19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 EYLÜL 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Her kıtadan kültür insanları, büyükelçiler ve ‘Cumhuriyet’çiler Doğu’nun uygar kentindeydi 15 ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Kars’ta ‘Kafkasya Festivali’ on yıllarda Kars ziyaretleri daha bir ‘coşS ku’lu oluyor. ‘Doğu’nun uygar kenti’ne yakışır yeni düzenlemeleri görmek; ‘Kafkasya’nın kültür elçisi’ne yakışır yeni girişimleri izlemek... Birçok kentimizin tarihsel dokusu her görüşümüzde daha da yıpranırken, Kars’ta bunun tersini gözlemek, yüreklere su serpiyor... Geçen hafta ‘3. Uluslararası Kafkas Kültürleri Festivali’ndeki kısa buluşmada da aynı duyguları yaşadık. İlk sevincimiz ÇEKÜL temsilcisi Cengiz Şıklı’yla kucaklaşmaktı. Yazık Cengiz, tarlasında saldırıya uğramış; yoğun bakımdayken bile telefonu elinden bırakmadan ‘hayati tehlike’li günlerini dostlarıyla paylaşmıştı. Kars’ın en sevimli ‘Terekeme’si neyse ki çabuk iyileşti de güleç yüzlü karşılamasını yine esirgemedi... len Namık Kemal Kars Konservatuvarı Evi’nin yoksul semt sakinleri için ‘halk kültürü merkezi’ne dönüşmesi; Kars Kalesi’nde dünya danslarından gösterilerle yaşanan bir kültür ve sanat şöleni... Bütün bunları Karslılarla paylaşmak için gelen büyükelçiler, değişik uluslardan sanatçılar, artık günde birkaç uçağın indiği bu ‘serhat şehri’nin, çok değil 5 yıl öncesine kadar ‘gözden ırak; gönülden ırak’ bir burukluk içinde ‘yalnızlık’ yaşadığını nereden bilsinler? Dahası, 1970’lere kadar da 5 sinemasının, tiyatrolarının bulunmasına; hemen her ay ‘geleneksel balo’ların yapılmasına rağmen... Evet... Kars artık yıllar sonra yeniden ‘Doğu’nun en Batılı’ kenti... Bir de günlük gazeteler öğleden sonra değil de sabahları gelebilse!.. Hikmet Çetinkaya, 196465 yıllarındaki askerliğini, Kars’ın yanı başındaki Çakmak köyünde ‘yedek subay öğretmen’ olarak yapmış. Kenti dolaşmaya çıktığımızda, Kristal Lokantası’ndaki nefis ‘piti’nin ardından çaylarımızı da 40 yıl önceden dostu Foto Cemal’de içtik. 1960’ların TBMM’sindeki unutulmaz ‘sosyalist’ muhalefeti gerçekleştiren Türkiye İşçi Partisi grubuna Kars’ın milletvekili katkısını andık. Çetinkaya, kentin caddelerini kaplayan özel otomobillere bakarak dedi ki; ‘‘O yıllarda ise hep askeri araçlarla faytonlar dolaşırdı’’... Yine o zamanlarda, hatta birkaç yıl öncesine kadar, örneğin ‘valiler’ de ‘içkili resepsiyonlar’ verirlerdi. Resmi akşam yemekleri hava karardıktan sonra valinin kadehini kaldırmasıyla başlardı... Şimdi ise Vali M. Ufuk Erden’in akşam yemeği saat 17.00’deydi!.. ‘İçkisiz’ olması ise acaba ‘vakti kerâhet’ gelmediği için miydi? ÜVENSOYLAR’IN ARMAĞANI Kars’ı ilk kez gören Mehmet Sucu’ya demiştim ki; ‘‘Kendini bir Avrupa kentinde sanabilirsin; sakın şaşırma...’’ Hak vermekle kalmıyor; ilk gözlemini şöyle özetliyor: ‘‘İstanbul’da tarihi okul binalarını satarlarken; burada tarihi binalara okulları taşıyorlar...’’ Mehmet’in verdiği örnek, görkemli eski Rus binasında faaliyetine başlayan ‘Kafkas Üniver GERİLİM YERİNE HUZUR Festivalin zengin içeriği, Kars’ın artık dünyayla da tanıştığını gösteriyor. Asya’dan, Avrupa’dan, Latin Amerika’dan gelen değişik uygarlıkların temsilcileri, ‘tarih boyunca’ kültürlerin ‘sarmaş dolaş’ oldukları Kafkasya’yı, Kars’ta yaşamanın farkını hissetmişlerdir... Gerilimin yerini huzurun, çekişmenin yerini kucaklaşmanın aldığı; Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan ve Anadolu ezgilerinin birlikte yankılandığı; her yönüyle bir barış ve insanlık ortamı... Kars Çayı kıyısındaki tarihi hamamlarda resim sergileri; Taşköprü’nün yanında restore edi G 60’LARIN YEDEK SUBAYI sitesi Devlet Konservatuvarı’... Kars’a yardımları destanlaşan İsmail Aytemiz’in katkılarıyla gerçekleşmiş konservatuvarda, Kafkasya ülkelerinden de gelen 200 öğrenci var. Her sınıfta piyanolar; modern çalışma odaları ve konser salonları... Böylece Kafkas Üniversitesi, ‘adıyla bütünleşen’ bir bilim ve kültür yuvası olma yolunda daha da ilerlemiş... Konservatuvarın tam karşısında ise aziz ve ölümsüz Tuncer Güvensoy’un armağanı olan ‘Kar’s Otel’i bulunuyor... Yine eski bir Rus binasının restorasyonuyla hizmete açılan 8 odalı sevimli otel o kadar soylu ki, bu anlamlı kültür hizmetini özenle ve başarıyla devam ettiren vefalı kardeş Gültekin Güvensoy’u içtenlikle kutluyoruz... Festivalin dost sofralarında Gürbüz Çapan’a gösterilen ilgi de belli ki bir ‘özlem’in ifadesi... ‘Ankara’nın değil, Kars’ın vekili’ olacak bir milletvekilli özlemi... Bu nedenle, İstanbul’un kenarındaki yoksul Esenyurt beldesini ‘çamur kent’ kalmaktan kurtarıp ‘imarlı kent’e dönüştüren Karslı belediye başkanının, artık ‘memleketi’ne hizmet etmesini istiyorlar... Bunu dileyenlerin sofrasında, Kars’ın en efendi peynircisi Bekir Saylan’dan garmon dinlemek ne kadar güzeldiyse, uzun yıllar Ziraat Mühendisleri Odası temsilciliği yapan Zafer Akgün’ün sonunda ‘içkiyi bıraktı’ğını öğrenmemiz de o kadar güzeldi. Arkadaşlarının deyimiyle ‘Baboş’ ise bu haberin doğru olmadığını tüm sevecenliğiyle kanıtlamaktan çekinmiyordu... Evet... Kars’ı her ziyaretimizde yeni coşkular yaşıyoruz. Gümüşpala Kortağ bunların bir bölümünü Kars Haber’de yayımlayınca, Cumhuriyet okurlarıyla da paylaşmak istedim... “Zamana Sanatını, Sanata Özgürlüğünü Verin...” ‘‘Zamana sanatını / Sanata özgürlüğünü ver’’... İki dize. Altın harflerle Viyana’da, bindokuzyüzlü yılların başında açılan ‘‘Seccession’’ sanat galerisinin ana girişinin üzerinde yazılı. Yıllar önce, bu galerinin önünde ilk kez durduğumda, içeriye girmeden bu dizeler üstünde uzunca bir süre düşündüğümü anımsıyorum. İlk başta benim için biraz şaşırtıcıydı, çünkü bu dizelerde sanat için yalnızca sloganvari olmaktan uzak bir özgürlük istemi dile getirilmişti. İlk görev, sanatçının ve sanatındı: ‘‘Zamana sanatını... ver..’’ Peki, ya zamanının olmayan, zamanını kavramak için çaba harcamamış, umursamamış, çözümlememiş sanatçı ve sanat? İlk dize, neredeyse sanatı sanat kılan koşul diye de yorumlanabilirdi. O zaman şu olumsuz’a da uzanabilirdik: Zamanı çözümleme kaygısı gütmeyen, salt biçimsel düzlemde kalmayı yeterli bulan bir sanat anlayışı, zanaattan başka bir şey değildir mi dememiz gerekiyor? Bu satırları yazarken, tam da yazılı sözün burasında, ansızın Michelangelo’yu anımsıyorum hem de yalnızca anımsamakla kalmayıp, Rönesans İtalyası’na kanatlanarak. Ustaların ustası Roma’da, Vatikan’ın göbeğinde, San Pietro Katedrali’nin dört duvarını tamamlamış; neredeyse içersinin süsleme çalışmaları bile başlamış; gelgelelim kubbe tasarımı, henüz ortada yok; Michelangelo’nun elinden daha çıkmamış. Ustanın mimar öğrencileri telaş içindeler. Sağlığı zaten bozuk olan, artık doksanına merdiven dayamış Michelangelo ‘zamansız’ öldüğü takdirde, koskoca katedral kubbesiz kalacak! ??? Bu kaygıları sezen Michelangelo, bir gün öğrencilerini çevresine toplayıp şöyle der: ‘‘Ben kaygılanmıyor muyum sizce? Ama nice yıldızlı gecelerde, sizden habersiz, toprağa uzanıp gözlerimi saatler boyunca gökyüzüne dikiyorum. Ben, kubbeme öyle gecelerde gördüğüm sonsuzluğu getirebilmeliyim! Aksi takdirde hiçbir çizim yapmam, yapamam!’’ Ve ustaların ustası, sonunda dediğini yapar. Yıldızlı gecelerin sonsuzluğunu yansıtan bir kubbe tasarımını tamamlar. Kendisi, binanın bittiğini göremez. Ama San Pietro Katedrali, sonsuza kadar sonsuzluğu yansıtacak kubbesine kavuşmuştur. Michelangelo, zamana sanatını vermiştir; çünkü zaman, yani Rönesans, artık antikçağın ardından bir kez daha aklının gücünün ve görkeminin bilincine varan, bu bilinçle ortaçağın zincirlerinden sıyrılıp sonsuzluğa yelken açan insanoğlunun zamanıdır. (Yıllar, yıllar önce, San Pietro Katedrali’ne ilk kez girdiğimde, bana orayı gezdiren dostum: ‘‘Ben sana bak deyinceye kadar sakın yukarıya bakma!’’ demişti. Sonunda bakmamı söylediğinde, kubbenin tam altındaydık. O günden beri ‘sonsuzluk’, benim için asla soyut olmayan bir kavram!) ??? Zamanını ve o zamanın insanlarını boşlayan bir sanata(!) sanat tarihinin sayfalarında sanat dendiğine hiç tanık olmuyoruz. Geçmişten günümüze, kalıcılığa ulaşmış tüm sanatçılar, zamanlarını, hayatı ve insanı hep umursamış, bunların tiryakisi olmuş yaratıcılar. Avusturyalı yazar ve ‘Viyana Modernizmi’nin önde gelen adlarından Peter Altenberg (18591919), ‘‘Sanat’’ başlıklı bir yazısında, sanatçı olarak görevini şöyle tanımlıyor: ‘‘Sanat, sanattır, hayat, hayattır; ama hayatı sanatsal düzlemde yaşamak, yaşama sanatıdır... Biz, adı sanat olan bu istisnai olguyu günlük yaşamla evlendirmeyi amaçlıyoruz... Hayatın tüm zenginliğini, zorunlu saydıkları koşuşturmalar yüzünden o zenginliği yaşayamayanların yakınına getirmek! Hep böyle koşuşturmalar içersinde kapalı kaldığın takdirde, bir akşam vaktinin ormanında, yağmurdan ıslanmış bir örümcek ağının önünde durup ona hayranlıkla bakamazsın! Bakabileceğin, görebileceğin ve hayret edebileceğin o kadar çok şey var ki aslında! Gözlerini kullan!’’ Peki ya ‘‘sanat eğitimi’’? Ya bu eğitimin adaylarını büyük çoğunlukla, yaşamlarının yaklaşık üçte biri boyunca görmeyi öğrenememiş, zamanını önemsememiş olanlar arasından ve yalnızca biçimsel yetilere bakarak seçiyorsak! eposta: [email protected] [email protected] Gürcistan’ın başkentinde ‘Anadolu Ateşi’nin gösterisiyle başlayan etkinlik cumartesiye kadar sürecek İstanbul’dan Tiflis’e kültür köprüsü MEHMET FARAÇ TİFLİS İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul’un ‘‘2010 Avrupa Kültür Başkenti’’ seçilmesi nedeniyle Gürcistan’ın başkenti Tiflis’e ‘‘kültür köprüsü’’ kurdu. Gürcüler, Anadolu Ateşi’nin gösterisiyle başlayan etkinliklere büyük ilgi gösterdi. İlki Suriye’nin başkenti Şam’da düzenlenen ‘‘İstanbul Kültür Günleri’’ etkinliklerinin ikincisi Tiflis’te başladı. Etkinlikler öncesinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, ilçe belediye başkanlarıyla birlikte Uluslararası Karadeniz Üniversitesi’ni ziyaret ederek, Tiflis Belediye Başkanı Gigi Ugulava ve GürcüTürk İşadamları Derneği yöneticileriyle bir araya geldi. ‘İSTANBUL KÜLTÜR GÜNLERİ’ ‘‘İstanbul Kültür Günleri’’nin açılış kokteyli ise önceki akşam Tiflis Filarmoni Binası’nda yapıldı. İstanbul’un tanıtım CD’sinin gösterimiyle başlayan kokteylde konuşan Topbaş, ‘‘İstanbul Kültür Günleri’’nde Tiflis halkının Türk kültürünü yakından tanıyacağını; 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinliklerinin Köln’ün ardından bazı Avrupa ülkeleri ile Türk Cumhuriyetleri’nde de yapılacağını belirtti. Tiflis Belediye Başkanı Gigi Ugulava da Türkiye ile ilişkilerin ileride daha da gelişeceğini belirterek, kültür günlerinin düzenlenmesine katkıda bulunanlara teşekkür etti. Topbaş ve Ugulava, konuşmalardan sonra panoramik İstanbul fotoğraflarının yer aldığı sergiyi gezdiler. Açılış kokteylinin ardından, 1004. kez sahne alan ‘‘Anadolu Ateşi’’, Tiflislilere muhteşem bir gösteri sundu. Anadolu kültürünü dans eşliğinde anlatan ve bugüne kadar 8 milyon kişinin izlediği gösteri uzun süre ayakta alkışlandı. İzleyici, Kafkas çalgıları ve folklorundan örneklerin sergilendiği bölümde daha da coştu. Genel Sanat Yönetmenliğini Mustafa Erdoğan’ın yaptığı topluluğun, Tiflis’in ardından Mısır, Belçika, Kore, Kuveyt, Katar ve Beyaz Rusya’da da gösteri yapacak. Kültür günleri etkinlikleri dün Mehter Takımı’nın gösterisinin yanı sıra İstanbul Sazendeleri’nin konseri eşliğinde Türk yemeklerinin sunulmasıyla sürdü. Bugün ise Mehter Takımı etkinliğinin ardından Toros Can, piyano konseri verecek. Cuma günü Ahmet Özhan’ın konserinin ardından sema gösterisi yapılacak. Cumartesi akşamı Mustafa Sandal’ın Rikhe Meydanı’nda konseri var. Etkinlikler boyunca İstanbul Fotoğrafları, Karma Türk Sanatları, Çağdaş Resim ve Şair Sultanlar sergileri de açık kalacak. ? İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul’un ‘‘2010 Avrupa Kültür Başkenti’’ seçilmesi nedeniyle Gürcistan’ın başkenti Tiflis’e ‘‘kültür köprüsü’’ kurdu. ? İlki Suriye’nin başkenti Şam’da düzenlenen ‘‘İstanbul Kültür Günleri’’ etkinliklerinin ikincisi Tiflis’te başladı. ‘Tuzak’ resimleri görücüye çıktı ? İstanbul Haber Servisi Sanatçı Barış Ger’in ‘‘Tuzak’’ adını taşıyan resim sergisi bugün Galeri X’te sanatseverlerle buluşuyor. ‘‘Tuzak’’ resimleri, masallardan çıkmış yaratıkların, birbirlerine kurdukları muhteşem tuzakların içinde barındığı bir dünyacığı gösteriyor. Korku ve karabasanlarımızı imgeleyen efsane ve masalların klostrofobik atmosferinden yola çıkan resimler, tarih boyunca tüm dünya halklarınca kullanılan malzemeler ve yöntemlerle gerçekleştirildi. Sergi 19 Ekim’e kadar gezilebilecek. ‘CelebRation’ sergisi açılıyor ? İstanbul Haber Servisi Fotoğraf, yazı ve videolardan oluşan CelebRation sergisi yarın sanatseverlerle buluşacak. Sanatçılar Gül Kozacıoğlu ve Kaan Karacehennem’in eserlerinden oluşan sergi yarın akşam saat 20.30’da açılacak. İpuçlarını İstanbul’dan toplayan, kutlama, insanlar, portreler ve bunların çekimleri sırasında oluşan değişimi konu alan Gül Kozacıoğlu ve Kaan Karacehennem’in sergisi 5 gün süreyle izlenebilecek. Saat 14.00 ile 22.00 arasında açık olan sergi 27 Eylül günü sona erecek. Zeugma artık bilgisayar ortamında ? GAZİANTEP (AA) Gaziantep’in Nizip ilçesinde bulunan Zeugma antik kentinin renkli ve üç boyutlu görüntüleri bilgisayar ortamına aktarılıyor. Zeugma Kazı Başkanı Doç. Dr. Kutalmış Görkay, Zeugma Antik Kenti yerleşim yerinin lazer tarayıcı ile renkli ve 3 boyutlu olarak görüntülenmesi çalışmasının, yerleşim alanının tümünü kapsadığını belirtti. Zeugma’yı görmeye gelemeyenler, hazırlanacak CD sayesinde, bilgisayarları aracılığıyla Zeugma antik kentinde sanal gezi yapabilecekler. CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle