27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 MAYIS 2007 PAZAR 10 MÜZİK haticetuncer?hotmail.com Masallara inanmayın Ç S çocuklar Fikret Kızılok ve Bülent Ortaçgil’in çocuk şarkıları 20 yıl sonra yayımlandı... EKİRDEK SANATEVİ: ülent Ortaçgil ve 2001 yılında kaybettiğimiz Fikret Kızılok, Türkiye’de müziğin iki yaratıcı sesi. Kulaklarımızda yeni dünyalar açan iki müzisyenin 20 yıl öncesinden gelen şarkılarıyla buluştuk aniden. Ortaçgil ve Kızılok’un kaleminden çıkanlar, çocuklara farklı dünyalar açan şarkılar olabilir kuşkusuz. “İnanmayın çocuklar böylesine masallar/Gökte uçan halılar” diye başlayıp “Bir elin sesi yoksa iki elin sesi var” diye biten şarkılardan büyüklerin de alacağı pay var. Zaten 1987’de TRT’nin bir çocuk programı için sipariş edilen on iki şarkının toplandığı albüme “Büyükler İçin Çocuk Şarkıları” adı verilmiş. 2003’te “Gece Yalanları” albümü nedeniyle yaptığımız söyleşiden sonra çocuk şarkıları, Ortaçgil’le yeniden söyleşi için bahanemiz oldu. B (Fotoğraflar: VEDAT ARIK) HATİCE TUNCER Çocuklara çok fazla söylenmeyen şarkılar vermeyi düşündük.” 1974’te ilk albümü “Benimle Oynar mısın”ı kaydeden Ortaçgil, müziğe on yıl ara vererek büyük firmalarda kimya mühendisi olarak çalıştı. Ancak yaşamını müzik dışında sürdüremeyeceğini anlamıştı: “Ben sonuçta istediğim şarkıları yapmak için bir anlamda hayatımı değiştirdim ve yapıyorum. Bunu neye mal olursa olsun yapacaktım ve yaptım. Sırf onu yapabildiğim için de mutluyum zaten. Yani eğer bu şarkılarla yaşayamasaydım ruh hastası olurdum. O nedenle müzik piyasası, müzisyenler, dinleyiciler sürekli bir devinim halinde ve burada sabit olan şeylere ihtiyaç var. Mesela 20 yıl önce dediği lafın arkasında duranlara, ‘Müziğim, ben böyle yapıyorum, kim dinlerse dinler’ gibi sözler söyleyebilenlere ihtiyaç var.” Müzisyen arkadaşlarıyla birlikte konser veren ve albüm çıkaran Ortaçgil, “ortak çalışmayı bir medeniyet işi” olarak değerlendiriyor. Teoman’la birlikte 2004 yılında verdikleri ve geçen aylarda yayımlanan konser kayıtları, Ortaçgil’in birlikte üretim anlayışının bir sonucu. Bülent Ortaçgil, Zuhal Olcay’ın seslendirdiği iki “Başucu Şarkıları” albümünün müzik direktörlüğünü yaptığı gibi, Olcay’la çok sayıda konserde sahne aldı. Başucu Şarkıları projesi öyle sevildi ki Olcay ve Ortaçgil neredeyse ikili olarak anılmaya başladılar: “Sorun, Türk popüler müziğinde çeşitli ekollerden şarkılar olmamasıydı. Bu şarkılar Türkiye’de yapılmış en güzel şarkılar değil, bizim seçtiklerimizdi. Üçüncüsünü yapacak kadar benim bildiğim güzel şarkı yok.” Uzun süredir, İstanbul’un keşmekeşinden uzakta, Marmaris’in Bozburun beldesinde yaşıyor. Kış aylarını çoğunlukla İstanbul’da geçirdiği bir düzen kurmuş: “Bozburun’a 1989’da gittim. Çok daha az çaldığım için benim garip bir müzikal hikâyem var aslında. Yani yaşlandıkça daha çok çalmaya başladım. Yaptığım ürünler azaldıkça daha fazla sahnede çalmaya başladım. 80’li yıllarda, yılda 510 konser vermiyordum bile. Şimdi 5060 konser veriyorum. Şimdi 78 ayımızı Bozburun’da geçiriyoruz. Müzik çalmak için, müzik piyasasına bir şekilde elimizin dokunması için İstanbul’da olmamız gerekiyor. İki yerde birden yaşıyoruz, gidip geliyoruz. Bir şeyler yazabilmek, düşünceleri boşaltmak için Bozburun bir yenilenme yeri. Yaşlandıkça artık bu büyük köykente dayanamıyoruz. Belli bir yaştan sonra daha sakin, daha yavaş dövüşen bir yer arıyorsunuz.” “ AMİMİ ŞARKILAR ORTAK ÇALIŞMALAR 80’li yıllarda Türkiye’de ana mecra dışında müzik çalınması çok zordu. Fikret’in çok dâhice düşüncesiyle Çekirdek Sanatevi’nin esprisi şuydu: 2030 kişinin dinleyebildiği bir dinleti ortamı kaydediliyor ve dinlemeye gelen insanlara bu kayıtlar veriliyordu. Yani bilet parası o kasetlerdi aslında. Çekirdek’te çok geniş bir müzik panoramasından insanlar bir araya geldiler ve çaldılar. 3040 albüm yayımlandı o seanslarla ilgili. Erkan Oğur, Yeni Türkü, Ezginin Günlüğü, Grup Gündoğarken gibi daha sonra müzik piyasasında yer alan müzisyenler orada deneysel şeyler yaptılar. Şu anda Çekirdek Sanatevi gibi bir oluşum yürütülemez. Birincisi, artık kitlesel dışı müzik bulmak zor; ikincisi, o dönemler telif yasaları işlemediğinden kaset çıkarmak çok basitti. Şimdi ise bakanlık, bandrol, izin işleriyle dolu, çok uzun bir prosedürü var. Kötüleyerek söylemiyorum, bunlar müzisyenlerin yararına, ama pratik olarak Çekirdek’teki gibi çalışmaları engelleyen uygulamalar. ? Şarkıları müzisyenler için de birer köşe taşı olan Ortaçgil, kendisini yalnızca “Ben şarkı yazarıyım” diye tanımlıyor: “Çok kişisel şeyler yazdım, ama bu kişisel şeyleri yazarken çok doğal ve samimi olduğum için pek çok insanla paylaştım. Müzisyenler beni her zaman sevdi, çünkü müzikal olarak bir espri taşıyan şarkılardı. Sözel olarak hepsi sağda solda duyulan şarkılardan farklıydılar. Kitleyi hareket ettirecek hiçbir şey yazamam mesela.” Fikret Kızılok’u kaybettikten sonra, oğlu Yağmur, babasının arşivinden çıkarıp bu şarkıları yayımlama çabasına girmiş. Kayıtlardaki yılların getirdiği tahribatı İhsan Apça gidermiş. 1987’den yapılan kayıtlara Erkan Oğur, Fahir Atakoğlu enstrümanlarıyla destek olurken İsmail Hakkı Demircioğlu “dev”i konuşarak katkıda bulunmuş. Ortaçgil ve Yağmur Kızılok, “Büyükler İçin Çocuk Şarkıları” albümünü müzik piyasasının bilinen şirketleri yerine Klik Müzik’ten kendi olanaklarıyla yayımlamayı tercih etmişler. Ortaçgil, bir demokratik kitle örgütü olan Halkevleri’nin dağıtımı üstlenmesini de önemsiyor. Kızılok’un daha önceden söylediği “Anlatabilsek” ve “Ama Babacığım”ı çocuk şarkısı olarak uyarlamış: “Biz aslında Çekirdek Sanatevi döneminde Fikret’le, ‘istim üzerindeydik’ denir ya, öyleydik. Kısa bir zamanda yazdık, arkadaşlarımızla birlikte kaydettik. TRT’nin çocuk programında bir kez yayımlandı. Çekirdek bittikten sonra Fikret’le kimin neresine, ne kadar bulaştığını hatırlamadığımız şarkılar öyle kaldı. Oğlu Yağmur’un önayak olmasıyla Fikret’i kaybettikten sonra yayımlamak ‘kısmet oldu’ diyelim.” Uzun süredir dinlememiş olsa da çocuklar için hazırladıkları şarkıların güzelliğini yıllardan beri Erkan Oğur’la, aile arasında hep dile getirirlermiş. Albüme “Büyükler İçin Çocuk Şarkıları” adını Ortaçgil vermiş: “Bunlar, biraz kaybedilmiş çocukluğun şarkıları. Aslında dinleyip seven büyüklerin çocuklara benimseteceği şarkılar. 10 yaşında çocuğun dinleyip de ‘İşte benim şar KIZILOK’UN ARŞİVİ ” ‘MÜZİK PİYASASI BİTTİ’ rtaçgil, “müzik piyasasının bitmiş durumda” olduğunu söylerken “İnsanlar hak ettiği gibi yaşıyorlar ve hak ettikleri müziği dinliyorlar” diye sitemli bir ifadeyle devam ediyor: “Herkes yeni bir şey dinlemek istiyor, ama bunun bedelini ödemeye razı hiç kimse yok. Dolayısıyla müzisyen başka bir şey yapmak durumunda, ama ne yapacak bilemiyorum. ” DİNLEYİCİLERE PAYE... ülent Ortaçgil, kendisini pop müzik alanında görse de genellikle rock müzik dinleyicileri tarafından takip edilir. Ortaçgil bu durumu “Benim tanıdığım rock müziği muhaliftir, dünyayı değiştirmek isteyen, itirazı olan bir müzik. Şimdi, belki rock formu kullanmıyorum ama diğer öğeler nedeniyle çok yabancı sayılmam” sözleriyle açıklıyor. Dinleyicileri Ortaçgil’i pop müzikten ayrı tuttukları gibi kendilerini de farklı bir konumda tutarlar: “Kız tavlamak için ben kullanılırım. İnsanlar beni dinlediklerini söyleyerek kendilerine bir paye verirler.” B BOZBURUN’DA YENİLENME BÜYÜKLERİN SEÇENEĞİ kım bu’ diyeceği şarkılar değil. O nedenle asıl hedef çocuklar olmasına rağmen bir ara hedef olarak büyükleri göstermek mümkün. Çünkü bu albümü, büyükler beğenirse satın alıp çocuklara dinletecek.” Ortaçgil ve Kızılok, şarkılarında çocuklara sevgiyi, doğanın güzelliğini anlatmışlar, farklı bir dünya sunmuşlar: “Çocuklara soru sordurmak, onlara başka bir bakış göstermek istemiştik. Çocuklar her türlü tehlikeye büyüklerden daha fazla açıklar. Sıfırdan algılıyorlar ve ne sunarsanız onu alabiliyorlar. O BAŞKA BAKIŞ CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle