19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 EKİM 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Çüş Reşit Çağın: “2 Ekim Salı günü saat 14.0015.00 arasında TRT’nin Radyo4 kanalından canlı yayımlanan klasik Türk müziği programında ‘Bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım İstanbul’un’ şarkısını isteyen dinleyiciye ‘Ramazandan sonra’ yanıtının verildiğini biliyor musunuz?” EY ahali... Düm tek, düm tek... Duyduk, duymadık demeyin... Düm teka düm tek! Haşmetlü, devletlü, kıymetlü RTE hazretleri buyurmuşlardır ki, anayasa değişecektir. Düm, tek, düm, tek. Ey ahali, anayasa değişecektir çünkü, bu anayasa sarhoş kafayla hazırlanmış anayasadır! Sarhoş anayasası yerine ayık kafayla hazırlanmış, dini bütün yeni bir anayasa tez zamanda yürürlüğe konacaktır. Duyduk, duymadık demeyin. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” maddesinin yanına bir parantez açılacak ve parantezin içine “beş senede bir” yazılacaktır. Düm teke, düm tek. Böylece egemenliğin maddede ve manada kayıtsız ve şartsız Allah’ta olduğu kabul edilecektir. Duyduk, duymadık demeyin; haşmetlü, devletlü, kıymetlü efendimizin vakti zamanında söylediklerini tek tek hatırlayın. Düm tek, düm tek: İnkılap tarihini değiştirmişler... “Karşıdevrim tarihini yazıyorlar!” BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Erdoğan kadın kotası istememiş. Niye istesin, ellerinden gelse kotaya değil, çarşafa sokacaklar! Ya ğ m u r E k i m “Ben Müslümanım diyenin aynı zamanda laiklik yanlısıyım demesi mümkün değil. Niye? Çünkü Müslümanın yaratıcısı olan Allah, kesin hâkimiyet sahibidir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir; bak, bu yalan. Koskoca bir yalan. Bunların anayasacılarına teklif ettik. Gelin dedik, anayasaya ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ maddesinin yanına bir parantez açalım. Ne olacak dediler. İçine ‘beş senede bir. yazacağız dedim. Öyle deyince gülmeye başladılar. E, niye gülüyorsunuz dedim yahu. Beş senenin dışında milletin böyle bir hakkı var mı? Durdular, durdular; birbirlerine baktılar, ‘Hakikaten yahu yok galiba’ dediler. Evet. Kim? Aldıkaçtı, Maldıkaçtı mı var ya bir tane, o. Nerede söylüyor bunu? Sene 1985, Marmara Oteli’nde Tebligat tartışmalı bir toplantı yapıyoruz anayasa üzerine, orada söylüyor. Ve ben de kendisine bunu böyle söyleyince, bu sefer de kalktı, ‘olmaz öyle şey’ dedi. Tam o sırada eski Maliye Bakanı Vural Arıkan, o da kafası tam böyle, zil zurna sarhoş, ayakta duramıyor, o da akıl veriyor. Korkarım ki aynı masada hazırladınız bu anayasayı dedim. Niye? Adamlar ayık kafayla hazırlamıyorlar bunu. Sarhoş kafayla hazırlıyorlar. Dolayısıyla bunların anayasası iki sene bile dayanmıyor. Daha üçüncü senede delik deşik ediyorlar. Ve şu anda bu anayasa delik deşik. Her taraftan yamalı bohça. Ve bak şimdi ne diyorlar. Geçen gün gazeteciler soruyor; bu konuda siz ne düşünüyorsunuz; egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Bak. Burada işi iyi düşünün. Nereye giderken; sandığa giderken milletindir. Ama maddede ve manada egemenlik kayıtsız şartsız Allah’ındır.” Yaşayan Bir Anayasa Fransızlar çok anayasa yapmakla övünürler. Bizde anayasa çalışmaları geç başlamıştır ama, bizim de tarihimiz zengindir anayasa bakımından. Senedi İttifak’tan günümüze sayısız anayasa yapılmıştır. Bu anayasalardan pek azı bir halk hareketine dayanmıştır. Aslında her anayasanın halk hareketine dayanması da gerekmez. Kurucularının vizyonları, toplum idealleri anayasanın temel ilkelerine vücut verir. Cumhuriyeti kuran anayasa da benzer bir vizyonun ürünüdür. Nasıl bir toplumun hayal edildiği, o anayasanın ruhunu oluşturmuştur. ??? Atatürk’ün ifadesi ile “muasır medeniyet”e ulaşmanın rehberi oluşturulmaya çalışılmıştır. Cumhuriyetimiz ondan sonra iki anayasa daha yapmış. Bunlardan 61 Anayasası, Demokrat Parti döneminde yaşananlara bir tepki olarak yargı alanında getirdiği yeniliklerle beraber, önemli demokratik kazanımlar da sağlamış bir anayasa idi. En son 12 Eylül Anayasası, ülkede artan anarşinin gerekçesini 1961 Anayasası’nın yarattığı özgürlük ortamına bağlayanların yaptığı bir anayasadır. Bu sebeple 61 Anayasası’nın demokratik açılımları bir bir budanmış, siyasete katılımın önü kesilmiştir. 82, bir anlamda 61 Anayasası’na tepkiyle hazırlanmıştır. Tıpkı ondan önceki gibi. Şimdi kapsamlı bir değişiklik yapılacağından dördüncüyü tartışıyoruz. 12 Eylül Anayasası’nın değişmesi gerektiği kuşkusuz. Ama bu değişiklik yapılırken toplumsal uzlaşının sözleşmesi olması gereken bir metin, daha hazırlık aşamasında kutuplaşma yarattı. Çünkü bizde “mühür kimdeyse Süleyman” odur. Mührü elinde bulunduranlar kitleye kulaklarını tıkadıklarından demokratik ve özgürlükçü bir anayasa yapma iddiası daha yolun başında sekteye uğradı. ??? Bu tartışmaların arasında da sağlıklı bir sonucun ortaya çıkması zor görünüyor. Bundan sonra AKP’nin rövanş almak için bir anayasa değişikliğine gittiği algısı kalacak akıllarda... Bu anayasa da bir tepki anayasası olma yolunda. Oysa birlikte yaşamanın, birlikte yönetmenin, akıldaşlığın zemini yaratılabilirdi. Maalesef bu irade sergilenemedi. Bununla beraber yalnızca anayasada değil, Siyasi Partiler Yasası’nın demokratikleştirilmesi gereği de hiç tartışılmadı. Yeni yasalara bakmayın.. eski kötü yasaları da çıkınlarında saklar bizimkiler, ihtiyaç olduğunda kullanmak için... Öte yandan anayasa ne kadar ideal bir metin olursa olsun; yönetenler yasaların yalnızca yönetilenleri değil, kendilerini de bağladığını algıladıklarında idealden bahsetmek olanaklı olur. Yönetenlerin sorumluluğu, yazdıklarını yaşama geçirmektir aynı zamanda. Örneğin Meryem, 16 yaşında bir kız çocuğu. Çukurova’nın geri kalmış mahallelerinden birinde yaşıyor; okumak istiyor ama babası izin vermiyor. Baba kızını hemen evlendirmeyi koymuş aklına. Babayı ikna için okul müdürü, “Anayasamıza göre kimse eğitimöğrenim hakkından yoksun bırakılamaz” diyor. Ama anayasa, babayı ilgilendirmiyor. Neyse ki güç bela ikna ediliyor Meryem’in babası. Her gün yaşadığımız olaylardan biri Meryem’in öyküsü. Ama anayasa tartışmalarına denk düşüyor. Yaşayan bir anayasa yapmak gerekliliğini önümüze seriyor, Meryem için herkes için... [email protected]/Faks: 0212 672 71 71 SESSİZ SEDASIZ (!) Bornova Tapu Müdürlüğü ve... İZMİR Bornova Tapu Müdürlüğü’ndeki bir görüntüden söz etmiştik geçen gün; Atatürk fotoğrafının üstüne besmele asılmıştı. Tapu ve Kadastro Mensupları Dayanışma Derneği Başkanı Mehmet Aksu, konuya açıklık getirdi; Bornova Tapu ve Kadastro Müdürlüklerinin, bir müteahhide ait binanın üçüncü ve dördüncü katlarında kiracı olduğunu, fotoğrafların devlet dairesine değil müteahhit tarafından iş hanının bir köşesine asıldığını belirtti. Sonra müteahhit Halil Atilla aradı; dinine çok bağlı olduğunu, Atatürk’ü de çok Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Başyasa Müberra Şimşek: “Her sözü anayasa gibi bir başbakan varken, yeni anayasa yapmaya ne gerek var!” Gösterge Ahmet Önen: “Mustafa Sarıgül’ün üç yıla kadar hapsi isteniyormuş. Kesin başbakan olacaktır!” sevdiğini ve hatta bir ara CHP’de politika yaptığını anlattı. Biz de Atatürk’e sevgi duyuluyorsa, fotoğrafının üstüne başka bir “şey” asılmaması gerektiğini, nasıl ki “besmele” çerçevesinin üstüne bir artist fotoğrafı asılmıyorsa aynı saygının Atatürk’e de gösterilmesi gerektiğini anlatmaya çalıştık. Umarız, anlatabilmişizdir! Bu arada, İslamcı iktidar, ülkeyi parselleyip yabancılara satarken şu hale bakın: Devletin tapu ve kadastro daireleri kiracı durumunda. Neyse ki “mal sahipleri” şimdilik kendi yurttaşımız! Susma, sustukça... Sıra sana gelmesin diye askerler konuşmak zorunda kalıyor! A. Kirsi Ali Ne Diyor? MERİÇ VELİDEDEOĞLU Dış basında, 22 Temmuz seçimlerinden önce, özellikle mayıs, haziran aylarında yoğunlaşan bir saldırı başlatılmıştı Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) karşı. Batı’nın bilinen o ünlü gazeteleri yanında, Al Beyan, Kuds ül Arabi, Hayat, Ehram gibi Arapça yayın yapan gazeteler de veryansın ediyor, bunların çevirileri ötekilerle birlikte günü gününe basınımızda yayımlanıyordu. Seçimlerden sonra bu dış basının AKP’yi gülmece boyutuna varan “övme” kuyruğuna girdiği şu sıralarda, bu yayınlara karşı TSK’yi savunan bir makale yayımlandı News Perspectives Quarterly dergisinde. Somali kökenli eski Hollanda milletvekili A. Kirsi Ali’nin “Laikliği Silahsızlandırmayın!” başlıklı yazısı, nedense basınımızda hiç mi hiç ilgi uyandırmadı Cumhuriyet dışında. (6.9.2007). Cumhuriyet’te yayımlananlara göre, yazar yaptığı birbiriyle bağlantılı olan iki saptamanın altını çizmekte, “Türkiye’ye laikliği getirmenin herhangi bir laiklik anlamına gelmediğini” vurguladıktan sonra: “Ordu eşsiz biçimde, Türkiye’nin laik karakterinin bekçiliğini yapma görevine sahiptir” diye de eklemektedir. İlk saptamayı: “Bir İslam ülkesi olan Türkiye’ye laik düzenin getirilmesi, Batı’nın Hıristiyan ülkelerine, örneğin, bir Almanya’ya, bir Fransa’ya laik düzenin getirilmesine benzemez” biçiminde biraz açarsak, yazarın yadsınması güç bir gerçeği dile getirdiği görülür. Aradaki bu ayrımın nedenini, oluşumunu şöyle bir anımsamak için sanırım, “Reformasyon”a, “Aydınlanma”ya, “1789 Devrimi”ne kısaca değinmek gerekir. 16. yüzyılda oluşan Reformasyon ile, Hıristiyanlıkta, kilisenin katlanamaz boyutlara uzanandogmalarından uzaklaşıp yeniden “İncil’e dönüş” başlar; bu da İncil’in ulusal dillere çevrilmesini gündeme getirir ki, böylece bir yol, dini “anlama” dönemine girilir. 18. yüzyılda “us”un (akıl), “inanç” ile karşı karşıya gelip, usun üstünlük kazandığı “Aydınlanma” sürecinde ise, “din” us süzgecinden geçirilip derinlemesine eleştirilir; yaşamın dinsel dogmalarla düzenlenm.velidedeoglu?hotmail.com mesine yeğinlikle karşı çıkılır. Bu yüzyılın bitimine doğru, “1789 Devrimi” ile ilan edilen “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi”nde yer alan “bütün insanların eşitliği” ilkesi, “eşitsizlik” temeline dayanan dinsel düzenlemeyi kökünden sarsar, devirir; laikliğe, laik yaşama kapı açılır; sıra artık bu yaşamın düzenlenmesindedir. Bunun için yasalaşmaya gidilir; tümüyle laik, çağın isteklerini yanıtlayan, gerektiğinde değişebilen yasalarla, “Yurttaşlar Yasası” (Medeni Kanun) oluşturulur. İlk örneklerden biri olan Fransız Yurttaşlar Yasası, bir asker yönetici, Napolyon döneminde yapılıp yürürlüğe konur, bunun için kimi kaynaklarda yasa, “Code Napolyon” diye anılır. Bu yasallaşma sırasında kurallar konurken, Hıristiyanlığın kutsal kitabıyla karşı karşıya kalınmaz; çünkü İncil’de, öteki iki dinin kitapları Tevrat ile Kuran’da yer alan, yasa niteliğinde, bütün yaşamı inceden inceye düzenleyen kesin kurallar hemen hemen yok gibidir. Başka bir anlatımla örneğin: Evliliğin koşullarının neler olduğu; erkeğin eş sayısı; hırsızın, öldürenin, zina yapanın nasıl cezalandırılacağı; ticaretin koşulları (faiz); kalıtın (miras) nasıl paylaşılacağı; yargının, tanıklığın nasıl olacağı gibi toplumsal yaşamın can damarını oluşturan, dinsel temele oturtulmuş dolayısıyla kadınerkek eşitsizliğini yansıtan kurallar, Tevrat ve Kuran’da bir bir sıralanırken, İncil’de pek yer almazlar. Derin bir cinsel eşitsizliğin egemen olduğu İncil’de “boşanma yasağı”, yasa niteliğinde tek kural gibidir. Kutsal kitabın bu yapısının, Batı Hıristiyan toplumlarında, laik yaşamın yasal düzenlenmesinde işleri kolaylaştırdığından söz edilebilir. Bu kısacık gözden geçiriş dikkate alındığında, benzer herhangi bir gelişmenin uğramadığı, üstelik “sünnet” ve “hadis”lerle de yaşamı düzenlemesi iyice genişletilmiş, dondurulmuş İslamın egemen olduğu bir ülkede, Türkiye’de laikliğin gerçekleştirilmesi, A. K. Ali’nin dediği gibi bambaşka olacaktı. İkinci saptamasında belirttiği “askerin rolü”, bu “bambaşka” oluşun getirdiği kaçınılmaz bir durumdu; bu ikinci saptama başka bir yazıya. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr BULMACA ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 5 Ekim www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Erken ihtiyarlama. 2/ 1 Tavuğun gö 2 ğüs etiyle ha 3 zırlanan ve pişmiş ha 4 murla yenen 5 bir tür çorba. 6 3/ Pamuk ve 7 ipekle karışık 8 dokunmuş hareli bir ku 9 maş... Hattat1 2 3 4 5 6 7 8 9 ların kâğıt cilala1 E S P R E S S O makta kullandıkları 2 R AM K U İ K A özel bileşim. 4/ Öz3 S İ B İ K E L bekistan’ın plaka iA K Y A mi... Hava basıncı 4 T Ü Z E L A L A C birimi... Bizmut ele 5 A R mentinin simgesi. 5/ 6 S E M A H O R A İ MA L E Antalya ilinde antik 7 İ T bir kent. 6/ İncelik, 8 İ R S A L İ Y E naziklik... Bir nota. 9 İ M A K A N E Ş 7/ İspanyolların sevinç ünlemi... Kayısı, erik, zerdali gibi meyvelerin kurusu. 8/ Kargaşa, başıboşluk. 9/ Yunan abecesinde bir harf... Şenliklerde caddelere kurulan süslü kemer. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Meksika’da ve ABD’nin güneyinde yetişen dev kaktüs cinsi. 2/ “Delice” de denilen, taneleri zehirli olan ve ekin tarlalarını saran bir ot... Mahkeme sonucunu gösteren resmi belge. 3/ Yalvartmak amacıyla yapılan davranış... Eski Yunan tiyatrosunda, üstünde oyunun oynandığı sahne. 4/ “Çavuşkuşu, hüthüt” gibi adlar da verilen bir kuş... Gümüş elementinin simgesi. 5/ Bir nota... Bartın’ın bir ilçesi. 6/ El ya da yüz hareketleriyle gösterme. 7/ Sayfa çevresine çekilen çizgi... Pamuktan dokunmuş basma. 8/ Kalınca ve açık samanrenginde, yarı mat bir kâğıt türü. 9/ Bir renk... Dövülmüş et, bulgur ve soğanla yapılan ızgara köfte. İngilizceyi İngilizce kaynaklardan öğrenin... Westminster University ve Premier College sertifikalarına sahip, London School of Busness Administration’da master yapmış ÜRETMEN TİCARET TEMİZLİK GEREÇLERİ BURSA Tel: 0224.250 4175 http://www.uretmen.com.tr Nüfus Cüzdanımı Kaybettim. Hükümsüzdür. Ünal TOKAN ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH Gramer, derslere yardımcı, sınavlara hazırlık İş İngilizcesi (Business English) ve İngilizce iş görüşmelerine (Interview hazırlık. Acıbadem / İstanbul 0 536 225 07 80 CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle