19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 ARALIK 2007 PAZARTESİ 10 DIŞ BASIN dishab?cumhuriyet.com.tr Seçim sürecine giren Belgrad’da politikacılar, Kosova’nın bağımsızlığını kabullenmeyeceklerini vurguluyor DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Sırplar, Batı ile çatışmaya gidecek mi? YELENA ŞESTERNİNA ırbistan, Avrupa Birliği (AB) uğruna Kosova’dan fedakârlık yapmaya niyetli olmadığı gibi, Belgrad’da, Kosova’nın bağımsızlığını tanıyan ülkeler ile ikili ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesi söz konusu. Sırbistan Parlamentosu bu yönde bir kararı, Birleşmiş Milletler’deki (BM) Kosova görüşmelerinin fiilen başarısızlığa uğramasının hemen ardından, üyelerinin tamamına yakınının oylarıyla almış durumda. Gerçekten de, Kosova sorununun BM’nin gündeminden çıkartılmış olmamasına ve ocak ayında konunun Güvenlik Konseyi’nde yeniden ele alınacak olmasına rağmen, tarafların az da olsa ortak bir çizgiye gelmeleri şansı, giderek azalıyor. Artık Sırbistan, bu konuda kendi inisiyatifini ortaya koyuyor. Sırp Parlamentosu (Skupşçina) tarafından alınan kararda, Kosova’yı Sırbistan’dan ayırmaya çalışan ülkelere net mesajlar veriliyor. Birincisi, kabul edilen kararda, müzakerelerin başarısızlığa uğramasının Aziz Nicolas’nın Dönüşü... Fransa’nın ele avuca sığmayan, medya dahil hemen her yerde hazır ve nazır, Türkiye takıntılı Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin yabancı ülkelere art arda yaptığı ziyaretler, kendi ülkesinde olduğu gibi dünya basınında da manşetlerden inmiyor. Aralarında Türkiye’nin de yer alacağı varsayılan Büyük Akdeniz Ülkeleri Birliği düşü çerçevesinde, biraz da hem ziyaret hem ticaret amacıyla gittiği ülkeler arasında Fas, Cezayir, Libya ve Mısır var. Bu ülkelerle milyarlarca dolarlık iş anlaşmaları imzalandığından söz ediliyor. Ne var ki, bu konudaki söylemlerin gerçeği ne ölçüde yansıttığı bilinmiyor. Bilinen, Başkan Sarkozy’nin Libya dahil bu ülkelere, ihtimal kendi ülkesinde miyadları dolan ve üçüncü nesil nükleer santrallarla değiştirilmesi planlanan eski santrallarını da pazarlamak. Ancak ülkesinin şom ağızlı muhaliflerine bakılırsa, Başkan Sarkozy Magrib gezilerinde eski sömürgeciliğin kötülüklerinin gündeme gelmesinden öte umduğunu bulamamış, neredeyse eli boş dönmüştür. Yeni sevgilisi ile ‘önbalayı’ geçirdiği Mısır’ın firavunlar diyarı Luksor için, kuşkusuz aynı şeyi söylemek olanaksız. Parababası dostu Bollore’nin özel uçağıyla geldiği tarihle iç içe olan bu tatil beldesinde Başkan, yeni sevgilisi ile liseli gençler gibi el ele sokaklarda dolaşmış, tatilin tadını çıkarmıştır. Tek pürüz, Mısır’ın El Ezher ulemasının Başkan’ın geceyi henüz yasal eşi olmayan sevgilisiyle aynı otel odasında geçirmesinden hoşnut olmayışıdır. Ulema, anlaşılan özel hayatın Fransa’da kutsal sayıldığından, insanların orada özel hayatlarını istedikleri gibi yaşadıklarından habersiz. Ancak, bir alay fotoğrafçının, onlarca koruma ve yakının da yer aldığı tantanalı bir önbalayı, ne ölçüde ‘özel hayat’ sayılabilir sorusunu yanıtlamak kolay değil. Ama çok daha önemlisi, Başkan Nicolas Sarkozy’nin Luksor’a gelmeden önce Vatikan’da Papa 16. Benedict tarafından kabul edilmesi ve Papa’nın kendisini SaintJeande Latran Katedrali’nin onursal piskoposu payesiyle onurlandırmış olmasıdır. Bu açıdan yaklaşıldığında ne El Ezher ulemasının ne de Katolik ulemasının onursal da olsa yüksek rütbeli bir din adamının sevgilisiyle sokaklarda ele ele dolaşmasını, hele geceyi aynı otel odasında geçirmesini hoşgörüyle karşılaması beklenemez. Peki şu onursal piskoposluk da nereden çıktı derseniz, kısaca anlatalım. Sarkozy’ye piskoposluk payesi boşuna verilmedi. Bu, Fransa’da kimsenin dokunmayı aklına getirmediği Aydınlanmanın ve Cumhuriyetin temel taşı laikliği bizzat anayasanın 5. maddesine göre korumakla yükümlü Cumhurbaşkanı tarafından tartışmaya açılmasının ödülüdür. Başkan Sarkozy, hayranı olduğu W. Bush’a özenerek “Fransa’nın köklerinde Hıristiyanlığın bulunduğunu, laikliğin Fransayı Hıristiyan köklerinden koparamayacağını ileri sürmüş, laik dönem süresince din adamlarının çektiği acılardan söz etmiştir. Ne var ki dinin yeniden kamusal alana dönmesine yönelik bu girişim Fransa’da görülmemiş şiddette tepkilere yol açmakta gecikmemiştir. Çok sayıda politikacı, yazar, öğretim üyesi ve filozof bu tehlikeli girişime karşı çıkmışlardır.” Sosyalist Parti’nin birinci sekreteri François Hollande, Sarkozy’nin bu çıkışını ‘en sağcı dinci kesimin tekrarlayıp durduğu laikliğin kapalı ve sekter olması yanı sıra dinlerle savaşmak hatasına düştüğünü yineleyip duran dinci kesimin bir eski şarkısının tekrarı’ olarak nitelemiş, pozitif bir laikliğin zamanının geldiğini ileri sürmekle anayasa suçu işlediğini belirtmiştir. Devletle kilisenin ayrılığına ilişkin 9 Aralık 1905 tarihli yasanın temelini ise, Le Monde’un başyazısında belirttiği gibi ‘Aydınlanma döneminin felsefecilerinin düşünceleri ve 1789 Devrimi’nin İnsan Hakları Deklarasyonu’ oluşturmaktadır (21.12.07). Laisizm bu temel niteliğiyle özel alanda inanç özgürlüğünün, Cumhuriyetin ise değerlerini geliştirmesinin teminatıdır. Sarkozy’nin sözü geçen yaklaşımı, Avrupa Birliği’nin anayasa tasarısı görüşmelerinde eski kıtanın Hıristiyan köklerine atıf yapılmasının bütünüyle reddedilmesiyle AB için de geçersiz sayılmıştır. İlginç olan şu ki, Sarkozy’nin bu tür çıkışlarının dün başkanlık ve yasama seçimleri, bugün ise 2008’de yapılması beklenen belediye ve bölge seçimleri (kantonal) öncesine denk düşmesidir. Hesabı 2008 belediye ve bölge yönetimleri seçiminde ekonomide, dış politikada ve toplumsal sorunlarda sıfırı tüketmenin çaresizliğinde dinci kesimin oylarını sağlamaktır. Ne ki, eski Başkan Chirac’ın ‘Anıt Yasa’ olarak betimlediği laik yasanın dinin yeniden kamusal alana girmesinin önünü açacak biçimde değiştirilmesine gücünün yetmeyeceğinin ayırdındadır. Ama sadece sözünü etmiş olması, hele Papa’nın piskoposluk ödülünün de devreye girmesiyle dinci kesimi hoşnut etmeye yetip artmıştır. Sarkozy ve partisi, çaresizlik içinde tehlikeli bir alanda kumar oynamaktadır. Oylarını arttırmak için kilise ve dindar kesimin sırtını sıvazlamaya kalkışmıştır. Ancak bunun umulan sonucu getirmesi kuşkuludur. Ayrıca Cumhuriyetçi ve laik kesimin tepkilerinin de hesaba katıldığında Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma riski de cabası. ??? Yazımızı, laik dönemde kilise ve din adamlarının çektiği acılardan söz eden Sayın Başkan’a, Paris Siyasal Etütler Enstitüsü öğretim üyelerinden filozof ve yazar Henri Pena Ruiz’in kilisenin kamu erkine hâkim olduğu 1500 yıllık süredeki bazı iç açıcı uygulamalarını anımsatmasıyla bitirelim: ‘Yahudi düşmanlığı, kiliseye karşı gelmenin sapkınlık sayılıp en ağır şekliyle cezalandırıldığı engizisyon, odun ateşinde insan yakma, kilisenin icadıdır. Tıpkı kitapların yasaklanması, yakılması gibi. Giordano Bruno 1600 yılında meydanda yakılmıştır. Galilei, yerkürenin hareketi kuramını 1632’de idam tehdidi karşısında inkâr etmek zorunda bırakılmıştır. Paris’te Saint Barthelemy gecesinde 3500 Protestan yakılarak katledilmiştir. 1864’te Papa 16. Gregoire vicdan özgürlüğünü ve insan haklarını aforoz etmiştir. Ve bu 1500 yıllık eziyet bizatihi Katolik dininden değil, kilisenin mutlak hâkimiyetinden kaynaklanmıştır.’ (27 Aralık, L’Humanite gazetesindeki söyleşi). S S ırplar, AB üyeliği uğruna Kosova’yı feda etmelerinin söz konusu olmayacağını ortaya koydu. Bu konuyla ilgili ifadelerin karar metnine eklenmesi, parlamentodaki yoğun tartışmalardan sonra mümkün oldu. sorumluluğunun, Kosova Arnavutlarına ait olduğu belirtilmekte. Moskova’nın da tavrı bu yönde. Gerçekten de, Sırplar, müzakereler boyunca Kosova Arnavutlarına dünyadaki onlarca özerklik türünden örnekler sundu; fakat Priştina yönetimi, bağımsızlıktan başka hiçbir formülü kabul etmeye yanaşmadı. İkincisi, kararda, müzakerelerdeki başarısızlığın sorumluluğu, bir ölçüde, daha görüşmeler sürerken Kosova Arnavutlarına bağımsızlık umudunu aşılayan Batılı ülkelerin üzerine yıkılıyor. Üçüncüsü, Sırp parlamenterler, Kosova’nın Sırbistan’dan ayrılmasını tanıyacak olan ülkelerle ilişkilerin gözden geçirileceğini net olarak belirtiyorlar. Evet, Sırp politikacılar bundan önce de bu yönde pek çok açıklama yapmışlardı. Fakat bu sefer Kosova’nın bağımsızlığını tanıyacak olan ülkelerle ilişkilere son verilmesi (ya da en azından ilişkilerin düzeyinin düşürülmesi), çok daha gerçekçi görünüyor ve Sırbistan’da son zamanlarda egemen olan ruh hali de, bunun boş bir tehdit olmadığını gösteriyor. Dördüncüsü, Sırplar, AB üyeliği uğruna Kosova’yı feda etmelerinin söz konusu olmayacağını ortaya koydu. Bu konuyla ilgili ifadelerin karar metnine eklenmesi, parlamentodaki yoğun tartışmalardan sonra mümkün oldu. Sırbistan Başbakanı Voyislav Koştunitsa’ya göre, Kosova Sırbistan’a ait olmayacaksa, AB üyeliği düşünmenin gereği yok; hatta, AB üyelerinden biri bile Kosova’nın bağımsızlığını tanırsa, Sırbistan’ın üyelik görüşmelerine son vermesi gerekiyor. Devlet Başkanı Boris Tadiç ise, konuya bu kadar katı yaklaşmıyor. Alınması gereken tavır konusundaki tartışmalardan sonra nihayet, karar metnine, Sırbistan’ın imzalayacağı bütün uluslararası anlaşmalarda Sırbistan’ın toprak bütünlüğünün gözetilmesi hususu eklendi. Beşincisi, kararda, Kosova güvenliğinin BM’den AB’ye devredilmesine kesin şekilde karşı çıkılıyor. BM’de veto yetkisine sahip olan Rusya’nın tavrı da bu yönde. Oysa AB, Kosova’ya kendi polis gücünü gönderme kararını çoktan almış durumda. Bu şartlarda Brüksel’in Belgrad’la kendi imajını bozmadan nasıl bir uzlaşmaya varacağı henüz belli değil. Daha da önemlisi, karar metninde Sırbistan’ın tarafsızlık statüsü vurgulanarak, Sırbistan’ın NATO’ya üyeliğine net biçimde karşı çıkılıyor. Metinde, NATO üyeliği konusunda referandum yapılması gerektiği vurgulansa da, başlarına NATO’nun bombaları yağmış olan bir halkın böyle bir referandumda nasıl oy kullanacağını tahmin etmek hiç zor değil. Sırbistan’ı yönetenler, kendi niyetlerini ortaya koydular. Ancak şimdi sorulması gereken sorular şunlar: Bu karar metninde yazılanlar Kosova’nın bağımsızlığını ilan etmesi halinde uygulamaya konacak mı, yoksa bunlar boş birer tehdit olarak mı kalacak? Devlet Başkanı Tadiç, gerçekten bu ifadelerin arkasında durur mu, yoksa bu sert açıklamaları, yaklaşmakta olan devlet başkanlığı seçimleri öncesinde milliyetçi rakibine koltuğu kaptırmamak için mi yapıyor? Öte yandan, Batı, taraflardan biri ile iyi geçinmek uğruna, diğeri ile ilişkilerini feda etmeye ne kadar hazır? Ve tabii, Kosova sorununun dünyanın dört bir yanındaki yansımaları, bu sorunun başka ayrılıkçı hareketleri körüklemeye ne kadar hazır olduğu da, ayrı bir soru. Rusya Resmi Haber Ajansı Ria Novosti, 27 Aralık 2007, Rusya, Rusçadan Çeviren: Deniz Berktay Time dergisi, mart ayında görev süresi dolduktan sonra da ipleri elinde tutacak olan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i yılın adamı seçti. EUROLAT’ta neoliberalizme darbe Avrupa ve Latin Amerika Parlamentoları Asamblesi, su kaynaklarının özelleştirilmesine karşı çıktı A 1) Avrupa Birliği’ne üye devletlerin oluşturulmasını alkışladılar. Ayrıca vrupa ve Latin Amerika hükümet başkanlarınca Lizbon’da yerli halkların kendi kaderlerini parlamentolarından bazı imzalanan anlaşma, ekonomik ve belirleme hakkını, Banco Sur’un parlamenterler, EUROLAT sosyal neoliberal modeli benimseyerek (Güney Bankası) kuruluşunu ve (Avrupa ve Latin Amerika emeklilik yaşının ileri çekilmesine, parlamentoları) toplantısında bir bildiri ALBA’yı (Amerika Halkları için ücretlerin azalmasına, kamu Bolivarcı Alternatif) desteklediklerini yayımladılar. Parlamenterler, bildiride, hizmetlerinin özelleştirilmesine yol bildirdiler. Son olarak bildiride barış Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez’i ve önderlik ettiği demokratik savunuldu ve ABD’nin İran’a saldırma açacak ve işçi sınıfının tüm kazanımlarını tehlikeye sokacaktır. planları kınanarak işgal güçlerinin değişim sürecini desteklediklerini Sonuç olarak anlaşma, Avrupa’nın Irak’tan en kısa sürede çekilmesi belirttiler ve TELESUR’un (Güney güvenliğini ABD’nin güvenliğine istendi. Televizyonu Küba, Venezüella ve bağlamakta ve askeri harcamaların EUROLAT’ın son toplantısında Bolivya’nın ortaklaşa kurdukları TV artmasını ve Avrupa topraklarında yeni ekonomik, sosyal ve politik alanlarda kanalı) Kuzey Amerika, Avrupa ve ABD üsleri kurulmasını kabul üç ayrı önerge oylandı. Suyun Afrika halklarının da izleyebileceği, etmektedir. özelleştirilmesine karşı çıkan bir öneri kuzeyin egemenliğine karşı alternatif 2) Aynı neoliberal politikalar, bugün sosyalist ve yeşil parlamenterlerin bir medya olarak yaygınlaştırılmasını katılımıyla büyük bir çoğunlukla kabul Latin Amerika ve Karayipler’de, istediler. Bildiride ayrıca Kolombiya yoksulları gözeten, doğal zenginlikleri edildi. Devlet Başkanı Alvaro Uribe de kamu yararına açan, Kolombiyalı FARC ekonomiyi, iş, eğitim, sağlık, gerilalarının elinde bulunan konut gibi amaçlar rehineler konusunda UROLAT’ta parlamenterlerin büyük doğrultusunda adil bir ticareti arabuluculuk yapan Başkan çoğunluğu, Avrupalı liberallerin ve hedefleyerek kullanan ve Chavez’i son anda sağcı İspanyol Halk Partisi’nin muhalefetine bölgesel bütünleşmeyi reddederek olası bir çözümü rağmen su kaynaklarının kamu denetiminde sağlayan hükümetleri de engellediği için kınandı. engellemeye çalışıyor. Parlamenterler, Latin kalmasını destekledi. 3) Bolivya’da sosyal eşitlik, Amerika ve Karayipler’de etnik çoğulculuk ve hoşgörüye gelişen sosyal ilerlemeleri dayalı yeni bir anayasanın yapılmasını engelleyen neoliberal politikalara karşı Su kaynaklarının yönetiminin kamusal sağlayacak bir kurucu meclis yarara uygun biçimde oluşturulmasını çıkarak Avrupa Birliği’nden (AB) oluşumunu alkışlıyor, ülkeyi bölmeye isteyen çoğunluğa karşın İspanya’nın Küba ile karşılıklı eşit ilişkiler ve istikrarsızlaştırmaya çabalayan ırkçı sağcı Halk Partisi ve Avrupa kurulmasını ve Küba halkının ve şiddet yanlısı muhalif güçleri Parlamentosu’nun liberalleri kararı dışlanmasına son verilmesini istediler. kınıyoruz. Mayıs 2008’e erteletmek için Bildiride, yakında Lizbon’da 4)Venezüella Devlet Başkanı Hugo uğraştılarsa da başaramadılar. imzalanan AB Anayasası Chavez’in anayasa değişikliği Parlamenterlerin büyük çoğunluğu Anlaşması’nın tüm yurttaşların referandumundaki tutumunu, onayına sunulmadan kabul edilmesi de önergeyi destekleyerek suyun uluslararası sağın ve emperyalizmin özelleştirilmesinin, yaşamsal önemi ciddi bir demokratik eksiklik olarak tüm karşı propogandalarını yalanlayan olan su kaynaklarına halkın ulaşımını nitelendi. Parlamenterler, Latin bir demokrasi örneği olarak zorlaştıracağını belirttiler. Bu, her Amerika’daki demokratik süreçlerle değerlendiriyoruz. geçen gün Latin Amerika’dan biraz ilgili olarak, Bolivya’da yeni daha uzaklaşan Avrupa sağına sert bir anayasanın kurucu meclis tarafından İspanyolcadan çeviren: Engin Demiriz darbe oldu. hazırlamasının benimsenmesini, (Aporrea, Venezüella, 20 Aralık 2007) Bildiriden bazı maddeler şöyle: Ekvador’da kurucu meclisin E GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI KONYA 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN Dosya No: 20078846 Bir borçtan dolayı satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: Tapu kaydına göre Konya ili Karatay ilçesi Doğuş mahallesi, 3 cilt, 211 sayfa, 5417 ada, 59 parselde kayıtlı 1.158,83 m2 yüzölçümünde Zemin tipi: Kat İrtifakı Arsa Pay / Payda: 1/20 Ana Taş. Nitelik: ARSA, Blok/ Kat/Giriş.B.B.No:/ÜÇ/ Bağımsız BÖLÜM:15 Bağ. Böl. Nitelik: MESKEN olan gayrimenkul satılacaktır. Gayrimenkulün hali hazırdaki adresi Konya Karatay İlçesi, Doğuş Mahallesi, Küçükkumköprü caddesine cepheli No: 67’deki Saadet Apartmanı zemin kat+üçüncü normal katında bulunan, iç kapı numarası 7 olan yaklaşık güneykuzey cepheli dairedir. Dairenin antre, salon, üç oda, banyo, tuvalet, mutfak ve holden ibarettir. Dairenin brüt inşaat alanı yaklaşık 120,00 m2 dir. Net inşaat alanı 102,00 m2’dir. Elektrik ve su tesisatı mevcuttur. Isınma sistemi sobalıdır, satışa konu taşınmaz mevcut bina imar çapına uygundur. KDV % 1’dir. Muhammen Değeri: 65.000,00 YTL İŞBU SATIŞ İLANI İLGİLİLERİNİN ADRESLERİNE TEBLİĞE GÖNDERİLMİŞ OLUP TEBLİĞ EDİLEMEYENLERE DE İLANEN TEBLİĞ OLUNUR. Satış Şartları: 1 Satış 08.02.2008 CUMA günü 14.0014.10 saatleri arasında Konya Büyükşehir Belediyesi Mezat Salonunda açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen değerin % 60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak şartıyla 18.02.2008 PAZARTESİ aynı saate ve aynı yerde ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da bu miktar elde edilememişse gayrimenkul en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak üzere artırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok artırana ihale edilecektir. Şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin % 40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka, paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin % 20 si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lâzımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere süre verebilir. Tellaliye resmi, ihale pulu, alıcı adına tahakkuk edecek 1/2 tapu harcı ve masrafları ile KDV alıcıya aittir. Birikmiş emlak vergi borçları ile satıcı adına tahakkuk edecek tapu harçları satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lâzımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan Dairemizce kendilerinden tahsil edilcektir. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin yukarda yazılı dosya numarasıyla Müdürlüğümüze başvurmaları ile satış ilanının tebliğ edilemeyen alakadarlara tebliğ yerine kâim olacağı ilan olunur. Basın: 69790 ACI KAYBIMIZ Perihan Gürler’in kıymetli eşi; İlkin, Filiz, Özlem ve Ülkü’nün biricik babaları; Asaf ve Oğuz’un değerli kayınpederi; Bora, Ekin, Burcu, Evrim ve Okan’ın tonton dedeleri, ailemizin büyüğü. “Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü” 1947 mezunu; Köy ve Eğitim Dergisi’nin kurucusu, eğitimci GALİP GÜRLER’i 29/12/2007 tarihinde kaybettik. Acımız Sonsuz. Ücretsiz her cins köpek kedi www.yuvaariyorum.blogspot.com Öğrenci kimlik kartımı ve pasomu kaybettim. Hükümsüzdür. ERDAL ÇETİNDAĞ AİLESİ Nüfus cüzdanımı ve ehliyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. OKAN KOÇAK CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle