19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 EKİM 2007 PERŞEMBE 6 10 BİN SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMEN ARALIKTA ATANACAK illi Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, 10 bin sözleşmeli öğretmen atamasının 2007 Aralık ayı içinde yapılmasının planlandığını açıkladı. Çelik, yaptığı açıklamada, öğretmen ihtiyacını karşılamak amacıyla 10 bin sözleşmeli öğretmen atayacaklarını kaydetti. Sözleşmeli öğretmen atamasını “Öğretmenler Günü” olarak kutlanan 24 Kasım’da yapmayı planladıklarını, bunun için Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığı ile de görüştüklerini söyleyen Çelik, ancak atamaların bu tarihe yetişmeyeceğini söyledi. Milli Eğitim Bakanlığı, 2007 yılı için ayrılan 40 bin öğretmen kadrosunun 30 binini kullandı. Bunlardan 10 bini kadrolu 20 bini sözleşmeli olarak atandı. EMEK TTK ÜRETİMDEN ÇEKİLSİN DENİLDİ, İŞÇİ TEDİRGİN aşbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) ile ilgili son raporunda, 2 milyar 630 milyon YTL konsolide bilanço zararı göz önüne alınarak, kurumun ‘taş kömürü üretim alanları ve birimlerinin özel sektöre devredilmesi’ önerildi. TTK Genel Müdürü Rıfat Dağdelen ise Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporunda da resen emekliliğin devam etmesinin istendiğini vurgularken, şu anda kurumda yeraltında 8 bin 100, yer üstünde de 2 bin 400 civarında işçi çalıştığına dikkati çekti. LİMTERİŞ: TERSANELERDE ÖLÜMLER DEVAM EDİYOR İSK’e bağlı Limterİş sendikası son olarak 21 Ekim günü bir işçinin daha yaşamını yitirdiğini açıkladı. Açıklamada, 21 Ekim Pazar tatil günü Tuzla Turizm A.Ş’de, Mülhan Denizcilik taşeron firmasında çalışan Hasan Macar’ın vinç kasasından düşerek ağır yaralandığı, kaldırıldığı hastanede kurtarılamayarak yaşamını yitirdiği belirtildi. “Tersane yetkilileri hem pazar tatilinde çalıştırdıkları hem de referandum günü işçiyi yasalara aykırı çalıştırdıklarını bile bile, iş cinayetini örtbas etmek için, ‘kalp krizi sonucu ölmüştür’ yalanını ortaya atarak iş cinayetini bulanıklaştırmaya çalışmıştır” denilen açıklamada, DİSK/Limterİş Sendikası olarak bugüne kadar verilen mücadelenin bu sorunu gündemleştirerek kamuoyunu duyarlı hale getirdiği ve mücadeleye devam edileceği dile getirildi. PERŞEMBE ORHAN BURSALI M B D Irak ile Milat Temel gerçek, teröristlerin Kuzey Irak’ı üs edindikleridir. Bir “komşu” ülke, Türkiye’nin bütünlüğüne, canına, malına, askerine saldırılara beşiklik ediyor. Bu açık düşmanlıktır! 1) Gücü, onuru, egemenliği olan hiçbir ülke buna izin veremez. 2) Türkiye bugüne kadar buna göz yumarak saydığımız öğelerde en azından ciddi sıkıntısı, en çoğundan ise iktidarlardan kaynaklanan çok önemli eksikliği olduğunu gösterdi. 3) Terör konusunda gelinen nokta Irak Sınırı’dır. Türkiye’nin önünde, terör konusunda çözmesi gereken öncelikli bir numaralı sorun, Irak sınır güvenliği ve Kuzey Iraklıların teröristleri barındırmasıdır. 4) Türkiye en kuvvetli anındadır! Askeri gücü dünyanın en sayılılarından biridir, ülke aşağılanıyor, Türkiye ile kedifare gibi oynanıyor! Irak sınır güvenliği sağlanmadıkça, terörün hallinde tek bir adım bile atılamayacağını, kafasının içinde beyin olduğu iddiasındaki herkes anlamalı! 5) Bu gerçek, bu sorunu çözmeye yönelik siyasi ve askeri politikaların hemen ve derhal gündeme getirilmesini ve uygulamaya konmasını şart koşar... Şüphesiz, sorunu çözmek istiyorsanız! ??? Peki? Ne yapılıyor? Görünen reel durum: 1) AKP, ülke dışı müttefikleriyle al takke ver külah, bu temel sorunu soğutma çabasında. İzin peşinde koşuyor! Savunma Bakanı Gönül, Amerikalı meslektaşına “ABD bir şeyler yapsın” ricasında bulunuyor! “Kamuoyu baskısı çok büyük”müş! “Sınırı geçmek istiyoruz ama hemen değil, bu işi beraber yapalım istiyoruz!” (Bu baskı olmasaydı, AKP için demek sorun da olmayacaktı!) ABD Bakanı da rahatlıyor, Türklerin bir operasyon niyeti olmadığını açıklıyor! Yüz kızartıcı durum! 2) Erdoğan da zaten patron Bush ile görüşmeden adım atmıyor... Batı’dan övgüler: “Aferin Türkiye, teröristlere yanıt vermeyerek Batılı ülke gibi davrandın!” Bir alçaklık kumpası ki sormayın! İktidar şaşkın. Mengene arasında sıkıştı. Milletle, en büyük destekçisi Washington arasında. 3) ABD “Bekle” diyor. “Size bilgi veririz, gider bombalarsınız!” Bir yandan da PKK’nin ve Irak Kürtlerinin kulağını çekiyor, “Şimdi biraz yavaşlayın, fazla ileri gitmeyin, beni de zor durumda bırakıyorsunuz”.. Ve Barzani Talabani cenahından bir dizi sahtekârlık: Size PKK’leri verebiliriz! Bürolarını kapatacağız, onlara da terörü bırakın diyeceğiz! 4) Millet bunları dinleyerek yaşlandı! Öldü! Ağladı! Bunlar ezeli Kürt ve Amerikan yalanları. Beyaz değil, simsiyah ve alçakça. İktidar öyle görünüyor ki, dış patronlarına bu yalanları daha güçlü söylemeleri için bastırıyor, hem kendini hem de ulusu daha üst düzeyden kandırmak için! ??? Irak sınırında kararlı siyasi ve askeri tavır, Türkiye üzerindeki oyunu bozabilir ancak. 1) Amerikan emperyalistlerinin Türkiye’yi, Türkiye’deki iktidarı kucağında tutup PKK ve Irak Kürtlerine pataklatmasını önlemeyi, bu çelişkiyi, siyasi ve askeri güç politikası ile bozabiliriz ancak. ABD, Irak topraklarından Türkiye’ye zorbalığın sesinin bile gelmemesini sağlamaya zorlanmalı! Dünyada böyle şey görülmemiştir: Bir ülke ile sözde dost görünüp alttan ve arkadan teröristlere bıçaklatmak! Bu durum, Türkiye’de egemen sınıfların, iktidar ve iktidarların 1946’dan beri geliştirdikleri karakter konusunda temel bir fikir veriyor! 2) Eğer, ABD’nin bu sahtekâr siyasetini bozamazsak, Irak’tan saldırıları önleyemezsek, Türkiye biter! Her şey başına gelebilir! Gelmeyi hak eder! 3) Yine tekrarlayalım: Irak Milat’ı ilan edilmelidir! Bu milat, yani “Tarih Dönüşüm Noktası”, Türkiye’nin sorun çözme kapasitesini ortaya koyacaktır. Bugüne kadar bu kapasite yoktu, bu yaratılmalıdır! 4) İktidarın “ulusal dava, birlik bütünlük” sözünün içeriğini bilen var mı? CHP ve diğer bütün güçler, bu içeriği tanımlamalı ve AKP ile ilişkilerini öyle düzenlemelidir. İktidar, ABD ilişkileri nedeniyle, “davayı satma” veya zamana yayarak soğutma yüksek potansiyeline sahiptir! Bu eğilim, PKK’nin daha büyük saldırılarına, güçlenmesine ve politik olarak kendisini kabul ettirmesine zemin hazırlayıcıdır. 5) Bu nedenle, şüphesiz, sağduyulu ve serinkanlı hareket etmeli. Ama kararlılıkla ve kısa sürede. AKP işi savsaklarsa, ayağa kalkan milletle yeni bir ulusal iktidar çözümü gündeme getirilmelidir! Her nasıl olacaksa! Telekom’da greve çıkan Haberİş’in internet sitesinin yayını savcılık talimatıyla durduruldu İşçinin sesini kestiler ? Haberİş Genel Başkanı Ali Akcan, Doğu ve Güneydoğu’da grevin zorla kırdırıldığını söyledi. Aylarca süren görüşmelerin uzlaşmayla sonuçlanmaması üzerine greve çıkan Türk İş’e bağlı Haberİş sendikası, çeşitli baskılara maruz kalıyor. Sendikanın, örgütlü suç işlemek suçuyla açılan dava ve cumhuriyet savcısının talimatıyla sesi kesildi. Grev sürecini Cumhuriyet’e değerlendiren Haberİş sendikası Genel Başkanı Ali Akcan, kamuoyunda haksız duruma düşürülmek için işverenin olur olmaz gerekçe yarattığını, siyasi otoritenin de işverene destek olduğunu ileri sürdü. “Vatan haini değiliz. Ülkenin haklarını savunuyoruz, Türk Telekom satıldığında da korumaya çalıştık. Şimdi de 26 bin üyemizin, yani 26 bin vatan evladının hakkını korumaya çalışıyoruz. Tabii ki böylesi bir ortamda grevde olmak zorumuza gidiyor ama bize değil, bizi buna zorla(Fotoğraflar: SERKAN YILDIZ) yanlara kızmak lazım” diyen Akcan, terör örgütünün bile internet siteleri rahat rahat yayın yaparken kendilerinin vatan haini muamelesi görerek seslerinin kesildiğine dikkat çekti. Zorla tamirat Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde, valilerin talimatıyla polisin, işçileri arabalara zorla doldurarak tamirat yaptırdığını anlatan Akcan’ın anlattıklarına göre, valilere de bakanlardan talimat geliyor. Siyasi otorite, bu grevin başarısız olması için sendikayı her türlü yolla yıpratmaya çalışıyor. Akcan, grevde geri adım atmalarının da söz konusu olmadığını vurgulayarak, medyanın genel olarak kendilerini yanlış yorumlamaya meyilli olduklarını, üyelerin haklarını korumak için greve devam edeceklerini de sözlerine ekledi. Telekom işçisine dayanışma desteği... İstanbul Haber Servisi Türkİş’e bağlı aralarında Petrolİş, Deriİş, Belediyeİş’in de bulunduğu İstanbul Şubeleri Yürütme Komitesi, 10 gündür grevde olan Türk Telekom işçilerini ziyaret ederek işçilerin haklı direnişine sonuna dek destek olacaklarını belirtti. Grevdeki işçiler medyanın greve duyarsız kalmasını protesto ederken Haberİş 1 No’lu Şube Mali Sekreteri Şahin Kültür’ün, Maslak’taki Telekom binasında polislerce gözaltına alındığı bildirildi. Türkİş’e bağlı Haberİş Sendikası 1 No’lu Şube Başkanı Levent Dokuyucu, on binlerce abonenin telefonlarının çalışmadığını, bankalarda çok büyük iletişim aksamalarının yaşandığını belirterek işçi sınıfının gücünün daha iyi anlaşıldığını söyledi. Sermayenin, emekçilere, işçilere uzun süredir grevi unutturmaya çalıştığına dikkat çeken Dokuyucu, “İşçi sınıfı tam bir bütünleşme sağlamak zorundadır. Güçlerimizi birleştirdiğimizde kimsenin gücü bizi yıkmaya yetmeyecek. Direnişimiz, Türkiye işçi sınıfının haklarına karşı yapılan saldırılara verdiği bir cevaptır” dedi. CHP’den sendikalara ağır eleştiri Emekli aylığına gelişim hızının eklenmesine son verilmesini destekleyen sendikalarla partiler karşı karşıya geldi BERİV AN TAPAN “Emekli aylıklarına, gelişme hızının eklenmesi uygulamasına son verilmesine” yönelik kararı, işçi konfederasyonlarının desteklediği ortaya çıktı. Çalışma Bakanlığı komisyonunda karara ilişkin çalışmalara katılan DİSK Genel Sekreter Yardımcısı Perihan Sarı, Türkİş Sosyal Güvenlik Danışmanı Celal Tozan ve TİSK Genel Sekreteri Bülent Pirler, “yasal boşluğun giderilmesi ve istismarın önlenmesi amacıyla destek verdiklerini” belirtirken CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ise işçi sendikalarının bu konuda açık bir şekilde tavır almamalarını eleştirerek “Sendikalar, bilerek bilmeyerek AKP’ye hizmet ediyorlar. Çünkü AKP’ye diyet borçları var” dedi. Görüşlerine başvurduğumuz DİSK Genel Sekreter Yardımcısı Sarı, düzenlemeyi, yasada yer alan “hukuki boşluğun” giderilmesine yönelik olduğu için desteklediklerini ifade ederek “Sorun emeklilere refahtan pay verilmemesi değildi” dedi. Sarı, “Birçok insan emekli aylığını kestirmeden kayıt dışı çalışıyor. Desteğimizin ne deni, hukuki boşluktan yararlananların eşitlik ilkesini bozmasıydı” diye konuştu. Tozan, düzenlemenin kamuoyunun gündemine taşındığı gibi “yasal bir boşluk”tan kaynaklanarak yapılmadığını belirterek “Bunu yasal bir boşluk olarak göstererek bu hakkın sigortalıların elinden alınmasına karşıyız. 2000 yılından bu yana emek liler arasındaki farklı maaş uygulanmasının ortadan kaldırılması için emekli aylığı bağlanmış olanların da refahtan pay alması gerektiğini söyledik” ifadesini kullandı. TİSK Genel Sekreteri Bülent Pirler de yasa teklifinin “kanuni boşluktan doğan suiistimalin” engellenmesi amacı taşıdığı gerekçesiyle desteklediklerini dile getirdi. obursali?cumhuriyet.com.tr DEFOLU YASA GÖRÜŞ / D R . AT İ L L A Ö Z S E V E R Maltepe Üniversitesi Emekli aylıklarını düşüren hatalı yasa yürürlüğe girdi. Sosyal Güvenlik Uzmanı Ali Tezel, “ Birkaç gündür hatalı yasayı düzeltirler diye bekliyordum. Artık iş mahkemelere kalıyor” dedi. Vergi Uzmanı Şükrü Kızılot, “ Fıkra gibi bir olay olmuş” yorumunu yaptı. “Ballı emeklilik” veya “emeklilikte süper formül” denilen ve 2000’den önce emekli olanların, aylıklarını kestirip kısa bir süre çalıştıktan sonra yüksek emekli maaşı almalarını engellemek amacıyla çıkarıldı. Tezel, çıkan yasanın bir tarih kısıtlaması getirmediği için, isteyen emeklinin 6 ay ya da 1 yıl çalıştıktan sonra yeniden emekli olduğunda gelişim hızı eklenek hesaplanacağını belirterek, hesaplanmadığı takdirde dava açılabileceğini ve dava açan işçinin mahkemeyi kazanacağını söyledi. Yasayla ilgili olarak Şükrü Kızılot da, “yasa maddesinin tartışmalı olduğu kesin. 61. madde diye bir madde var. SGK, ‘Emeklilik sonrası çalışmaya ait kısmi aylık ibaresi ile emeklinin çalıştığı kısmi süre ile sınırlı bir artış yapmayı amaçladım’ diyor. Arkadaşlarımız da, ‘Bu 61. maddede emeklilik sonrası kazançları güncellenir diye bir tarih kısıtlaması metinde açıkça yazılı değil’ diyorlar. AKP sağlıkçının hayatını riske atıyor İstanbul Haber Servisi KESK’e bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İstanbul Şubeleri üyeleri, Sağlık Bakanlığı tarafından radyasyonla çalışan sağlık personelinin çalışma saatlerini 9 saate çıkaran genelgenin iptal edilmesini istedi. Okmeydanı Eğitim Hastanesi önünde dün bir araya gelen SES üyeleri adına basın açıklaması yapan SES Aksaray Şubesi Başkanı Songül Beydilli, genelgenin iptal için dava açtıklarını belirterek Sağlık Bakanlığı’nın sağlık personelini kanser olma riski ile karşı karşıya bıraktığını belirtti. İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Dr. Nazmi Algan ise “AKP sağlığa da sağlıkçıya da zararlıdır” dedi. Açıklamada, “Radyasyon vitamin değildir”, “Meslek riskleri ortadan kaldırılsın” pankartları taşıyan SES üyeleri, “9 saat çalıştırmak cinayettir”, “Kanserden ölmek istemiyoruz” sloganlarını attılar. Beydilli, “Bugün halkı korumakla görevli Bakanlık, hiçbir önlem almadan ve çalışan personelin ne kadar doz aldığını belirlemeden, çalışma saatlerini iki katına çıkararak bilimsel gerçekleri hiçe saymış, cinayete davetiye çıkarmıştır” dedi. (Fotoğraf: HÜLYA KESKİN) Emeklilik düzenlemesi fıkraya döndü Medyanın Grev Olayına Bakışı Telekom grevi, işçi haberlerine pek yer vermeyen egemen medyada önemli ölçüde yer aldı. İşverenin “sabotaj” iddiası da işin işine girince grevin ertesi günü hemen hemen bütün gazeteler olayı birinci sayfadan verdi. Doğan Grubu’na bağlı gazetelerden Hürriyet “Telekom grevine sabotaj karıştı” derken Posta “Sabotaj felç etti”, Milliyet ise “25 bin kişilik grev, iletişime darbe vurdu” başlığını kullandı. Haber, Radikal’de “Grev sabotajla başladı”, Vatan’da da “Greve sabotaj karıştı” başlığıyla yer aldı. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu denetimindeki Sabah gazetesi, “Greve sabotaj gölgesi düştü, asker de arızadan rahatsız” başlığını kullanırken Takvim “Grev kriz getirebilir” diyordu. AKP yanlısı olarak bilinen gazetelerden Yeni Şafak, haberi manşetten “Sabotaj kilitledi” başlığı ile verirken Star “Telekom grevinde sabotaj skandalı”, Zaman “Telekom’un kabloları kesildi, şüpheler sendikanın üstünde”, Bugün de “Greve sabotaj gölgesi” başlığını kullanıyordu. Çukurova Grubu gazetelerinden Akşam, “Grev ve sabotaj hayatı felç etti” derken Güneş’in manşeti “Grev değil hainlik” şeklindeydi. Gazetemiz Cumhuriyet ise basının evrensel ilkelerine bağlı kalarak olayı birinci sayfadan “Telekom’da grev var” başlığı ile verirken sabotaj iddiasını iç sayfada kullanıyor, işverenin ve sendikanın görüşlerini dengeli biçimde yansıtıyordu. Ertesi gün, yani 18 Ekim tarihli gazetelerde Ulaştırma Bakanı’nın “Grevi ertelemeyi düşünmüyoruz” şeklindeki haberlerine yer verilirken Cumhuriyet, sendika başkanının ağzından “İşçi değil yönetim sabote etmiş olabilir” başlığını kullanıyor, 21 Ekim tarihli sayısında da sabotaj olayını “greve sabotaj” olarak değerlendiriyordu. Egemen medya, THY olayında da Havaİş Sendikası’na karşı tutum almış, grev oylamasında ‘hayır” çıkması için yayın yapmış, ancak “evet” kararı çıkınca şaşkınlığa uğramıştı. Sonuç olarak 1990’lı yıllardan itibaren medyanın mülkiyet yapısındaki değişim, oligopol piyasa denilen birkaç büyük grubun sektöre egemen olması, neoliberal politikaların etkinliği, basından sendikanın tasfiyesi, yazı işleri kadrolarında görev alan “eski solcuların” emek karşıtı tutumları, işçi hareketinin dünyada ve ülkemizde güç kaybetmesi gibi faktörler, emek haberlerinin azalmasına yol açtığı gibi grev ve benzeri olaylarda da sendika aleyhtarı bir tavrın oluşmasına neden olmaktadır. Burada sendikalara da görev düşüyor. İşçi örgütleri, ortak bir tavır koymalı, emekten yana olan basını desteklemeli, çalışma yaşamıyla ilgili muhabirlere seminer düzenlemeli, üyelerini de okur ve tüketici olarak harekete geçirmelidir. [email protected] CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle