kadar eski değildir. Osmanlı kadınının sokak giysisi olan ferace, laiklik karşıtı olup da çarşaflar içinde şeriat istediğini haykıran kadınların kıyafetinden çok daha çağdaş idi! Ferace giyen bir kadının bir Fransız kadınından tek farkı, eteklerinin biraz daha uzun oluşuydu. İlk feraceler bolErkeklerden belli yeni kaçılmış, Saçınızın kıvrımları saçılmış. Ya göğsünüz neden böyle açılmış? Zannederim hava biraz sıcak da… Bütün gözler karşınızda bir diken, Sanki batıp gıdıklıyor bakarken Hissediyor gibisiniz şimdiden, Kendinizi bir yabancı kucakta!.. Christiani, festivalin sadece bu kente veya kampusa değil, uluslararası boyuta ulaşmış durumda olduğunu belirterek bu açıdan festivalin bulunduğu yerden bir başka yere taşınmasının gerçekten çok önemli olduğuna dikkat çekti. Festivalin uluslararası bir festival olduğunu kaydeden Christiani, Anadolu Üniversitesi’nin de güzelliği bakımından kendisini çok etkilediğini sözlerine ekledi. Kısa eteğin kadınlarda yaşının olup olmadığı tartışıla dursun, Nâzım’ın son dizesinden, erkekler için bir uzaklık göstergesi olduğu ortaya çıkıyor. Etek boylarını kısaltmada öncü olanlardan Vouge, kadınlarda en geç ihtiyarlayan uzvun bacak olduğunu söyleyip, kısa etek giyme yaşını uzatanlardandır. Podyumlarda mankenlerin sundukları mini etekler ile sipariş sahipleri için hazırlanan etek CAN HACIOĞLU Uluslararası Eskişehir Film Festivali sürüyor ESKİŞEHİR 9.Uluslararası Eskişehir Film Festivali, Fransa Türkiye Büyükelçiliği’nin katkılarıyla 25.yılına giren Varan Film Atölyesi’nin hazırladığı bir çalışma gerçekleştirdi. Belgesel yapımı üzerine uzmanlaşmış dünyaca ünlü bir Fransız okulu olan Varan Film Atölyesi’nden Jean Noël Christiani’nin sunduğu çalışmada, atölyenin gelişmekte olan ülkelerdeki genç yönetmenlere düşük bütçeli film yapımını öğrettiği ve kültürel tektipleşmeden kaçışı sağlamayı amaçladığı vurgulandı. Örnekler sunuldu Bazı belgesel filmlerden örneklerin sunulduğu çalışmada, atölyenin belgesel film yapımında kullandığı bazı farklı teknik ayrıntılara ve örneklere de yer verildi. Varan Film Atölyesi’nden Jean Noël Christiani 9.Uluslararası Eskişehir Film Festivali ile ilgili yaptığı açıklamada da, festival programını çok sevdiğini belirtti. Festivaldeki birçok filmi bilmediğini belirten Christiani, buna karşın hepsinin çok güzel filmler olduğundan emin olduğunu söyledi. Ege’nin ressamı Ankara’da ? Kültür Servisi Helikon Sanat Galerisi mevsimin son etkinliği olarak Fahri Sümer’i 9 Mayıs9 Haziran tarihleri arasında Ankaralı sanatseverlerle buluşturuyor. Ege’nin ressamı olarak tanımlanan Fahri Sümer apaçık, zorlamasız, içtenlikli sanatıyla, yürekten sevdiği bir yöredeki yaşantıları anlatıyor. Fahri Sümer Helikon’daki dördüncü sergisinde Ege resimlerinin yanı sıra İstanbul’a uzanıyor, izleyiciye İstanbul peyzajlarından örnekler de sunuyor. Prof. Fahri Sümer çalışmalarını İzmir’deki atölyesinde sürdürüyor. (0 312 441 78 01) CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle