24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 MART 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Sanatçıları diğer sanatçılarla ve müzikseverlerle yakınlaştıran küçük konserler yaygınlaşıyor 15 GÜZELİN ARDINDA BERTAN ONARAN Ev konserinin sıcak ortamı mekânlar sundu. Aynı yıl 6. İstanbul Bach Günleri’nde, Musica Viva solistlerinin ağırlandığı konserler, Fazıl Say’ın Teşvikiye’deki evinde, Bike Gürsel’in Hisarüstü’ndeki evinde ve Büyükada’da Gülfem Göksel’e ait tarihi Kalvokoresis Köşkü’nde düzenlendi. Şimdi, önümüzdeki mayıs ayında, “Ich Liebe Amadeus” konserleri kapsamında ve eylül ayındaki “Bach Günleri”nde özel olarak “Ev Konserleri Festivali” düzenlemeyi planlıyor. eçen hafta, Ayazpaşa’daki bir dostumun düzenlediği ev konserinde sıcacık bir müzik ortamını paylaştık. Bir gece önce Boğaziçi Konserleri çerçevesinde ikipiyano olarak dinlediğimiz Emre Elivar ve Gökhan Aybulus’u bu kez tek tek izledik piyanonun tuşlarında. Çalışmalarını Almanya’da sürdüren Emre’nin bilgece yorumuna, yumuşacık tuşesine ve çalışmalarını Moskova’da sürdüren Gökhan’ın Rus ekolünden aktardığı derin tonuna bir kez daha tanık olduk. Ve gecenin sürprizi, ilk kez dinlediğimiz genç bir yetenekti: Orçun Orçunsel, kendi düzenlemesi olan Ravel’in La Vals’ini coşku ve yaratıcılıkla seslendirdi. Davetliler, müzikçiler ve seçkin müzikseverlerdi. Ev konserleri, sanatçılarla yakınlaşma olanağı yaratan, müzikseverlerin de birbiriyle tanışmasını sağlayan sıcacık ortamlar. Prof. Metin And’ın arşivine ait bir Ankara ev konseri fotoğrafını hiç unutamam: Cenap And’ın Kuğulu Park’taki evinde, Verda Erman, 810 yaşlarında, karpuz kollu kadife elbisesiyle piyano çalıyor. Çevresindekiler ise inanılmaz bir tablo çiziyor: Sol başta Cevat Memduh Altar, yanındaki gencecik delikanlı Metin And, ortada Danny Kaye, yanında Dizzy Gillespie ve onun da yanında ünlü bir Amerikalı eleştirmen. Acaba o küçücük Verda Erman böylesi ünlülerin arasında çaldığının far Batı’nın Kapkara Yüzü Biliyorsunuz, “en zor şey, gözünün önündekini görmek”, “çok daha zoru da gördüğünü korkmadan söyleyebilmek” bugün. Çok sevgili Rauf Denktaş başkanlığındaki Talât Paşa Komitesi, Doğu Perinçek ve inançlı arkadaşları, 2005 yılından beri, hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin varlık ve bağımsızlığının sömürgecilere bileğimizin hakkıyla onaylattırıldığı Lozan’da, aslında ABD’nin hepsine dayattığı “Türkler 1915’ten sonra ve Kurtuluş Savaşı boyunca Ermenileri kesmiş, kıymış, sürmüştür” yalanını suratlarına çarpıp aldıkları sözüm ona meclis kararlarını ayaklarının altına alıp çiğnemek üzere eylemde bulunuyorlardı. Bundan ötürü, tek kurban seçildi, Perinçek düzmece bir yargıdan sonra gülünçacıklı bir cezaya çarptırıldı; gerçi daha Yargıtay süreci var, ama maskeler düştü, bir türlü usunu başına toplayamayan, yüzyıllardır yetenekli çocuklarının oluşturdukları uygarlığa önce kendi canları için dört elle sarılmayı bilemeyen ağzı salyalı sömürücülerin kapkara yüzleri tabak gibi ortaya çıktı. Bırakın Türkleri, henüz çıldırmamış bir Amerikalı, Prof. Justin McCarthy bile (Hey gidi hey! Aynı soyadını taşıyan bir soysuz Amerika’daki, dolayısıyla bütün dünyadaki ilericilerin, devrimcilerin yıllarca başına bela olmuştu!), insanlığın bin bir emekle oluşturduğu hukuk kurallarını açıkça çiğneyerek kendisine “Peki, Türkler Ermenileri soykırımdan geçirmiştir demek, uluslararası bir yalan mıdır gerçekten” diye soran kukla yargıca “Soykırım demek yanlıştır” yanıtını veriyor. “Peki soykırımın tanımını biliyor musunuz?” “Elbette, birçok tanımını biliyorum. BM tanımını dayanak alırsanız, hiçbir savaş kırımsız olmaz! Dolayısıyla, savaş koşullarında ‘soykırım’dan söz edilemez!” Doğu Perinçek’se, Lozan’daki duruşmada, şu güzelim mavi gezegende evrensel koşulların izin verdiği sürece barış içinde, mutlu yaşamak istiyorlarsa başta azgın soyguncu talancı Batılılar, bütün insanlara gerçek bir hukuk, uygarlık dersi verdi. “Var olan yasaya göre suçsuzum. Çünkü soykırım iddiası, Ermeni olayında geçersizdir. Bana uygulanmak istenen hüküm Ermeni sorununda ölmüştür. Bu yasa Yahudi soykırımı için uygulanabilir, bu mahkemelerin bileceği iştir. Ama Ermeni sorununda uygulanamaz. Türkçemizde çok güzel bir söz vardır: Ölmüş eşeğin etinden sucuk yapılmaz! Bana uygulanmak istenen yasa maddesi, Ermeni soykırımı açısından ölmüştür. Artık bu ölüyü kaldırmak gereklidir. Yasanın hukuk açısından yürürlükte olması, uygulanabilir olduğunu göstermez. Yasalar da ölür, gömülürler. Yapılması gereken, kaçınılmaz olarak yapılacak olan budur. Suçun oluştuğunu saptamak üzere kastım araştırıldı. ‘Ermeni Soykırımı Uluslararası Bir Yalandır’ derken amacımın ne olduğunu söyleyeyim. Birinci gerekçe, gerçeğe bağlılık duygusudur. İkincisi, Türkiye’nin, Ortadoğu’nun, dünyanın geleceğiyle ilgilidir. Bu yalan, Ermeni sorunuyla ilgili olarak değil, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nde kullanılacaktır. Kuzey Irak’taki kukla devleti Türkiye, İran ve Suriye’ye doğru genişletme girişiminde bu yalanın kullanılacağı şimdiden bellidir. Bunda İsviçre’nin, Avrupa’nın bir çıkarı yoktur. İnsanlığın da, Ermeni kardeşlerimizin de bu siyasette bir çıkarı yoktur.” Savunmasından kısa bir bölümü alabildiğim Doğu Perinçek, ilk bakışta ulusal gibi gözüken bu insanlık davasına giderken, gerek yazılı basında, gerek televizyonlarda, bütün ulusa, siyasal ve toplumsal örgütlere açıkça seslendi: “Bu benim kişisel yargılanmam değildir, bütün insanlık değerleri, kavramları, gelenekleri yargılanmak isteniyor; gelin hep birlikte gidelim, bütün dünyaya hem ulusal birlik ve dayanışmamızı gösterelim, hem gerçek insan hak ve özgürlüklerinin yerleştirilmesine yardım edelim” dedi; ama bir avuç insanın dışında kimse katılmadı Türkiye’den; Avrupa’da çalışan, yaşayan Türklerse, gelen bir iletinin haklı olarak dile getirdiği gibi, “bir hazırlık maçına koşanların” onda, yüzde biri kadardı. Ne yapalım? Bugünkü eğitimöğütüm düzensizliğinde Küba gibi talihli ülkelerin dışında, büyük çoğunluk derin uykuda; o zaman iş kalıyor 80 yaşındaki yılmaz insanlıkhukuk savaşçısı Rauf Denktaş ve Doğu Perinçek gibi bir avuç gözü pek öncüye! İnsanlık adına hepsine sonsuz teşekkür! sbonaran@hotmail.com G kında mı? On dokuzuncu yüzyılda ev konserleri ayrı bir özellik taşır. Çünkü bir önceki çağın aristokratik malikânelerinde, sanatçıların yanı başında izlenen konserler yerlerini büyük konser salonlarına devretmişlerdir. Yorumcu, bu büyük salonlarda artık izleyicisinden uzaktır. Bu nedenle özel ev konserleri sanatçıyla dinleyicisini buluşturan küçük, ama yakın ortamlar yaratır. Bu konserlere mesenler, başka sanatçılar ve zamanın aydınları davet edilir. Sanatçının başka sanatçıyla tanışması, sanatseverin bir başka sanatseverle buluşması ve de en önemlisi mesenlerin genç sanatçılara destek olma kapılarını açması, bu ortamlarda sağlanır. AKAN ERDOĞAN’IN EV KONSERLERİ İstanbul’da da 1920’li yıllarda yapılan ev konserlerini Cemal Reşit Rey’in kitabını ya H zarken incelemiştim. Sonradan adı sınırları aşan nice genç sanatçı bu konserlerde tanıtılmıştı. 2004 yılında Hakan Erdoğan, Asmalımescit’teki Aydın Kandemir’in evinde yıllardan sonra bu geleneği canlandırıp bilet satarak bir ev konseri düzenlediğinde, günler öncesinden yerler tükenmişti. 2006’da Kayra Şarapları’yla birlikte düzenlediği “Ich Liebe Amadeus” günleri çerçevesinde ev konserlerini yineledi ve Beyoğlu’ndan Sultanahmet’e değişik NKARA’DA EV KONSERLERİ Ankara’da, geçen sonbahar Gülören Cangal’ın öncülüğünde kurulan Müziksevenler Derneği’nin başlıca amacı da ev konserleri düzenlemek. Şimdilik Ankara’nın çeşitli köşelerinde her ay bir konser yapıyorlar. İlk konser 14 Şubat akşamı GülörenDoğan Cangal’ın Oran’daki evinde yer almış. 21 Mart’ta piyanosuz bir evdeki konserin solistleri Bilkent’ten iki gitarist olacak. Nisandaki konserler Finlandiya Kültür Ataşesi’nin evinde yer alacak, Sibelius ve Saygun programı sunulacak. Ve yaz gelince bahçe konserleri planlanıyor. Bu kez nefesli çalgıların fanfarlarında, Erden Bilgen’in usta trompetçiliğinde düzenlenecek dinletiler var programlarda. Sonra da amaç bütün Türkiye geneline açılmak. Ankara’daki ev konserleri hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler internetten, muzikseven@gmail adresine başvurabilirler. Bu konserleri dinlemek için Müziksevenler Derneği’ne bağışta bulunmak gerekiyor. Bence Türkiye’de ne kadar konservatuvarı olan kent varsa bu konuda desteklenmeli. Kendi çevrelerinde yaşayan parlak gençlere kentin büyük evleri kapılarını açmalı. www.evinilyasoglu.com A Dünya Şiir Günü Bildirisi İnsanın en güçlü silahı şiir CEVAT ÇAPAN Şair arkadaşlarımızın önerisiyle, burada olduğu gibi, dünyanın birçok başka yerinde de dilin, özellikle de şiirin iletişim gücüne inananların kutlamaya hazırlandıkları bir bahar günü bugün. Kimileri parklarda, kimileri toplantı salonlarında, kimileri de sevdikleriyle kendi aralarında şiir okuyarak, şiir üstüne söyleşerek, şiir konusunda düşünerek kutlayacaklar bugünü. Şiirin insan acısını, sevincini, öf kesini ve akla gelmeyen daha nice duygularını nasıl dile getirdiğini yeniden hatırlayacaklar. Kimileri Boğazın iki yakasını donatan erguvanlara bakarak yapacak bunu, kimileri nerdeyse yanı başımızda patlayan bombaların eşliğinde, çığlıklar arasında, barut kokusu içinde. Bir yandan ezenleri, ezilenleri, öbür yandan geceleri, yıldızları, kokuları, tepeden tırnağa çiçek açmış ağaçlarıyla insanı deli eden bu dünyayı düşünerek katılacak bu kutlamaya. Şiirin yaşanan her şeyi beş duyumuzu canlan dırarak (görerek, işiterek, koklayarak, tadarak, dokunarak) algılamamızı sağlayan bir duyarlık kaynağı olduğunu, şiirin bize duygularımızla düşünmeyi, düşüncelerimizle duymayı öğrettiğini hatırlatacak bize Dünya Şiir Günü kutlamaları. Özgürlük ve dayanışma özlemi içinde, bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine yaşamaya bir çağrı olduğunu düşünecekler şiirin. Yalnızca Edirne’den Ardahan’a kadar değil, Çin’den Peru’ya kadar uzayan bir umutla. TYS ve PEN’den etkinlik Kültür Servisi Türkiye Yazarlar Sendikası ile PEN Yazarlar Derneği, 21 Mart Dünya Şiir Günü nedeniyle etkinlik düzenliyor. “Şiir Yollarda” adını taşıyan etkinlik çerçevesinde yarın 12.0013.00 saatleri arasında şairler, Haydarpaşa ve Sirkeci garlarında toplanıp Cevat Çapan’ın kaleme aldığı şiir bildirisini okuduktan sonra, Nâzım Hikmet’ten Yahya Kemal’e, Orhan Veli’den Cemal Süreya’ya 40 şiir ustasının şiirlerini dağıtacaklar. M uhsin Ertuğrul Sahnesi’nde yapılan toplantıda İstanbul Şehir Tiyatroları Yönetim Kurulu üyesi Orhan Alkaya bilgi verdi. ‘Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin yıkılmasını istemiyoruz’ Kültür Servisi Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin yıkılıp yerine tiyatro ve kongre merkezi yapılması konusunda dün Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde yapılan toplantıda İstanbul Şehir Tiyatroları Yönetim Kurulu üyesi Orhan Alkaya bilgi verdi. İstanbul Şehir Tiyatroları’nın asıl sorununun özerklik olduğunu belirten Alkaya, “Tiyatronun 1 Ocak 2006’da katma bütçeden çıkarılmasıyla olumsuzluklar başladı. Gerekli gördüğümüz ticari, mali ve sanatsal özerklik konusundaki girişimlerimiz Belediye Başkanı’ndan kabul gördüğü sırada da Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin yıkılıp yerine tiyatro binası ve kongre merkezi yapılması olayı çıktı. Önceki gün Kadir Topbaş’ın isteği üzerine projeyi yapan mimarla görüştük” dedi. Öncelikli isteklerinin Harbiye Muhsin Ertuğrul binasının bağımsız bir bina olarak kalması olduğuna değinen Alkaya, “5 Nisan’da ihaleye çıkacak projenin 1600 küsur metrekaresi Şehir Tiyatrosu, 1440 metrekaresi kongre merkezi olmak üzere yatay düzlemde ikiye bölünmüş. Kongre merkezi yapılmak istenen alan 9’da 17 bin metrekareye yakın. Yani Açıkhava Tiyatrosu’na kadar uzanacak bir yeraltı kompleksi. Yüzeyde ise tiyatro binası kongre merkezinden daha çok yer kaplayacak” diye konuştu. Binanın Şehir Tiyatroları’nın merkezi olma gereksinimini karşılayamadığını dile getiren Alkaya, “Topbaş Şehir Tiyatrosu’na bütün atölyelerin bir arada bulunacağı bir merkez bulacaklarını söylemiş. Bu olumlu. Ama bunun pratiğe dökülmesi gerekiyor. Yanan Tepebaşı Dram Tiyatrosu’nun yerine de yenisinin yapılacağı söylenmişti. Ama şu anda orada TRT binası var. Şehir Tiyatrosu’na şehrin merkezinde atölyeleri, stüdyoları, depoları ve prestij binası, deneme sahnesiyle birlikte bir kompleks istiyoruz. Harbiye binası gider ve bu kompleks de olmazsa, olmaz. Dolayısıyla adımlar atılmak zorunda. İhale 5 Nisan’da. Projeye itiraz süresi 26 Mart’ta doluyor. Öncelikle Mimarlar Odası itiraz edecek. Şehir Tiyatrosu’ndan da katılmalar başladı. Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin yıkılmasını kesinlikle istemediğimizi bir kez daha söylüyorum. Burası Muhsin Ertuğrul’un hayaliyle tiyatroya dönüştürüldüğü, yanan Tepebaşı Dram Tiyatrosu’nu sürdürdüğü için çok önemli. Kaldı ki biz bu sahnelerde, bu kulislerde büyüdük, yetiştik” dedi. Orhan Kurtuldu ise 26 Mart günü saat 11.30’da Atatürk Kültür Merkezi önünde bütün sanat dünyasının ve sivil toplum örgütlerinin AKM’nin yıkılmasına karşı bir araya geleceğini ve herkesin desteğini beklediklerini söyledi. K Â M İ L M A S A R A C I K Ü L T Ü R ? Ç İ Z İ K CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle