22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 EKİM 2007 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 Prof. Güler, su kaynak ve birikimlerinde yaşanan kütlesel azalma nedeniyle halk sağlığının tehdit altında olduğunu söyledi Su için olağanüstü hal ilan edilmeli TEMA’DAN AÇIKLAMA: AYKUT KÜÇÜKKAYA Tahribatın önü açıldı İstanbul Haber Servisi TEMA Vakfı, Maden Kanunu’nda yapılan değişikliklerin orman, tarım, mera, sit alanları, milli park ve özel koruma alanlarında büyük tahribatın önünü açtığına dikkat çekti. “Bu Maden Kanunu’yla nice Kaz Dağı yok olacak” denilen açıklamada, TEMA Vakfı’na son altı ayda ülkenin 95 ayrı noktasından maden arama ve işletme, taşocağı, kumocağı ihbarları yağdığı belirtildi. TEMA Vakfı Genel Müdürü Dr. Uygar Özesmi yaptığı yazılı açıklamada, Çanakkale Kaz Dağları’ndan İzmir ve Balıkesir Kozak Yaylası’na, Artvin Cerattepe’den Antalya Kurşunlu’ya, Samsun Bafra’dan Kırklareli Vize’ye, Balıkesir Havran’dan Kastamonu Hanönü’ne Türkiye’nin her yerinden yükselen dozer ve patlayıcı seslerinin ülkenin doğal yapısını tahrip ettiğinin göstergesi olduğunun altını çizdi. Dünyadaki 200 en önemli ekolojik bölgeden biri olan Kaz Dağları’nda ve en önemli fıstık çamı üretim bölgesi olan Kozak Yaylası’nda yaşanacak doğa katliamının buzdağının sadece görünen ucu olduğunu ifade eden Özesmi, önerilerini ise şöyle sıraladı: ? Maden Yasası konuyla ilgili sivil toplum örgütlerinin de görüşleri alınarak yeniden düzenlenmeli. ? Talana izin veren maddeler kaldırılmalı, verilen arama ve işletme izinlerinin iptali için de gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Toplumsal mutabakat şart. Çevre ve Orman Bakanlığı’nın “alarm” veren verilerini yorumlayan Prof. Dr. Çağatay Güler, Türkiye’de kentlere ham su sağlayan göl, baraj ve göletlerdeki suyun hızla tükenmesi ve buna bağlı su kütlesi azalımının “ağır metal kirliliği” başta olmak üzere önemli halk sağlığı sorunları yaratabilecek boyutlara ulaştığına dikkat çekerek, “Kimyasal kirlilik göstergeleri bir olağanüstü hal yaklaşımıyla ele alınmak zorunda” diye konuştu. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Güler, önceleri ham su kalitesinin yüksek olması nedeniyle, ülkemizde arıtım tesisleri planlanırken ağır kirlenme durumlarının hesaba katılmadığının altını çizdi. Güler, “Bu nedenle arıtma kapasiteleri sınırlı tutulmuştur. Su kütlesinin büyüklüğü nedeniyle oluşacak çökelme, dip çamuruna çökelen birçok kirleticinin bir oranda dengelenmesini sağlayabilmektedir. Hatta ham suyun arıtılmasından sonra oluşan ve belki de atıkların en tehlikelisi olarak kabul edilebile cek arıtma çamuru kimi arıtım tesislerinde yeniden ana su kütlesine atılabilmektedir” dedi. Bu arıtım çamurlarının giderilmesiyle ilgili işlemlerin çok zor olduğuna dikkat çeken Güler konuşmasını şöyle sürdürdü: “Arıtım çamurlarının toprağa gömülmesi, yüzeye yayılması vb. uygulamalar, toprağın, yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının kirlenmesine yol açar. Toprağa gömülmesi ya da bazı kentlerimizde işlenmeden gübre olarak kullanılmaya kalkışılması birçok zehirli maddenin yeraltı ve yü zeysel sulara karışmasına, özellikle sebzelerde birikmesine neden olabilmektedir. Arıtım çamurlarının giderilmesiyle ilgili ulusal bir yaklaşım zorunlu hale gelmiştir.” Acil önlem paketi Prof. Güler, “Ham su kütlelerinde önemli oranda düşme olan tüm kentlerde ve beldelerde arıtım sisteminin kapasitesi hızla gözden geçirilmeli, alınması gereken teknik önlemler, yapılacak sistem müdahaleleri kararlaştırılmalıdır” diyerek uyarılarını şu sözlerle tamamladı: “Su kütlesinin azaldığı dönemlerde su kirliliği izlemeleri etkinleştirilmelidir. Olağan koşullarda suların kimyasal kirliliği sık denetlenmemektedir. Su kütlesinde azalma olduğunda kimyasal kirliliği belirlemeye yönelik analizler artırılmalı, önlenemeyen kirlilikte toplum bireyleri uyarılmalıdır. Hamileler, yaşlılar, bebekler, çocuklar gibi özel toplum kesimleri söz konusu risklerden kendilerine özgül biçimde ve çok daha büyük oranda etkileneceklerinden onlara yönelik uyarılar zamanında yapılmalıdır.” GERÇEK GİZLENİYOR ‘Talan’ Kaz Dağları’nı aşıyor OZAN YAYMAN Ne yapılmalı? Melen suyu İstanbul’da İstanbul Haber Servisi İstanbul’un acil içme suyu ihtiyacını karşılamak için yapımına hız verilen Melen Çayı Projesi dün saat 16.59’da açıldı. DSİ 14’üncü Bölge Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, Melen Çayı ile Yeşilçay arasındaki 105 kilometrelik boru hattının tamamlandığı belirtilerek, borulara kademeli olarak verilen suyun, Ömerli Barajı’na 2 gün içinde ulaşmasının hedeflendiği kaydedildi. Referandum nedeniyle resmi açılış töreni iptal edilen projede, suyun boru hattına verilmesi işlemi DSİ personelinin katılımıyla yapıldı. Ömerli Barajı’na ulaştırılan Melen Çayı’nın Avrupa yakasına geçişini sağlayacak olan “Boğaz Geçiş Hattı” inşaatının ise iki hafta içinde bitirilmesi planlanıyor. Geleceğin habercisi rakamlar ? İçme suyu amaçlı barajlarda doluluk oranı geçen yıla göre İstanbul’da yüzde 76, Ankara’da yüzde 94 azaldı. Düşüşün İzmir’de yüzde 54 olduğu belirlendi. ? Enerji maksatlı barajlarda 9 Ekim 2007 itibarıyla doluluk oranının yüzde 33.69 olduğu tespit edildi. Geçen yıl bu oran yüzde 45.35 civarındaydı. ? Türkiye’de mevcut 167 sulama barajındaki 33 bin 736 hm3’lük (hektometreküp) toplam hacmin 9 bin 289 hm3’ü dolu. Doluluk oranı yüzde 27. Doluluk oranında 15 Ağustos 2007’ye göre yüzde 2’lik bir azalış meydana geldi. ? İnşa halindeki barajlar ve göletler acilen tamamlanmalı. ? Mevcut barajların aktif depolama kapasitesi 65 milyar m3. Kurak dönemlerde ihtiyacı karşılamak için aktif depolama hacminin artırılması gerekiyor. ? İklim değişikliği havzalardaki yağış rejimlerinin değişmesine sebep olacak. Bazı bölgelerde yağışlar artacak, bazı bölgelerde ise azalacak. Bu açıdan havzalar arası su aktarılmasının planlanması yapılmalı. ? Tarımda sulama yöntemi değiştirilmeli. Damla ve yağmurlama sulama yöntemleri uygulanıp, tasarruf sağlanmalı. ? Şehirlerdeki şebeke kayıpları azaltılmalı. Bazı şehirlerde içme suyu kayıpları yüzde 60’lara varıyor. Şehirlerdeki şebekelerin acilen yenilenerek bu kayıpların en aza indirilmesi gerekiyor. ? Atık sular yeniden kazanılmalı, zirai maksatla veya yeşil alanların sulanmasında kullanılması sağlanmalı. ? Önlemlerle birlikte yurttaş da tasarruf yöntemlerine uymalı. İZMİR Kaz Dağları’nda işletilmek istenen madenlere kamuoyunun tepkisi sürerken, Edremit Körfezi’ndeki çevre talanının salt Kaz Dağları’yla sınırlı olmadığı ve şirketlerin geniş bir alanda konuşlandığı belirtiliyor. Çanakkale’den Balıkesir’e dek geniş bir alanda maden işletmek isteyen yerliyabancı şirketlerin kimlikleri de, Enerji Bakanlığı’na yaptıkları başvurunun ardından netleşiyor. Enerji Bakanı Hilmi Güler, bölgede olumsuz bir duruma izin vermeyeceklerini söylese de, Kaz Dağları’nın yanı sıra Havran Küçükdere’de de çok sayıda ağaç kesilmiş durumda. Jeoloji yüksek mühendisi Tahir Öngür, Bakan Güler’in, “Bardak büyüklüğünde delik açılıyor” yönündeki söyleminin, asıl gerçeği gizleme amacı taşıdığını belirterek “Kaz Dağları’nda delikler açılırken bir sondaj makinesi en az 30 metrekarelik alanı kaplıyor. Bu büyüklükte bir alandaki ağaçlar kesiliyor. Belirli bölgelerde 300 sondaj yapıldı” diye konuştu. Kaz Dağları’nda maden işletmek isteyen şirketler ve konuşlandıkları bölgeler şunlar: Teck Cominco: Kanadalı şirket, Bayramiç Muratlar, Çan Söğütalan mevkilerinde sondaj izni aldı. Altın ve bakır arıyor. Global Madencilik: Hasan Gülaçtı’nın yönetim kurulu başkanlığını yaptığı Türk şirketi, Küçükkuyu Fatma Kayası bölgesinde maden arıyor. Oreks Madencilik: İşletme izni alan Türk şirketi Yenice’de kurşun çıkarıyor. Koza Altın: Havran’da işletme ruhsatı alan şirket altın çıkarıyor. Gesom Madencilik: Yenice’de kurşun ve çinko arıyor. Kuzey ve Doğu Truva Madencilik: Teck Cominco’nun ortağı olan şirket arama ruhsatı aldı. CUMHURİYET 09 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle