19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 EKİM 2007 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Ötesi Şevket Çorbacıoğlu: “Irak Dışişleri Bakanı PKK’nin ülkeyi terk etmesini istemiş. Belli ki sınır ötesi takıyye dönemi başladı!” Ya ğ m u r E k i m Faize para var, memura yokmuş... “Memur hükümete borç veriyor mu ki!” TÜRKİYE’Yİ bir uçtan bir uca yağmalıyorlar ve yağmalatıyorlar; Kaz Dağları’nda başka katliam, Cerattepe’de başka katliam. Cerattepe nere? Artvin’in hemen üstü. Yeşil Artvin Derneği adına yönetim kurulu başkanı Erdoğan Gazihan anlatıyor: “Doğa düşmanı faaliyetlerin belki de en acımasızlarından biri, yemyeşil Artvinimizin hemen tepesinde yer alan Cerattepe mevkiinde yapılmaktadır. 1990’ların başında, önce siyanürle ‘altın’ çıkarmak için Cerattepe’ye gelen ve altın, bakır, gümüş ve çinko madenleri için ruhsat alan tamamı yabancı kaynaklı Cominco Madencilik şirketi o zamanlar Artvinlilerin başarılı karşı koymaları sonucu bu emellerinden ‘o zaman için ve şimdilik’ vazgeçmişlerdi. Cominco Madencilik daha sonra maden işletme hakkını yine Kanada kaynaklı Inmet Mining şirketine satmış, bu şirket altın PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Sıcak parada rekor kırılmış. O rekor değil, dekor! Altın Gülhan Elmas: “Tarikat şirketleri ‘altın arıyoruz’ diye Kaz Dağları’nı talan ediyor. Beylerin altın yüzük takması haram, altın için dağları siyanürle zehirlemesi helal!” madeninin çıkarılmasını kolaylaştırmak için önce bakır madenini çıkartmaya karar vermişti. Böylece, bakır madenciliğinden sonra zaten tahrip edilmiş bir bölge olacak olan Cerattepe’de sonraları altın madeni çıkartmak daha kolay olacaktı. Ancak, bu planlara karşı Türkiye’de pek sık görülmeyen bir bütünlük gösteren Artvinliler, mücadelelerine devam ettiler ve ediyorlar. Fakat ne yazık ki, bizim tüm uğraşlarımıza rağmen, bu tip şirketlerin önüne geçmek, yeni çıkan Maden Kanunu ile neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Özellikle uluslararası şirketler bu kanundan güç alarak orman, su, toprak, kültür ve insan yaşamını göz önünde bulundurmadan faaliyetlerine devam etmektedirler. Nedir bizim karşı çıkışımızdaki başlıca nedenler? Cerattepe Sadece en önemli ve çarpıcı olanları sıralamak gerekirse: Yaşlı ormanlarla kaplı Cerattepe’de yapılacak madencilik, doğamızı suyumuzu, toprağımızı, kısaca yaşam alanlarımızı kirletecek ve yok edecektir. Zaten çok sarp ve dağlık bir arazi yapısına sahip olan Artvin’de, bu faaliyetlerde kullanılacak dinamit patlatmaları, ormanlık alanların yok edilmesi, orman içerisinde yeni yolların yapılması gibi müdahaleler sonucu heyelan tehlikesinin artacağı resmi raporlarla tespit edilmiştir. Çıkarılacak madenin ülke ekonomisine hiçbir katkı yapmayacağı açıktır. Çünkü çıkarılacak madende devletin hakkı sadece ve sadece kâr miktarı üzerinden yüzde 2 olacaktır ve üstelik kâr miktarı şirketin kendi beyanına göre belirlenecektir.” Onların parası varsa bizim de topraklarımızı korumak için direniş gücümüz var. Çünkü bu topraklar bizim! Savaş Tamtamları Bir süredir toplumun bazı kesimlerinde savaş tamtamları çalıyordu; tezkerenin TBMM’de kabul edilmesiyle birlikte tamtam sesleri daha bir güçlü çıkmaya başladı. Bu sesler hiç de iyiye işaret değil. Ama ne yazık ki kimi zaman, insanlığın ortak amacının insanca yaşamak olduğu, bu amacın yolunun da barıştan, kardeşlikten geçtiği unutuluyor. Hiç kuşkusuz savaş da insanlığın bir gerçeği; ardında ölümler, acılar, onulmaz yaralar, kinler, öfkeler, çözümü zor sorunlar bırakan bir gerçek. Kıbrıs’a yapılan askeri müdahalenin olumsuz etkileri aradan 33 yıl geçmiş olmasına karşın hâlâ, üstelik de artarak sürüyor. İlk anda ‘doğru’ olan, zaman içinde ‘yanlış’a evriliyor. Kıbrıs Türklerinin geniş kesimlerinde görüldüğü gibi toplumsal bellek bir noktada kırılıyor, onların mağduriyetlerine son vermek amacıyla gerçekleştirilen askeri müdahale, kuşaklar değiştikçe geri tepen bir silaha dönüşüyor. Doğal ki bundan, 1974 yılından günümüze Türkiye’yi yöneten hükümetlerin yaptıkları siyasal yanlışlıkların da önemli payı var. Fakat konumuz Kıbrıs değil… ??? Kuzey Irak’a düzenlenecek bir sınır ötesi operasyona karşı çıkan kesimlerin kaygıları da büyük ölçüde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bölgede kalıcı/süresiz konuşlanma olasılığından kaynaklanıyor. İnsanlar, bu durumda Türk ordusunun bir ‘işgal gücü’ konumuna düşmesinden endişe duyuyorlar. Tamtamcılar da işte tam bu noktada tamtamlarına daha bir güçlü vuruyorlar; onlara kalsa Türk Silahlı Kuvvetleri Kuzey Irak’a girmeli, Barzani’ye dersini verip bölgeye yerleşmeli, böylece kurulan Kürt Federe Devleti’nin gelişmesini engellemeli. PKK takibi yalnızca bir bahane onlar için. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde ise tamtamcıların tersine sınır ötesi operasyon sonrasında bölgede kalmak istediğine ilişkin bir eğilim görülmüyor; bu, yürekleri ferahlatan bir durum. Irak merkezi hükümeti de aynı kanıda olmalı ki, olası bir operasyona anlayışla yaklaşacağının sinyallerini veriyor. ??? Irak’ta baş işgal gücü olarak bulunan Amerika Birleşik Devletleri’nin bir operasyon olasılığına karşı takınacağı tutum kuşkusuz ki önemli. Sınırlı bir operasyon söz konusu olduğunda ABD’nin bunu Türkiye ile bir çatışma konusu olarak değerlendireceğini hiç kimse sanmıyor. İncirlik Hava Üssü bugün de Türkiye’nin elinde ABD’ye karşı bir koz. Burada, ABD’nin hâlâ bir ‘müttefik’ olarak görülüp görülemeyeceğinin tartışılması gerekiyor. Kanımızca bu müttefiklik yalnızca NATO içindeki ortaklığımızla sınırlı, yoksa uzunca zamandan beri Türkiye ABD’nin gözünde stratejik önemini büyük ölçüde yitirmiş bir ülke. Kuzey Irak’taki Kürt Federe Devleti’ni mi, yoksa Türkiye’yi mi kendine daha yakın görüyor, sorusu sorulduğunda, buna ‘Türkiye’ diye yanıt vermek kolay değil. PKK konusundaki tutumuyla da bunu gösteriyor zaten. Ayrıca Türkiye’yi neden kendine daha yakın görsün? Hep denetimi altına sokmak istediği Ortadoğu’nun göbeğine sonunda konuşlanmış, petrol kuyuları elinin altında, dolayısıyla Türkiye’ye ne gereksinimi var ki? Çok kalmaz, İncirlik de önemini yitirir, Mümtaz Soysal Hocamızın yazdığı gibi Kıbrıs’taki İngiliz üssü ne güne duruyor? ??? Hayat bize, barışa her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. Türkiye eninde sonunda terörün üstesinden gelecektir. Türk Silahlı Kuvvetleri kendine verilen askeri görevlerini başaracak güçte ve kararlılıktadır. Fakat Güneydoğu’daki ekonomik, toplumsal, kültürel sorunlara çözüm getirmek askerin değil, başta hükümet olmak üzere sivillerin görevidir. Bunun için herkesin, hepimizin yıllardır içini acıtan terör olgusundan bağımsız ve önyargısız bölge insanının sorunları üzerinde düşünmesi, tartışması, çözüm önerileri getirmesi gerekmektedir. Barışa ancak daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük, insan haklarına daha fazla saygı yoluyla ulaşabiliriz. Bu yolda kine, öfkeye yer olmamalıdır. Bırakalım tamtamcılar vursunlar tamtamlarına, biz kulaklarımızı tıkadıktan sonra… (eposta: dkavukcuoglu?superonline.com) SESSİZ SEDASIZ (!) Çıtır çıtır felsefenin çatırdaması ÇOCUKLARIN küçük yaşta felsefe ile tanışması ne güzel. Günışığı Kitaplığı’nın çocuklar için “Çıtır Çıtır Felsefe” dizisinden kitaplar yayımlaması ne güzel. İşte, “Güzellik ve Çirkinlik” kitabından bir bölüm: “Eğer küçük bir böcek olmak zorunda kalsaydık, solucan yerine uğurböceğine dönüşmeyi seçmek en iyisi olurdu... Kimse, uğurböceklerini öldürmez. Ama insanların çoğu, hiç sorun etmeden bir solucanı ezebilir. Neden? Çünkü uğurböceklerini güzel buluruz, bize çekici gelir; oysa solucanı çirkin buluruz, bizi tiksindirir. Uğurböceğini Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Kaz Yaşar Şengel: “Kaz Dağları kaz gibi yolunurken, yetkililer kaz ciğeri yemekle meşgul galiba!” Daha Mustafa Hakkı: “Dinci ile Kürtçü hıyanetinde; bilinmez ne olur yarın sabaha. Daha gün görmemiş bebeler için; bir Kemal yetmedi, bir Kemal daha!” öldürmeyiz, çünkü onun güzelliğine duyarlıyızdır. Hatta daha da fazlası, onun güzelliği bizi duyarlı kılar. Güzellik; görülen şeyle onu gören arasında bir bağ, gerçek bir sevgi bağı yaratır.” Buyurun bakalım; çocuklar için “Çıtır Çıtır Felsefe” bir anda oldu mu size “çatırçutur” felsefe! Güzel bulmadığımız canlıları öldürmek, yok etmek fikri nereden çıktı şimdi? Kitabın yazarları yabancı olduğu için yabancılar ne derse doğru söyler fikrinden mi! O zaman vay benim fikrimin ince devedikeni vay! Yine başımıza ne çoraplar terörüyorsun Sam amca? ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Şehitlerimize ‘yasal’ bakışımız! Milli Takım’ın Habertürk’le birlikte sürdürdüğü “Terörle Mücadeleye Destek Kampanyası”na katılım çığ gibi büyüdü... Artık “katliam”a dönüşen cinayetlere “toplumsal nefret”imiz öylesine yükseldi ki, şehitlerimizin yakınlarına “ulusça sarılmak” istiyoruz... Bağışların katlanarak artmasına siyasilerimiz diyorlar ki: “Teröre karşı milli dayanışmanın örneği sergileniyor…” Cumhurbaşkanı da kampanyadan “memnun”iyetini şöyle belirtiyor: “Şehitler, gaziler bize emanettir. Ailelerini korunu” 1991 tarihli; maaş düzenleyen 5434 sayılı “Emekli Sandığı Kanunu” ise ta 1949’a ait; iş sağlamayla ilgili 4857 sayılı yeni “İş Kanunu” bile 2003 tarihli... Bütün bunlardaki parasal ölçülerin öteden beri eleştirilen “yetersiz”likleri bir yana, aynı yasaların “uygulama”larına ait kurallar da “insani”likten çok uzak... O kadar ki örneğin, değişik kurumlardan iş, maddi yardım vb. destekler alınabilmesi için, her biri için ayrı düzenlenmiş yasaların ortak koşulu şehit ve gazi yakınının “resmen başvuru”da bulunması... Yani, o acılı yürekler, eğer devlete “dilekçe” verir ve “hak sahibi” olduklarını kanıtlayan bir sürü “resmi” belgeyi farklı kurumlardan temin ederek “dosya” halinde sunabilirlerse, “ulus adına devlet” de kollarını açıp açmamaya karar verecek! Yine bu başvuru, örneğin AKP döneminde düzenlenen 24 Mart 2004 tarihli “Özürlü, Eski Hükümlü ve Terör Mağduru İstihdamı Hakkında Yönetmelik” gereğince “10 yıl içinde yapılmamış”sa, şehit ve gazi yakınının bu destekten yararlanması artık olası değil... Bütün bunları, aynı acılı yürekler nasıl bilecek; nasıl uğraşacaklar? Devletin bu “şükran duyma”sı gereken insanlara “gel” demesi yerine onların ayağına gitmesi; şefkatini “dilekçe beklemeden” göstermesi gerekmez mi? Hele, dilekçesi geciken şehit yakınına “Kusura bakma, süren geçti...” diyen bir devlet anlayışı nasıl olabilir? ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1916’da “Şehit haberleri”... mak, kollamak, destek olmak hepimizin görevidir... Şimdi büyük bir memnuniyetle görüyorum ki bu bilinç oluşmuş vaziyette...” (Habertürk17 Ekim 2007) Ya ‘Devlet’in bilinci? Peki, ülkeyi yönetenler bunları söylerken, aynı bilinç acaba “yasa”larımıza neden yansıtılmıyor? Böylesi tarihsel bir kampanyada sadece vatandaşların değil, “devlet olanakları”nın da tüm ulus adına seferber edilmesi için “günün koşullarını gözeten” yasalar neden akla bile gelmiyor? Bu duyarlılığın “tezkere”yle birlikte gösterilmesi gerekirken, şehit yakınlarıyla ilgili yasaların “eski”mişliklerine aldıran bile yok... Özellikle şu son kampanyadaki toplumsal bilincin çok gerisinde kalmalarını umursamadan toplumdan destek istemek “hazin”dir... (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com Anadolu bilgeliği Irkçı terörün kararttığı yuvalarımız için ulusça seferber olmamızın “derinliği”ni insanlık tarihi yoksunu ABD bilemez... Geçmişlerinde bile “farklılıkların birliktelikleri”ni yaşayamayan AB’ciler de ayrılıkçılara karşı nefretimizi kavrayamazlar... Bu nedenle şehitlerimize yaşamsal borçlarımızın yasalarına, ne “Amerika hayranlığı” yol gösterebilir; ne de “Avrupa’ya uyum” ilkeleri... Türkiye’nin temelinde binyılların “Anadolu uygarlıkları” var. Bu eşsiz “görmüş geçirmiş” toplumsal tarih “ortak yaşanmışlıklar”la yazıldı. Bizim terör karşısındaki en güçlü ve belki de tek esin kaynağımız, Batılı hümanistlerden çok önce “Benim Kâbem insandır” diyen “Anadolu bilgeliği” değil midir? TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 21 Ekim www.mumtazarikan.com ‘Başvuru’ zorunluluğu! Adına “yardım mevzuatı” denen düzenlemelere bir bakın... 2330 sayılı “Tazminat ve Aylık Bağlanması” Yasası 1980’den kalma... Şehit ailelerine yardımları da içeren 3713 sayılı “Terörle Mücadele Kanu ekinci?cumhuriyet.com.tr 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Burgaçlar 1 oluşturarak akan bir akış 2 kanın devini 3 mi. 2/ Asya’da bir göl... Ayak 4 direme. 3/ 5 Ateşte ya da 6 kap içinde su7 suz olarak pişirilmiş et... 8 Bir işi yerine 9 getirme. 4/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Osmanlı ordusunda 1 F L AM İ NGO ve donanmasında ha2 L İ D A K İ N L fif piyade askeri... S L UG İ Şarkı, türkü. 5/ Gü 3 U L A R UM müşbalığı. 6/ “Ka 4 R A L L İ Y O R G A N kım” da denilen kürk 5 C A Ğ A hayvanı... İkiyüzlü 6 U M A R lük. 7/ Müslüman ül 7 N O D İ Z A Y N kelerde oturan Yunan 8 D Ü D E N E K asıllı kimse... Kuvvet 9 P A S K A L L A li esen rüzgâr. 8/ Adaletten ve haktan ayrılmayan... Kuşbaşı doğranmış et. 9/ İstanbul’un Beyoğlu semtindeki ünlü tarihi otel. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Şenliklerde caddelere kurulan süslü kemer... “atlar yakın eyler ırağı / Yüce dağdan aşan yollar bizimdir” (Dadaloğlu). 2/ Tarımda kullanılan azotlu gübre... “Ölüm bahar ülkesidir bir rinde” (Yahya Kemal). 3/ Fas’ın başkenti... Rus köylü topluluğuna verilen ad. 4/ Bir tür spor ceket... Bir nota. 5/ Avrupa’da bir başkent. 6/ Adları sıfat yapan bir yapım eki... Yassı ve büyük yemek tabağı. 7/ Kars’ın doğusundaki ünlü eskiçağ kenti... İnen, inmiş. 8/ Bir yeri bayındır duruma getirmek için yapılan işlerin tümü... Kimi Türk lehçelerinde “ağa” yerine kullanılan sözcük. 9/ Yelkenli bir yarış teknesi... Genellikle yakmak için kullanılan iri saman. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle