19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 EKİM 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Marlon Ahmet Önen: “Yıllar önce Marlon Brando olarak tanıtılan Kasımpaşalının, aslında naylon branda olduğu anlaşıldı!” Ya ğ m u r E k i m RTE’ye yeni jet alınacakmış... “Bir bardak da ayran ikram etsinler!” SÖZÜN bittiği yerdeymişiz. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek “Aslında sözün bittiği bir konuyu konuşuyoruz” demiş. Sözün bittiği konu; ayrılıkçı terör. Başbakan RTE de, gelecek ay Washington’a gittiğinde bu konuyu ABD Başkanı Bush’la konuşacağını söylemiş. Ne konuşacak Bush’la, “Biz sözün bittiği yere geldik, söyleyecek sözümüz kalmadı; bizim yerimize bir çift söz sen söyle” mi diyecek! PKK’nin, ABD ve AB tarafından desteklendiğini bilmemek, anlamamak, görmemek, algılamamak için aptal kere aptal olmak gerekir. Uyuşturucudan petrole kadar her türlü kaçakçılıktan ve haraçtan elde edilen parayı AB ülkelerinde aklayıp trilyonluk bütçeler oluşturmak, ABD’nin silahlı kontrolündeki Irak’ta ABD silahları PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Out: AB baskısı In: Mahalle baskısı! Dönek Samim Güner: “Marksizmi bilmeyenler Ertuğrul Günay’ı anlayamıyormuş. Marksizmi değil dönmeyi bilmediklerindendir!” kuşanıp ABD’nin siyasi kontrolündeki Türkiye’ye yönelik terör estirmek bir avuç “çapulcu”nun işi değildir. “İş”in boyutu küreseldir. PKK, sadece ve sadece maşadır. Türkiye’nin karşısında müttefik sandığı ve “stratejik ortak” saydığı ülkeler vardır. Türkiye sözün bittiği yerde değil, küresel güçlerin desteği ile beş yıldır iktidarda olan İslamcıların bittiği yerdedir. Bir sonraki aşama, Türkiye’nin bitirilmesidir! Büyük Ortadoğu Projesi bunun için hazırlanmıştır. Projede “eş başkanlık” görevi bunun için verilmiştir. Ilımlı İslam modeli bunun için Türkiye’ye uygun Bitirim görülmüştür. Ele geçirilen medya bunun için çalıştırılmaktadır. Malum “hoca efendi” bunun için Amerika’da “tedavi” edilmektedir. Fazla söze gerek yok; ABD’nin çizdiği Büyük Ortadoğu Projesi’ndeki haritayı anımsayın; Türkiye’nin güneydoğusunda “Kürdistan” kurmuşlar; bu haritayı askeri dergilerinde yayımlamışlar; duvarlarına asmışlar. Üstüne de ılımlı İslam cilası çekmeyi planlıyorlar. İslamcı iktidarın 11. cumhurbaşkanı yaptığı Abdullah Gül’ün Şırnak’ta şehit edilen askerlerimiz için söylediklerine bakar mısınız: “Onların birliğinde iftara katılmıştım.” Sözün bittiği yerde değil, hem laik ve demokratik hem de üniter Türkiye’nin bitirilmek istendiği noktadayız. Başımızda da bir bitirim! Öldürmek Çözüm Değildir Gabar Dağı’nın Geçit Boğazı’nda teröristler tarafından vurulup şehit düşen 13 askerimizle Güneydoğu’daki ölüm sayısı kaça yükseldi? 37 bine mi, 40, yoksa 42 bine mi? “Her ateş düştüğü yeri yakar” denir, fakat bu ölümler öyle ateşlerden değil, düşen her ateşle yurdumuzun yüreği dağlanıyor, içi yanıyor, kavruluyor. Türkiye, bizim son yurdumuz; bir ‘Kavimler Kapısı’, Türk’ü, Kürt’ü, Lazı, Çerkezi, Çingenesi, Boşnak’ı, Ermenisi, Rumu, Yahudisi, Arap’ı; Müslümanı, Süryanisi, Musevisi, Hıristiyanı, inançsızı; her siyasal düşünceden, her ideolojiden, her dünya görüşünden 70 milyon insanın harmanlandığı bir yer bu topraklar. ??? Birileri bu harman yerini, bu ortak yurdu yangın yerine çevirmek istiyor. Aramıza düşmanlık tohumları ekilsin, yüreklerimiz birbirimize karşı öfkeyle, hınçla, kinle dolsun, birbirimizi boğazlayalım, yurdumuzun dört bir yanını ateşler sarsın, kavrulalım, yok olalım istiyor. Dağları, dağ geçitlerini tutmuşlar, yurttaşlarına, kardeşlerine kurşun sıkıyorlar; köylerinin yollarına mayınlar döşüyorlar, hain pusular kuruyorlar. Kentlerde, yüreklere korku salmak için bombalı kıyımlar yapıyorlar. Türkler, Kürtler ölüyor. Ölenler bizim insanlarımız. Dünyaya yalnızca bir kez gelen, yaşayacakları tek ömrün iyi, rahat, sağlıklı ve uzun geçmesini ummaya, düşünmeye hakkı olan insanlarımız. Güzel sürülen ömürlerin hayalini kurmak, güzel sürülecek ömürleri olası kılmanın, yaşanacağı koşulların yaratılmasının yollarına kafa yormak varken kurşunlarla, mayınlarla, bombalarla genç yaşlarında yok oluyorlar. ??? Güneydoğu’da kökü çok uzun tarihlere uzanan bir sorun var; yumaklaşmış, karmaşıklaşmış bir sorun. Siyasal iktidarların hiçbiri bu sorunu çözme yolunda kararlı bir adım atmamış, atamamış ya da yurdumuza, bize düşman dış güçler tarafından, emperyalizm tarafından attırılmamış. Attırılmama seçeneği son dönemde her gün biraz daha fazla ortaya çıkıyor; ayrılıkçıların elindeki ABD silahları, ABD Senatosu’nda Irak’ın üç bölgesel devlete bölünme tartışmaları, alınan kararlar; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sınır ötesi operasyon istemlerine ABD tarafından çekilen setler.. tüm bunlar, bu seçeneğin güçlendiğinin açık kanıtları. Sınır ötesi askeri operasyonları, gönlü barıştan yana olan hiç kimse istemiyor; gönlü barıştan yana olan hiç kimse, hiçbir sorunun savaşla, silahla çözümünü de istemiyor. Fakat, PKK, sorunu öyle bir noktaya getirdi ki bu noktadan sonra barışçıl bir çözümü önermek bile olanaksız görünüyor. En tutarlı barış yanlıları bile sınır ötesi operasyonları kaçınılmaz ve gerekli görmeye başlıyorlar. ??? Bu noktada Kürt seçmenini temsil eden yasal siyasal kuruluşlara, Kürtlerin yoğun olarak yer aldıkları sivil toplum kuruluşlarına, demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi alanlarda uğraş veren örgütlere ve özleri itibarıyla barışçı olmaları gereken ‘sol’ partilere önemli görevler düşüyor. Kırsal alanlarda ve kentlerdeki eylemleriyle niteliğini ortaya koyan PKK, ‘terörist midir, değil midir’ tartışmasının ötesinde koşulsuz silah bırakımına çağrılmalıdır. Çünkü son ölümler, devleti de, toplumu da sabır sınırına getirmiştir. Bu sınırın aşılması, ülkemizde kapanması çok uzun yıllar alacak derin yaraların açılmasına neden olacaktır. Bu, kimseye yarar da, hayır da getirmez. Açılacak yaraların acısını Türk de, Kürt de birlikte çeker. Türkiye’yi bölmek, bir parçasını koparmak, koparılan parçayı sınırlarımız dışındaki bir oluşumla bütünleştirmek, ayrılıkçıların arkasında dünyanın en güçlü emperyalist devleti, dünya emperyalizminin süper gücü de olsa gerçekleşmesi olanaksız bir hayaldir. Tarih, bu topraklar üzerine kurulan nice hayalin, sonunda kuranlar için bir kâbusa dönüştüğünü göstermektedir. Girilen yanlış yoldan dönmek için hâlâ zaman vardır. Bu kısa zaman iyi değerlendirilmelidir. Bizim elimizden gelense yalnızca budur; insanları aklıselime, barışa çağırmak. Öldürmek çözüm değildir çünkü. (eposta: dkavukcuoglu?superonline.com) Yüzde 13 Muhlis Özdemir: “PKK saldırısında Beytüşşebap’ta 13 sivil, Şırnak’ta 13 asker şehit oldu. AKP’nin oyları yüzde 13 daha artarak yüzde 47’den yüzde 60’a çıkmıştır...” SESSİZ SEDASIZ (!) Değiştirilemez hükümler değişti bile! İLKÖĞRETİM sekizinci sınıflar için geçen yıl basılan “Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi” ders kitabında “Anayasa Kavramı” konusu işlenirken şöyle deniyor: “Anayasamızda bazı değişmez hükümler yer alır. Bu hükümler devletin şekli ve cumhuriyetin nitelikleriyle ilgilidir. Bunları şöyle sıralayabiliriz: Türkiye Devleti bir cumhuriyettir. Türkiye Cumhuriyeti insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.” Bir de aynı ders kitabında aynı konunun bu yılki anlatımına bakalım: “Anayasamızda değişmez hükümler bulunmaktadır. Anayasamızın ilk üç maddesinde yer alan hükümler hiçbir şekilde değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez. Anayasamızın birinci maddesinde ‘Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir’ hükmü yer alır. İkinci maddesinde cumhuriyetin niteliklerine ilişkin hükümler bulunur.” Peki neymiş bu hükümler! O hükümler artık kitaptan çıkarılmış. Değişmez hükümleri de değiştirsinler, ondan sonra ders kitabını da değiştirecekler: “Türkiye Devleti bir Ilımlı İslam Cumhuriyeti’dir, devletin dini İslam’dır. Türkiye Ilımlı İslam Cumhuriyeti, Amerika Birleşik Devletleri’nin güvencesi altında demokratik ve sosyal bir hukuk devletidir.” Bahçe ipi Orhan Severcan: “Devlet Bahçeli’nin seçim meydanında attığı ip, şimdi kimin boyunda, ipin ucu kimin elinde!” ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ‘Bakanlara kıymayın; ormanlara kıyın...’ Tam 29 ihalede yolsuzluk yaptığı savıyla “216 yıl” hapsi istenen eski Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın, 2 yıl 7 aydır yargılandığı Yüce Divan’da geçen hafta “beraat” etti... Parmaklarıyla “bozkurt” işareti yaparak demiş ki: “Bu karar, bana siyasi linç yapanlara atılmış tokattır...” (05 Ekim 2007) Koray Aydın bu sözleriyle daha da “rahatlamış” olabilir. Ancak, 216 yıl hapsi istenen bir bakan için “meğer suçsuzmuş” denilmesi karşısında kamuoyunun da rahatlaması gerekmiyor mu? Özellikle siyasilerin yargılanmasında yaşanan bu gibi örneklerde “suçlama” ile “yargılama” hukukumuz acaba “farklı” anlayışlara mı sahip? Bu durum “yargı bağımsızlığı”nın göstergesi sayılsa bile, toplumda adalete güveni artırdığı söylenemez. Çünkü “adalet”, sadece yargının ya da savcılık kurumunun değil, her ikisinin de di. O kadar ki aynı kavgasını kendi meslek odasında da sürdürmek için “davul zurna” eşliğinde delege adayı olan “mühendis” Bakan, meslektaşlarından bile oy alamamıştı... Ne var ki böylesine “sürdürülebilir” bir “yolsuzluk” düzeninin hesabı sorulması gerekirken sadece ihaleler önemsendiğinden, 216 yıl hapis isteminde bile beraat edilebilen yeni bir örnek “sorumsuz siyaset”e armağan edildi... 25 yıldır süren suç Benzer durum, yaklaşık 25 yıldır süregelen “orman arazilerinin turizm yatırımlarına tahsisi” uygulamasında da var. Bir 12 Eylül dönemi düzenlemesi olan Turizmi Teşvik Yasası’na göre ülkenin ormanlık kıyılarını “otel ve tatil köyü arsaları”na dönüştüren tüm turizm ve orman bakanları, neden oldukla ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN “adil” olmasıyla mümkün... Koray Aydın örneğinde, bu temel ilkeden söz edilebilir mi? ‘Sürekli yolsuzluklar’ Sorunun yanıtını hukukçulardan beklerken aynı bakanın asıl sorgulanması gereken tutumlarına “umarsız”lığı da biz açıklayalım... Örneğin son yıllarda, en çok yolsuzluk yapılan sektör “yapı denetim” şirketleri... 1999 depreminden sonra sözde “çözüm” olarak özel yasayla kurulmaya başlanan bu şirketler arasında; kamu adına üstlendikleri yetkilerini “kötüye kullanan”; mühendisliğin gereklerine “uymayan”; kurallara aykırı inşaat yapan “müşteri”lerini aldıkları ücret hatırına “kayıran” ve hatta belediye meclis üyelerini “ortak” yaparak yapı denetimi piyasasına “ruhsat garantisi”yle egemen olanlar çoğalıyor... İşte bu “sürekli yolsuzluk”un sorumlusu da Koray Aydın değil midir? Bakanlığı sırasında meslek odalarının onca itirazına rağmen, yapı denetimini bu tür “şirket”lere veren yasal düzenlemeyi gerçekleştirdi. İnşaatların sadece “kâr amaçlı” bir sistemle denetlenemeyeceğini; meslek odalarını kamusal yetkileriyle daha etkin kılmak gerektiğini söyleyen TMMOB’yle sürekli kavga halindey rı “orman katliamı”ndan ötürü asla yargılanmıyorlar... Bu yağmanın Akdeniz’deki uygulamalarına davalar açan Mimarlar Odası Antalya Şubesi, sonunda dayanamadı ve tüm “sorumlu” bakanlar hakkında parti ayrımı yapmaksızın “suç duyurusu”nda bulundu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 12 Ağustos 2007 tarihli kovuşturmayı “gereksiz” bulduğu kararında “Sincan Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz edilebilir” denilmesi üzerine, aynı başvuru oraya da yapıldı. Antalyalı mimarlar diyorlar ki: “Ormanları korumakla görevli bakanlar, 1984’ten bu yana arazi tahsisleriyle ormanların yok olmasına neden olmuşlardır. Bu gerçek, bakanlık sürelerindeki değişimi gösteren hava fotoğraflarıyla da belgelidir. Aynı katliam için ‘İdari olaydır, cezai anlamda suç oluşturmaz’ denilmesi de hukuka aykırıdır...” Bakalım hukuk devletimiz, ormanlarımızı betonlaştıran siyasal sorumluları sorgulayacak mı? Ya da mimarların suç duyurusunu 12 Eylül 2007 günü haber yapan Antalya Ekspres’in sürmanşetindeki; “Bakanlara kıymayın; ormanlara kıyın...” anlayışına devam mı edilecek? ekinci?cumhuriyet.com.tr HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 10 Ekim www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Ankara’nın Gölbaşı ilçe 1 sinde, sarkıt 2 ve dikitleriyle 3 ünlü mağara. 2/ Çıkar yol, 4 çare... Divan 5 şiirinin ölçü 6 sü. 3/ “Bir el 7 çıkarmaya başlar bohça 8 mızdan / 9 çiçeği kokan 1 2 3 4 5 6 7 8 9 kederleri” (A.M. DıB ranas). 4/ Artvin yö 1 H A M S T E R resine özgü, yağı çı 2 İ Ç İ T M O D A Y A K AMO Z karılmış ayranın 3 P A kaynatılmasıyla ya 4 O K A R İ N A R E N K pılan peynir... Bur 5 F A R S E T R E sa’nın İnegöl ilçe 6 İ D sinde bir kaplıca. 5/ 7 Z A L İ M D İ Ş Bir nota... Soyundan 8 N İ H İ L İ ZM gelinen kimse... 9 S A M T İ M E Hangi şey. 6/ Boğa güreşi yapılan alan. 7/ Sığır sürüsü... Kayak. 8/ Az sözle çok şey anlatma... Uzun ve yorucu çalışma. 9/ Birbirinden gittikçe uzaklaşan ışınlar ya da çizgiler için kullanılan sözcük. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Konya’nın Beyşehir ilçesinde bir mağara. 2/ Tatlı, tuzlu, acı ve ekşi tatlar dışında kalan beşinci tat... Ağrı, sızı. 3/ Herhangi bir yere yanaşmış filikanın kürek çekmeden ilerlemesi için verilen komut... Hattatların kâğıt cilalamakta kullandıkları özel bir bileşim. 4/ Sınır nişanı... Aksama, bozukluk. 5/ Kimi belge ve işlemlere geçerlik kazandırmakla yükümlü kamu görevlisi. 6/ Ağır ve feryatlı türkülerde uygulanan bir halk ezgisi... Notada durak işareti. 7/ Asya’da bir göl... Üzüm veren bitki. 8/ Pasta hamuru... En kısa zaman süresi... Tatlı bir çörek. 9/ Bir sorunun çözümünü bulmaya yönelik felsefe yöntemi. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle