18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 NİSAN 2007 PAZAR 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra Ankara ANKARA Sevgili, O sıralarda kapalı olan Cluny metrosunun girişinde karşılaştım, yaşlı kadınla. Titreyen sağ elindeki mendille siliyordu göz yaşlarını. Belki, Paris komününde barikatların üstünde direnmiş bir ana babanın kızıydı, yetmişini aşmış, seksenine ya varmış ya da merdiven dayamıştı. Direniş saflarından, miting meydanlarından süzülüp gelmişti... İki slogan arasında öpüşmüştü genç kızlığında, iki tutuklama arası doğurmuştu belki ilk çocuğunu. Şimdi artık aşklar, sevgiler, kavgalar dövüşler acısıyla tatlısıyla anı olmuşlardı. Buruşuk yüzde yalnızca, gözlerdeki umut kalmıştı, canlı olarak. Kadın ince sesiyle büyük mutluluk içinde haykırdı: Bugünü gördüm ya artık ölebilirim! Sonra gençlerle kucaklaştı. Mevsimlerden bahar, yıllardan 1968’di, Paris’te umut filizleri ile kestane ağaçlarının aynı anda çiçeğe durdukları bir zaman dilimini, ırk, dil, din, milliyet, cinsiyet, yaş farkı gözetmeksizin hep birlikte yaşadığımız bir zaman dilimini yaşıyorduk. Hemen hemen kırk yıl sonra, aynı yaşlı kadını dün Ankara’da gördüm. Bu kez Türk’tü, kırk yıl önceki kadar yaşlı, kırk yıl öncesi kadar kararlı, kırk yıl önceki o an kadar mutluydu. Yürümesi için yardım ettiler ona, kaldırımın kıyısındaki bir sete oturttular. Kırk yıl önceki tümceyi bu kez Türkçe söyledi: Bugünü gördüm ya artık ölsem de gam yemem! ??? Dün Ankara’da, Anıtkabir’de, Tandoğan meydanında ve çevresindeki sokaklarda, coşup taştı yüz binler. Bu kez azınlıkta değildi gençler... Kadınlar, genç kızlar çoğunluktaydı. İki adımda bir, okurlarla dostlar karşılayor, merhabalaşıyor, tokalaşıyor, kucaklaşıyorduk coşkuyla... Alana tepeden bakmak üzere, Etap Altınel Oteli’nin girişine geldiğimde, Melih Cevdet Anday’ın İstanbul’dan kalkıp gelmiş eşi Suna Anday ile karşılaşıp kucaklaştım. Tandoğan’dan Anıtkabir’e doğru uzanan yan sokaklar, tenha olur sandık, yanılmışız. Anıtkabir’de adım atmak çok güç, mozoleye girmek ise mümkün değildi. Garip bir mitingti, Türkiye’nin dört bir yanından gelmiş insanlar, hepsi yurttaş olarak dostlarıyla, gruplarıyla, dernekleriyle gelmişler, ama bindirilmiş kıtalar değil. Bildiğimiz o inceden inceye hesaplanmış katı disiplinli mitingten çok, bir şenlik havası içinde dolaşıyor insanlar. Bir noktada, öğrencim Bülent’e rastlıyorum. Tekerlekli sandalyesi üstünde oturuyor. Kucaklaşıyoruz, Ben size geçen gün İstanbul’da okulda, yüz binler olacağız demedim mi? diyor. Yüz binlerin yüzünde gerginlik, öfke, kin yok. Yüz binlerin yüzünde sevgi, azim, güven kararlılık, coşku var. ??? Gençler Onuncu Yıl Marşını söylüyorlar: Çıktık açık alınla on yılda her savaştan / On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hiç görmediği kadar büyük tehditlerle karşı karşıya olduğu 84. yılında onu koruma azmini “Onuncu Yıl Marşı” ile dile getiriyor gençler. Keşke, anımsanacak bir 50.,75. yıl marşlarımız da olsaydı, belki o zaman dünkü mitinge de gerek kalmazdı. Dünkü miting için, sivil darbeci herifi naşerifler “darbeciler” etiketini uydurmuşlardı, kadınlı çocuklu, aydınlık yüzlü miting, bu yaftaya karşı en güzel sevecen sivil cevabın somutlaşmış şekliydi. Türkiye laik, demokratik hukuk devleti olan Cumhuriyet’e karşı büyük bir sivil darbe girişimini yaşıyor. Bunu engelleyecek en büyük güç ise sivil demokratik laik bilinçtir. Dün Ankara’da dalga dalga yükseldi, bu bilinç, Anıtkabir Tandoğan semalarına doğru... Oradan dalga dalga yayıldı yurdun dört bir yanına. Öyle görünüyor ki, Kenan Evren’in 27 yıl önce, Türkiye’nin üzerine serptiği ölü toprağı, silkinip atılmış. Tayyip Erdoğan ile kadrosunun bu olgudaki katkıları yabana atılacak türden değil. Teşekkürler Tayyip Bey! Dün, mitingin en çok tekrarlanan sloganı “Türkiye laiktir, laik kalacak” idi. Miting bölgesinden ayrılırken Kadriye ve Işık Kansu’ya dönüyor ve diyorum ki, Bugün yaşadıklarımızı gördükten sonra inandım ki, Türkiye laiktir, laik kalacak! Nokta dergisinin, Türkiye’nin kritik bir dönemden geçtiği günlerde, eski zamanları anımsatan biçimde basılması ne anlamlar taşıyabilir? Arama talebinin Ankara’dan Askeri Savcılık’tan geldiği anlaşılıyor. Askeri Savcılık’ın bu talebini eyleme dönüştüren ise İstanbul Savcılığı ve Terörle Mücadele Şubesi. Nokta dergisinde arkası arkasına çıkan askeri darbe girişimi, gazetecileri sınıflandıran “Andıç” ve son sayıda sözü edilen Genelkurmay Başkanlığı ile STK’ler arasındaki ilişkilerden söz eden haberlerden sonra, Askeri Savcılık bu iddialarla ilgili soruşturma açmak yerine bunları yayımlayan dergiyi baskı altına almayı tercih etti. ??? Türkiye, yasal olarak bakıldığı zaman bazı engellere rağmen basının bir ölçüde özgür olduğu bir ülke olarak kabul edilebilir. Son yıllarda yapılan olumlu yasal değişiklikler, haber ve yorumlarda ortaya çıkan zengin Nokta Dergisinin Basılmasının Anlamı… lik bu alanda epeyce mesafe alındığını ortaya koyuyor. Bütün bu olumlu tabloya rağmen, hepimizi korkutan, içimizi acıtan bir tablonun varlığını da gözden uzak tutmamalıyız. Hrant Dink’in öldürülmesi, bir gazetecinin düşünceleri yüzünden öldürülmesidir. Hrant Dink, yazdığı yazılar ve yaptığı konuşmalar nedeniyle ırkçı, milliyetçi kesimlerin hedefi olurken yargı kurumları da Hrant’ı benzer gerekçelerle yargılamış ve mahkum etmiştir. Basın özgürlüğü açısından en temel handikaplardan birisi son yıllarda giderek şiddetini artıran siyasi kamplaşma. Siyasi kamplaşma okuyucuları da fanatikleştiriyor ve yayın organlarını da militanlaşmaya zorluyor. Bu militanlaşma devletin kurumlarını da etkiliyor. Yargıyı da bu kamplaşmanın ne kadar çok etkilediğini uygulamalardan görebiliriz. Nokta dergisinin basılmasını da bu militanlaşma ve kamplaşma sürecinin içinde bir yere oturtabiliriz. Nokta dergisinin yayınları bugüne kadar tabu olarak kabul edilen ve üzerinde pek konuşulmak istenmeyen Genelkurmay içindeki bazı oluşumları hedef aldı. Bu yayınları Genelkurmay Başkanı “orduyu yıpratmak” olarak değerlendirdi. Aynı değerlendirmeyi bazı çevrelerin de paylaştığı bir gerçek. Nokta dergisinin basılması basın özgürlüğü açısından vahim bir durum. Çok uzun zamandan beri (radikal sosyalist gazeteler ve Kürt sorununu merkez alan yayın organları dışında) böylesine korkutucu bir baskınla yüz yüze gelmemiştik. Burada talep edenin Askeri Savcılık olması siyasi iradeyi masum hale getirmez. Yayınını sürdüren bir yayın organını basıp bilgisayarlarını denetime almak, mesleğini yapan gazetecileri bir odaya kapatıp üstlerini aramak, henüz yayımlanmamış habere ilişkin belge araması yapmak polisin işi midir? Böyle bir baskını gerçekleştiren polisler İçişleri Bakanlığı’na bağlı bir kurumun görevlileri değil midir? İçişleri Bakanlığı’nın bu baskınla ilgili bir sorumluluğu yok mudur? ??? Nokta dergisinin iddiaları ciddi iddialar… Bunları görmezden gelmek, bu iddiaların vehametini ortadan kaldırmaz. Nokta dergisini basıp susturmaya çalışmak da Türkiye’deki demokrasi ve özgürlükler konusundaki engellerin varlığını görmezden gelmemize yol açmaz. Nokta dergisindeki iddialar, yargı kurumlarını harekete geçirmesi gereken iddialar. Örneğin darbe girişimi, bu anayasal bir suç değil midir? Haber doğru olabilir, olmayabilir, ancak araştırılması gereken derecede vahimdir, yasadışıdır… Nokta dergisine yönelik baskını ciddiye almak zorundayız. Bu tablo, bütün gazetecileri ve yayın organlarını tehdit eden, korkutan bir tablodur. Yani demek isteniyor ki, bazı konuları ele alamazsınız. Ele alırsanız da geçmişte olduğu gibi tehlikelerle yüz yüze gelirsiniz. ??? Nokta dergisi baskını geçici olarak kabul edebileceğimiz, bir daha olmaz diyebileceğimiz bir durum mudur? Bunu böyle kabul edebilir miyiz? Haber kaynaklarına yönelik baskı ülkemizde son dönemde pek de öne çıkmıyordu. Hatta bu konuda Avrupa’daki katı uygulamalarla karşılaştırınca olumlu bir durumdan bile söz edebilirdik. Bu baskın olumlu sayılabilecek bir durumu da ortadan kaldırdı. asirmen?cumhuriyet.com.tr YILIN BAŞARILI GAZETECİLERİ Aykut Küçükkaya ödülünü aldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin (ÇGD) “Yılın Başarılı Gazetecileri” ödülleri törenle sahiplerine verildi. Gazetemiz çalışanlarından Aykut Küçükkaya, “Haber” dalında ödüle değer görüldü. ÇGD’nin “2006 Yılının Başarılı Gazetecileri” ödülleri sahiplerini buldu. Sheraton Oteli’nde gerçekleştirilen ödül törenine DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, DSP Genel Sekreteri Ahmet Tan, eski TBMM Başkanı Hikmet Çetin’in yanı sıra sendika temsilcileri ve çok sayıda davetli katıldı. Haber, incelemearaştırma, röportaj, fotoğraf, fıkramakale, TV haber, TV belgesel, TV program, radyo, yerel basın, kent haber, internet haber dallarında ödüllerin dağıtıldığı törende, “Özel Onur Ödülü” ise Küba lideri Fidel Castro’ya verildi. Gazetemiz Haber Merkezi çalışanlarından Aykut Küçükkaya ile gazetemiz yazarı Ümit Zileli’ye de ödülleri verildi. Küçükkaya, “İmam Maaşı Vakıflardan” başlıklı haberiyle “Haber” dalında, Ümit Zileli de “Sesli Gazete” adlı radyo programıyla ödüle değer görülmüştü. CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle