19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 EKİM 2007 PERŞEMBE 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN Halkoylamasına sunulacak anayasa paketinin kabul edilmesi durumunda Çankaya krizi çıkacak Türk’ün Ortak Aklı Bu Maçta Ne Yapacak? Biliyorsunuz bugün Galatasaray, İsviçre’nin zayıf ekibi Sion ile UEFA Kupası’nda karşılaşacak. Sion için zayıf diyoruz ama, ilk maçta Cimbom’un tozunu attı. Sarı kırmızılılar, üç golü yedikten sonra ayılıp iki golle umutlarını bugüne taşıdılar ama, maçın gidişatı döndükten sonra da, her an kalelerinde gol görmeleri mümkündü. Futbol açısından oyunu keyif verip güven vermeyen Galatasaray, bu gece de favori olmasına karşın her sonuca açıktır. Sion Kulübü Başkanı Christian Constantin kendi durumlarının da güç olduğunun farkında. Bu güçlüğü, oyunu kuralları dışına çıkararak sürdürmekle aşmaya çalışacağının belirtilerini koyuyor ortaya. Ülkesinin önde gelen gazetelerinden Le Matin’e verdiği demeçte, İstanbul seferini bir savaş görüntüsüne büründürmüş. Kentimize on korumayla geleceği, gümrükte çıkarılması olası güçlüklere karşı konsolosluklarından yardım istediğini, “zehirlenme tehlikesi!”ne karşı yemeklerini ve aşçılarını İsviçre’den getireceklerini belirtmiş ve tribünlerden, bozuk para, çakmak vb. atılması halinde takımını sahadan çekeceğini söylemiş. ??? Christian Constantin’e “seni gidi kurnaz seni!” diye gülüp geçebilirsiniz. Ama iş o kadar basit değil. Şükrü Saracoğlu’nda oynanan son Türkiyeİsviçre maçında yaşanan olaylar, bizleri futbol terörü suçlusu ve potansiyel tehlike haline sokmuştu. Herkesin bildiği bu olayı ayrıntısı ile anımsatmaya gerek yok. Galatasaray’ın olağanüstü bir oyunla Neuchatel’i 50 yenerek elediği maçta yaşanan olayları da İsviçreliler kullanmışlar, ama sonuç UEFA’nın kararıyla tescil edilmişti. Lig maçlarını, geçen yılki Fenerbahçe karşılaşmasında meydana gelen olaylar yüzünden aldığı ceza gereği hâlâ sahasında seyircisiz oynayan Galatasaray ise, bu konuda ayrıca sabıkalıdır. O yüzdendir ki, ben bu geceki maçtan çok korkuyorum. Korkum takımımdan değil seyircimizden kaynaklanıyor. Seyircinin, alesta bekleyen Christian Constantin’e sahaya bir şeyler atarak fırsat vereceği kâbusundan bir türlü sıyrılamıyorum. Bu yüzdendir ki, bu gece için Kalli, takımının defansını herhangi bir kontratak tehlikesine karşı uyanık tutmalı, yöneticiler ve güvenlik güçleri de, tribünden gelecek bir darbeye karşı hazırlıklı olmalıdırlar diye düşünüyorum. Tepkisel bir toplumuz ve Türk’ün olması gereken ortak aklı bir türlü oluşmuyor, sonunda da, tepkiden doğan ortak şaşkınlıkla durmadan kendi kalemize gol atıyoruz. ??? Bu olgunun tarihimizde, futbol dışında da çok örnekleri var. Abdülhamit’in tahtta olduğu ve Ermeni ayaklanmalarıyla başının derde girdiği 1896 yılının 26 Ağustos günü çoğu hamal kılığına girmiş olan 26 Taşnak militanı Osmanlı Bankası’nı basarlar, iki bekçiyi öldürüp banka çalışanlarından ve müşterilerden 150 kişiyi rehin alırlar. İstekleri yerine getirilmez ise, bankayı havaya uçuracaklarını ilan ederler. Büyük devletler araya girerler, teröristlerin serbest bırakılmasını sağlayıp onları banka müdürünün yatına götürürler, oradan da Fransız gemisi Gironde’a aktarılıp Marsilya’ya gönderilmelerini sağlarlar. Osmanlı Bankası, adından başka Osmanlı ile ilgisi olmayan bir yabancı bankadır ve Avrupalılar, kendi çıkarlarına yöneltilen bu girişime çok kızmışlardır. François Georgeon, Abdülhamit adlı yapıtında, “banka saldırısının toplu bir planın parçası olduğunu” yazdıktan sonra, baskın timinin şefi olan Garo’nun “Kurban sayısı ne kadar çok olursa davamız için o kadar yararlı olur” dediğini de aktarır. Uzatmayalım, olay üzerine İstanbul’daki Müslüman halkın tepkisi Ermenilere yönelir, birçok kişi ölür. Avrupa’da büyük bir infial yaşanır. Baskınla sağlanamayan sonuç, sokak olaylarıyla elde edilmiştir. Aradan 60 yıl geçer. Menderes Hükümeti Kıbrıs sorunuyla uğraşmaktadır. Hangi akla hizmet ise, birilerinin Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba koyduğu haberi 6 Eylül 1956 günü akşam gazetelerinde yayımlanır. Halk galeyana gelir ve çağdaş tarihin en büyük vandalizm olaylarından biri yaşanır, 67 Eylül olayları olarak tarihimize bir leke olarak geçer. Belirtmeye gerek yok ki, bu olaylar Türkiye’nin Kıbrıs davasına hizmet etmezler, tam tersi sonuç doğururlar. Bir iktidarın aymazlığı, halkın denetlenmeyen tepkisi, bu kötü sonuçları doğurur. Bakalım bugün Türk, kendi ortak aklını harekete geçirerek makulü bulacak mı? Siyasi kaos referandumu ? Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören anayasa paketi büyük sorunlara yol açıyor. Paketin 21 Ekim’de yapılacak halkoylamasında kabul edilmesi durumunda önce 11. Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilip seçilmeyeceği tartışılacak. Çankaya krizi aşılsa bile bu kez de hükümetin görev süresine ilişkin görüş ayrılıkları yaşanacak. EMİNE KAPLAN ‘Otoriter rejimlerin önü açılabilir’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, “Halkoylamasında anayasa değişikliğine ‘evet’ oyu çıkması halinde 12. değil 11. Cumhurbaşkanı seçilecek’’ dedi. Sezer, yaptığı açıklamada, halkoylamasının gümrük kapılarında devam ettiğini anımsatarak hükümeti, oylamanın başladığı 11 Eylül’den önce, geçici 19. maddedeki, “11. Cumhurbaşkanı bu yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren 40. gün ilk oylaması yapılarak seçilir’’ ifadesine dayanarak uyardıklarını söyleaçıyor. Paketin 21 Ekim’de yapılacak halkoylamasında kabul edilmesi durumunda önce 11. Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilip seçilmeyeceği tartışılacak. di. “11. Cumhurbaşkanı’nı seçtik, atamalar yapıyor, üstelik bizim de içimize sinmeyen atamalar yapıyor’’ diyen Sezer şöyle devam etti: “Böyle bir hukuk kaosuna doğru gidiyoruz. Bu tür hukuksal kaoslar başka sonuçlar doğurabilir. Totaliter, otoriter rejimlerin önünü açabilir. Dünya, seçimle işbaşına gelmiş daha sonra çevresini kana bulamış otoriter yönetimler gördü.’’ AKP’nin “sivil anayasa dayatmasında bulunduğunu’’ söyleyen Sezer, anayasa taslağına bakıldığında her şeyin başbakanda toplandığının görüleceğini dile getirdi. ‘Erdoğan’ın padişahlık özentisi’ Sezer şunları kaydetti: “Padişahlık özentisi içinde olduğunu her haliyle öteden beri belli eden, hatta Dolmabahçe’ye yerleşen Başbakan, bu anayasa taslağındaki değişikliklerde yargıyı, üniversiteleri, her şeyi kendisine bağlayarak padişahlık özentisi içinde olduğunu bir kez daha göstermiş oluyor.’ lığına cumhurbaşkanı seçildikten sonra anayasa değişikliği yapılarak söz konusu sürenin 5 yıla düşürüldüğünü, ancak Chirac’ın görev süresini 7 olarak tamamladığını söyledi. Anayasa paketinin halkoylamasında kabul edilmesi durumunda genel seçimlerin ne zaman yapılacağı da tartışma konusu olacak. Pakette, genel seçimlerin 4 yılda bir yapılacağı düzenleniyor. Ancak 23. dönem TBMM, mevcut anayasanın “TBMM’nin seçimleri 5 yılda bir yapılır” hükmüne göre oluşturuldu. Paketteki düzenlemenin bu yasama dönemini de etkileyeceği, genel seçimlerin 2012 yılında değil 2011 yılında yapılacağı tartışılıyor. Bu konuda da AKP içinde farklı görüşler bulunuyor. ANKARA Cumhurbaşkanının 5+5 modeliyle halk tarafından seçilmesi ve genel seçimlerin 4 yılda bir yapılmasını öngören anayasa paketinin 21 Ekim’de yapılacak halkoylamasında kabul edilmesi durumunda siyaseti yeni krizler bekliyor. Yüksek Seçim Kurulu (YSK), AKP’nin görüşü yönünde 11. cumhurbaşkanının TBMM tarafından seçildiği, bu nedenle yeni bir seçim yapılmasına gerek olmadığına karar verse bile bu kez Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresi ile genel seçimlerin 5 yıl mı yoksa 4 yıl sonra mı yapılacağı tartışma konusu olacak. AKP’nin 22 Temmuz seçimleri öncesinde Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı seçtiremeyince, eleştirilerine karşın apar topar TBMM’den geçirdiği cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören anayasa paketi, büyük sorunlara ve belirsizliklere yol Görev süresi de tartışmalı AKP, 11. cumhurbaşkanının TBMM tarafından seçilmesi nedeniyle pakette bu konuyu düzenleyen geçici 19. maddenin hükümsüz kalacağını savunuyor. Bu konuda kararı ise YSK verecek. YSK’nin AKP’nin görüşü yönünde karar vererek “Abdullah Gül, 11. Cumhurbaşkanı olarak TBMM tarafından seçilmiştir. 11. Cumhurbaşkanı için halk tarafından yeni bir seçim yapılmasına gerek yoktur” dese bile siyasetteki belirsizlik so na ermeyecek. Bu kez, cumhurbaşkanının görev süresinin 5 yıl olması ve ikinci kez seçilebilmesini öngören hüküm nedeniyle Gül’ün görev süresinin 5 mi yoksa 7 yıl mı olacağı tartışılacak. Bu konuda hukukçular kadar AKP içinde de görüş ayrılıkları bulunuyor. Bazı parti yöneticileri, anayasa paketinin halkoylamasında kabul edilmesi durumunda Gül’ün görev süresinin 5 yıla düşeceğini savunuyor. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın siparişi üzerine anayasa taslağını hazırlayan Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ergun Özbudun da benzer yönde yorum yapıyor. Ancak bazı parti yöneticileri ise bu görüşü paylaşmıyor. AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, Cumhurbaşkanı Gül’ün mevcut anayasanın 102. maddesine göre seçildiğini söyledi. Söz konusu madde, “Cumhurbaşkanı, TBMM’ce 40 yaşını doldurmuş ve yükseköğrenim yapmış kendi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından 7 yıllık bir süre için seçilir” hükmünü düzenliyor. Chirac örneği “7 yıllık süre için seçilir” hükmünün Abdullah Gül açısından “kazanılmış hak” olacağını vurgulayan Bozdağ, “Bana göre Gül’ün süresi 7 yıldır” diye konuştu. Dünyada bunun örneklerinin olduğunu anlatan Bozdağ, Fransa’da Jacques Chirac’ın 7 yıl SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ Yeni anayasa, 82 Anayasası’ndan bile geride ? 7 sivil toplum örgütü ve akademisyenlerden oluşan “Yeni Anayasa Sivil Platformu” AKP hükümeti tarafından hazırlanan anayasa taslağının “demokratik, uzlaşmacı ve katılımcı olmaktan uzak” olduğuna, düşünce ve ifade özgürlükleri açısından ise 1982 Anayasası’ndan da geri noktaları bulunduğuna dikkat çekti. İstanbul Haber Servisi “Yeni Anayasa Sivil Platformu” adıyla bir araya gelen 7 sivil toplum örgütü ve akademisyenlerden oluşan ortak kurul, AKP tarafından hazırlanan anayasa taslağının, “demokratik, uzlaşmacı ve katılımcı olmaktan uzak olduğunu” bildirdi. Kurul, taslağın 1982 Anayasası’ndan da geri noktaları bulunduğuna dikkat çekti. İstanbul Tabip Odası’nda düzenlenen toplantıda, “Yeni Anayasa Sivil Platformu” adına konuşan Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, AKP iktidarı tarafından hazırlatılan anayasanın “demokratik, uzlaşmacı ve katılımcı olmaktan uzak” olduğuna, düşünce ve ifade özgürlükleri açısından ise 1982 Anayasası’ndan da geri noktaları bulunduğuna dikkat çekti. Kaboğlu, “Yeni anayasa, ifade özgürlüğü sınırlarını daha da zorlar bir hale geldi. Bu anayasa düşünce ve ifade özgürlükleri açısından 1982 Anayasası’na daha çok benziyor. Hatta daha önce anayasada yapılan açılımlardan bile daha geri noktaları var” dedi. KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tomİbrahim Kaboğlu. bul da TOBB önderliğinde oluşturulduğu söylenen sivil anayasa platformunda, DİSK, KESK, TTB ve Prof. Kaboğlu’nun adının kendi bilgileri dışında yer aldığını ifade etti. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi ise Başbakan Erdoğan tarafından yeni anayasanın STK’lere sunulacağı 9 Ekim’deki toplantıya çağrılmadıklarını ifade ederek “Başbakan’ın çağrısı, farklı görüşlerin kendini ifade etmesini içermiyor. Bu nedenle söz konusu toplantıya katılmayacağız” dedi. Toplantıya DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, KESK Başkanı İsmail Hakkı Tombul, TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, TÜRMOB Başkanı Mehmet Timur, TTB Başkanı Gençay Gürsoy, Türk Dişhekimleri Birliği Başkanı Celal Yıldırım, Türk Eczacılar Birliği Başkanı Erdoğan Çolak, akademisyenlerden Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Prof. Dr. Yılmaz Aliefendioğlu, Prof. Dr. Ülkü Azrak, Prof. Dr. İoanna Kuçudari, Prof. Dr. Mesut Gülmez, Prof. Dr. Naz Çavuşoğlu, Doç. Dr. Bertil Emrah Oder, Doç. Dr. Sibel İnceoğlu, Doç. Dr. Sultan Uzeltürk, Dr. Abdullah Sezer, Dr. Tuncer Özyavuz, Avukat Fikret İlkiz katıldı. asirmen?cumhuriyet.com.tr PASAPORT ARAŞTIRMA GEZİSİ Çerçioğlu’ndan Malezya sorusu AYDIN (Cumhuriyet) CHP Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu, yeni pasaportlarda kullanılacak teknolojiyle ilgili araştırma yapmak üzere Malezya’ya ekip gönderilmesinin gerekçesini sordu. Çerçioğlu, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın yanıtlaması istemiyle TBMM’ye verdiği önergede şu soruları yöneltti: Bu konuda başka ülkeler varken neden Malezya tercih edilmiştir? Pasaportlara uygulanacak çip konusunda Malezya’dan bir şirketle anlaşma yapılmış mıdır? Araştırma gezisi için Emniyet Genel Müdürlüğü’nden kaç kişi katılmış ve ne kadar masraf yapılmıştır? Uzun zamandır tartışılan pasaport değişiminin hâlâ yapılmamasının nedeni nedir? Pasaportların hantal bir yapı olarak cep defteri büyüklüğünde tutulmasının çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışmadığını da vurgulayan Çerçioğlu, önergesinde “AB üyesi ülkelerde bir pasaportun ortalama ücreti 35 Avro olurken bizde bu rakam 100 Avro’ya kadar çıkmaktadır. Fiyatın aşağı çekilmesi planlanıyor mu” sorularına yer verdi. CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle