19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 EKİM 2007 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Devlet dairelerine resmini astıran ilk padişah olan II. Mahmut, halk arasında ‘gâvur padişah’ olarak anılır 15 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Mahmut, ama ikincisi!.. Tekzip 28.03.2007 tarihli Cumhuriyet gazetesinin on dördüncü sayfasında yayımlanan: “Tiyatromu geri istiyorum” başlıklı yazıdaki Belediye Başkanlığımızla ilgili iddialar; gerçeğe aykırı bilgilere, halkımızı yanıltıcı ifadelere sahiptir. Belediyemiz, Gaziosmanpaşa halkının kültürel ve sosyal ihtiyaçlarını ilçemiz sınırları dahilinde karşılamaya yönelik olarak, Kurumsal Kentsel ve Kültürel Dönüşüm projesi kapsamında yatırımlarını planlamıştır. Tamamlanmakta olan Gaziosmanpaşa Kültür Merkezi Projemiz dışında ayrıca Tiyatro Binası Projemiz mevcuttur. Halkımızın ve ilçemizin ihtiyaçlarını maksimum karşılayabilecek en modern şekilde yapılması planlanan tiyatro binası tamamlandığında, sadece Gaziosmanpaşalıların değil tüm İstanbulluların rağbet edeceği bir kültür merkezi olacaktır. İstanbul’un en büyük, en genç ve her yıl en fazla artan nüfusuna sahip ilçemizin kültürel ve sosyal ihtiyaçları bugünün değil geleceğin standartlarında düşünülmüş ve planlanmıştır. Halkımızı kahvehanelerden uzaklaştırmak amacı ile yapılan ve yapılmakta olan; kütüphane Gaziosmanpaşa Gençlik Merkezi, Küçükköy Kapalı Spor Salonu, Sedat Balkan Spor Parkı, diğer spor parkları, Otistik Çocuklar Eğitim Merkezi ve saymadıklarımız bu konuya verdiğimiz önem ve gösterdiğimiz titizliğin kanıtıdır. İşletimi İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’ne ait mevcut tiyatro binası Çocuk Tiyatrosu olarak 20062007 tiyatro sezonunda hizmet vermektedir. Kamuoyunu Belediyemiz yatırımları, projeleri ve anlayışı hakkında yanlış bilgilendiren, gazetecilik mesleğinin gerektirdiği araştırma ve bilgi edinme yönteminden uzak, gerçeğe aykırı haber ile ilgili tekzip metnimizin yayınlanmasını rica ederim. Dr. Erhan Erol Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Sultanahmet Meydanı’nda faytonlar gezinmeye başladı... Daha çok yabancı turistlerin ilgi gösterdiği turlardan biri 100 yıllık bir faytonla yapılıyor... Yalnızca faytonların görünüşü değil, atların ve tekerleklerin çıkardığı seslerin bile tarihi yarımadaya güzellik kattığını söyleyerek “At Kokusu” adlı şiirimin son dizelerini okuyalım: Kaç faytoncunun / artık taksicilik yaptığını da bilirim / ama söylemem / onu da siz bulun / dikiz aynasına takılı boncuklardaki / at kokusundan İstanbul sokaklarında faytona binmek yalnızca padişaha ait bir haktı... Ta ki, II. Mahmut’un tahta oturmasına kadar... II. Mahmut, faytonun bir saray aracı olma ayrıcalığına son vererek herkesin bu araçtan yararlanmasını sağlamıştır... Zürafanın ölümü Mısır Hidivi Mehmet Ali Paşa, armağan olarak bir zürafa da II. Mahmut’a gönderir. Saraya gelen zürafa herkesin hayranlığını kazansa da, saz heyetinde bulunan Küpeli Abdi Bey mübarek hayvandan çok korkar. Bunu fırsat bilen arkadaşları, padişaha, zürafanın sırtına bir kez binenin cennetlik olacağını ve Abdi Bey’in izin istediğini söylerler. İzin alınınca da, sarayın en ücra odasındaki bir dolabın içine saklanan Abdi Bey yakalanıp, zürafanın üstüne atılır. Zavallı hayvan ürkerek seyisinin elinden kurtulur ve sarayın bahçesinde koşmaya başlar. Abdi Bey de çaresizlikten, çok korkkendisine değil, çerçeve içinde portresi olan padişahadır!.. İşin aslı şudur: II. Mahmut devlet dairelerine resminin asılmasını emreder. Selimiye Kışlası’ndaki paşalar gelenin padişah olup olmadığı konusunda tartışırlar ve anlaşamazlar. Sonunda, sureti de olsa gelenin padişah olduğuna karar verirler ve ona göre bir karşılama töreni hazırlarlar. Devlet dairelerine resmini astıran ilk padişah olan II. Mahmut, çok geçmeden halk arasında “Gâvur Padişah” olarak anılacaktır. II. Mahmut’un türbesi... İlk padişah resmi duvarlarda üç yıl saltanat sürer. 1839’da, II. Mahmut’un ölümü sonrasında resimleri kaldırılmaz! Asıldıkları yerde kalan resimlerin üstü birer örtüyle örtülür! II. Mahmut’un cenaze töreni 1 Temmuz gününde yapılmış olsa da, bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaktadır, o yaz günü İstanbul’da... Dahası, II. Mahmut, Mısır ordusunun Osmanlı ordusunu Nizip Savaşı’nda yendiğini ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın armağan olarak gönderdiği zürafa gibi kendisine “yukardan” baktığını görmemiş, görememiştir. Divanyolu’ndaki II. Mahmut türbesini yolum Cağaloğlu’na düştükçe ziyaret ederim. Hiç gitmediyseniz, mutlaka zaman ayırın bu ziyarete... Öldürülen ilk gazeteci Hasan Fehmi de türbenin bahçesinde yatmaktadır... Sadece o mu?.. İlk müzeci Ahmet Fethi, Ahmet Samim, Ziya Gökalp de arada... Ve daha niceleri!.. II. Mahmut’un türbesinin kapısından içeri girmeden, ona en yakın mezar taşını iyi okuyun... Çünkü üstünde “Şeyh Bedreddin” yazmaktadır!!! Bizi Aldatıyorlar... Bugün ülkemizde bir referandum var. Yeryüzünün en komik, en gülünç, en trajikomik referandumu... Anlamsızlık referandumu... İnat referandumu, dediğim dedik referandumu... Çoğunluk bende istediğimi yaparım referandumu... Anımsayın, seçimden önce Abdullah Gül’ü 11. Cumhurbaşkanı seçtirmek için AKP’nin başvurduğu bir yoldu bu... Bir acele cumhurbaşkanını halkın seçmesi için kanun çıkardılar. Anayasa Mahkemesi’yle inatlaştılar. Seçimden sonra, inadım inat, Gül’ü, MHP’nin desteğiyle Cumhurbaşkanı seçtiler. Eh, 11. Cumhurbaşkanı seçildiğine göre sağduyu, artık bu referandum kalkacak ya da ertelenecek derken, Yüksek Seçim Kurulu beşe karşı altı oyla referandumun yapılmasına karar verdi. Cumhurbaşkanı da kararı anında onayladı. Kimi bunu “hukuk skandalı” diye niteliyor. Nasıl hukuk skandalı olmasın: Referandum için, havaalanlarında oy verme işlemi başladıktan çok sonra, kurallar değiştiriliyor! (11 Eylül’de oy verme süreci başlamıştı. Kurallar şu son haftada değişti!) Referanduma sunulan ilk yasa ile şimdi sunulan birbirinden farklı! Peki bundan önceki oylar geçerli sayılacak mı sayılmayacak mı belli değil! Efendim şimdi değişiklik nedeniyle 11. değil, 12. cumhurbaşkanının halk tarafından seçilip seçilmemesi oylanacakmış. Yani yedi yıl sonrası için oylama... Ama durun, komiklik bu kadar değil. Cumhurbaşkanını halk seçsin deseniz bile, örneğin, Meclis’te “toplantı yeter sayısı”nın 184 olmasına karşı olabilirsiniz... Ama yooo, bu referandumda böyle bir hakkınız yok. Ya her şeye evet ya da her şeye hayır diyeceksiniz! Hukukçuların düşünce birliğine varamadığı referandum hakkında “sokaktaki adam” tam bir şaşkınlık içinde! Kim neyi, neden, niçin oylayacağını bile bilmiyor. Tamam son birkaç günde medya atağa kalkıp, referandum konularını açıklamaya çalıştı ama egemen olan aldatılmışlık duygusu... Şu sırada en çok duyduğum sözler şöyle: “Hükümet, hukukçular, hâkimler, anayasa babayasa, Yüksek Seçim Kurulu neredesiniz.. Neyi onayladınız??? Siz biliyor musunuz, biz bilmiyoruz... Hepiniz bizi aldatıyorsunuz!” Hiç tartışmadan, incelemeden, ileride daha kapsamlı bir anayasa değişikliğini şimdi bölük pörçük emrivakiyle dayatmanın aldatmaktan başka bir şey olmadığını sokaktaki adam sağduyusuyla kavrıyor. Aynı aldatılmışlık duygusu seçimlerden sonra da vardı. Mükerrer oy kullanılması, çöplerden mühürlü oyların çıkması, muhtarlıklarda adlarını bulamayan ve oy kullanamayan seçmenler.. aynı sayıyı taşıyan sandıkların bulunması, seçim görevlilerinin itirazları, onların ellerindeki tutanaklarla YSK’nin açıklamalarının birbirini tutmaması... Ben bu aldatılmışlık durumunu daha çok yaşamamak için... Bu referandum hiç ama hiçbir anlam taşımadığı için... Zorla dayatıldığı için... Ciddiyetten çok uzak ve halk kitleleriyle adeta alay ettiği için... Katılmama özgürlüğüm kısıtlanmaya çalışıldığı için... Demokrasi ve anayasa değişikliğine hiç ama hiçbir katkı sağlamayacağı için... Ben bu referandumda oy kullanmayacağım. Eğer kullanacak olsaydım, elbet “Hayır” diyecektim. Ama inanın, hayat boyu mürekkebe batmış ellerimin bu pazar o siyah mürekkeple lekelenmesini hiç ama hiç istemiyorum! eposta: [email protected] tuğu halde sırtına oturduğu zürafanın boynuna sarılır... Sarayda adeta bir şamar oğlanına dönüşen zürafa, memleket özlemi bir yandan, hiç de alışık olmadığı laubalilik öbür yandan, zaman içerisinde hastalanır ve boynunu, bir daha hiç kaldırmamak üzere sarayın soğuk taşlarına uzatır. Mevsim, büyük olasılıkla Afrika sıcağının çok uzağındaki bir İstanbul kışıdır... Osmanlı padişahları arasında resmi en ayrıcalıklı olan da II. Mahmut’tur... Efendim, oldu olacak onu da anlatalım: Yol boyunca sıralanan askerler, padişa hı taşıyan at arabasını selamlarlar. Yol boyu dediğimiz mesafe de Beylerbeyi Sarayı ile Selimiye Kışlası arasıdır... II. Mahmut, Selimiye Kışlası’na yaklaşırken top atışları duyulur. Merak etmeyin, atlar bu gürültüye, patırtıya alışıktırlar. Çünkü, padişahın her yolculuğunda bu merasim yapılmaktadır. Kışlanın kapısında duran arabadan kim inse beğenirsiniz?.. Bir saray görevlisi!.. Elinde bir çerçeve taşıyan adam kapıdan içeri girerken kendisini karşılayan paşalar selam durmaktadırlar!.. Elbette bu kadar muamele GAZETEMİZ DAKİKALARCA ALKIŞLANDI İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın açılış konserinde orkestrayı Alexander Rahbari yönetti. İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası sezonu açtı Kültür Servisi İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası (İDSO) yeni sezonu, Aya İrini’de, Finli besteci Jean Sibelius’un “Kullervo’’ senfonisinin Türkiye ilkseslendirilişiyle açtı. Şef Alexander Rahbari yönetimindeki orkestra, ‘Introduction’, ‘Kullervo’nun Gençliği’, ‘Kullervo ve Kızkardeşi’, ‘Kullervo Savaşa Gidiyor’ ve ‘Kullervo’nun Ölümü’ adlı bölümlerden oluşan senfoniyi seslendirdi. Gökçen Koray yönetimindeki Avrupa Korosu’nun da yer aldığı konserin solistleri ise mezzo soprano Paivi Nisula ve bariton Suali Tiilikainen’di. Konser öncesi İDSO Müdürü Gülten Çapan, sponsor kurum ve kuruluşlara katkılarından dolayı plaket verdi. Basın sponsoru olan gazetemizin adına verilen plaketi ise Kültür Servisi şefi Egemen Berköz aldı. Gazetemize plaket verilirken dinleyiciler dakikalarca alkışladılar. Müzikseverlerin büyük ilgi gösterdiği konsere, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da katıldı. Dinleyiciler, Bakan Günay’ın gecikmesi nedeniyle konserin bir süre geç başlamasına tepki gösterdi. Dinleyicilerin tepkisi üzerine söz alan Bakan Günay, geç kalmasının keyfi bir nedeni olmadığını, Kırşehir’deki bir programı sebebiyle geç kaldığını belirterek katılanlardan özür diledi. Bir Varmış... Bir Yokmuş... TEMA Ormanlarımız Yanıyor. Seyirci Kalmayın. Fidan Dikim Hattı: (0 212) 284 80 00 www.tema.org.tr T.C. DÜZİÇİ KADASTRO MAHKEMESİ ESAS NO: 1995/11 KARAR NO: 2003/6 Davacı Mehmet Akçadallı’nın davalılar Ahmet Hubu, Hacı Ömer Beycioğlu, Hüseyin Beycioğlu, aleyhine mahkememize açılan tescil davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda; HÜKÜM: l) Davacı Mehmet Akçadağh, Müdahiller Ali Beycioğlu ve Ömer Aksay’ın davasının REDDİNE 2) Müdahiller Hasan Beycioğlu, Fatma Kuybulu ve Elif Kararmaz’ın davasının KABULÜ İLE; Düziçi ilçesi İstiklal Mahallesi 2044 parsel sayısı ile tespit gören yenileme sonucundan 654 ada 3 parsel numarasını alan taşınmazın Hacı Ömer oğlu Osman Bayca adına ancak kendisi ve eşi ölü olduğundan mirasının 5 pay kabul edilerek 1 payın Osman ve Sultan oğlu 1926 D.lu Hasan Beycioğlu, 1 payın Osman ve Sultan oğlu 1932 D.lu Hüseyin Beycioğlu, 1 payın Osman ve Sultan oğlu 1938 D.lu Musa Bayca ,1 payın Osman ve Sultan kızı 1938 D.lu Fatma Kuybulu, 1 payın Osman ve Sultan kızı 1942 D.lu Elif Kararmaz adına tarla niteliği ile tapuya kayıt ve TESCİLİNE, Dair; Yasa yolu açık olmak üzere Av.Yusuf Doğan, Av.Hüseyin Sezgin, Av.Ömer Kıykım, Av.Mustafa Telli, Hasan Beycioğlu, Fatına Kuybulu’nun yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.04.07.2003 Hâkim36089 Katip 404 (Basın: 9245) CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle