23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 KASIM 2007 SALI 6 HABERLER İzmir’de arabasında vurulan gencin babası ve arkadaşları polisin açıklamalarını yalanladılar SALI ORHAN BURSALI ‘Uyarı yapılmadı’ iddiası ANKARA/İZMİR (Cumhuriyet) İçişleri Bakanı Beşir Atalay, İzmir’de “dur” ihtarına uymadığı için polis tarafından vurulan ve başına kurşun isabet ettiği belirlenen 20 yaşındaki Baran Tursun ile ilgili olarak, “Müfettiş görevlendirdik. Gelişmeye göre kararımızı vereceğiz. Hatası olan birisi varsa cezasını görür” dedi. Ege Üniversitesi’nden Doç. Dr. Kubilay Demirağ da, Beyin Cerrahi Servisi’nde yaşam destek ünitesine bağlı tutulan gencin “en ileri derecede koma halinde” olduğunu bildirdi. Baba Mehmet Tursun, “Polisler, gece olduğu için ışıkla herhangi bir ikaz Sanayici, Strateji İstiyor Bakan: ‘Geliyor’! Stratejisi, yöneleceği hedefleri olmayan bir ülke sanayisi düşünülebilir mi? Evet, söz konusu ülke Türkiye ise! 6 yıl süren kesintisiz büyümede dışsatımda Türkiye’yi ileri noktalara taşıyan sanayici tıkanma noktasına geldi! Küresel ekonomi her şeyden önce rekabet demek. Ülkenizin rekabet edebilir özelliğini her fırsat ve durumda ayakta tutacak, ülkeyi geleceğe güvenle taşıyacak “büyük ölçekli” stratejiler izlemek zorundasınız. İstanbul Sanayi Odası’nın altıncısını düzenlediği Sanayi Kongresi’nin dünkü açılış konuşmalarında, İSO Başkanı Tanıl Küçük, İSO Meclisi Başkanı Hüsamettin Kavi ve TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, sanayinin dünyada rekabette geriye düşmeye başladığını açıkladı. Bir çeşit imdat çağrıları! Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan ise eski arkadaş ve meslektaşlarına “Strateji geliyor, sıkın dişinizi” dedi! Çağlayan aslında daha fazlasını söyledi; planlanan sanayileşme stratejisinin bilime, teknolojiye, yenilikçiliğe, bilgi ekonomisine, katma değeri yüksek ürüne önemli teşvik ortamı yaratacağı haberini verdi! 2013’e kadar Gayri Safi Milli Hasıla’nın yüzde 2’sinin ArGe olarak harcanacağı iddiasında bulundu! 2013’te 800 milyar dolar umulan Milli Hasıla’da bu miktar 16 milyar dolar edecek! Ayrıca SSK priminin 5 puan indirileceğini, İstanbul Girişim Sermayesi ile hem yeni girişimcilere hem KOBİ’lere sermaye sağlanacağını, Anadolu’da kümelenmelere destek geleceğini, Organize Sanayi Bölgeleri’ni ve Teknoparkları yenileştirip yayacaklarını açıkladı... Hadi hayırlısı! Şüphesiz, söylemek ile yapmak farklı şeyler! AKP ilk iktidar yılında da yüzde 2 ArGe hedefini açıklamıştı, ancak 5 yılın sonunda yüzde 0.9’da kaldı! Bugün de süren ve ana teması “Sürdürülebilir Rekabet Gücü ve Endüstriyel Teknoloji” olan ve sanayileşmenin ve stratejinin vizyonuna bilim teknoloji ve yenilikçiliği oturtan Kongre’den notlar ve düşünceler... ??? Tanıl Küçük, düşük döviz kurunun üretim üzerindeki büyük baskısını dile getirdi. En azından, Türkiye ekonomisine soluk aldıracak alternatif seçenekler aranmasını istedi. Türk bilim adamlarının son yıllardaki buluşlarının sevindirici olduğunu, ancak teknolojik gelişmelere bir sanayi stratejisi çerçevesinde destek verilmesinin, ekonominin artık yüksek katma değerli ürünlere yönelmesinin şart olduğuna dikkat çekti: “Engeller kalkmalı ve küresel çapta oyuncu olmalıyız, başka kurtuluş yok.” Hüsamettin Kavi, ülkenin artan borçlarına dikkat çekti ve “Borç borçtur, yeri gelir ülkeye baskıya dönüşür” dedi ve ülke cari açığına ve düşük kurun yarattığı olumsuzluklara karşı bir ülke stratejisinin olmadığını, ülkece önemli paralar aktardığımız Avrupa Birliği’nin teknoloji, yenilikçi sistem üretmeyi amaçlayan 7. Çerçeve Programı’na ulusal katılım için seferber olunması gerektiğini vurguladı. Rifat Hisarcıklıoğlu, da “Rekabetçi özelliğimizi yitiriyoruz, kârlılığın sıfıra kaydığı bir döneme girdik, ucuz iş gücüyle rekabet dönemi bitti; tişört satmaktan daha sermaye yoğun üretime geçiyoruz, Avrupa’da satılan TV’lerin yarısı, beyaz eşyanın dörtte biri bizden, ancak bunlarda da büyük katma değer yok; yüksek katma değerli üretimlere yönelmeli ve bunu da bir sanayi stratejisi ile yapmalıyız.” Rifat Bey, dünyanın en büyük 18. ekonomisi olmamıza rağmen, dünyanın en büyük ilk 100 şirketi arasında olmadığımıza dikkati çekti ve hükümeti, ekonomik büyümenin önündeki engelleri kaldırmaya çağırdı; kayıt dışılık ve yüksek vergiler bunlar arasında. İş gücünün niteliğini geliştirici önlemler. Getirisigötürüsü şeffaf, özellikle yenilikçi çalışmaları destekleyecek yeni bir teşvik sistemi... ??? Sevindirici bir durum: Artık önde gelen sanayicimiz, İSO’dan TÜSİAD’a ve TOBB’ye kadar, teknoloji, bilgi yoğun yenilikçi üretim sektörlerine ve biçimlerine geçilmesi konusunda müthiş bir bilinçlenme, “aydınlanma” yaşadı! Bu epeydir gözlenen bir süreç! TÜSİAD’ın bu konuda çok yayını, konferansı, toplantısı var! İSO’nun uzmanlaşmış bir kurulu bile var: KATEK (Kalite ve Teknoloji İhtisas Kurulu). Yerli bilişimciler, 20 milyar dolarlık ihracat yapabiliriz diyorlar! Bir de, şüphesiz ki, Irlanda’nın, Çin’in, Hindistan’ın ve daha pek çok ülkenin, bilim ve teknolojiye ağırlık vererek, büyük atılımlar gerçekleştiriyor olmaları da önümüzde olumlu örnekler... Hisarcıklıoğlu’nun şu saptamalarını kayda geçirelim: “Başkaları bize ne üreteceğimizi söylemesin, düşük döviz kuru bizim ekonomimizi belirlemesin. Ne yapacağımızı biz tasarlayalım, nelere odaklanmamız gerektiğini de, uluslararası şirketler değil biz kararlaştıralım.” Sanayicinin “ulusal sesi” mi ne?! Zaten Tanıl Küçük de geçen ay “Şirketlerimizi ucuza satın alıyorlar, yerli sermaye bu gidişle kalmayacak” demişti! Bu seslendirmeler gelecek için önemli! Çünkü ekonomi, rekabet gücü, kalkınma, her şeyden önce bir fikir, uzun vadeli entelektüellik dolu bir strateji ve politika konusudur! Sanayici bastırıyor, umarız iktidar da kendi dışında varlığı giderek büyüyen bu geniş ufkun içinde bulur kendini! ? İçişleri Bakanı Beşir Atalay, polis tarafından vurulan ve başına kurşun isabet ettiği belirlenen 20 yaşındaki Baran Tursun ile ilgili olarak, “Müfettiş görevlendirdik. Gelişmeye göre kararımızı vereceğiz. Hatası olan birisi varsa cezasını görür” dedi. Baba Mehmet Tursun ise Bir kişinin sürücü belgesiz araç kullanması, öldürülmesine neden olmamalı” diye konuştu. yapmamışlar. Ben oğluma gece tanımadığı kişiler durdurmak istediğinde durmamasını söylemiştim. Bir kişinin sürücü belgesiz araç kullanması, öldürülmesine neden olmamalı. Umutla bekliyoruz. Pırıl pırıl bir çocuğun yaşamasını istiyoruz” diye konuştu. Baba Tursun, ayrıca ölümü halinde oğlunun organlarını kesinlikle bağışlamayacağını söyledi. İçişleri Bakanı Beşir Atalay, İzmir’in Karşıyaka ilçesinde polis tarafından başından vurulan Baran Tursun (20) adlı gençle ilgili soruları yanıtladı. Atalay, “Arkadaşlar konuyu araştırıyorum. Acele karar vermeyin. Olayı tahkik ettiriyorum. Müfettiş görevlendirdik. Gelişmeye göre kararımızı vereceğiz. Hatası olan birisi varsa cezasını görür. Polisimiz zor şartlarda, özveriyle görevini yapıyor ama polisimizin de hatası varsa bu tür konularda o da bunun cezasını görür” açıklamasını yaptı. Baran Tursun’un Beyin Cerrahi Servisi’nde yaşam destek ünitesine bağlı tutulduğu Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kubilay Demirağ da, gencin “en ileri derecede koma halinde” olduğunu bildirdi. Tursun’un Art arda yaşanan olaylar gözleri ‘Polis Vazife ve Salahiyetleri Yasası’na çevirdi Polisin tutumu TBMM’de ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İstanbul’da bir yurttaşın polis tekmesiyle can vermesinin ardından, İzmir’de de polisin 20 yaşında bir genci vurması TBMM’de de tepkiyle karşılandı. Ardarda yaşanan olaylar, dikkatleri “Polis Vazife ve Salahiyetleri Yasası”na çevirdi. Son günlerde güvenlik güçlerinin yurttaşlara karşı ölçüsüz güç kullanımına ilişkin arka arkaya yaşanan olaylar TBMM’ye taşındı. TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyelerinden, CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, “Bir süreden beri polis korku salarak vatandaşı sindirmeye çalışıyor. Emniyetteki huzursuzlukları TBMM gündemine taşıyacağım” dedi. Sorunların sadece polisin eğitim eksikliği ile açıklanamayacağını vurgulayan Ersin, “Hem zihinsel, hem fiziksel yorgunluk var. Siyasi kadrolaşma ve cemaat kadrolaşması da var” diye konuştu. TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanvekili Mehmet Ekici de, olayların dikkatle incelenmesi gereği üzerinde durdu. Ekici, “Olaylar üst üste geldi. Hrant Dink cinayetinde polis katkısına dair bir rivayet dolaştı. ‘Dur’ ihtarına uymadığı için ateş edilen kişiler olduğu haberleri çıktı. Komisyon bir şikâyet üzerine ya da kendiliğinden bunları incelemeye alabilir. Aşırı şiddet, aşırı güç kullanımı yasaların ihlali anlamında bir tespit varsa incelenmeli” dedi. İzmir’deki olayla ilgili olarak dosyayı görmeden bir görüş belirtmek istemediğini kaydeden Ekici, “Terörün alabildiğine geliştiği bir ortamda ‘dur’ ihtarına uyulmaması üzerine mi böyle oldu, yoksa polis fevri mi davrandı, hepsi söz konusu olabilir. Taraflarla konuşmak, dosyayı incelemek lazım. Nerede bir problem varsa oraya gidilmeli, incelenmeli” demekle yetindi. suç işlenmemiş, polise ateş açılmıyor, silah doğrultulmuyor, polisin silahı alınmak istenmiyor. Bu olgular mevcut değilken polisin ateş açamayacağı yasada yer alıyor. Polis bu fiiller karşısında dur ihtarına uymayanlara ölçülü biçimde ateş açma yetkisindedir. Ama bu olayda görüyoruz ki, salt dur ihtarının ardından ateş açıyor. Bu tamamen dikkatsizlik ve polisin eğitim yetersizliğinden kaynaklanan bir olaydır” görüşlerine yer veriyor. olay gecesi saat 03.40’ta hastanenin acil servisine getirildiğinde, solunum ve dolaşımının durduğunun tespit edildiğini belirten Demirağ, hastaya 5 dakika kalp masajı yaptıklarını ifade etti. Demirağ, “Kalp çalıştıktan sonra hastanın derin koma halinde olduğunu tespit ettik. Tomografisinde kafanın arka kısmından ön kısmına uzanan bir hasar vardı. Ön kısmına yakın da bir metal parçası vardı. Hastanın genel durumu en ileri derecede koma halinde. Solunum cihazına bağlı. Henüz beyin ölümü gerçekleşmedi. Solunum, yaşamsal desteği sürüyor. Tansiyonunu yükseltmek için ilaçlar veriliyor. Servisteki hastalar arasında en ağır durumda bulunan Baran Tursun” diye konuştu. Bu arada Baran Tursun’un babası Mehmet, annesi Berrin Tursun ve kız kardeşlerinin, hastane önündeki acılı bekleyişleri sürüyor. “Umutla bekliyoruz. Pırıl pırıl bir çocuğun yaşamasını istiyoruz” diyen Baba Tursun, oğlunun başında kurşun yarası bulunduğunu öğrendikten sonra emniyet yetkililerinin kendilerine açıklayıcı bilgi vermediğini savundu. ‘Barikat kurulmamıştı’ Baba Tursun, “Olay sırasında oğlumun yanında bulunan 2 arkadaşı ile görüştüm. Yolda barikat kurulmamış. Polisler, gece olduğu için ışıkla herhangi bir ikaz yapmamışlar. Ben oğluma gece tanımadığı kişiler durdurmak istediğinde durmamasını söylemiştim. Bir kişinin sürücü belgesiz araç kullanması, öldürülmesine neden olmamalı” diye konuştu. Baba Tursun, ölümü halinde kesinlikle oğlunun organlarını bağışlamayacağını da söyledi. Olay sırasında araçta bulunan arkadaşı Emre Okçelik de, “Baran’ın yeni bir şirket kurmasını kutlamak için gezmeye çıktık. Uyarı lambası ya da megafonla bir ikaz olmadı. Yolumuz kesilmemişti. Yolumuza devam ederken tek bir mermi atıldı” açıklamasında bulundu. Araçta bulunan Atilla Doğan da her şeyin çok kısa bir süre içinde olduğunu kaydederek, “Barikat kurulsaydı dururduk. Bize ateş eden polisin ekip aracının tepe lambası bile yanmıyordu” dedi. Karşıyaka ilçesi Bayraklı semtinde Baran Tursun’un aracını durdurmak için tabancayla uyarı ateşi açtıkları iddiasıyla polis memuru O. A. çıkarıldığı mahkemece tutuklanmış, V. A. ise savcılık tarafından serbest bırakılmıştı. Baratalı’dan soru önergesi CHP İzmir Milletvekili Bülent Baratalı da polisin ölçüsüz güç kullanımını soru önergesiyle Meclis gündemine taşıdı. Baratalı, İçişleri Bakanı Beşir Atalay tarafından yanıtlanması istemiyle verdiği soru önergesinde Atalay’dan şu sorularına yanıt istedi: “Bu iki olay da bir eğitim zafiyeti olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Bu durumda bakanlık olarak kendinizi ne kadar sorumlu hissediyorsunuz. Emniyet güçlerinin sıradan olaylar karşısında bile bu kadar ölçüsüz ve şiddet kullanımını neye bağlıyorsunuz? Yeni ölümlerin meydana gelmemesi için neler yapmayı düşünüyorsunuz? Her iki olaya adı karışan polisler hakkında bakanlık olarak ne yapacaksınız?” İkitelli’deki dernek binasına yapılan saldırı sonucunda binada maddi hasar meydana geldi. Temel Haklar Derneği’ne saldırı İstanbul Haber Servisi İkitelli Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği önceki gün kalabalık bir grup tarafından saldırıya uğrayıp yakılmak istendi. Dernekten yapılan yazılı açıklamada, saldırıların polis destekli bir grup tarafından yapıldığı iddia edilerek “Saldırı sonrası içerideki eşya kırıldı. Dernek çalışanları saldırıya uğradı. Pompalı tüfeklerle duvarlar delik deşik edilirken derneğimiz yakılmaya çalışıldı” denildi. Derneğe yapılan bu saldırının ilk olmadığı belirtilen açıklamada, “Bu saldırı ülkemizde muhalif tüm kesimleri, demokratik haklar ve özgürlükler mücadelesi veren tüm kesimleri susturmak, sindirmek amaçlıdır. Bu saldırı, ülkemizde yaratılmaya çalışılan şovenist dalganın, KürtTürk halklarının birbirine düşürülmeye çalışıldığı provokasyon ortamının bir parçasıdır” görüşüne yer verildi. Okey’in hakkı savunulmadı Avukat Anıt Baba da Türkiye hükümeti olarak Okey’in ailesine bilidirimde bulunulmadığını, Nijerya’daki Türkiye Konsolosluğu’nun bürokratik engelleri nedeniyle ailenin vekâletinin kendilerine ulaşmadığını söyledi. İstanbul Haber Servisi Njieryalı sığınmacı Festus Okey’in ölümüne neden olan Beyoğlu Asayiş Büro Amirliği’nde görevli polis memuru Cengiz Yıldız, göçmenlere ve Doğulu yurttaşlara yönelik suçlayıcı ifadelerle savunma yaptı. Dosya ağır ceza mahkemesine gönderilerek, sanığın “kasten adam öldürme” suçundan 25 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanması istendi. 20 Ağustos’ta öldürülen Okey’in hakkıysa ‘bürokratik engeller’ nedeniyle savunulamadı. Beyoğlu 7. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya tutuksuz sanık Yıldız ve avukatı katıldı. Duruşmayı, Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürü Tuğrul Pek ve çok sayıda polis izledi. Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi adına davaya katılmak için dilekçe veren avukat Taylan Tanay, Okey’in öldürülmesinden üç saat sonra savcıya haber verildiğini, olay tutanağının da cinayetten tam 7 saat sonra sanığın da içinde bulunduğu şüpheli birim tarafından hazırlandığına dikkat çekti. “Kamuoyunda etkili ve bağımsız soruşturma yürütülmediği şüphesi doğmuştur. Mağdurun ailesinin olmadığı bir yerde süren bu davaya katılmamız toplumu rahatlatacak” dedi. Aile adına davayı izlemek için gelen avukat Anıt Baba da Türkiye hükümeti olarak Okey’in ailesine bilidirimde bulunulmadığını, Nijerya’daki Türkiye Konsolosluğu’nun bürokratik engelleri nedeniyle ailenin vekâletinin kendilerine ulaşmadığını söyledi. ÇHD’nin davaya katılma talebi suçtan doğrudan zarar görmediği belirtilerek reddedildi. Savunmasına göçmenleri ve Doğulu yurttaşları suçlayarak başlayan sanık Yıldız, “Beyoğlu kozmopolit bir yer. Uyuşturucu satışına ilişkin çalışma yapıyoruz. Siyahi şahıslar ve Doğudan gelen vatandaşlar uyuşturucu konusunda daha çok dikkat çekiyor” dedi. ne polis memuru Erdoğan ile haber yolladım. Bu sırada şahıs giyindi. Erdoğan’ı çağırmak için kapıya yöneldiğimde şahıstan silahıma temas hissettim. Elimi silaha atıp kendimi bir adım geri çektim. O da silahı tutuyordu. Ben kabzayı tuttum” dedi. Mahkeme yargıcı, “Sen kabzayı tuttuysan, senin belindeki silahı o nasıl tuttu?” diye sordu. Sanık, “Onun eli tetikte kaldı. Tam tutuş gerçekleşmemişti. Silahı arkama almak isterken namlu ve metal kısmını da tuttu. Ben bir adım halkımıza hizmet etme düşüncesinde oldum. Olay nedeniyle çok üzgünüm. BatıDoğu karışmış bir bölgedeyiz. 2 arkadaşımız bıçakla yaralandı. Ekip otomuza, molotoflu, bombalı saldırılar oldu. Tarlabaşı’ndan geçerken illa ki bir taş, ekip otomuza atılıyor.” Yasa tartışması Polis Vazife ve Salahiyetleri Yasası da yaşanan olayların ardından tartışılmaya başlandı. Söz konusu yasanın polisin silah kullanma yetkisini yeniden düzenleyen 16. maddesinde 2 Haziran 2007 tarihinde değişiklik yapıldı. Buna göre polise “dur ihtarı”, ardından “havaya uyarı ateşi açması” ve devamında kaçma eyleminin devam etmesi halinde “ölçülü” biçimde ateş açabileceği yetkisi verildi. Bir dönem Emniyet Genel Müdürlüğü Vekilliği yapan Mustafa Yiğit, İzmir’deki olayda, polisin silah kullanmasına neden olacak hiçbir olgunun gerçekleşmediğine dikkat çekti. Yiğit, “Polise mukavemet yok, fiili saldırı yok, ağır cezalık bir Suç vasfı değişti Tanık polis memurları, atış mesafesinin tespiti için gerekli olan delil, Festus’un kayıp gömleğini gün boyu hastanede aradıklarını ancak bulamadıklarını söylediler. Mütalaasını açıklayan Cumhuriyet Savcısı Hasan Esen, sanığın eyleminin, TCY’nin 81. maddesi uyarınca “kasten adam öldürme” sonucu oluştuğu dikkate alınarak, görevsizlik kararı verilmesini talep etti. Savcının görüşüne katılmadığını söyleyen Sanık avukatı Vehbi Kahveci, müvekkilinin “görevini savsaklamadığı için” burada olduğunu savundu. Mahkeme yargıcı, sanığın eyleminin kasten adam öldürme suçuna dönüşme ihtimali bulunduğunu belirterek görevsizlik kararı verdi. Yargıç, sanığın, TCY’nin 81. ve olası kasıt halini düzenleyen 21/2. maddesi uyarınca 20 yıldan 25 yıla kadar hapis cezası istemiyle, şimdilik tutuksuz yargılanması için dosyanın yetkili ağır ceza mahkemesine gönderilmesine hükmetti. obursali?cumhuriyet.com.tr ? Nijeryalı Festus Okey’in bir polisin silahından çıkan kurşunla öldürülmesi olayına ilişkin duruşmada sanık polis Yıldız savunmasına, göçmenleri ve Doğulu yurttaşları suçlayarak başladı. Savcı, Yıldız’ın ‘kasten adam öldürmek’ suçundan yargılanmasını talep etti. Olay günü ekip şefi olduğunu, sivil çalıştıklarını belirten Yıldız, “Seyir halinde giderken Sakızağacı ışıklarda, önümüzden iki şahıs geçti. Yüzlerine baktığımda şahsın biri tedirgin haraketler yaptı. Elini cebine soktu. Bu şahıs Festus Okey’di” diye konuştu. Okey’in cebinden bir taş kokain çıktığı için gözaltına aldıklarını belirten Yıldız, Okey’in iç çamaşırının içinde poşette 13 taş kokain bulduğunu belirtti. Yıldız, “Bitişik odadaki grup amirigeri çekildim. Şahıs dizlerinin üzerine düştü. Ağzında mermi olarak taşıdığım için sağ işaret parmağımı tetikten ayrı tutarak silahımı kurtarmak istedim. Bu sırada silah patladı. Tetiği ben çekmedim” dedi. Sanık, ellerinde barut izi olmayışını ve namluya mermi sürülü silah taşımasını şöyle açıkladı: “Elde iz olması, silahın kapalı namlu özelliği ve barutuna bağlı. Hiçbir şey Türk adaletinin üzerinde değil. Kanunların verdiği yetkiyle İstanbul’da hırsızlık operasyonları: 45 gözaltı ? İstanbul Haber Servisi İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube’de basın açıklaması yapan İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ogün Toprak, Avcılar, Bağcılar, Büyükçekmece, Kadıköy ve Küçükçekmece’deki kuyumcu soygunlarıyla ilgili düzenlenen “Çığlık Operasyonu”nda 6’sı kadın 23 kişinin gözaltına alındığını kaydetti. Toprak, “Mancınık” adı verilen operasyonda da suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, örgüte üye olmak, hırsızlık, sahte kimlik ve uyuşturucu bulundurmak suçlarına karıştıkları gerekçesiyle 1’i kadın 19 kişinin yakalandığını ifade etti. Toprak, ‘“Testere” operasyonunda da otomobil hırsızlığıyla ilgili 3 kişinin gözaltına alındığını bildirdi. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle