27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 ARALIK 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Yusuf Ertan Şahin: “YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan aldığı ‘Aman dikkat et yoksa ipimizi çekerler’ feyziyle acaba yusuf yusuf olmuş mudur?” Ya ğ m u r E k i m Şeriata uygun ev yapıyorlarmış... “İki oda, bakla mescit!” PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Damat Ferit’in sırları çözülmüş. Doğrudur, yandaşları çoğaldı! Keskin Hasan Baş: “Peron ve Salazar’ın ‘üç f’ formülünün Türkiye uyarlaması; türban, yardım paketi, etkin güçleri uyutum!” TÜRK Hava Kuvvetleri’ne bağlı savaş uçaklarımızın Kandil Dağı ve çevresindeki ayrılıkçı terör örgütü kamplarına yönelik gece bombardımanı tarihe sanırım, “Kandil Operasyonu” olarak not düşülecek. Ancak İslamcı iktidarın kanatları altındaki işbirlikçi, mandacı ve müzakereci medya bunun tarihin en büyük hava operasyonu olduğunu yazıp çiziyor. Evet bu operasyon, tekniğin ve teknolojinin kullanılması açısından son derece başarılıdır ama örneğin Kıbrıs Barış Harekâtı’ndaki hava operasyonlarını bir kalemde çöpe atacak denli büyük değildir. Unutmamak gerekir ki, Kıbrıs’ta Irak’ın kuzeyindeki gibi ABD’nin istihbarat desteği, izni ve gözetimi yoktu. Tam aksine ABD’nin, İngiltere’nin, Yunanistan’ın engellemesi vardı. Ama Kıbrıs’ta Türk Silahlı Kuvvetleri, egemen ve bağımsız Türkiye Cumhuriyeti adına kara, hava ve Fragman deniz birlikleriyle kendi göbeğini kendi kesme başarısını göstermişti. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, siyasi otoritesinin kararlılığı sayesinde Kıbrıs’ta askeri yönden istediği sonucu almıştı. Dolayısıyla, “Kandil Operasyonu” için İslamcı iktidarın kanatları altındaki medyanın şişirdiği gibi fazla “şamata”ya gerek yok. Bu operasyonun sonuçları askeri olmaktan ziyade siyasidir. Bu operasyon sayesinde öncelikli olarak toplumun “gaz”ı alınmıştır ve ayrıca bazı ülkelere Türk Silahlı Kuvvetleri’nin operasyon yeteneği kanıtlanmıştır. Bu da kendi çapında bir “başarı” sayılır. Ayrılıkçı terör örgütüne gerçekten darbe indirilecekse, daha çok “Kandil Operasyonu”na gereksinim vardır. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın askeri terminolojinin dışına çıkıp magazin dünyasına gönderme yaparak “Biri Bizi Gözetliyor” programına benzettiği operasyonun devamı var mı, yok mu ona bakmalıyız. ABD Başkanı tarafından, Başbakanı Büyük Ortadoğu Projesi’ne “eşbaşkan” yapılan Türkiye Cumhuriyeti’ne “Biri Bizi Gözetliyor”un “fragman”ı yeterli görüldüyse yandı gülüm keten helva demektir. Çünkü bir tek teröristin bırakın ölmesini burnunun bile kanamadığı bombardıman sırasında yerle bir edilen barakalar, ağıllar, ahırlar şüphesiz başka yerde yeniden yapılacaktır veya çoktan yapılmıştır. Sonuç; el televizyonundan “Biri Bizi Gözetliyor” seyredillir mi, “fragman”la da bu iş olur mu! Umut (6) Gençlik yıllarımızda okuduğumuz, bugün de okumayı sürdürdüğümüz kitaplardan, insanların bilincinin ve bilinçlerine uygun davranış bütünlüğünün birinci derecede içinde yaşadığı nesnel koşullardan, bulunduğu sosyalekonomik ortamdan etkilenerek oluştuğunu öğrendik, öğreniyoruz. Ne var ki bu kuramsal, objektif değerlendirmeye aykırı durumlar da söz konusu olabiliyor, ki Türkiye bunun tipik örneklerinden biridir. Toplumumuzun öncelikle çalışanı ve işsizi ile yoksul kesimlerinin kitlesel olarak sağcılaştıklarını, egemen güçlerin payandası durumuna geldiğini uzunca bir zamandır gözlemliyoruz. Ortada bir sinema makinesi var ve bu makine hiç durmaksızın toz pembe filmler gösteriyor. Filmlerin yönetmeni siyasal iktidar, oyuncuları AKP’li politikacılardan, teknik ekip AKP iktidarına gönül vermiş aydınlardan oluşuyor. Halkımız ise oturmuş, biri diğerinden farksız olan bu filmleri izliyor. ??? Oysa nesnel açıdan bakıldığında Türkiye toplumunun ezici çoğunluğu için dünyanın hiç de toz pembe olmadığı açıkça görülüyor. Türkiye’nin toplam borcu son 4.5 yılda 221 milyar dolardan 408 milyar dolara yükselmiş. 2002 yılı sonunda 91.7 milyar lira olan iç borçlar 2007 Mayıs ayında 195.4 milyar dolara yükselmiş. Özel sektör dış borç toplamı ise aynı zaman dilimi içinde yüzde 64 artarak 130 milyardan 213 milyar dolara yükselmiş. Maliye Bakanı’nın açıklamasına göre doğrudan yabancı sermaye girişi 2006 yılında 20 milyar dolarla tarihsel bir düzeye ulaşmış. İyi de nereye girmiş bu yabancı sermaye? Sanayi yatırımlarına mı yönelmiş? Tabii ki hayır, yoksa işsizlik oranı tüm gizlemesaklama çabalarına karşın niçin yüzde 9’un altına inmesin? Tablo bu kadar vahim, borç içinde yüzüyoruz. Gün gelecek tüm borçların, açıkların, yanlış politikaların acı faturası toplumumuzun önüne sürülecek. Fakat halkımız kendisini doğrudan ilgilendirmesi gereken konularla hiç ilgilenmiyor; bir milyonu açlık, 20 milyonu da yoksulluk sınırının altında yaşıyor; semt pazarları dağılırken atılan çöplerden yiyecek, Batı Karadeniz kumsallarında yakacak kömür topluyor, fındık diyor, ağlıyor, ah şu yoksulluk yok mu, deyip gözyaşı döküyor; ama sonra sandığa gidip emperyalizmin işbirlikçisi, küreselleşmeci kapitalizmin bayraktarı AKP’ye oy veriyor. Ülkenin dincileştirilmesi, demokrasinin içinin boşaltılması da, cumhuriyet de, sosyal hukuk devleti de toplumun geniş kesimlerinin pek umurunda değil. Aynı umursamazlık siyasal iktidar tarafından yürütülen, giderek hızlandırılan doğa yıkımları için de geçerli. Ormanlarımız, sularımız, doğal yaşam kaynaklarımız tükenirken insanlarımız ne oluyor, diye dönüp sormuyorlar, gündelik yaşıyorlar, ‘Yarına Allah kerim’ diyorlar. ??? Ülkemizdeki insan malzemesi böyle bakıldığında çok vahim bir görünüm sunuyor. Toplumumuzdaki okulluluk ortalaması 4 yılın altında, bu da nüfusumuzun çok büyük bölümünün ‘mesleksiz’, dolayısıyla ‘niteliksiz’ olduğunu gösteriyor; ortaöğretim kurumlarımızın, üniversite ve yüksekokullarımızın durumu ise ortada, 115 üniversitemizin hiçbiri dünyanın en iyi 400 üniversitesi arasına girecek akademik düzeyde değil. Bırakalım dünya üniversiteleriyle yarışmayı, bu okulları ‘üstün’ derecede bitirenlerin bile bilgi donanımları iç karartıcı bir düzeyde. ‘Umut’u arıyoruz ya, tartışmaya bu noktada başlayalım, diyorum. Ben bu noktada, en önemli eksiğimizin ‘yurttaşlık bilincine sahip insan’ olduğu kanısına varıyorum. ‘Kul’ ile ‘yurttaş’ arasındaki temel farkın yalnızca hukuktan değil, aynı zamanda da bilinçten, bilinç düzeyinden kaynaklandığını düşünüyorum. Konuyu sürdüreceğiz. eposta: dkavukcuoglu@superonline.com Sanatçı Can Tekeli: “Atatürk Türkiye’sinin sanatçısı Fazıl Say’a bakın, bir de Özal, Demirel Türkiye’sinin sanatçılarına; cahil desteğine destek ile hiçbir şeyden her şey yarattılar!” SESSİZ SEDASIZ (!) İslam faşizmine demokrasi katkısı İSLAMCI iktidar partisi AKP’den milletvekili adaylığına soyunmuş ama beceremeyince Kocaeli’nin Karamürsel ilçesine kaymakam yapılmış Ramazan Mangaloğlu’nun namaz sonrası camide bayramlaşma töreni düzenlemeye kalkıştığını, mülki ve askeri erkânı cami avlusuna çağırdığını gördük. Türkiye Ilımlı İslam Cumhuriyeti’ne bir adım daha yaklaşmanın mutluluğu ve heyecanı içindeyiz! Şimdi buyurun İstanbul’un Maltepe ilçesine gidelim, AKP’li Belediye Başkanı Fikri Köse’nin, cami imamlarıyla oturduğu kahvaltı sofrasındaki konuşmasına kulak misafiri olalım: Mürkiş Gülhan Elmas: “Eskiden TÜSİAD’lara karşı MÜSİAD’lar kurulurdu. Şimdilerde Türkiş’ler kendiliğinden Mürkiş oluyor!” “Aynı zamanda eğitim camiamız içinde yer alan siz hocalarımızın Öğretmenler Günü’nü kutluyorum.” Yanlış duymadınız... Yanlış okumadınız... Cami imamları, “Milli Eğitim”in bir parçası olmuş ve “Öğretmenler Günü” kutlanıyor. Başöğretmenden başimamlığa doğru bir adım daha atmanın mutluluğu ve heyecanı içindeyiz! Türkiye Cumhuriyeti’nin laik yapısı artık gizliden gizliye değil devlet dairelerinin, kamu kurumlarının başındaki kişilerin de katkısı ile açıktan açığa kemiriliyor. Şeriata ve dolayısıyla İslam faşizmine giden yolun taşları “demokrasi” ile döşeniyor. behicak?yahoo.com.tr ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ‘Meandros’la da Bayramlaşın... “Bayram”larda, Anadolu’yla da “bayramlaşma”yı iple çekenler, nereye gideceklerine de karar vermiş olmalılar; ancak hâlâ kararsızsanız, yolunuzu gözleyenler arasında bir “uygarlıklar deltası” da var... Öyle bir delta ki çok sayıda antik kentin, farklı doğal zenginliklerle bütünleştiği bir “kültür ve tarih havzası”… Mitolojideki efsaneleriyle ünlü Meandros’un, yani Büyük Menderes Nehri’nin denize kavuşurken Anadolu’ya armağan ettiği deltadaki bereket ve sanat dünyası… Bu öyle bir kucaklaşma ki hem sarmaş dolaş, hem de salkım saçak... “Sarmaş dolaş”; çünkü belki de hiçbir ırmağın kolları, denize, tarihe, kültüre ve yaşama bu denli içten, bu denli “anaç” bir sevdayla sarılmıyordur... “Salkım saçak”; çünkü benzer sarılmaların belki de hiçbirinde “geçmişin uygarlık ve yaratıcılık birikimleri”, göz alabildiğine uzanan bir ovayı çevreleyen dağların yükseklerine ve hatta aynı ırmağın derinliklerine öncülüğünde, sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle... “Kültür öncelikli bir turizm” bölgesi yaratmayı amaçlayan Forum Meandros, “antik heykellerin arasında” Heykel Sempozyumu; “3 bin yıllık yaşanmışlıklar”ın doğayla birlikte görüntüleneceği Fotoğraf Kampı; “aynı geçmişin anıları”yla yaşayan tarihi tiyatrolarda konserler; havzanın tüm değerlerini tanıtacak kültür gezileri ve uygarlıkları yaratan insanların günümüze dek ulaştırdıkları özgün yöre yemekleri şölenleriyle gerçekleşecek... ‘Tanış’arak görebilmek Yıllardır ülkemizde sadece “deniz, kum, güneş yatakhaneleri” yaratan turizm anlayışı, çevre ile kültüre de sadece “pazar”lamak için ilgi gösterdi. Aynı anlayışın sözde “duyarlı” seçeneğini oluşturan “kültür turizmi”nde, tarihsel merkezler sadece “uğrak yeri” olarak görülüyor... Oysa Anadolu uygarlıkları, en eski mimarlık ve sanat yapıtlarından yakın zamanların özgün ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN kadar yayılmamıştır... Sözün kısası Meandros havzası öyle bir Anadolu coğrafyası ki eşsiz bir uygarlıklar deltasının hem yaşam kaynağı, hem de tarihin sanki “kültür park”ı... Tarihle yaşamak İşte böylesi bir deltanın, tüm tarihsel ve doğal değerleriyle çağdaş sanata ve yaratıcılığa da esin kaynağı olmasını, turizmin ise sıradan bir ziyaret ve dinlence eylemi olmak yerine, aynı değerleri yaratan insan yaşanmışlıklarıyla da tanışılmasını hedefleyen Meandros gönüllüleri, bir süredir hummalı bir hazırlık içindeler. Her biri ayrı ayrı haklı ünler kazanmış Didim, Söke, Güllübahçe, Gelebeç, Akköy, Milet, Priene, Magnesia, Herakleia ve Bafa Gölü’nü tek başlarına değil, “onları var eden ortak dünyalar”ıyla yaşatabilecek bir turizm anlayışının uygulama projesi üzerinde çalışıyorlar. Projenin öncülerinden Ömhur Kaynak’ın anlattığına göre, aynı amaç için ilk büyük adım “Forum Meandros, Uygarlıklar Deltası 1. Tarih ve Sanat Buluşması” olarak, 27 Haziran26 Temmuz 2008 tarihleri arasında atılacak, Didim, Söke ve Güllübahçe belediyeleri ile Adnan Menderes Üniversitesi’nin dokularına kadar, bugün giderek daha fazla gereksinme duyulan “kültürel gelişme”yle birlikte, çağdaş yaşamı da “kimlikli kılabilmek” için en anlamlı dersleri içeriyor... Bunun için de tarihi görmekle yetinmeyip “tanış”mak gerekiyor... Örneğin Apollon Tapınağı’nı bezeyen ve Meandros’un denize yaklaştıkça sanki daha bir kıvrıla kıvrıla gezinmesini anlatan desenleri sadece “görmek” değil, aynı ırmağa adını veren “menderes”leriyle birlikte algılamak... Böylece “Meander Figürü”nü yaratan “insan aklı”nı ve sanata dönüşen duygularını, çağlar sonra saygı ve hayranlıkla paylaşmak... ve bu gibi düşünsel derinlikler içinde “Anadolu’yla tanışılan bir turizm”in de öncü havzası olmak... İşte böylesi anlamlı bir çabanın esin kaynaklarını görmek ve 2008’deki büyük buluşmanın sihirli ülkesiyle şimdiden tanışabilmek için, adeta ellerinin öpülmesini bekleyen büyüklerimiz gibi yolumuzu gözleyen Meandros’la bayramlaşın... Gidemeyenler ise adeta bayram şekeri gibi sunulan www.forummeandros.org adresini ziyaret edebilirler... ekinci?cumhuriyet.com.tr HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 19 Aralık www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Osmanlı saraylarında pa 1 dişaha ait bazı 2 eşyanın saklandığı yere 3 verilen ad. 2/ 4 Büyük erkek 5 kardeş... Akdeniz Bölge 6 si’nde bir 7 akarsu. 3/ 8 Oruç ayı. 4/ Yiyeceği or 9 taklaşa sağlanan top1 2 3 4 5 6 7 8 9 lantı. 5/ Rey... Yüz 1 S E L E K T Ö R metrekare tutarında 2 İ B İ S A K O R yüzey ölçüsü birimi... E N E “Eğlenecek bula 3 L E G A L R İ T D man / Gönlümdeki 4 E R 5 Z G E M E R E K köşk olmasa” (Âşık E L O Veysel). 6/ Bireyin ki 6 Y O R T U Z AMA N şisel görüşünden ba 7 E T İ ğımsız olan... Eski ve 8 N İ B İ B İ U bilinmeyen bir tarihi 9 T U R N A L A R anlatmakta kullanılan deyim sözü. 7/ Erzincan’ın bir ilçesi... Doğanın neden olduğu yıkım. 8/ Hayvanlara vurulan damga... Güneydoğu Anadolu’da yetiştirilen bir koyun ırkı. 9/ Marmara Denizi’nde bir ada. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Karadeniz yöresine özgü, pekmezle yapılan aşuremsi bir tatlı. 2/ Çayı, tavşanı ve soğanı vardır... Kuş kanadının büyük tüyü. 3/ Bir aygıtın, bir aracın ya da bir biçimin ana çizgilerini gösteren çizim... Büyük tepsi. 4/ Dava. 5/ Osmanlı camilerinin avlusunda yer alan küçük mezarlık... Vilayet. 6/ Hayvanların kışlık yemi... Bir resmi sulandırılmış renklerle boyama ya da gölgeleme biçimi. 7/ “Yok” anlamında argo sözcük... Ayırma, açma. 8/ Rütbesiz asker... AleviBektaşi edebiyatına özgü bir şiir türü. 9/ İştah açmak için yemekten önce içilen içki. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle