18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 KASIM 2007 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Damadını savunurken CHP’yi eleştiren ve basını hedef alan Erdoğan, ‘DTP’nin iradesi ipotek altında’ dedi GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU ‘DTP çıkmaz yola girdi’ ? DTP’nin iradesinin ipotek altında olduğunu söyleyen Erdoğan, “Meşru olmayan alanlardan güç devşirmeye çalışanlar, ancak kendi altını oyarlar” dedi. Baykal’a da sert eleştiriler yönelten Erdoğan, CHP’nin zor günlerden geçtiğini; bunu da “iftira ve karalama kampanyalarına başvurmalarından’’ anladıklarını söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, damadının çalıştığı firmanın Kuzey Irak’ta inşaat işi aldığı iddiasını gündeme getiren CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve CHP yöneticilerini “siyasi kalpazanlık” yapmakla suçladı. DTP’nin iradesinin ipotek altında olduğunu kaydeden Erdoğan, “Keşke İstiklal Marşı ile gurur duyabilseler. Girdikleri çıkmaz bir yoldur” dedi. Erdoğan, partisinin grup toplantısında terörle mücadelede gelinen noktayı değerlendirirken DTP ve CHP’ye sert eleştiriler yöneltti. Erdoğan, DTP’ye yönelik eleştirilerini şöyle sıraladı: “Keşke onlar da kucaklarını açabilseler, keşke onlar da bu ülkede Türkiye, vatan, millet diyebilseler, keşke onlar da vatanıyla, milletiyle, devletiyle, İstiklal Marşı ile gurur duyabilseler, keşke 70 milyonun huzuru ve mutluluğu için fikir üretebilseler. Ama belli ki böyle dertleri yok, buna muktedir değiller ve belli ki iradeleri ipotek altındadır. Bunu aşabilmelerini, ben yanlıştan dönebilmelerini özellikle bu insanlar için temenni ediyorum. Girdikleri çıkmaz bir yoldur. Eğer bunu anlamazlarsa ki anladıklarına dair henüz bir emare göremiyoruzkendilerine yazık ederler.” Şiddete dayanmayan her düşünce ve talebin muhatap alınmayı hak ettiğini anlatan Erdoğan, “Meşru olmayan alanlardan güç devşirmeye çalışanlar, ancak kendi altını oyarlar” dedi. CHP’nin damadı üzerinden kendisini ve ailesini yıpratma çabası içinde olduğunu ileri süren Erdoğan, CHP’nin zor günlerden geçtiğini; bunu da ‘’iftira ve karalama kampanyalarına başvurmalarından’’ anladıklarını söyledi. Damadının çalıştığı firmanın Irak’ın kuzeyinde inşaat işi aldığının ileri sürüldüğünü, söz konusu firmanın tek kuruşluk bir işinin olmadığının ortaya çıktığını ileri süren Erdoğan, “Kılavuzu karga olan meselesi” dedi. CHP sözcüsünün damadını kendi ailesiyle ilişkilendirerek iftira ve çamur bulunan soruyu ortaya attığını belirten Erdoğan, damadının ailesine karışmasının 22.5 yıllık bir dönemi kapsadığını, 1999 yılından beri bu şirkette çalıştığını söyledi. Erdoğan, “Durumu daha da vahim yapansa, sayın Baykal ve arkadaşlarına mahsus bir siyasi kalpazanlık örneği olması... Bu bir şeref, namus, haysiyet meselesidir. Bunu izah edersin, ispat edersin. Etmediğin takdirde bunların tamamen tersiyle anılırsın.” Erdoğan, partisinin grup toplantısında terörle mücadelede gelinen noktayı değerlendirirken DTP ve CHP’ye sert eleştiriler yöneltti. Erdoğan, damadının çalıştığı şirket hakkındaki iddialara yer veren gazeteleri de CHP’nin zabıt katibi olmakla suçladı. (Fotoğraf:AA) Pakistan Merceğinden ‘Pax Americana’ Bush yönetiminin, “terorizme karşı savaşı” ya da 21. yüzyılda küresel bir “Pax Americana” projesi tutmadı. Fiyaskolar zinciri “Büyük Ortadoğu”, patlak diş macunu tüpü gibi. ABD, bir yerden sıkıyor, başka yerden üzerine sıçrıyor. Taliban’ı yarattı ve iktidara getirdi. Sonra, Bush, Bin Ladin piresi için Taliban yorganını yaktı; şimdi Afganistan’da NATO müttefikleriyle birlikte Taliban’a karşı sonu gelmez bir savaşa batmış durumda. Dahası, savaş Pakistan’a sıçradı ve geldik bugüne… Saddam da ABD’nin ürünü, Irak da bölgede İran’ı dengeleyen, petrol havzaları üzerindeki Şii nüfusu etkilemesini önleyen ülkeydi. Şimdi, Irak siyasal İslamın en radikal kesimlerinin “harp akademisi” haline geldi. İran belki de tarihinde hiç sahip olmadığı jeostratejik olanaklara kavuştu; rivayetlere göre nükleer silahlara kavuşmaya doğru emin adımlarla ilerliyor. ABD, İran’ı tecrit etmek için İsrail’i, Lübnan’a saldırttı. Ama sonuçta İsrail’e tarihinin en büyük özgüven şokunu, Hizbullah’a da paha biçilmez bir reklam kampanyası hediye etti. “Irak’tan çıkar gibi yaparsam lazım olacak, Kuzey Irak’ta kendime yer açayım, bu arada, PJAK ile İran’a sarkayım” derken Türkiye ile burun buruna geldi. Şimdi hem, Kuzey Irak’ta mayına basmamak hem de Türkiye’ye çarpmamak için, AKP’li dostlarının da yardımıyla, inanılmaz vücut çalımları deniyor. Bush yönetimi, halen, BOP şantiyesinin ortasındaki İran kayasını, başkanlık seçimlerinden önce kaldırma telaşı içinde. Duruma ilişkin hikâye malum: “Manyak molla Ahmedinejad atom bombası yapıyor! Durdurmazsak İsrail’i haritadan silecek!” İsrail’in 200 atom bombası var. İran’ın en kötümser yaklaşımlara göre bile, bir bomba yapması 35 yıl alacak. Ama bu arada siyasal İslam ve Taliban, 50100 “Müslüman atom bombasına” (Bkz. Zülfikar Ali Butto) sahip Pakistan’ı sallıyor. Ülke ABD sayesinde yaşamsal bir krize düştü. Pazar akşamı Holbrook, CNN’de “ağlıyordu”, “Bu bombalar nerde? Nasıl korunuyorlar? Zaten Kore’den İran’a nükleer bilgi satıp duruyorlardı… Satan adamı ulusal kahraman ilan etmediler mi?...” Holbrook haklı. Pakistan’ın dikişleri patlıyor. Buna karşılık Taliban Afganistan’da saldırılarını iç savaş düzeyine çıkardı. Pakistan’da yönetici sınıf bloku çözülürken radikal İslam etkisini sınır bölgesi Veziristan’dan, içerilere, Pencap bölgesine taşımaya başladı. Müşerref’in karşısındaki sözde demokratik (daha çok kleptokratik) güçler, Butto ve Şerif mi ülkeyi stabilize edecek, yoksa Veziristan’da savaşmaya gittiğinde 300 rupi alıp Taliban’a teslim olan askerler mi? Yoksa Pakistan’ın siyasal İslamla sarmaş dolaş derin devleti mi? ABD Afganistan’da Taliban’ı yıkmasaydı, bugün Pakistan dağılma noktasına, nükleer silahlara ne olacak sorusu da gündeme gelir miydi? Türk: Bize komplo kuruluyor DTP Grup Başkanı, Milletvekili Fatma Kurtulan’ın PKK kamplarında eğitim gördüğü yönündeki haberlerin ‘siyasi linç kampanyasının bir parçası’ olduğunu belirtti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) PKK kamplarında eğitim aldığı iddia edilen ve buna delil olarak gösterilen bir fotoğrafı basına yansıyan DTP Van Milletvekili Fatma Kurtulan hakkındaki haberlerle ilgili olarak yargıya başvuracağını söyledi. DTP Grup Başkanı Ahmet Türk de Kurtulan olayı da dahil DTP’ye karşı “siyasi komplo süreci başlatıldığını” savundu. Kısa süre önce resmi nikâhlı eşinin PKK kamplarında olduğu ortaya çıkan DTP Grup Başkanvekili Fatma Kurtulan dün partisinin grup toplantısının girişinde bu kez kendisine ait olduğu ve PKK kamplarında çekildiği ileri sürülen fotoğrafla ilgili sorularla karşılaştı. Partili milletvekillerinin kordonu altında grup salonuna gelen Kurtulan, gazetecilerin, “PKK kamplarında eğitim alıp almadığı ve fotoğraftaki kişinin kendisi olup olmadığı” yönündeki sorusu üzerine “Siz benim olmadığımı çok iyi biliyorsunuz” karşılığını verdi. Kurtulan, hakkındaki haberlerle ilgili olarak yargıya başvuracağını söyledi. Daha sonra kürsüye gelen DTP Grup Başkanı Ahmet Türk, DTP’ye karşı başlatıldığını ileri sürdüğü “siyasi linç kampanyası”nın bütün hızıyla devam ettiğini savundu. Kurtulan’la ilgili basında yer alan haberlerin gerçekle ilgisi olmadığını ileri süren Türk, bunun DTP’ye karşı başlatılan siyasi komplonun bir parçası olduğu görüşünü savundu. Kurtulan’ın 1990’lı yıllarda partisinin kadın kollarında görev aldığını, 1999’da Adana, 2002’de Mardin’den milletvekili adayı olduğunu belirten Türk, 2007’de de milletvekili seçildiğini anımsatarak, “Arkadaşımızın, uzun süredir, demokratik süreçte yer aldığı açık olmasını rağmen, birileri dağdan Meclis’e gönderilen bir üye olarak gösteriyor” dedi. DTP’nin yıpratılması ve zayıflatılmasının Türkiye’nin yararına olmadığını kaydeden Türk, “Ancak partimize yönelik saldırıların altında yatan neden birçok çevrenin sivil siyaset konusunda maskelerinin düşmeye başladığı konusudur. Askeri vesayet altında kalmaya yönelik anlayışları deşifre ettiğimiz içindir. Partimize topyekun saldırının nedeni de budur” dedi. ‘Çürük raporunun sahte olup olmadığını bilemem ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) DTP Genel Başkanı Nurettin Demirtaş, dün parti genel merkezinde gazetecilere açıklamalarda bulundu. Askerlik yapmamak için ‘’çürük raporu’’ aldığına dair haberlerin anımsatılması üzerine ise Demirtaş, ‘’bunların diğer yönelimlerin bir parçası olduğunu’’ savunarak “12 sene cezaevinde kaldım. Ardından rahatsızlıklar söz konusu oldu. Bize başvurularımız neticesinde rapor verildi. Raporun gerçek mi, sahte mi olduğunu; hastane kaydı var mı, yok mu ben bunu bilemem’’ dedi. Bununla ilgili yargı sürecinin işlediğini de belirten Demirtaş, ancak bu olayın böyle bir zamana denk gelmesinin ‘’manidar ve maksatlı’’ olduğunu öne sürdü. ‘Zabıt kâtipleri’ CHP’nin iddialarına yer veren gazeteleri “CHP’nin zabit kâtibi” olarak nitelendiren Erdoğan, “Onlar da ne yazık ki buradan sermaye arıyorlar. Size de sermaye, ekmek yok” dedi. Petrol ve bumerang Bush yönetiminin kafasında patlayan bir başka “bumerang” da petrol fiyatları. Bush yönetimi, yükselen güçlere karşı stratejik avantaj elde etmek için petrol havzalarına el koymaya kalkınca petrolün varil fiyatı öyle bir zıpladı ki, Rusya’dan Venezüella’ya, İran’dan Sudan’a kadar irili ufaklı tüm “sorunlu ülkeler”, ABD’nin Suudiler gibi zoraki dostları, ihya oldular. Çoğu ABD’li büyük petrol şirketlerinin başlangıçta büyük kârlar yaptıkları bir gerçek, ama son üç aylık bilançoların gösterdiği gibi şimdi rafineri kapasitesi yetersizliği, yeni kapasite kurmanın maliyeti ve riski geldi kapıya dayandı. Halbuki, Rusya, Çin, Suudi Arabistan gibi ülkelerin, enerji piyasasında çalışan devlet şirketlerinin kasaları tıka basa dolarla dolu ve onlar için maliyet değil, jeopolitik belirleyici. Çin ve Hindistan’dan gelen ek talebi göz önüne alsak bile, siyasi risk priminin petrolün varil fiyatına katkısının en az 30 dolar olduğu hesaplanıyor. ABD kaynaklı mali krizin içinde, dolar, “terorizme karşı savaşın” maliyetinin de katkısıyla hızlanarak düşerken emtia piyasalarına ve petrole kaçan ihtiyat fonlarının spekülatif etkisinin katkısı da varil başına (muhafazakâr bir tahminle) 57 dolar civarında… Şimdi petrol kritik 100 dolar sınırına geldi. Spekülatörler, “ne zaman bu sınırı delecek” diye bekliyorlar. Bush yönetimi dış politika stratejistleri de, İran’a vurursak ya da petrol ülkeleri bölgesinin doğu kanadını tutmamıza olanak sağlayan Pakistan’a bir şey olursa, varil fiyatı nereye, dünya ekonomisi hangi karanlık deliğe gider diye kara kara düşünüyorlar. Uluslararası malisermaye ABD piyasalarından kaçarken yönetimin ekonomik ve siyasi manevra alanı her geçen gün biraz daha daralıyor… [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com Nurettin Demirtaş DTP’nin Meclis’e girmesi, Kürtler için kendilerini meşru zeminde ifade etmeleri açısından bir şanstı. Onların Meclis’teki varlığı, sorunun çözümü noktasında Türkiye için de bir şans olabilirdi. Seçimlerin hemen ardından yaptığımız çeşitli değerlendirmelerde DTP’nin “ikili sıkıştırma” altında kalma tehlikesinden söz etmiştik. Bir yanda şiddet yanlısı Kürtler, bir yanda ise saldırgan Türk milliyetçiliği. İki uç taraf da sorunun yasal zeminde çözülmesini, meşru zeminde siyaset yapılmasını istemiyordu. Onların istediği kavga ve bu kavganın yaratacağı kamplaşmaydı. Kamplaşma bazı kesimlerin varlık nedeniydi. DTP’lilerin işi gerçekten zordu. Durumu idare etmeleri kolay değildi. Her şeyden önce PKK içindeki şahin kanadın onları iş yapamaz hale getirmesi mümkündü. Şu andaki manzara DTP’nin hareket alanının giderek daraldığını gösteriyor. ??? PKK, giriştiği terör eylemleriyle, Köşeye Sıkışan DTP… Türkiye içindeki milliyetçi saldırganlığı kışkırttı. Böyle olacağını biliyordu. Terörü tırmandırarak sürdürdü. Bu süreç DTP’yi köşeye sıkıştırdı. Bağımsız siyaset yapma olanaklarını imkânsız hale getirdi. Sonuç olarak DTP içindeki “şahin” eğilim öne çıktı. “Şiddet karşıtı” güçler ise geri planda kaldılar. Son DTP kongresi bu gelişmenin bir ürünü oldu. ??? DTP’ye yeni seçilen yönetim ve izlenen çizgi “uzlaşma” olanağını zorlaştırıyor. Böyle olunca dosyalar açılıyor. Defterler karıştırılıyor. Fatma Kurtulan’ın gazetelerin manşetlerine taşınan silahlı ve askeri kıyafetli fotoğrafları, karşılıklı tırmanışın sonunda ortaya çıktı. Kurtulan’ın fotoğrafı tartışılırken bu kez DTP’nin yeni başkanı Nurettin Demirtaş’ın askerlik yapmamak için “sahte çürük raporu” aldığı bilgisi gündeme taşındı. Bu bilgileri acaba iki taraf da daha önceden biliyor muydu? DTP’ye egemen olan anlayış, eğer bunları bildiği halde aday gösterdiyse, “meşru zemin”de siyaset yapmanın kurallarına uyma gereğini duymuyor demektir. Bu tabii ki tehlikelidir. Çünkü yasal zeminde siyasetin kendine özgü kuralları bulunuyor. Bu kuralların başında, şiddetle kesin olarak ilişkinin kesilmesi geliyor. Meşruiyete, yasalara uymak, bu alanda siyaset yapmanın olmazsa olmazıdır. DTP’ye egemen olan irade bu kuralları dikkate almazsa işler zorlaşır, şahinlerin harekete geçmesi için elverişli bir ortam yaratılmış olur. ??? Bir başka soru da DTP’lilerle ilgili yayınların bugünlerde neden arkası arkasına gündeme geldiği: Gazetelere DTP’lilerle ilgili servisi kim yapıyor? Bu servisi yapanların daha önceden bu bilgilere sahip olmadıkları düşünülebilir mi? Ortalık gerginleşince, DTP ile ilişkiler sertleşince servislerin hızı da arttı. Sonuç olarak, siyaset alanında çözülmesi gereken konu, bu alandan giderek uzaklaşıyor ve siyaset dışı alana kayıyor. PKK son aylarda tırmandırdığı eylemlerle zaten bu konunun meşru zeminden şiddet alanına kaymasının altyapısını hazırladı. ??? DTP, Kürtlerin bir kesiminin yasal alandaki temsilcisi. Ancak bu temsil her dönemde olduğu gibi şimdi de sorunlu bir şekilde yürüyor. Yasal alanda temsil kolay bir iş değil. Türkiye’de demokratik gelenek ve kültür yerleşmediği için farklı olanın kendini siyaset alanında ifade etmesi kolay olmuyor. Siyasete egemen olan bağnazlık, bir anda süreci etkileyecek müdahalelerde bulunarak, yasal alanı trafiğe kapatıyor. Mahkeme kararları, siyasi linçler, faili meç hul cinayetler, yargısız infazlar derken film kopuyor. ??? DTP’nin grup kurarak Meclis’te temsil edilmesi önemli bir dönüm noktası olabilirdi. Kürtler DTP’li bağımsız adaylara oy vererek, onları yasal alanda desteklediklerini gösterdiler. Türkiye’de barışçı çözümden yana olan tüm kesimler de DTP’nin Meclis’teki varlığını bir olanak olarak gördüklerini ifade ettiler. Tabii şahinler boş durmadılar. DTP’nin Meclis’teki varlığını içlerine sindirmediklerini, kabullenmediklerini, her fırsatta onların bu alandan çıkarılması gerektiğini dile getirdiler. ??? Demokratik ve barışçı çözüm için kritik eşik bir türlü aşılamıyor. Son dönemde DTP’ye giderek egemen olan anlayış da ne yazık ki bu kritik eşiğin aşılmasına yardımcı olacak olgunluğu gösteremiyor. “Umutlar tükendi mi” derseniz, umudu koruyalım demeyi tercih ediyorum. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI: Avukatlara yönelik saldırılar arttı İstanbul Haber Servisi İstanbul Barosu Başkanlığı, avukatlara yönelik saldırıların son günlerde giderek arttığı uyarısında bulundu. Baro Başkanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, “Avukatlara yönelik saldırıların son zamanlarda ciddi bir biçimde arttığına tanık olmaktayız. Adil yargılamanın gerçekleşmesinde etkin bir görev yapmayı hukuk devletine olan inancın gereği sayan avukatlar, salt bu nedenle tepkiyle karşılaşabiliyorsa adaletin sağlanmasında ciddi bir sorun var demektir” ifadesine yer verildi. Avukatın sanık veya şüpheli ile özdeşleştirilmemesi gerektiğinin belirtildiği açıklamada şöyle denildi: “Yargı faaliyetinin savunma olmaksızın sonuçlanmasından adalet doğmayacağı inancı, gelişmiş toplumların ortak kabulüdür. Bu kabul, sanık için gösterilmesi muhtemel tepkilerin onun avukatına da gösterilmesini asla gerektirmeyen bir hukuk anlayışının bilinç düzeyine varması ile olasıdır. Hukuk devletini oluşturmak adına yaptığımız mücadelenin giderek kamuoyunda bir etki alanı oluşturacağı düşüncesinden vazgeçmeden, hukuk devleti olma mücadelemizi tüm saldırılara karşın yerine getirmeye devam edeceğiz.” CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle