19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 EYLÜL 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Atık suların yeraltı sularına karıştığı ilçe, susuz kent olma tehlikesi ile karşı karşıya 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Çorlu’ da kirlilik alarmı TARKAN TEMUR Meclis Kararı mı, Yoksa Halkoylaması mı? Bu satırların yazıldığı saatlerde, Türkiye’nin Lübnan’daki BM Barış Gücü’ne asker vermesini içeren Başbakanlık tezkeresinin AKP Meclis Grubu’ndaki görüşmelerinin başlamasına 3 saat vardı. Ama, orada alınacak karardan emin olan Başbakan, sonucu pazar günü yaptığı açıklamalarda rahatlıkla ilan edebiliyordu. Bir anlamda gelecek yılki genel seçimde, milletvekili adaylarını belirleme yetkisini de elinde tutan AKP Genel Başkanı’nın, kendi Meclis grubu üzerindeki etkisini de göstermek bakımından önemli olan bu sonuç açıklaması, adına demokrasi dediğimiz sistemin, gerektiği zaman nasıl bir araç ya da oyuncak olarak algılandığını da göstermiyor mu? Acaba, dün gece yapılan grup toplantısında, bir tek AKP’li milletvekili söz alıp da ‘‘Sayın Genel Başkan, bize olan güveniniz için çok teşekkür ederiz. Ancak, resmi kararımızı bu görüşmeler sonunda açıklamayacak mıyız’’ diye sormak gereğini duymadı mı? Başbakan ve kurmayları için, dün geceki grup toplantısı elbette bugün yapılacak TBMM görüşmeleri açısından önemli bir son prova anlamındaydı.. Erdoğan hem kendi milletvekillerinden kimlerin itirazları olduğunu görme olanağı buldu, hem de o itirazların dile getirilişindeki dozları ölçtüler. Öylelikle bugün CHP ile ANAVATAN sözcülerinin karşısına daha hazırlıklı olarak da çıkılabilecek. Arkasında bağlayıcı grup kararı alınmamış; ancak genel seçimlere bir yıldan az süre kalmış olmanın kendi adaylıkları için yaşamsal değerini bilen bir oy mekanizmasının bulunduğunu asıl çabasının seçmenleri kendi doğrultusuna yönlendirmek olduğunu bilerek bugünkü Meclis görüşmelerinde konuşacaktır Erdoğan. Yeraltı su kaynaklarının bolluğu ile bilinen Trakya’nın hızla gelişen ilçesi Çorlu, susuz kent olma tehlikesiyle karşı karşıya. Sanayi tesislerinin yeraltı sularını üretimde kullanması ve atık suları arıtma işlemi uygulamadan nehirlere ve suyu biten kuyulara basarak yeraltı sularına karışmalarına neden olması, bölgede telafisi olanaksız çevre felaketine neden oluyor. Bölgede sulu tarım için uygun arazilerde sulama yapılamıyor, nehirlerden su içen hayvanlar ölüyor. Çorlulular ise ‘‘kahverengi ve kokulu’’ musluk suyundan içmek zorunda kalanların hastalandığını anlatıyor. Tarım İl Müdürlüğü’nün gerekli denetimleri yapmadığını belirten Çorlu Belediye Başkanı Altan Ersin, ‘‘Çorlu’da tehlike alarmının çaldığını’’ belirterek ilgili bakanlıkları göreve çağırıyor. Çorlulular her geçen gün içme suyu bulmakta daha da güçlük çekerken 2003’te çıkarılan yasa ile 20 metreden daha derinden çıkarılan suların kamu yararına kullanılmasına ilişkin yasada yapılan değişiklikle, CocaCola ve Pepsi şirketleri zaten yetersiz olan içme sularını ‘‘satıyor’’. Sulama ve içme suları tükenen halk, tepkisini ‘‘Bizim içme suyumuzu Irak’taki ABD askerleri içiyor’’ diyerek gösteriyor. Ergene Nehri’nin Çorlu’daki Ulaş mevkiindeki suya karışan ve kanserojen madde içeren atıklar, çevreye ağır koku yayıyor. Kirliliğin nehirdeki yaşamı bitirdiği belirtiliyor. Saray’dan berrak şekilde gelen sular, Ulaş mevkiinde sanayi tesislerinden bırakılan atıklarla bir anda renk değiştirerek kahverengi akmaya başlıyor. Köprüden sonra hayat yok ? Çorlulu her geçen gün içme suyu bulmakta daha da güçlük çekerken 20 metreden daha derinden çıkarılan suların kamuya ait olduğunu ve kamu yararına kullanılmasına ilişkin 167 sayılı Yeraltı Suları Kanunu’nda 2003 yılında yapılan değişiklikle, CocaCola ve Pepsi şirketleri zaten yetersiz olan içme sularını üretimde kullanarak tüketiyor, kirletiyor; temiz suyu ise ‘satıyor’. KURTARICI PROJE Sağlıklı altyapı oluşacak Çorlu Belediye Başkanı Ersin, su kaynakları tükenen ve giderek sağlıksızlaşan Çorlulular için yine de ümit kaynağı. Altyapısı sağlıksız olan ve bu nedenle yeraltı suyunun içme suyuna karışmasına engel olunamadığını anlatan Ersin, kente 78 kilometre uzaklıktan su getirmeye çalışıyor. Bugün İçişleri Bakanlığı’nda olan proje, onaylandıktan sonra 40 ay içinde bitirilmesi hedefleniyor. Proje ile Çorlulular altyapısı kusursuz bir kente sahip olacak ve ‘‘temiz su’’ ile buluşacak. Çorlu Belediye Başkan Yardımcısı Erdoğan Yıldız da hızla kentleşen Çorlu’ya hayat verecek, birbiriyle bağlantılı içme suyu ve sağlıklı kent altyapısı oluşturmayı hedefledikleri projelerini anlattı: ‘‘Proje iki etaptan oluşuyor. Birincisi Çorlu’ya su getirilmesi, ikincisi de suyun dağıtılması, kirli suyun toplanması, arıtılması ve yağmur suyu sisteminin kurulması. Çorlu Havzası, Ergene Havzası’nın bir alt bölümü. Ergene Havzası içindeki yeraltı suları aşırı tüketiliyor. İstanbul’da su kirleten ve tüketen tüm sanayilerin çoğu; tekstil, meşrubat firmaları. Coca Cola ve Pepsi Cola firmaları burada var. Bu şirketlerin hepsi yeraltı su rezervinin bolluğu nedeniyle buraya geldiler. Bu şirketler üstelik yeraltı suyunu da satıyorlar. 20 metreden daha derin sular kamuya aittir ve kamu yararına kullanılmalıdır. 2003 yılında, 167 sayılı Yeraltı Suları Kanunu’na bir madde eklendi. Bu madde ile Coca Cola ve Pepsi Cola, yeraltı sularını satabilir hale geldi. Hem suyu kirletiyorlar hem de temiz suyumuzu satıp para kazanıyorlar. Bizim suyumuzu bize satıyorlar. Çorlu Belediyesi olarak meclis kararı aldık. Bu meclis kararı ile yüzey sularını değerlendireceğiz ve yeraltı sularını rezerv olarak saklayacağız. Kömürköy ve Kızılağaç akarlarından iki baraj yapacağız ve bu iki barajı bir tünelle birbirine bağlayacağız. Suyu 10 kilometre basarak 50 km. doğal akışıyla Önerler’e kadar getireceğiz. Burada kuracağımız ham su arıtma tesisinde önce arıtacağız daha sonra da mineralize edeceğiz. Ve projenin ikinci ayağına ulaşacağız. 15 bin hektarı aşan yerleşim alanına ilişkin kanalizasyon, içme suyu ve altyapı projesi de bitmiş olacak. İhaleler yapıldı. Envanteri olmadığı için, altyapıyı yok sayarak yeniden döşeyeceğiz. Birinci proje ile Çorlu’ya getirdiğimiz ‘sağlıklı suyu’ ikinci proje ile yine sağlıklı olarak doğaya vereceğiz. Savaşma seviş der gibi.. Ve asıl amacının seçmenin kafasını karıştırmak olduğunu da unutmayacaktır. Bu nedenledir ki Lübnan’a gidecek Türk barış gücünün savaşmayacağı gibi olmayacak bir duaya amin dercesine, tutulması sadece karşı tarafta sipere yatmış provokasyon güçlerinin insafına kalmış birtakım güvenceler gündeme getirilmektedir. BM’nin gidecek güce birlik verecek ülkeler için hazırladığı görev yönergelerine karşı yükselen itirazları da göz önüne alarak hazırlanan Başbakanlık tezkeresinin, diyelim ki ilk haftalarda hatta aylarda dikkatlice uygulanması mümkün olsun. Ancak en az bir yıl için bölgede görev yapacak olan bizim birliğimize BM Barış Gücü Komutanı’nın, o sakıncaları içeren görev emirleri olursa ne yapılacaktır? Başbakan’ın anlatımına bakarak, Türk komutan, böyle bir emri aldığı zaman, öncelikle Genelkurmay Başkanlığı’nı arayarak askerlerinden mesela, bölgesine sızmış bir Hizbullah birliğinin silahsızlandırılmasının istendiğini söyleyerek açıklama mı isteyecektir? Yoksa Lübnan’daki BM Komutanı’na, ‘‘Hayır ben bu emri yerine getiremem’’ mi diyecektir? Derse, öteki ülkelerin gözünde Türkiye ne duruma düşecektir? Hele, hükümet böyle bir ortamın oluşması yüzünden gönderdiği askerini geri çekebilmek gibi bir lüksü rahatlıkla uygulayabilecek midir? Çorlu Belediye Başkanı Altan Ersin yaşanan kirliliğin boyutlarının ürkütücü olduğunu vurguladı. Kontrolsüz atıkların nehre akıtılması ile başlayan kirlilik köprüden sonra tek bir canlıyı bile yaşatmıyor. Bu kirlilik, Çerkezköy’den başlayarak Ergene Nehri’yle, Muratlı’da Uzunköprü açığında Meriç Nehri ile birleşerek Saros Körfezi’ne dökülüyor. Çorlu Belediye Başkanı Ersin ise Tarım İl Müdürlüğü ve ilgili tüm yetkililere ulaşmalarına karşın kapıların yüzüne kapandığını anlatıyor. Geçtiği yerlere hayat veren bu akarsuların 20 yıl önce sulu tarım yapılan arazilerde, bugün bırakılan kanserojen atıklarla ‘‘ölüm saçtığını’’ anlatan Ersin, ‘‘Artık tarımsal bir sulamanın yapılması olanaksız. Çevreye verdiği kirlilik, kanserojen maddeler içeren suyun buharlaşması ve solunum yoluyla canlılara ulaşması sonucu kanser vakaları arttı. Çevremizdeki tespitler bunlar. Sağlık Mahallesi’nde kirli derenin suyuyla sulanan sebzeleri mahalle halkı almıyor, ancak bu ürünler pazarda satılabiliyor ve insan sağlığını tehdit ediyor’’ diye konuşuyor. Denetim yapılmıyor İçme suyuna da zehir karıştı Fabrikalar, arıtma tesislerinin kullanma maliyetinden kaçınmasının sorunun başlıca nedeni olduğunun altını çizen Ersin, belediyelerin de yetkilendirilmesi gerektiğini belirtiyor. Sanayicilerle düzenledikleri toplantılarda, tesis yetkilileri ile konuşmalarında, ‘‘kirliliğe neden olduklarını reddettiklerini’’ anlatan Ersin, ‘‘Öyleyse soruyorum onlara, 1 kilometre yukarıda nehir canlıları yaşarken 1 kilometre aşağıda neden bir canlı bile yaşamıyor. Bu kirliliği kim yaratıyor. Çözüme ulaşılması için belediyelere kontrol yetkisi verilmesi gerekiyor. İl çevre müdürlükleri de daha etkin kullanılmalı. Ya da jandarmanın bu konuda daha da etkinleştirilmesi gerekli’’ diye konuştu. Başkan Ersin, atık suların suyu biten kuyulara basılmasıyla şehre su sağladıkları yeraltı rezervlerine de karıştığını belirterek yetkilileri yakın gelecekteki ‘‘ölümcül tehlikeye’’ rarlılık oranları ile ilgili tespitleri İl Çevre Müdürlüğü yapabiliyor. Mesai saatleri içinde yapılan hiçbir denetleme yarar sağlamıyor. Fabrikalar atık sularını arıtmadan sabaha doğru yüzey sularına bırakıyor ya da suyu kalmayan kuyulara pompalayarak yeraltı sularına karışmasına neden oluyor. Küçük işletmeler ise zehirli sanayi atıklaÇocuklar kirli suların hemen yanında oyun oynuyorlar. Bölgemizde barışa da, istikrara da evet.. Yoksa ben de, Türkiye’nin kendi çevresindeki öneminin artmasını da o doğrultuda barışa istikrara destek vermesini de elbette istiyorum. Ama, PKK’li teröristlerin Türkiye’ye girmesini önlememek için ellerindeki tüm bahaneleri seferber eden ABD ve AB’li ülkelerin ucu açık vaatlerle Türkiye’yi oyalamaktan anlatılmaz zevkler aldığını da gören milyonlarca insanımızın duygularının, hiç değilse bir bölümünün internet yolu ile yapılan anketlere de yansıdığının anlamının unutulmamasını istiyorum. O anketlere inanıp inanmamakta elbette herkes özgürdür. Ama o zaman iktidar partisine düşen görev, Lübnan konusunu çok acele bir özel TBMM kararı ile halkoylamasına götürmek olmalı değil midir? Aslın belirleyeceği görüş, elbette vekili de bağlar. Hem öyle bir halkoylamasında şehit cenazeleri için nasıl bir yol izlenmesi gerektiği de öğrenilebilir. Faks: 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net MHP GERİYE ‘ÇÖPLÜK’ BIRAKTI Başkan Ersin, belediyelerin bilinçsiz sanayileşme adına sorumsuzca işlenen çevre katliamına karşı ‘‘yetkisiz’’ kılınmasıyla, bu katliama yalnızca ‘‘seyirci’’ kalabildiklerinden yakınıyor. Belediyelerin yasa gereği yalnızca mücavir alanları denetleyebildiğini, ancak Organize Sanayi Bölgesi’nde yetkilerinin olmadığını belirten Başkan Ersin, şöyle devam ediyor: ‘‘Çorlu sularını kirleten Deri Organize Sanayi Bölgesi’ne giremiyoruz. Suyun ne kadar kirlilik ve za karşı uyarıyor. 50 bin nüfuslu Sağlık Mahallesi’ne su sağladıkları 6 pompadan 2’sinden kirli su akmaya başladığı uyarısında bulunan Ersin, “Kirlilik şu anda kuyulara girdi. rıyla dolu varillerini sulara bırakıyor.’’ Çorlu halkı: İlgililer duyarsız Artık atık sular bizim musluklarımıza kadar geldi. Değil içmek, artık elimizi bile yıkamak tehlikeli olacak. İçilmesi durumunda ölümcül olabilir’’ diye konuştu. fabrikaları daha sonra da Çorlu’ya deri fabrikaları kurulmasıyla buraları yaşanmaz hale geldi. Nefes almak her geçen gün zorlaşıyor. Derenin kirliliği tarımsal çeşitliliği bitirdi. Sulama sorun olunca ayçiçeği, buğday gibi susuz tarıma yönelindi. Fabrikalar, atıklarını gece bıraktıklarından sabaha doğru koku dayanılmaz oluyor.’’ Tekir Yaylası’nı ‘sev’ebilmek OKTAY EKİNCİ Çorlu halkı ise şikâyetlerini ilettikleri her kurumun duyarsız kalmalarından şöyle yakınıyor: ‘‘Sebze ekerdik, Çerkezköy ENTERNET / MEHMET SUCU Deloitte Teknoloji Medya Telekomünikasyon Grubu’nun hazırladığı ‘‘Geleceğe Bakan Göz’’ başlıklı rapor, teknolojideki sessiz devrimin 2010’a kadar yaşamlarımıza önemli yenilikler getireceğini belirtiyor. İletişim teknolojilerindeki gelişmelerin ışığında hazırlanan rapor, gelecekte eviş ayrımı yapmanın zorlaşacağını ve evden çalışanların sayısının artacağını öngörüyor. 5 binden fazla uzmanla görüşülerek hazırlandığı belirtiler rapor, iletişimdeki teknolojinin 2010 yılına dek çok fazla değişmeyeceğini, ancak ürünlerin fonksiyonlarını arttıran tamamlayıcı teknolojilerin gelişmeye damgalarını vuracaklarını belirtiyor. Rapora göre, teknoloji, medya ve mehmet?cumhuriyet.com.tr Göz adlı rapor, 2010 yılında teknoloji ve medya sektöründeki gelişmelerin öğretmenin yerini dolduramayacağını ancak öğrencilerin kopya çekme olanaklarının artacağını öngörüyor. Gelecekte internet ve arama motorlarındaki gelişmeler ile kablosuz teknolojilerin kopya çekmeyi kolaylaştıracağını düşünmek olası. Her gelişmenin olumlu yanları olduğu gibi olumsuz yanları da var. Teknolojiyi kullanma metodu olarak benimseyecekleriniz, sizin kazanım ve üretimlerinizde etkili olacaktır. Kendinizi kandırmak ya da kandırmamak tamamen tercihlerinize bağlı. Teknolojik gelişmelerden bunun bilincinde olarak yararlanmak büyük önem taşıyor. Tembel Öğrenciye Müjde telekomünikasyon sektörlerindeki hizmetlerin hem etkinliği, hem de çeşitliliği artacak. Ancak, evlerden otomobillere, sınıflardan işyerlerine kadar pek çok alanın iç içe geçmesi ve bağlantıların güçlenmesi, yazılım virüslerinden doğan tehdidin de artmasına yol açacak. Anlaşılan gelecek 45 yıl içinde yaşam biçimlerimiz değişirken pek çok da yenilikle karşı karşıya olacağız. Özellikle büro ve hizmet sektörünün yaşanacak teknolojik gelişmeyle değişime uğrayacağını söylemek pek falcılık olmaz. Rapordan kısa bir alıntı yapalım: ‘‘İletişim teknolojilerinin hızla yaygınlaşması sonucunda, 2010 yılında telefonların ve elektronik postanın ulaşamayacağı pek fazla yer kalmayacak. Çalışana evinden ulaşmak ve çalışanın evinden ofise iş yapması iyice kolaylaşacak. Bunun sonucunda iş hayatıyla, ev hayatını birbirinden ayıran çizgi belirsizleşecek. Buna karşılık, çalışanın da ofisteki zamanında, yeni teknolojileri kullanarak alışveriş yapması veya eğlenmesi mümkün olacak. Ayrıca, iletişim araçlarının güçlenmesi sonucunda, coğrafi olarak birbirinden uzak yerlerde bulunan çalışanlardan oluşan ‘’sanal ekipler‘‘ iş hayatında daha çok yaygınlaşacak. Ulaşımda devreye girecek yeni robot sistemler sürücüyü destekleyecek ve güvenliği arttıracak. Bu sistemler tehlikelere karşı sürücüleri uyarırken, bazı durumlarda direksiyon ve fren kontrolünü devralabilecekler. Otobüs yolculukları ise eğlence ve internete bağlanma olanaklarının artmasıyla, adeta evdeki koltukta oturarak yolculuk yapmaya benzeyecek.’’ Öngörülen gelişmeler arasında özellikle öğrencileri ilgilendiren bir başka bölüm de yer alıyor. Geleceğe Bakan KAYSERİ Mimarlar Odası’nın değişik illerde programladığı ‘‘Mimarlık ve Kent Buluşmaları’’nın ilki için geçen hafta sonu Kayseri’deydik. 2005’in temmuz ayındaki İstanbulDünya Mimarlık Kongresi’ne ulusal hazırlık amacıyla önceki yıl yapılan kongrelerin devamı niteliğindeki buluşmanın konukları, Erciyes Dağı’ndaki otellerde ağırlandılar. İlk önemli gözlem, kuşkusuz ‘‘Erciyes Turizm Merkezi’’ndeki iri kütleli otel bloklarından oluşan ‘‘uygunsuz’’ yapılaşma.... Sayılarının artacağı söylenen bu oteller, sadece ‘‘abartılı mimari’’leriyle değil, aynı yerdeki ünlü Tekir Yaylası’nı da yıprattıkları, hatta kirletme riski yarattıkları için ‘‘sakıncalı’’ konumdalar... Erciyes’te konaklayan mimarların diğer çarpı cı gözlemi ise MHP’nin her yıl düzenlediği geleneksel ‘‘Zafer Kurultayı’’nda yaratılan kirlenmenin içler acısı ‘‘görüntüsü’’... Tekir Yaylası aynı zamanda ‘‘içme suyu havzası’’ olmasına rağmen, ısrarla burada tekrarlanan ve 45 Ağustos günlerinde 17’ncisi gerçekleşen kurultaya katılanlar, öylesi bir pislik, çöp ve atık bırakmışlar ki, aradan bir aya yakın zaman geçmesine rağmen güzelim yayla hâlâ ‘‘çöplük’’ görüntüsünde... Erciyes’ten Kayseri’ye inerken yaylada ülkücülerden kalma pet şişeleri, naylon torbaları, yiyecek içecek malzemelerini yemyeşil yamaçlarda hüzün veren bir manzarayla görünce, ‘‘acaba’’ dedik, ülkücüler, ‘‘Ya sev, ya terk et’’ dedikleri bu vatanın cennet yaylasına daha bir özenle ve daha bir sevgiyle yaklaşamazlar mı? CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle