25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 EYLÜL 2006 SALI 4 HABERLER Müsteşar Şahin’in, hakkında rapor düzenlediği için suçladığı Teftiş Kurulu, 14 milyon dolarlık hayaliyi ortaya çıkardı DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Lübnan Tezkeresi Lübnan’a asker gönderme ile ilgili hükümet tezkeresi, bugün TBMM’de görüşülecek. Tezkerenin geçmesi olasılığı çok büyük. Çünkü ABD, Türkiye’nin bu güce katılmasını istiyor; Recep Tayyip Erdoğan da, partisi de, ABD’nin isteğini geri çevirebilecek durumda değiller. Zaten şimdiye dek, ABD’nin herhangi bir isteği Tayyip Bey tarafından geri çevrilmiş değildir. 1 Mart tezkeresinin geçmemesinde kasıt aramak yanlış olur, o tezkere kasten değil, beceriksizlikten, kimi AKP milletvekillerinin ‘‘ağırlıklı oy’’un ne anlama geldiğini bilmemelerinden kaynaklanmıştı. Acaba bugün de böyle bir kaza olabilir mi? Sanmıyorum. Çünkü o gün hayır oyu veren Arınç ve yandaşları bu kez tezkereyi destekleyeceklerini belirtmişlerdir. Ayrıca Kürt kökenli AKP milletvekilleri de bu kez destekleyeceklerdir. CHP, parlamentodaki sandalye sayısı ile tezkereyi engelleyemez. Ama yine de CHP’ye önemli bir görev düşmektedir. Bütün gerçekleri Meclis kürsüsünden Türk halkına anlatmak, tarihe not düşmek. Bunu da gereğince yapacaklarına inanıyorum. ??? Milliyet’in Washington muhabiri Yasemin Çongar, bütün kurumlarıyla ABD başkentinin nabzını çok iyi tutan deneyimli bir gazetecidir. Çongar’ın dünkü yazısından bazı alıntılar, olayı Amerika açısından bütün açıklığıyla gözler önüne seriyor. Bazı bölümlerine kısaca göz atalım: ‘‘...Bush yönetimi BM Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararı uyarınca UNIFIL’in hızla genişletilmesini istiyor; buna kuşku yok. Yine Bush yönetimi, birçok Avrupalı müttefiki gibi Türkiye’nin de UNIFIL’e katkısından yana... ...ABD Dışışleri’nin üst düzey yöneticilerinden Büyükelçi Daniel Fried’e bu konuda ne düşündüğünü sordum. Özetle şunu dedi: Bu zor bir operasyon. Kolay değil... Biz Türkiye’nin katkı yapabileceğini düşünüyoruz, ama zor bir görev... Türkiye, Lübnan’ın istikrarına kuvvet göndermek yoluyla katkı sağlamanın kendi çıkarlarına uygun olup olmadığına karar vermeli. Bence yararı olur, ama bu zor bir görev ve bu tür bir tartışma yürütülebilmesi de Türkiye’deki demokrasinin göstergesi. Fried’in bir nefeste dört kez UNIFIL görevinin kolay olmadığını vurgulaması ne denli dikkat çekiciyse, aynı gün Türkiye Büyükelçiliği’ndeki 30 Ağustos resepsiyonunda sohbet ettiğim bir Pentagon yetkilisinin yorumu da bence o kadar kayda değerdi: ‘Türkiye’nin BM gücüne katkısı olur, ama tabii bu risksiz bir katkı değil ve bunun gerekliliğine Türk halkının ikna edilmesi gerek’...’’ ??? Hemen belirteyim ki, ABD Dışişleri mensubu Büyükelçi Frield’in görüşüne tümüyle katılıyorum. Evet, Türkiye Lübnan’ın ‘‘istikrarına’’ kuvvet göndermek yoluyla katkı sağlamanın kendi çıkarlarına olup olmadığına karar vermeli. Burada üzerinde durulması gereken, Frield’in defaatle zorluğunu tekrarladığı bu görev ile sağlanacak olan ‘‘Lübnan’ın istikrarı’’nın ABD açısından ne anlam taşıdığıdır. ABD açısından (ve tabii ki İsrail açısından da) İran’ın bölgedeki uzantısı olarak gördüğü, Hizbullah’ın ülkedeki ağırlığı ve askeri varlığı ile İsrail ordusunun bir türlü elinden almayı başaramadığı silahları, Lübnan’ın istikrarının önündeki en büyük engeldir. ABD ve İsrail, UNIFIL’in Lübnan’ın istikrarına katkı sağlamasını isterken, Hizbullah’ın silahsızlandırılması ve gücünün kırılmasını kastetmektedirler. Bunun zor ve riskli olduğu ise bizzat ABD yetkilileri tarafından da dile getirilmektedir. BM’nin olaya bakışı da değişik değildir. Nitekim BM Barış Operasyonları Bölümü ve Askeri Planlama Servisi’nin hazırlayıp Türkiye’ye de gönderdiği Angajman Belgesi’nde de kimi grup ve kişilerin gerektiğinde silahsızlandırılması da UNIFIL’in görevleri arasında yer almaktadır. Bütün bu gerçeklerin ışığında bugün TBMM karar verecektir. Karar verilmeden önce hükümet bu noktalara açıklık getirmek zorundadır. Doğrusu Türkiye’nin UNIFIL’e yalnızca deniz gücüyle katılacağını söylemek, bence de, Mustafa Balbay’ın çok yerinde deyimiyle ‘‘diplomatik takıyye’’den başka bir anlam taşımayacaktır. Un çetesi yine işbaşında İLHAN TAŞCI ANKARA Gümrük Müsteşar Vekili Mehmet Şahin hakkında 3 milyon dolarlık akaryakıt kaçakçılığına ‘‘yardım’’ suçlamasıyla rapor düzenleyen Gümrük Teftiş Kurulu, bu kez de Habur’da hayali ihracat şebekesini ortaya çıkardı. Müfettişlerce düzenlenen raporda, hayali ihracat yaptığı belirtilen şirketler, TMO’dan yaklaşık 93 bin ton buğdayı piyasa koşullarına göre 150 dolar düşük fiyatla ihraç kaydıyla aldılar. Şirketler bu yolla devletin 13 milyon 950 bin dolarını ‘‘iç ettiler’’. Müfettişler, şirket sahibi ve ortağı 25 kişi ile 12 gümrük görevlisi hakkında ‘‘teşekkül halinde kaçakçılık’’ suçundan soruşturma istemiyle Silopi Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundular. ? Türkiye genelinde bin un fabrikasını kapsayan hayali ihracat organizasyonunu ortaya çıkaran Gümrük Teftiş Kurulu, TMO’dan ihraç kaydıyla düşük fiyattan buğday alarak ihraç etmiş gibi gösterip devleti 14 milyon dolar zarara uğratan yeni bir yapılanmayı ortaya çıkardı. Müfettişlerin belirlemelerine göre, TMO’dan 93 bin ton buğday, piyasa koşullarına göre 150 dolar düşük fiyatla alınarak ihraç edilmiş gibi gösterildi. Bu yolla 13 milyon 950 bin dolarlık Hazine zararı ortaya çıktı. Türkiye genelinde 1000 un fabrikasını kapsayan ve 8.4 milyon dolarlık hayali ihracat suçunu işlediği belirtilen ‘‘un çetesini’’ saptayan gümrük müfettişleri Murat Yaman, Ali Ortapolat ve Hakan Atay, buğdayla devlet soygununun ikinci perdesinde daha büyük boyutlara varan yeni bir organizasyona ulaştılar. Gümrük müfettişleri, değişik bölgelerde yerleşik 7 şirketin ‘‘Dahilde İşleme İzin Belgeleri’’ kapsamında yaptıkları buğday unu ihracatını mercek altına aldılar. Ulaşılan sonuçların ayrıntılı olarak irdelendiği 21 Ağustos 2006 tarihli ve 154 sayfalık raporda, bazı şirketlerin gerçeğe aykırı belge düzenlediklerini, yapmadıkları buğday ihracatını gerçekleştirmiş gibi gösterdikleri belirlemesi yapıldı. Şirketlerin kendi aralarında kayıtlı kara manifestolarında yer alan eşya cins, miktar, adet, araç plaka numara bilgilerini ihracat beyannameleri listelerinde birden fazla kullanarak ihraç edilmeyen buğday ununu ihraç etmiş gibi gösterdikleri anlaşıldı. Raporda, şirketler tarafından gerçeğe aykırı ve usulsüz ihracat beyannamelerinin kullanıldığı dahilde işleme izin belgeleri kapsamında Toprak Mahsulleri Ofisi’nden (TMO) piyasa fiyatlarının çok altında 93 bin ton buğday aldıkları vurgulandı. TMO tarafından ihraç kaydıyla satılan buğday fiyatıyla normal piyasa fiyatlarında satılan arasında yaklaşık 150 dolar fiyat farkı bulunduğuna işaret edildi. Müfettişlerin ortaya çıkardığı hayali ihracatın mali boyutu 13 milyon 950 bin dolar olarak hesaplandı. Türkiye’nin değişik yerlerinde yerleşik bulunan ve Şırnak’a hayli uzak olan şirketlerin bulundukları bölgelerdeki gümrük idarelerinde işlemlerini yapıp Habur’dan transit gönderme olanağı bulunmasına karşın, ihracat beyannamelerinin Habur Gümrük Müdürlüğü’nde tescil ettirmeleri müfettişlerce dikkat çekici bulundu. Raporda, ‘‘Şirketlerin birbirleriyle eylem ve davranış işbirliği içerisinde hareket ettikleri, bu yolla şirketlerin teşekkül halinde ihracat kaçakçılığı yaptıkları sonucuna ulaşılmıştır’’ denildi. 37 kişiye soruşturma RUMLAR ‘TANINABİLİR’ İĞNELİ FIRÇA Tezkerede Kıbrıs sürprizi ? Tezkerede yer alan liman ve havaalanlarının Lübnan’a asker gönderen ülkelere açılmasına ilişkin madde, kaygı yarattı. Diplomatik kaynaklar Rumların da bu yönde başvuru yapabileceğini savundu. MAHMUT GÜRER Hayali ihracat suçuna karıştığı belirtilen şirket sahibi ve ortağı 25 kişiyle 12 gümrük görevlisi hakkında ‘‘teşekkül halinde kaçakçılık’’ ve ‘‘resmi belgede sahtecilik’’ suçundan soruşturZAFER TEMOÇİN ma istemiyle rapor, Silopi Başsavcılığı’na gönderildi. Gümrük görevlilerinin de toplu kaçakçılık suçuna katıldıkları belirtildi. Gümrük müfettişleri daha önce de 8.5 milyon dolarlık hayali ihracat gerçekleştiren ve Türkiye genelinde 1000 un fabrikasını kapsayan organizasyonu ortaya çıkarmışlardı. Bu organizasyonun lideri olduğu belirtilen Mehmet Ferah Kaya’nın AKP’den yerel seçimlerde belediye başkan adayı olduğu ve halen AKP Mardin teşkilatında yönetimde yer aldığı ortaya [email protected] çıkmıştı. asirmen?cumhuriyet.com.tr DEHAP ÜYELERİ DAVA AÇMIŞTI ANKARA Lübnan’a Asker Gönderilmesine İlişkin Tezkere’de ‘‘müttefik ülkeler için deniz ve hava ulaşım desteği sağlanmasına’’, talep karşılığında da olsa yer verilmesi, Kıbrıs Rum kesiminin tanınma konusunda ani bir diplomatik manevrasına açık kapı bırakıldığı şeklinde değerlendiriliyor. Bu kapsamda Türk hava ya da deniz limanlarına haber vermeksizin ‘‘Kıbrıs Cumhuriyeti’’ bayraklı bir aracın girmek isteyebileceği dile getiriliyor. Diplomatik kaynaklar da, tezkerenin yetkiyi hükümete vermesi nedeniyle TBMM’nin bu konuda bypass edilebileceğini savunuyor. Tezkerede yer alan liman ve havaalanlarının Lübnan’a asker gönderen ülkelere açılmasına ilişkin madde, kaygı yaratıyor. Tezkerede bu kapsamda şöyle deniyor: ‘‘Taleplerin tek tek değerlendirilmesi kaydıyla dost ve müttefik ülkeler için deniz ve hava ulaşım desteği sağlanması.’’ Diplomatik kaynaklar, Rumların hiçbir fırsatı kaçırmadığına dikkat çekerken tezkerenin kapsamı doğrultusunda da başvuruda bulunabileceğini dile getiriyorlar. Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında Rum kesiminden gelecek başvuruyu dikkate dahi almayacağını vurgulayan diplomatik kaynaklar, ‘‘Ancak şöyle bir durum var. Rumlar gemilerini Lübnan dönüşünde, getirip limanınıza dayarsa ya da uçağı için acil iniş isterse ne yapılacak? Tezkeredeki bu ifadeye dikkat etmek gerekiyor’’ değerlendirmesini yapıyorlar. Tezkerenin aynı zamanda, hükümete bu konuda 1 yıllık tam yetki verdiğini de dile getiren kaynaklar, ek protokolün yükümlülüklerinin de bu şekilde TBMM’den sıyrılıp hükümete geçtiğini vurguladılar. S Sezer: Cumhuriyet en önemli güvence IVAS KONGRESİ’NİN YILDÖNÜMÜ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Cumhuriyetin, Türkiye’nin bugün olduğu gibi gelecekte de laik, demokratik ve aydınlık bir ülke olarak varlığını ve gelişimini sürdürmesinin en önemli güvencesi olduğunu bildirdi. Sezer, Sıvas Kongresi’nin 87. yıldönümü dolayısıyla mesaj yayımladı.Cumhurbaşkanı Sezer şunları kaydetti: ‘‘Bağımsızlık savaşının önemli bir dönemecini oluşturan Sıvas Kongresi, kurtuluş hareketinin ulusallaşması ve ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni Türk Devleti’nin kurulması sürecinde atılan yaşamsal bir adımdır. Yüce Atatürk, ‘Burada bir milletin kurtuluşunu hazırlayan kararlar verildi’ sözüyle kongrenin önemini en yalın biçimde dile getirmiştir. Kongrede, alınan kararlarla sözde çözümler reddedilmiş, Türk ulusunun her koşulda kendi geleceğini belirleme hakkına sahip olduğu ve yurt topraklarını herkese karşı savunacağı tüm dünyaya duyurulmuştur’’ dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP lideri Deniz Baykal birer mesaj yayımlarken Mustafa Kemal Derneği Genel Başkanı Kamran Baran, İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörü Nazan Moroğlu da yazılı açıklamalarıyla o günlerdeki ruh ve iradeye ihtiyaç duyduklarını vurguladılar. 1 78’liler: Yargılayalım, asmayalım, besleyelim 2 EYLÜL’ÜN 26. YILDÖNÜMÜ İstanbul Haber Servisi 78’liler Girişimi, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin yıldönümünde bu yıl ‘‘Yargılayalım, asmayalım, besleyelim’’ sloganıyla etkinlikler düzenliyor. Darbenin lideri Kenan Evren’in ‘‘Asmayalım da besleyelim mi’’ sözlerine gönderme yapılan etkinlikler kapsamında darbecilerin yargılanmasının koşulları araştırılacak. 12 Eylül’ün toplumsal yaşamın her alanındaki olumsuz etkileri, tanıkların dinlendiği atölyeler, fotoğraf ve resim sergileri, film gösterimlerinde ele alınacak. 10 Eylül’de çok sayıda sivil toplum örgütünün desteği ile Galatasaray’dan Dolmabahçe İskele Meydanı’na kadar ‘‘12 Eylül Yürüyüşü’’ gerçekleştirilecek. 78’liler Girişimi, TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Lokali’nde bir basın toplantısı düzenleyerek 12 Eylül’ün 26. yıldönümü etkinliklerini tanıttı. Nimet Tanrıkulu’nun sunumunu yaptığı toplantıda konuşan 78’liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can, 12 Eylül’ün etkilerinin yaşamın her alanında sürdüğünü anlattı. Türkiye toplumunun geçmişin muhasebesini adaletin terazisinde tartışamadığını ifade eden Can, ‘‘Kenan Evren yaptıklarıyla övünebiliyorsa, bunu ayıbı ve sorumluluğu hepimizindir’’ dedi. 12 Eylül darbesini yapanların insanlığa karşı sayısız suç işlediklerini savunan Can, şöyle devam etti: ‘‘Yeni darbecilerin çıkmaması ve darbelerin olmamasının garantisi, darbecilerin ve işkencecilerin yargılanmasıdır.’’ Toplantıda, 12 Eylül günü Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampusu’nda gün boyu sürecek atölye çalışmaları hakkında bilgi verildi. ‘‘Gerçekler Tanık’’ atölyesini yürütecek olan Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Tahsin Yeşildere, 12 Eylül döneminden bu yana üniversitelerin sessizliğe büründüğünü anlattı. Eruygur: Bağımsızlık meşalesi yakıldı Sıvas Kongresi’nin 87. yıldönümü nedeniyle Sıvas ve İstanbul’da da etkinlikler düzenlendi. Sıvas’taki etkinliklere katılan Atatürkçü Daşünce Derneği Genel Başkanı Emekli Orgeneral Şener Eruygur, kurtuluş güneşinin Sıvas’ta yakıldığına dikkat çekerek ‘‘Sıvas Kongresi ile mandacılık ve koruyuculuk zihinlerden Atatürk tarafından sökülerek atılmıştır. Tam bağımsızlık ve kurtuluş meşalesi, bu kongrede yakılmıştır. ADD, bu ateşi hiç söndürmemek üzere canlı tutmayı en kutsal bir görev olarak sürdürecektir’’ dedi. AİHM, seçim barajını görüşecek STRASBOURG (AA) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’de uygulanan yüzde 10’luk seçim barajıyla ilgili açılan davayı bugün ele alacak. DEHAP üyeleri Resul Sadak ve Mehmet Yumak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) özgür seçimlerle ilgili 1. protokolünün 3. maddesini gerekçe göstererek yüzde 10’luk seçim barajının, seçmenlerin kendilerini özgürce ifade edebilme haklarına engel teşkil ettiğini savunuyor. 3 Kasım 2002 tarihinde düzenlenen genel seçimlerde Şırnak’tan aday olan Sadak ve Yumak, partilerinin kentte yüzde 45.95 oranında oy almasına rağmen milletvekilli seçilemedikleri gerekçesiyle 2003 yılında AİHM’ye başvurmuşlardı. AİHM, Türk hükümeti ve başvuru sahipleri avukatlarının görüşlerini dinledikten sonra kararını ileri bir tarihte verecek. Kalbinizi Koruyun TÜRK KALP V AKFI 19 Mayıs Cad. No: 8 Şişli/İstanbul Tel: (212) 212 07 07 (pbx) (10 hat) Faks: (212) 212 68 35 Antakya’dayım. Değişik kültürlerin, dillerin bir arada yaşadığı, her zaman bir şeyler keşfedebileceğimiz Antakya’da. Antakya Toplumcu Halk gazetesi bugünlerde 40. kuruluş yıldönümünü kutluyor. Gazetenin genç sahibi Sinan Seyfittinoğlu, babası Gassan Seyfittinoğlu’ndan devraldığı gazetecilik bayrağını başarıyla taşımayı sürdürüyor. Onun davetiyle buradayız. Antakya, yerel gazetesi bol bir kent. Hatay Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ahmet Abdullahoğlu kentte 8 yerel gazetenin bulunduğunu anlattı. Cemiyetin yeni binası eski bir Antakya konağı. Güzel restore edilmiş. Son dönemde eski Antakya’da binaların korunması hız kazanmış. Antakya gazetesi de ailenin sahip olduğu eski binayı yenilemiş. ??? Antakya’ya daha önce de çok geldim. Her seferinde Samandağ yakınlarındaki Ermeni köyü Vakıflı’yı ziyaret etmeye niyetlenmiş, fırsat bulamamıştım. Bu kez gelir gelmez bu köye gitmek istediğimi söyledim. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Turgay Olcayto ile birlikte Vakıflı köyünü ziyaret ettik. Antakya gazetesinden Gökay da bize eşlik etti. Vakıflı Ermeni köyü üzerine epeyce yazı okumuştum. En ilginci de Franz Werfel’in tartışmalara neden olan ‘‘Musa Dağı’’ kitabıydı. 1915 ünlü tehcir kararı alındığında bu yöredeki aralarında Vakıflı’nın da bulunduğu 7 köyün Erme Hatay’da Ermeni Vakıflı Köyü ni halkı isyan etmiş ve dağlara Köy muhtarı Merç Kartun, köçekilmişti. Uzun ve acılı bir 40 ye son dönemde artan ilgi nedegünün ardından yaşamlarını kurniyle gelenleri ağırlamak amataranlar Fransız gemilerine bicıyla daha önce bir pansiyon nerek Mısır’ın Port Sait Limanı’na yaptıklarını söyledi. Bu pansiyon gitmişlerdi. yetmeyince ikincisini yapmak geOsmanlı İmparatorluğu’nun reğini duyuyorlardı. Eski binalarBirinci Dünya Savaşı’nda yenildan birisini gösterdi. Onu da yamesinin ardından 1918 yılında kında restore ettireceklerdi. Mısır’a gidenlerin bir kısmı ge??? ri dönüp köylerine yerleştiler. Agop Kartun eczacı. Yıllarca Hatay o sırada Fransız yönetiBakırköy’de eczacılık yaptıktan mi altındaydı. Bu durum 1939 sonra köyüne dönmüştü, eczayılına kadar devam etti. Hatay’ın nesini de Samandağ’a taşımışTürkiye topraklarına katılması tı. Buradaki yaşamlarından çok üzerine korkuya kapılan bir kımemnundu. Almanya’nın Aussım Ermeni, Suriye ve Lübnan’a 93 yaşındaki Avadis De burg kentinde yaşayan Ohannes geri döndü. Vakıflı köyünde otu mirciyan kitap okurken. Silahlı, torunlarını, çocuklarını ranlar ise kendi topraklarında da alıp her yaz tatilini köyünde yaşamayı tercih ettiler. geçiriyordu. Onlarla yöreye özgü Ermeniceyle ??? konuşuyordu. Vakıflı’ya gittiğimizde köy kalabalıktı. İstanKöyün bir özelliği de yörede ilk organik tarıbul’dan, Almanya’dan ve dünyanın dört yanınmı yapan köy olmasıydı. Bu özellikleri nedeniydan Vakıflılar köylerini ziyarete gelmişlerdi. Kışle uluslararası bir ödül de kazanmışlardı. Kolık nüfus 137 kişiye düşmüştü. Yazın çok artıoperatif Başkanı Tomas Şirin, ortaokulu ve liyordu. Dışarıda yaşayanların bir kısmı köye yeseyi İstanbul’da okumuş, daha sonra okuma ni evler yaptırmışlardı. Bir kısmı ise eski binaolanakları ortadan kalktığı için köyüne dönlarını tamir ettiriyordu. müştü. O zaman İstanbul’da yatılı Ermeni okul ları olduğunu, bu nedenle İstanbul’a gidip okuyabildiklerini, şimdi bu imkânın kalmadığını ifade etti. Bu yüzden çocuklarını bu okullara gönderemedikleri için giderek Ermenicenin unutulduğunu da sözlerine ekledi Muhtar Kartun’la birlikte köyün kilisesine gittik. Uzun yıllar bakımsız kalmış olan kilise 1997 yılında restore edilmiş ve ibadete açılmıştı. Ancak kışın papaz olmadığı için pek ayin yapılamıyormuş. Ölümde, düğünde İstanbul’dan papazları davet ediyorlarmış. Köy yazın şenleniyor. Dünyanın dört bir yanından gelen köyün eski sakinleri burayı canlandırıyor. Bu dönemde İstanbul’dan davet edilen papazlar eşliğinde ayinler yapılıyor. ??? Vakıflı köylüleriyle sohbet ederken uzakta kitap okuyan yaşlı bir amca dikkatimi çekti. Yanına gittim, çok kültürlülük üzerine yazılmış Türkçe bir kitap okuyordu. Başlığı ‘‘İnsaniyetleri Benzer’’di. Avadis Demirciyan 1913 yılında bu köyde doğmuştu. Ünlü Musa Dağı olayında 2 yaşında bir bebekti. Dört yıl Port Sait’te yaşadıktan sonra köye dönmüştü. O gün bugündür köyde yaşıyordu. Köyünde yaşamaktan çok mutluydu. Vakıflı’ya pazar günü gittik. Akşama kalmamızı istediler. Pazar olduğu için güneş batmadan önce rakılarını içemiyorlardı. Rakı içmeye davet ettiler. Bir dahaki sefere söz vererek ayrıldık. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle