19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 NİSAN 2007 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Baykal’dan, ‘Tandoğan’daki 1 milyon kişiyle uzlaş’ çağrısı yaptığı Erdoğan’a son uyarılar GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU ‘Cesur ol, aday olma’ İlk kez böyle birisi gelecekmiş; Özal, Demirel dindar değil miydi? Şimdiden Türkiye, çok tehlikeli bir ayrışmanın içine çekilmeye çalışılıyor. Bu söylem, şimdiden Türkiye’yi tahrip etmeye başlıyor. Bu tanım, bölücüson açıklamalarına dikkat çeken Bay nına yönelik şahsi bir husumet do başkanı olacaksın ve bu cumhur lük değilse nedir, devlet düzenini kal, “Herkes kendini yeni döneme layısıyla, onunla çekişme ve sürtüş başkanlığı ülkeye, topluma, devlete, tahrip etmek değilse nedir, toplumhazırlasın, diyor. Nedir bu yeni Tür me ihtiyacı içinde olduklarından do millete hayır getirecek!” sal huzura mayın döşemek değilse, TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın nedir?” kiye, kim tarif etmiş bunu, altında layı uyarı yapmak gereğini duymuşkimin imzası var, nerede konuştunuz, lardır? Onlar, ‘sakın ha, yanlış yap “Cumhurbaşkanı sivil, demokrat, 3 Temmuz 2005’te yurttaşlara yapne var kafanızda? Bugünkü Türki mayın’ diyorlar. ‘Sözde değil, özde dindar olacak” sözlerini eleştiren Bay tığı “Bu memleketin kaderine el koye’nin altında 70 milyonun imzası var, de anayasayı içine sindiren birini ora kal, şu görüşleri dile getirdi: yun” çağrısını anımsatan Baykal, 14 “Dindar bir insanın cumhurbaş Nisan’da bu teşhisin kabul gördüğünü Kuvayı Milliye’nin imzası var, M. ya atayın’ diyorlar. Genelkurmay Kemal Atatürk’ün imzası var” açık Başkanı, dikkatle, zarafetle, neza kanı olmasına hiçbir itirazımız yok. vurguladı. Baykal, “Sadece anayasal ketle bir şeyi söylüyorsa, bunu söy Ama bunu bir vasıf diye koymaya kurumların uyarıları değil, milletin lamasını yaptı. Üniversiteler, TSK, yargı ve Cum lenmemiş kabul etmek kimseye ya kalktığınız zaman sorarlar, ne hak bu tavrı çok iyi değerlendirilmeli. hurbaşkanı’nın son “uyarılar”ına dik rar getirmez. Bunları reddedeceksin, la kimin dindar olup olmadığını be Artık laiklik ve cumhuriyete sadece kat çeken Baykal, sözlerini şöyle sür yok sayacaksın, o zaman bir milyon lirlemeye kalkıyorsunuz, kim olu kurumlar değil, millet de kararlıdürdü: “Bu insanlar, sanıyor musu insan meydanda karşına çıkacak, yorsunuz da insanları dindar, dindar lıkla sahip çıkma noktasına gelmişnuz ki bugünkü iktidarın başbaka onu da yok sayacaksın ve cumhur değil diye bölmeye kalkıyorsunuz? tir. Kurumları dinlemem, üniversiteleri, TSK’yi dinlemem, milleti dinlemem! Ne olur yapmayın yazıktır, tehlikelidir, saRDOĞAN’A TEPKİ kıncalıdır” dedi. Oylamalarda 367 milletvekilinin hazır bulunması gerektiği görüşünü yineleyen Baykal, sözlerini şöyle noktaladı: “Başbakan bir uzlaşma arayışına girmelidir. Bir insanın eline tarihte nadiren bir şeyi yapmayarak ülkesine en büyük hizmeti verme şansı geçer. Erdoğan’ın eline bu şans geçmiştir. Cesur davranmalıdır. Cesaret, aday olmamayı göze ANKARA (Cumhuri lığı için AKP’den herhanalacak cesareti sergilemektir. yet Bürosu) CHP Genel gi bir isime onay verip verBunu sergileyeceğini ümit ediBaşkanı Deniz Baykal, memesinin sorulması üzeyorum. Korktu derler, kortoplumun Cumhurbaşkan rine de, şunları dile getirkusunu içinden atmalıdır. lığı konusunda bir uzlaş di: “Cumhurbaşkanı uzKendisine bu konuda yardımma talep ettiğini belirte laşıyla seçilmelidir. Bucı olacağım. Korktuğundan rek “Başbakan Recep nun gereğinin yapılması değil, memleketin hayrını düTayyip Erdoğan’ın, Tür lazımdır. 367 de bunu ifaşündüğü için aday olmadığıkiye’nin temel, toplum de ediyor. Bu konuda nı tüm Türkiye’ye anlatmasısal ve siyasal mutabaka Başbakan cumhurbaşna yardımcı olacağım. Sözüm tını bozacağı görülüyor. kanını kendi parti mutsöz. Bizimle konuşmayacakBunu gördüğü için in fağından 3 kişi saymakmış, sağ olsun. Talebimiz yok. sanlar, bir uzlaşma tale tan vazgeçmeli ve bunu Meydanda bir araya gelmiş 1 biyle ortaya çıkıyorlar” Meclis’le içindeki grup CHP grup toplantısının başlangıcında Veliyeddin Çelebi’nin Atatürk’e desteğini belirten beyanname ve milyon insanla uzlaşsın, onladiye konuştu. bu destekten dolayı Atatürk’ün gönderdiği teşekkür telgrafı Deniz Baykal’a iletildi. (Fotoğraf: AA) rı dikkate alsın, karar alsın.” larla görüşmeli.” CHP lideri Deniz Baykal dün akşam CNN Türk’te katıldığı bir progVREN’İN 14 NİSAN MİTİNGİ YORUMU ALÇINDAĞ’IN ‘ERDOĞAN’ ÖNGÖRÜSÜ ramda gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Baykal, Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı sürecinde “hakaret ettiği” iddiasıyla kendisiyle görüşmeyeceği yönündeki açıklamalarının anımsatılması üzerine, “Başbakan’ın dede ekonomik ve siyasi Haber Merkezi Türk Haber Merkezi 7. olması da Türkiye’de bana yönelik böyle bir istikrarsızlığa neden olaSanayici ve İşadamları Cumhurbaşkanı Kenan EvBaşbakan’ın, cumhurözel konumda olmasını caktır” dedi. Yalçındağ, ErDerneği (TÜSİAD) Başren, yurttaşların Başbakan başkanı olmasını isteanlayamıyorum. Başbadoğan’ın cumhurbaşkanı kanı Arzuhan Doğan Recep Tayyip Erdoğan’ı meyen bir çoğunluğu kan beni defalarca mahadayı olup olmayacağının Yalçındağ, Cumhurbaşcumhurbaşkanı olarak görvarlığını ortaya koydu. kemeye verdi. Ama davasorulması üzerine, “Şahsi kanlığı’nın “ uzlaşma ve mek istemediğini CumhuAncak bu çoğunluk ların hiçbirisinden mahhislerim, Erdoğan’ın cumuzlaştırma makamı’’ olriyet Mitingi ile ortaya koyMeclis’te yok’’ dedi. Türkumiyet almadım” diye hurbaşkanı adayı olmaduğunu belirterek topluduğunu söyledi. Cumhurkiye’de Cumhurbaşkankonuştu. Erdoğan’ın yacağı yönünde. Aksi olmun içine sinmeyen cumbaşkanlığı seçiminin yapılığı seçimlerinin hep soANAVATAN lideri Mumhurbaşkanının gerginliklabilmesi için Meclis’te 367 Kenan Evren. runlu olduğunu belirten A. Yalçındağ. sa da bu makamın gereğicu’yla buluştuğunu anımni titizlikle yerine getirmelere neden olacağını açıkEvren, cumhurbaşkanının milletvekilinin hazır bulunsatan Baykal, “Bu buluşladı. Yalçındağ, Başbakan Recep si için azami dikkat harcaması geması gerektiği yönündeki görüşe ka halk tarafından seçilmesinden yana ma Erdoğan’ın MumTayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkan rekecektir. ” diye konuştu. Genel tılmadığını belirten Evren, “rejimin olduğunu yineledi. Programda, 12 cu’nun yenilir yutulur lığı’na aday olmayacağı öngörüsün seçimlerin sonbahara çekilmesinin endişesinin’’ Erdoğan’ın tavrına bağ Eylül askeri darbesi döneminin işgibi olmayan suçlamalaekonomi için yararlı olacağını ifade de bulundu. lendiği, “Zincirbozan’’ adlı filmlı olduğunu söyledi. rını içine sindirdiğini gösNTV’de katıldığı programda Cum eden Yalçındağ, seçim ekonomisine NTV’de canlı yayımlanan bir prog den 1 dakikalık bölüm seyrettirilen teriyor” dedi. hurbaşkanlığı seçimine ilişkin soru ilişkin işaretler bulunduğunu belirtti. rama Marmaris’teki evinden katıla Evren, askeri müdahale ile ABD Baykal, AKP’nin Türları yanıtlayan TÜSİAD Başkanı Yalçındağ, bu işaretleri şöyle sıraladı: rak gazeteci Can Dündar’ın soru arasında ilişki kurulmasına karşı kiye’de anayasanın özüYalçındağ, “Cumartesi günkü mi “Elektrik dağıtımı ve Halkbank larını yanıtlayan 7. Cumhurbaşka çıkarak “Külliyen yalan, vallahi nün değiştirilmesine yöting hassasiyetin ortaya konması özelleştirmesinin iptali, kamuda nı Kenan Evren, 14 Nisan’da Tan yalan billahi yalan’’ dedi. nelik bir talebi 80 yıllık açısından önemli. Toplumsal has çalışan 218 bin işçinin kadroya doğan’daki Cumhuriyet Mitingi’ne Evren, bölünme tehlikesi ve İran Cumhuriyet tarihinde ilk sasiyeti önemsemeden bir cum alınması, sağlık harcamalarında ek ilişkin soru üzerine, “Mitingi olum tipi rejim dışında askeri darbeler kez gündeme getirdiğini hurbaşkanı seçilirse, bu orta va harcama yapılması.’’ lu karşıladım. Katılımın yüksek döneminin kapandığını da kaydetti. söyledi. Baykal, cumhurbaşkanANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a “Bir insanın eline tarihte nadiren bir şeyi yapmayarak ülkesine en büyük hizmeti verme şansı geçer. Cesur davran, aday olma. Korktuğundan değil, memleketin hayrını düşündüğün için aday olmadığını tüm Türkiye’ye anlatmasına yardımcı olacağım, söz” diye seslendi. Baykal, grup toplantısının başında eski DSP Manisa Milletvekili, Hasan Gülay’ın partilerine katıldığını duyurdu. Baykal, cumhurbaşkanlığı seçim süreci ile ilgili değerlendirmeler yaparken “Şu ya da bu kişinin gelmesini değil, Türkiye’nin anayasal geleceğini konuşuyoruz, ona yönelik kaygılar, tehlike algılamaları ortada” dedi. TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın 14 Nisan Mitingi ve ‘Güzel Ruh’ Bir milyonluk bir katılımdan söz edilen bir miting, salt bir miting olarak değerlendirilemez. O artık bir toplumsal “olay”dır. Ne yazık ki, Türkiye solunun bir kesimi 14 Nisan mitingine, ya “önderliğinin” niteliğine, ya “milliyetçi karakterine”, ordu ile arasında var olduğuna inandıkları bağlantılara, vurgu yaparak, katılmayışlarının nedenlerini açıklarken, bu gerçeği gözden kaçırdılar. İzlerken, aklıma Hegel’in Aklın Fenomonolojisi adlı yapıtındaki “Güzel ruh” schöne Seele (Bölüm VI/C/c) kavramı geldi. ? Erdoğan’ın bir uzlaşma arayışına girmesinin zorunlu olduğunu belirten Deniz Baykal, Cumhurbaşkanlığı değil Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğinin söz konusu olduğunu belirtti. Erdoğan’a aday olma çağrısını tekrarlayan Baykal, TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın “dindar cumhurbaşkanı” vurgusuyla “bölücülük yaptığını” söyledi. ‘Güzel Ruh’ “Güzel ruh”, “ruhun”, benliğin (self) saf haliyle, kendini dışsallaştırarak gerçek bir varoluşa sahip olma gereksinimi arasındaki çelişkiye takılıp kalmış, gerçek bir varoluşa sahip olmayan haline ilişkindir. Durumun farkına varan “güzel ruh” yakınmalar ve yeis içinde, çılgınlık noktasında kendini ziyan eder. Bir tarafta, saf, kirlenmemiş, ama gerçek bir varoluştan yoksun benlik, diğer tarafta gerçek bir varoluşa sahip olabilmek için dışsallaşmak, saflığını kaybetmek, “kirlenme” gereği… Zizek’in kimi siyasi muhalefet unsurları için söylediği gibi, bunlar “Dünyanın, kendi yüce ideallerinin gerçekleşmesini engelleyen acımasız koşullarından (ya nesnel, ya da öznel koşullar hep yetersizdir E.Y) sürekli yakınırlar…” (For they know not what they do, Verso, 2002, sf. 70) Burada esas sorun, “güzel ruhun”, “saflığını” (siyasi tutarlılığını vb..) korumaya çalışırken edilgen kalması değildir. Sorun, bu edilgenliği yaratan etkinlik tarzıdır. Bu etkinlik ise, dünyayı, müdahale etmeyi olanaksız kılacak bir biçimde betimlemekle (söylemle) ilgilidir. Savaş, pratikte kaybedilmeden önce, simgeselde (söylemde) kaybedilir… “Bu yakınmalar yakınılan koşulların yeniden üretilmesine katkıda bulunur.” Napolyon “önce hele savaşa bir girelim ne olduğunu ondan sonra görürüz”, Marx, “sorun dünyayı değiştirmektir”, Lenin “teori gridir yaşam yeşildir” derken, aslında hep bu “güzel ruhlara” karşı konuşmuyorlar mıydı? İşin özü şu: Bir durumun “hakikatini”, içine girmeden, ondan etkilenmeden, pratiğimizle onu etkilemeden bilemeyiz. Pratiğin bizzat kendisi “durumu” değiştirir… Dünyayı değiştirmek onu, siyasi eyleme olanak verecek biçimde betimleyebilmekten geçer. Şimdi, mitinge dönelim: Bu “olay”, hangi “durumun” içinde gerçekleşti? E ‘Türkiye’nin mutabakatını bozacak’ ‘Olay’ ve ‘durumu’ Türkiye’de bir ekonomik krizin, dünya ekonomisiyle eklemlenme biçimlerinin işlevsizleşmesinin sonucu, “iktidar bloğunun” artık “yönetemez” hale gelmesiyle, ortaya çıkan 12 Eylül darbesini, böylece başlayan yeni süreci anımsayalım. Bu süreç içinde hem dünya ekonomisiyle eklemlenme biçimleri yeniden yapılandırıldı, hem de, iktidar bloku, diğer sınıf ve tabakaların desteğini yeniden kazanarak, postmodern/neoliberal bir söyleme, hızlı metalaşmanın psikopatolojisine dayanarak, hegemonyasını yeniden kurdu. AKP hükümetini bu hegemonya sürecinin son noktası, yeni bir krizin başlangıcı olarak görebiliriz. AKP hem “küreselleşmenin” krize girdiği, hem de bu krizin bir parçası olarak Türkiye’nin dünya ekonomisiyle eklemlenme biçimlerinin yeniden bozulmaya, hem de “blok” içinde bölüşüm sorunlarının yine öne çıkmaya (bunlara bir de Kuzey Irak’a bakarak “ekonomik olarak varız ama güvenliği sağlayamıyoruz” diyen sömürgecilik meraklılarının basıncı eklendi) başladığı bir dönemin ürünü. Şimdi, halk sınıflarının yaşam koşulları bozuluyor, orta sınıf (iktidar blokunun dayandığı “orta direk”) hızla aşınıyor. Bu sırada, küresel hegemonyacı gücün (blokun: ABDAB) kriz yönetme politikalarını, bölgedeki jeopolitik basınçları ülke içine taşıyan “iktidar blokunun” anlattığı hikâye (Küreselleşmecilik ulus devletin sonu ılımlı İslam) ile, geniş kitlelerin algıları, özlemleri ve korkuları arasında yeniden bir uçurum oluşuyor. 14 Nisan “olayı” bu dinamiklerin yarattığı “olay yerinde” gerçekleşti. Mitinge bakınca, emperyalizme, neoliberalizme karşı tepkilerde, yoksullaşma, sömürgeleşme korkusunu, bu korkudan kurtulma özlemlerini; ulusalcılığın öne çıkmasındaysa, sanıldığı gibi Kürt düşmanlığını değil, bir parçalanma sürecinin, yaratacağı kaosun (Yugoslavya, Irak…), laikliği (modern yaşamı, sivil hakları özellikle kadınlar!) kaybetmenin korkusu ama aynı anda, etnik, dini bölünmüşlükleri aşarak vatantaş olarak yaşama özlemi gizli. ‘Güzel ruhun’ başarısızlığı da burada. Sorun, onun sandığı gibi bu kitleyi “milliyetçilerin”, “eski darbecilerin” sokağa çıkarması değil. Çünkü, bu çapta bir kitleyi kimse sokağa çıkaramaz. Lenin ile Stalin arasında, 1917, TemmuzAğustos ayaklanmalarına ilişkin yorum farkını anımsayalım: Stalin “kostümlü prova” derken, Lenin vurguyu kitlenin öz inisiyatifine yapıyor, hiçbir parti, bu çapta bir sokağa çıkışı örgütleyemez diyordu… Sorun, “önderliği kitlenin yerine ikame ederek”, kitleyi küçümsemek de değil. Sorun bir “olay” statüsüne yükselen kitle eyleminin, parçası olmakla, onunla eylem içinde etkileşim, diyalog içine girmekle, “hakikatini paylaşmakla”, yapılması gereken bir değişiklik varsa, onu önerme olanaklarını kullanmamakla ilgiliydi. “Olayı” karşıdan edilgen bir biçimde seyretmek değil: İçinde “özne” olmaya çalışmak gerekiyordu… Geçmiş olsun! [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com E Y ‘Yurttaşlar Erdoğan’ı istemediğini ortaya koydu’ ‘Cumhurbaşkanlığı’na aday olmayacak’ Tel Aviv David Ben Gurion Havaalanı’na iner inmez bir anonsla karşılaştık. Sabah saat 10.00’du. “Biraz sonra İkinci Dünya Savaşı’nda öldürülen Yahudilerin anısına, soykırım kurbanları anısına saygı duruşunda bulunacağız.” Bu anonsun ardından sirenler çalmaya başladı. Hepimiz olduğumuz yerde saygı duruşuna geçtik. 16 Nisan İsrail’de “Soykırım Günü” olarak anılıyor. Bir grup gazeteci bir haftalık bir davetle geldiğimiz İsrail’de karşılaştığımız bu tablo, öyle görünüyor ki, hafta boyunca bizi takip edecek. Tel Aviv’deki ilk günümüzde İsrail toplumu üzerine ilk genel bilgileri Einat Wilf’ten aldık. Wilf, İsrail’in tanınmış devlet adamı İşçi Partisi lideri Başbakan Yardımcısı Şimon Peres’in eski danışmanıydı. Güzel gözleri ve zarif görünüşüyle Eniat Wilf, bize İsraillilerin ruh halini içtenlikle aktardı. ??? Rehberimiz Ofer Ashkenazi, Ankaralı bir Yahudi babanın oğlu olduğunu söyleyerek bizi karşıladı. Aile 1947 yılında İsrail’e geldiği için Ofer ‘Ne Olacak İsrail’in Geleceği?’ Türkçe bilmiyordu. Daha sonraki saatlerde çok güzel Türkçe konuşan İstanbullu, Edirneli, Anadolulu Yahudilerle karşılaşacaktık. Çoğunluğu Tel Aviv’de oturan Türkiyeli Yahudilerin 100 bin civarında olduğunu da öğrenecektik. Bir kısmıyla ortak dostlarımız olduğunu da saptayacaktık. ??? Şimon Peres’in eski danışmanı Einat Wilff, İsraillilerin ruh halini şöyle özetledi: “Yahudiler yaşadıkları bütün ülkelerde ‘anormal’ bir topluluk muamelesi gördüler. Avrupa’da önceleri onlara siz Fransızsınız, Almansınız denildi. Bu milletlerin parçası oldukları söylendi. Ancak onlar yaşadıkları ülkelerde hep yabancı sayıldılar, ‘anormal’ kabul edildiler. İşte bu nedenle Yahudiler, normal olabilmek için bir vatana sahip olmaları gerektiğine inandılar. Kendilerine bir ülke bulmaları gerekiyordu. 2000 yıldır konuştukları ve hiç unutmadıkları eski ülkelerine dönmeliydiler.” Wilf, burada İsrail’in diğer ülkelerden farklı oluştuğunu anlatırken şöyle bir tanımlama yaptı: “İsrail kafada yaratılmış bir ülkedir. Bu ülkeyi kurmakla doğru mu yaptık, yanlış mı, hâlâ aramızda tartışıyoruz. Bu ülkenin bir geleceği var mı, hâlâ emin değiliz. Çünkü bu ülke bir fikrin ürünüdür, bir toprağın değil. Bu ülke bu nedenle bütünüyle bir göçmen ülkesidir. Dünyada başka böyle bir ülke olduğunu da sanmıyorum.” ??? Gezimizin ilk gününde karşılaşıp konuştuğumuz İsraillilerin pek çoğunun karamsar bir ruh hali içinde bulunduğuna tanık olduk. “Ne olacak bu İsrail’in geleceği” kaygısı sanki üzerlerine bir karabasan gibi çökmüştü. Dışarıdan görünen İsrail ile içerideki İsrail, benim ilk algılamalarıma göre farklı bir resim veriyordu. Tel Aviv, İsrail devletinin ilk kuruluş bildirgesinin açıklandığı kentti. Otelden ilk çıkıp gittiğimiz yer, 5 Mayıs 1948 tarihinde David Ben Gurion ve arkadaşlarının bağımsızlık bildirisini okudukları müze bina oldu. Bu bina 1906 yılında Yahudilerin ilk yerleşim kararını aldıkları zemin üzerinde inşa edilmişti. “Bağımsızlık Müzesi” olan bu binanın girişinde iki büyük fotoğraf her şeyi anlatıyordu. Fotoğrafın birisi İsviçre’nin Basel kentinde 1897 yılında toplanan Yahudi Kongresi’nde çekilmişti. Burada, Theodor Herzl, “Yeni Eski Ülkenin” kurulmasına ilişkin ilk kararların alınmasının öncüsü olmuştu. İkinci fotoğrafsa müzenin bulunduğu kumsal mekânda tartışan bir grup insanı gösteriyordu. Bu insanlar Tel Aviv’deki ilk yerleşimi gerçekleştirmek için Osmanlı’dan yörenin kaymakamından satın aldıkları toprakları nasıl paylaşacaklarını tartışıyorlardı. Yıl 1906’ydı. ??? Ben Gurion’un 1948 yılında ba ğımsızlık bildirisini o mekânda kendi sesinden dinledik. Bu açıklamanın hemen ardından da savaş başlamıştı. Mısır uçakları Tel Aviv’i bombardıman etmişlerdi. Bize müzeyi gezdiren İsaac Dror da, Enita Wilf gibi İsrail’in geleceği konusunda karamsardı. Öfkeliydi. Wilf, “Ben dindar bir Yahudi değilim. Laikliğe inanırım” diyerek kendini tanımlamıştı. “İki ülke dışında bir çözüm yok. Tek ülke çözümsüzlükten başka bir şey ifade etmiyor” diyerek duygularını dile getirmişti. Dror ise 2000 yılındaki “İkinci İntifada”dan (Filistin ayaklanması) sonra Filistinli arkadaşı kalmadığını anlattı. Dror, ilginç bir nüfus yapısından da söz etti. “Filistinliler çoğalıyor, biz azalıyoruz. Bu nedenle sürekli göçmen davet ediyoruz. Ama bunun da bir sonu var. İnsanlar ülkelerini neden terk edip buraya gelsinler ki… Filistinliler gelecekte bizden daha fazla olacaklar.” ??? İsrail’in ve tabii ki Filistin’in geleceği üzerine ilginç gözlemlerimiz hafta boyunca sürecek… CUMHURBAŞKANLIĞI ADAYLIĞI Erdoğan MKYK’de nabız yoklayacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı adaylığı için partisinin bugünkü Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısında nabız yoklayacak. Erdoğan, hafta sonu Almanya ziyareti sırasında gazetecilere yaptığı açıklamada, partisinin MKYK toplantısındaki değerlendirmeyi dikkate alacağını belirterek “Oradan çıkacak karar benim için de çok önemli ve bağlayıcı karardır. MKYK ile birlikte karar vereceğiz’’ değerlendirmesinde bulunmuştu. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle