25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 ARALIK 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Sendika Erol İşisağ: “Sarı sendikacılık devri bitti, yeşil sendikacılık devri başladı!” AB ile duraklama dönemine girilmiş... “İlerleme raporlarının sonu: Fazla ilerleme!” RTE, terör örgütüne katılıp da suça karışmayanları analarının yanına yani eve dönmeye çağırıyor. Vay babam, vay! RTE’nin yağdanlığı gazeteciler, bu çağrıyı terörle mücadelede atılmış ve atılacak adımlardan en cesuru olarak nitelemekten kendini alamıyor. Biraz Kasımpaşalı ağzıyla ve biraz da AKP’nin YÖK Başkanı yaptığı Yusuf Ziya Özcan letafeti ile kendi kendimize sormalıyız: “Ulan eşek sıpası; terör örgütüne katılmış olmak, başlı başına suça karışmış olmak değil midir?” Nasıl olacak bu iş! RTE’nin hesabına göre anasının kuzusu dağa çıkmış ama eline silah almamış olacak. Peki, öyle olsun. Ama, öyle olduğunu kim söyleyecek? BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Ya ğ m u r E k i m Fenerbahçe’de son durum: Zico varsa riziko yok! Mühür M. Ali Kılınç: “Zamandan kazanmak için Gül için imza ve mühür kazdırıp Başbakanlığa teslim etsinler.” Rozet Necati Yıldırım: “Konya’da türbanlı öğrenciyle vergi toplama reklamı yapılmış! Reklamına bak, ampul rozetini tak!” Herhalde terör örgütü “sabıka kaydı” verecek: “Aşağıda kod adıyla birlikte açık kimliği yazılı üyemiz, örgüt hizmetinde bulunduğu süre içinde TeCe’nin herhangi bir askerinin öldürülmesi ve/veya yaralanması olayına karışmamış, bu olaylarla ilgili olarak örgütümüzün silahlı kanadına herhangi bir şekilde yardım ve yataklık yapmamıştır. Adı geçen üyemiz dağda bulunduğu sürede idari hizmetlerde görev almış ve genellikle yüksek tepelerde papatya toplamıştır. Gereğini saygılarımızla arz ederiz.” Şaka gibi... Hayır, hiç de değil. Böyle bir şey olur mu? Evet olabilir... TemsilTeslim Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın hafta içinde yaptığı konuşmayı anımsayın: “Terör hem siyasallaştı hem legalleşti... Terör örgütü siyasi olarak Meclis’e girmiştir... Legalleşmeyen tek konu silahlı boyutudur.” Yıllardır ABD ve AB’den siyasallaşması yolunda her türlü desteği alan terör örgütü, sonunda Meclis’e girerek siyasallaştığı ve yasallaştığına göre RTE’nin istediği “sabıka kaydı”nı vermeye de çok kısa süre içinde “yetkili” olacaktır; hiç kuşkunuz olmasın! Bu arada Meclis’e sadece terör örgütü girmemiştir; tarikat örgütleriyle şeriat da girmiştir. Orgeneral Büyükanıt’ın saptaması doğru fakat eksiktir. Türkiye’nin üniter yapısı bölücüler, laik düzeni şeriatçılar tarafından “temsil” edilmektedir ki bu iktidarla bu gidişin sonu Türkiye’nin “teslim”idir! Türkiye’nin Değişenleri YÖK başkanı değişti; YÖK aynı yetkilerle donatılmış halde, üniversitelere takılmış ıslak kayıştan boyun bağı gibi duruyor! Ne diyor yenisi: “Bütün yasaklar kalkacak!” Eyvallah... Göreceğiz... “Kartal kalkar, dal sarkar” muhabbetine dönüşmesin de. Siyahbeyaz Nazi tipli totaliter yönetimden sarıklıcüppelitürbanlı renk manifestosuna geçmeyelim de... “YÖK’e hayır!” değil. YÖK’ü biz yönetelim. Yıllardır biz solcular da, İslamcılar da YÖK’e karşı muhabbet içindeydik. Şimdi onlar iktidarı kapınca, YÖK’ü de sevdiler. YÖK’ü kaldırmıyorlar, başını değiştiriyorlar. II. Mahmut da yeniçeri sarığını çıkartıp “fes” giydirmişti. Mustafa Kemal, fesi çıkarıp şapka giydirmişti. Sorunumuz kafanın içiyle değil, görüntüsüyle ilgili. Kafa aynı olunca, üstüne ne korsan koy... En fazla görüntü değişir. Tuhaf ülkeyiz vesselam, işçiköylü toplanıp başbakan seçebiliyor, ancak bu ülkenin istikbalini hazırlayanlar (üniversite hocaları) kendilerine bir dekan ya da rektör seçmekten acizler... Kısaca YÖK tamam! Emin ellerdeyiz! Değişen “İşçi sınıfı!”. Türkiye Cumhuriyeti’nin, kendi elleriyle, ‘lazım’ olduğu için özene bezene kurdurduğu bir beyaz sendikası vardı. Türkİş! Kokmazbulaşmaz, tavşanların yönettiği, hatta her sendikanın yöneticisinin temiz ‘sicilli’ olmasını esas alan, besleme sendika Harbİş’in başkanını subay zannederdiniz. TürkMetal’in başkanı, son Türk gibi davranırdı. Kendini Türklüğün yeniden restorasyonuna adamış, işi abartıp bir de TV kurarak, orta Anadolu şivesini esas Türkçe haline getirme gayretindeydi... Ne olduysa bu ‘yaman Türkler’ bir tornistanla, AKP’nin dümen suyuna kapılıp AKP’li birini Türkİş’in başına seçmişlerdir. Başbakanımız tek başına Türkİş’i devirteslim aldı. Bir de göstermelik kongre yaptılar. Türkİş de tamam, beyazdan yeşile boyandı. Hakİş kesmemişti. İktidar geldikleri her yerde toptan Hakİş’e geçerdi belediye işçileri. SESSİZ SEDASIZ (!) YÖK’ün başkanı mı BOP’un görevlisi mi? AKP’NİN YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın ilk demeçleri üzerine Prof. Dr. Özer Ozankaya’nın ilk değerlendirmesi: “YÖK’ün yeni başkanı, İslam ülkelerini sömürgesi durumuna düşüren Batı’nın üniversitelerinde ‘araştırma odasına girerken yalnız pardösümü değil, inançlarımı da kapının dışında bırakırım’ ilkesinin geçerli olduğunu kanımca çok iyi bilmektedir. YÖK’ün yeni başkanı, bir dinsel giyime izin vermenin, her türlü dinsel ve dinsel olmayan ideolojik, bölücü, etnik ayrımcı giyimlere ve haremselam ayrımı isteklerine de kapıyı açmak olduğunu, böylece ulusun geleceğini teslim edeceğimiz gençlerimizi, daha yetişme yıllarında, birbirlerini dayanışma içindeki ulus üyeleri olarak değil, karşıt cemaat üyeleri gibi algılamaya götüreceğini de pek iyi bilmektedir. YÖK’ün yeni başkanı, kendisi aksini söylese bile, kanımca Türk bilim kurumlarının başına bilim özgürlüğünü güvencede tutacak bir yönetici olarak değil, ABD ve AB’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye bölümü olan AKP ideolojisinin uygulayıcı temsilcisi olarak gelmeyi kabul etmiştir.” Dönme Nami Tepe: “Eve dönüş, başa dönüş, Bush’a dönüş. Hepsinin özeti boşa dönüş!” Yeşil Gülhan Elmas: “Futbol Milli Takımı ‘beyazturkuvaz’ forma giyecekmiş. Turkuvazla başlayıp, yeşille devam ederler!” Yüksek Yerilim Hattı İstiklal Marşı okunmasını istemeyen AKP’ye yakın erdincutku?yahoo.com öğretmenler Cumhuriyet için cenaze marşı istiyor! Değişen medya! Önce “Star” Grubu el değiştirdi. Sonra Sabahatv. Osmanlı’nın ruhu hâkim oldu. Anadolu’da, “malları müsadere edile, kellesi vurula” nidası, anayasayal düstur haline geldi. Devletin tavuğunu satmaya kalksanız en az üç müşteri çıkması lazım, rekabete açık olması lazım gibi kaideler var. Ama bizde bir de mezat kültürü var. Çıkar mezatçı, batan geminin malları ya da mirasyedilerin paylaşamadıkları miras emtialarını satıyor.. satıyorum, satıyorumm. Sat.... saatıımm! diye... TMSF mezatında satıldı Star ve SABAHatv! Aklıma Tevfik Fikret’in ‘Yiyin efendiler” diye başlayan şiiri geliyor... Bir Sorgulamadan Ötekine MERİÇ VELİDEDEOĞLU İslamda günlük yaşamı, kamusal yaşamı düzenleyen ve Kuran’da yer alan kesin ilkelerin yerini, “laik yasalar” almıştır Türkiye’de, “1923 Devrimi” ile birlikte. Türkiye, “laik bir devlet”; Türkiye Cumhuriyeti, “laik bir Cumhuriyettir”; sekseni aşkın yıldır bu böyle. Ne ki son beş yıldır Türkiye,”İslam temelli” bir parti, “İslam benim hayat tarzımdır!”, “İslam Camiye kapatılmamalı!” yani din bireylerin duyuncunda (vicdan) değil, toplum yaşamının düzenlenmesinde yer almalıdır, diyenlerce yönetiliyor. Ama bunlar, İslamda ancak Peygamber döneminde söz konusu olan “nesh”e, yani Kuran’da “bir ayetin geçerliliğini kaldırma” yöntemine benzer biçimde, birçok ayetin yerine “laik yasalar”ın geçirilmiş olmasına herhangi bir tepki vermezler; kuzu kuzu kabullenip, uyarlar... Buna karşılık, “Kuran’da yeri vardır, ayeti vardır” diyerek, kadınlarının, kadınların başlarını, kaşlarına dek örttürüp, örtülmesini isterler; adeta “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!” denecek bir tutumla. İşte onların bu “ikiyüzlü” tutumunu yıllardır sorguluyor İlhan Selçuk; son olarak da, geride bıraktığımız Kasım ayında yine sordu, sorguladı; ne AKP’den, ne Çankaya’dan başlayarak her gücü elinde tutan AKP iktidarından, ne Diyanet’ten, ne AKP yanlısı yazılı, görüntülü sözde “liberal” basından bir yazar hariç hiçbir “çıt” çıkmadı. ??? Dinci basında ise beklendiği gibi “yanıt” yerine bitmez tükenmez, düzeysiz ama onlara yakışır “saldırı” vardı. Sorgulanıp sorulan herhangi bir ayetin içeriği olsaydı iş kolaydı; “yorum” yöntemiyle yanıt hemen verilirdi; çünkü İslamda Kuran’daki her surenin, her ayetin, her sözün en az“yediden yetmişe” dek yorumu olduğu söylenip, onaylanır. Bu yetmiş sayısı da yetmezse, kimi İslam kaynaklarının kabul ettiği gibi, yorumun (tefsir) öteki aşamalarına geçilir, kısacası ayet aklanır, doğruluğu pekiştirilir. Böylece, bir ayetin akılla çeliştiğini, 21. yüzyılda artık anlamı kalmadığını, dahası, bir kutsal kitapta yer almaması gerektiğini tartışanlar suçlanıp, susturulur. İlhan Selçuk’un sorusuna ses veren Hürriyet’in yazarı, iktidarın “ikiyüzlü” tutumuna değinmese de, başka bir konuda seslendi dilini yutanlara. Kuran’da yer alan ve birbirine tümüyle ters düşen iki ayeti örnek vererek, bu ayetlerdeki “çelişkiyi nasıl izah etmektesiniz?” diye, Türkiye’nin dinbilginlerine, ilahiyat profesörlerine, uzmanlarına sordu 25 Kasım tarihli yazısında. Üç gün sonra eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. M. Nuri Yılmaz’dan yanıt geldi; Prof. Yılmaz gerçi “çelişki” durumunu ele almıyordu ama, anlamı açık olan, ardından gelenle de apaçık desteklenen bu ayetlerden birine getirdiği “yorum”la “çelişki”yi ortadan kaldırıveriyordu. (Cumhuriyet 28.11.2007) ??? Bilindiği gibi, günümüzde “yorum” artık bir “bilim”dir: Yorumbilim (Hermeneutique). Bir yorumun geçerli olması için gereken kuralları içermesi gerekir; ne ki, dinsel yorumlarda büyük çoğunlukla bu kuralların dışına çıkılır. Örneğin, “recm”in “küçük taşçıklarla taşlanarak” uygulanmasını öneren “yorum çılgınlığı”nda olduğu gibi. Belirtildiği gibi sorgulama ayetlerle ilgili, ama içeriği ile değil; 1400 yıl önce İslam dini oluşurken, “vahy” kaynağınca yapılan çok az sayıdaki ayeti “askıya almayı”, 20. yüzyılda Türkiye’de “insan iradesi” ile Meclis’çe gerçekleştirilmesinin, bugün ülkemizi yöneten, “dini hayat tarzı” olarak benimseyenlerce kabul edilip kullanılması, ama sıkmabaşa (türban) gelince, Kuran’a, ayetlere dayanarak sergilenen direnmeler, ikiyüzlülükler sorgulanıyor. Ne var ki bunlar, Çankaya’yı, yasamayı, yürütmeyi, bütünüyle eğitimi, şimdi de yargıyı ele geçirdiklerini, “Silahlı Kuvvetler”i elde edinceye dek de “takıyye” dönemine girdiklerini, “sabredilmesi” gerektiğini yaymaya başlamışlardır diye düşünüyor insan. Her kesimden yalakalarını da, “takıyye”nin meyvelerini kesinlikle yakında bir gün toplayacaklarına inandırdıklarını da rahatça söyleyebiliriz. Ama, onca ayeti “askıya alan” yasalarımızın neler olduğunu kamuoyu gündemine getirecek olan Cumhuriyet’in, bu tarihsel katkısı, ikiyüzlülüğün, “dini politika aracına dönüştüren sahteciliğin” peçesini paramparça edecek, bunları kullananlara da “şamar” gibi inecektir... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Türkiye değişiyor... Ticaretçiler değişti. Anayasa Mahkemesi başkanı değişti, işçiler değişti. Tabib odaları değişemedi, bir de TMMOB değişemedi. Ne de olsa hepsi üniversite mezunu ve yabancı ideolojiyle kafaları kirlenmiş bunların(!). Ecza Odaları Birliği’ni değiştirmeye çalışıyorlar. Onlar da değişir gibi gözüküyorlar. Para bizim milleti bozuyor. Eczacılar esnaflaştı, değişirlerse pek şaşmam! Bir de değişmeyenimiz var Türkler asla değişmez! Osmanlı payitahtı İstanbul’un iki Kaşıkçı elması vardı. Bir Topkapı Sarayı, bakımsızlıktan dökülüyor. Öteki de Fatih Sultan Mehmet’in kurduğu, Sultan Süleyman’ın eklemeleriyle dünyanın ilk çarşılarından olan Kapalıçarşı. 7 yangın, 3 büyük deprem, bir de yeniçeri yağmasına uğramış (1728), yıkılmamış Kapalıçarşı. Ancak şimdi içindeki esnafın yıkımıyla karşı karşıya. 47.000 metrekare alanda yerleşmiş, çatısı kurşunla kaplı. Önce çatıdaki kurşun kaplamayı çalmışlar. Yağmur yağınca ta temele ulaşır hale gelmiş. Sonra dükkândan dükkâna ya da arkadan satın alınan ek binalara varmak için çarşı esnafı tarafından yıkılmış. Apartman altını oto galerileri yapmak isteyen esnaf kolon kesmişti. Depremde yıkılan binalardan anladık. Kapalı Çarşı’yı da başkası yıkmıyor, içindeki esnaf yıkıyor. Büyüyorlar, sığmıyorlar, yıkıyorlar.... Türk olmaktan gurur duyuyorum! Serpuşumuzsarığımız değişir. Ruhumuz asla! Türk’ün Türk’ten başka düşmanı yoktur. [email protected]/Faks: 0212 672 71 71 ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 14 Aralık www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Çekirdekli olarak güneşte 1 kurutulmuş ka 2 yısı. 2/ Parlak ve yarı saydam bir 3 süs taşı... “Sa 4 kağı” da deni 5 len ölümcül bir hayvan hastalı 6 ğı. 3/ Karagöz 7 oyununda kul 8 lanılan kamış düdük... Bir 9 gösterme sıfatı. 4/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Oyunda cezalı çocuk... 1 S E Y F İ Y E A Şenliklerde caddelere 2 I R A D Ü Ş E Y kurulan süslü kemer. 5/ L V Z İ R A Sahip... Keman yayı. 6/ 3 K 4 S Ö V E N T İ Z Afrika’da bir ülke... KM İlaç, deva. 7/ Doğu Af 5 A D A L A R O B A rika’da yaşayan göçebe 6 R E Ç E L N E S N E bir halk. 8/ Renk renk 7 A N parlak tüyleri olan, iri 8 E O S K A L A gövdeli bir papağan... 9 A K R E D İ T İ F Otsu bitkilerle kaplı olan ve zamanla önce makiliğe sonra da ormana dönüşen ekolojik alanlara verilen ad. 9/ Karadeniz Ereğlisi’nde ketenle dokunan bir bez... Japon lirik dramı. m.velidedeoglu?hotmail.com Bizim Gençliğimizde Buraları Yemyeşildi TEMA Ormanlarımız Yanıyor. Seyirci Kalmayın. Fidan Dikim Hattı: (0 212) 284 80 00 www.tema.org.tr YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İpe dizilmiş ceviz ya da bademi, nişastayla kaynatılmış üzüm suyuna batırarak yapılan tatlı sucuk. 2/ Yapma, etme... Gece yapılan sinema ya da tiyatro gösterisi. 3/ İzmir’in bir ilçesi... Başlıca, temel niteliğinde olan. 4/ Japonlara özgü çiçek düzenleme sanatı. 5/ Arpa ile buğday karışımı. 6/ Kumtaşı... Büyümemiş karpuz. 7/ Evropiyum elementinin simgesi... Bir cetvel türü... Rütbesiz asker. 8/ Kütahya’nın Simav ilçesinde bir kaplıca... Döl verme yetkinliğine eren. 9/ Bir yerde oturan, ikamet eden... Çin ve Japonya’dan tüm dünyaya yayılmış bir strateji oyunu. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle