11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 ŞUBAT 2007 PAZARTESİ 4 HABERLER AKP hükümeti, seçimlerden önce konut finansmanına ilişkin tasarıyı TBMM’den çıkarma kararı aldı 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK İnşaat sektörüne doping ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP, geçen yıl TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen konut finansmanına ilişkin yasa tasarısını seçimlerden önce TBMM Genel Kurulu’ndan geçirme kararı aldı. Tasarı, bu hafta ya da en geç gelecek hafta genel kurul gündemine alınacak. Tasarıya göre, faiz oranı sabit belirlenmesi durumunda her iki tarafın rızası dışında değiştirilemeyecek. Değişken faizli kredi kullanımında piyasa koşullarına göre faiz yükselebilecek. Konut finansmanına ilişkin yasa tasarısı, TBMM Genel Kurulu gündemine getiriliyor. AKP hükümeti, tasarıyı yasalaştırarak seçimden önce inşaat sektörüne canlılık getirmeyi planlıyor. Tasarının TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmeleri bu hafta ya da Şiddet, Kurtulamadığımız İlkellik... “Düşüncelerimi söyleyemediğim için her gün ölmektense düşündüklerimi söyleyerek ölmeyi tercih ederim. İnsan bir kere ölür.” Prof. Emre Kongar’ın bu sözleri ekrandan yayılırken bin yıllar ötesinden düşünceleri için suçlanan, kimileri Sokrates gibi ölüme mahkum edilen düşünürlerin sesini duyar gibi oldum ve koltukta dondum kaldım. Ülkem buralara mı gelmişti? Ya da ülkem buralardan bir türlü çıkamıyor muydu? Sevgili usta İlhan Selçuk, “Düşünüyorum,Öyleyse Vurun” dememiş miydi? Bir kitabının adını böyle koyarken Descartes’ın ünlü “Düşünüyorum, öyleyse varım” (Cogito Ergo Sum) sözlerinin altını çizmiyor muydu? Düşünenleri, konuşanları yargılamaktan, vurmaktan, kırmaktan vazgeçecek, uygar bir düzeye ulaşamayacak mıydık? Devlet tarafından uygulanıp düşünen, konuşan insanlara yönelik şiddete şimdi de fanatik grupların insan yaşamına kasteden şiddeti mi ekleniyordu? ??? İster törelerin arkasına saklanan aile şiddeti olsun, ister din ya da milliyet, etnik köken kalkanı arkasında harekete geçsin, “şiddet”, toplumların ilkel güdülerinden kurtulamadığının açık bir göstergesi. “Senin gibi düşünmüyorum, ama düşüncelerini korkusuzca söyleyebilmen için yaşamımı ortaya koyarım” diyen cesur düşünür Voltaire miydi? Çok emin değilim, ama ona yakıştığına eminim. Mehmet Başaran dostumun “Kuşatılmış Yaşam” kitabını okurken de uğradığı soruşturmaları, yaşam karartmalarını nasıl göğüslediğini, hangi acılarla kutsal bildiği eğitim görevini yapma uğraşı verdiğini görüyoruz. Uygar toplumlar, bu evreleri arkasında bırakabilen toplumlardır. Bu şiddet dalgalarından bütün uygar toplumlar geçmişlerdir. Ortaçağ Avrupası, engizisyonların, aforozların, asılanların, diri diri yakılanların tarihini yaşamıştır. Çok uzağa gitmeyelim, bugün Avrupa Birliği’nin en güçlü ülkeleri olan Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya boğaz boğaza savaşmışlardır. Elbette, dünya savaşları ekonomik paylaşım savaşlarıdır. Gene ekonomik ele geçirme planları Amerika’yı Irak’a getirmiş, Ortadoğu’ya sokmuştur. Avrupa Birliği, bu korkunun ürünüdür. Peki ya bizim ülkemiz? Biz bu şiddet dalgasına nasıl sürükleniyoruz? Bunun temel yanıtı, eğitemeden, meslek sahibi yapamadan, çalışma şansı vermeden çoğalmayı marifet sanmamızdır. Eğitimden yoksun, sanatla tanışmamış, kendini geliştirme olanağı olmayan genç nüfusla övünmek kadar yanlış bir şey olamaz. Bu gençler, dünyada olup biten her şeyi internetle öğrenmekte, ama kendilerini hiçbir varlık gösteremeyen kişiler olarak algılamaktadırlar. ??? Güvensizlik, çaresizlik, umutsuzluk yaygınlaşmaktadır. Fark edilmeyen, özdeğer kazanamayan, varoluşuna bir anlam bulamayan insanlar bunu nasıl yapacaklarını bilememektedir. Oysa yaşamı yaşanır kılan şey, onda bir anlam bulabilmektir. Her gün daha da artan ekonomik eşitsizlik öfkeyi artırmaktadır. Çaresizlik, insanları şiddetin her türüne yöneltmektedir. Bu durumun çözümünü arayan çağdaş örgütlenmeler yerine şiddet grupları oluşması, elbette ilkel davranışların sürdüğünü anlatmaktadır. Bir an önce “şiddet kültürü”nü fark etmeliyiz. Karşı çıkmamız gereken en önemli olgu, bu “şiddet kültürü”dür. Okullardan statlara, sokaklardan hedef seçilen insanlara uzanan şiddet, toplumun karşılaştığı en büyük tehdittir. Kişilerin arkasındaki büyük tehdidi görmeliyiz. Yoksa hepimiz bu şiddetin bir parçası oluruz. “Şiddet toplumu” olduğumuz zamansa hiç kimse güvende olamaz. Bilmemiz gereken budur. email: [email protected] [email protected] www.erdalatabek.com ? Hükümetin genel kurula getirmeye çalıştığı konut finansmanına ilişkin yasa tasarısına göre, faiz oranı, sabit belirlenmesi durumunda her iki tarafın rızası dışında değiştirilemeyecek. Değişken faizli kredi kullanımında piyasa koşullarına göre faiz yükselebilecek. en geç gelecek hafta başlayacak. Tasarı, şu düzenlemeleri öngörüyor: Konut edinmeleri amacıyla tüketicilere kredi kullandırılacak. Sözleşmede faiz oranının sabit belirlenmesi durumunda tarafların rızası olmadan faiz oranları değiştirilmeyecek. Ancak değişken faizli kredi kullanımında piyasa koşullarına göre kredi faizi yükselebilecek. Bu amaçla kullanılacak referans faizler ve endeksleri, Merkez Bankası’nın tüketicilerin bilgilendirme yöntemlerine ilişkin esaslarına göre ilgili bakanlık tarafından belirlenecek. Borçlunun temerrüde düşmesi durumunda konut finansmanı kuruluşu borçluya 5 işgünü içinde bildirimde bulunmakla yükümlü olacak. Kredi kuruluşu, geri ödeme olmaması durumunda, birbirini izleyen en az iki ödemede temerrüde düşme halinde kullanılabilecek. Borçluya ve teminatlara başvurmadan, kefilden borcun ödenmesi istenmeyecek. Kredi tutarı, finansal kiralama sözleşmeleri için toplam kira bedeli, ipotek tesis edilen konuta ilişkin bilgiler, yıllık faiz oranı, değişken faiz ödemeli olan sözleşmelerde baz alınacak endeks gibi bilgiler yer alacak. Ayrıca, ödeme planı, istenecek teminatlar, temerrüde düşülmesi durumunda kredi sözleşmeleri için akdi faiz oranının yüzde 30 fazlasını geçmeyecek şekilde gecikme faizi ve varsa konuta ait sigorta bilgileri bulunacak. Tasarının yürürlüğe girmesinden önce kredi ve finansal kiralama sözleşmesi imzalayan tüketiciler, yasanın yayımlanmasından sonra 3 ay içinde konut finansmanı kuruluşuna başvurarak, sözleşmelerinin, bu yasa kapsamı dışında değerlendirilmesini isteyebilecek. Finansal kiralama şirketleri yasanın yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde, konut finansmanı faaliyetinde bulunamayacak. Sözleşmelerde kredi tutarı, finansal kiralama sözleşmeleri için toplam kira bedeli, ipotek tesis edilen konuta ilişkin bilgiler, yıllık faiz oranı, toplam borcun ana para, faiz ve diğer giderler itibarıyla dağılımı, değişken faiz ödemeli olan sözleşmelerde baz alınacak endeks gibi bilgiler yer alacak. Kiracı, finansal kiralama işlemlerinde, kiracılık sıfatını veya sözleşmeden doğan haklarını, kiralayandan yazılı izin alarak devredebilecek. Kendisine ait tapuya kayıtlı bir konutu bulunmayan ücretlilerin, konut almaları amacıyla, yapı kullanma izni alınmış konutlar üzerine ipotek tesis edilmek suretiyle kredi kullandırılmasından ve yine bu özellikteki konutların finansal kiralama yoluyla kiralanmasından kaynaklanan borçlarının 100 bin YTL ’ye kadar olan kısmına isabet eden faiz ödemeleri, gelir vergisi matrahından düşülebilecek. ARINÇ’TAN MESAJLAR: ÖZYÜREK: Cumhurbaşkanı AKP içinden biri olacak ? Bir televizyon kanalında soruları yanıtlayan Arınç, Cumhurbaşkanlığı adayının belirlenmesi konusunda üç kişinin karar vermesine önce kendisinin itiraz edeceğini söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Başkanı Bülent Arınç, “Cumhurbaşkanı seçimi için gerekli çoğunluğu elinde bulunduran AKP varken, hiçbir AKP’li milletvekili ‘dışardan birini seçelim’ diye düşünmez. İçerden olacak, milletvekili olacak ve AKP’den olacak” dedi. Arınç, adayın “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve kendisi tarafından belirleneceği” yorumlarıyla ilgili olarak da, “Bu totaliter bir sistem olur. ‘Troyka’ derler, şu derler, bu derler. Üçümüz değil, 354 milletvekili olan bir grup var. Partinin kurucuları var, il başkanları var... Yoksa, ‘bunlar bir tarafa, üç kişi karar verecek’ derseniz, onu önce ben reddederim” görüşünü dile getirdi. TBMM Başkanı Arınç, Kanal 7’de yayımlanan “Başkent Kulisi’’ programında gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı. Arınç, bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görev süresinin 16 Mayıs’ta biteceğini, bundan 1 ay önce yeni Cumhurbaşkanı seçme sürecinin başlayacağını bildirdi. Arınç, 16 Nisan’dan sonraki ilk 10 günde, adaylık başvurusuı ve aday tespiti yapılmış olması gerektiğini ifade etti. Arınç, bu tespit sürecinin 26 Nisan’da sona ereceğini ve adayların belirleneceğini aktardı. Arınç, 16 Mayıs’a kadar hangi turun hangi gün yapılacağını parti gruplarıyla konuşarak belirleyeceklerini bildirdi. Cumhurbaşkanı seçimi için yapılacak ilk iki turda 367, son iki turda 276 oya ihtiyaç bulunduğunu kaydeden Arınç, “Bu çoğunluğu tek başına elinde bulunduran böyle bir iktidar partisi var. Böyle bir iktidar partisi varken, 354 milletvekili varken, hiçbir AKP’li ‘dışardan birini seçelim’ diye düşünmez. İçerden olacak, milletvekili olacak ve AKP’den olacak. Ben şimdi onların içinde milletvekili olsaydım, öyle düşünürdüm. Onların da böyle düşüneceğine eminim” dedi. Arınç, “Sayın Başbakan, Sayın Gül ve siz, üçünüz bir araya gelip ‘adayımız şudur’ mu diyeceksiniz?’’ sorusuna ise şu karşılığı verdi: “Hayır, bu totaliter bir sistem olur. ‘Troyka’ derler, şu derler, bu derler... Biz, zaman zaman ailelerimizle, zaman zaman birlikte oturup konuşuruz. Oradan kademe kademe süzülerek partinin kararının oluşması lazım. Yoksa, ‘bunlar bir tarafa, üç kişi karar verecek’ derseniz, onu önce ben reddederim.” Türkiye kazanımlarını kaybeder ? CHP’li Özyürek, hükümetin belirleyeceği bir ismin cumhurbaşkanı olması halinde, bu kişinin sadece “AKP’nin cumhurbaşkanı” niteliği taşıyacağını savundu. MERSİN (Cumhuriyet) CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek, AKP hükümetinin belirleyeceği bir ismin cumhurbaşkanı olması halinde, bu kişinin Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm yurttaşlarının değil, sadece “AKP’nin cumhurbaşkanı” niteliği taşıyacağını savundu. Milletin birliği için tüm yurttaşların, “İşte bizim cumhurbaşkanımız” diyebileceği bir ismin Çankaya’ya çıkması gerektiğini vurgulayan Özyürek, “AKP iktidarı, Cumhurbaşkanlığına bir aday gösterdiğinde toplumda büyük bir tepki ve kaos oluşacak; Türkiye, 80 yıldır sürdürdüğü çağdaş ve laik kazanımlarını kaybedecektir” dedi. CHP Mersin İl Yönetimi’nin oluşturduğu heyet, yaklaşan genel seçimler öncesinde seçmenlerin nabzını yoklama, sorun ve taleplerini dinleme amaçlı köy ve belde ziyaretlerini sürdürüyor. Tarsus’a bağlı Yeşilkent beldesinde yapılan toplantıda konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek, “AKP iktidarı tek başına bir cumhurbaşkanı adayı seçerse ve o kişi cumhurbaşkanı olursa, o hepimizin cumhurbaşkanı olmaz. O sadece AKP’nin cumhurbaşkanı olur. Milletin birliği ve bütünlüğü için insanlarımızın, ‘İşte bizim cumhurbaşkanımız’ diyebileceği bir isim lazımdır. AKP aday gösterdiğinde, toplumda büyük bir tepki ve kaos oluşacaktır. Diğer siyasi parti ve halkın buna karşı tavır alması, gerek farklı eylemlerle ve gerekse de faks veya benzeri yollarla bu tepkisini dile getirmelidir. Aksi halde Türkiye, 80 yıldır sürdürdüğü çağdaş ve laik kazanımlarını kaybedecektir. Bu iktidara bir ders vermek gerekiyor” dedi. ÖDP’nin kurucu genel başkanı Ufuk Uras, tek aday olarak katıldığı kongrede, kullanılan 352 oyun 328’ini alarak yeniden partinin genel başkanlığına getirildi. (Fotoğraf:AA) Uras yeniden başkan ÖDP’de kongreye tek aday olarak giren Uras, ‘özgürlükçü bir sol seçeneği yaratma’ sloganıyla seçim kampanyasını başlattı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin (ÖDP) genel başkanlığına Ufuk Uras seçildi. Uras, kongreyle, ÖDP’nin “eşitlikçi ve özgürlükçü bir sol seçeneği yaratma” sloganıyla seçim kampanyasına başladığını söyledi. ÖDP’nin 5. olağan kongresi, dün Kocatepe Kültür ve Kongre Merkezi’nde yapıldı. Kongreye genel başkan olarak giren Hayri Kozanoğlu, yaptığı konuşmada, bu yılın, cumhurbaşkanı seçimi ve genel seçimler nedeniyle kritik bir yıl olduğunu söyledi. Ülkenin “12 Eylül rejiminin vesayetinden kurtulamadığını” kaydeden Kozanoğlu, “Yetkileri genişletilmiş, yasaları veto edebilen, üniversite rektörlerini, yüksek yargı yetkililerini atayan, halk tarafından seçilmemiş, halka karşı sorumlu olmayan cumhurbaşkanı, 12 Eylül rejiminin bir ürünüdür’’ diye konuştu. da, bu kongreyle, ÖDP’nin “eşitlikçi ve özgürlükçü bir sol seçeneği yaratma’’ sloganıyla seçim kampanyasına başladığını söyledi. “CHP’ye verilecek her oy CHPMHP koalisyonuna, Deniz Baykal’a verilecek her oy da Devlet Bahçeli’ye verilmiş olacak” diyen Uras, “AKP’ye karşı adres arayan herkesi siyasetin gökkuşağına yani ÖDP’ye davet ediyoruz” dedi. Partinin kurucu genel başkanı olan Ufuk Uras, tek aday olarak katıldığı kongrede, kullanılan 352 oyun 328’ini alarak yeniden partinin genel başkanlığına getirildi. AĞRI HALK EĞİTİM MERKEZİ Baykal’a eleştiri Kozanoğlu, “Ülkenin temel sorunu bir türlü 12 Eylül rejiminin vesayetinden kurtulamamak, geçmişle hesaplaşamamak ve demokratikleşememektir” dedi. Kurucu Genel Başkan Ufuk Uras CHP gayrimenkul davasını kazandı ANKARA (AA) CHP, Ağrı İl İdare Kurulu’nun 1951 yılında aldığı kararla Hazine’ye devredilen ve şu anda Ağrı Halk Eğitim Merkezi olarak kullanılan gayrimenkulün, yeniden partiye devredilmesi için açtığı davayı kazanarak gayrimenkulün tapusunu parti adına tescil ettirdi. Ağrı Asliye Hukuk Mahkemesi’nde, CHP avukatı Erbaşar Özsoy tarafından açılan davanın dilekçesinde, Ağrı’da eski Vali Konağı olan ve şimdi Halk Eğitim Merkezi olarak kullanılan gayrimenkulün, 1943’te parti tarafından 300 liraya satın alındığı hatırlatıldı. Söz konusu gayrimenkule, Ağrı İl İdare Kurulu’nun, 1951’de çıkarılan 5830 Sayılı Kanun uyarınca Hazine adına el koyduğu anımsatılan dilekçede, gayrimenkulün, bu kanun kapsamında bir taşınmaz olmadığı savunularak el koyma idari kararının kanuna aykırı ve taşınmazın Hazine adına kaydedilmesinin “hukuken yok’’ sayılacak bir işlem olduğu kaydedildi. Mahkeme, gayrimenkulün, Hazine adına olan tapusunun iptaline karar vererek söz konusu taşınmazın CHP adına tapuya kayıt ve tesciline karar verdi. Özsoy, “Demokrat Parti’nin iktidara geldiği ilk günlerde çıkardığı 8 Ağustos 1951 tarihli 5830 Sayılı Yasa ile partinin il, ilçe ve köy temsilciliklerindeki bütün malvarlığına el konulmuştu’’ dedi. Pilot olarak, Ağrı’daki taşınmazın yeniden CHP’ye devri için dava açtıklarını anlatan Özsoy, davanın kazanılmasının ardından başta Erzurum, Osmaniye ve Balıkesir olmak üzere değişik il ve ilçelerde bulunan ve toplam değeri yaklaşık 20 milyon YTL olan gayrımenkullerin partiye devri için dava açacaklarını söyledi. Solda güçbirliği temasları Başkentte bir araya gelen DSP lideri Zeki Sezer, Süleyman Çelebi, Celal Doğan ve Erol Tuncer, güçbirliği gereksinimini bir kez daha vurguladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) DSP merkezli bütünleşme arayışlarına hız verilirken; geçen hafta DSP Genel Başkanı Zeki Sezer , DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, eski Gaziantep Belediye Başkanı Celal Doğan ve Sosyaldemokrasi Derneği Genel Başkanı Erol Tuncer başkentte bir araya geldi. Görüşmede güçbirliği gereksinimi bir kez daha vurgulanırken DSP Genel Sekreteri Ahmet Tan, “Öncelikleri aynı olan partiler ön koalisyon yapmalı. Görüş teatisinde bulunuyoruz, herkes tehlikeyi görüp gerekeni yapmalı” diye konuştu. DİSK önderliğindeki 10 Aralık Hareketi’nin solda güçbirliği çağrısından sonra görüşme trafiği yoğunlaştı. DSP Genel Başkanı Zeki Sezer geçen hafta Süleyman Çelebi, Celal Doğan ve Erol Tuncer’le bir araya gelirken, bu toplantıya DSP tarafından Ahmet Tan ve Emrehan Halıcı’nın da katıldığı kaydedildi. Toplantıda güçbirliği gereksiniminin altının bir kez daha çizildiği, ancak bütünleşme formülü ve takvim konusunda henüz bir noktaya gelinmediği kaydedildi. DSP yönetiminin toplu katılımlar yerine tek tek katılımdan yana olduğu vurgulanırken, buna gerekçe olarak “DSP örgütleri toplu katılım istemiyor, özellikle daha önce istifa eden bazı isimlere tepki var” görüşünün gösterildiği öğrenildi. Bülent Ecevit’in sağlığı döneminde SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın ile yakın temaslarda bulunmasına karşın, şu anda DSP yönetiminin SHP’ye “mesafeli” olduğuna da dikkat çekildi. 10 Aralık Hareketi’nin ise “SHP bizim kırmızı çizgimiz” görüşünü savunduğu öğrenildi. Görüşmelerin süreceği, önümüzdeki günlerde formül ve takvim çalışmalarının hızlanacağı kaydedildi. DSP Genel Sekreteri Ahmet Tan, görüşmelerde “görüş teatisinde bulunulduğunu” söyledi. Tan, “Herkes tehlikeyi görüp bunların aşılması gerektiği konusunda aynı noktada” dedi. Güçbirliğinin “elzem” olduğunun altını çizen Ahmet Tan, “Temel konularda görüş birliği içinde olan, öncelikleri aynı olan partiler ön koalisyon yapmalı. Sosyal çatışmayı önleyecek adımlar atılmalı. Bunun mevzuat altyapısı yok. Ancak aşmanın yolları bulunur. Önemli olan, tehlikeyi görüp bunu aşma yolunda bir irade ortaya koyabilmek” görüşünü dile getirdi. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle