27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 ARALIK 2007 PAZAR 16 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Adem Genç’in ‘Yeni Resimler’i 6 Aralık’a kadar Kare Sanat Galerisi’nde SANATA BAKIŞ SELMİ ANDAK Organize biçimler... KAYA ÖZSEZGİN Gerçek Virtüöz Emre Elivar T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın 20072008 konserleri programı içeriğinde Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon’da dinlettiği konser olağanüstü nitelikte görkemli bir sanat olayı idi: Orkestra şefi Fedor Gluşenko, solist piyanist Emre Elivar’dı. Programda, Johannes Brahms’ın (18331897) Op. 15 Re minör No. 1 Piyano Konçertosu, Nevit Kodallı’nın (1924) Telli Turna Op. 22 Orkestra Süiti, Aleksander Borodin’nin (18331887) Si minör No. 2 Senfonisi seslendirildi. Orkestranın başkemancısı Ayşe Özbekligil idi. Bu konserin en önemli, özel ve görkemli sanat olayı, solist olarak katılan piyanist Emre Elivar idi... Ankara’da 1976 yılnda doğan Emre Elivar, 1981 yılında piyano çalışmalarına Prof. Kâmuran Gündemir ile başlamış... 1987 yılında Ankara Devlet Konservatuvarı’nda girdiği sınavları kazanarak piyano ve kompozisyon bölümlerini birincilikle bitirmiştir. Emre Elivar sonra çalışmalarını ilerletmiş ve Alman Devlet Bursu’nu (DAAD) kazanarak eğitimini Dresden Garl Maria Von Veber Müzik Akademisi’nde sürdürmüş, master derecesini almış, yüksek derece ile virtüözlük doktorasını tamamlamış. Elivar 1998 yılından sonra uluslararası yarışmalara girerek dereceler elde etmiş... Bremen 7. Uluslararası Yarışması’nı kazanmış... Elivar özellikle “En İyi Bach Yorumcusu” unvanını almış. Sonra Amerika’nın Cincinatti kentindeki 44. Dünya Piyano Yarışması’nda 3’üncü olmuş. 2001 yılında Steinvay Piyano Ödülü’nü kazanmış. Elivar dünya turneleriyle birlikte hem Avrupa, hem de Türkiye’de başarılı konserler veriyor. Dinlediğimiz konserin önemli bir sanatçısı, orkestra yöneticisi Fedor Gluşenko en tanınmış Rus şeflerinden biridir. 1944’te doğan Gluşeko altı yaşında iken keman çalmaya başlamış. Rostov Don’da yerleşik bir müzik okuluna gidiyormuş. Sonra beste yazmak Guşenko’ya daha ilginç gelmiş. Moskova Konservatuvarı’na yazılmış. Sonra Leningrad’da konservatuvarı bitirmiş. Bir ara ünlü müzik adamlarından dersler alan Gluşenko’nun ünlü müzik şefi Herbert von Karajan ile tanışması ona çok yararlı olmuştur. 1971 yılınan itibaren Petroxavods’taki Kralian Radyo ve Televizyon Orkestrası’nda çalışmıştır. Birçok tanınmış radyo ve televizyon yayınlarının şefi olarak görev yapmıştır. Özellikle o zamanın ünlü ve özellikle çağdaş bestecilerin eserlerine önem vermesi çok yararlı olmuştur. Bu bestecilerin arasında Stravinsky, Bartok, Britten, Hindemith, Ahmet Adnan Saygun bulunmaktadır... Gluşenko’nun 199091 yıllarında bestecimiz Ahmet Adnan Saygun’un “Kerem” adlı operasını yönetmesi başlı başına ilginç bir müzik olayı sayılmıştır... Şef Fedor Gluşenko’nun Büyük Britanya’da (İngiltere) BBG, Royal Liverpool Filarmonik, Halle Senfoni, Ulster gibi önemli orkestraları yönetmesi, Londra Kraliyet Albert Salonu’ndaki konserlerde şeflik yapması dünya basını tarafından geniş ilgiyle karşılanmıştır. Gluşenko’nun yönettiği orkestraların CD kayıtları da gerçekleşmiş bulunuyor... Gluşenko’nun yönettiği konserlere katılan ünlü solistlerin arasında, piyanist Dejo Kanki, Andrei Gavrilov, Nikolai Petrov, Martino Tirimo, kemancı Gidon Kremer, Vladimir Spivakov, viyolonselist Yuri Bashmet, viyolonselist Mstislav Rostropoviç ve diğer ünlü virtüözlar bulunmaktadır. Fedor Gluşenko 1991 yılından beri Moskova Devlet Senfoni ve Moskova Filarmoni orkestlarında sürekli konuk sanatçı olarak şeflik yapmaktadır. Bir sanatçıyı, eğer varsa dönemleri içinde izlemek, onu tanımanın ve anlamanın en sağlıklı yoludur. Bir dönemle, onu izleyen dönem arasındaki bağlar, sanatın iç yapısıyla ilgili sorunları da beraberinde getirir. Sanatçının kimliğini bu sorunlardan bağımsız bir yalıtım içinde ele almak, en azından süreçselliği gözden uzak tutmak anlamına gelir ki, sanatın doğasıyla bağdaşmaz bu durum. Varılan noktada ele geçirilmiş görünen bütün bulgular, aslında daha öncekilerin zaman içinde dönüşüme uğratılmış bir uzantısından başka bir şey değildir. Ama bu uzantının temel taşlarını bilmeyenler, sanatçıyı her defasında yeni bir “bulgu”nun peşinde koşuyor sanabilirler. Oysa söz konusu bulgu, benimsenmiş olan temel yapının evrimleşme süreciyle ilgilidir. Sanatçı, bu “yapı”nın kendi içindeki değişim aşamalarını kurgulayıp yetkin düzeylere taşır ve bu süreçte bulduğu her çözüm, bir öncekinin devamıdır; her olgu ana olgunun bir varyantıdır. Kararlı bir yöntemsellik Sevda Cenap And Vakfı Gülsin Onay’a vakıf onur ödülü Kültür Servisi SevdaCenap And Müzik Vakfı’nın ülkemiz çoksesli müziğine emeği geçmiş bir besteci, yorumcu veya eğitimciye katkılarından dolayı vakfın ve müzikseverlerin şükranlarını sunmak üzere her yıl takdim ettiği “Vakıf Onur Ödülü Altın Madalyası”nın bu yılki sahibi piyanist Gülsin Onay. İlk kez 1989 yılında Cevad Memduh Altar’a verilen bu ödüle ilerleyen yıllarda Ahmed Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Necil Kazım Akses, İhan Usmanbaş, Leyla Gencer, Cemal Reşit Rey, İdil Biret ile Suna Kan, Nevid Kodallı, Hasan Ferid Alnar, Ferhunde Erkin, Ferid Tüzün, Prof. Dr. Kamuran Gündemir, Hikmet Şimşek, Faik Canselen, Ayhan Baran, Prof. Dr. İhsan Doğramacı, Ayla Erduran değer görüldü. Devlet Sanatçısı Gülsin Onay’a madalyası 4 Aralık Salı akşamı Ankara’da düzenlenecek törenle verilecek. Adem Genç, 1980’li yılların başından bu yana ortaya koyduğu bütün işlerinde bu gerçeği en sağlıklı biçimde uygulamış olanlardan biridir. Onun bütün sorunu, aslında yüzeyle derinlik, iki boyutlulukla üç boyutluluk arasında alternatif çözümlerin bir tablo içindeki karşıtlık ilişkisini ele alıp sorgulamak ilkesine dayalı olmuştur bugüne kadar. Bir anlamda resim sanatının dönemsel gelişmeler bağlamında hiçbir zaman eskimeyen ve eskimeyecek olan bir sorunsallığına parmak basmak anlamına geliyor bu. Buruşturulmuş kâğıt yüzeylerden parça ve bütün ilişkisi temelinde görsel elemanlarla kurgulanan kompozisyon oluşumuna geçiş ve oradan dışbükey biçimlerle tablo zemini arasında aranan plastik gramer dizgeselliğini oluşturma çabası, başlangıçta saptanmış olan temel disipline sadakatin doğal uzantılarıdır. Buna kararlı bir yöntemsellik de diyebiliriz. Ancak bu aşamada yöntemselliği, saptanmış bir çizgiden uzaklaşmama biçiminde algılamak yanlış olur. Adem Genç’te tanık olduğumuz “oluşum” ve “değişim”, ortak bir dizgenin ürünü olarak karşımıza çıkmakla beraber, biriyle öteki ? Yeni resimlerinde gri silindirik gövdeler, arka plandaki renk lekeleriyle hem biçimsel bağlamda hem de matlık ve parlaklık bağlamında iki yönlü bir kurguya eşlik ediyorlar. Silindirik parçaların metal parlaklığa işaret eden ve yan yana gelerek ya da yanal ve dikey planda zeminden dışarı taşan görünümleri, ışık yansımalarının eğimli yüzeylerdeki derinlik etkisini daha da somutlaştırıyor. arasındaki anlam farklılığı, kendini ilk bakışta dışa vurmuyorsa, bu, değişimin oluşum kavramına yedirilmiş olmasından dolayıdır. Adem Genç, resmini, biçimsel elemanların kendi aralarında oluşturduğu doğal bir ilişki mantığı açısından ele alırken bu mantığın tablo bütünlüğünü pekiştirecek bir olgu düzeyinde işlev üstlenmesine çalışıyor. Yeni resimlerinde gri silindirik gövdeler, arka plandaki renk lekeleriyle hem biçimsel bağlamda hem de matlık ve parlaklık bağlamında iki yönlü bir kurguya eşlik ediyorlar. Silindirik parçaların metal parlaklığa işaret eden ve yan yana gelerek ya da yanal ve dikey planda zeminden dışarı taşan görünümleri, ışık yansımalarının eğimli yüzeylerdeki derinlik etkisini daha da somutlaştırıyor. Hatta bu somutluğu tablo yüzeyinden üç boyutlu objelere taşıdığı yerlerde işin algısal değerine daha bir açıklık getirmiş oluyor. Formun nesneye dönüşmüş örneği sayabileceğimiz bu işlerde, resimsel nesne ile üç boyutlu nesne arasındaki anlam eşitliği, vurgusal önemini yitirerek bir plastik “fetiş” karakterine dönüşebiliyor. Adem Genç’in bu işlerinden birkaç örneği, Artİstanbul’da da izlemiştik. Art Contemporary’nin yetkili kurulu ise “çağdaş” olmadığı gerekçesiyle bu işleri fuara kabul etmediğini başvuruda bulunan ilgili galeriye iletmiş. Burada “çağdaş”lığın ölçütü bir kez daha gündeme gelmiş oluyor ki, bunun endazesini saptamak da bu iddiayı öne sürenlere düşüyor. (Sergi, 6 Aralık’a kadar görülebilir. Tel: 0212 240 44 48) CUMHURİYET 16 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle