18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 NİSAN 2007 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Bir bahar daha geçiyor İstanbul’dan.. fark ettiniz ya da etmediniz, yaşadınız ya da yaşamadınız!.. 15 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Damdaki terlik!.. Beyoğlu’nda çıkan “Moniteur Oriental” gazetesine günün birinde yeni bir müdür gelir. Kısa zaman sonra gazetenin ön sayfasında çıkan şu haber kulaktan kulağa dolaşır tüm İstanbul’u: “Vapur boyunda ve cüssesinde, bilmem kaç yüz tonilatoluk bir balina, 31 Mart gecesi, havaya mağara yüksekliğinde sular fışkırta fışkırta, rıhtıma çarpmış. Bekçiler, ırgatlar korkudan bucak bucak kaçışmışlar…” Bu haber üzerine Yıldız Sarayı jurnal yağmuruna tutulur. Dönemin padişahı, “tahtın kurusun” diye anlaşılmasından korktuğu için “tahta kurusu” sözcüğünü yasaklayan II. Abdülhamit’tir! Gazete müdürü karakola çekilir ve Sermet Muhtar Alus’un deyişiyle “kuyruğu tava sapına çevrilir”. Sizin anlayacağınız muhteremi bir güzel döverler. Neden mi?.. Neden olacak; balina kuzey denizlerinde yaşayan bir canlıdır. Kim vardır oralarda? Rusya! Öyleyse bu haber Rusya’nın İstanbul’u işgal edeceğini ima ediyor, okurun kafasını karıştırıyor! Yaaa!.. Oysa, gazete müdürünün amacı sadece “1 Nisan” şakası yapmaktı! Ertesi günkü gazetede haberin şaka olduğu yazılınca, Osmanlı tokatını yiyen aynı gazeteci saray tarafından üçüncü dereceden mecidi nişanı ve 50 adet altınla ödüllendirilir. ‘Doğanın gülmesidir bahar’ İki Yetmez, Dört Kan! Başlığı görünce sapıttığımı falan sanmayın. 2007 Türkiyesi’nde konuşulan, tartışılan konulardan biri de bu! Birkaç gün önce Cumhuriyet’te Gürsu Kunt’un “Kuma tartışması” diye verdiği haber, kimi gazetelerde “İkinci evliliğe izin” başlığını taşıyordu. Haber özellikle kadın hakları, insan hakları, eşitlik izleme grupları arasındaki haberleşme ağlarında internet aracılığıyla hızla yayıldı ve yayılıyor. Olay özetle şöyle: Alanya’ya bağlı Çıplaklı Belediye Meclisi, gündem dışı öneriler arasında, “boşanmadan ikinci kez evlenmek isteyenlere yardımda bulunulmasına” karar veriyor. Öneri sahibi Anavatan Partili, 5 çocuk 7 torun sahibi bir meclis üyesi. 6 bin nüfuslu beldede, hanımları yaşlanan ya da hastalanan evli erkekler için bir kolaylık… Düşünsenize, genç olan eş, yaşlı eşe hizmet edecek, hastalanırsa bakacak… Verilen örnek de şöyle: “İlk karısı felç olursa, ikincisi ona su verir…” Bir gerekçe daha ileri sürülüyor: Adam evli. Karısından bir türlü çocuğu olmuyor; ee.. bu durumda ikinci evliliğe nasıl izin verilmez! Çıplaklı Belediye Meclisi üyelerinin, günümüzdeki çocuk sahibi olabilme yöntemlerinden falan hiç haberi olmasa gerek. Üstelik Başbakan bile, tek çocuğu olduğunu öğrendiği vatandaşa, “Bu kadarla kalmayın, yetmez!” dedi ya! Ha gayret, daha çok nefer, daha çok yandaş, yani daha çok, daha çok çocuk! Hastalandığında ya da yaşlandığında bir erkeğin karısına bakmasını da bu insanların aklı almayacağından, öneri, 3 Anavatan, 6 AKP’li üyenin oybirliğiyle kabul edilmiş! Haberlerin kiminde, AKP’li Belediye Başkanı Hasan Uysal’ın Çıplaklı Belediye Meclisi’nde böyle bir karar alınmadığı, bunun bir “şaka” olarak dillendirildiği açıklaması yer alıyordu; kimi haberde ise bu “şaka” faslı yer almıyordu… Şaka ya da maka (başka bir şey dememek için maka diyorum), Antalya Kadın Danışma ve Dayanışma Platformu savcılığa suç duyurusunda bulundu. Çünkü bu, laik Türkiye Cumhuriyeti yasalarına, anayasaya, Ceza Yasası’na, Medeni Yasa’ya, eşitlik ilkelerine, insan haklarına aykırıydı. Bunları bir yana bıraksak, “şaka” açıklaması bile, “şaka amaçlıydı” özrü bile, bir zihniyeti ortaya koyması bakımından size çarpıcı gelmiyor mu? Bundan daha aşağılayıcı bir özür olabilir mi? Anımsayacaksınız, Antalya İl Genel Meclisi de kısa bir süre önce AKP’lilerin oylarıyla, oyçokluğuyla, göreve başlarken edilen “laiklik ve anayasaya sadakat” yeminini kaldırmış, kıyafeti de serbest bırakmıştı. Acaba o da mı şakaydı?.. Türbana yol açınca, çarşafa niye izin verilmesin? Kafayı ya da bedeni saran giysinin değil, o kafanın içinin, içindeki zihniyetin önemli olduğunu nasıl anlatmalı? İkinci evliliğe yasal olarak izin verilince, niye, “Bir erkeğe 4 karı caizdir”e gitmeyelim? Elbet sorular çoğaltılabilir, ama günümüzde bunları sorgulamak bile “vatan hainliği’’ne, “demokrasi hainliği”ne uzanabiliyor… Şakalar gülmek içindir. Ama bunların “şaka” anlayışları da farklı! Hiç unutmadım; Çorum İl Müftüsü Dursun Kaplan bir zamanlar bir açıklama yapmıştı, “Gülmek günahtır” diye… “Gülmek, manen kalbi öldürür” diye… “Gülerek günah işleyenler, ağlayarak bunun cezasını çekecektir” diye… Artık gülemediğimize göre.. şakalara bile gülemediğimize göre müftü efendilerin yolunda hızla ilerliyoruz demektir… Hayır bunu demeye dilim varmıyor.. Varmıyor ama… eposta: [email protected] faks: 0 212 257 16 50 dürbünlerle gözlemleyen insanlarla karşılaşınca onları, yaşantıları boyunca zürafa, gergedan, fil göremeyen, İstanbul’da doğup büyüyen Afrikalıları anımsarım... Bahar günleri, Galata Köprüsü’ndeki oltaların sayısında artış görülür. Ama, köprü üstünde balık tutanların hiçbiri, ülkelerinde bir gazetecinin düşüncelerinden dolayı ilk kez, bir bahar günü, 6 Nisan 1909 tarihinde Galata Köprüsü’nde öldürüldüğünü bilmez; bu yüzden de kendi yaşamlarında birer yem olmaktan kurtulamazlar. İstanbul’da bir bahar yazısı yazmak, Serbesti gazetesinin başyazarı Hasan Fehmi Bey’i saygıyla anmak demektir. ‘Bahariye Adaları’ Ne gariptir ki, II. Abdülhamit’in tahttan indirilerek, Selanik’e sürgüne gönderildiği gün, 1909 yılının 27 Nisan’ıdır!.. Doğanın gülümsemesidir bahar. Bu yüzden “1 Kasım” ya da “1 Şubat” şakası yoktur. Kış mevsiminin pencere altlarına sıraladığı buz hançerler, pencere önlerine konulan saksılarda açan çiçeklere bırakır yerlerini. İstanbul’un iki yakası arasında mekik dokuyan vapurların güvertesindeki sıralarda da, gönlü çiçek açmış yolcular oturmaya başlar. Kışın kalın, koyu renkli kazakları, anıların unutulmaya karşı kullandığı kimyasal silahı olan naftaline sarılarak dolaba kaldırılır. Baharın gelişi evlerin damlarından anlaşılır. Bacaların kızgınlığı kışın yalnızlığını üstünden atmaya çalışan kedilere bırakır yerini. Miyavlamalardan uyuyamayan bir İstanbullu, terliğinin tekini dama fırlatır kızgınlıkla. Kedi, bir eş bulur kendine, yalnız kalan terlik olur… Yalnızca kediler mi? Tüm canlılar kendilerine bir eş bulurlar. Cansızlara özgüdür, baharda yalnız kalmak! Tıpkı, damda üşüyen terlik gibi… Patika yolların kıyısındaki çiçeklerden kolyeler yaparak çıkarlardı Çamlıca Tepesi’ne. Yılda yalnızca bir kez bir araya gelmelerine tahammül edilirdi. Saraydan alınan izinle şarkılarını söylerlerdi o gün, bir ağızdan… Ortak özellikleri söyledikleri şarkılar değildi yalnızca!.. Hepsinin de karaydı teni!.. Afrikalılardır onlar; köle tüccarla rı tarafından topraklarından koparılan, Çemberlitaş’taki Esir Han’da satılan Afrikalılar!.. İstanbul’da yaşayan Afrikalı köleler için bahar, yılda bir kez de olsa şarkılarını özgürce söyleyebilmeleri demekti. İstanbullu, “Arapların Düğünü” adını takmıştı Afrikalıların buluşmasına. Bir bahar günü, Çamlıca Tepesi’nde yapılan bu buluşma Çırpıcı Çayırı’na taşınır sonradan. Düşünürüm hep; neden İstanbul’da yaşayan Afrikalıların anısına bir heykel konulmuyor Çamlıca Tepesi’ne!?. Özgürlük şarkıları söylesek etrafında, ellerimizde bahar çiçekleri… Ben ki, bir bahar günü, Çamlıca Tepesi’nin eteklerinde gezinirken uçurtma uçuran çocuklar ya da özgürce uçan göçmen kuşları ellerindeki Az önce göçmen kuşlardan söz edince aklıma geldi: Bahar, İstanbul Boğazı’nın fokları için birer köpek kulübesi gibi kullandıkları yalıların kayıkhanelerini terk etme mevsimiydi!.. Yalıların gerçek sahipleri nisan ayıyla birlikte gelmeye başlayınca, foklar da Boğaz’dan ayrılır, İstanbullulardan uzak olan Tuzla kıyılarına göç ederlerdi. İstanbul’un iki yakasında, bahar günleri gidilen iki yer vardı ki, her ikisi de “Bahariye” adıyla anılır. İlki, Kadıköy’de bulunan Bahariye’dir. Günümüzde bir ağaç gölgesinin zor bulunduğu bu yerde, karanlık bir kuyu gibi “Bahariye Caddesi” uzanmaktadır. İkincisi ise Haliç’te, Eyüp iskelesinden Silahtarağa’ya kadar uzanan kıyı şerididir. Buradaki küçük adacıklar “Bahariye Adaları” olarak bilinir. Kadıköy’deki eski Bahariye’ye “kuyu gibi” demiştik. İşte, bu kuyunun suyu öbür yakada bulunan Bahariye’de çıkar karşımıza. Bir su ki, değil yüzmek, yanında bile duramazsınız!.. Diyeceğim o ki, güzel bir bahar günü, her iki Bahariye’den birine gitmek, kuyuya düşmekten farksızdır. Bir bahar daha geçiyor İstanbul’dan.. fark ettiniz ya da etmediniz, yaşadınız ya da yaşamadınız!.. Herkes için umut ve neşe kaynağı mıdır bahar? Hayır! En azından biri için öyle değildir. O’nun kim olduğunun yanıtı şu dizelerimde gizlidir: Havalar ısınmaya başlayınca bu aşk da biter ben ki bırakırken bir anlık gülümsediniz diye paltonuzun sıcaklığıyla avunan vestiyer MERKEZ / BAYBURT 1. İCRA DAİRESİ’NDEN GAYRİMENKUL KIYMET TAKDİRİ RAPORUNUN İLANEN TEBLİĞİNE İLİŞKİN MUHTIRADIR 2006/14 İ.Ş. Bayburt Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2004527 esas,2006671 karar sayılı ilamı ile üzerindeki ortaklığın satılarak giderilmesine karar verilmiş bulunan Bayburt merkez, Tuzcuzade (Esentepe) Mahallesi sınırları içinde ve Ahbun mevkiinde, ada 761, parsel 118’de kayıtlı arsa vasfında bulunan taşınmazın satılarak üzerindeki ortaklığın giderilmesi için, Mahallinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda satışa esas olmak üzere inşaat mühendisi bilirkişi Ali Başgül tarafından tanzim edilen 21.02.2007 tarihli raporunda 188 m2 miktarında olan taşınmaza 15.000,00 YTL değer takdir edilmiştir. Taşınmaz bu bedel üzerinden açık artırma yolu ile satışa sunulacaktır, dosyada davalı olarak görünen ve adresinin meçhul olduğu saptanan Fevzi oğlu Orhan Türk’e dava dilekçesi ile gerekçeli karar ilanen basın yolu ile tebliğ edildiği anlaşıldığından işbu muhtıranın basın yolu ile ilanen tebliğine karar verilmiştir. İlgilinin ve ilgililerin yapılan bu kıymet takdirine bir itirazları var ise ait olduğu mahkemede tebliği tarihinden itibaren 7 güne 15 gün ilavesi ile 22 gün içinde dava açmaları, dava açılmadığı ve itiraz edilmediği takirde yukarıda belirtilen kıymet takiri raporunun kesinleşeceği ve taşınmazın bu bedel üzerinden açık artırma ile satışa çıkarılacağı ve satılacağı, hiçbir kimsenin ileride hiçbir hak talep ve iddia edemeyeceklerine dair işbu muhtıra ilanen tebliğ olunur. 04.04.2007 Basın: 19369 BEYOĞLU 1. AİLE MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2006/541 Davacı Fikret Köse vekili tarafından, davalı Nurten Köse aleyhine açılan boşanma davasının verilen ara kararı uyarınca, Davalı Nurten Köse’nin tebligata elverişli adresi tüm aramalara rağmen tespit edilemediğinden tebligat yapılamamıştır. Davalının 17.05.2007 günü saat 10.00’da mahkememizde duruşmada hazır bulunması veya kendisini avukat ile temsil ettirmesi, bulunmadığı veya bir vekil tarafından temsil edilmediği takdirde duruşmanın yokluğunda devam edileceği hususu, dava dilekçesi tebliği yerine geçmek üzere ilan olunur. 29.03.2007 Basın: 19426 CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle