22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 MART 2007 PERŞEMBE 4 HABERLER CHP’li Berhan Şimşek, Erdoğan’a gönderdiği mektupta başlarına ‘AKP kuşu’ konan çocukları sıraladı DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN AKP Yargıyla Oynuyor Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu önceki gün yaptığı toplantıda, yine Yargıtay ve Danıştay’daki boş üyelikler için seçim yapamadı. Bilindiği gibi, şu anda Yargıtay’da 23, Danıştay’da ise 9 üyelik boş durumda. Yargıdaki iş yükü ise herkesin malumu. Bu eksikliğin sürmesi, yargının zaten ağır olan yükünü daha da ağırlaştırıyor. Ama seçim bir türlü yapılamıyor. Seçimin yapılamama nedeni, HSYK’nin Başkanı sıfatını taşıyan Adalet Bakanı Cemil Çiçek ile Adalet Bakanlığı Müsteşarı Fahri Kasırga’nın toplantıya katılmamaları. Bakan önceki günkü toplantıya yurtdışına gideceğini öne sürerek katılmadı. Onun yerine müsteşarı katılmış olsaydı, seçim yine yapılacak ve kadrolardaki açık doldurulacaktı. Adalet Bakanlığı yargının işlemesinin önündeki engelleri kaldırmak, doğru işleyişi sağlamakla yükümlü. Ama yargının içler acısı hali herkesin gözü önünde; yeni yapılan Bakırköy Adliye Sarayı’na taşınma işini tahsisat yokluğundan, savcılar ve yargıçlar kendileri yapmak zorunda kaldılar, hakeza tahsisat yokluğundan yerleşme öncesi temizlik için de para ayrılamadı ve bir utanç tablosu çıktı ortaya... ??? Devletin asli işlevi, vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlamak, adalet dağıtmak. Vatandaşın can ve mal güvenliğinin ne kadar sağlandığını, her gün gazete sayfalarındaki, televizyon ekranlarındaki haberlerden izliyorsunuz; yine haberlerden izliyorsunuzdur, tahsisat yokluğundan tebligatların bile yapılamadığını ve adalet mekanizmasının felce uğradığını. Pekâlâ bu durumda Adalet Bakanı ne yapıyor? Adalet Bakanı, geçen gün verdiği bir demeçte, hapishanelerin yine dolu olmasından yakınıyor, bu durumu toplumsal dokunun bozulmasına bağlıyordu. Herhalde toplumsal dokunun bozuk olmasından, Türkiye’de işbaşında bulunan iktidarın da sorumlu olması gerekir, değil mi? Peki Türkiye’de beş yıldır iktidarda olan kim, bizzat, bozulmadan yakınan Cemil Çiçek’in de Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü olduğu AKP değil mi? Türkiye son yıllarda garip bir ülke oldu. Psikolojide rol difüzyonu, rol şaşkınlığı denen duruma benzer bir olguyu yaşıyoruz. Bozuklukları düzeltmekle sorumlu olan iktidarlar, bozuklukları ilan etmek ve ondan yakınmakla yetiniyor, kendi düzeltmesi gereken hususları ise uyarı ve eleştiri görevini yüklenme durumunda olanlardan bekliyor. Tam bir şaşkınlık tablosu. ??? Adalet Bakanı bununla da yetinmiyor ve yargının işlemesini sağlamak üzere, boşlukların doldurulmasını da engelliyor. Çünkü boş bulunan üyeliklere seçim yapılması için Bakan’ın, Müsteşarı’nın seçimin yapılacağı toplantıya katılmaları zorunlu ama onlar bunu yapmıyorlar. Müsteşar Fahri Kasırga, lütfedip de bakanlığa 100 metre uzaklıkta seçim toplantısının yapılacağı toplantıya teşrif etmiyor. Kendi gelmediğine göre, yardımcısını gönderse, seçim yine yapılacak, ama göndermiyor. Bunun üzerine, HSYK bir açıklama yapıyor, bu tavrın yargı bağımsızlığına karşı bir duruş olduğunu belirtiyor. HSYK Başkanvekili Mahmut Acar, “kurul toplantılarına katılmanın müsteşarın hakkı değil, anayasal bir görevi olduğunu söylüyor, yüksek yargı faaliyetlerini engellemenin yargıya müdahale niteliği arz ettiğini” vurguluyor. HSYK dilerse toplantıda tutulan tutanağı Yargıtay Başkanlar Kurulu’na göndererek Fahri Kasırga hakkında soruşturma isteyebilecek. Adalet Bakanı ve Müsteşarı neden böyle yapıyorlar? Böyle yapıyorlar, çünkü şu aşamada, kendi istedikleri adayları seçtiremeyeceklerini düşünüyorlar ve seçimleri, kendileri açısından daha elverişli bir ortam oluşana kadar ertelemeye çalışıyorlar. Gördüğünüz gibi, yargı bağımsızlığını ortadan kaldırmak için, AKP yargıya savaş açmış durumda. Bugün durum böyle, Çankaya düştükten, Kasım 2007’de ya da daha erken bir tarihte yapılacak olan seçimlerde AKP bir kez daha iktidara geldikten sonra, daha neler olur neler, varın siz hesaplayın! Evet “Tehlikenin farkında mısınız?”... ‘Adaletsiz Kadrolaşma Partisi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a gönderdiği mektupta akraba kadrolaşması örneklerini sıralarken “Başlarına ‘AKP kuşu’ konan çocuklar var. Adaletsiz Kadrolaşma Partisi olarak akrabai taallukat hükümeti oldunuz” dedi. Şimşek, Başbakan Erdoğan’a “Şimdi cumhurbaşkanı olmak istiyorsunuz. Siz hizmet etmediğiniz cumhurun başkanı değil, kendi siyaset arkadaşlarınızın cumhurbaşkanı olabilirsiniz” diye seslendi. CHP’li Şimşek dün parlamentoda düzenlediği basın toplantısında Başbakan Erdoğan’a gönderdiği 9 sayfalık mektubu okudu. Bu mektubu “milyonlarca işsiz genç ve KPSS’ye giren 1 milyon 850 bin genç adına” yazdığını vurgulayan Şimşek, “Sizin iktidar olduğunuz dönemde, özellikle kaymakam adayları, müfettiş yardımcıları ve uzman yardımcısı ? Berhan Şimşek dün parlamentoda düzenlediği basın toplantısında Başbakan Erdoğan’a gönderdiği 9 sayfalık mektubu okudu. Bu mektubu “milyonlarca işsiz genç ve KPSS’ye giren 1 milyon 850 bin genç adına” yazdığını vurgulayan Şimşek, “Sizin iktidar olduğunuz dönemde, özellikle kaymakam adayları, müfettiş yardımcıları ve uzman yardımcısı adayları mülakatlarda büyük haksızlıklara uğradılar. Madalyonun diğer yüzünde ise başlarına ‘AKP kuşu’ konan çocuklar var” dedi. adayları mülakatlarda büyük haksızlıklara uğradılar. Madalyonun diğer yüzünde ise başlarına ‘AKP kuşu’ konan çocuklar var” dedi. Şimşek’in mektubunda sıraladığı akraba kadrolaşması ile ilgili örnekler şöyle: Esra Denli Şahin: TBMM Baştabipliği’nde radyoloji teknisyeni olarak çalışıyor. Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in gelini. Murat Kutan: TBMM’de müşavir, SP Genel Başkanı Recai Kutan’ın oğlu. Dilek Gören: Bir önceki dönem milletvekilliği yapan Ali Gören’in kızı, Meclis TV’de çalışıyor. Kemal Kaya Yıldırım: Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın yeğeni, TSE’de işe başladı. Muhammet Serhan Taşçı: AKP Ordu Milletvekili Hamit Taşçı’nın oğlu, TSE’de çalışıyor. Fatih Aydınalp: TSE’de KPSS’siz, sınavsız, torpille işe başlayanlardan biri, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Özel Kalem Müdürü Mustafa Aydınalp’in oğlu. Uğur Sipahi: Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun’un danışmanı Mustafa Sipahi’nin oğlu, TSE’de çalışıyor. Deniz Selçuk: Eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk’un kızı, TSE’de çalışıyor. Aziz Yılmaz: Atatürk, laiklik,Cumhuriyet karşıtı konuşmalarından tanıdığımız Şevki Yılmaz’ın kardeşi, 60 yaşında TSE’de işe başlatıldı. Ali Erdoğan: Yeğeniniz, korumanız olduğu söyleniyor. Ama kadrosu Başbakanlık’ta müşavir. Neval Fırat Çekiç: AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat’ın kızı, TOKİ’de çalışıyor. Ö. Faruk Karabayır: AKP Kars Milletvekili Zeki Karabayır’ın oğlu, TOKİ’de çalışıyor. Ruken Dilek: 21. dönem Diyarbakır Milletvekili Nurettin Dilek’in kızı, TOKİ’de çalışıyor. Hasan Kart: AKP Rize Milletvekili Abdülkadir Kart’ın kardeşi, TOKİ’de çalışıyor. Sabahattin Suçin: AKP Batman Milletvekili Mehmet Ali Suçin’in yeğini, TOKİ’de çalışıyor. Kerem Göktaş: AKP Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın oğlu, TOKİ’de çalışıyor. Hür Turan Baş: AKP İstanbul Milletvekili Mustafa Baş’ın kardeşi, Vakıfbank iştiraklerinden Taksim Otelcilik AŞ genel müdürü oldu. Şu anda o görevi yapmıyor. Sezai Şahin: Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in yeğeni, Vakıfbank iştiraklerinden Abant Otelleri’nde genel müdürlük yaptı, oradan İstanbul’a genel müdür olarak gitti. Ömer Erdoğan: Yeğeniniz, korumanız Ali Erdoğan’ın kardeşi, belediyede çalışıyor. AKP Ankete ‘türban’ rötuşu EMİNE KAPLAN ERDOĞAN’IN ADAYLIĞI Başbakan Erdoğan partisinin il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada bir radyo programında Abdullah Öcalan’a “Sayın” diye hitap ettiğini yalanlayamadı. “Ben sıfatlarla uğraşmam” diyen Erdoğan, “3 kırmızı çizgimiz var. Bunu söyleyen bir hareketin lideri terörist başıyla nasıl olur da aynı çizgiye düşebilir? Oralardan bir şey çıkaramazsınız” açıklamasını yaptı. Oğlu Burak Erdoğan’ın alnının teriyle çalıştığını anlatan Erdoğan, 2.5 milyon dolara banka kredisiyle alınan geminin 1617 yıllık eski bir koster olduğunu savundu. (Fotoğraf:AA) asirmen?cumhuriyet.com.tr ÖCALAN’A ‘SAYIN’ SAVUNMASI ANKARA AKP, 4 isimli ankete parti içinden ve örgütlerden gelen tepkiler üzerine eşleri türbanlı olan Başbakan yardımcıları Mehmet Ali Şahin ve Abdüllatif Şener’i de ekledi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan il başkanlarına, cumhurbaşkanı adayının kim olması gerektiği konusunda anket uygulandı. Parti yönetimi, daha önce il ve ilçe örgütlerine gönderilen ankette “Başbakan Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Bülent Arınç ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül dışında cumhurbaşkanı olarak kimi görmek istersiniz” sorusuna karşılık Beşir Atalay, Mehmet Aydın, Köksal Toptan ve Vecdi Gönül’ün seçenek olarak sunulmasına parti içinden tepkiler gelmesi üzerine aday sayısını 6’ya çıkardı. Bu isimlere eşleri türbanlı olan Şener ve Şahin de eklendi. İl başkanlarına, “Başbakan’ın cumhurbaşkanı olmasını ister misiniz?”, “Erdoğan Başbakan olarak kalırsa cumhurbaşkanı kim olmalı?” gibi sorular yöneltildi. Toplantının basına kapalı bölümünde konuşan Erdoğan, partiyi kurarken de anket yaptırdıklarını, bu anketlerden çıkan sonuca da uyduklarını kaydetti. Erdoğan’ın, “Millet ‘Çık’ derse çıkarım, ‘Çıkma’ derse çıkmam. Anketlere bakacağız ve kararımızı vakti geldiğinde açıklayacağız” dedi. Cindoruk’un önerisi ortalığı karıştırdı ? Erdoğan’a YSK kararıyla milletvekilliği yolu açıldığını belirten Cindoruk, “Ortada yargı kararı yok. YSK mahkeme değil, Yargıtay kararını ortadan kaldırmaz, itiraz edilirse, Erdoğan milletvekili seçilme yeterliliğini kaybeder” dedi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ise tüm iddiaları değerlendireceklerini bildirdi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın eski Türk Ceza Yasası’nın 312. maddesinden aldığı mahkumiyetin, cumhurbaşkanı seçilmesine engel olduğunu belirterek ana muhalefet partisi CHP’nin bu gerekçeyle Anayasa Mahkemesi’ne itiraz başvurusunda bulunabileceğini söyledi. Eski TBMM Başkanı Cindoruk’un açıklamaları siyaset kulislerini dalgalandırdı. Önceki gün NTV’de yaptığı açıklamaların ardından dün Cumhuriyet’in konuya ilişkin sorularını yanıtlayan Cindoruk, kendisinin bu konuda “görüş bildirme değil, bir durum tespiti yaptığını” söyledi. Cumhurbaşkanı olacak kişinin, milletvekili olma koşullarını taşıması gerektiğini anımsatan Cindoruk, Anayasa Mahkemesi’ne itiraz edilmesi durumunda Erdoğan’ın bu yeterliliğini kaybedeceğini savundu. Erdoğan’ın Siirt’te yaptığı konuşma nedeniyle TCK’nin eski 312. maddesinden mahkumiyetinin Yargıtay tarafından kesinleştirildiğini, sicilden çıkarılmasının, milletvekili seçilmesi önündeki engeli kaldıramayacağını kaydeden Cindoruk, şu görüşleri dile getirdi: “Erdoğan’a YSK kararıyla parlamentoya girme yolu açıldı. O kurul mahkeme değil. Eğer YSK kararına itiraz olmazsa, bugünkü şekliyle cumhurbaşkanı adayı olabilir. Ama bir itiraz olursa durum değişir. İtiraz da şu olacaktır: Yargıtay’ın Sayın Erdoğan hakkında kesinleşmiş kararı vardır, adli sicil varakası vardır. YSK, daha önce bu kararı geçersiz saydı. Başka mahkeme kararları da var, onları bir kenara bırakıyorum. Şimdi bu Yargıtay kararı duruyor. Bunun sicilden çıkarılması da hiçbirşeyi değiştirmez. Çünkü kesinleşmiş hüküm var. Cumhurbaşkanı olabilmek için milletvekili olma yeterliliği gerekiyor. Ama şimdi ana muhalefet partisi, Erdoğan aday olursa, Anayasa Mahkemesi’ne gidip, ‘Şimdi yeni bir durum doğdu, bu kişi milletvekili olma yeterliliğini taşımıyor, hakkında mahkumiyet kararı var’ deyip, mahkumiyet kararıyla itiraz ederse, o zaman Anayasa Mahkemesi bu yeterliliğe sahip olup olmadığını araştıracaktır. Anayasa Mahkemesi ne karar verir bilmiyorum ama, suç işlemiş ve mahkum olmuş bir kişi, hangi zamanda olursa olsun, milletvekili olma şartını taşımaz, dolayısıyla cumhurbaşkanı olamaz.” TBMM Başkanı’nın bu duruma itiraz edebileceğine dikkat çeken Cindoruk, o zaman da yine muhalefetin, Meclis tarafından yeni “içtüzük ihdas edildiği” gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne “işlemin iptali ve yürürlüğün durdurulması istemiyle” başvurabileceğini bildirdi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ise Cindoruk’un iddialarıyla ilgili soru üzerine, açıklamayı izlemediğini, ancak tüm iddiaları ciddiye alıp değerlendireceklerini bildirdi. Baykal, “Ben hiç kuşku duymuyorum. Artık ek gerekçeye ihtiyaç yoktur. Başbakan’ın cumhurbaşkanı seçilmemesi için yeterince gerekçe vardır” diye konuştu. ‘Sayın demedim’ diyemedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, bir radyo programında terör örgütü PKK’nin lideri Abdullah Öcalan’a “sayın” diye hitap ettiğini yalanlayamadı. Başbakan Erdoğan’ın partisinin il başkanları toplantısında yaptığı açıklamalar özetle şöyle: Öcalan’a ‘Sayın’ hitabı:Türkiye’de Tayyip Erdoğan, teröristbaşıyla bölücüyle hangi tür bir yaklaşım içinde olabileceğini benim sevgili milletim çok iyi biliyor. Ve buna yaklaşmak suretiyle buralardan bir şey kapabilir miyiz mantığıyla bu işe yaklaşanlar boşuna kıvranıyor, oralardan bir şey çıkmaz. Baykal müflis tüccar: İşte ana muhalefet liderini izliyorsunuz, müflis tüccar gibi hep eski defterleri karıştırır durur, bu lider de maalesef müflis tüccar. Siyaset hayatlarında tek başına bir kez iktidar yakalayamadılar, millet bir kez bunlara iktidar vermedi. Niye, güvenmiyor da onun için. Burak Erdoğan’ın gemisi: Bazıları da çıkmış çocuğumun şu anda kurduğu bir şirketle uğraşıyor. Bir şey bulamazsınız boşuna uğraşıyorsunuz. Alan belli satan belli. Benim oğlumun bir başka ortağıyla beraber iki ortaklı bir şirketi var, doğrudur. Aldıkları gemi 1617 yıllık ufak kosterdir. Fiyatı da 2.5 milyon dolar civarında bir gemi. 500 bin dolar peşinatla ve banka kredisiyle kısmen kendi sermayelerini ortaya koyarak aldıkları bir gemidir ve bundan sonra zaten gemi kendi kazancıyla bunun taksidini ödeyecek noktadadır. Benim kardeşimin, eniştemin şirketleri var. Ne yapacaklardı, oturup da bu ülkede geleni gideni mi seyreceklerdi veya daha öncekilerin yaptıkları gibi bir komisyonculuk şirketi açarak da oradan belli işleri yapanlara iş takibi mi yapacaklardı? Milletten talimat alırız: Demokrasi diyorlar ondan sonra sıkılmadan utanmadan, “Başbakan’a diyorlar bir yerlerden bir şeyler fısıldayacaklar”. O senin işin bizim işimiz değil, biz yüreğimizi koyduk bu işe. O sizin işiniz. Bizim nereden ne talimat alacağımız bellidir, o da millettir. Örtülü ödenek: Çok gizli damgası taşıyan bir evrakı önce Meclis’te bir milletvekili eline tutuşturmuş çıkıyor onu gösteriyor. Ben buradan savcılara suç duyurusunda bulunuyorum. Çok gizlilik damgasını taşıyan bir evrakı CHP nasıl eline geçirmiştir. Bunun cevabını versinler. Gül, Erdoğan’ın ses kayıtlarını hiçe saydı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Cumhuriyet’in ortaya çıkardığı ve çeşitli radyo, TV kanalları ile internette de yayımlanan ses kayıtlarına karşın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın terörist başı Abdullah Öcalan’a “Sayın” demediğini ileri sürdü. Dışişleri Bakanı Gül, günübirlik ziyaret için dün Makedonya’ya gitti. Havaalanında Gül’e, Erdoğan’ın Öcalan için kullandığı “Sayın” ifadesini soruldu. Ses kayıtlarına karşın haberleri yalanlamaya çalışan Gül, “Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken daha birçok şeye böyle başvuracaklardır. Abartılı, doğru olmayan birçok şeye hazırlıklıyız” dedi. Gül, internette bu konuyla ilgili bazı ses kayıtlarının bulunduğunun anımsatılması üzerine ise “Bunlar doğru değildir, farklı şekilde yansıtılmaktadır, maalesef bu süreci istismar için...” diye konuştu. Bilgilerin doğru olmadığını savunan Gül’ün, “Farklı şekilde yansıtılıyor, abartılıyor” ifadelerini kullanması ise dikkat çekti. Erdoğan’ın Avustralya SBS Radyosu’na verdiği demeçte kullandığı “Sayın Öcalan” ifadesi ilk kez Cumhuriyet tarafından gündeme getirilmiş, ardından da diğer basın kuruluşları tarafından kullanılmıştı. Serim’in örtülü kurtuluş öyküsü Örtülü ödeneğin başına getirilen Maksut Serim sahtecilikten, yanlış mahkeme, yanlış hüküm ve Vakıflar’ın kararı temyiz etmemesiyle affedildi İLHAN TAŞCI ANKARA AKP’nin örtülü ödeneğin başına getirdiği Maksut Serim’in, hakkındaki “sahtecilik” suçundan davanın yanlış mahkemede açılmasıyla başlayan hatalar zinciri ile kurtulduğu ortaya çıktı. Serim hakkındaki dava, ağır ceza yerine asliye ceza mahkemesinde açıldı. Mahkeme, Serim’e “resmi belgede sahtecilikten” ceza vermesi gerekirken “özel belgede” sahtecilikten ceza verdi. Vakıfbank Genel Müdürlüğü ve savcı da kararı sanık aleyhine temyiz etmeyince, Serim’e kurtuluş yolu açıldı. “Yanlışlar” yapılmamış olsaydı Serim, yaklaşık 10 aylık hapis cezasını çekmek için cezaevine konulabilecek ve cezası da hiçbir şe kilde ertelenmeyecekti. Tayyip Erdoğan’ın belediye başkanlığı döneminde “geleceğin başbakanını hazırlamak” için oluşturulan havuz hesabının bulunduğu Vakıfbank Valide Sultan Şubesi Müdürü olan ve AKP döneminde, örtülü ödeneğin başına getirilen Maksut Serim’in YÖK tarafından Vakıfbank Genel Müdürlüğü’ne gönderilen belgedeki sahteciliği nedeniyle açılan davadan “örtülü kurtuluşu” şöyle gelişti: Maksut Serim hakkında belgede sahtecilik yaptığı suçlamasıyla açılan davada 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nce görevsizlik kararı verilerek dosya 21. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Asliye Ceza, 14 Temmuz 1999 tarihinde Serim’i eski Türk Ceza Yasası’nın “özel bel gede sahtecilik” suçunu düzenleyen 356. maddesi uyarınca cezalandırdı. Maksut Serim’in başvurusu üzerine temyizi görüşen Yargıtay 6. Ceza Dairesi, özel belgede sahtecilik suçunun oluşup oluşmadığı konusunun takdirini mahkemeye bırakarak bozdu. Dosyayı karara bağlayan Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi, Maksut Serim’in sahte resmi belge düzenlemek suçundan 2 yıl ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verdi. Ancak, 21. Asliye Ceza Mahkemesi’nce özel belgede sahtecilik suçundan verilen 3 ay hapis cezasının sanık aleyhine müdahil Vakıfbank Genel Müdürlüğü ve savcılıkça temyiz edilmemesi nedeniyle Serim’in “kazanılmış hakkının doğduğuna” hükmetti. Mahkeme, kamuoyunda Rahşan affı olarak bilinen yasa uyarınca da Serim’in cezasını 5 yıl süreyle erteledi. Serim’in işlediği suçun yargı kararıyla resmi belgede sahtecilik olmasına karşın Vakıflar Bankası ve savcılığın karara itiraza etmemesi nedeniyle daha ağır ceza alacakken özel belgede sahtecilik suçundan ceza almış oldu. Serim hakkındaki dava doğru mahkemeye açılmış ve suç maddesi doğru belirlenmiş olsaydı 2 yıldan 8 yıla kadar ağır hapis cezasıyla karşı karşıya kalacaktı. Resmi belgede sahtecilik suçundan ceza verilmiş olsaydı hiçbir şekilde kamuda çalışamayacak, cezası paraya çevrilemeyecek ve afla da kurtulmayacaktı. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle