29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 EKİM 2007 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 Bayram İman etmişler bir kere: Cumhuriyeti toz duman edecekler. Bu uğurda ulus egemenliğini dünya egemenlerine bırakmak, farz. Ulus devlet yerine federasyon kurmak, sünnet. Sağ ayakla girerken kapıdan “Benim asıl görevim ülkemi pazarlamak” demek, sevap. Kullanılmak varken deliğe süpürülmek, yazık günah. “Ben kimseden icazet almam” mırıltısı ile eşikleri aşındırmak, fazilet... Ülke onuru, bağımsız karar alma yeteteneği filan dersen, tek kelimeyle rezalet. Bıraksan, olmayan cumhuriyetin bayramını kutlayacaklar... SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Sivilcilerin Sempozyumu Terör örgütü ABD’yi arkalamış, ulusal birliğe saldırıyor. Halk ayakta, ulusal bütünlüğe sahip çıkılması, emperyalist oyunun bozulması için elde bayrak eylem yapıyor. Recep Tayyip Erdoğan ne yapıyor peki? Bay Buş’u beklerken her gün konuşuyor... 1 Kasım’da, kurucuları arasında AKP milletvekili aday adayı bürokratların da bulunduğu Kamu Araştırmaları Vakfı’nın “Sivil Anayasa Sempozyumu”nda da konuşacakmış... “Sivil Anayasa”dan kasıt, AKP’nin Prof. Dr. Ergun Özbudun başkanlığındaki anayasacılarının hazırladığı federasyoncu taslak... 1923’te kurulmuş laik Cumhuriyeti yeniden ve farklı tanımlamaya çalışan taslak... Sempozyumu düzenleyen sivilcilere göre, “2007 seçimlerinin ardından ilk kez toplumsal uzlaşmayla demokratik ve sivil bir anayasa yapılabilmesi için elverişli ortam, Meclis’te sağlanan temsilde adalet ekseninde sağlanmış.” Hatta, “son seçimler TBMM’de sadece yönetimde istikrarı değil, aynı şekilde temsilde adaleti de, yeni bir anayasanın hazırlanması için gerekli çoğulcu ortamı da sağlamış”. “Toplumsal uzlaşma” iddiasındaki sivilcilerin sempozyum programına baktık. AKP’den, MHP’den konuşmacı var, CHP’den yok. Ankara Barosu Başkan Yardımcısı Hasan Ürel var, İzmir Baro Başkanı Nevzat Erdemir yok. O Nevzat Erdemir ki, çıkardığı bir broşür ile “Anadolu’dan Türk mührünün, anayasadan da Atatürk ilkelerinin silinmek” istendiğini tüm kamuoyuna duyurmuş: “Bu anayasa taslağının kökü dışarıdadır. Taslak dış odakların dayatmasının ürünüdür. Bu anayasanın mutfağında George Soros, G. Fuller, Paul Henze ve onların yerli işbirlikçileri var. Türk ulusunun kimliği dış dayatmalarla anayasadan silinmek istenmektedir. Bu, Türk ulusuna karşı hazırlanan büyük bir komplodur, tuzaktır. ‘Sivil’ değil, Sevr’in yeni koşullarını içeren yeni dünya düzeninin, kent devletleri anayasasıdır. Devletin ülkesi ve ulusu ile bölünmez bütünlüğüne aykırı olarak ‘kent devletçikleri’ taslağını Türkiye’nin gündemine getiren, program ve tüzüğüne bunu yazan siyasal parti hakkında anayasanın 68 ve 69. maddelerinde öngörülen hukuksal prosedürün işletilmesi, Cumhuriyetin hukukunun, demokrasi ya da demokratlık görüntüsü altında yıkılmasına izin verilmemesi gerekir. Demokrasinin kendisini koruma hakkı olduğu, onun enayiler dizgesi olmadığı unutulmamalıdır.” Referandum Kültürüne Alışmak Eski bir İtalyan özdeyişi var: “Geleceğin yüreği, geçmiştedir!” Cumartesi günkü yazım üzerine, “Referandum bitti. O mevzu kapandı. Sen hâlâ konudan çıkamadın!” diyen bir dosta bu özdeyişi hatırlattım ve “Ben geçmişten bahsettiğimi düşünmüyorum” dedim: “Tam tersine, gelecekten söz ediyorum. 21 Ekim referandumu, Türk demokrasisinde yeni bir kuralsızlık standardı oluşturacak ve geleceğimizi yönlendirecek. Cumhurbaşkanı seçimi ve yetkileri meselesi... kritik bir kavşakta bizi tekrar yakalayacak. Referandumun açtığı büyük belirsizlikler, sorunlar yumağı olarak yeniden önümüze çıkacak...” Dostum gülerek bana, “Sabah ola, hayrola!” yanıtını verdi; “Hele o gün bir gelsin! Oluşan şartlara göre bakarız. Türkiye ‘crisis management’ kriz yönetimi ile idare edilen bir ülke. Krizden krize yaşıyoruz biz. Sorunları bir sonraki krize dek, ’AlIahkerim!’ öteliyoruz. Şimdi gündemde sınır ötesi operasyon varken, geçen haftanın referandumuyla kim ilgilenir?” Muhatabım doğrudan olaya bir “güç politikası” ve “reel politik” anlayışı ile bakıyordu. Türkiye’de geniş kabul gören “reel politik” değerlendirmeler yanında; kurallar, evet, ülke gerçeklerinden çok uzak soyut birer fantezi gibi algılanıyor. Kuralları hatırlatmak, bir “zaman kaybı” ve “fuzuli uğraş” kontenjanından değerlendiriliyor. Ama gelin görün ki küçük bir “ayrıntı”(!) var: Demokrasiler bir kurallar rejimi. Türkiye, son referandum örneğinde gördüğümüz gibi, demokratik rejimlerin araçlarını kullanıyor. Demokratik rejim araçları, kurallara önem atfedilmeyen bir yerde, istisnasız “popülizmleri” besler ve “antidemokratik amaçları” meşrulaştırmak için kullanılır. Dümen suyu CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’e göre, AKP iktidarının “terör örgütünün gittiği yere kadar izlenmesi” kararını verememesi için hemen hiçbir gerekçesi bulunmuyor: “Hukuktan yana sorun yok. Ordumuz, NATO’nun en büyük ikinci ordusu ve terörle mücadelede de en başarılı silahlı güç. Arazi deseniz, biliniyor ve daha önceki hükümetler döneminde de sınır aşılarak yaşanmış...” Tek bir gerekçe kalıyor geriye: “Amerika’nın dümen suyu politikasındalar ya. Amerika deyince ödleri kopuyor...” Torun RP ile FP’nin kapatılması ve türbanın kamusal alanda yasaklanmasına ilişkin kararlara katılmamış iktisatçı Haşim Kılıç’ın Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na seçilmesi için oy kullanan, ardından da Anayasa Mahkemesi Başkan Vekilliği’ne getirilen Osman Alifeyyaz Paksüt anne tarafından kimin torunudur, bilir misiniz? Kel Ali’nin... Atatürk’ün verdiği soyadı ile Ali Çetinkaya’nın yani. Ali Çetinkaya kim? Laik Cumhuriyetin kurucu kadrosunda yer alan Ulusal Kurtuluş Savaşı kahramanı... Şapka Kanunu’na, devrim yasalarına karşı çıkanları da yargılamış olan Ankara İstiklal Mahkemesi’nin ünlü başkanı... Torunu bu bilgileri bilmez mi? Bilir, bilmez olur mu hiç... Hacı beyin gazetesi Dinci kesimin önde gelen kalemlerinden Milli Gazete yazarı Mehmed Şevket Eygi, “Basın hürriyeti var, ama gerçekler yazılamıyor” başlığını taşıyan 26 Ekim tarihli yazısında medyayı eleştiriyor. Kendi deyimiyle “Medya sahasındaki Müslümanları” değerlendirirken bazılarının reddetmeye çabaladığı gerçeği bir kez daha dile getirmiş: “Bu konuda yetersiz, iktidarsız, plansız ve programsız çalışıyorlar. 500 bin basan gazeteleri var ama bunun bayi satışı 35 bin, gerisi abone, bedava dağıtım; cemaate bağlı Hacı bey para veriyor, her gün 50 veya 100 gazete alıyor. Bunlar evlere, apartmanlara, hanlara, işyerlerine ücretsiz veriliyor. Taşıma suyla değirmen döndürmek...” 21 Ekim kırılma noktası “21 Ekim”i ilerde böyle bir kırılma noktasının başlangıcı olarak hatırlayabiliriz. “Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi” gibi köklü bir sistem değişikliğini, bir usulsüz referandumla göz göre göre dayatan hükümetin aynı mantıkla ilerde “türban referandumuna” başvurmayacağı ne malum? RTE’nin “Türkiye referandum kültürüne alışacak!” sözlerini unutabilir miyiz? Bilinen tüm kuralları ayan beyan hiçe sayan 21 Ekim referandumu; “alıştırıldığımız kültür”(!) için teamül oluşturacaksa, yandık. Mesele sadece bununla da sınırlı değil. “Sivil anayasa” konusu, “Demokles’in kılıcı” gibi tepemizde asılı duruyor. Referandum keşmekeşi ve sınır ötesi gündemiyle, nadasa yatırılan o tartışma yeniden uygun zaman ve zeminde önümüze getirilecek. Ve “sivil anayasa” krizi, bugün için hesapta olmayan olağanüstü gelişmeler olmazsa, olduğu gibi kaldığı yerden; bu kez daha büyük bir hızlatırmandırılacak. AKP’nin önünü artık kesebilirseniz kesin. 22 Temmuz seçimlerinde yüzde 47’yi almışlar. Seçimlerden üç ay sonra yapılan referandumda da “evet” oylarına yüzde 70’lik bir destek sağlamışlar. Kapalı kapılar ardında ısmarladıkları anayasa için, günü geldiğinde “Budur!” diyecekler: “Millet iradesi bizimle!” O “irade” hangi oldubittilerle oluşmuş, hangi kurallar çiğnenerek oluşturulmuş... Bu konu artık çok gerilerde kalacağı için, üzerinde durulmayacak ve de hiç tartışılmayacak. Kazananların ağırlığı hesaba katılacak yalnızca. Ve Türkiye’de sağ iktidarların kullanmaktan çok hoşlandığı o mistik, sihirli kavram “millet iradesine” yaslanılacak. Her şeye kadir, her şeye muktedir, nerdeyse kutsallık atfedilen bir “millet iradesi” konuşacak. Demokrasi kuralları çerçevesinde belirlenen; tartışılabilir, tartışmaya açık “yurttaş iradeleri” toplamından oluşan bir “millet iradesi” değil de, çoğunluk iktidarının mutlak zaferini ifade eden bir “millet iradesi” karşımıza çıkarılacak. Muhalefetin sesi daha da kısılacak ve büsbütün köşeye sıkıştırılacak... 21 Ekim referandumunu tüm bu nedenlerden ötürü ben, düzayak bir sistem değişikliğinin önünü açan sıradan bir referandum olarak görmekte zorlanıyorum. 21 Ekim Türkiye için ciddi bir eşiktir. Cemil Çiçek’in “demokrasi bayramı” diye lanse ettiği 21 Ekim referandumu, bundan böyle önümüze konacak her konuda iktidar çevrelerinin elini güçlendirecek bir “AKP bayramı” olmuştur. Krizden krize sürüklenmeyi “eşyanın tabiatı” olarak karşılayan ve içselleştiren bir toplumda, AKP kurmayları ne kadar bayram etse azdır... ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Emekli Aylığını Kestirerek Çalışan Sigortalılara Yeni Düzenleme Bir süredir SSK emeklilerinin yaşlılık aylığını kestirerek çalışması kamuoyunda tartışmalara neden olmuştur. Bu tartışmaların kaynağı, özellikle SSK yaşlılık aylıkları arasında yıllardır süregelen ve her yıl da giderek artan aylıklar arasındaki uçurumun derinleşmesidir. Bugün SSK emeklileri üç ana gruba ayrılmış durumdadır. Birinci Grup: Bu grup 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nın yürürlüğe girdiği 1965 yılı ile kamuoyunun “Süper Emeklilik Yasası” olarak bildiği 3395 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 1987 (9 Temmuz 1987) yılları arasında geçen 23 yıllık süre içinde emekli olan SSK sigortalılarını kapsamaktadır. İkinci Grup: Bu grup Süper Emeklilik Yasası’nın yürürlüğe girdiği 9 Temmuz 1987 ile kamuoyuna “Sosyal Güvenlik Reformu Yasası” olarak sunulan, ancak reform niteliği taşımayan ve SSK emeklileri arasındaki dengesizliği her yıl giderek de artıran 4447 sayılı yasanın uygulamasına geçilen 1 Ocak 2000 arasında emekli olanları kapsamaktadır. Bu dönemde yeni emekli grupları oluşmuştur. 1987 yılından sonra emekli olanlardan kimi sigortalı 5 yıl, kimi 10 yıl, kimi 6, 7, 8 ve 9 yıl prime esas kazanç ortalamasına göre emekli olmuş ve bu altı alt grubun her biri aynı gün sayısı ve dönemlerinin ücretlerine göre aynı “prime esas kazanç” üzerinden emekli olmalarına karşın her grubun emekli olduğu yıl için ayrı “Gösterge Tespit Tablosu” yapılmış ve bu tablolarda 1987 ile 2000 yılı arasında değişik Gösterge Tespit Tablosu yapılmış ve her yeni yılda emekli olanlara ayrı yaşlılık aylığı bağlanmıştır. Üçüncü Grup: Bu grup Sosyal Güvenlik Reformu adı verilen 4447 sayılı yasanın oluşturduğu gruptur. 4447 sayılı yasaya göre emekli olan SSK sigortalılarının yaşlılık aylıkları, “sigorta primine esas” alınan ücretleri, 506 sayılı yasanın 61. maddesi uyarınca güncellenerek ve bu güncellenen ücretlerine göre hesaplanarak bağlanmaktadır. “(…) Sigortalının her takvim yılına ait prime esas kazancı, kazancın ait olduğu takvim yılından itibaren aylık talep tarihine kadar geçen takvim yılları için, her yılın aralık ayına göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki artış oranı ve gayri safi yurt içi hasıla sabit fiyatlarla gelişme hızı kadar ayrı ayrı artırılarak bulunan yıllık kazançlar toplamının, toplam prim ödeme gün sayısına bölünmesi suretiyle bulunacak ortalama günlük kazancın 360 katı, aylığın hesaplanmasına esas ortalama yıllık kazancı oluşturur. (…)” 4447 sayılı yasanın “gayri safi yurt içi hasıla sabit fiyatlarla gelişme hızı kadar” ayrı ayrı hesaplanması koşulunun getirdiği olanaktan yararlanmak isteyen emeklilere engel olmak amacına dönük 5698 sayılı yasa 23 Ekim 2007 günlü Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün günü yürürlüğe girdi. Bu yasa ile eski emeklilerin aylıklarını kestirerek çalışıp yeniden emekli olup aylıklarını artırmalarına olanak tanıyan yasa hükmü engellenmiş oldu. 23 Ekim 2007 günü yürürlüğe giren 5698 sayılı yasanın getirdiği yeni uygulama uyarınca, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’na göre; yaşlılık aylığı almakta iken sigortalı olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık aylıkları çalışmaya başladıkları tarihte kesilir. Yaşlılık aylıkları kesilenlerden yeniden çalıştıkları için prime esas kazançları üzerinden gereğince prim alınır. “Yaşlılık aylıkları kesilenlerden işten ayrılarak yaşlılık aylığı verilmesi için yazılı talepte bulunan sigortalıya yeniden bağlanacak yaşlılık aylığı talep tarihini takip eden ödeme döneminden başlanarak ödenir. Yeni aylık, eski aylığın kesildiği tarihten sonra aylıklara yapılan artışlar uygulanarak ikinci fıkrada belirtilen aylık başlangıç tarihi itibarıyla bulunan tutarı ile emeklilik sonrası çalışmaya ait kısmi aylığın toplamından oluşur. Emeklilik sonrası çalışmaya ait kısmi aylık, talep tarihindeki emeklilik öncesi ve sonrası prim ödeme gün sayısı toplamı üzerinden, 61’inci maddeye göre hesaplanan aylığın emeklilik sonrası prim ödeme gün sayısına orantılı bölümü kadardır.” Eskiyeni SSK emeklileri arasında oluşan yaşlılık aylığı uçurumunu daha da derinleştiren ve “reform” adı verilen düzenlemeler sürdüğü sürece tartışmalara ve eleştirilere engel olmak olanaksızdır. En doğru çözüm yolu, eskiyeni bütün emeklileri kapsayıp kucaklayacak gerçek bir “sosyal güvenlik reformu” yasasını yürürlüğe koymaktır. Bu adaletsizlik o zaman son bulur. HARBİ SEMİH POROY nilgun?cumhuriyet.com.tr BULMACA HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 29 Ekim www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Diyarbakır ilinde bir baraj 1 ve hidroelekt 2 rik santralı. 2/ Bir ticaret se 3 nedinin üzeri 4 ne yazılan ke 5 fillik... Halk dilinde çeyize 6 verilen ad. 3/ 7 Koruyan, mer 8 hamet eden, acıyan... Ruh. 9 4/ Közlenmiş patlıcan, 1 2 3 4 5 6 7 8 9 yoğurt ve kıymayla 1 Y E Ş İ L G E C E yapılan bir meze. 5/ E R E K Bir şeye duyulan aşı 2 O B U R 3 M E T K L AMO rı tutku ve çoğu kez G EM İ garip ve gülünç olan 4 A D İ D E F İ K S alışkanlık... Yahya 5 Kemal’in hece ölçü 6 E V İ Ç A K süyle yazdığı tek şiiri. 7 K A M E R A R A 6/ İskambilde bir kâ 8 İ K İ Z A T A Ş ğıt... Dirsekle ortapar 9 M Ü R E B B İ Y E mağın ucu arasındaki uzaklığa denk bir uzunluk ölçüsü. 7/ İnsanın bir şeyi yapabilme gücü... Asya’da bir göl. 8/ “Hazır, derli toplu, çok şık” anlamında argo sözcük... Tanrıtanımaz. 9/ Küçük mağara... Irmaklarda işleyen ve şişirilmiş tulumlar üzerine kurulan bir tür sal. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ankara’nın Ayaş ilçesinde bir kaplıca. 2/ Saflığı sersemlik derecesine varan kimse... Deri, post ve kürkleri kullanılabilecek duruma getirmek için uygulanan işlemlerin tümü. 3/ Dölyatağı... Eski dilde incir. 4/ “Muhsin Bey” filminde Uğur Yücel’in canlandırdığı tipin adı. 5/ Halk edebiyatında, genellikle dört dizeden oluşan şiir türü... Yön göstermek için belli yerlere konulan işaret. 6/ “Kakım” da denilen kürk hayvanı... “Çünkü” anlamında kullanılan bağlaç. 7/ Himalayalar’da yaşadığına inanılan “Kar Adam”a verilen ad... Takımada. 8/ Geminin, zinciri toplayıp demirini kaldırmaya hazır bulunması... Yunan mitolojisinde tutku tanrıçası. 9/ İndiyum elementinin simgesi... Olgunlaşmamış ham kavun. CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle