18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 ARALIK 2007 PAZAR 2 O kadar karışık, o kadar çizintili, karartmalı şu yazılar! Bir kez yazmak, bir daha dokunmamak kaçınılmazlığı!.. Hep söylerim, yazmak heykel yapmaya benzer... Alırsınız bir taşı, bir mermer parçasını yontarsınız, orasını burasını atarsınız, sonunda ortaya bir şey çıkar, güzel çirkin, bir görüntü... Onu da yeniden elden geçirirsiniz, kimi yerlerini düzeltir, kimi yerlerini yeniden onarırsınız... Ben, faksla gönderdiğim yazıları hemen yırtıp atarım. Ama gazetedekileri keser biriktiririm. Eskiden böyle miydim? Ama şimdilerde, bir yazıyı eli yüzü düzgün gazeteye gönderebilmek bir sorun! Çok üzüldüğüm bir çaresizlik!.. ??? Bilgisayarlı mektuplar alıyorum. Ne güzel, bir tek çizgi, bir tek yanlış, bir tek düzeltme yok! Gazetede hemen her masada kocaman bilgisayarlar var. Sen hâlâ kırk elli yıllık daktiloları kullanıyorsun! Öte yandan çağdaşlıktan, uygarlıktan söz ediyorsun! Çocuk yaşta avukat babamın yazı ma OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Dost Daktilolar!.. kinesiyle başladım? Sonra annem 1939’da Olympia’yı almıştı. Derken Erica, sonra da Baby Hermes.. En yenisi yirmi yıllık!.. ‘Yeni Osmanlılık’ Prof. Dr. Mahir AYDIN İstanbul Üniversitesi “Batılılar bir konuya tırnak iliştirdiler mi, onu koca bir delik yaparlar.” Tarihçi Cevdet Paşa böyle formüle eder, Osmanlı’nın çöküşünü. Bu deyiş aynı zamanda, Batı’nın başarı formülüdür: Kararlılık ve zaman. Günümüzde çarpık bir tarih anlayışı kol geziyor. Adı: Yeni Osmanlılık. Dışarıdan destek alan, Osmanlı’yı yaşıyor gösterip, Türkiye Cumhuriyeti’ni gereksiz ve yok sayan. Oysa bu yaklaşım, tam anlamıyla tarihe ihanet. Osmanlı’nın neyi varsa, özel üniversite ve belediyeler desteğinde. Konuyu, Brüksel’de AB toplantılarına katılan akademisyenlere sordum. 150 yıl önceki Cevdet Paşa’yı haklı buldular: “Kendileri yararına, bir virgül veya bir paragraf için saatlerce konuşup sonuna kadar direniyorlar.” Bugün birçok bilimsel etkinlik ve kitap yayımında, Batı desteğini görüyoruz. “Birilerine yaltaklanmayan” bir çalışmayı, yayımlamakta zorluk çekiyoruz. Her biri, Türkiye Cumhuriyeti karşıtlığından nemalanıyor. Bugün Osmanlı’yı savunanlar, dün onu yıkmak için “koalisyon gücü” oluşturmuştu. Tek örnek verelim: 1838 Gümrük Anlaşması. Önce ekonomiyi çökerttiler. Ardından 1854’te “zorla” dış borç verdiler. 20 yıl sonra da, Osmanlı maliyesini iflas ettirdiler. “Bu devlet borç almadan yaşayamaz” diyen Sadrazam Fuat Paşa, yanlış politikanın adını doğru koyuyordu. Bu virüsten kurtulmak tam 100 yılımızı aldı. Son dış borç taksitini, 1954’te ödedik. “Yeni Osmanlılık” yapanlara, ??? Bilmem bu eski makineler mi yazma etkinliğini arttırıyor? Kimi zaman ben mi, yoksa bu kırk elli yıllık araçlar mı yazıyor, bu yazıları diye şaştığım olur!.. Hele karmaşık düzeltmelerle, değiştirmelerle dopdolu “EVET/HAYIR”ların nasıl olup da gazete sayfasında belirli bir güzellikte çıktığını gördüğümde!.. ??? Cumhuriyet’in kadroları başarılı arkadaşlarla doludur. Ama ben, dizgi ve düzeltme bölümündeki arkadaşlardan, teşekkürle söz etmek istiyorum. Okurlarım da bilsinler, bu yazılarda bir güzellik, bir çekicilik varsa, bunu sevgili emekçi arkadaşlarıma borçlu olduğumu.. ??? Haydi şeridi eskimiş dost seni bekliyor, yıllardır nasıl beklediyse, öyle!.. şunu sormalı: Macaristan’dan Yemen’e, Gürcistan’dan Libya’ya; 10 milyon kilometre kare toprağı kim verir? O zaman bu “ucuz söylem” niye? Eski deyişle “hayali muhal” yani olmayacak düş. Öyleyse amaç; Türkiye Cumhuriyeti’ne düşmanlık ve Türk insanını kandırmak. Bugün petrol için Kürtleri kullanan ABD’nin, dün de Ermeniler için ayranı kabarmıştı. Temsilciler Meclisi’ne Massacusset temsilcisi Morris, 31 Ocak 1896 tarih ve H.R.5277 sayılı bir yasa tasarısı sunar: 1) Bir hastalık gibi görünen Osmanlı Devleti yeniden yapılansın. 2) Bir uluslararası Hıristiyan kurul oluşturulsun. 3) Bu kurulun seçeceği bir Hıristiyan başkan Osmanlı Devleti’ni yönetsin. 4) Osmanlı topraklarında eyalet sistemine geçilsin. 5) Bu yeni yapılanmanın adı: Türkiye Birleşik Devletleri olsun. ? Arkası 8. Sayfada PENCERE Halide Edip Bugünü mü Görmüştü?.. Halide Edip, adı edebiyat tarihimize yazılmış bir romancımızdır... Milli Kurtuluş Savaşı’nın ilk döneminde “Amerikan mandası”na yandaştı... Sonradan Kurtuluş Savaşı’na katılmıştır. Bu ünlü ve değerli edebiyatçımız Mustafa Kemal Paşa’ya yazdığı 10 Ağustos 1919 tarihli mektubunda neler öneriyordu... Mektubun günümüze ışık tutacak kimi satırlarına göz atmakta yarar var... ? Halide Edip diyor ki: “Biz İstanbul’da kendimiz için... Amerika mandasını ehveni şer olarak görüyoruz. ................ Filipin gibi vahşi bir memleketi bugün kendi kendini idareye kaadir asri (modern) bir makina haline koyan Amerika, bu hususta çok işimize geliyor. 1520 sene zahmet çektikten sonra yeni bir Türkiye ve her ferdi (kişisi) tahsili, zihniyeti ile hakiki istiklali (bağımsızlığı) kafasında ve cebinde taşıyan bir Türkiye’yi ancak ‘Yeni Dünya’nın (Amerika’nın) kabiliyeti vücuda getirebilir.” ? Halide Edip mektubunu şöyle sürdürüyor: “Amerika da tabii mahzursuz (sakıncasız) değildir... İzzetinefsimizden epeyce fedakârlık etmek mecburiyetinde bulunuyoruz...” “...Amerika’nın fikri, hafi (gizli, örtülü) olarak şudur: Türkiye’yi olduğu gibi hiçbir parçaya ayırmamak, eski sınırları içinde vahdet (birlik) içinde muhafaza etmek şartıyla umumi ve bir tek manda almak istiyorlar.” ? İşitiyoruz, görüyoruz, okuyoruz ki bugün de kimi edebiyatçılarımız “Türklerin kendi başlarına adam olamayacaklarına” ilişkin fikirleri tazeliyorlar... Amerika da zaten ‘Dinciİslamcı’ AKP aracılığıyla Türkiye’nin tepesine çökmüş, bir bakıma mandaterliğini gerçekleştirmiş durumda... Ne dersiniz?.. Halide Edip Hanım ileriyi mi görmüştü?.. ? Sanat tutkusu insanda mağara duvarlarına resim yapmakla başladı; o çağlardan bu yana zenginleşerek sürdü... Roman ‘Aydınlanma Devrimi’nin ürünüdür; ama, her romancıyı aydınlanmış saymak yanılgılara yol açabilir... Edebiyatçılar kesiminde niceleri gerçekleri göremeyebilirler; sanat dünyasında çarpık fikirlere kendisini kaptırmış epey şöhret var... Üstelik Türkleri ya da başka halkları aşağı görerek küçümsemek, kendi başlarına adam olamayacaklarını ileri sürerek üstün sayılan bir ulustan medet ummak da bir tür ırkçılık değil midir?.. CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle