18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 ARALIK 2007 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU leyla.tavsanoglu?cumhuriyet.com.tr SHP’li eski bakanlardan Onur Kumbaracıbaşı’dan hükümetin politikasına ağır eleştiriler: AKP , ABD’ye tam teslim SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Prof. Dr. Onur Kumbaracıbaşı’yla Türkiye’nin ekonomik durumunun hali pür melalini konuşuyoruz. Aslında karamsar bir tablo çiziyor ama gelecekten umutlu olduğunu söylüyor. Siyasette mutlaka seçeneksizlik çıkmazının kırılması gerektiğini söylüyor. Bugünkü sıcak paraya dayalı ekonomik sistemle bir yere varılamayacağının altını çiziyor. “Borç para alsanız daha ucuza mal edersiniz” diyor. Kumbaracıbaşı’nın önemle dikkat çektiği bir konu da hem siyasetin hem ekonominin ABD güdümü altına girmiş olması. Belli ki bunu da içine sindiremiyor. Hükümet ekonominin çok iyi gittiğini savunuyor. Ama gerçekte cari açık artıyor. Öbür yanda borsanın neredeyse yüzde 80’i yabancı sermayenin elinde. Sıcak para ve borcu borçla kapatma mantığıyla düzen döndürülüyor. Böyle bir ekonomik sistemle Türkiye nereye varabilir? Ekonomimizin en önemli sıkıntısı cari açık. Cari açığın bu yıl 45 milyar doları bulacağı bekleniyor. Öte yandan Türkiye’ye yıllık yaklaşık 70 milyar dolarlık bir sıcak para girişi var. Şu anda gördüğümüz tablo bu. Sorun bunun sürüp sürmemesinde. Eğer bu sıcak para girişi durur, içeriden de çıkış olursa 2001 krizinde yaşadıklarımızı tekrar yaşayabiliriz. Ama çok kısa vade için konuşursak, böyle bir olasılık şu anda gözükmüyor. Demek ki Türkiye cari açığın potansiyel tehlikesine rağmen hemen bir sıkıntı yaşayacak diyemeyiz. Ne olur, peki? Bir kere bunun ekonomi dışında mahzurları var. Çünkü dışarıdaki para akışlarından Türkiye’ye gelen miktarlar bize göre büyük olsa da uluslararası piyasalar için bunlar ufak miktarlar. 70 milyar dolar o kadar da önemli bir rakam değil. Ama bunların üzerinde oynayabilecek rating kuruluşlarıdır. Her şey onların elindedir. Bir yapay esinti dahi yaratsalar Türkiye’den çıkışlar başlayabilir. Bu da Türk ekonomisini sarsar. Bunun siyasal anlamı hükümetin ne kadar bağımlı olduğunu gösterir. Yani hükümet çok fazla mı dışa bağımlı? Karşısında, “İp ekonomik olarak da benim elimde” diyen bir güç var. Bu tabii Türkiye’yi politikasında da sıkıntıya sokuyor. Ekonomisinde de istenilen doğrultuya gitmesini engelliyor. Tablo, dışından bakıldığı zaman sağlam, sağlıklı bir görüntü de verebiliyor. Çünkü kazanmadığımız paralarla yaşıyoruz. Dışardan gelen bu sıcak paranın bedeli çok ağır. Bir de dünyanın en yüksek faizi Türkiye’de. Bu nasıl düşürülemiyor? Doğru. Dünyanın en yüksek faizi Türkiye’de. Bu faizi kim ödüyor, sorusunu da kimse sormuyor. Oysa bu faizi halk, vatandaş ödüyor. Ama hiç sorgulamıyor. Bunu farkına varmadan ödediğimiz için bu kan kaybını hissetmiyoruz. Biz bugün kanını satarak yaşayan bir insana benziyoruz. Bu yapay olumluluk tüm ekonomide her kesime yayılmış olsa biraz daha içimiz rahat edebilir. Ama öyle de değil. Bu yapay gelişme, güçlenmenin yararlı olduğu kesim çok dar. Bu, büyük sermaye kesimine fayda sağlayan bir gelişme. Aşağıya doğru yayılması söz konusu değil. Size bir örnek vereyim. Hükümetin çok iftihar ettiği konuların başında enflasyonu düşürmesi geliyor. Gerçekten de 2001’den bugüne kadar baktığınız zaman enflasyonda çok ciddi bir düşüş vardır. Garip enflasyon hesapları ‘ Hiçbir dinde mürailik ve yalancılık engellenememiştir. ’ Bu gerçek bir düşüş mü? İstatistikle çok kolay yalan söylenemez mi? Herhangi bir hata olduğunu sanmıyorum. Gerçi sepeti değiştirdiler. Endekslere baktığınız zaman böyle bir görüntü var. Enflasyonun düşmesiyle hayat standardı, insanların geçim sorunu farklı şeylerdir. Bunu iktisatta öğretmezler ki çocuklar kafalarını farklı söyleme takmasınlar diye. Çünkü biliyorsunuz, düzene uygun insanlar yetiştiriyoruz. Enflasyon dediğiniz zaman o adamı kızdırırsınız. Adamı kızdırırsınız, diyorsunuz ama adam kızmıyor. Kızmayı bırakın, gidip bu hükümete yüzde 47 oranında oy veriyor. Buna ne diyeceksiniz? Aslında fena halde kızıyor da gideceği başka yer yok. Evet, bu kötü ama başkası gelirse belki daha da kötü olabilir, diye düşünüyor. Örneğin, bu son seçimde MHPCHP ortaklığı olabilir, havasının yaratılması vatandaşı ürkütmüştür. Bu da AKP’ye yaramıştır. Ya da CHP’nin güçsüzlüğü ve yönetiminden dolayı vatandaşın gözünde antipatik bir görüntü sergilemesi AKP’ye oy kazandırmıştır. Yaptığı yapay birleşme vatandaşta tepki uyandırmıştır. Çünkü vatandaşın aslında, birleşin, diye bir talebi olmadı. O talep oraya toplanan küçük bir azınlığın ağzından on milyonların sesiymiş gibi yansıtıldı. Vatandaş seçeneksizlikten dolayı kendisini ekonomideki sıkıntılara katlanmak zorunda hissediyor. Peki, AKP’nin özellikle varoşlarda torba torba gıda maddesi ve kömür dağıtmasının seçimlerdeki başarısında payı yok mu? çıkaracak hali kalmadı. Çin’in parasının değerini yükselteceği umudu vardı. Ama bunu yapmıyor. Yani bütün dünyada ABD’ye rakip. ABD’nin dolarla yaptığı operasyonlar siyasi ve ekonomik amaçlarıyla bağlantılıdır. Onun elindeki silahlar sadece bugün elinde gördüğümüz silahlar değildir. Dolar da bir silahtır. O silahı da çok iyi kullanıyor. YTL’nin kurunun bu kadar yüksek olması Türkiye’de ihracatçıyı vurmuyor mu? O işin başka bir tarafı. Bizim ihracatçımız bundan vurulmazdı. Ama 2001 krizinde IMF bize çok hoş bir tuzak kurdu. Bu tuzağın ismi dalgalı kur. Ama bu gerçek bir dalgalı kur değil. Yani Türk Lirası dünya borsalarında arz ve talebe göre değer kazanıp değer kaybetse o zaman ithalatın fazlalığı liranın değerini düşürür. Böylece ihracatı rahatlatır. İthalat biraz azalır. Dalgalı kurun önemi dengeleyici etki yapmasıdır. Ama bizde bu olmuyor. İthalat arttıkça artıyor. Kur ise Türk Lirası’nın değerlenmesi yönünde borsası. Adet olarak azdırlar ama fon olarak güçlüdürler. Yüzde 7580 dolayında borsaya hâkimler. Bir de devlet kâğıdı alarak sıcak para getirenler var. Onların durumu daha rahat. Onlar dolara çabuk dönebilirler ve çabuk çıkabilirler. Ama borsadan çıkış o kadar kolay değil. Çünkü satmanız lazım. Dediğim gibi 10 milyar doların çıkması bile Türk ekonomisini sarsmaya yeterlidir. Türkiye faiz şampiyonu Dünyada en yüksek faiz Türkiye’de. Ama işe bakın ki hükümetteki parti İslamcı AKP. İslamda faiz haram değil mi? Bütün semavi dinlerde faiz haramdır. Ama hiçbir dinde mürailik ve yalancılık engellenememiştir. Bankadaki faizle İslami bankadaki gelir payı hep eşit düşüyor. Bir mucize değil mi bu sizce? Siyaseten ABD’nin güdümünde olduğumuz ortada. Ekonomik olarak da sıcak paraya ve dış piyasalara göbekten bağlıyız. O zaman Türkiye’nin hangi bağımsızlığından P O R T R E Prof. Dr. ONUR KUMBARACIBAŞI Yükseköğrenimini ve doktorasını Viyana Üniversitesi’nde yaptı. DPT Uzun Vadeli Planlar Şubesi’nde çalıştı. AİTİA’da 1975’te iktisat profesörü oldu. AİTİA’da Gazetecilik Yüksekokulu müdürlüğü sonrasında üç dönem Akademi başkanlığına seçildi. Başta Gazi Tıp Fakültesi olmak üzere kurduğu fakültelerle Gazi Üniversitesi’nin oluşumunu sağladı. YÖK’e tepki göstererek üniversiteden ayrıldı ve 1983’te politikaya atıldı. SODEP , SHP ve CHP’de il başkanlığı, PM ve yönetim kurulu üyelikleri yaptı. Kocaeli ve Hatay’dan üç dönem milletvekili seçildi. DYPSHP koalisyon hükümetinde Bayındırlık ve İskân ve Devlet Bakanlığı görevlerinde bulundu. 1999 seçimlerinde CHP’nin baraj altında kalması üzerine partideki bütün görevlerinden istifa etti. Politik yaşamının büyük bölümünü Prof. Dr. Erdal İnönü’nün yanında geçirdi. Şimdi İstanbul’da Maltepe Üniversitesi’nde dersler veriyor. iktisatçıları, ekonomi politikasını yönlendirenleri ilgilendirir. Ama bu bize sadece bir işarettir. Endeks düştü, endeks yükseldi, enflasyondaki yükselme hız kaybetti.... Bu alınacak tedbirlerle ilgili çalışmalara yön gösterir. Yani doktorun hasta olup olmadığınızı anlamak için kolunuzun altına dereceyi koymasına benzer. Ama hastalığınızın ne olduğunu söylemez. Geçim sıkıntısı farklı bir olay. Enflasyon düştü demek hayatın pahalanmasının hızında yavaşlama olması. O yavaşlama da sizin için değil. Bakalım o hesaplama sepetine konulan malları mı kullanıyorsunuz? Kullanıyorsanız da hangisine daha fazla ağırlık veriyorsunuz? Her aile biriminin tüketim davranışı ve biçimi farklıdır. Örneğin kimi çok ekmek yer, kimi hiç yemez. Ekmeğe yapılan zam ekmek yemeyeni ilgilendirmez. Bir de gelirlerde umulan artışların olmamasını varsayarsak ne olur? Durum şu anda öyle. Çünkü IMF böyle istiyor. Bu durumda insanlar için hayat giderek pahalanıyor demektir. Enflasyon düşüyor, derseniz Bunu kınamak doğru değil. Çünkü bunu kınayanlar hatırlarsanız, “Biz her ay yoksullara 250 YTL dağıtacağız” demişlerdi. O zaman da vatandaş şöyle düşünüyor: “Demek ki bunların yapacakları da daha farklı bir şey değil. Bunlar o değerde bir katkıyı bana sağlıyorlar. Üstelik de bunları evime getiriyorlar.” Vatandaş bu seçeneksizliğin sonucunda bildiği hükümeti tercih etti. Bu, çaresizliğin hükümetidir. Bu, onların değil, seçenek yaratamayanların suçudur. Bu nasıl dalgalı kur ‘ Bugün Türkiye dünya sermayesi için harika bir kazanç kapısı. ’ ‘ Hükümetin bir tarafa dayanmaya çalıştığı aşikârdır da bu konumu sonsuza kadar korumak mümkün değil. ’ ABD piyasalarındaki dalgalanmalar Türkiye’yi nasıl etkiler? ABD ekonomik resesyonunu düzeltebilmek ve trilyonlarca doları bulan cari açığını kapatabilmek için bugün dolarla açıkça oynuyor. Böylece AB’yle, Çin’le, çok fazla dolar ihraç ediyor. Bütün dünyaya zarar veriyor. AB’nin bu rekabet ortamında yüzde 50’ye yakın bir kaybı var. Sesini gelişiyor. Dolar 1.70’lerden 1.18’lere kadar düştü. Peki, bu kadar verimsizlik ve üretimsizliğe rağmen Türk Lirası nasıl oluyor da bu kadar yüksek kalabiliyor? Bunun tek sebebi dışardan gelen sıcak paradır. Sıcak para geldikçe dövizin kuru da düşüyor. Böylece dışardan gelen yatırımcı parasını dışarıya çıkarırken dolarını bozdurduğu değerden daha ucuza geriye alma şansını yakalıyor. Bu da ona verdiğimiz faizin üzerine reel getiri sağlıyor. Bugün Türkiye dünya sermayesi için harika bir kazanç kapısı. Biraz riskten korkulduğu, bir de emme kapasitesi çok büyük olmadığı için bu sıcak para 70 milyar dolarda kalıyor. Kapasite biraz daha yükselse belki 500 milyar dolar girecek. İyi de bu 70 milyar doları birden çekseler Türk ekonomisi nice olur? 70 milyar dolara gerek yok. 10 milyar dolar çıkarsınlar Türkiye sarsılır. Orada başka sıkıntılar var. Girenlerin büyük çoğunluğu borsaya girdiler ve borsaya hâkim oldular. Bugün bu borsa artık yabancıların söz edebiliriz? Bu gidiş nereye varır? Biraz abartılı olacak ama Arizona eyaletinde bir sıkıntı çıkar mı sizce? ABD’nin bir eyaleti. O zaman burada da çıkmaz. Şimdilik görünen tablo bu. Hükümetin bir tarafa dayanmaya çalıştığı aşikârdır da bu konumu sonsuza kadar korumak mümkün değil. Belki de hayatın en önemli sıkıntısı budur. Değişim mutlaka vardır. Yani Arizona olduğu gibi kalır ama burada ne olur belli olmaz mı? Belki bir gün o da kalmayacak. Bugün dünyayı petrolcüler idare ediyor. Dünya kapitalizmini ABD’nin sağ ve solu ortadan kaldıran bütünlüğü idare ediyor. Yani petrolcüler, silahçılar... Hangi hükümet gelirse gelsin, hangi başkan seçilirse seçilsin hiçbir şey değişmez. O açıdan bakarsanız Türkiye daha demokratik bir ülkedir. Burada değişim şansı var, orada hiç yok. Burada koskoca partiler yok oldu. Hiç beklemediğimiz yeni kurulmuş AKP birdenbire iktidara geldi. İki dönemdir de hükümette. Bu ABD’de, Almanya’da, İngiltere’de olmaz. Siyasetteki seçeneksizlik Türkiye’nin önünü tıkıyor Türkiye’nin orta vadede geleceğini nasıl görüyorsunuz? Aslında ben bugün çok olumsuz şeyler söyledim. Ama ben geleceğe umutla bakıyorum. Bir kere bugün farklı bir genç kuşak yetişiyor. Türkiye de giderek gücünün farkına varıyor. Evet, Türkiye’nin çözmesi gereken birtakım sorunları var. Ama bunları mutlaka aşar. Aksini düşünmek de yanlış olur. Kastettiğiniz bu sorunlar hangileri? Bir tanesi siyasi yaşamdaki seçeneksizliktir. Bunu ortadan kaldıracaktır. Bu Türkiye’nin önünü açar. Çünkü kapılar oradan kapanmıştır. İkincisi, Türkiye’nin ekonomideki gücü, ne yaparsanız yapın, artıyor. Bu bir çocuğun büyümesine benzer. Hiç katkı yapmasanız da çocuğunuz büyür. Önemli olan büyürken ona biraz da nitelik kazandırmaktır. Bunlar Türkiye’de oluyor. Ama belki bazı şeylerin bedelini çok ağır ödüyoruz. Yani, biz Türkiye’ye sıcak parayı getiriyoruz da, dışardan borç alsak daha ucuza gelir. Buna rağmen bir gelişme var. Bunu yaygınlaştıracak, Türkiye’yi daha bağımsızlaştırıp güçlendirecek yöntemleri bu ülkenin insanları mutlaka bulacaktır. Peki, Türkiye’de üretime, üretkenliğe ve verimliliğe dayalı bir sistem sizce nasıl kurulabilir? Bu sıcak paranın getirdiği önemli tehlike ithalatı çok rahatlatmasıdır. Biz özel sektörümüzü ticaretten, özellikle de ithalattan sanayiciliğe kaydırmak için çok bedeller ödedik. Planlar yaptık; onları dolaylı olarak zorladık. Sanayici olmaya başlamış olan bu insanlar bugünkü ortamda tekrar korkarım ithalatçılığa, ticarete dönmeye başlıyorlar. Çünkü o daha kolay. Üretip rekabet etmek yerine bilinen bir markayı getirirsiniz. Hiç derdiniz olmaz. Nitekim 1980’li yılların önemli gelişmesi sanayicilerin kârlarının büyük kısmının faizden olmasıydı. Yani sanayicilikten kazanmıyorlardı, ellerindeki fonları faize yatırıp buradan kazanıyorlardı. Bu, sonradan biraz düzeldi. Ama şimdi yeniden ters yöne doğru gidiyoruz. Tekrar ithalatçı olmaya alışırlarsa o çok tehlikelidir. Bu üretimlerinizi geriye çeker. Bakın, bazı binaları tamir ederek düzeltemezsiniz. Bunları yıkıp yeniden yapmak lazımdır. Biz bunu çok yaptık. Türkiye 1950’li yıllardan sonra planlı dönemler yaşamıştır. Bunlar aslında ideolojik değil, zorunluluktu. Onu bıraktığınız zaman olmuyor. Bunu görüyoruz. Bugün belki planlı değil ama biraz daha programlı ekonomik politikaların yerleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu bisiklet modelinden artık vazgeçmemiz lazım. ‘ Dünya kapitalizmini ABD’nin sağ ve solu ortadan kaldıran bütünlüğü idare ediyor. ’ CUMHURİYET 12 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle