18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 KASIM 2007 CUMARTESİ AÇI MÜMTAZ SOYSAL PENCERE Anadolu’nun Çilesi... 12 Eylül’den sonra Diyarbakır’a gitmiştim, dostlarla bir araya gelmiştik; kişiliğinde şeytan tüyü bulunan bir sevimli Kürt, askeri yönetim sırasında gördüğü işkencelerden dolayı yakınıp duruyor, susmak bilmiyordu... Sonunda sabrım tükendi... 12 Mart’ta ben de işkence görmüştüm... Meşhur Ziverbey Köşkü’ndeki bir hücrede, tam bir ay, eller ayaklar zincirliyken yatır kaldır, falaka falan filan, vesaire... Birden patladım: Ulan, dedim, ben Türk’üm, bana işkencenin daniskasını yaptılar, sen Kürt’sün, sana haydi haydi yaparlar... Gülüşmeye başladık... ? Yaşadığımız coğrafya öteden beri tekin değil... Emperyalizm buralarda vaktiyle dört kol çengi, çok iş tutmuş, Ermeni’yi, Rum’u, Yunan’ı, Türk’ü, Kürt’ü, Arap’ı birbirine düşürmüş, sonra da bölgede keyfince mum yakıp tepeden seyrine bakmış... Kör olası emperyalizm şimdi de bir yandan eski defterleri karıştırırken, öte yandan Türklerle Kürtleri birbirine düşürmek için neler yapıyor neler; maydanozlu köfteler... Oysa Türk ile Kürt iç içe, kapı komşu, hısım akraba!.. İkisini yan yana koy, sonra sokaktan geçen birini çağırıp sor: Ulan, bunların hangisi Kürt, hangisi Türk... Vallahi billahi ayırt edemez... ? Bugün Meclis’te Kürt partisi var; mübarekler ağızlarını açtılar mı öylesine esip savuruyorlar ki insanın kulaklarına inanası gelmiyor... Olsun... Demokratik haklarıdır, Kürtler kurtlarını döküp rahatlasınlar... Ama, bunun üstüne PKK terörü ne halt etmek istiyor?.. PKK emperyalizmin maşası... Terör örgütü, Türk ile Kürt’ü birbirine düşman etmek istiyor... ? Başta Angloamerikan emperyalizmi, insanlık düşmanları, ellerini kollarını sıvamışlar, bölgede seferberlik ilan etmişler... Yoksul halkları birbirlerine düşürüp çatıştırdıktan sonra kapitalizmin emperyalist sömürüsünü yürüten bu oyun eski mi eski, cılk mı cılk... Peki, bizler bu bilinen tuzağa yine düşecek miyiz?.. ? Bir de bu oyunun medyada hınk deyicileri var... Bizim mandacı enteller.. Namı diğer dönekler.. Amerikan emperyalizminin uşakları bu dönekler, Türklere dönüyorlar, “Ulus devlet bitti” diyorlar... Dönekler, Kürtlere dönüyorlar, bu kez de “Ulus devletini kur” diyorlar... Zavallı Kürt nüfus dört devlete yayılmış... “Modası geçmiş ulus devleti” kurmak için Amerikan emperyalizminin güdümünde bu sefer de perişan mı perişan olacaklar... ? Anadolu Türk’e de yeter, Ermeni’ye, Rum’a, Çerkes’e, Arap’a, Fellah’a, Laz’a, Kürt’e, Süryani’ye, Nasturi’ye de yeter... Yeter, ama, emperyalizmin güdümüne girip birbirimize düşmanlaşmazsak yeter... Sorumlular BAŞBAKAN, Başkan Bush’la görüşmek üzere uçağa binerken Türkiye’nin halkı üzülüp herhalde “Bu durumlara niçin düştük?” diye düşünüyordur. Çünkü kendi deyimiyle “Dağdan inenlerin Türk askerine zarar vermesini önleyeceğiz” diyen Başkan’ın öğütten başka bir şey vermeyeceğini herkes biliyor. Barzani’nin arkasında duran ve PKK’nin dolaylı yoldan silahlanmasına seyirci kalanlar başka ne diyebilir ki. Yirmi birinci yüzyılın başlarında Türkiye Cumhuriyeti’nin genel görünüşü hiç hoş değil; ne yaptığını ve nasıl yapacağını bilmeyen yöneticiler elinde sürüklenip duran şaşkın bir devlet. onucun sorumlularını aramak, elbet derinlere, İkinci Dünya Savaşı bitimindeki politikalara kadar inmeyi gerektirir. Ama en azından, şu son AKP iktidarının beş yılına bakıldığında, bütün suçu o iktidara yıkarak işin içinden sıyrılmak kolay değildir. Onlar kendi amaçları için gerekenleri ustaca, akıllıca, bilinçlice yaparak planlı, tutarlı, dayanışmalı çalışmaktalar. Ama eğer devlet artık cumhurbaşkanı, başbakanı, hükümeti ve en yüksek mahkemesiyle şimdiden “ılımlı İslam cumhuriyeti” görüntüsüne bürünmüşse, bu sonuç iktidarın başarısından daha çok karşısındakilerin başarısızlığından kaynaklanmıyor mu? Ana muhalefet, iktidarın karşısına yenilenmiş ve sağlamlaştırılmış bir başka tasarım, yani bir “Türkiye projesi” koyup onun çevresinde olabildiğince genişletilmiş bir cephe oluşturmaya tam anlamıyla soyundu mu? O yöndeki tek kıpırdanışın meyvesini toplayarak Meclis’e on iki milletvekilini sokan DSP, hemen sonra CHP’den ayrılmakla kalmayıp bir de cumhurbaşkanı seçimi ve anayasa değişikliği konularında iktidarı desteklemeye kalkışmadı mı? Ya MHP? Seçim öncesi mangalda kül bırakmadıktan sonra Meclis’e adım atar atmaz AKP’nin istediği biçimde oy kullanmayı “devlet adamlığı” saymadı mı? Sorumluluk çizgisi partilerde durmuyor ki. Anayasa Mahkemesi’nde ne oldu da dengeler değişti? Mahkemenin Cumhuriyeti korumadaki rolünü bilen yargıçlar kendi aralarında niçin bölündüler? Meclis’e “bağımsız” olarak girip hemen partileşerek “bölgesel özerklik” tezlerini açıkça savunmaya başlayanlar karşısında savcılıklar niçin suskun? Yüksek Seçim Kurulu, “derhal seçim” yerine “erken seçim”e göz yumarken sakatlıklarla dolu halkoylaması sürecini sonuna kadar sürdürürken gelinen noktadaki sorumluluğunun farkında mıydı? “Sun Microsystem Co.” yazılım şirketinin bilinen “ün”ü dolayısıyla seçimlere düşen “elektronik şaibe” gölgesi niçin etraflı bir soruşturmayla giderilmemektedir? Nihayet, Silahlı Kuvvetler’in Cumhuriyet savunuculuğunu ve ülke güvenliğini her konuya uzanan kapsamlı bir yorumla ele alıp gerektiğinde ağırlığını koyan tutumu, dış dünyanın ve iç politikanın etkisiyle artık daraltılıp değiştirilmiş midir? ısacası, ortak bir sorumluluk söz konusu. Sorumlular akıllarını başlarına devşirip gereken davranışları göstermezlerse, Cumhuriyetin batışını seyretmenin tarihsel vebalini de yüklenmiş olacaklarını bilmek zorundadırlar. [email protected] S K Anayasa Değişikliğinin İlk Sonucu (II) Nuri ALAN Emekli Danıştay Başkanı B ir önceki yazımda, Anayasa değişiklikleri kapsamında, 21 Ekim 2007’de yapılan halk oylamasıyla kabul edilen “Cumhurbaşkanı’nın görev süresinin 5 yıl olması”na ilişkin farklı görüşleri belirtmiştim. Bu yazıda başvurulabilecek hukuk yolları ele alınacaktır. Şimdiye kadar hukukumuzda ve devlet geleneğine sahip hiçbir ciddi ülkede böylesine bir hukuki garabet oluşturulamamıştır. Özel olarak uğraşılsa da, her aşaması skandallarla dolu böyle bir beceri sergilenemez. Bu nedenle sorunu çözüme kavuşturacak örnek bir Yargı kararı bulmak da mümkün değildir. Ancak, yürürlekte olan kuralların Yargı kuruluşlarına ve YSK’ye verdiği yetki ve görevlerden hareketle, hem halkoylamasına, bu oylamada kabul edilen anayasa değişikliğine, hem de cumhurbaşkanının hukuki durumuna ilişkin bazı, itiraz ve dava yolları önerilebilir. 1 Yüksek Seçim Kurulu’na halkoylamasıyla ilgili çok sayıda itiraz yapıldığı biliniyor. Özellikle oylama günü birçok yerde yasaya uygun biçimde sandık kurulları oluşturulamadı. Benim oyumu kullandığım sandıkta sadece iki görevli vardı; bana da sandık kurulu üyeliği önerildi. YSK’den halkoylamasına ilişkin itirazların kabulü yönünde bir karar çıkmadığı anlaşılıyor. Halkoylamasına itirazın yanında, 11’inci cumhurbaşkanının görev süresinin anayasa değişikliğinin yürürlüğe girdiği tarihte sona erdiğinden bahisle, cumhurbaşkanı seçiminin yapılması için YSK’ye başvurulabilir. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine ilişkin usul ve esasların özel bir kanunla veya ilk seçim için geçici bir madde ile düzenlenmesi gereklidir; ortada böyle bir düzenleme henüz yoktur. Bununla birlikte yürürlükteki kurallar, bu konuda YSK’ye görev ve yetki vermektedir; 21 Ekim günü kabul edilen anayasa değişikliği ile anayasanın 79’uncu maddesinin ikinci fıkrası değiştirilerek TMBB üyelerinin seçim tutanakları yanında Cumhurbaşkanlığı seçimi tutanaklarını kabul etme görevi YSK’ye verilmiş; maddenin son fıkrasında yapı lan değişiklikle de cumhurbaşkanının halk tarafından seçilme işlemlerinin genel yönetim ve denetiminin de milletvekili seçimlerinde uygulanan hükümlere göre yapılacağı ifade edilmiştir. Bu düzenlemelere göre cumhurbaşkanı seçiminin genel denetim ve yönetiminde sadece YSK görevli ve yetkilidir; bu geniş görev tanımı içinde seçimi ve seçim gününü belirleme görev ve yetkisi de vardır. Değişik anayasa kuralının gönderme yaptığı milletvekili seçimi kanunu (m.6) seçim dönemini, seçimin başlangıcını ve seçim gününü belirlemiş, bu konuda TBMM’ye bir yetki vermemiştir. YSK bu kanunda çizilen çerçeve içinde seçim takvimini hazırlamaktadır. TBMM ancak, aynı yasanın 8’inci maddesine göre seçim yenileme kararını kendisi vermiş ise seçimin yapılacağı tarihi de belirleyebilir. Görüldüğü üzere milletvekili genel seçiminde gün belirleme yetkisi özel bir durum için TBMM’ye verilmiştir. Anayasanın değişik 102. maddesi, Cumhurbaşkanlığı makamının herhangi bir nedenle boşalması halinde, boşalmayı takip eden altmış gün içinde seçimin yapılmasını emredici bir kural olarak düzenlediğine ve yürürlükteki yasalar bu seçim için hiçbir makam ve mercie herhangi bir görev ya da yetki vermemiş olduğuna göre YSK, cumhurbaşkanı seçiminin takvimini hazırlamak ve seçimi yapmak konusunda tek görevli ve yetkili organdır. 2a) Anayasa değişikliğinin iptali için Anayasa Mahkemesi’nde dava açmak mümkündür. Anayasanın 148. maddesine göre mahkeme anayasa değişikliklerini sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Bu denetim teklif ve oylama çoğunluğuna ve anayasa değişikliklerinin ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulmadığı hususları ile sınırlandırılmıştır. Bu durumda halkoylaması süreci içinde, oylamaya sunulan metnin değiştirilmiş olmasının, anayasa değişikliğini “yokluk”la sakatladığı iddiasının Anayasa Mahkemesi’nce kabulü halinde yargısal denetim yapılabilir. b) Anayasanın 104. maddesinde cumhurbaşkanının yasama ile ilgili olan görev ve yetkileri içinde “kanun ları yayımlamak” yetkisi de sayılmıştır. Bu yetki, yasama faaliyeti içinde kabul edilmemekle beraber kapsamında başka önemli yetkileri de taşımaktadır: Cumhurbaşkanı TBMM tarafından gönderilen kanunları hemen yayımlamak zorunda değildir. Kanunları tekrar görüşülmek üzere TBMM’ye geri gönderebilir; anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları gerekli gördüğü takdirde halkoyuna sunabilir. Hatta, kanunların anayasaya aykırı oldukları gerekçesi ile Anayasa Mahkemesi’nde iptal davası açmak yetkisi de, bir yönü ile kanunları yayımlamak görevi ile bağlantılıdır. Anayasa değişikliğinin yürürlüğe girdiği tarihten sonra, cumhurbaşkanının görevi bırakmaması halinde, yayımladığı bir yasanın iptali için ve bu konuda yetkili olmadığı gerekçesine dayalı olarak iptal davası açılabilir. Böyle bir gerekçeyle açılmış bir iptal davası şimdiye kadar Anayasa Mahkemesi’nin önüne götürülmediği için mahkemenin ne yönde karar vereceğini önceden kestirmek mümkün değildi. ? Arkası 7. Sayfada İngilizceyi İngilizce kaynaklardan öğrenin... Westminster University ve Premier College sertifikalarına sahip, London School of Busness Administration’da master yapmış ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH Gramer, derslere yardımcı, sınavlara hazırlık İş İngilizcesi (Business English) ve İngilizce iş görüşmelerine (Interview hazırlık. Acıbadem / İstanbul 0 536 225 07 80 CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle