24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 OCAK 2007 SALI 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI S S PB PB Y B Y S PB 12 12 14 14 16 13 14 12 12 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya PB PB PB PB S S S S PB 12 13 12 12 8 7 6 2 16 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B 16 B 16 B 0 B 6 B 3 B 3 B 0 B 0 PB 9 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun batı kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Güney Ege kıyıları yağmur ve sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Marmara ile yurdun iç ve doğu kesimlerinde sabah saatlerinde sis görülecek. Yurdun iç ve doğu kesimlerinde buzlanma ve don olayları bekleniyor. Hava sıcaklığı tüm yurtta 2 ila 4 derece artacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih Y K Y Y Y Y Y Y Y 8 6 11 14 13 12 12 10 6 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Y B B B B PB Y PB Y 14 10 13 11 10 11 16 15 13 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı PB PB B K PB K B Y B 1 10 2 7 9 4 8 17 11 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada rında, hiçbir somut, olumlu adım atmayan koordinatörlüğe verdi veriştirdi. Cemil Bayık ile Murat Karayılan adındaki Öcalan yetiştirmesi iki katil, Kuzey Irak’ta Barzani’nin himayesinde diledikleri gibi yaşıyorlar. ABD’ye; Kuzey Irak’ta borun ötüyor, hiç değilse bu ikisini yakala bize teslim et, demişiz... Başarılı Dışişleri Bakanımızın açıkladığına göre; böyyük, kudretli, Irak’ı Irak olmaktan çıkarıp kan gölüne çeviren ABD bu isteğimizi, “Gücümüz yetmiyor” diye yanıtlamış! Eeee sonra? Pusulası bozuk kaptanın gemiyi karaya oturttuktan sonra “deniz bitti” mazeretine sığınmasına benzer bu gülünç yanıt üzerine RTEGül ikilisinin yapacağı hiçbir şey kalmamış. ??? Dışişleri Bakanı ABD’yi haklı gösterecek öyle açıklamalar yapıyor ki; yeme de yanında yat! Amerikalıların “önceliği ‘içerdeki’ –Irak’takiateş”miş. “Bunu (PKK’yi) birinci öncelik olarak görmüyor, kuvvetlerini parçalayamıyorlar. Gücümüz yetmiyor” diyorlarmış! Kısacası Amerika; PKK Kuzey Irak’ta varlığını sürdürecek, Amerikan silahlarıyla Türkiye’ye girecek, öldürmeye devam edecek, diyor. Sen yapamıyorsan bizim asker çözümlesin diye yol gösteriyorsun. Olmazzz, diye karşı çıkıyor. Gül’ümüz bu mazereti reddettiğini gösterecek tek cümle söylemediği gibi; Amerika’nın tutumuna karşı Türkiye’nin ne yapacağına ilişkin “bir şeyler” lütfedemiyor. Pek çok temel konuda Amerika’nın söylediğini dış politikamızın anahtarı olarak gören ve uygulayan ünlü ikilimiz, Kuzey Irak politikasını ABD yörüngesinde bir temele oturttu: Uyutuyor! Amerika bizi uyuttu, bizimkiler de kamuoyumuzu... ??? Devletin tepesi üç ayrı telden ses veriyor: 1) Gül, Irak’taki kampların dağıtılacağını, Interpol’ün aradığı adamların yakalanmasını, Kuzey Irak’taki PKK yuvalarının dağıtılmasını ve örgütün finansman kaynaklarının kesilmesini beklediklerini söylüyor. 2) Koordinatörümüz emekli paşa, Amerikalı meslektaşı ile Türkiye’nin Kuzey Irak’taki PKK yerleşim bölgelerine askeri operasyonla müdahale etme olanağını konuştuğunu özenle belirtiyor, “Amerikalı en son çareye karşı çıkmadı” diyor. 3) Fakatttt, PKK sorununa hükümetin bulduğu asıl çareyi Milliyet’te Derya Sazak’a Washington Büyükelçimiz Nabi Şensoy, üstelik “Amaç Kandil’e operasyon mu, PKK’nin silahlandırılması ve tasfiyesi mi?” sorusunu yanıtlayarak şöyle açıklıyor: “... Nihai hedef PKK’nin tasfiyesidir.Terörist örgüt olarak ortadan kalkmasıdır. Bizim Amerikalılara ‘bu örgütün güç kullanmadan da zayıflatılabileceği’ konusunda tekliflerimiz oldu. Örneğin, Kuzey Irak’ta Kürt unsurların yardımı olmasa PKK barınabilir mi? Eğer Irak hükümeti buna engel olamıyorsa, gereken etkinliği ABD’den beklemek hakkımız...” ??? Yakın, çok yakın geçmişi anımsayalım. ABD, Türkiye’nin PKK’ye karşı askeri operasyon yapma isteğine her zaman karşı çıktı. Askeri müdahale yapılmadan PKK’yi etkisiz hale getireceğine koşut planlar yaptığını açıkladı. PKK’ye genel af... Aftan sonra Türkiye’de siyaset yapmalarına olanak sağlanması... ABD’nin bulduğu önlemlerin başlıcalarındandı. Ne yazık ki, Nabi Şensoy’un kıyısından köşesinden açıkladığına göre Türkiye sonunda ABD’nin saptadığı PKK politikasına şapka çıkarmış; RTEGül ikilisinin ABD’ye uygun adım yürüttüğü politika artık belirginleşmiş: Türkiye; ABD’ye, ABD’nin bize kabul ettirdiği çözüm yöntemine yardımcı olacak, “örgütün güç kullanılmadan zayıflatılabilmesini sağlayacak” öneriler götürüyor. ABD’nin izinde, ABD’nin gösterdiği yolda ama ne başarılı dış politika ya! Güler misin, ağlar mısın? ‘Asker öğretmenlik’genişliyor Milli Eğitim Bakanlığı, kadrolu çalışanlar gibi sözleşmeli eğitimcilere de hak tanınmasına yönelik düzenleme talebini Milli Savunma Bakanlığı’na iletti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Personel Genel Müdürü Remzi Kaya, sözleşmeli öğretmenlerin de vatani görevini “asker öğretmen” olarak yapması için çalışma başlatıldığını açıkladı. Kaya, taleplerini Milli Savunma Bakanlığı’na ilettiklerini, kabul görmesi halinde uygulamayı başlatacaklarını bildirdi. Sözleşmeli eğitimcilerin, “asker öğretmen” olarak vatani görev yapabilmesi amacıyla MEB tarafından çalışma başlatıldı. Personel Genel Müdürü Remzi Kaya, kadrolu öğretmenlerin vatani görevlerini öğretmen olarak yapma hakkına sahip olduklarını anımsatarak sözleşmeli öğretmenlerin de aynı haktan yararlanabilmesi için hazırlık yaptıklarını belirtti. Askere giden sözleşmeli öğretmenlerin, askerlik dönüşü sözleşmelerinin aynen devam ettiğini de söyleyen Kaya, sözleşmeli eğitimcilerin asker öğretmen olarak görev yapabilmesine ilişkin talebi Milli Savunma Bakanlığı’na ilettiklerini kaydetti. Kaya, talep uygun görüldüğü takdirde, gerekli çalışmalar tamamlanarak uygulamayı başlatacaklarını anlattı. Kaya ayrıca, 2006’da Devlet Memurları Yasası’nın 4 B maddesi kapsamında çalışan 20 bin sözleşmeli öğretmenin sözleşmelerinin 31 Aralık 2006’da sona erdiğine işaret etti. Öğretmenlerin sözleşmelerinin yenilenip yenilenmeyeceğini merakla beklediğini ifade eden Kaya, “2007 Merkezi Yönetim Bütçe Yasası içerisinde bu öğretmenlerimizin sözleşmeleri otomatikman yenilendi’’ dedi. Sözleşmeli öğretmenlerle kadrolu öğretmenlerin tüm haklarının aynı olması için çalışma yürüttüklerini söyleyen Kaya, “Valiliklere genelge gönderdik. Kadrolu öğretmenlere verildiği gibi sözleşmeli öğretmenlere de öğretmen kimliği verilecek” dedi. Kaya, “Sözleşmeli öğretmenler tayin nakil dahil, kadrolu öğretmenlerin tüm haklarından yararlanacak. Hatta kadrolu öğretmenler adaylığı kalkmadan tayin yaptıramazken sözleşmeli öğretmenimizin 3 aylık bile olsa tayin hakkı var” diye konuştu. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Evrenin yüzde 22’si Karanlık maddenin haritası çıkarıldı ANKARA (AA) Gökbilimciler, yıldızlar ve galaksiler üzerinde bulunan ve evrenin oluşmasında büyük etkisi olduğu iddia edilen karanlık maddenin kozmik iskeletini üç boyutlu haritaya döktüler. Kaliforniya’nın Pasadena kentindeki California Institute of Technology ile bilimsel işbirliği yapan bilim insanları, Hubble teleskobu ile bin saati aşkın yaptıkları gözlemler sayesinde, evrenin nasıl oluştuğu konusunda ipuçları veren gizemli karanlık maddenin ilk kez üç boyutlu haritasını yapmayı başardılar. Bilim insanlarının bu öncü çalışması, evrenin yüzde 22’sini oluşturan karanlık maddenin, yıldızlar ve galaksileri oluşturan diğer gözle görülen maddeleri nasıl bir iskelet gibi bir arada tuttuğunu gösteriyor. İskoçya’nın Edinburg Üniversitesi’nden Profesör John Peacock, çalışmayla ilgili olarak “Kimse karanlık maddenin ne olduğunu bilmiyor, ancak karanlık madde olmaksızın Dünya’da yaşam da olmazdı” diye konuştu. Bilim insanlarına bu gizemli madde konusunda daha derin araştırma olanağı sunacak üç boyutlu harita, konvansiyonel ve görünen madde ile birlikte parlak şekillerle beraber olmayan karanlık madde kümelerini gösteriyor. Bilim insanlarına göre, evrenin büyük bölümü karanlık enerji, yüzde 22’si de karanlık maddeden oluşuyor. Çevrede gördüğümüz bilindik madde ise kainatın ancak yüzde 4’ünü oluşturuyor. BES’ten eylem Büro Emekçileri Sendikası (BES) üyeleri, Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü hizmet binasındaki polikliniklerinin taşınmasını protesto etti. Milli Müdafaa Caddesi’nde toplanan BES üyeleri, Balgat’taki Sosyal Güvenlik Kurumu’na kadar sloganlar atarak yürüdü. İşyeri temsilcisi Aziz Yıldırım beraberindeki grupla, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanvekili Birol Aydemir ve yönetim kurulu üyeleri ile görüştü. (AA) A&G Şirketi’nden ‘Cumhurbaşkanı’na ilişkin 32 ilde anket Halk ‘seçmek’ istiyor Haber Merkezi A&G Şirketi’nin yaptığı anket, yurttaşın Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda dolaylı ya da dolaysız söz sahibi olmak istediğini ortaya koydu. Ankete katılan yurttaşların yüzde 63.8’i Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından veya erken genel seçimle oluşacak yeni Meclis tarafından seçilmesi gerektiğini belirtti. A & G Şirketi, Kanal D Haber için gerçekleştirdiği anket, Türkiye’nin 7 bölgesinde, 32 il, 112 ilçede ve bunlara bağlı 134 mahalle ile köyde, 2 bin 385 denekle, yüz yüze görüşme metoduyla yapıldı. Ankete katılan deneklerin yüzde 17.9’u “erken seçim yapılsın, cumhurbaşkanını yeni Meclis seçsin”, yüzde 45.9’u ise “anayasa değişsin, halk seçsin” yönünde görüş belirtirken “Cumhurbaşkanını bu Meclis seçsin, genel seçim de zamanında olsun” diyenlerin oranı yüzde 28.8’de kaldı. Katılımcıların yüzde 7.4’ü ise kararsız olduğunu dile getirdi. Anketin ortaya çıkardığı bir başka çarpıcı tablo da yurttaşın “oy verdiği/vermeyi düşündüğü” partiye göre cumhurbaşkanı adayı sorusu oldu. Ankete katılan AKP’lilerin yüzde 81’i Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olduğu takdirde oyunu Başbakan Tayyip Erdoğan’a vereceğini belirtirken yüzde 7.7’si Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e, yüzde 2.7’si ise DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’a oy vereceğini kaydetti. AKP’lilerden CHP lideri Deniz Baykal’a ise oy çıkmadı. Ankete katılan CHP, MHP, DYP ve ANAP’lıların büyük bölümü Sezer’i cumhurbaşkanı olarak görmek istiyor. CHP’lilerin yüzde 77.9’u, DYP’lilerin yüzde 30.5’i, MHP’lilerin yüzde 41.1’i, ANAP’lıların yüzde 52.7’si, DTP’lilerin yüzde 10.3’ü aday olursa Sezer’e oy vereceğini kaydetti. CHP’lilerin yüzde 1.7’si, DYP’lilerin yüzde 9.5’i, MHP’lilerin yüzde 9.5’i, ANAP’lıların yüzde 1.8’i, DTP’lilerin yüzde 25.6’sı aday olursa Erdoğan’a oy vereceğini dile getirdi. Ankete katılanların büyük bölümü oy vereceği parti konusunda kararsız olduğunu dile getirirken yüzde 42.6’sı Cumhurbaşkanı olarak Sezer’i görmek istediğini belirtti. Kararsızların yüzde 14.1’i Erdoğan, yüzde 1.5 Baykal, yüzde 3.6’sı Ağar dedi. Yüzde 38’i ise bu konuda da kararsız. görünmüyor. Sadece, politikayı uygulayacak kişilerin değiştirilmesi gündemde. Klasik bir Amerikan yöntemi! Sızan haberlere göre, daha fazla askerin gönderilmesi planlanıyor. Görünen o ki, Bush yönetimi Irak’ta herkesin okları birbirine çevirmesini sağlayacak ve direnişçileri güçsüzleştirecek bir politika arayışı içinde. Bunu zaten bugün de yapmaya çalışıyor... Ama başaramıyor! Bu durumda Bush’un açıklayacağı yeni Irak politikası için şu söylenebilir: Kokmuş aşın tabağı değiştiriliyor. Aş koktuktan sonra, tabağı değiştirseniz ne olur, kaşığı değiştirseniz ne olur! Hemen altını çizelim, burada “kokmuş aş” dediğimiz şu: ABD’nin Irak’a demokrasi getiriyoruz, edebiyatı... Amerikan gölüne dönen Irak’a gelen demokrasiye bakın ki, ülkenin eski diktatörünün öldürülüşü bile, ülkeyi bölmeye yarayacak biçimde yapılıyor! ??? Gelinen noktada Irak’ta eğer demokrasiden söz edeceksek bunun adını şöyle koyabiliriz: Petrodemokrasi! Bu demokrasinin tarifini de şöyle yapabiliriz: Bir ülkenin petrol ve benzer kaynaklarına sahip olmak için, o ülkeyi işgal edip içeriden kukla yönetim oluşturmak. Demokratik yönetim görüntüsü altında meclisten sömürge yasalarının geçirilmesini sağlamak! Ne güzel, ne verimli demokrasi! Mübarek bire on veriyor! İngiliz The Independent gazetesinin ele geçirdiği yeni Irak Petrol Yasası taslağının ana hatları şunlar: 1. Irak’ın 1972 yılında devletleştirdiği tüm petrol kuyuları ve işletmeleri uluslararası şirketlere açılacak. 2. Petrolün çıkarımınıpazarlamasını üstlenecek şirketlerde özel koşullar aranacak. (Yani Shell, Exxon, BP şirketleri tarif edilecek.) 3. Sözleşmeler 30’ar yıllık olacak. (Demek ki, rezerv 30 yılda bitirilecek.) 4. Irak’a gelecek şirketler yatırım giderlerini karşılayıncaya dek gelirin yüzde 75’ine el koyacak. Devamında bu oran yüzde 20’ye inecek. (Ama ne zaman belli değil.) Son anda bir değişiklik olmazsa Irak Başbakan Yardımcısı Behram Salih bu taslağı yarın meclis gündemine getirecek. Behram Salih, Irak’ta Amerika’nın kayıtsız şartsız güdümünü kabul eden Kürtlerden... ??? Gündeme gelen yeni petrol yasası özünde sürpriz değil. ABD’nin Irak’ı işgale giriştiği 20 Mart 2003’ten bu yana yazılıp çiziliyor. O günlerde konu gündeme geldiğinde hem Amerikalılar hem İngilizler şiddetle reddetmişler, şöyle demişlerdi: “Biz Irak’ı bir diktatörden kurtarmak için gidiyoruz... İnsan hakları ve demokrasi bu bölgenin de hakkı!” 4 yıl sonra Irak’a nasıl bir demokrasinin geldiğini çok daha iyi görüyoruz. Ülke kaynaklarını yasayla sömürgecilere peşkeş çeken bir ulusal, affedersiniz uysal meclis! 21. yüzyıla özgü demokrasi bu olsa gerek... Irak ekonomisi petrole dayalı olarak ayakta duruyor. Ülke gelirinin yüzde 8085’i petrolden. Bunun aslan payını yabancı şirketler aldı mı, geriye kalan şuna yarar: Bu şirketlerin güvenli bir şekilde üretim yapıp dünya pazarına hükmetmesini sağlayacak yerel destekçilere sus payı! Tablo gösteriyor ki, Irak’a demokrasi çok derin ve köklü geldi. Öyle ki, demokrasi yerin yüzlerce, belki binlerce metre altına indi ve petrol kuyularının dibine kadar ulaştı. Bu kadar derin demokrasi her ülkeye nasip olmaz... Artık Irak’taki demokrasiye kimse yüzeysel diyemez! ankcum?cumhuriyet.com.tr Rahimdeki sıvıdan örnek Oturulabilir alan 550 metrekare En küçük devlet ‘Sealand’ satılık LONDRA (AA) İngiltere açıklarında, bundan 40 yıl kadar önce, İngiliz Roy Bates tarafından kurulan dünyanın en küçük devleti “Sealand” satışa çıkarıldı. The Times gazetesinin haberine göre, eski bir askeri platform olan ve 550 metrekarelik oturulabilir alana sahip “Sealand Prensliği”, kimse tarafından tanınmayan bir devlet. Sadece helikopter ya da gemiyle ulaşılabilen devlet için sahipleri 10 milyon sterlin istiyor. Bu kadar çok para istenmesinin nedeni ise bu küçük devletin niteliklerinden kaynaklanıyor: Sınırsız deniz manzarası, tam bir sükunet garantisi ve vergilerin olmaması. Hukuki statüsü tartışmalı olan platformada, 1967’de İngiliz ordusunun eski binbaşısı Roy Bates ve ailesi tarafından işgal edildi. Uluslararası karasularda bulunduğu için adanın devlet statüsüne çıkarılabileceğini ilan eden Bates, kendine “prens” unvanı da verdi. Ertesi yıl Kraliyet Donanması Roy’u adadan atmaya çalıştı, ancak platformdan açılan uyarı ateşine maruz kalan askerlerin girişimi başarılı olmadı. Daha sonra da bir İngiliz savcı, platformun İngiliz karasularının 3 mil açığında olması dolayısıyla Roy Bates’i haklı bile buldu. 1974’te ise Roy Bates işi bir anayasa çıkarmaya kadar vardırdı ve ardından “egemenlik simgesi olarak”, bir bayrak, milli marş ve Amerikan Doları ile eşdeğer bir para birimi olan Sealand Doları’nı kabul etti. Bates’in oğlu, 40 yıldır adada olduklarını, babası yaşlandığı için adayı satışa çıkardıklarını anlattı. Ada için astronomik fiyat istendiğini bildiğini ifade eden Michael, teklifleri bekleyip göreceklerini söylüyor. Kök hücrede yeni dönem Çeviri Servisi ABD’li biliminsanları kök hücre elde etmek için embriyon üretmeyi sorgulayan etik tartışmalarını özellikle Bush yönetimi ne kadar küçük olursa olsun embriyonun bu iş için heba edilmesine şiddetle karşı çıkıyor sonlandıracak bir yöntem buldu. BBC’nin internetteki sitesinde yayımlanan habere göre hamile kadınların rahimlerindeki sıvı kök hücre elde etmek için ideal bir kaynak. Hamilelerden alınan sıvıda fetüse ait olan çok sayıda kök hücre bulunuyor. Bu hücreler laboratuvarda geliştirildiğinde Parkinson, diyabet, Alzheimer gibi hastalıklara çare üretmekte kullanılacak duruma geliyor. Tabii kök hücrelerin tek umut ışığı olduğu hastalar bu üç hastalığa yakalananlar değil. Kök hücreler, kendilerinden üretilen organlar sayesinde nakil için bekleyenler için de hayati önem taşıyor. Kuzey Carolina’daki Wake Forest Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görevli ekip hamilelerin rahim sıvısından elde edilen hücreleri laboratuvarda geliştirdikten sonra fareler üzerinde denedi. “Nature Biotechnology’’de çalışmalarını anlatan biliminsanları geliştirilen kök hücreler sayesinde üretilen kemik dokusunu naklettikleri farelerde olumlu sonuç alındığını açıkladı. ABD’li ekip bu yolla kök hücre elde etmenin daha kolay olduğunu, rahim sıvısındaki hücrelerin de embriyondan alınanlarla aynı kalitede olduğunu, etik değerlere de aykırı olmadığını vurguladı. Bu çalışmaya sıcak bakanların başında İngiltere’deki Newcastle Üniversitesi’nden Profesör Colin McGuckin geliyor. Geçmişte sıkça kullanılan bir yöntem olan göbek bağından elde edilen kök hücreler üzerine araştırmalar yapan McGuckin, kök hücre kaynaklarının çeşitlendirilmesinin olumlu bir gelişme olduğunu savunuyor. / IŞIL ÖZGENTÜRK Bir ölümü engelleyebilecek bir konumda ve yetkide olup, o ölümü engellememek sizi dünyanın bütün dillerinde katil yapar. Ölüm orucunun 280. gününde bulunan Behiç Aşçı’nın ölümü hükümetin alacağı bir kararla engellenebilecekken bunun yapılmaması da şu andaki mevcut iktidarı külliyen katil statüsüne sokabilir. İktidarın bu ölümcül inadını, bir yurttaş olarak anlamak mümkün değil. İktidarın Behiç Aşçı olayına karşı gösterdiği duyarsızlık, aynı zamanda binlerce insana karşı olmak, onları yurttaş saymamak anlamına geliyor. Hiçbir iktidarın böyle bir ayrımcılık yapmaya hakkı yoktur! F tipi cezaevlerinde yatan gencecik insanlar da, ölüm orucu sonucu yaşamlarını yitirenler de, sakat kalanlar da, onların yakınları da ve bu adaletsiz durumdan ötürü acı çekenler de bu ülkenin yurttaşlarıdır. Çözüm son derece acil ve basittir. İstenilen F tipi cezaevlerinde bir başkasını görmek ve onlarla konuşmak hakkıdır. İktidar sahipleri bir an kendinizi Biraz insan olun! o gencecik insanların yerine koyun, günlerce, yıllarca tek başınıza, tek bir ses duymadan, günlerin nasıl geçebileceğini düşünün. Önce sözcükleri unutmaya başlarsınız, ardından anılar tek tek yok olur ve görme yetiniz giderek zayıflar, yürümeyi bile unutabilirsiniz. Ölüm özlenen bir son olmaya başlar. Onlar çok gençler, defalarca gülmeye, şarkı söylemeye, âşık olmaya hakları var. Yakınlarının ve onlar için acı çekenlerin de endişesiz uykulara; istenilen çok basit bir şey, sadece bir başkasını görme ve konuşma hakkı! Ey iktidar sahipleri, bu ölümleri durdurabilirsiniz, bu kör inattan vazgeçebilirsiniz, korkmayın iktidarınızdan hiçbir şey yitirmezsiniz. Size iktidar başınızın el sıkışmaktan çok hoşnut olduğu Blair’in ülkesi İngiltere’den bir gerçek öykü anlatmak isterim, bunun filmi de yapıldı, ben filmi gördüm ve aklın bir süre sonra nasıl devreye girdiğine tanık oldum. İktidar sahipleri siz de aklı devreye sokun, öyle ya ülkesini cehenneme çeviren birileri nasıl cennete gidebilir? Olay IRA ve İngiliz hükümeti arasındaki bir inat olayı. IRA’nın önemli militanları bir seri bombalama sonucu yakalanır ve mahkum edilirler, hapishane yönetimi onlara tek tip giysi giymelerini zorunlu kılar, bunu reddeden IRA militanları çıplak bedenlerini hapishanede verilen battaniyelerle örtüp sakal bırakarak ölüm orucuna başlarlar. İngiliz hükümeti ve bizzat kraliçe ölüm orucuna karşı önceleri duyarsız davranırlar. Yok sayarlar. Ancak ölümler arka arkaya gelmeye başlar, İngiliz hükümeti devreye girer, ölüm orucuna yatan kişilerin aileleriyle konuşup bir uzlaşma yolu bulmaya çalışırlar, ancak anneler babalar içleri yansa da oğullarına tek bir söz söylemezler, “gel vazgeç,” demezler. Sonuç on birinci ölüm haberi geldiğinde İngiliz hükümeti hapishanelerde tek tip giysi zorunluluğunun kaldırılmasına karar verir ve ölüm orucundaki diğer on beş kişinin tedavisine başlanır. Bir zamanların güneş batmayan imparatorluğu İngiltere bunu yapıyor da, biz neden ölüm oruçlarında ölenlerin sayısı 122’ye çıktığı, Behiç Aşçı ölümün eşiğine geldiği halde böylesine çaresiz bir tabloyla baş başa kalıyoruz? Ey iktidar sahipleri, hukuk ve insan hakları tüm dünya insanları için geçerli ve gereklidir. Ve bu dünyada hiçbir şey olmaz değil, bir gün bir yakınınız F tipi cezaevlerine girebilir ve ölüm orucuna yatabilir, bu olabilir, en azından böyle bir ihtimalle karşılaşmamak için hadi harekete geçin ama öyle “hayat güzeldir, ölüm orucunu bırakın” diye fetva vermeden. Yapılacak işi yapın, üç kilidi açın! isilozgenturk@gmail.com CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle