23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 EKİM 2007 PAZAR 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Engin Ayça’nın 12 Mart dönemini ve 68’li dört arkadaşı anlattığı filmi kasımda gösterimde SANATA BAKIŞ SELMİ ANDAK ‘Suna’ Antalya’ da yok SELCEN AKSEL Üç Denizin Sesi Kuruluşunun 15. yıldönümünde Tekfen Filarmoni Orkestrası Şef Saim Akçıl’ın yönetiminde “Üç Denizin Sesi” adı altında gerçekleştirdiği sonbahar konserleri kapsamındaki dinletisini 18 Ekim Perşembe 2007 akşamı İş Sanat/İş Kuleleri sahnesinde müzikseverlere duyurdu. Bu konserde solist İsrailli sanatçı Amit Peled (viyolonselist) Franz Joseph Haydn’ın (17321809) “Re Majör 2 No’lu Viyolonsel Konçertosu”nu dinletti... Programda diğer eserler: Antonio Vivaldi’nin (16781741) Re Minör Konçertosu, Wolfgang Amadeus Mozart’ın (17561791) “Fa Majör K 138 Divertimento”su ve Mozart’ın K 201 No. 29 Senfoni’si seslendirildi. Tekfen Filarmoni Orkestrası, 1992 yılında Karadeniz Oda Orkestrası adı altında kurulmuştu. Özelliği, eşlik ettiği yerel çalgılara önem vermesi ve repertuvarını bu sisteme göre çalıştırmasıdır. Orkestra çalgılar olarak Bulgaristan’dan kaval, Rusya’dan domra, Kazakistan’dan kılkobuz, Sureyi’den ut, İran’dan tar, Azerbaycan’dan kemança, Ukrayna’dan bandura, Gürcistan’dan salamuri, Özbekistan’dan çang, Yunanistan’dan buzuki, Türkiye’den bağlama, ney, kanun ve diğer özel çalgılara yer vermesidir. Orkestra bu kuruluşu ile dünyada ender rastlanan bir formasyona sahiptir. Bu nedenle geniş bir dinleyici kitlesini elde etmektedir. Otantik çalgıların adeta bir temsilcisi sayılmaktadır. Sanatın müzik yolu ile geniş kitlelere ulaşması Tekfen Filarmoni Orkestrası ve özellikle şef olarak Saim Akçıl’ın emeği sayesinde kazanılmaktadır. Önceleri orkestra daha ziyade Karadeniz Ekonomik İşbirliği’nin desteği sayesinde başarılı olmuş, gitgide güçlenerek özellikle Hazar Denizi ve Doğu Akdeniz ülkelerinin sayılı sanatçılarını elde ederek bayrak sayısını gitgide çoğaltmıştır. Tekfen Filarmoni Orkestrası Yönetmeni ve Orkestra Şefi Prof. Saim Akçıl’ın titiz gayreti sayesinde her yıl müzik festivallerine katılarak sanatsal değerini göstermektedir. Yurtiçi konserleriyle birlikte dış ülkelerde de barış yolunda sanatın ve özellikle müziğin rolünü kanıtlamaktadır. Kuruluşundan bu yana Azerbaycan, Bulgaristan, Almanya, Belçika, Fransa, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Özbekistan, Rusya, İngiltere, Japonya, Romanya, İtalya ve diğer ülkelerde konserler vermektedir. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali’ne de katılmaktadır. Orkestranın şefi Prof. Saim Akçıl, İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda Ekrem Zeki Ün’ün keman öğrencisi olarak 1956 yılında mezun olduktan sonra meslek olarak müzik çalışmalarına atılmış ve çok başarılı bir sanatçı olarak hem keman virtüözü, hem de eğitmen olarak adını duyurmuştur... 1992 yılında eski adıyla Karadeniz Oda Orkestrası’nı, sonra günümüzde olduğu gibi Tekfen Filarmoni Orkestrası’nı müzik dünyamıza kazandırmıştır. Saim Akçıl, 2005 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı öğretim üyeliği görevinden emekli olmuştur. Günümüzde Tekfen Filarmoni Orkestrası Daimi Şefi ve Genel Sanat Yönetmenliği görevini üstlenmiştir. Saim Akçıl ayrıca uluslararası keman yarışmalarında jüri başkanlığı yapmıştır. Kuruluşunun 15. yıldönümünde geçenlerde izlediğimiz Tekfen Filarmoni Orkestrası’nın “Üç Denizin Sesi” adlı konserinin bence en başarılı olayı: Solist olarak katılan İsrailli viyolonselist Amit Peled’in seslendirdiği Haydn’ın “Re Majör No. 2 Viyolonsel Konçertosu”nda özellikle teknik açıdan gösterdiği yorumdaki başarısıdır. Engin Ayça ile çok güvendiği yeni filmi ‘Suna’ üzerine konuştuğumuzda Altın Portakal’dan ödüller beklediğini de söylemişti. Ardından Altın Portakal’a kabul edilen filmler açıklandı: ‘Suna’ yoktu aralarında. Açıklama sonrası görüşmemizde karardan duyduğu şaşkınlığı ve üzüntüyü açıkça belirtti. İlk görüşmemizde, başrollerini Türkan Şoray, Erol Mütercimler, Demir Karahan ve Gülsen Tuncer’in paylaştığı, görüntü yönetmeni Çetin Tunca olan, müziği Oğuz Abadan imzalı film ve bu filmle ulaşmak istedikleri üzerine konuşmuştuk Ayça’yla. 12 Mart darbesi olmasaydı... ? Engin Ayça’nın yeni filmi Suna’nın başrollerini Türkan Şoray, Erol Mütercimler, Demir Karahan ve Gülsen Tuncer paylaşıyor. cimler) var bir de, İstanbul’dan gelmiş bir iş için. Bir dönem ortak idealleri için savaşmışlar… Ama bugün, hepsi başka bir yere savrulmuş… Geçmişleri üzerine bir hesaplaşma filmi olduğunu düşündürüyor bu söyledikleriniz… AYÇA İnsanların neden bir yerlere savrulduğunu anlatıyorum ben… 12 Mart darbesi olmasaydı, bugün başka yerlerde olacaklardı... Bugünkü olumsuz bireysel gerçekliklerinin, yitirmiş oldukları idealleriyle bağlantılarını nasıl yansıtıyorsunuz filminizde? AYÇA – Suna’yı ele alırsak… Kişisel bir öyküden yola çıkıyoruz; ama, alegorik olarak, aslında bir yaşam tasarısı olan ‘68’ ideallerinin gerçekleşememiş oluşu da var. Onlar bir tarih kurmak istiyorlardı, başkaları bu tarihi engelledi. Ve o başkalarının yazdığı tarih içinde bu insanlar da yerlerini aldılar; darbe yediler, hesapta olmayan şeylerle karşılaştılar. Ancak filmde o dönemi göstermiyorsunuz... Yıllar sonra bir araya gelen dört eski dostun öyküsünü anlatıyorsunuz… ENGİN AYÇA 68’li dört arkadaş Edremit Akçay’da bir araya geliyor, aslında o çevrenin insanları… Suna (Türkan Şoray) babadan kalma eczaneyi çalıştırmayı sürdürüyor, eşraftan Erhan’la (Demir Karahan) evli. Sevgi (Gülsen Tuncer) bir miras işini halletmek için uzun süre önce yerleştiği Almanya’dan gelmiş kasabasına. Onun yakın akrabası olan Selim (Erol Müter AYÇA Bugünlerini gösteriyorum. Ama, tabii ki ‘68’ ideallerinin önemini de vurgulamak istiyorum. Bugünkü kuşakların bir gelecek projesi, toplumsal olarak da, siyasal olarak da yok. Sorgulamayan, sanal bir tüketim gerçekliği içinde aslında tüm özgürlüğünü yitirdiğini fark edemeyen bir gençlik yaratıldı bugün. İkinci görüşmemizde, filminin Antalya Film Festivali’ne katılamaması üzerine şunları söyledi Ayça: “Festivale çok film başvurduğu için, ön eleme yapıldı. Filmimiz ‘Suna’ bunu geçemedi. Birbirinden habersiz 15 kişiden oluşan seçiciler kurulu, seyrettikleri filmlere 1’den 12’ye kadar not vererek festivali yürüten TÜRSAK’a iletmişler. En çok oy alan 12 film böyle belirlenmiş. Bize verilen bilgi bu. Ama duyumlarımıza göre, kimi filmleri bazı seçiciler seyredememiş. Diyelim ki bir filmi bir seçici seyredemedi ve o film bir oyla elendi, hakkı yenmiş olmuyor mu? Bence bu yılki Antalya Festivali şaibelidir ve bu şaibenin sorumlusu da festival yürütücüsü TÜRSAK yönetimidir. Filmimizin başarılı oyuncuları, görüntü yönetmeni, sanat yönetmeni, müziklerini yapan arkadaşımız, hepsi ödüller için güçlü adaylardı. Onların yenen haklarının hesabını kim verecek?” CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle