18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 NİSAN 2007 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Cumhurbaşkanı adayı Gül, anayasaya ve Cumhuriyetin ilkelerine bağlı kalacağını söyledi AVRUPA GÜRAY ÖZ ‘Türban bireysel tercihtir’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’nin cumhurbaşkanı adayı, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, eşinin türbanlı olmasıyla ilgili olarak, “Bunlar bireysel tercihlerdir. Bireysel tercihlere herkesin saygı göstermesi gerekir. Demokrasi içinde herkesin bireysel temel hak ve özgürlükleri vardır. Bunlara bireysel, temel hak ve özgürlükler çerçevesinde bakarsanız o zaman Türkiye’nin birçok probleminin zaten çözüldüğünü görürsünüz” dedi. Gül, partisinin grup toplantısının ardından bir grup milletvekiliyle TBMM Başkanı Bülent Arınç’a giderek adaylık başvurusunda bulundu. AKP, tartışma yaratacağı endişesiyle milletvekillerinden daha önce toplanan imzaları kullanmak yerine dün yeniden milletvekillerinden imza topladı. 352 milletvekilinin Gül’ü aday gösterdiği başvuru dilekçesinin bugün TBMM Başkanlığı’na sunulması bekleniyor. Gül, daha sonra bir basın toplantısı düzenleyerek gazetecilerin sorularını yanıtladı. Baş Şarklı ile Şarkiyatçı İkisini de severim ben! Şarklı durumundan hoşnut, ama huzursuzdur. Ne olması gerektiğine, hangi görüntünün kendisine daha uygun olacağına bir türlü karar verememiştir. “Rahat mı batıyor bana?” diye düşünen bir Oblomov’dur. Uzandığı yerden kafasında gezindirdiği kırk tilkinin kuyruklarını birbirine değdirmemeye çalışırken, ulvi duygularla daha sonraki “abı kevser günlerinin” renkli hülyasındadır. Kapitalizmle tanışması bu yüzden geç oldu. Sömürge olduğu dönemlerde şöyle bir fark ettiği bu tuhaf alışveriş dünyasının, kendisi için iyi mi, kötü mü olduğuna karar vermekte zorlandı. Şarklının aydınları da ziyadesiyle Oblomov’durlar. Hazıra konmanın zevkiyle döşendikleri uzun yazılarında demokrasinin, liberalizmin ne kadar iyi, ne kadar rahat olduğunu anlatırken, boyun eğmek varken kavga etmenin “saçmalığını” açıklamakta zorlanmalarının nedeni vicdanlarındaki son kırıntılardır. ??? Şarkiyatçı ise başka bir cinstir. O, Doğu’nun, Şark’ın kendisini temsil yeteneğinden yoksun olduğuna, temsil edilmesi gerektiğine inanır. Konunun uzmanı Edward Said, “Şark hakkında yazan herkes” der, “kendisini Şark karşısında bir yere konumlandırmak zorundadır; bu yer benimsenen anlatı biçimini, kurulan yapı çeşidini, metne yazılan imge, izlek, motif türlerini içerir. Tüm bunlar ölçüle biçile toparlanmış okura seslenme, Şark’ı çevreleme, son olarak da Şark’ı temsil etme ya da onun adına konuşma biçimlerini oluşturur.” Türkiye’nin liberal aydınlarının içgüdüsel bir şekilde secde ettikleri şarkiyatçının, zaman içinde süzüle süzüle soyutlanmış, temel politik düşüncesi böyledir. Liberal aydın, bir zamanlar “sol” olmanın “utancıyla” beyninin kalın kıvrımlarında gizlenmiş bu baskın düşünceyi keşfederek rahatlamıştır. ??? Türk bürokrasisi, hep şarkiyatçı bir kafayla hükümet etmeyi yeğledi. Bizim sadrazamlarımızın, üst düzey bürokratlarımızın, “Fransızcı”, “İngilizci”, “Rusçu” gibi adlarla anılmalarının temel nedeni de budur. Kurtuluş Savaşı ve Kuruluş yılları bu anlayıştan kopuştur. Amerikancılık ruhumuzu kemirene kadar. ??? Yaşadığımız, kavganın içten içe sürdüğü ve izlerin birbirine karıştığı bu günler belki verimli bir yeniden dirilişin, belki de dibe vurmanın kaotik kargaşasının işaretlerini taşıyor. Şarklı, Batı’ya boyun eğmeyi, aynı zamanda huzurlu güzel günlerin hayalini bize vaat ediyor. Zamana düzdüğü övgünün ölçüsü kaçmıştır. Liberal aydın ise son Mohikanların da artık ölüp gittiklerini, bir daha dirilmeyeceklerini anlatırken, ağzından damlayan suni şekerden üretilmiş arısız balın kokusuyla sarhoştur. Avrupa Birliği’yle birlikte yaşayacağımız yeni “asrı saadetin”, ABD ile birlikte kuracağımız yeni “stratejik ortaklıkların” yanı başımızdaki tehlike ve tehditleri bertaraf edeceğine öylesine inanmıştır ki, gözü başka hiçbir şeyi görmemektedir. Şarkiyatçılığın temel koşulunun dışsallaştırma olduğunu fark etmediği, bilmediği için, o başka dünyanın içine girebilmek hülyasının bir şarkiyatçı tuzağı olduğunun da hiç ama hiç farkına varamamaktadır. ??? Türkiye cumhuriyet tarihi, şarkiyatçının da, şarklının da sırrının çözüldüğü, uzun yıllar çaresiz sanılmış problemin halledilme yoluna girdiği bir tarihti. Şimdi yeniden ipler birbirine dolanmış, arapsaçına dönmüşse, liberal aydınlar, işbilir bürokrasi AB’cilikten, ABD yanlılığından, IMF hayranlığından, dinci bezirgânın yapışkan saldırısından kurtulamıyorsa, geçicidir ve düğümün çözümü, problemin cevap anahtarı soldadır. Zaten de sorun, cevabın ne olduğu değil, solun nerede olduğudur. eposta: [email protected] ? Adaylık başvurusunu yapan Abdullah Gül, gazetecilerin soruları üzerine, “Anayasamızın ilkeleri ve emirleri çerçevesinde hareket edeceğimden kimsenin kuşkusu olmasın” dedi. bakan Tayyip Erdoğan’ın kendi iradesiyle cumhurbaşkanı adayı olmayı tercih etmediğini açıkça bildirdiğini kaydeden Gül, anayasaya göre cumhurbaşkanının Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milletini temsil ettiğini, bunun “Cumhurbaşkanının cumhuriyetin temel ilkelerine, anayasamızda belirtildiği gibi demokratik, laik ve sosyal hukuk ilkelerine bağlı olması, ayrıca halkı en iyi derecede temsil etmesi gerektiği” anlamına geldiğini belirti. bir şeref, onur ve aynı zamanda büyük bir sorumluluk olduğunu vurgulayan Gül, bu bilinç içinde hareket edeceğini söyledi. “Milletimizin değerleri bizim değerlerimizdir” diyen Gül, halkla bütünleşeceğini belirterek bu tür makamların ve kimliklerin halkla ve değerlerle birleştirici, bütünleştirici boyutuna işaret etti. ‘Türkiye laik bir devlettir’ “Arzumuz Türkiye’yi büyük Atatürk’ün de dediği gibi muasır medeniyetlerin üzerine taşımaktır” diyen Gül, bunun, kimsenin sorgulayamayacağı güçlü bir demokrasinin, hukukun üstünlüğünün ve güçlü bir ekonominin varlığıyla mümkün olacağını, tüm bunların Türkiye’deki tüm kurumların ilkeleri olduğunu bildirdi. Gül, eşinin başörtülü olduğunun anımsatılması üzerine, şu görüşleri dile getirdi: “Bunlar bireysel tercihlerdir. ‘Büyük bir şeref ve onur’ Abdullah Gül, “Bu bakımdan TBMM uygun görür ve beni Cumhurbaşkanlığı’na layık görürse, muhakkak ki anayasamızın bu ilkeleri ve emirleri çerçevesinde hareket edeceğimden kimsenin kuşkusu olmasın” dedi. Türk milletini temsil etmenin büyük Bireysel tercihlere herkesin saygı göstermesi gerekir. Demin söylediğim gibi, anayasamızın ilkeleri açıktır. Türkiye, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Demokrasi içinde herkesin temel hak ve özgürlükleri vardır. Bunlara bireysel, temel hak ve özgürlükler çerçevesinde bakarsanız, o zaman Türkiye’nin de birçok probleminin zaten çözüldüğünü görürsünüz.” Eşi Hayrünisa Gül’ün AİHM’ye başvurusunun anımsatılması ve bu konunun zamanında sıkıntı yarattığı yorumunun yapılması üzerine Gül, “Sıkıntı falan söz konusu değildi, çünkü Türkiye vatandaşlarına AİHM’ye başvurma hakkını vermekten övünç duymuştur. Ama bazı şeyler vardır ki şık olmaz ve siz fedakârlıklarda bulunmak zorundasınız. Benim o konumuma pek yakışmıyordu. Ama eşimin bireysel hakkıdır o. Dolayısıyla AİHM’ye gitmekten dolayı sıkıntı olduğu doğru değil; o zaman Türkiye Cumhuriyeti, vatandaşlarına verdiği hakkı önemsemiyor demektir” dedi. MHP lideri Bahçeli: Dışişleri Bakanlığı Türkiye buna layık değildir ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün, Cumhurbaşkanlığı’na aday gösterilmesiyle ilgili olarak, “Önümüzdeki dönemde Türkiye’yi bekleyen gölge ve güdümlü Cumhurbaşkanlığı tecrübesi olacaktır. Türkiye, buna layık değildir” dedi. Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye’nin, görülmemiş bir ilkesizliğin ve ciddiyetsizliğin hüküm sürdüğü bir seçim sürecine şahit olduğunu vurguladı. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu süreci bir ortaoyununa dönüştürdüğünü belirten Bahçeli, şunları kaydetti: “Erdoğan, çatışma ve zorlama yolunu seçmiştir. Cumhurbaşkanı seçimi daha anayasal süreç başlamadan şaibeli hale gelmiş, siyasi ve hukuki meşruiyet tartışmalarıyla gölgelenmiştir.” Bahçeli, Cumhurbaşkanlığı’nın “devletle hesaplaşma için zaptedilmesi gereken son kale olarak görülmesi” sonucu, bu seçimlerin ilk kez ideolojik bir içerik ve nitelik kazandığına işaret etti. Babacan adı öne çıktı BAHADIR SELİM DİLEK DSP lideri Sezer: Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı adaylığı kesinleşen Abdullah Gül’ü kutladı. (Fotoğraf: AA) Demokrasi skandalı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, Abdullah Gül’ün Tayyip Erdoğan tarafından “tek adaylığa” tayin edildiğini belirterek “Gül’ün adaylığa tayin edilmesi tam bir demokrasi skandalıdır” diye konuştu. Sezer, yaptığı açıklamada, devletle ve rejimle ailecek mahkemeleşmiş bir siyasetçinin Cumhurbaşkanlığı makamına çıkmasının, Cumhuriyetin tüm değerlerini özde ve sözde tehlikeye atabileceğini kaydetti. Sezer, “Cumhuriyet rejimimiz Erdoğan’dan kaçarken Gül’e tutulmuştur. Başbakan’ın gizlikapaklı bir yolla belirlediği yeni cumhurbaşkanı sayesinde ülkemizde yasama, yürütme ve yargı Erdoğan egemenliğine girmiş olacaktır. Ülkeyi tek parti egemenliğinden kurtaracak olan tek politika, cumhuriyet ve rejim duyarlılığı olan tüm siyasal ve toplumsal muhalefetin birlikte hareket etmesidir’’ görüşünü dile getirdi. CHP: Destek yok Baykal, kendisini ziyaret eden Gül’e ‘Seçime katılmayacağız’ dedi. Mumcu’nun ‘Birbirine hakkı geçmiş iki insanız’ sözleri dikkat çekti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’nin cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül, adaylık başvurusunu yaptıktan sonra, CHP lideri Deniz Baykal ve Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu ile görüşerek destek aradı. Baykal, Gül’e “Size destek olmayız, seçime katılmayacağız. 367’yi bulamazsanız Anayasa Mahkemesi’ne gideceğiz” karşılığını verdi. ANAVATAN Genel Başkanı Erkan Mumcu’nun ise Gül’e 367 koşulunun sağlanması gerektiğine inanmadıklarını, oylamaya girip girmeme kararını bugün MKYK’de netleştireceklerini belirterek “Biz birbirine hakkı geçmiş iki insanız” demesi dikkat çekti. Gül, dün adaylık başvurusunu yapıp, basın toplantısı düzenledikten sonra muhalefet partilerinin liderlerini ziyaret etti. Gül ilk olarak Tayyip Erdoğan’ın görüşmekten kaçındığı Baykal’ı parti genel merkezinde ziyaret etti. Ziyarete CHP’nin “sempatiyle” baktığı Devlet Bakanı Abdüllatif Şener ve Ertuğrul Yalçınbayır’ın da katılması dikkati çekti. Yaklaşık bir saat süren görüşmeden sonra Gül, “Destek verene de vermeyene de saygı duyarız. Ben demokrasinin gereğini yaptım, diyalog için olması gerekeni yaptım” dedi. Görüşmenin ardından CHP genel başkan yardımcıları Mustafa Özyürek, Onur Öymen, Cevdet Selvi ile Grup Başkanvekili Ali Topuz açıklama yaptı. ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na Abdullah Gül’ü aday göstermesinin ardından, Dışişleri Bakanlığı koltuğuna kimin oturacağı sorusu gündeme gelirken, diplomasi kulislerinde Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan’ın adı öne çıktı. Kulislerde yeni hükümet senaryoları da gündeme geldi. Sızan bilgilere göre Gül’ün Çankaya Köşkü’ne aday gösterilmesinden sonra, AKP’nin dış politikada uzman isimleri tek tek gündeme taşındı. Ancak bu isimler arasında, halen AB ile ilişkilerde en önemli pozisyonda bulunan ve Türkiye’nin müzakere sürecini yürüten Babacan’ın adı ağırlık kazandı. Kulislerde konuşulanlara göre genel seçime kadar geçecek süre içinde Dışişleri Bakanlığı görevini Babacan yürütecek. Babacan’ın yerine ise AKP grubundan, gerek AB gerekse ekonomi konularında uzman bir isim getirilecek. Erdoğan’ın tasarrufuna bağlı olarak Babacan, Başmüzakerecilik görevini Dışişleri Bakanlığı ile birlikte devam ettirebilecek. Bu durumda, AKP grubundan sadece ekonomi konusunda uzman bir milletvekili, “Hazine’den Sorumlu Devlet Bakanı” olacak. CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİM TAKVİMİ İlk tur cuma günü yapılacak ? Cumhurbaşkanlığı seçimi turlarını belirlemek üzere toplanan TBMM Danışma Kurulu uzlaşma sağladı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Danışma Kurulu, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk tur oylamasının 27 Nisan cuma günü yapılmasını kararlaştırdı. TBMM Danışma Kurulu, Cumhurbaşkanlığı seçimi için turları belirlemek üzere dün yaptığı toplantıda gruplar arasında uzlaşma sağladı. Buna göre Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu 27 Nisan Cuma günü, ikinci turu 2 Mayıs Çarşamba günü, üçüncü turu 9 Mayıs Çarşamba günü, 4. ve son turu da 15 Mayıs Salı günü yapılacak. Cumhurbaşkanlığı’na adaylık başvuruları da bugün saat 24.00’te sona erecek. Cumhurbakanlığı seçimi için yarın başlayacak seçim süreci 15 Mayıs’ta tamamlanmış olacak. Milletvekillerinin gizli oyuyla seçilecek yeni cumhurbaşkanı, yemin ettikten sonra 16 Mayıs’ta görevi devralacak. Anayasaya göre, ilk turda cumhurbaşkanı seçilebilmek için adayın Meclis üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu olan 367 miletvekilinin oyunu alması gerekiyor. İlk turda bu rakama ulaşılamazsa ikinci turda da yine 367 milletvekilinin oyu aranacak. İlk iki turda seçilemeyen adayın, üçüncü turda üye tamsayısının salt çoğunluğu olan 276 milletvekilinin oyunu alması gerekecek. Üçüncü turda da hiçbir adayın 276 milletvekilinin oyunu alamaması halinde en çok oyu alan iki aday 4. tura kalacak. 4. turda da 276 rakamına ulaşılamaması halinde milletvekili seçimlerinin yenilenmesi gerekiyor. Şaban Dişli senaryosu Bir başka senaryoya göre ise seçimlere kadar Dışişleri Bakanlığı’na AKP’nin dış ilişkilerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli getirilecek. Babacan ise Başmüzakereci konumunu koruyacak. Kulislerde Gül’den önce Dışişleri Bakanlığı koltuğunda oturan emekli Büyükelçi Yaşar Yakış’ın da adı geçiyor. Ancak özellikle ABD’nin Irak’ı işgali öncesindeki süreçte diplomasi kariyeri açısından çok başarılı bir sınav vermemiş olan Yakış’a “ikinci bir şans tanınması” zor görünüyor. Gül, adaylık başvurusunun ardından CHP ve ANAV ATAN’ı ziyaret etti. İP lideri Perinçek: Cumhurbaşkanı istifasını istesin İstanbul Haber Servisi İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, tarihi bir görevle karşı karşıya olduğunu belirttiği Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Bakanlar Kurulu’nu toplayarak, Tayyip Erdoğan’ı başbakanlıktan ve milletvekilliğinden istifaya çağırmasını istedi. İstifa çağrısının anayasanın 103. ve 104. maddelerinin emrettiği bir vatan görevi olduğunu öne süren Perinçek, “Erdoğan istifa davetini kabul etmezse 14 Nisan’da Ankara’da ilk uyarıyı yapan Türk milleti, anayasayı uygulatacak birikim ve kuvvete sahiptir” dedi. Perinçek, Atatürk’ün de cumhurbaşkanlığı görevi sırasında Başbakan İsmet İnönü’yü istifaya davet ettiğini ve İnönü’nün bu davete uyduğunu anımsattı. CHP: Yargıya gideriz Görüşmede destek isteyen Gül’e Baykal şu karşılığı verdi: “Ziyaretiniz için teşekkür ediyorum, ama size destek olma şansımız yok. Aday uzlaşmayla belirlenmediği için oylamaya katılmayacağız, 367’yi sağlamanız gerekiyor. Bunu bizsiz sağlarsanız söyleyecek sözümüz yoktur ama sağlayamazsanız Anayasa Mahkemesi’ne gideriz. Eğer uzlaşma aransaydı AKP’ye mensup bir milletvekili üzerinde de mutabakat sağlanabilirdi. Ancak uzlaşma aranmadı, şimdi bir aday dayatılmak isteniyor, bunu kabul etmeyiz.” Görüşme sırasında AKP Grup Başkanvekili Salih Kapusuz’un masada bulunan çikolatayı alıp ikram ederek “Tatlı yiyip, tatlı konuşalım” dediği de öğrenildi. Gül daha sonra ANAVATAN Genel Merkezi’ne giderek Mumcu’dan destek istedi. Mumcu konuyu partisinin bugün toplayacağı MKYK’de değerlendirip, kesin tavırlarını belirleyeceklerini ifade etti. Mumcu, çıkacak eğilime göre DYP lideri Mehmet Ağar’la görüşüp ortak karar oluşturmaya çalışacaklarını söyledi. Görüşmede Mumcu’nun Gül’e, “Bizim aramızda iktidarmuhalefet ilişkisinin ötesinde bir ilişki var. Benim AKP’ye katılmamda sizin payınız büyük. Sizin bende hakkınız, benim de sizde hakkım var” diyerek Gül’ü umutlandırdığı bildirildi. Gül daha sonra bağımsız milletvekilleri Ülkü Güney, Fuat Geçen, Süleyman Bölünmez, Mustafa Sayar, Ersoy Bulut Hakkı Akalın’la görüştü. Ülkü Güney, Süleyman Bölünmez, AKP kökenli Fuat Geçen ilk tur oylamasına katılacaklarını bildirdiler. Davutoğlu konuşuluyor Bir başka senaryoya göre ise Erdoğan seçimlere kadar AKP grubundan sadece “İngilizce bilgisi yeterli” olan bir milletvekilini Dışişleri Bakanı yapacak. Seçimlerin ardından ise diplomasinin direksiyonuna, Türk dış politikasına “stratejik derinlik” kavramını getiren ve AKP hükümetinin “Büyükelçi” sıfatı verdiği, halen Erdoğan’ın danışmanlığını yürüten Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu geçecek. Arınç ‘367’ için devrede Cumhurbaşkanlığı ilk tur oylamasında “184’ü bulursam genel kurulu açarım” diyen TBMM Başkanı Bülent Arınç, 367’yi sağlamak için bizzat devreye girdi. Arınç’ın, CHP, DYP, ANAVATAN dışındaki partiler ile bağımsız milletvekillerinin nabzını yoklamak için telefonla tavırlarını sorduğu öğrenildi. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle