24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 KASIM 2007 SALI 4 ALİ SİRMEN HABERLER BARZANİ’NİN TAVRINA TEPKİ DÜNYADA BUGÜN AKP, boş bulunan 4 bin 62 kadroya ‘yandaş’ atama hazırlığına hız verdi Osmanlı Ve Hasta Cumhuriyet Gaziantep’te geçen hafta açılan bir resim sergisi, 2007 Türkiye’sinin hali pür melalini gözler önüne serdi. Gaziantep kökenli ressam Ayşegül Yarar’ın Sanko Sanat Galerisi’ndeki sergisinin açılışına beş saat kala galeri yöneticilerinin isteği üzerine, yapıtların sahibinin de onayıyla kimi nü resimler tülbentle kapatılmışlar. Gerekçe, Gaziantep halkının bu resimlere tepki gösterebilecek olmasıymış. Gaziantep Valisi Kamçı, bu konuda valiliğin bir tasarrufu olmadığını, kararın özel galeri sahipleri tarafından alındığını belirterek: Davetiyelerde nü tablo sergisi olarak gönderilmiştir. Kaldı ki, Gaziantepmodern bir kenttir, halkın herhangi bir tepkisi söz konusu olamazdı, demiş. Yasaklamanın devletten gelmemiş olması, bizi yanıltarak ilk bakışta yanlış bir iyimserliğe sürüklememeli. Oto sansür, devletten gelen sansürden çok daha tehlikeli, çok daha zihinlere kök salmış bir yasaklamanın ürünüdür. Olayın Gaziantep gibi yıllardır, yalnız bölgenin değil, ülkenin en aydın yerlerinden biri olarak bilinen bir kentte olması da ayrıca üzerinde durulması gereken bir nokta. ??? Gerçi Trabzon örneğinde görüldüğü gibi, Gaziantep de son yıllarda emme basma tulumba gibi, bir yandan göç verirken öbür taraftan da kırsaldan sürekli göç alması sonucunda önemli bir doku değişikliğine uğramıştır. Türkiye’nin kent kültürü gelişmiş, çağdaş yaşamı yıllar öncesinden özümsemiş kimi yerleri gibi, ne yazık ki, güzelim Gaziantep de hızlı bir “köylüleşmenin” etkisi altında bulunmaktadır. Olayla ilgili tepkisi sorulan sanatçılardan Hüsamettin Koçan, aynı zamanda bir ressam ve müzisyen olan son halife Abdülmecit Efendi’nin de nü resimler yaptığını dile getirirken çok acı bir gerçeğe parmak basıyordu. Gerçekten de, Osmanlı’nın son döneminde sanat alanında büyük atılımlar yapılmasına çalışılmış, Güzel Sanatlar Akademisi’nin ilk nüvesini oluşturan Sanayi Nefise Mektebi açılmış, Arkeoloji Müzesi’nin kurucusu, arkeolog Osman Hamdi’nin de aralarında bulunduğu, ünlü Osmanlı ressamları yetişmişti. Bizzat son halife Abdülmecit Efendi de bir ressamdı. 1915 yılında Devlet Resim Sergisi resmen açılmıştı. Bundan bir yıl önce bugünkü Şehir Tiyatroları’nın öncüsü Darülbedayi, bir konservatuvar olarak kurulmuştu. Osmanlı hanedanının şu anda hayatta olan en yaşlı kişisi, aile büyüğü Ertuğrul Osman Beyefendi, bu gerçeği şu sözlerle dile getiriyordu: Atalarım hep yenilik için savaştılar ve karşılarında hep gericileri buldular. ??? Cumhuriyet, Osmanlı’nın son dönemindeki yenileşme ve çağdaşlaşma çabalarını önce içselleştirdikten sonra kendi iradesiyle, kendi çabalarıyla doruğa ulaştırmış, yepyeni çağdaş bir Türkiye yaratmanın savaşında büyük zaferler elde etmiştir. Ama 21. yüzyıl başında Cumhuriyet, ilk belirtilerini 2. Dünya Savaşı yılları sonrasında gösterdiği bir yorgunluğun etkisiyle hastalanmış, içinden çıktığı Osmanlı’nın son yıllarındakinden de geriye düşmüştür. Osmanlı’nın son yıllarındaki yenileşme hareketleri ve bunların öncüleri, açıkça kanıtlamışlardır ki, İslam kültürüyle yetişmiş olmak, çağdaş kültürle çelişmez (Osman Hamdi ve Halife Abdülmecid örnekleri), mesele İslam da değil, dini siyasi amaçlara alet etmektedir. Nitekim gittikçe köylüleşen toplum, Ertuğrul Osman Bey’in dedesi Abdülhamit’in rom içtiğini belirten sözlerini yayımlayan Güneri Civaoğlu’na akıl almaz bir tepki göstermiştir. Şu basit olay nereden nereye geldiğimizi gösteriyor. Sarayında opera dinleyen, Conan Doyle okuyan, rom içen, hilafet kurumunu dış politikasının parçası haline getiren Abdülhamit’ten yüz yıl sonra, bir eski Cumhurbaşkanı’na likör içtiği için: O içki içerdi Müslüman sayılmaz, diyebilen bir Cumhuriyet bakanı! Köylü toplumu, Cumhuriyet’in 83. yılında fena halde hastadır. Yargı kuşatma altında İLHAN TAŞCI ANKARA AKP, Hâkim ve Savcı Yasası’nda değişiklik yaparak, boş bulunan 4 bin 62 kadroya “yandaş” hâkim ve savcıları atama hazırlığına hız verdi. Düzenlemenin yasalaşması ve atamaları gerçekleştirmesi durumunda, Türkiye genelindeki hâkim ve savcı kadrosunun yüzde 30’unu AKP atamış olacak. AKP’nin yeniden gündeme alarak TBMM Adalet Komisyonu’nda görüşmelerine başladığı Hâkim ve Savcı Yasası’nda değişiklik öngören düzenleme, “yargının kuşatılmasına” dönük ayrıntılar içeriyor. AKP’nin yasa teklifine göre, hâkim ve savcıların ? Hâkim ve Savcı Yasası’ndaki düzenleme yasalaşır ve atamalar yapılırsa hâkim ve savcı kadrosunun yüzde 30’unu AKP atamış olacak. TBB Başkanı Özok “İktidar yargıda da kendi dünya görüşünü ve ideolojisini egemen kılmak istiyor. Yapılan tamamen yargıyı kuşatmaktır” uyarısında bulundu. sözlü mülakatını yapacak 7 kişilik komisyonda 5 kişi Adalet Bakanı’nın emrindeki bürokratlarından oluşuyor. Yalnızca bu düzenleme bile bakanlığın hâkim ve savcı alımındaki “etkinliğini” gözler önüne seriyor. Resmi rakamlara göre, Türkiye’de 14 bin 694 hâkim ve savcı kadrosu bulunuyor. Bu kadroların 10 bin 632’sinin ataması yapılmış durumda. Boş bulunan hâkim ve savcı kadrosu ise 4 bin 62. Bu sayı Türkiye genelinde halen görev yapan hâkim ve savcıların yüzde 30’una denk düşüyor. AKP 2002’de iktidara geldiğinde 3 bin dolayında hâkim ve savcı ataması gerçekleştirmişti. Son düzenlemenin de yasalaşarak 4 bin kadro daha ataması halinde, yargının yüzde 50’ye yakını AKP tarafından atanmış olacak. YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, 2005’te Adalet Komisyonu’nda konuyla ilgi li yaşanan yoğun tartışmalar ile Yargıtay ve Danıştay’ın açıklamaları sonrasında, “avukatların kendi aralarında yapılacak sınavla” yargıç adaylığına kabulünün benimsenmediğini anımsattı. TBB Başkanı Özdemir Özok da düzenlemenin kabul edilemeyeceğini belirterek “Siyasal iktidar yargıda da kendi dünya görüşünü ve ideolojisini egemen kılmak istiyor. Yapılan tamamen yargıyı kuşatmaktır. Zaman zaman kabul etmedikleri, çoğu kez referans aldıkları Ergun Özbudun’un anayasa önerisindeki yargı düzenlemesini görünce bu düzenlemenin iyi niyetli olduğunu söylemek mümkün değil” diye konuştu. Değişiklik PKK’yi rahatsız etti ? DTP’liler Diyarbakır mitinginde Barzani’ye tavır alırken, Fırat Haber Ajansı da BushErdoğan görüşmesinden sonra Barzani’nin tavır değiştirdiğini savundu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyaretinin ardından, Kuzey Irak yönetiminin terör örgütüne “sahip çıkmama” yönündeki tavır değişikliği, PKK’yi ve DTP’yi rahatsız etti. DTP’liler önceki gün Diyarbakır’da düzenlenen mitingde açıkça KDP yönetimini hedef alırken, PKK’ye yakınlığıyla bilinen Fırat Haber Ajansı’nda yer alan “yorumhaber”de Türkiye ve ABD’nin “Barzaniler’i ekonomik araçlarla ikna ettiği, Türkiye’nin diyet olarak Barzaniler’in Türkiye’deki şirketleri hakkındaki soruşturmaları durdurduğu” savunuldu. Kürt Yönetimi’nin Türkiye’nin PKK’ye yönelik “olası nokta operasyonlarına” karşı çıkmayacağını açıklaması, bu ülkeyi “üs” olarak kullanan PKK ve DTP’yi de rahatsız etti. DTP’liler Diyarbakır’da düzenlenen mitingde, açıkça KDP yönetimini tehdit etti. Mitinge mesaj gönderen DTP Genel Başkanı Nurettin Demirtaş, “Hükümet başta olmak üzere uluslararası güçler ve KDP ile YNK’nin bu mitingden çıkacak mesajı nasıl karşılayacaklarını önemsiyoruz” dedi. DTP Meclis Grup Başkan Mesud Barzani vekili Selahattin Demirtaş da, AKP hükümetine çatarak, Türkiye’nin Kuzey Irak planını “Türk halkının bilmediğini ama Barzani’nin bildiğini” savundu. PKK’ye yakınlığıyla bilinen Fırat Haber Ajansı’nda yer alan yorumhaberde ise Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Bush’la görüşmesinden sonra Türkiye’nin Kuzey Irak planında değişiklik yapıldığı savunuldu. Haberde, Türkiye’nin Kuzey Irak’a ambargo uygulamaktan vazgeçerek, bunun yerine Barzani yönetimini “ekonomik araçlarla” ikna ettiği ileri sürüldü. Haberyorumda, Türkiye’nin, PKK’ye operasyon diyeti olarak Barzaniler’in Türkiye’deki şirketleri hakkındaki soruşturmayı kaldırdığı kaydedilerek özetle, “ Neçirvan Barzani’ye ait Türkiye’deki Dilşad, Herdi, Hüda ve Emin Dış Ticaret Petrol ve Tarım Ürünleri Ticaret Ltd. Şirketi, bunun yanı sıra Mersin, Ankara, İstanbul ve Çorlu’daki deri ve tekstil sektörlerinde faaliyet gösteren fabrika ve şirketlerine ambargo uygulama ve bu şirketler üzerindeki mahkeme soruşturmalarının şimdilik rafa kaldırıldığı öğrenildi” denildi. Haberde yeni strateji çerçevesinde AKP’nin Irak’taki İslami partiler ile Yekgırto İslami Partisi ve Fethullah Gülen’e yakın kurumlarla doğrudan ilişkiler kurmaya başladığı kaydedildi. DSP GENEL BAŞKANI ZEKİ SEZER ‘Parti kapatma çözüm olamaz’ ANKARA (ANKA) Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Zeki Sezer, parti kapatmanın çözüm olmadığını ancak bunun tedbirinin siyasiler tarafından alınması gerektiğini söyledi. Sezer, dokunulmazlıkların bir an evvel kaldırılması gerektiğini ifade ederken bu konuda muhalefet partilerinin ortak bir anayasa değişikliği hazırlayabileceğini söyledi. Anayasadaki “odak olma” tarifine dikkat çeken Sezer, “Bunu görerek yargıya taşıyan yargı mensuplarına da haksızlık etmemek lazım. Yargı yasalara göre hareket ediyor. Burada tabii Anayasa Mahkemesi’nin sonucunu beklemek lazım” dedi. “Parti kapatmak çözüm olmadı ama bunun tedbirini siyasiler olarak bizler çoktan almalıydık” diyen Sezer, “DTP parlamentoya girince bir fırsat olarak değerlendirilmişti. Ancak DTP’liler bu fırsatı teptiler. Gereği gibi kullanamadılar. Türkiye’de siyasetin normalleşmesi için bir fırsat olabilirdi bu. Ama şu ana kadar ki uygulamaları, tavırları duruşları ne yazık ki bunu sağlayacak şekilde gelişmedi. DTP bundan sonra kendini toparlayabilecek mi ona bakmak lazım. Terörün dışında olduğuna kesin olarak karar verip öyle davranabilecek mi?” dedi. MHP’nin dokunulmazlıklarla ilgili getirdiği önerinin sınırlı olduğunu ifade eden Sezer, demokrasilerde “kişiye özgü” yasa değişikliklerinin doğru olmadığının altını çizdi. Dokunulmazlıkların kaldırılmasını istediklerini söyleyen Sezer, “İktidardaki ve muhalefetteki partiler olarak bize düşen görev dokunulmazlıkların kaldırılmasını sağlamak. Biz muhalefet partileri olarak bir anayasa değişikliği hazırlayıp Meclis’e sunabilirsek aslında Başbakan Erdoğan’ın da elini güçlendirmiş olacağız” diye konuştu. Fotoğraf: YUSUF BAŞTUĞ ? Zeki Sezer, dokunulmazlıkların kaldırılması için muhalefet partilerinin ortak bir anayasa değişikliği hızarlayabileceğini söyledi. Adana’da bazı siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları DTP’ye destek verdi. Miting sonrası çıkan olaylarda 7 kişi gözaltına alındı DTP mitingine soruşturma DİYARBAKIR/ADANA (Cumhuriyet) Demokratik Toplum Partisi (DTP) tarafından Diyarbakır’da önceki gün düzenlenen “Onurlu Yaşama Çağrı” mitingiyle ilgili olarak cumhuriyet başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Miting sonrası çıkan olaylar nedeniyle de 7 kişinin gözaltına alındığı belirtildi. DTP tarafından önceki Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda düzenlenen “Onurlu Yaşama Çağrı/Yeter Artık” mitinginde Abdullah Öcalan posterleri açılmış ve terör örgütü lehine sloganlar atılmıştı. Çıkan olaylarda göstericiler ve polislerden çok sayıda kişi yaralanmış, 40’tan fazla kişinin gözaltına alındığı belirtilmişti. Ancak dün Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan yapılan açıklamada miting sonrasında güvenlik güçlerine taş atan 7 kişinin gözaltına alındığı bildirildi. Savcılık, mitingle ilgili de soruşturma başlattı. DTP milletvekillerinin mitingde yaptığı konuşmalar da inceleme altına alınırken Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nce alanda çekilen görüntü ve fotoğraflar da istendi. Bu arada DTP’nin kapatılmak istenmesine tepki gösteren bazı siyasi parti ve sivil toplum kuruluş temsilcileri DTP Adana İl Örgütü önünde eylem yaptı. “DTP kapatılamaz, hepimiz DTP’liyiz” pankartının açıldığı eyleme, aralarında İHD, ESP, ÖDP, EMEP, SDP, ÇHKM, DİP, DHP ve Halkevleri gibi siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin de bulunduğu kalabalık bir grup katıldı. 68’liler Birliği Vakfı’nın yeni yönetimi İstanbul Haber Servisi 68’liler Birliği Vakfı’nın yapılan genel kurulunda Sönmez Targan yeniden genel başkanlığa getirilirken Gökalp Eren, Haşmet Atacan, Namık Kemal Boya, Cemil Orkunoğlu, Mehmet Ulusoy, Merdan Arslan, Melike Efendioğlu, Ali Işık, Nazif Önol, Turgut Ünlü, Ahmet Fazıl Boyacı, Serpil Güvenç, Fikret Babuş ve M. Can Akyolcu yönetim kurulu üyeliklerine seçildi. Kurulun sonuç bildirgesinde, “Yaşadıklarımız, emparyalizme karşı mücadelenin çok daha derin nitelikte olduğunu göstermektedir” denildi. Sevişmeyen Kadın Öldürülebilir mi? Tabii ki öldürülemez. Zaten Yargıtay 1.Ceza Dairesi de öldüren eşin cezalandırılmasını onaylamış. Sonuç olarak ortada eşini tabancayla öldürmüş bir erkek var. Suçu sabit hale gelmiş. Ancak anlaşmazlık bu cezada indirim yapılıp yapılmaması üzerine. Yargıtay 1.Ceza Dairesi, Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını Yargıtay Başsavcısı’nın itirazına rağmen onaylamış. Nedir olay önce ona bakalım. Bir erkek eşini öldürmüş. Yakalandıktan sonra verdiği ifade, eşine cinsel ilişki önerdiğini, kadının bunu reddedip kendisini yataktan attığını ve bu kızgınlıkla karısını öldürdüğünü söylemiş. Dosyanın ayrıntısını bilmiyorum. Ancak iki kişi arasında geçtiği iddia edilen bu savunma Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından doğru kabul edildiği gibi Yargıtay 1. Ceza Dairesi de bunu onaylamış. Tabii daha da acı olanı, erkeğin anlattığı bu öykü doğru kabul edilmekle kalmamış, Yargıtay Başsavcısı’nın itirazına rağmen aynı zamanda “haksız tahrik” kapsamında kabul edilerek, katile ceza indirimi sağlanmış. ??? Kocaeli 1 Ağır Ceza Mahkemesi yargıçlarının acaba tamamı erkeklerden mi oluşuyor? Bunu bilmiyorum, ama sanki erkekler böyle bir kararı daha kolay verebilir gibi bir duygu içindeyim. Bir kadın yargıcın, hemcinsinin sevişmeyi reddettiği için kocası tarafından öldürülmesinin “tahrik” kapsamına girebileceğini kabul etmesi kolay değil. Aynı şekilde Yargıtay 1. Ağır Ceza Dairesi’nin acaba kaç üyesi erkek? Bu kararı okurken, aklıma şöyle bir soru geldi: Acaba bugüne kadar kaç kadın, kocası kendisiyle yatmak istemediği için cinayet işledi? Acaba kaç erkek bu nedenle karısını öldürdü? Bir istatistik yapmak yararlı olur diye düşünüyorum. Çünkü göreceğiz ki, erkekler, eşleriyle veya sevgilileriyle cinsel ilişkiyi bir hak olarak görüyorlar. Bunun iki kişi arasında paylaşılması gereken ortak bir zevk ve duygu ilişkisi olduğunu ne kadar anlayabiliyorlar? ??? Erkek egemen kültürün birçok örneğini daha önce mahkeme kararlarıyla yaşamıştık. Tecavüze uğrayan kadının “fahişe” olmasını da bir “tahrik” ve “indirim” gerekçesi sayan mahkeme kararları çok uzakta değil. Erkek hâkimler, erkek kültürünün bir parçasını kararlarına yansıtıyorlar. Tabii bu kararların altında kadın hâkimlerin imzası olsa da gerçek değişmez. Çünkü sonuç olarak erkek egemen gelenek kadınları da bir şekilde etkisi altına alabiliyor. Fakat son yıllarda bu konuda kadınlarda ciddi bir değişim ve bilinç yükselişi yaşandığı için kadınların artık bu kültürü reddeden kararlara imza attıklarını görüyoruz. ??? Tabii, “cinsel ilişki” konusu bu toplumun en zaaflı olduğu konulardan birisi. Cinselliği, erkeğin kadından faydalanması olarak anlayan bir düşünce kalıbı toplumumuza egemen. Erkekler böyle düşündüğü gibi, bu düşünceyi kadınların önemli bir kısmına da kabul ettiriyorlar. Böyle olduğu için, erkek “alan”, kadın da “veren” olarak anılıyor. Halbuki gelişmiş bir ilişki kadınla erkeğin bir duyguyu, bir zevki ortaklaşa paylaşması anlamına geliyor. Öyle olduğu zaman ilişki daha derin, daha zevk verici ve daha kalıcı olabiliyor. Kadının “verdiği”, erkeğin “aldığı” ilişki, bir gecelik paralı ya da çıkara dayalı bir ilişki olarak kalmaya mahkum. Bunu böyle anlayan bir erkekle kadının ilişkisi ne kadar sürerse sürsün bu bir kalitesizlik olarak kalmaya mahkum. ??? Öldürülen kadın acaba “cinsel ilişki” isteyen kocasını tekmeleyip, yataktan aşağıya yuvarladı mı? Mahkeme bu açıklamayı kabul ettiğine göre biz de öyle kabul edeceğiz. Kadınların, erkekler cinsel ilişki istedikleri zaman kabul etmeleri mi gerekiyor? Bu Yargıtay kararını ellerine alan erkekler, tabancayla evlerinin yatak odalarına girseler ve bunu eşlerine gösterseler, acaba bu kararı veren hâkimler ne düşünecekler? Nereden bakarsak bakalım, mahkeme kararları da bizim insan ilişkilerimizin düzeyini, dünyaya bakışımızdaki gelişmişliği gözler önüne seriyor... Acı ama gerçek... asirmen?cumhuriyet.com.tr PKK tehdidine kınama Haber Merkezi Çok sayıda aydın, yazar, sanatçı ve bilim insanını bir araya gelerek oluşturduğu “Barış Girişimi”, yurttaşları, terör örgütü PKK yöneticilerinden Cemil Bayık’ın 21 Kasım’da yaptığı açıklamayla isim vererek hedef gösterdiği Kürt kökenli insan hakları savunucularına destek olmaya çağırdı. Bir kınama metni yayımlayan girişim, “Türk, Kürt bütün yurttaşları, yıllardır barışçı çözüm için çabalayan aydınları, konuyla ilgili kurum ve kuruluşları, hedef gösterilenlere destek olmaya, kişilerin yaşam haklarına ve düşünce özgürlüklerine yönelen şiddete karşı açık tavır almaya çağırıyoruz” dedi. Metin kurumsal ve kişisel olarak imzaya açıldı. ‘Barışa bir şans verin’ İstanbul Haber Servisi Küresel Barış ve Adalet Komisyonu tarafından düzenlenen “Barışa bir şans verin” başlıklı panele katılan siyasetçiler, gazeteciler ve çeşitli sivil toplum örgütü mensupları Türkiye’nin Irak’a yönelik olası bir sınır ötesi operasyondan vazgeçmesi gerektiğini belirterek çözümün barışçıl yollarla sağlanmasını istediler. Taksim Suare Otel’de gerçekleştirilen panelde katılımcılar, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine yaptıkları gezilerdeki izlenimlerini masaya yatırarak bölge halkının beklentilerini tartıştılar. Konuşmacılar bölge halkının sorunların barışçıl yollarla çözülmesini beklediğini, sınır ötesi operasyonun barış ortamını zedeleyeceğini belirttiler. CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle