27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 ARALIK 2007 CUMARTESİ 4 HABERLER Bütçe görüşmeleri sırasında Sevigen, Erdoğan’ın malvarlığını sorguladı DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN İş Başa Düştü, Haydi Tandoğan’a! Yarın Ankara’da Tandoğan Meydanı’nda yine miting var. Bu kez o alanda toplanacak olanlar, artık elden gitmiş olan yargı bağımsızlığını savunmak için bir araya gelecekler. Bu yılın 14 Nisan’ında da, yüz binler yine aynı meydanda toplanmışlar ve haykırmışlardı: Türkiye laiktir, laik kalacak! Ben de, 15 Nisan 2007 tarihinde bu köşede çıkan yazımı, yüz binlerin gür sesine olan inancımla, aynı kanıyı paylaşarak şöyle bitiriyordum: Evet Türkiye laiktir, laik kalacak! Doğrusu şimdi bu denli kesin konuşarak yanılıp yanılmadığımı düşünüyorum. Sakın her şeyin bittiğini, tüm değerlerin yitirildiğini kabul ettiğimi sanmayın! Ama artık demokrasinin temel niteliklerini, rejimin kurumlarının dengesiyle korumanın çok güçleştiğini, hatta olanaksızlaştığını görmemiz gerek. Demokrasi, insanlık tarihinde bir açıdan yenidir. Ama zamanın hızının ivmesi ve yaşananların yoğunluğu göz önünde bulundurulursa, demokrasinin ömrü uzundur diyebiliriz. Unutmayalım ki, bütün insanlık tarihi boyunca edindiğimiz teknolojik gelişmenin, bilimsel ilerlemenin, bilginin, zenginliğin dörtte üçünden çoğu demokrasi döneminde olmuştur. ??? Bu açıdan demokrasinin uzun diyebileceğimiz yaşamı boyunca edinilen deneyimler ve bulunan çarelerle, rejimin rayından çıkmasına karşı önlem olarak, birbirinden bağımsız, ama birbirini denetleyen, devlet karşısında kâh bağımsız, kâh özerk kurumlar geliştirilmiştir. Sokak gösterileri de, demokratik tepki mekanizmalarından biridir. Kamuoyunun belirli bir kesiminin sesini, siyasi iktidara duyurmada kullandığı bir yöntemdir sokak gösterileri. Bunlar kimilerinin sandığının aksine antidemokratik değildir, demokrasinin kurumları arasında yer alırlar. Ama bir iktidar, toplumun önemli bir kesiminin (son seçim sonuçlarına bakıldığında, hâlâ çoğunluktadır bu kesim) taleplerine kulaklarını tıkarsa, ne olur? Bu sorunun yanıtına geçmeden önce, başka bir soruya yanıt arayalım: “Bir demokraside, iktidarın ‘halkın çoğunluğu istemiyor’ savıyla demokrasi ve özgürlüklerden ya da bunların temelini oluşturan hakların ve öğelerin bazılarından vazgeçmek hakkı var mıdır?” Bu soruya vereceğiniz yanıt sizin demokrasi anlayışınızın da ne olduğunu belirler. ??? Şimdi dönelim asıl soruya: “Evet siyasi iktidar toplumun önemli bir bölümünün isteklerine kulaklarını tıkar ve demokrasinin ilkelerine sırt çevirirse ne olacaktır?” “Ne yapalım elle gelen düğün bayram!” diyerek özgürlüklerin kaybı sineye mi çekilecektir? Tabii ki, hayır! Böyle bir durumda iş başa düşmüş demektir. Ama bilin ki, iş başa düşünce, durum da karışmış demektir. İşin başa düşmesi, demokrasinin kurumlarının dengesinin çalışmaması veya çalışmasının engellenmesi anlamını taşır. Bu durumda sokak gösterileri, demokrasi karşıtı bir nitelik mi kazanır? Hayır! Hayır, çünkü demokrasi zaten çiğnenmiş ve yok olmuştur, zaten o yüzden de iş başa düşmüştür. Yani iş başa düşünce durum iyice karışmıştır. Bugün Türkiye’de de durum budur. Bu, illa işin sonu silahlı darbeye varır demek midir? Hayır, demokrasiler kimi zaman sivil darbelerle de yıkılabilirler. Silahlı darbe gibi, sivil darbe karşısında da demokratlar için iş başa düşer. Şimdi bir kısım aklı evveller, bu söylediklerimizden hareketle, darbe çağrısı yaptığımızı sanmasınlar! Tam tersine! Bizler, demokrasiye karşı sivil darbenin önlenmesi çağrısını yapıyoruz ve artık işin başa düştüğünü de görüyoruz. Haydi Tandoğan’a! ‘Nasıl zengin oldu?’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel Kurulu’nda, bütçe görüşmeleri sırasında CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in “Allah aşkına şu Tayyip Erdoğan nasıl zengin oldu?” sözleri sert tartışmalara neden oldu. TBMM Genel Kurulu’nda dün Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Devlet Personel Başkanlığı, Yüksek Denetleme Kurulu, Tütün Piyasası Kurulu’nun bütçeleri görüşüldü. DTP’li Sırrı Sakık, Fatih Terim’in maaşını gündeme getirirken, Terim’in 1 ayda aldığı maaşı başbakan ve cumhurbaşkanının 1 yılda alamadığını söyledi. AKP’nin hep kendi çocukları ile yandaşlarını zengin ettiğini vurgulayan CHP’li Mehmet Sevigen, “Başbakan’ın oğlu, ? Mehmet Sevigen’in sözleri sert tartışmalara neden olurken AKP ve CHP milletvekilleri arasında itişkakış yaşandı. Maliye Bakanı’nın oğlu, Ulaştırma Bakanı’nın oğlu... Damatlar, yeğenler cirit atıyor. Saydığım bakanların oğlu Uludağ’a, Kartalkaya’ya, bizim çocuklarımız Cudi’ye, Gabar’a” diye konuştu. Sevigen, “Başbakan Erdoğan’ı çok iyi tanıyorum. O, RP il başkanıydı, ben DSP il başkanıydım. Kendisi muhasebecilik yapardı. Şimdi nasıl zengin oldu? Bir işadamı çıktı, ‘1 milyar doları var’ dedi. Tek cevap verebildi mi belediye başkanlığı döneminde? Bir tek çivi mi çaktı? Nasıl oldu? Bir anlat bana” diye konuşunca genel kurulda kavga çıktı. AKP’liler, TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu’nun, Sevigen’in diğer CHP’lilerin konuşma süresinden kullanması koşuluyla süresini uzatmasına da tepki gösterdiler. Sevigen’in üçüncü süre uzatımı için divana gitmesi üzerine AKP’li Mustafa Elitaş, başkanlık divanına giderek iddiaları yanıtlamak üzere söz istedi. Ancak Mumcu’nun tutanakları inceledikten sonra söz verip vermeyeceğine karar vereceğini belirtmesi üzerine AKP’liler tepki gösterdi. Mumcu, bunun üzerine oturuma ara verdi. Bu sırada AKP’li Altan Karapaşaoğlu ile CHP’li Şahin Mengü birbirlerinin üzerine yürüdü ve itik kakış yaşandı. Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu, oğlunun Ağrı’da askerlik yaptığını belirtirken “Eğer ölümse, ölüm sırası ilk önce siyasetçinindir” dedi. Fatih Terim’in maaşına Futbol Feredasyonu’nun karar verdiğini belirten Başesgioğlu, ulusal atlet Süreyya Ayhan’a sahip çıkılmasını isteyen Sevigen’e, Ayhan’a her zaman sahip çıkacaklarını söyleyerek yanıt verdi. DTP’li Hasip Kaplan, Başbakan Erdoğan’ın partisini Hasankeyf için yurtdışındaki kredileri önlemeye çalışmakla suçladığını anımsatarak “Evet kesmeye çalışıyoruz. Bu güzelim diyarları IMF ile bankalarla işbirlikçilik yaparak sular altında bırakmak en büyük kültür soykırımıdır” diye konuştu. Trabzon’da gazeteciler Atatürk Anıtı’na yürüdü. Gazetecilerin eylemleri sürüyor Yurt Haberleri Servisi Gazeteciler dün de çeşitli kentlerde yıpranma tazminatı haklarını ellerinden alan yasa tasarısını protesto etti. Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti (GGC) üyesi 60 kadar gazeteci, dün AKP Diyarbakır il binası önünde 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Taslak hakkında protesto gösterisi düzenledi. Urfa Yolu üzerinde toplanarak “Yıpranıyoruz” yazılı pankartla AKP binasına kadar yürüyen gazeteciler yaptıkları açıklama metnini hükümete iletmek üzere AKP’li yöneticilere vermek istedi. Ancak yöneticiler cuma namazında olduğundan gazeteciler muhatap bulamadılar. Trabzon’da da gazeteciler yakalarına siyah kurdele takarak Trabzon Gazeteciler Cemiyeti (TGC) önünden Atatürk Anıtı’na kadar alkışlarla yürüdüler. TGC Başkanı Ahmet Şefik Mollamehmetoğlu, “Bizler ayrıcalık istemiyoruz. Gerçek anlamda bir adalet ve eşitlik istiyoruz” diye konuştu. 120 milyon dolarlık yatırım Türkmenistan’ın en büyük santrallarından biri oldu Gül, Çalık’ın santralını açtı FIRAT KOZOK BELEDİYE MECLİSİ’NDEN GEÇTİ DAŞOĞUZ Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ahmet Çalık’ın şirketi Çalık Enerji tarafından inşa edilen ve 120 milyon dolara mal olan Daşoğuz Devlet Elektrik Santralı’nı Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbangulu Berdimuhammedov ile birlikte açtı. Gül, “Çalık Grubu’na sizler güvenip onlara bu işi verdiniz, hepinize tek tek teşekkür ediyorum” dedi. Tören nedeniyle, Türkmenlerin bile izinle girebildiği Daşoğuz kentinde tüm olanaklar seferber edildi. Soğuk havaya karşın, kentte yaşayanlar sabahın erken saatlerinden itibaren yol kenarlarına dizildi. Kalabalık yaklaşık 5 kilometrelik bir kortej oluşturdu. Gül, konuşmasında, açılış töreninin Türkmenistan’da bulunma heyecanlarını daha da arttırdığını söyledi. Konuşmasında, Türkmenistan’a beraberinde getirdiği Ahmet Çalık’ın şirketine değinen Gül, “Bu sant Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbangulu Berdimuhammedov açılışın ardından tarihi Köhne Urgenç kentine gitti. (Fotoğraf: AA) ralı başarıyla tamamlayıp bitirdikleri için emeği geçen herkese, tabii ki Çalık Grubu’na sizler güvenip onlara bu işi verdiniz, hepinize tek tek teşekkür ediyorum” dedi. Berdimuhammedov da, “Bu santralla, kentlerimize, köylerimize, köşe bucak elektrik gidecek. Bunun için 120 milyon dolarlık yatırım yapıldı” diye konuştu. 250 MW’lik toplam güç kapasiteli santral, Türkmenistan’ın en büyük elektrik santrallarından biri olacak. Öte yandan Ahmet Çalık gazetecilerin Sabah gazetesi ile atv ihalesine ilişkin sorularını yanıtsız bıraktı. Çalık, ihaleyle ilgili eleştirilerin anımsatılması üzerine “Bunları daha sonra konuşalım” demekle yetindi. Çalık’ın danışmanları da, başkanın bu konuda bir açıklama yapmayacağını söyledi. Çalık’ın önümüzdeki günlerde bir basın açıklaması yapması bekleniyor. İBB’den ‘özel dini eğitim alanına’ izin DENİZ TATARER Rafineri için lisans ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK), Ceyhan’da rafineri kurmak için başvuran ÇalıkIndian Oil Company ortaklığına rafineri lisansı vermeyi kararlaştırdı. Önceki gün toplanan EPDK, ÇalıkIOC’ye ait Doğu Akdeniz Petrokimya ve Rafineri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin rafineri lisans başvurusunu da görüştü. Kurul, şirkete 49 yıllığına rafinerici lisansı verilmesini kararlaştırdı. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Meclisi, planlarda konut alanında kalan arazinin “Özel Dini Eğitim, Sosyal Kültürel Tesis” alanına alınması yönündeki talebi, CHP Grubu’nun itirazlarına karşın oyçokluğuyla kabul etti. İBB Meclisi plan tadilatına eklediği “özel eğitim ve sosyal kültürel amaç dışında kullanılamaz” notuyla bir ilke imza atarak, özel dini eğitim alanı tahsis etti. Büyükçekmece’nin Mimarsinan Beldesi’ndeki 457 ada 5 parselde bulunan alan 1/5binlik Mimarsinan Nâzım İmar Planı’nda Yüksek Yoğunlukta Konut alanında bulunuyor ve mülkiyeti Erişler Gıda Sanayi ve Ticaret AŞ’nin sahibi Mustafa Eriş’e ait. İBB Meclisi’nin 30 Kasım Cuma günkü oturumunda görüşülen rapora göre, ilgili alanda kaba inşaatı bitmiş 5 katlı bina bulunuyor. İBB Meclisi CHP Kadıköy İlçe Meclis Üyesi Hüseyin Sağ, özel dini eğitim alanı gibi bir talebin hukuken söz konusu olmadığını belirterek, “Böyle bir talep ilk kez İBB Meclisi’ne geliyor. Bu talebin ilgili müdürlükten İBB Meclisi’ne gönderilmesi dahi çok garip. Böyle bir talep olamayacağı gibi, meclisin bunu görüşmemesi gerekirdi” diye konuştu. asirmen?cumhuriyet.com.tr Vakıflar Kanunu’nda Azınlık Vakıfları... Şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gündeminde olan Vakıflar Kanunu konusunda, azınlık vakıflarının temsilcileri, onların avukatları ve Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) birlikte bir ön çalışma yaptılar. Bu çalışmalarını da bir rapor olarak basınla paylaştılar. Ahmet Necdet Sezer’in Cumhurbaşkanlığı döneminde veto ettiği için yasalaşmayan Vakıflar Kanunu’nu bu haliyle hiç değiştirilmeden Meclis’e gelip kanunlaşırsa, birçok sakıncayı da beraberinde getirecek gibi görünüyor. Bu kanun tasarısında azınlık vakıflarının temsilcileri, en çok birinci maddenin ikinci bendindeki “mütekabiliyet” (karşılıklılık) hükmüne dikkat çekiyorlar. “Bu kanunun uygulanmasında milletlerarası mütekabiliyet ilkesi saklıdır.” Türkiye’de yaşayan gayrimüslimler ülkemizin yurttaşıdırlar. Onlar bu ülkede doğmuş, hepimiz gibi vergisini vermiş ve her türlü yurttaşlık sorumluluğunu yerine getirmiştir. Onların vakıflarını, mülkiyet haklarını “milletlerarası mütekabiliyet” hükmü içine sokmak, onlara farklı muamele etmek anlamına gelir. “Milletlerarası mütekabiliyet” bir ülkenin bir başka ülkede yaşayan yurttaşlarına yapılan muameleye, kendi ülkesinde karşılık vermek, yani onlara yapılan uygulamanın aynısını da o ülkenin yurttaşlarına yapmak demektir. Böyle şey olur mu, azınlıklar Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı değil mi? ??? Azınlık vakıflarının temsilcileri şunları söylüyorlar: “Temel hak ve hürriyetler söz konusu olduğunda, mütekabiliyet esası geçersizdir. Ayrıca, devletin vatandaşlarının bir bölümüne tanıdığı hak ve özgürlükleri, o vatandaşların dini kökeni nedeniyle mütekabiliyet esasına tabi tutması bir insan hakları ihlalidir ve ayrımcılıktır.” “Bu hüküm tasarıdan çıkarılmalıdır.” Tasarıda sakıncalı sayılan maddelerden birisi de Türk Medeni Kanunu’na atıf yapılmasıdır. Türk Medeni Kanunu’nun 101. maddesi 4. paragrafında “Belli bir ırk ya da cemaat mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulamaz” deniliyor. Bu hüküm gayrimüslim yurttaşlarımızın yeni vakıf kurmasını engelliyor. Bu kısıtlama Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesi ve anayasanın 33. maddesi altında güvenceye alınan örgütlenme özgürlüğünü ve gayrimüslim cemaatlere kendi kurumlarını kurma ve yönetme hakkı tanıyan Lozan Antlaşması’nın 40. maddesi ile bağdaşmamaktadır. “Gayrimüslim cemaatlerin yeni vakıf kurmalarını engelleyen Türk Medeni Kanunu’nun 101. maddesinin 4. paragrafı kaldırılmalıdır.” ??? Azınlık vakıflarının ve TESEV’in bu konuda hazırladığı raporun bir başka itirazı da tasarıdaki şu hükme: “Bu kanunun yürürlüğe girmesinden önce mazbut vakıflar arasına alınan vakıflarla, bu kanuna göre mazbut vakıflar arasına alınan vakıflara bir daha yönetici seçimi ve araması yapılamaz.” Bu hüküm yoluyla Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün (VGM) birçok azınlık vakfının mallarına el koyduğunu ve bundan sonra da koymaya devam edeceği belirtiliyor. Yürürlükten kaldırılan Vakıflar Kanunu’nun bir maddesine göre “kanunen ve fiilen hayri bir hizmeti kalmamış vakıfların” VGM tarafından yönetileceğini öngörürdü. Bu daha çok Osmanlı döneminden kalan ve yönetilemeyen sahipsiz vakıflar için çıkarılmış bir hüküm olmasına rağmen daha çok azınlık vakıflarının mallarına el koymak amacıyla kullanılmıştı. Bu hükmün şu şekilde değiştirilmesi isteniyor: “Vakfiyesi bulunmayan cemaat vakıflarının yöneticileri kendilerince seçilir. Vakfiyesi bulunan cemaat vakıfları vakfiyelerindeki şartlara uygun şekilde yönetilir.” ??? Vakıflar Kanunu tasarısındaki daha birçok hüküm azınlık vakıflarını, onların mülk edinme hakkını yok sayacak hükümler içeriyor. Özellikle 1936 Beyannamesi gerekçe gösterilerek bugüne kadar birçok taşınmaz mallarına el konulan azınlık vakıflarının temsilcileri, sorunlarının büyüyerek devam edeceğini ifade ediyorlar. Tabii bu noktada asıl sorun, Türkiye’nin demokratik bir ülke olarak bütün yurttaşlarına kanun önünde eşit davranıp davranmayacağı. Gayrimüslim azınlıkları “yabancı” gören, onların mal mülk sahibi olmasını “ülke bütünlüğüne karşı bir tehlike” olarak kabul eden anlayışın değişmesi gerekiyor. Gayrimüslimlere yönelik ayrımcı yurttaşlık pratiğinin en önemli örneklerinden birisi azınlık vakıflarının mallarına el konulmasıydı. Bir başka nokta ise bugüne kadar gayrimüslim ifadesi, Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler için kabul edilip uygulandı. Süryaniler, Keldaniler ise kapsam dışı bırakıldı. Yeni kanun hazırlanırken onların da bir şekilde dahil edilmesi, bir tarihsel haksızlığın sona ermesi anlamına da gelecektir. TESEV’in Agos gazetesinde tam metin yayımlanan araştırması bütün sakıncalı noktalara dikkat çekiyor. Henüz tasarı halindeki bu kanunun sakıncalarından arındırılarak demokratik bir hukuk devleti anlayışına uygun hale getirilmesi gerekiyor. Bu ülke hepimizin… Gül’den Hanuka kutlaması ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Musevi yurttaşların Hanuka bayramını kutladı. Mesaj yayımlayan Gül, şunları kaydetti: “Türk Musevi toplumunun, Osmanlı döneminden bu yana ülkemizin siyasi, ekonomik ve toplumsal yaşamına yaptığı takdire şayan katkı ve hizmetleri bu vesileyle bir kez daha vurguluyor, Hanuka bayramının Musevi vatandaşlarımıza ve tüm Musevilere esenlik ve mutluluk getirmesini diliyorum.” ‘Poyraz’a ilaçları verilmiyor’ ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan ile ilgili “Musa’nın Çocukları Tayyip ve Emine” adlı kitabın yazarı, 5 aydır tutuklu bulunan, kalp hastası Ergün Poyraz’a cezaevinde bir haftadır ilaçlarının verilmediği belirtildi. Poyraz’ın avukatı Hüseyin Buzoğlu, dün Poyraz’ı ziyaret ettiğini ve pazartesi gününden beri gerekçe bildirilmeksizin kalp hastası olan müvekkiline ilaçlarının verilmediğini söyledi. Poyraz halen Kocaeli F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor. Şahin’den Demirtaş’a mesaj ? Yurt Haberler Servisi Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, hakkında “askerlik yapmamak için sahte çürük raporu” aldığı iddiası bulunan ve çıktığı Avrupa ziyaretinden aralık ayı boyunca dönmeyeceğini açıklayan DTP Genel Başkanı Nurettin Demirtaş’ın Türkiye’ye dönmemesi halinde suçlamaları kabul etmiş olacağını söyledi. Kastamonu’da gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bakan Şahin, “Gelmeli, siyaset yaptığı ülkede hâkimlerin, savcıların yargının vereceği karara uymalı diye düşünüyorum’’ dedi. Yunan botları ihlal etti ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, Yunanistan’a ait bir sahil güvenlik botunun Kardak Kayalıkları bölgesinde Türk karasularını 10 dakika süreyle ihlal ettiğini bildirdi. Gerekli girişimlerde bulunulması amacıyla olay Dışişleri Bakanlığı’na iletildi. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle