19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 EKİM 2007 PAZAR 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y Y Y Y Y Y Y Y PB 22 17 25 21 23 22 22 20 22 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya PB PB PB PB Y Y B B Y 22 26 20 17 18 15 17 18 26 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B A A A A B B B 30 29 26 28 24 23 17 17 18 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Bütün bölgelerimiz parçalı, yer yer çok bulutlu, Marmara, Ege, Batı Akdeniz, İç Anadolu’nun batısı ile Batı Karadeniz’in iç kesimleri sağanak gökgürültülü sağanak yağışlı geçecek. Hava sıcaklığı yağış alan 2 ila 4 derece azalacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo B 9 Helsinki B 9 Stockholm PB 8 Londra B 13 Amsterdam PB 13 Brüksel PB 10 Paris B 10 Bonn Y 9 Münih Y 4 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Y CB PB Y Y Y CB Y Y 10 12 22 8 7 13 17 24 7 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Y Y Y B PB Y PB PB PB 12 22 14 23 21 10 21 31 29 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada şen başını bir türlü doğrulatamayan medyamızın övgülerle, renkli fotoğraflarla yansıttığı 11’incinin kızının düğününde sergilenen görmemişliğin sürüp gideceği anlaşılıyor. 11. Cumhurbaşkanı olmadan önce, bugün olduğu gibi bakanlığı döneminde de sergilediği güler yüzlü, yumuşak başlı ve çağdaş Müslüman görüntüsü altında gerçek kimliğini gizleyebildi. Meğer ihtiraslarını güler yüzlü mütevazı bir kimlik sergileyerek toplumdan saklamak, sadece 11’incinin marifeti değilmiş; Çankaya’nın yeni konukları karıkocanın ailece benimsediği bir kimlik imiş. “Yeni Çankaya’nın” görmemişliğinin, görgüsüzlüğünün son örneği gazetelerde. Yeni bütçede Çankaya Köşkü’nün onarımı ve mobilya alımı için toplam 30 milyon YTL ayrılıyor. Rakamın 19.8 milyonu “tadilat”, 11.9 milyon YTL de “yeni mobilya” için... Hayrünnisa Hanım, kocasının seçilmesinden hemen sonra Çankaya Köşkü’nü köşe bucak gezmiş, cumhurbaşkanlarının konut olarak kullandığı Atatürk’ün Pembe Köşkü’nü beğenmemiş, burun kıvırmış, “Gelsinler de Dışişleri Konutu’nu benim nasıl düzenlediğimi görsünler” diye övünmüş ve Çankaya’yı da kendi anlayışına benzeteceğinin ilk işaretlerini vermişti. Eşi 11’inci de seyahat ödeneklerini dört kat artırıyor. 2006 Çankaya bütçesine ayrılan bütçeden 7 milyon 72 bin YTL’lik tasarruf yapan 10’uncu Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer; pek çok konuda olduğu gibi yeni Çankaya’nın acınacak tutumuna herhalde gülüyor olmalı. ??? 11’inciden önce 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer dönemlerinde konut olarak kullandıkları Pembe Köşk’ün ikinci katını gördüm. Her iki cumhurbaşkanı döneminde Köşk’ün oturma, çalışma, konuk ağırlama ve yemek salonları çok özenle, fakat sade biçimde düzenlenmişti. Aşırılığa ve görmemişliğin eserine rastlayamazdınız. Geçmiş cumhurbaşkanlarının hanımefendileri belki ufak tefek değişiklikler yaptılar, ama Köşk’ün ağır başlı, ama kendine özgü klasik havasını asla bozmadılar. Gazeteci soruyor: “Gül ailesi, onarım ve mobilya parasını kendi cebinden mi harcıyor? Hayır, hepimizin verdiği vergilerden. Hangi hakla? Hangi ihtiyaçla?” Lakin muhalefet susuyor. Türbanın Köşk’e çıkmasına değil, türban içindeki kafanın Cumhurbaşkanlığı’na taşınmasına karşı çıkan CHP lideri Baykal; işte “o kafanın” son girişimlerini izliyor, görüyor. Şimdi devlet kesesinden sergilenen görgüsüzlüğün, görmemişliğin faturalarını neden çıkarmıyor? Muhalefet, Hayrünnisa Hanım’ın dileklerini yerine getirmek için devlet kesesini alabildiğine kullanmasını yoksa haklı mı buluyor? ??? Son günlerde ortaya bir de ayakyolu olayı çıktı. AKP milletvekilleri sözüm ona Müslümanlığın kurallarını bilen kişiler, Meclis tuvaletlerinde ayakkabılarını, çoraplarını çıkarıp aptes alıyorlar. CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol; dini bütün Bülent Arınç’ın başkanlığı döneminde tamirat bahane edilerek el yıkama yüksekliğindeki lavaboların aptes almaya uygun düzeye getirildiğini açıkladı. Aklı başında AKP milletvekilleri bile tuvaletlerde (ayakyolunda) aptes almaya karşı çıkıyor ve “aptesin dini bir vecibe olduğunu ve alındığı yerin temiz ve güzel olması gerektiğini” söylüyorlar. Köşk böyle, Meclis böyle… Laik, çağdaş Türkiyemiz böylelerinin elinde. Sınır ötesi Bush’a endeksli ? Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY lirlenmiş olsa bile açıklamasının mümkün olamayacağını söyledi. Erdoğan, “Eğer beklediğiniz cevap gelmezse...’’ denilmesi üzerine de “Dedim ya, zaten haritamız devam ediyor. Onu baştan söyleyeyim; Türkiye’nin herhangi bir yerden izindi, şuydu buydu ihtiyacı yok. Türkiye’de alışılmış bazı şeyler var. Yok icazet alınmış, bilmem ne yapılmış çok ayıp, çirkin bir şey’’ şeklinde konuştu. Bush’la yapacağı 5 Kasım’daki görüşmenin sınır ötesi de dahil belirli şeylerin netleşmesi açısından milat olacağını da belirten Erdoğan, “Ben ABD’ye şunu soruyorum. On binlerce kilometre uzaktaki Irak’a niye geldiniz? Terör örgütü beni vuruyor. ABD silahları ellerinde, bunu görüyoruz, size ihbarını yapıyoruz. Siz buna karşı bir yaptırım yapmı 301. MADDEYE ERDOĞAN ÇÖZÜMÜ Haber Merkezi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AB’nin 6 Kasım’da açıklanacak İlerleme Raporu’ndan önce düzenlenmesini istediği 301’inci maddeye ilişkin formülü açıkladı. Erdoğan, “Benim kişisel yaklaşımım, 301’in 1. fıkrası ile ilgili. Madde aynen korunabilir, ama gerekçesinde oradaki ‘Türk milleti’ ifadesinin etnik unsur anlamında değil, anayasal vatandaşlıkla alakalı olduğu gerekçede bildirildikten sonra bu iş çözülmüş olur.” dedi. yorsunuz” dedi. Başbakan Erdoğan, Doğu ve Güneydoğu’da devletmillet kaynaşmasını engelleyen duvarın kalktığını belirterek “Terör örgütü silahı bırakacak. Silahını bırakarak bir defa artık şehirli olacak. Dağı terk edecek. Bunu başardığı anda onlar da aileleriyle beraber huzuru yakalayacak. Burada bizim derdimiz, yapılacak bir şey varsa parlamento çatısı altında gelirsin yaparsın burada siyasetle, gereken odur” dedi. Başbakan Erdoğan, TBMM’den tezkerenin çıkarılmasının zamanlamasının iyi yapıldığına inandığını ifade etti Bugüne kadar Irak ve ABD yönetimleriyle yaptıkları görüşmelerden beklenen sonucu alamadıklarını kaydeden Erdoğan, “Terör örgütüne karşı en ufak bir yaptırım olmadı ve şimdi hâlâ yine Türkiye’den beklenirse artık bizim verecek herhan gi bir şeyimiz kalmadı” dedi. Erdoğan, kasım ayının başında “Genişletilmiş Irak’a Komşu Ülkeler Zirvesi’’ yapılacağını anımsatarak bu zirvenin birçok şeye gebe olabileceğini belirtti. Zirveyle birlikte sekretaryanın da oluşacağını kaydeden Erdoğan, “Nihai hedef PKK’yi oradan çıkarmak gibi tanımlanabilir mi’’ sorusu üzerine, “Buradaki terör örgütü mensuplarının Avrupa’ya gönderilmesi’’ gibi çok değişik teklifler bulunduğunu anlattı. DTP’nin “sert muamele gördüğü’’ yönündeki iddiaların anımsatılması üzerine Erdoğan, “ABD ve AB üyesi ülkeler PKK’yi terör örgütü ilan ederken bu parti terör örgütü demezse, hâlâ ‘kardeşimizdir, arka bahçemizdir’ derse nasıl olacak da kalkıp da birlik, beraberlik ve dayanışma içinde olacağız’’ diye konuştu. Tezkerenin Meclis’te onayının ardından terör örgütüne yönelik çağrılar öne çıkmaya başladı Erdoğan’dan PKK’ye son şans MEHMET FARAÇ SUİKASTİN ÜZERİNDEN 8 YIL GEÇTİ Kışlalı cinayetinin kilit ismi hâlâ firarda ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Aydınlanma savunucusu, gazetemiz yazarı Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’nın katledilmesinin üzerinden 8 yıl geçerken cinayetin kilit ismi olan ve araca bombayı yerleştiren Oğuz Demir halen yakalanamadı. Kışlalı suikastının da aralarında bulunduğu cinayetlerden hüküm giyenlerin büyük çoğunluğu AKP tarafından çıkarılan Eve Dönüş Yasası’yla tahliye edilirken Yargıtay bu kararı bozdu. Kışlalı cinayetine katılanlardan Muzaffer Dağdeviren tahliye edildikten bir süre sonra çete hesaplaşmasında öldürüldü. Kışlalı’nın katledilmesinin üzerinden geçen 8 yılda tetiği çektiren asıl güce ilişkin sis perdesi aralanamadı. Kışlalı’nın aracına bombayı yerleştirenler yakalanırken tüm bulguların işaret ettiği Tahran düğümü ise çözülemedi. Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy ve Kışlalı suikastının failleriyle ilgili, İstanbul Beykoz’da Hizbullah’a yönelik yapılan operasyonda ele geçirilen belgeler üzerindeki incelemeyle önemli bilgilere ulaşıldı. Gazetemiz yazarları Mumcu, Aksoy, Üçok ve Kışlalı suikastlarına katılan Tevhid/Selam örgütünün çok sayıda üyesi yakalandı. UMUT davasında, Kışlalı suikastına katılanlardan ‘’Tekin’’ kod adlı Ferhat Özmen, Necdet Yüksel, Rüştü Aytufan, “anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs’’ suçundan idama çarptırıldı. Daha sonra cezalar ömür boyu ağır hapis cezasına çevrildi. Özmen’in hazırladığı bombayı Yüksel’in gözcülüğünde Aytufan araca yerleştirdi. Araca bombayı koyan Aytufan yapılan operasyonlar sonucu Çeçenistan’a gitmeye hazırlanırken Sapanca’da yakalandı. Özmen ile Yüksel’in suikasta birlikte katıldıklarını söyledikleri Oğuz Demir ise hâlâ yakalanamadı. Demir’in, İran’a kaçtığı belirlendi. HAKKÂRİ Türkiye sınır ötesi operasyona kilitlenirken, PKK’nin diplomatik çabalarla enterne edilmesi konusu giderek öne çıkmaya başlıyor. Irak Devlet Başkanı Celal Talabani’nin, “Türkiye’ye dönün, parlamenter sürece katılın” çağrısının ardından Başbakan Erdoğan’ın, “Parlamento çatısı altında, gelirsin yaparsın” sözleri PKK’ye son bir şans verildiğini gösteriyor. Ancak iki liderin çağrısı, örgütün “Öcalan’a özgürlük” ütopyasına kilitleniyor. PKK, şiddet yoluyla siyaseti dayatma stratejisinde direniyor. Tezkerenin Meclis’te geçmesinin ardından TSK’nin Irakİran sınırındaki hareketliliği yoğunlaşıyor. Hakkâri ve Şırnak kırsalında operasyonları sürdüren güvenlik güçleri, sınırın iç kesimlerinde de militanların barındığı noktalara operasyonlar yapıyor. Özellikle Gabar Dağı ve Bestler Dereler bölgesinde yoğunlaşan operayonlarda örgütün çok sayıda sığınağının imha edildiği, geçiş bölgelerinin de tamamen kesildiği ifade ediliyor. PKK’liler ise Şırnak, Hakkâri, Siirt ve Tunceli bölgesinin kırsalındaki militan gruplarını sansasyonel eylemler için yurtiçine sevkettiğine yönelik işaretler veriyor. çözümünde birleşse de, iki liderin uygulama sürecindeki farklı yaklaşımları sorunu çıkmaza sokuyor. Talabani terörün acılarını bir tarafa bırakarak PKK’lilerin genel afla sorgusuz sualsiz siyasetin içine çekilmesini ima ediyor. Erdoğan ise teröristlerin teslim olup yargılanmasını, legal unsurlarının da politika yapmasını öneriyor. Başbakan’ın; Kürtler’in ve Kürtçe’nin anayasada vurgulanması konusunda açık çağrılar yapan bir örgütü tanımadığı artık iyice anlaşılıyor. Çünkü Erdoğan’ın diplomatik çözüm çabaları sırasındaki önerileri, PKK’nin siyasal beklentilerinin çok gerisinde kalıyor!.. Öcalan hakimiyeti İki liderin çağrıları, Kürt gruplar ve ABD’nin desteğiyle TSK’ye direneceği tehdidinde bulunan PKK için “Öcalan’a özgürlük” ütopyasının hayal kırıklığına dönüşmesinden başka bir anlam taşımıyor! PKK’nin geçmişte Topluma Dönüş Yasası’na, “Genel af ve Öcalan’a özgürlük” talebiyle olumsuz yanıt verdiği de unutuluyor. Ve kim ne derse desin bu durum cezaevinden bir daha çıkamayacağı gerçeğine rağmen Öcalan’ın örgüt üzerinde büyük oranda hâkimiyetini koruduğunu da gösteriyor. Kürt hareketinin hem legal hem de illegal tüm kurumları, adımlarını Öcalan’a göre atıyor, onun geleceğine kilitlenen kaygıları pusula olarak kullanıyor! Şiddeti dayatarak Kürtler açısında kimi kazanımları elde eden PKK, ısrarla İmralı’ya kulak veriyor! Öcalan ise son görüşmesinde avukatlarına, “Radyomu aldılar, TRT 1 dinleyemiyorum” diye isyan ediyor! Sivil toplum kuruluşları temsilcileri,Telekom’un Gayrettepe ve Acıbadem’deki müdürlükleri önünde toplanarak işçilere destek verdi. ‘Greve sabotaj’ Haber Merkezi Türk Telekom işçilerinin başlattığı grev 6 gündür sürerken yurdun çeşitli yerlerinde telefon ve internet iletişimi sağlayan fiberoptik kabloların sabotaj sonucu kesildiği, bağlantı kutularına zarar verildiği bildirildi. Grevin engellenmek istendiğini belirten Türkiye Haberİş Genel Başkanı Ali Akcan, amaçlarının bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek ve onurluca yaşamak olduğunu vurguladı. Akcan, “Gelin anlaşalım’’ dedi. Çeşitli sivil toplum kuruluşları ve sendika temsilcileriyle Gayrettepe’deki Türk Telekom İstanbul Yakası Müdürlüğü’ne gelen Ali Akcan, grev olmaması için anlaşma teklifinde bulundukları yetkililerin çamur atma gayreti içinde olduklarını savundu. Akcan, “Biz hayatımız boyunca asla kablo kesmedik. Türkiye’nin heryerini kablolarla işledik, direklerle taçlandırdık. Bunu yapan işçiler, nasıl zarar verir ki? Bu iddialar grev kırıcılıktır” dedi. İlk haber böyle gelmişti. Cüneyt Ağabey’le birlikte soluğu hastanede aldık. Tek umudumuz yaralı kurtulmasıydı. Hastanedeki soğuk yüzler bize, “Başınız sağ olsun” diyebildi. Aracına konulan bomba, dokunmasıyla birlikte patlamıştı. Cansız bedeni hastanede yatarken, az sonra patlama yerinde kalmış kopan kolunu getirdiler... Akan kan; laik Türkiye Cumhuriyeti’nin kanıydı... Akan kan; Mustafa Kemal Türkiyesi’ne sarsılmaz inancın ve mücadelenin kanıydı... Akan kan; aklın ve bilimin öncülüğünü rehber edinmiş, yaşamını toplumun aydınlanmasına adamış bir profesörün kanıydı... Akan kan; ödünsüz bir köşe yazarının kanıydı... Akan kan; kendisini üniversite kampusuna hapsetmemiş, her hafta sonu bir Anadolu kentinin yolunu tutan kalpaksız bir Kuvayı Milliyeci’nin kanıydı... ??? Kışlalı niçin öldürüldü? Bu sorunun güncel ve kestirme yanıtı şöyle verilebilir: Böyle bir Türkiye için öldürüldü! Kışlalı; kimden gelirse gelsin, laikliğe, aydınlanmaya, Atatürk’e yönelik bir saldırı olduğunda anında yanıtı yapıştırır, kendi düzeyini bozmadan karşı tarafı yerle bir ederdi. Kışlalı’nın basımı ölümünden sonra yapılan son kitabı “Ben Demokrat Değilim”in sadece konu başlıklarını anımsatmak onun mücadele ruhunu aktarmaya yeter: Ordu ve Siyaset Üzerine, Atatürk ve Kemalizm Üzerine, Demokrasi Üzerine, Laiklik ve Türban Üzerine, Güneydoğu Sorunu Üzerine, Sol Üzerine... Kışlalı, Türkiye’nin siyasal ve toplumsal yapısıyla ilgili her şey üzerine düşünce üreten, yön veren bir aydındı. Bu tür aydınların yerini; AB’den gelen her isteğe evet diyecek, bizim kendi kendimize adam olamayacağımızı, birilerinin elimizden tutup göstermesi gerektiğini savunacak unvanlı kişilerin öne çıkması için Kışlalı’yı katlettiler... Bugünkü medya yelpazesinin oluşması için Kışlalı’yı katlettiler... ??? Uğur Mumcu’yu anma toplantılarında dikkatimi çekmişti; katledilişinin üzerinden 10 yıl geçtikten sonra Mumcu’yu yeni öğrenen genç kuşak gelmeye başlamıştı... Kışlalı’da da usul usul bu tablo beliriyor. Kışlalı’yı genç kuşaklara anlatmak için şöyle bir tanım yapabiliriz: Bugünkü ikinci cumhuriyetçilerin tam karşısında duran, onların bütün tezlerinin üzerine giden bir aydındı. Görüşlerini hiç eğip bükmeden açıkça söylerdi. İşte 20 Şubat 1998’de Cumhuriyet’teki köşe yazısından bir kesit: “Demokrasi adına Cumhuriyet’in yıkılmasına izin verilmeli mi? Hayır! Çünkü, eğer Cumhuriyet’i koruyabilirseniz, yitirdiğiniz demokrasiye bir gün yeniden kavuşabilirsiniz. Ama, eğer Cumhuriyet’i yitirirseniz, demokrasiyi de zaten yitirmişsiniz demektir...” Kışlalı, bugün “karmaşa” haline getirilen kavramlarla ilgili görüşlerini yıllar önce herkesin anlayabileceği saydamlıkta kaleme almıştı. Kışlalı’nın, katledilen aydınlarımızın hiçbirinin yeri doldurulamaz... Ama biz Cumhuriyetçiler, Kışlalı’ları unutturmayacağız... Bugünkü kuşaklara taşıyacağız... Uşaklara inat! ankcum?cumhuriyet.com.tr TALABANİ’NİN TÜRKİYE YORUMU Başkentte suçüstü Ankara Dikmen’de Türk Telekom’un fiber optik kablosunu kesen kurumda görevli teknisyen N.Y, suçüstü yakalandı. N.Y, polis tarafından gözaltına alındı. Kırıkkale’nin Yenidoğan ve Gürler mahallelerinde telefon ve internet hatlarında yaşanan sorun üzerine başlatılan incelemede, bölgedeki fiberoptik kabloların kesildiği belirlendi. [email protected] bi Kazdağları’nın katmanlarında da altın madeni bulunuyor ama orada altın uykuya dalabilir çünkü o bölge dünyanın en vefakâr ağaçları olan zeytin ağaçlarının ve bereketli ırmakların ülkesidir. Sözün kısası, vatan sevmenin milli maçlarla özleştirildiği bir ülkede maden politikası da ancak bu kadar vatansever oluyor. Duyduk ki, nasıl hangi gerekçelerle verildiği bilinmeyen maden arama ruhsatları durdurulmuş, bundan ne kadar emin olabiliriz? Onu bilmiyorum ama bu ülkede hâlâ vefakâr zeytin ağaçlarına vurgun çok insan var. Öte yandan geçmiş AKP hükümetinin geçirmeye çalıştığı, petrol dahil cümle madenlerimizi yabancı şirketlerin pasta gibi sunan maden yasasını veto eden, imzalamayan bir önceki Cumhurbaşkanımız Sezer’e Türkiyeli bir yurttaş olarak şükranlarımı sunmak istiyorum. Bu ülke bu yönetimi hak etmiyor, yazıktır. Talabani’nin çağrısı Talabani, “Le Figaro” gazetesine verdiği demeçte, Kürt grupların yıllardır düşündüğü bir planı da seslendirirken, “PKK’lilere diyorum ki, Türkiye’ye dönün, demokratik ve parlamenter sürece katılın!” diye konuşuyor. Aslında Talabani ve Erdoğan’ın açıklamaları “siyaset” ‘Bataklığa hazır değil’ Dış Haberler Servisi Fransa’daki resmi ziyaretini tamamlayarak Kuzey Irak’a dönen Irak Devlet Başkanı Celal Talabani, Türkiye’nin Kuzey Irak’a yönelik bir sınır ötesi operasyonu düzenleyebileceğini zannetmediğini ileri sürerek, “Türkiye kendisini içinden çıkamayacağı bir bataklığa atmaya hazır değildir” ididasında bulundu. Talabani, Türkiye’ye destek veren Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ı da eleştirdi. Türkiye’nin sınır ötesi operasyon düzenlemesi durumunda genel olarak bütün bölgenin zarar göreceğini söyleyen Talabani, ABD’nin de “bütün olanaklarıyla Kuzey Irak’ın toprak bütünlüğünü” desteklediğini belirtti. Talabani, “ABD’nin Türk Parlamentosu’nun aldığı karar karşındaki tepkisini açık bir şekilde gösterdiğini” ileri sürdü. “Türkiye kendisini içinden çıkamayacağı bir bataklığa atmaya hazır değildir” iddidasında bulunan Talabani, sınır ötesi operasyon konusunda Türk hükümetine destek veren Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ı eleştirdi. Talabani, “ Esad, Türkiye’nin tutumunu anlayışla karşılamasına rağmen, Amerikalılar ve Avrupalılar gibi ‘siyasi bir çözümün benimsenmesini’ söylemesi kendisi için (Esad) çok daha iyi olurdu” diye konuştu. / IŞIL ÖZGENTÜRK Şu altın hikâyesinden biraz söz edelim. Anadolu bir altın cennetidir, öyle ki, özellikle Kütahya ve Afyon bölgesinde izleri hâlâ çok canlı olan Frigya uygarlığı döneminde ırmakların altın renginde aktığı, evlerin çatılarının altınla kaplandığı söylenir. Altın öylesine bol ve kolaydadır. Elbette bu kadar kolayda olan altın zamanla tükenir, dünyanın her yerinde bu böyle olmuştur. Örneğin Bolivya ve Peru’da da altın bir zamanlar pek boldur ve İspanyol gemileri tonlarca altını kendi ülkelerine taşımış ve Latin ülkelerini altınsız bırakmıştır. Gün gelmiş altın, dünyanın en kıymetli madeni olmuş ve müthiş bir borsası oluşmuştur. Çünkü insanlar altını sevmiştir, kırılganlıkların her şeyi bir anda altüst ettiği ekonomi dünyasında en sağlam liman olarak altın kabul edilmiştir. Ve dünyanın altın borsasını da Almanlar yönetir. Çünkü, Hitler sayesinde dünyanın en büyük altın Kaz Dağları’na kıymayın efendiler! rezervi bu ülkede oluşmuştur. Günümüzde altın borsası ve altın çıkarımı son derece karmaşık bir ilişkiler ağıyla yönetilmektedir. Ancak teknoloji altın işini biraz karıştırmıştır. Eskiden son derece zor ve pahalı sondajlarla tespit edilen altın yataklarının bulunması artık son derece kolaylaşmıştır. Artık uydulardan çekilen fotoğraflar dünyanın neresinde, yaklaşık hangi kalitede ve hangi katmanda altın bulunduğunu büyük bir açıklıkla göstermektedir. Bu fotoğraflara bakıldığında Türkiye’nin batısından doğusuna silme altın yataklarına sahip olduğu görülür; yani Türkiye eski deyimle Anadolu bir altın ülkesidir. Üstelik Türkiye topraklarında bulunan altın son derece niteliklidir ve elde edilmesi için sadece gümüş madeninden ayrılma işlemi yapılması yetmektedir. Şimdi bunları niye anlatıyorum; bütün bu gerçeklerle birlikte bilinmesi gereken bir başka gerçek de Türkiye’nin her yıl önemli bir miktar altın ithal ettiğidir. Türkiye ithal ettiği miktar altını pekâlâ kendi ülkesinde çıkarabilir, kendi kaynaklarıyla ve insana, doğaya zarar vermeyen bir maden politikasıyla. Ancak her şeyde olduğu gibi müthiş bir plansızlık ve vurdumduymazlık nedeniyle ya da bilerek Türkiye gibi bir maden ülkesinde en olmayacak işler yapılmaktadır. Bunlardan biri de hiç kuşkusuz Kaz Dağları’nın altın uğruna delik deşik edilmesidir. İş bilmez ve vatan sevmez yönetimler sayesinde dünyanın korumaya alınması gereken bu doğal ve kültürel bir parçası, sondaj makinelerinin zalim yıkıcılığına neredeyse tümüyle terk edilmiştir. Uydudan çekilen haritalara bakıldığında Türkiye’nin her yeri gi Parlamentoda uzlaşma yok Türkiye’nin sınır ötesi operasyon olasılığını kınamak için toplanan Irak parlametosunda önerge üzerinde anlaşmaya varılamadı. Öte yandan, IMFDünya Bankası’nın yayın organında yükselen tansiyon nedeniyle Kürt yönetiminin ekonomik sıkıntıya girdiği belirtildi. BM Genel Sekreteri Ban Kimun’un da tezkereden “endişeli’’, ancak Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın “Türkiye’nin Irak’ta her sorunu tartışmaya açık olduğu” yönündeki açıklamasından memnun olduğu bildirildi. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle