19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 EKİM 2007 CUMA 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Referandum Kültürü – 2 AKP, seçmeli din dersleri adı altında bütün okulları imam hatipleştirmeyi planlıyor Balonlar, Uçaklar ve Referandum Yöntemi Bazen öyle durumlar olur ki, ilk bakışta en doğru ve en mantıklı gibi görünen çözümler, gerçekte hiç de öyle değillerdir. 20. yüzyılın ve havacılık tarihinin başlangıcında, balonlar ve uçaklar gökyüzü fethinin ilk adımlarını atarlarken önemli bir soru tartışılıyordu: Gökyüzünü kim fethedecek, uçmak için havadan hafif olanlar mı, yoksa daha ağır olanlar mı elverişli? Havadan hafif olanlar, balonlar zeplinler, havadan ağır olanlarsa uçaklardı. Olayın ayrıntılarını, bilimin inceliklerini bilmeyenler için düz mantığa bakarak verilecek yanıt basitti: Tabii ki, havadan hafif olanların havada kalma şansı daha fazladır. Ama, havacılık tarihi, tartışmanın çözümünün tam tersinde bulunduğunu, uçmak için en elverişli olanların havadan ağır olanlar olduğunu gösterdi. Son zamanlarda önem kazanan ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Artık referandum kültürüne alışın!” sözleriyle uzun süre gündemde kalacak, belki de yeni döneme damgasını vuracak olan halkoylaması tartışmaları, işte yukarıdaki olayı çağrıştırdı. Demokrasinin temeli halkın ya da başka bir deyişle milletin iradesi olduğuna göre, bazı konularda aracıları çıkarıp neyin nasıl yapılması gerektiğini doğrudan halka sormanın demokrasinin en doğrudan, en has şekli olduğunu düşündürebilir ilk bakışta. ??? Yukarıdaki görüş, milli iradenin demokrasinin tek ölçütü olduğu, çoğunluk iradesinin yanlışları düzelttiği esasına dayanan Rousseaucu düşüncenin bir ürünüdür ve artık geride kalmıştır. Artık, milli iradenin verdiği erkin, aynı zamanda demokrasinin temel ilkeleri, özüne dokunulamaz, temel hak ve özgürlükler ve azınlıkların haklarını da gözeterek kullanmak demektir demokrasi. Bu sonucun sağlanabilmesi için, milli iradenin tecelli ettiği parlamentoların tasarruflarının dahi bu ana hedefleri belirleyen, anasözleşme metnine uygun olup olmadığını denetleyecek organlar oluşturulmuştur. Referandum kurumu, bizim sistemimizde, anayasanın 104 ve 175. maddelerinde belirtilen hususlar çerçevesinde, yalnızca anayasa değişiklikleri konusunda cumhurbaşkanına verilmiştir. Kimi başka ülkelerde referandum kurumunun daha geniş bir kullanım alanı var. ABD’nin eyaletlerinde, o yönetimlere verilen referanduma başvurma yetkisinin genelde tutucu yasalar çıkmasına yol açtığı, örneğin kimi eyaletlerde ölüm cezalarının kaldırılmasının bu yolla önlendiği ya da yeniden getirildiği, literatürde sıkça yinelenen bir husustur. Fransa’da 1958 Anayasası’nın 11. maddesi ile cumhurbaşkanına iki meclisin onayı ile referanduma gitme yetkisi verilmiş, General De Gaulle bunu Elysee’nin yetkilerini artırmak için kullanmış, ama aynı zamanda 1969 yılında önerdiği yasa çıkmayınca, bunu güvensizlik oyu olarak algılayıp istifa etmişti. ??? Emre Kongar, pazartesi günkü Cumhuriyet’in 3. sayfasındaki yazısında, referandumun popülizm, halk dalkavukluğu veya daha bilimsel deyimiyle, “demagoji” için kullanılması tehlikesinden söz ettikten sonra, “Demokratik bir rejimde halka demokrasinin temellerini tahrip edecek konularda fikir soramazsınız” diyor. Bu sütunda yıllardır, bıkmadan verdiğim bir örneği yineleyeyim. Ramazanda oruç tutmayanların devlet hizmetinde istihdam edilmelerini yasaklayan (fiilen böyle bir uygulama artarak sürüyor, ama henüz resmileşmedi) bir yasa referanduma sunulsa, yüzde 99’la kabul bile görse, milli iradeye uygun olduğu halde demokrasiye aykırıdır. AİHM’nin zorunlu din dersi ile ilgili kararından sonra, siz din derslerini, herkes için zorunlu hale getiren bir yasayı halkoyundan da geçirseniz, ona demokratik nitelik kazandıramayacağınız tescil edilmiş bulunuyor. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra Türkiye Barolar Birliği de hazırladığı ve henüz kamuoyuna açıklamadığı anayasa çalışmasında, temel hak ve özgürlüklerle ilgili hususların referandum konusu yapılamayacağını belirtiyor. Görüyorsunuz, referandum ilk bakışta görüldüğü kadar ideal demokratik bir kurum değil. Tayyip Bey’in referandum kurumuna bu kadar sarılması da, kendi çoğunlukçu demokrasi görüşüyle kuracağı baskıyı pekiştirmeye yönelik. Hoş 5678 sayılı yasa örneğinde görüldüğü gibi onu bile doğru dürüst beceremeyip yüzüne gözüne bulaştırıyor ya! O da ayrı mesele.... Hedef Kuran dersi zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki ANKARA AKP hükü din eğitim ve öğretimi anmeti, anayasanın “din ve cak, kişilerin kendi isteğivicdan hürriyeti” başlıklı ne, küçüklerin de kanuni 24. maddesini tartışmaya temsilcisinin talebine bağaçarak ilk ve ortaöğretim lıdır” hükmünü düzenliyor. kurumlarında seçmeli din “1982 yılında bu düzenlederslerine zemin yaratmak me yapılırken zorunlu istiyor. AKP yöneticileri, dersler arasında sayılan söz konusu maddedeki “Din din kültürü ve ahlak bilgikültürü ve ahlak öğretimi si dersinin sadece İslam ilk ve ortaöğretim kurum dini değil bütün dinlerin talarında okutulan zorunlu rihiyle ilgili bilgi veren bir dersler arasında yer alır. ders olarak öngörülmüş. Bunun dışındaki din eğitim Ancak zaman içinde bu ve öğretimi ancak kişile ders içerik olarak sadece rin kendi isteİslam dininin ğine, küçükle ? AKP, isteğe gereklerini öğrin de kanuni reten bir derse bağlı din temsilcisinin tadönüşmüş” didersleri adı lebine bağlıdır” yen AKP yönealtında da ifadesinden yoticileri, din külla çıkarak okul Kuranıkerim ve türü ve ahlak billarda seçmeli Kuranıkerim’in gisi dersinin yiKuranıkerim ve ne zorunlu ders meali, ilmihal Kuranıkerim’in olacağını, ancak ve fıkıh gibi meali, ilmihal ve içeriğinin bütün dersleri düz fıkıh gibi dersledinleri kapsayaliselerin ri getirmek isticak şekilde düyor. programına zenleneceğini Avrupa İnsan belirtiyor. sokmayı Hakları MahkeAKP yönetiamaçlıyor. mesi’nin cileri, Milli Eği(AİHM) ilk ve tim Bakanlıortaöğretim kurumlarında ğı’nın bu dersin dışında çozorunlu dersler arasında bu cuklarının İslam dininin gelunan din kültürü ve ahlak reklerini öğrenmesini isteyen bilgisiyle ilgili verdiği karar, velilerin isteği üzerine seçgözleri AKP’nin hazırlıkla meli din dersi getirmesi ve rını sürdürdüğü yeni ana öğretim programlarında bu yasa taslağı çalışmalarına yönde değişiklik yapması çevirdi. Akademisyenlerin gerektiğini dile getiriyor. hazırladığı taslaktaki seçe Böyle bir düzenlemenin nekleri benimsemeyen AKP, AİHM’nin kararına da uyanayasanın mevcut 24. mad gun olacağını kaydeden desinde din kültürü ve ahlak AKP yöneticileri, “Bir veöğretimiyle ilgili düzenle li, ben çocuğumun namaz menin aynen korunmasını kılmasını, Kuran öğrenistiyor. Söz konusu madde, mesini istiyorum derse, bu “Din kültürü ve ahlak öğ yönde seçmeli bir ders geretimi ilk ve ortaöğretim tirilebilir” görüşünü savukurumlarında okutulan nuyor. EMİNE KAPLAN Ankara’nın başkent oluşunun yıldönümü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Şeker Bayramı ve Ankara’nın başkent oluşu dolayısıyla, Ankara Valisi Kemal Önal, Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ve beraberindeki heyet ile lise, ilköğretim okulu ve anaokulundan birer öğrenciyi kabul etti. (Fotoğraf:AA) Baykal, bayramda Beşağaç’ta CHP lideri bayramda Şırnak’taki şehit yakınlarını ve şehit edilen askerlerin birliğini ziyaret edecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP lideri Deniz Baykal, Şeker Bayramı’nı son dönemde hem sivil, hem asker olmak üzere 25 şehit veren Şırnak’ta geçirecek. Baykal, bugün Şırnak’a giderek, önce 13 askeri şehit olan askeri birlike, ardından da yine PKK’nin sivil 12 yurttaşı katlettiği Beytüşşebap’ın Beşağaç Köyü’ne giderek taziyelerini iletecek. CHP lideri Deniz Baykal, bu sabah özel bir uçakla Ankara’dan Batman’a hareket edecek. Baykal, Batman’da askeri helikopter ile de 13 askeri şehit olan birliğe giderek, Mehmetçikler ve komutanlarına başsağlığı dileyecek. Baykal, bayramın ilk gününü askerlerle geçirecek. Baykal, daha sonra da askeri birlikten ayrılarak 7’si köy korucusu 12 köylünün teröristler tarafından şehit edildiği Beytüşşebap’ın Beşağaç köyüne geçerek, yaşamını yitirenlerin ailelerini ziyaret edip köylülerle de görüşmeler yapacak. asirmen?cumhuriyet.com.tr YSK karar için Resmi Gazete’yi bekliyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 11. Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesini öngören geçici 19. maddenin halkoyuna sunulan değişiklik paketinden çıkarılmasına ilişkin düzenleme TBMM Genel Kurulu’ndan aynen geçmesinin ardından Çankaya Köşkü’ne gönderilecek. Olağan akışa göre paket 16 Ekim’de ikinci tur oylamasının ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayına sunulacak. Gül’ün hiç bekletmeden değişikliği aynı gün imzalaması durumunda paket 16 veya 17 Ekim tarihli Resmi Gazete’de yayımlanacak. YSK de düzenlemenin Resmi Gazete’de yayımlandığı gün olağanüstü toplanacak. YSK, halkoylaması takviminin işlemeye başladığı günden bugüne değin gelişme ve değişiklikler ışığında iptali tartışacak. Kurulda, geçici 19. maddenin çıkarılmasının paketin bütününe etkisi irdelenecek. Kurul, bu değişikliğin halkoylamasının “düzen ve dürüstlük” içerisinde gerçekleşmesinin etkisine de bakarak halkoylamasını iptal edip etmeyeceğine karar verecek. Kardeşim Mehmed Uzun… Mehmed Uzun, artık aramızda değil. Türkiye, önemli bir aydınını, etkin bir sanat insanını yitirdi. Bizler ise çok değer verdiğimiz bir dostumuzu, arkadaşımızı bir daha görmeyecek olmanın acısını yaşıyoruz. İki gün önce Muhsin’e (Kızılkaya) Mehmed’in sağlığını sordum. “Kötü” demişti. Mehmed, Kürtçenin büyük ustasıydı. Kürt dilinde dünya edebiyatına çok önemli eserler kazandırdı. Yok sayılan bir dilin bir edebiyat dili olarak yetkinleşmesine ciddi katkıları oldu. ??? Mehmed’le çok eskilerden gelen bir dostluğumuz vardı. Onu Siverekli genç bir devrimciyken tanımıştım. Ölüm tehditleri aldı, en yakınlarını 12 Eylül öncesinin acımasız koşullarında yitirdi. 1977 yılında İsveç’e siyasi mülteci olarak gitti. Uzun yıllar ülkesinden ayrı kaldı. Sürgünde yaşarken Kürt edebiyatına ilişkin büyük eserler yarattı. Romanlar yazdı, araştırmalar yaptı. Yaşam serüvenini bir söyleşide şöyle anlatmıştı: “Romanlarımı yazarken tahammülsüzlüğe karşı tahammülü; vicdansızlığa karşı vicdanı; merhametsizliğe karşı merhameti; birlikte yaşamanın erdem olduğunu işleyerek yoğurmaya çalıştım.” “Sürgün yazarıyım. Dünyaya ait olmak istiyorum. Kürtlerin sesine yer açmak istiyorum. Bazıları göç ettiğimi söylüyor, yazıyor. Göç etmek başka bir şey; sürgün başka bir şey. Babam kansere yakalandığında bir hafta, bir gün, bir saat hiç fark etmezdi. Ona sadece ‘elveda’ demek için bir saatliğine geri dönüş için başvuru yaptım. Ricada bulundum. Ankara’daki bürokrasi ‘Hayır’ dedi. Sürgün budur.” Mehmed Uzun, bir sanatçı olarak hiçbir siyasi örgüte bağlı olmadığını açıkça belirtirken her türden milliyetçiliğe, radikal dinciliğe de karşı durmuştu: “...Hiçbir politik harekete bağlı olmayan bir yazar olduğumun altını çizmekte ısrar ediyorum. Benim hareketim ‘Kürt’ dilidir. Ancak edebiyat gerçeklerden kopuk olamaz. Benim yazılarım, ‘Kürtçe’ yazmak konusunda bir karşı duruş olarak kabul görmüştür. Ancak benim yazarlığım evrenseldir. Milliyetçilik, fundamentalizm gibi Ortadoğu’ya ait tüm hastalıklara karşı tavırlıyım.” Neden böyle davrandığını da şöyle açıklıyor: “Dil, din, kimlik ve kültür siyasetin dışında olmalıdır. Bunlar bireyin ve toplumların kutsal haklarıdır. Ama Kürtçe ile ilgili bu kutsal hak gözetilmedi. Kürtçe okulda, kamu hayatında ve medyada yasaklandı. Yasaklandığı için de Kürtçe konuşmak bile sanki siyasi bir davranışmış gibi gösterildi.” ??? “Kürtçe çok zengindir. Mezopotamya’nın en zengin dillerindendir. Kürtçenin yok olması bizleri sadece fakirleştirir. Kürtlerin sadece dili değil, kimliği de hor görüldü. Köy ve şehir isimleri değiştirildi. MÖ 300 yıllarında kurulan ve Katine olan köyümün adı değiştirildi. Kürtçe değildi. Bu isim iki bin yıllık tarihi anlatıyordu. Ama otuz yıl önce ismi Narlıkaya yapıldı. Narlıkaya anam ve nineme hiçbir şey anlatmıyor. Bırakın bu isimler kalsın.” Mehmed Uzun’u seçimlerden hemen önce Diyarbakır’daki evinde ziyaret etmiştim. Sürgünden döneli bir yıl olmuştu. Hastalığa direniyordu. Yeni projeler peşindeydi. Yeni kitabını kafasında kurmuş, planlarını yapmıştı. Ziyaretim sırasında PKK’nin bombalama ve mayın patlatma girişimleri konusunda şunları söylemişti: “Kürtler şiddetten uzak durmalı. Şiddet demokrasi güçlerinin aleyhine oluyor ve en çok da Kürtlere zarar veriyor. Türkiye, Irak’taki Kürt yönetimiyle iyi ilişkiler kursa, PKK konusunda da adımlar atılabilir. Ben Kuzey Irak’taki Kürt yöneticilerin de buna yatkın olduğunu kişisel temaslarımdan biliyorum.” O görüşmemizde, “Bağımsız adayların Meclis’e girebilecek olması yararlı bir adım” demişti. “Kürtlerin meşru zeminde ve Meclis içinde temsil edilmeleri, toplumun kaygı ve beklentilerini Meclis’e taşımalarını önemsiyorum. Seçimlerin yapılması ve parlamenter rejimin işlemesi hayati önemde. Kürtlerin de bu sürece bağımsız adaylar yoluyla katılması iyi oldu. İstanbul’dan Baskın Oran’ın ve Ufuk Uras’ın aday olmalarından mutluluk duydum. Onlar özlediğimiz Türkiye’nin sesi. Kürt hareketinin sivil demokratik alana çıkması, tansiyonu düşürecek, gerilimi azaltacak ve Kürtlerin yönelimini sivil alana çekecektir. Dileğim antidemokratik yöntemlerle bu girişimin önünün kesilmemesidir. Kürt muhalefeti bitmez, bu nedenle onun sivil siyasete çekilmesi belirleyici. Militarizmin siyasete müdahalesi, sivil alanı daraltıyor. Demokratik rejimi gölgeliyor. Siyasetin sivilleştirilmesi ülkemizin temel dertlerinin başında geliyor.” Ramazan Bayramı, kayıplarla bu kez hüzünle geldi… Kürt dilinin büyük ustası, devrimci kardeşim Mehmed Uzun! Uğurlar olsun… CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle