19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 EKİM 2007 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Irkçı Deniz Akkapılı: “Barzani’nin ‘Kürt kedisi’ne bakın da adamların hayvanları bile ırkçılığa alet ettiğini görün!” Ya ğ m u r E k i m ABD, Türkiye’yi oyalıyormuş... “AKP’den farklı değil!” PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Fuarcı Ceyda Erem’e 104 yıl hapis istenmiş... Demek ki beraat edecek! Pembe Kemal Öncü: “Hükümet, yayın yasağı ile pembe bir medya sunuyor ama kıymetini bilen kim? Gidi nankörler sizi!” TÜRKİYE’YE daha doğrusu RTEye 72 saat beklemesini buyuran ABD’nin Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, 72 saatin ardından yaptığı açıklamada bu sürenin çok zor geçtiğini söyledi. Kadıncağız ikide bir saatine bakmış olmalı; 43 saat 15 dakika geçti, 16 dakika geçti... 72 saat içinde de eteklerdeki taşlar döküldü; Irak’ın kuzeyinde illa bir şeyler yapılacaksa ABD ile yapılması gerektiği kamuoyuna pompalandı. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, “ABD ile beraber hareket edeceğiz” dedi, hükümete yakın gazetecilerden Cengiz Çandar, “ABD ile birlikte hareket edilirse Barzani zarar görmez. Esas olan da budur” diye yazdı. Hal böyle olunca Bülent Esinoğlu’na da bu yorumları tercüme etme görevi düştü: “Cengiz Çandar, kendi yönünden iki nedenle haklıdır. Barzani maddi ortağıdır. Çandar için hem ABD hem de Barzani vazgeçilmez değerdedir. Çandar, RTE’nin tercümanlığını yapmaktadır. Bu tercümanlık Türkçe’den Türkçe’ye tercümedir. Bir anlamda bunlar birbirleri ile ticari ortaktır. Çalık Holding’in Barzani’nin bünyesinde yaptığı işler ve RTE’nin damadının Çalık Holding’de genel müdür olarak çalıştığı düşünülürse.. Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın böyle bir zamanda Irak’a gitmesi ve oradan bazı taleplerde bulunması ABD’ye yalvarmanın başka bir şeklidir ve kukla devleti tanıma çalışmalarıdır. Süreci tekrar hatırlarsak; önce Türk ordusundan gelen tezkere talebine direndiler. Daha sonra tezkereyi çıkarmak zorunda kaldılar. Şimdi de kendi çıkardıkları tezkere ile savaşıyorlar. Mümkün olduğunca tezkerenin içini boşaltacaklar. Seferberlik! Halk ve ordunun baskısı nasıl ki tezkerenin çıkarılmasını sağladı ise sınır ötesi harekâtı da sağlayacaktır. Tabii biz geciktikçe düşman zaman kazanıyor. Daha fazla gecikirsek bakın nasıl bir süreç ortaya çıkacak. Rehin alınan askerlerin ana babaları harekete geçmiş ve çocuklarını kurtarmak için DTP’ye başvurmuşlar. Çocukları ölseydi muhakkak vatan sağ olsun diyeceklerdi. Şimdi çocuklarını kurtarmak için her şeyi göze alıyorlar. Herkes kendi sorununu kendi çözmeye çalışırsa devlet otoritesi yok olur. İşte o zaman iç savaşın tam göbeğine düşeriz. Genelkurmay Başkanı’nın bu anlamda uyarısı çok yerindedir. Bu süreçleri engellemek için acilen ‘seferberlik’ ilan edilmelidir. Yani savaş koşullarına girilmelidir. ABD ile ortak hareket etmek demek Irak’ın kuzeyindeki oluşumu kabul etmek demektir. Bunu kabul etmek de Türkiye’nin parçalanmasını kabul etmektir.” ‘Stratejik Müttefikimiz’ Sayın Başbakan, son günlerde Amerika Birleşik Devletleri’nden söz ederken onun ‘stratejik müttefikimiz’ olduğunu özellikle vurguluyor. Fransızca ‘stratégie’ sözcüğünden dilimize geçen ‘strateji’, ‘önceden belirlenen bir amaca ulaşmak için tutulan yol’ anlamına, Arapça ‘müttefi’ sözcüğünden dilimize aldığımız ‘müttefik’ sözcüğü ise ‘aralarında anlaşma veya sözleşme sağlanmış olan kimse veya topluluk’ anlamına geliyor. Yıllardır dilimizde persenk olan bu stratejik müttefiklik haline göre Amerika Birleşik Devletleri ile ortak bir amaca yönelik olarak aramızda bir anlaşma veya sözleşme olması gerekiyor. Ve bu hal çok uzun zamandır sürüyor. Fakat ne biçim bir hal ise canımız her yandığında bu ‘stratejik müttefik’ yaramızı biraz daha derinleştiriyor. Örneğin, ırkçı Rumların Kıbrıs’ta Türklere karşı ‘etnik temizlik’ amaçlı kıyıma giriştikleri 1964 yılında bu kanlı olaylara müdahale etmek isteyen Türkiye’nin, ABD tarafından önünün nasıl kesildiği, zamanın ABD Başkanı L. B. Johnson’un Başbakan İsmet İnönü’ye yazdığı 5 Haziran 1964 tarihli o şantaj, tehdit ve hakaret mektubu hâlâ belleklerdedir. ABD bugün de aynı ABD’dir. En kritik sapaklarda Türkiye’nin düşmanlarının yanında saf tutan bir devlet stratejik müttefikimiz olabilir mi? ??? Yoksa stratejik müttefiklikten kastedilen NATO’daki üyeliğimiz midir? Yani 1950’li yılların soğuk savaş döneminde Sovyetler Birliği ve diğer sosyalist ülkelere karşı, onların gelişmelerini, dünya ölçeğinde etki kazanmalarını önlemek amacıyla kurulan ve reel sosyalizmin çöküşünden sonra amacını yeniden tanımlayan, Yugoslavya örneğinde olduğu gibi Avrupa içinde veya çevresindeki ülkelerde etnik çatışmaları kışkırtarak toplumları birbirine düşürmeyi, parçalanan halklarının her parçasına yeni bir devlet kurdurmayı hedefleyen NATO’daki üyeliğimiz mi ABD’yi stratejik müttefikimiz yapıyor? Gladio’suyla falan... Aklımızdan çıkarmayalım, ABD emperyalist bir devlettir; küreselleşen dünyada, dünyanın yeni düzeninde kapitalizmin en büyük gücüdür, dünya kapitalizminin amiral gemisidir. Türkiye ise siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda bir türlü çözemediği sayısız sorunla boğuşmakta olan ve kapitalizmin boyunduruğunda geri kalmışlıktan kurtulamamış bir ülkedir. Bu durumda, böylesine eşitsiz iki güç nasıl olur da stratejik müttefik olabilir, diye sormak gerekmiyor mu? Emperyalizmin en güçlü devletiyle, emperyalizmin pençesinde kıvranan bir ülkenin çıkarları hiç bağdaşabilir mi? Bu iki ülke hangi amaçlar doğrultusunda müttefiktir? Dolayısıyla ikide bir stratejik müttefiklikten, stratejik ortaklıktan dem vurmak bir aldatmaca, bir gizleme değil midir? ??? ABD, dünyaya terör ihraç eden bir ülkedir. Daha sonra kendi başına da bela olan Usame bin Ladin de ABD tarafından yetiştirilmemiş midir? Sayın Başbakan esip kükrüyor, arkasındaki goygoycu medya da, “Vay be!” havası içinde ona alkış tutuyor. Oysa en küçük bir inandırıcılığı yok bu efelenmelerin. Hem emperyalizmin kucağına oturup işbirlikçi kapitalizmin bayraktarlığını yapacaksın, aynı zamanda da emperyalizmin ağa babasına kafa tutacaksın! Buna tavşanlar bile güler. Ama hakkını vermek gerek, ABD bu konularda çok deneyimlidir, çok ustaca oynuyor; o bizimkileri oyaladıkça toplumun tansiyonu da yükseliyor, istenilen de bu! Tansiyon öyle yükselsin ki istenmeyen olaylar patlak versin, Türkiye’ye saldırmak için fırsat kollayan odaklara yeni malzeme çıksın! Türkiye dostunu, düşmanını iyi tanımalıdır. ABD, nereye el attıysa oraya beladan başka bir şey getirmemiştir. Irak bunun en yakın örneğidir. Ya da aramızda koca Avrasya bölgesinde emperyalizmden bağımsız bir terör hareketi duyanımız var mı? Başbakan 5 Kasım 2007 günü Washington’da Başkan Bush ile görüşecek. Bu görüşmeye umut bağlayanlar var. Ne diyecek, ne soracak Başbakan? Ya da ne bekliyor ABD Başkanı’ndan? ‘Üçlü koordinasyon’ deyip tam 18 ay Türkiye’yi oyalayan aynı Bush değil miydi? Şimdi, “Yarından tezi yok terörü bitiriyoruz” veya “Vallahi haklıymışsınız Sayın Başbakan, artık istediğinizi yapmakta serbestsiniz” mi diyecek? Hadi canım sen de! eposta: [email protected] Ahmet Önen: “Şehit cenazelerini sansürleyen hükümet, onların toprağa düştüğü gün dansöz oynatan televizyonlar için üç maymunu oynuyordu!” Maymun SESSİZ SEDASIZ (!) Guam’daki ABD elçilik tercümanı ABD’NİN Körfez Savaşı’ndan sonra bir grup Kürt’ü Irak’tan alıp Guam Adası’na götürdüğünü ve orada eğittiğini anımsıyor olmalısınız. ABD’nin amacı bu Kürtleri, Saddam’ı devirdikten sonra Irak’ın “entelektüelleri” olarak kullanmaktı. Uğur Seten, bakın ne diyor: “Guam’a götürülen bu Kürt peşmergeler orada 10 yıl eğitildiler ve İkinci Körfez Savaşı sırasında Kuzey Irak’a geri getirildiler. Guam’a götürülen Kürt peşmergeler ile CIA yetkilileri arasındaki tercümanlık görevini ABD Büyükelçiliği’nde görevli tercüman Mehmet Şimşek yapıyordu. Elçilik tercümanı Mehmet Şimşek, şimdi evli olduğu Amerikalı eşiyle de bu görevi sırasında tanışıp evlendi.” Şimdi soracaksınız, kim bu Mehmet Şimşek diye! Yabancı değil. Daha sonra İngiliz vatandaşlığına da geçen Mehmet Şimşek şimdi Devlet Bakanı. ABD veya İngiliz hükümetinde değil tabii ki! Peşmergelerden kedi bile alamayan AKP hükümetinde! TBMM’deki özgeçmişine göre 1 Ocak 1967’de Batman Arıca’da doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdi. Yüksek lisansını İngiltere’de University of Exeter’de tamamladı. ABD Büyükelçiliği’nde ve Deutsche Menkul Kıymetler’de kıdemli ekonomist olarak çalıştı. Çok iyi düzeyde İngilizce biliyor! Sansür Gülhan Elmas: “Şehit haberlerine sansür. Tarikatlara sokmaya çalıştıkları Türk kadınının askerlik şubelerine başvurmasından korktular galiba!” ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Allianoi’ye ‘kil’den kefen İnşaatı “yasadışı” tamamlanan Yortanlı Barajı’na gömülecek Allianoi’yi kurtaracak “yasal” SİT kararını “etkisiz kılma” çabaları, son aşamasında… Eğer, “bilim kurulu”nca önerilen “çözüm”ün uygulama projesi Koruma Kurulu’ndan onay alınırsa, arkeolojik alan “kille örtülüp” suya terk edilecek. Böylece, “sekiz yıl”dır süren kazılarla gün ışığına çıkartılan antik Roma döneminden kalma sütunlu caddeler, sokaklar, köprüler, çeşmeler, kapılar, dükkânlar ve Bizans’a ait mezarlıklar, kilise, şapeller, demir, seramik ve cam atölyeleri ile konutlar.. yeniden karanlıkta kalacaklar… Aynı kazılardan Bergama Müzesi’ne taşınan sikkelere, metal ve kemik eserlere, seramik, cam eşyalara ve heykelciklere bakande kaçak barajı gözetecek” bir çözümü bulmaları istendi. Basından öğrendiğimize göre Anadolu’nun tarihiyle DSİ’nin usulsüz harcamaları arasında “tarafsız” bilimsel tercihi yapacak kurula 03 Temmuz 2007’de AÜ Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nden Prof. Dr. Hayat Erkanal, Prof. Dr. Coşkun Özgünel ve İzmir Müze Müdürü atanmışlardı. Bu görevlendirme üzerine fikri sorulan kazı başkanı Doç. Dr. Ahmet Yaraş da “Antik kentin mille kapatılması isteniyor, bu çok yanlış olur…” demişti. (Hürriyet22 Temmuz 2007) Şimdi de yine basından öğreniyoruz ki bilim kurulu kazı başkanının sanki önceden “sezdiği”ni rapora bağlamış. Koruma Kurulu da Ekim 2007 tarihindeki incelemesinin ardından diyormuş ki: “Alanın kil malzeme ile kaplanmasını ve sol sahile 218 metre duvar inşa edilmesini öngören komisyon görüşü doğrultusunda, korunmaya ve uygulamaya yönelik proje hazırlansın.” Bu karara göre mimarisi “kil katmanları”ndan ibaret olacağı anlaşılan “proje”(!) onaylanmadan alana “müdahale” edilemeyecek. Böylesi bir çözümün “koruma bilimine müdahale” olup olmadığı ise eminim yıllarca tartışılacak… ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN TRT’de gösterilemedi. DSİ’nin densizliği Yine DSİ’nin, sanki proje bitmiş ve onaylanmış gibi davranarak, suda boğmak istediği “su perisi”ni sözde belgelemek adına “Yortanlı Barajı Altında Kalacak Olan Antik Mimari Eserlerin Rölöve Projesinin Yapımı” işini ihaleye çıkma kararına acaba ne demeli? Tarihin barajda boğulmasına henüz “kesin karar” verilmemişken, gözden çıkardıkları antik zenginliğimiz için “baraj altında kalacak olan” tanımını yapmaları nasıl bir kamu kurumu anlayışıdır? Kazı başkanı Yaraş, artık ne diyeceğini bilemiyor; “Buranın kille korunması mümkün değil. Dünyanın hangi ülkesinde kille kapatılarak koruma yöntemi uygulanmış. Altta kalan o mozaikler, gravürler ne olacak?..” (Hürriyet19 Ekim 2007) Geçenlerde, başka konulardaki benzer serzenişlerimizi dinleyen sevgili İlhan Selçuk sonunda dayanamayıp dedi ki: “Çocuklar, bütün bunları yapanlara hâlâ şaşırabiliyorsunuz; hayret…” Ne dersiniz değerli bilim kurulu hocaları; İlhan Ağabey haklı değil mi? ekinci?cumhuriyet.com.tr lar, “Bunların kenti nerede?” dediklerinde “baraj gölü” gösterilecek! ‘Onaysız’ inşaat Bu karamizah korumacılığın baş sorumluları öncelikle DSİ kurmaylarıdır. Çünkü onlar, yeri bile doğru saptanmayan bir sulama barajını, Anadolu’nun tarihsel belleğinden daha önemli görüyorlar… Baraj, henüz tasarlanırken, projenin su perisi Allianoi’yi sular altında bırakacak şekilde yapılmasına aldırmadılar. Derken, Koruma Kurulu’nun bu projeyi de geçersiz kılan SİT kararlarını umursamadan, kültür yoksunu inşaatlarına hızla devam edip tamamladılar. Üstelik “onaysız” projeyi uyguladıkları için, 2 trilyon lirayı aşkın usulsüz harcamalarla… Böylesi bir yasa tanımazlığa sessiz kalmak bir yana “tam destek” veren Hükümet ile aynı SİT kararının yasal sahibi olan Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, “kaçak barajı kayırma”ları yüzünden, sonunda tarih ve bilim karşı karşıya geldi. Koruma kararı aşılamayınca, Bakanlıkça bir bilim kurulu oluşturarak, “hem antik kenti, hem (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 28 Ekim www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Reşat Nuri 1 Güntekin’in bir romanı. 2/ Ge 2 reğinden çok yemek yiyen... A 3 maç. 3/ Eskişe 4 hir yöresine öz 5 gü, çubuk biçiminde bir tür 6 helva... Ahşap 7 ya da taşların 8 birbirine bağlanmasında kullanı 9 lan iki ucu dirsekli ke1 2 3 4 5 6 7 8 9 net. 4/ Şöhret... “Artık 1 D ÜĞÜ R C Ü K demir almak günü gel2 N İ AME Y mişse zamandan / Meç Ö R 3 N E H İ Y İ F A hule giden bir kalkar O T A N T İ K bu limandan” (Yahya 4 D E L A R A Kemal). 5/ Sabit fikir, 5 Ü S E K E N saplantı. 6/ Türk müzi 6 R A K İ S O T ğinde bir makam... Bir 7 M U A F renk. 7/ Ay... Bir etkin 8 E N S E S T D O liğin geçici olarak dur 9 A K N E Ş A P durulduğu süre. 8/ Aynı doğumda dünyaya gelen iki kardeş... Kâğıtları bir arada tutmakta kullanılan çengel. 9/ Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın bir romanı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Gemileri bağlamada kullanılan, üç ya da dört kollu halat... Bir soru sözü. 2/ Sonsuz, ölümsüz... Otomobillerin elektriğini sağlayan aygıt. 3/ Futbolda topa yapılan sert vuruş... Yeşil üzerine sarı kırmızı renkli ve mayhoş bir elma. 4/ İran’ın plaka imi... Çok konuşan. 5/ Keçi ya da inek sütünün özel bir mantarla mayalanmasıyla yapılan ekşi bir içecek. 6/ İri balıklarda kılçık durumunda olan kemik... Evrensel alıcı olan kan grubu. 7/ “Tahtlar” anlamında eski sözcük... “ çıkınca ortaya mazi silinmeli” (Tevfik Fikret). 8/ AleviBektaşi törenlerine verilen ad... Tekirdağ’ın bir ilçesi. 9/ Yankı... Damga. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle