18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 KASIM 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr İSO’nun 6. Sanayi Kongresi’nde sanayiciler, sorunların çözmü için hükümetten acil adım beklediklerini açıkladı 13 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER ‘Artık kur yükünü taşıyamıyoruz’ ? ‘Kura müdahale edilmiyorsa’Üretim ve istihdamda ciddi kayıp olmaması için üretim ve ihracata nefes aldıracak alternatif enstrümanlar uygulanmasını istedi. Ekonomi Servisi İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Tanıl Küçük, sanayicilerin yaşadığı sıkıntılara dikkat çekerek, sanayideki üretim ve ihracat artışının, işletmelerin çabası ve fedakârlığı ile elde edildiğini söyledi. İSO’nun 6. Sanayi Kongresi “Sürdürülebilir Rekabet Gücü: Endüstriyel Teknoloji ve İnovasyon” ana temasıyla İstanbul’da başladı. Kongrenin açılışında, 5 yılda Türkiye ekonomisinde çok önemli kazanımlar elde edildiğini dile getiren Küçük, ne yazık ki rekabet gücünün iyileştirilmesinde somut hiçbir mesafenin kaydedilemediğini açıkladı. Küçük, “Kura müdahale edilemiyorsa, üretim ve ihracata nefes aldıracak, destek sağlayacak, alternatif enstrümanlar süratle devreye sokulabilmelidir. Aksi takdirde, üretim ve istihdam altyapımızda ciddi kayıpların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Sosyal bedelleri de dahil olmak üzere, ödediğimiz bedel her geçen gün artacaktır” diye konuştu. Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, sanayicilerin, canını dişine takıp verimliliği artırarak ihracat artışını sürdürmeye devam ettiğini belirtti ve “SSK primlerinin 5 puan indirilmesi 2008’de gerçekleştirilecektir” dedi. Ak Saçlılar... Ben bir başıma iki günde üç yerde yapılan etkinliğe katılmışsam, bana gelen duyurulardan sadece İstanbul’da onun üstünde söyleşi ya da panel düzenlemiş onlarca örgüt söz konusu ise.. Bir tek bu hafta sonunda ülke çapında yüzlerce sivil toplum örgütü, aynı ortak kaygılar, tepkiler çerçevesinde kamuoyu oluşturmak, ne yapılabileceği sorusuna yanıt aramak üzere toplantı düzenlemişlerse, on binlerce yetişkin, aydın insan bu konuda kafa patlatmış demektir. Cumhuriyetin, laikliğin, Atatürk devrimlerinin, çağdaş yaşamın, ülkenin geleceğinin tehdit altında olduğu algılaması, bir şeyler yapılması gerektiği sorumluluk duygusu sanıldığından çok daha hızla kitlelere yayılıyor... Siyasal, sendikal, sivil toplum örgütlenmeleri aslında tehdit algılamasını yaratan, çocuklarımızın geleceğini ipotek altına alan olumsuz gelişmelerin önlenmesinde değil sadece, olup bitenin kavranmasında bile olayların gerisinde kalıyorlar. Bire bir yaşamda yüz yüze gelinen gerçekler, toplumsal birikim, değerler, algılamalarla birleşince bireylerdeki kıvılcımı, örgütlenmelerden daha önce ve etkin yaratıyor. Daha doğrusu olumsuz gelişmeler öylesine hızla bireylerin yaşamlarına yansıyor ki.. bireyin kendisi ve ailesi için tehdit algılaması, örgütlerin önüne geçiyor... ??? Üniversite mezunu, ihtisas yapmış gencine bile iş bulamayan aile bireylerinin, kendi yaşamlarındaki hızlı yoksullaşma, yoksunlaşmayı; kredi kartlarına, taksitlere ipotekli yaşam, gelecek kaygılarını, iş bulabilenlerinin çok düşük ücretler ve çok ağır koşullarda kölelik düzeninde çalıştırılmalarını zaten öğrenmelerine gerek yok.. İnsan onurunu yok sayan kirli iş ilişkileri, çaresizlik, umarsızlık içinde özel yaşamları cendereye almış. Çoğunluk mutsuz, umutsuz; sevgiyi, insan olma hallerini unutmuş, ot gibi yaşamaya çalışıyor.. Medyatik algılama pespembe, ekonomik gelişmişlik olsa da birey kendi yaşamındaki tehdidi içinden duyuyor... AKP iktidarı icraatları; ılımlı İslam, ABD, AB, dış güçler, içerden çok geniş bir yelpazede, kirli medyasermayesiyaset ilişkilerinde istenildiği kadar laiklik, insan haklarına saygılı, demokratik sınırlar içinde pazarlansın, bireylerin kendi yaşamlarında yüzleştikleri gerçekler var. Siyasal İslami dayatmaları tehdit olarak algılamayanlar, kendilerine nefes alacak alanlar yaratmak üzere, dayatılan ılımlı siyasal İslam yaşamına uygun şablona uymaya bakıyorlar; siyasal İslami yaşam dayatmasına uygun söyleme göre selamlaşmaya, konuşmaya, giyinmeye, hele de kadınlar için örtünmeye özen gösteriyorlar. Tehdit olarak algılayanlar kaçışta, mahalle baskısı olarak tanımlanan bu baskılardan uzak kalabilecekleri daha dar yaşam alanlarını kendileri için oluşturmaya çalışıyorlar... Terörün tırmanması, şehit cenazelerinin artması; kulak ardı edilmeye çalışılan, ülke sınırlarının, Cumhuriyetin korunmasına ilişkin ABD’nin Irak’ı işgali, BOP bağlantılı büyüyen tehdidi saklanamaz kıldı. Toplumsal tehdit algılaması, başkaldırısı da aynı etkinlikte büyüdü. Erdoğan hükümetinden sonra, kukla Irak yönetimleri, ABD, AB siyasileri de, bu başkaldırıyı görmezlikten gelememe noktasında, vitrinde kalsa da strateji, siyaset değişikliği yapmak zorundalar... ??? İşte yazımın başında sözünü ettiğim, ortak tehdit algılamaları çerçevesinde buluşmalar, dipten gelen dalganın anlamı bu. İster istemez 1968’in gençlik liderleri, bugünün ak saçlıları da, hafta sonu yaptıkları Birlik genel kurullarında, 1968 ruhlarını geri çağıran bir havadaydılar. Milyonlarca durumu sorgulayanların tepki duygularını çok iyi yansıttığı için, yazımı 68’liler Birliği 8. Olağan Genel Kurul Sonuç Bildirgesi’nden birkaç cümle, saptamayla bitirmek istiyorum: “...Ortadoğu’da barışın biricik düşmanı 24 ülkeyi parçalamayı planlayan, buna Irak işgali ile fiilen girişen ABD emperyalizmidir. Ülkemizi Kuzey Irak kukla devleti üzerinden parçalamayı hedefleyen emperyalist projeye karşı en etkili cevap, ulusal birliğimizi esas alan, TürkKürt birliğini emek eksenli bir mücadele, örgütlemede gören, antiemperyalist devrimci bir siyasettir. Tarihimizin en yakıcı kararı ile karşı karşıyayız. Ya ulusal kurtuluşun, Cumhuriyetimizin iki asli unsuru Türkler ve Kürtler, emperyalizme, kapitalizme karşı birlikte kurtuluş için cesaretle atılacaklar ya da emperyalistlerin, işbirlikçi burjuvazinin ayakları altında yok olacaklar... Cumhuriyetin temel kurumlarını ele geçiren, ülkenin bütün kaynaklarını emperyalizme, işbirlikçilerine peşkeş çeken AKP şimdi de, kuracağı ılımlı İslamın altyapısını oluşturacak yeni bir sömürge anayasası hazırlığı içindedir. AKP’nin bütün saldırılarını her koşulda göğüsleyeceğiz, hiçbir özveriden kaçınmayacağız. Halkımızı bu yolda mücadeleye çağırıyoruz. 68’lilerin 40 yıl öncesinden bugüne döne döne vurgulayarak yılmadan uğrunda mücadele verdiği misyon, bağımsızlıkçı, halkçı laik ilkeleri esas alan programdır. Bu misyonu yerine getirme kararlılığımızı haykırarak, bütün aydınlarımızı, halkımızı, vatanımız için, gerçek demokrasi için mücadeleye, örgütlenmeye çağırıyoruz...” [email protected] İ stanbul Sanayi Odası’nın (İSO) düzenlediği 6. Sanayi Kongresi’nde sanayiciler, yaşadıkları sıkıntıları aktararak hükümetten sorunların çözümüne yönelik adım atmasını istedi. Kongre’de İSO Meclis Başkanı Hüsamettin Kavi, Bakan Çağlayan, Hisarcıklıoğlu ve Küçük, yapısal reformların bir an önce yapılması gerektiğine işaret etti. Sanayici kur rüzgârında savruluyor SO tarafından düzenlenen 6. Sanayi Kongresi’nde konuşan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, bugün sanayicinin düşük döviz kuru rüzgârının önünde sürüklenen, hangi limana gittiğini bilmeyen bir gemi durumunda olduğunu söyledi. Hisarcıklıoğlu, bu durumda akla gelen ilk sorumlunun düşük kur olduğunu, ancak yalnızca kuru sorumlu tutmanın, fırtınada dümeni çalışmayan bir gemi karaya oturunca bundan sadece İ rüzgârı sorumlu tutmaya benzediğini belirterek, yaşanan sıkıntının temelinde döviz kuru kadar, bir sanayi politikasının olmamasının yattığını; döviz kurunun, buzdağının sadece görünen kısmı olduğunu ifade etti. Hisarcıklıoğlu, “Artık eskiden para kazandığımız faaliyetlerden kâr edemiyoruz. En iyi bildiğimiz işlerde, sektörlerde, rekabette zorlandığımızı görüyoruz” diyerek rekabetin arttığı, kârların düştüğü bir dönemin yaşandığını kaydetti. Kurun mecbur bıraktığı faaliyetlerin değil, sanayinin rekabet gücüne katkıda bulunacak yenilikçi faaliyetlerin gelişmesi, ihracat potansiyeli ve katma değeri fazla olan sektörlerin büyümesine odaklanmak gerektiğini söyleyen TOBB Başkanı, “Bunlara kur karar vermesin, biz karar verelim. Küresel ekonomiye nasıl entegre olacağımıza, küresel eğilimler, küresel sermayeli şirketler değil, biz kendimiz karar verelim” dedi. UNAKITAN’IN BÖLGESİNDEN MP’ye AKP adayı yönetici ANRAKAR (ANKA) Genel Müdür İhya Balak’ın öldürülmesiyle iki üyesi eksik kalan Milli Piyango Yönetim Kurulu’na, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın seçim bölgesi Eskişehir’den AKP milletvekili adayı olan Ayşe Fert Dökmeci atandı. Genel müdürlükle diğer yönetim kurulu üyeliğine de Muhasebat Genel Müdürlüğü’nden Recep Biçer’in atanması için kararname gönderildi. Dökmeci’nin, Milli Piyango’nun bağlı bulunduğu Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın seçim bölgesi Eskişehir’den milletvekili adayı olduğu öğrenildi. 22 Temmuz seçimlerinde AKP’den Eskişehir’de dördüncü sıra milletvekili adayı olan Dökmeci, AKP’den üç milletvekili çıkması nedeniyle seçilememişti. EXPO için Paris çıkarması FATMA KOŞAR HAKAN DİRİK atvSABAH BORYAD ihalede gözlemcilik istiyor Ekonomi Servisi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Ahmet Ertürk, atvSabah ihalesine gözlemci olarak katılmak isteyen Borsa Yatırımcıları Derneği (BORYAD) ile yapılan görüşmelerde alınmış bir kararın olmadığını belirtti. Avrupa Mevduat Sigortacıları Forumu’nun (EFDI) yıllık toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ertürk, “Yani ortaya iyi fiyat çıkarsa ortaklara da bir şey kalacak elbette...” diye konuştu. Bugün bir gazetede “Uzan’dan Türkiye’ye 40 milyar dolarlık dava” başlığıyla duyurulan habere ilişkin değerlendirmesi sorulması üzerine de bunun çok önemli bir konu olduğunu vurgulayan Ertürk, “Bu sadece TMSF’nin değil tüm Türkiye’nin konusu çünkü orada olacak herhangi bir kayıp, ödeme hepimizin, Hazine’nin hesaplarından çıkacak” dedi. PARİS Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, EXPO 2015 Fuarının İzmir’de yapılması için aralarında gazeteciler, bürokratlar ve işinsanlarının da bulunduğu yaklaşık 200 kişilik bir kadroyla Paris’e çıkarma yaptı. Uluslararası Sergiler Bürosu’nun (BIE) Paris’te yapılan 142. Genel Kurul Toplantısı’na katılarak Türk hükümeti ve devletinin EXPO 2015’in İzmir’de düzenlenmesine tam destek verdiğini belirten Gül, “Türkiye ve İzmir’in EXPO 2015 organizasyonunu düzenlemeyi hak ettiğine güçlü bir şekilde inanıyorum” dedi. Cumhurbaşkanı Gül, genel kurul salonuna girişinde İzmir’in EXPO 2015’teki rakibi Milano’nun sunuşu için Paris’te bulunan İtalya Başbaka ? EXPO için yarışan İzmir’e devletin tam destek verdiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, rakip aday Milano için Paris’e gelen Prodi ile de görüştü. nı Romano Prodi ile sohbet etti. EXPO 2015’e ev sahipliği için aday İzmir ve Milano kentleri, sunumlarını gerçekleştirdiler. İzmir’in 45 dakikalık sunumundan sonra söz alan Gül, kendisinin bizzat bu toplantıya katılmasının, EXPO 2015’in ev sahipliğini almak için Türkiye’nin vereceği taahhüdün en yüksek seviyesinin göstergesi olduğunu ifade etti. Gül, İzmir’in, “Herkes için sağlık: Daha iyi dünya için yeni yollar” temasını seçtiğini belirtti. Modern tıp ve eczacılığın kurucularından Galen’in de bu bölgenin çocuğu olduğunu, araştırmalarını ve bilimsel çalışmalarını bu bölgede gerçekleştirdiğini belirten Cumhurbaşkanı Gül, EXPO 2015’in İzmir’de düzenlenmesinin bu kentin sağlıkla ilgili kimliğiyle de uyum sağlayacağını anlattı. İnter maçında pankart EXPO 2015 için Milano ile yarışan İzmir, TİM Başkanı Oğuz Satıcı’nın önerisiyle İtalya’da da lobi yapacak. Bu akşam oynanacak Fenerbahçe İnter maçında Türk taraftarlar pankart açarak Milanoluları da EXPO İzmir’e çağıracaklar. Tayvan’ı da, Airbus’ı da sattı Ekonomi Servisi Airbus firması, Çin’le, 14.8 milyar dolar değerinde 160 adet yolcu uçağı satışı konusunda bir çerçeve anlaşması imzaladı. Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy’nin ilk Asya gezisi kapsamındaki Çin ziyaretine eşlik eden Airbus yetkilileri, söz konusu uçak satışı anlaşmasının 110 adet A320, 50 adet de A330 tipi uçağı kapsadığını söyledi. Öte yandan Sarkozy, Tayvan’da bağımsızlık için atılacak ilk adımı ifade eden referandum projesinin “haksız bir girişim” olduğunu söyledi. Sarkozy, ülkesinin “Çin’in birliğinden” yana olduğunu kaydetti. pamukm?superonline.com ‘Satış’ okulu açılıyor ? Ekonomi Servisi Eğitim Danışmanlık, kurduğu “Satış Okulum” ile Türkiye çapındaki AFM sinemalarını aynı zamanda okula dönüştürüyor. Türkiye genelinde 12 ilde faaliyet gösterecek dünyanın ilk satış okulu 8 Ocak 2008’de eğitime başlıyor. Satış Okulum, mezunlarına dönem sonunda iş imkânı da sunacak. Mezunlar, öncelikli olarak Satış Okulum’un sayısı 14’e ulaşan sponsor şirketlerinde istihdam edilme şansına sahip olacak. Proje; 2007’de açılan 170, 2008’de ise yeni açılacak 200 alışveriş merkezinin ihtiyaç duyduğu uzman satış elemanı gereksinimine de cevap verecek. M A L İ Y E Y A Ş A M I N D A N / M U S T A F A P A M U K O Ğ L U Geçen cuma akşamı Ankara Akgün Sahnesi’nde sergilenmeye başlanan Tuncer Cücenoğlu’nun yazdığı ve Ayşe Emel Mesci’nin yönettiği “Çığ” oyununu sanat eleştirmeni ve yazar Hayati Asılyazıcı ile birlikte seyrettim. Oyun Doğu Anadolu’da dağlarla çevrili bir yerleşim yerinde yaşayan insanların çığdan korkularını konu ediyor. Burada insanlar, yılın dokuz ayında bırakınız bağırmayı yüksek sesle bile konuşamamaktadırlar. Çünkü yüksek bir sesin, çığın düşmesine ve herkesin ölmesine sebep olabileceği konusunda katı bir inanç var. Bu korku ile nişan, düğün, çocuk doğurma gibi faaliyetler, ancak karın kalktığı üç ay içinde yapılabilmektedir. Anne ve doğacak çocuk bu dokuz ayda çığlık atacağı ve çığın düşmesine sebep olacağı için erken doğumlar yasaktır. Erken doğum halinde anne doğurmadan diri diri mezara gömülmektedir. Çığlık Atma Çığ Düşer Böyle bir inanç korku ve baskıyı doğurmuş, korkular da inancın pekişmesini sağlamıştır. Hiçbir kimse bu korku dallarını kesmeyi düşünmemiş, çığlık atmaya cesaret edip gerçekten çığın düşüp düşmeyeceğini denemeye kalkışmamıştır. Ayşe Emel Mesci’nin görselliği ön plana çıkaran ifade dili olarak daha çok eli kullanan bir anlayışla yönettiği bu oyunun mesajını, çığ korkusu olmazsa bile insanlık suçu sayılacak birçok korku ve inançlarımızın ve töre dediğimiz bağnazlığın olduğu günümüzde de dikkate almamız gerektiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu tiyatro anlayış farklılığını kendisinden sorduğumuzda, Muhsin Ertuğrul’un öğrencisi olduğunu, Pekin Tiyatrosu’nun etkisinde kaldığını, uzun yıllar Avrupa’da tiyatro yaparken Doğu’ya bakarak bir şeyler üretmenin doğru olacağını düşündüğünü ve bu nedenle Türk tiyatrosunu belli bir çerçeve dışına çıkarma arayışlarında bulunduğunu belirtti. Mesci, boşinançlara, baskılara, insani olmayan yaşam biçimlerine sorgulama ve düşünme anlamında bir karşı duruşu oyunun finaline yerleştirmiş. Yüksek oyun kalitesi, sürükleyiciliği, sanatçıların performansı gerçekten övgüye değer. Bakın sanatçıların seyircilere dedikleri: Rengin Samurçay: “Yine acı, yine keder, bu da mı kader? Ey siz sevgili seyirciler, hep birlikte bağıralım artık yeter.” Leyla Aykan Gülener: “Kendimizi her an tabutun içinde, mezara konulmak üzereymiş gibi hissettiren ve her geçen dakika üstümüze bir kürek toprak atan düzene, sisteme karşı acı bir çığlık.” Ötüken Hürmüzlü: “Çığ mı? Çoktan düşmedi mi zaten üstümüze?” Süheyla Gürkan: “En büyük çığ, kendi kişisel düşüncelerini toplumsal değer yargılarına saygı duymadan kabul ettirmek isteyen kişiler ve kurumlardır.” T. Tolga Tecer: “Düşünüyor musun? Merak edip araştırıyor musun? Çabalıyor musun öğrenmek için? Ders çıkarıyor musun geçmişteki ve bugünkü hatalardan? Karşı geliyor musun seni karanlığa iten cahilliğe, sömürüye?.. Ne işin var o zaman burada? Unutma!!! Söz gümüşse, sükut altındır. Yüzyıllardır ilkemiz budur ve böyle devam edecektir!!!” Oya Odabaşı: “Hayatta korkuyla yaşamayı, özgürlüğümüzün kısıtlanması ve kadın yaşamına baskıyı bu oyunumuzla öne çıkarmak istedik.” Halit Güngör: “Yaşama önce ailemizle başlayıp okul çağında devam ediyoruz. O nedenle hem kendimizi hem de hizmet verdiğimizi tüm kişileri iyi eğitmeliyiz. Ülkemiz eğitimli, çağdaş ülkeler düzeyine yükselmeli.” Gelin de bu sözlere katılmayın. Ülkemizin geleceğini yaparken sanatı ve sanatçıları el üstünde tutmamız gerekiyor. Çünkü bağnazlığın, karanlığın ve nice gereksiz çığ gibi korkuların farkına sanatın ve sanatçıların sayesinde varacağız. Şu anda ülkemizin etrafındaki dağlarda çığ birikti, çığlık atalım mı, atmayalım mı, noktasındayız. Bizi korkutanlar diyor ki: “Sakın çığlık atmayın. ABD çığ olur üzerimize düşer!” Ben bu oyundan sonra “çığlık at çığ düşsün” diyorum. Size de tavsiye ederim. Korkularımızla yüzleşmenin zamanı geldi, hatta geçiyor... Koç Otoyol için Iveco ile görüşüyor ? Ekonomi Servisi Koç Holding, topluluk şirketlerinden Otoyol’un Adapazarı’nda üretimi durdurulan ve atıl kalan fabrikasının satışı için Otoyol’un ortağı olan Iveco ile görüşmelerin başladığını bildirdi. Holding’in İMKB’ye yaptığı açıklamada, Iveco ile Otoyol’un yeniden yapılandırılması için 18 Temmuz’da bir mutabakat mektubu imzalandığı hatırlatılarak, görüşmelerin sonuçlandırılmasına paralel olarak kamuoyuna gerekli açıklamaların yapılacağı vurgulandı. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle