26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 EYLÜL 2006 CUMARTESİ 4 HABERLER KKTC’deki hükümet değişikliğinde AKP’nin de rolü olduğu düşüncesi Ankara’da tedirginlik yarattı DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Gidecekler, Ama Çok Zarar Vererek... ‘‘Her şeyin bir sahtesi var... Paranın sahtesi var... Tablonun sahtesi var. Altının, gümüşün, elmasın sahteleri var... Var oğlu var!.. Peki dinin ve ideolojinin sahtesi yok mu? Olmaz olur mu hiç! Var. Dinin sahtesi siyasete karışmış olanıdır. Din duygularının ve dince kutsal kavramların siyaset adına kullanılması ile din, din olmaktan çıkar; siyasetin aracı olur. Siyaset ticarete, ticaret siyasete, din de her ikisine araç edildi mi, artık bu sömürünün sonu gelmez... Din ticareti ile meşgul olanlara bakın, hemen hepsi milyarder. Yalnızca Türk lirasıyla değil, dolar milyarderi, mark milyarderi olmuşlardır birçoğu. Oh ne kolay! Çek bir besmele gelsin paralar... Finans kuruluşları, şirketler ve bu finans kuruluşları ve şirketler aracılığıyla kazanılan milyarlar... Elhamdülillah Müslümanız! Elhamdülillah milyarderiz!.. Bir kolumuz siyasette, öbür kolumuz ticarette, ayaklarımız da tarikatlarda... Bir üçgen bu... Ticaret, siyaset ve tarikat üçgeni...’’ Bu satırlar 2006’da değil, bundan 19.5 yıl önce 1 Mart 1987 tarihinde Uğur Mumcu tarafından yazıldı. 1 Mart 1987 tarihinde yazılmış olan ‘‘İmambayıldı’’ başlıklı bu yazı 2006 Türkiyesi’ni gayet güzel anlatıyor. ??? Cumhuriyetin temel ilkelerinin altını oyanların hepsinden daha iyi oymak üzere örgütlendiler, icazetlerini Amerika’daki Yahudi lobisinden aldılar. Onlara icazet verenler, sabah akşam kendilerine sövdüklerini biliyorlardı, ama onları deliğin içine süpürmektense, kendi çıkarları için kullanmayı yeğlediler. Onlara icazet verenler biliyorlardı ki, yurttaş bilincini, cemaatle değiştirmiş olanlar daha kolay güdülürler. Onlara icazet verenler biliyorlardı ki, onlar için tek kutsal paradır ve para ile güç için her şeyi yapmaya, her şeyi satmaya hazırdılar. Onlara icazet verenler biliyorlardı ki, günün birinde çıkıp ‘‘her şeyi satarım babalar gibi satarım’’ diyecekler ve de satacaklardı. Onlara icazet verenler biliyorlardı ki, onlar için at binenin un akıtanındı. Ve verdiler icazeti, süpürmek yerine onları deliğe, kullandılar doya doya, eskite, eskite... İcazeti alınca onlar, bağımsız yargının yerine ‘‘mahkemei kübra’’yı ikame etmekle kalmadılar, aynı zamanda yargıyı eli kanlı katil yandaşlarına hedef gösterdiler. İcazeti alınca onlar, laik devletin bütün kadrolarına imamları doldurarak, laik devleti imam devletine çevirdiler. İcazeti alınca onlar, siyasal partilerin yerine tarikatı ikame ettiler. ??? Caminin içine siyaseti soktular, siyaset ile ticareti birleştirip, ortasına camiyi oturttular. Camiler içinde, tarikat mahkemeleri kurdurup, hükümler verdirdiler, hükümleri infaz ettirdiler, yargısız infazlar yaptırıp ‘‘Allah aşkına’’ linç hukukunu egemen kıldılar. İcazeti alınca onlar, kendilerini dışarıda muti köle içerde mutlak egemen ilan ettiler. Dışarıda bel kırıp, boyun büktüler; içerde millete anasına, babasına, emeğine göz nuruna küfürler ettiler. Sonra dökülmeye başladı sırları, asıl suretleri aşikâr oluverdi. Artık insan içine çıkmaktan korkar oldular. Ticaretin ve siyasetin odağına oturttukları camilere bile protesto edilmeden gidemez oldular. Müminin hamisi ilan ettiler kendilerini, ama müminin gittiği yoldan camiye girmeye korktukları için kendilerine özel protokol yolları yaptırmaya koyuldular. Üreticiden koptular, aracıya koştular, şehit analarından korktular, mürteciye bodosladılar. Şimdi artık gitme zamanları geldi... Gitmeden önce, altını oydukları devletin zirvesine oturma hesaplarını kotarmaya çalışıyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar gidecekler, sandık sanduka olacak kendilerine. Evet gidecekler ama inanın gitmeden önce çok zarar verecekler. Şimdi onun hesabı içindeler... AKP’ den Kıbrıs darbesi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) KKTC’de, ‘‘AB’ye daha fazla ödün verilmemesi, KKTC’nin bundan sonra kendi yolunda yürümesi’’ tezini savunan Dışişleri Bakanı Serdar Denktaş’ın hükümetten ayrılmasıyla birlikte ortaya çıkan tablo, AKP’nin KKTC’de bir hükümet darbesi yaptığı yorumlarını da beraberinde getirdi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, KKTC’deki gelişmeleri ‘‘endişe verici’’ olarak niteledi. Öymen, ‘‘Hükümetin bu konuda taviz verdiğini düşünüyoruz’’ dedi. DYP Genel Başkan Yardımcısı Nüzhet Kandemir ise KKTC’de bir ‘‘hülle hükümeti’’nin kurdurulduğunu belirtti. Öymen konuyla ilgili olarak Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. ‘‘Kıbrıs’taki gelişmeler gerçekten çok endişe vericidir. Oradaki hükümet değişik ? Muhalefet partileri, AB’ye daha fazla ödün verilmemesi tezini savunan Serdar Denktaş’ın hükümetten ayrılmasıyla başlayan süreç konusunda kaygılı. DYP’li Kandemir yeni kurulan hükümeti AKP’yi zorlamayacak bir hülle hükümeti olarak tanımlarken, CHP’li Öymen de Serdar Denktaş’ın olmadığı bir hükümetin AB’den gelen ödün baskılarına ne kadar direneceğinin belli olmadığını söyledi. liğinin ne anlama geldiğini yakında göreceğiz’’ diyen Öymen, şu değerlendirmeyi yaptı: ‘‘Biz Kıbrıs’ın iç politikası hakkında şimdiye kadar hiç konuşmadık, gene konuşmak istemeyiz. Ama Kıbrıs ile ilgili bu kadar önemli dış baskıların olduğu bir dönemde, bir hükümet değişikliğine gidilerek belki bazı tavizlerin verilmesiyle ilgili olan Serdar Denktaş’ın hükümetten bertaraf edilmesi dikkatimizden kaçmadı. Ambargoların kaldırılması aslında ilave bir tavizin gerektirdiği bir konu değil, doğrudan doğruya AB’nin daha önce aldığı bir kararın icabıdır’’ diye konuştu. Rumların ‘‘sinekten yağ çıkarma’’ anlayışıyla Türk kesiminden ek ödünler istediğini belirten Öymen, ‘‘Yani Maraş’ı verin, Magosa limanının yönetimini AB’ye veya BM’ye bırakın, o zaman ticari ambargoların kaldırılmasını düşünürüz filan diyorlar’’ dedi. Öymen, bu yaklaşıma şiddetle karşı durmak gerektiğini anlatarak ‘‘Ne yazık ki Sayın Babacan Brüksel’deki son basın toplantısında bir soruya karşılık, Türkiye’nin bu konuda da taviz verebileceği izlenimini vermiş. Orada bu konuda ‘Bütün opsiyonlara, bütün seçeneklere açığız’ CHP’den soru önergesi İĞNELİ FIRÇA ‘ABD ile gizli mutabakat’ Meclis’e taşındı ? CHP İzmir Milletvekili Karademir, Başbakan’ın yanıtlaması için verdiği önergede “Türkiye’nin kendi güvenliği için dahi sınır ötesine ve Kandil’e hiçbir şekilde harekât yapamayacağı, yurtiçinde yapılacak her türlü harekâtın da ABD’ye bildirileceği ve ABD’den izin alınacağı doğru mudur?” sorusuna yanıt istedi. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell arasında imzalandığı öne sürülen 9 maddelik gizli mutabakat belgesi, CHP İzmir Milletvekili Erdal Karademir tarafından TBMM gündemine taşındı. Karademir, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması için verdiği soru önergesinde “2003 yılının Nisan ayında Ankara’da Gül ile Powell arasında 2.5 sayfadan oluşan ve bir maddesi de PKK ile ilgili olduğu iddia edilen 9 maddelik mutabakat belgesinin imzalandığı doğru mudur?” sorusunu yöneltti. Karademir, PKK’nin saldırıları sonucu 2002’de 6 güvenlik görevlisinin şehit olduğunu vurguladığı soru önergesinde, “Bu yılın ilk yedi ayında 91 güvenlik görevlisi şehit düşmüştür. AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Hasan Köni bir açıklamasında; ABD tarafından, TSK’nin terör örgütüne karşı yapacağı operasyonlarda “aşırı güç kullanılıp kullanılmadığı” yönünde gözlemci kullanıldığını iddia etmesi de, Türkiye’nin ne hale düşürüldüğünü göstermek açısından dikkat çekicidir” görüşlerine yer verdi. tavrından, Ankara Hükümeti’nin bu konudaki tavrından çok tedirginiz. Sayın Başbakan, ‘Yaptıklarımızı onların hayali bile almaz’ diyor. Bu tavizci politikaları yalnızca hayalimiz değil, hafsalamız da almıyor.’’ demiş. Şimdi bu ne demek, ‘Biz bu koÖymen, ‘‘KKTC’de AKP’nin adanularda taviz vermeye hazırız’ anla da bir hükümet darbesi yaptığı konumına gelir’’ dedi. şuluyor. Bu değerlendirmeye katılıyor Öymen şunları söyledi: ‘‘Bunlar giz musunuz’’ sorusuna, ‘‘Doğrudur. Biz li bazı görüşmeler yapıyorlar Türkler de bu hükümet değişikliği olmadan 10 ile Rumlar arasında. Lüksemburg’da, gün önce AKP’nin böyle bir hükümet başka yerlerde. Öyle anlaşılıyor ki bu değişikliği hazırlığı içinde olduğuna datalepler, bu baskılar o toplantılarda di ir rivayetler duyduk ama elimizde bir le getiriliyor. Şimdi bunlara ne kadar di delil olmadığı için kamuoyuna açıklarendiklerini bilemiyoruz ama evvelden madık. Biz bunu hükümet değişiklidirendilerse, bunda Serdar Denktaş’ın ğinden 1015 gün önce duymuştuk’’ da bir rolü olmuştur. Serdar Denktaş’ın yanıtını verdi. DYP Genel Başkan Yardımcısı Kanda olmadığı bir hükümetin baskılara ne kadar direneceğini bilmiyoruz. Her demir ise hükümetin ek protokolü imhalükârda Ankara’nın bu konudaki zaladıktan sonra AB’den kendini büyük bir baskı altına soktuğunu dile getirdi ve neticeZAFER TEMOÇİN de bu yıl sonundan önce bir şeyler yapmak istediğini söyledi. Kandemir, hükümetin bunu CTPDP koalisyonu yapmasının zor olduğunun altını çizdi ve ‘‘Hükümet her zaman olduğu gibi ‘KKTC hükümeti istedi. Ben de buna uygun hareket ediyorum’ diyebilmektedir. Şimdi CTP’yi tek başına hükümet yapabilmek için UBP ve DP’den milletvekili kaldırdı ve bir hülle hükümeti kurduruyorlar’’ dedi. KKTC’deki yeni hükümeti, ‘‘Ahlaken bozuk bir düzende kurulmuş bir hükümet’’ olarak değerlendiren Kandemir, ‘‘Kıbrıs konusunda bugüne kadar verilen tavizlerin bundan böyle de AB talepleri istikametinde devam edeceğinin bir sinyali olarak görüyorum’’ diye konuştu. MHP lideri Devlet Bahçeli de gazetecilerin, ‘‘Kıbrıs’taki hükümet değişikliğinde AKP rolü var mı’’ sorusunu yanıtlarken ‘‘Baştan beri rolü [email protected] var zaten’’ dedi. Başbakanlık, davadan ‘feragat’ ederek malvarlığındaki tedbirin kaldırılması yolunu açtı El Kadı’ya AKP koruması İLHAN TAŞCI ‘ABD’nin sabıkalı generali’ Karademir, bu süreçte “Terörle mücadelede silah son seçenektir” açıklamasını yapan ABD’li bir generalin ABD tarafından PKK koordinatörü olarak atanmasına dikkat çektiği önergesinde Erdoğan’ın, “Söz konusu belgede, PKK’ye ilişkin Türkiye’nin kendi güvenliği için dahi sınır ötesine ve Kandil Dağı’na hiçbir şekilde harekât yapamayacağı, ayrıca yurtiçinde yapılacak her türlü harekatın da ABD’ye bildirileceği ve ABD’den izin alınacağı doğru mudur?” sorusuna yanıt vermesini istedi. Karademir ayrıca şu soruların yanıtlanmasını istedi: ‘‘Türkiye’nin kendi güvenlik sorununun, Cumhurbaşkanı ve askeri yetkilileri devre dışı bırakarak, geçmişte terör örgütüyle üst düzeyde ilişkide bulunmaktan dolayı sabıkalı ABD’nin bir generaline havale edilmesi doğru bir proje midir? ABD Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde yayımlanan ve Türkiye’nin doğusunu işgal edilmiş olarak gösteren harita Türkiye’nin tehdit altında olduğunu mu göstermektedir?’’ asirmen?cumhuriyet.com.tr S ÜLEYMAN ÇELEBİ: ‘Baykal’ı devirme’ iddiaları gerçek dışı ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Süleyman Çelebi, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ve Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Bülent Tanla ile bir araya geldikleri yemekte, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ı devirmeyi planladıkları yönündeki iddiaları yalanlarken ‘‘O yemekte, Deniz Baykal’ın D’sini, CHP’nin C’sini bile konuşmadık’’ dedi. Mensa Fabrikası’nda işçi çıkışlarıyla ilgili görüşmelerde bulunmak üzere Adana’ya gelen ve DİSK il temsilciliğini ziyaret eden Çelebi, yönetici ve işçilerin katıldığı toplantıda, sosyal demokrat sol iktidar için emek veren insanlar olarak bundan sonra da çalışma yapacaklarını söyledi. Sarıgül ve Tanla ile bir araya geldikleri yemekte, Baykal’ı devirmeyi planladıkları iddialarıyla ilgili bir soruyu, ‘‘Çıkan haberler tamamen bir provokasyona yöneliktir’’ diyerek yanıtladı. Çelebi sözlerini şöyle sürdürdü: ‘‘Böyle bir görüşmemiz oldu. Bu ilk görüşmemiz değil, son da olmayacak. Bu yemek, bir ay sonra açıklanıyor. Bunun ardında başka bir şey var, diye düşünüyorum. Bizim yaptığımız çalışmaların amacı, CHP içinde bir mücadele sürdürmek değil. Elbette ailevi sorunlarımızı görüşmek için de bir araya gelmedik. Ülke sorunlarını konuştuk.’’ ANKARA Başbakanlık, Tayyip Erdoğan’ın BM’nin terör listesinde yer almasına karşın ‘‘Hayırsever bir kimse, kefilim’’ dediği Yasin el Kadı’nın malvarlığındaki tedbirin sürdürülmesi yönündeki isteminden vazgeçerek, Danıştay’daki temyiz başvurusunu geri çekti. Başbakan adına Danıştay’a gönderilen yazıda, temyiz isteminden ‘‘feragat’’ edildiği vurgulandı. CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, El Kadı’nın Başbakan Erdoğan’ın kefaletiyle kurtarıldığını belirterek, ‘‘Yargı aklamadan Başbakan aklamıştır’’ dedi. Başbakan Erdoğan, BM Güvenlik Konseyi kararı uyarınca uluslararası teröre finansal destek sağladığı iddiasıyla kara listeye alınan ve Türkiye’de Bakanlar Kurulu kararıyla malvarlığı dondurulan Yasin el Kadı’ya, Danıştay’daki davasın ? Başbakanlık, Erdoğan’ın BM’nin terör listesinde yer almasına karşın ‘‘kefilim’’ dediği El Kadı’nın malvarlığındaki tedbirin sürdürülmesi yönündeki isteminden vazgeçti. da da ‘‘kefil’’ oldu. El Kadı, ‘‘terör örgütleri, kişi ve kuruluşların Türkiye’de bulunan bankalar ve diğer mali kurumlar ile gerçek ve tüzel kişiler nezdindeki kiralık kasa mevcutları da dahil olmak üzere tüm hak ve alacakları ile mal varlıklarının dondurulması ve bu malvarlıklarıyla ilgili her türlü işlemin Maliye Bakanlığı’nın iznine bağlanması yönündeki 22 Aralık 2001 tarihli 2001/3483 sayılı Bakanlar Kurulu kararının kendisine ilişkin kısmının’’ iptali istemiyle dava açmıştı. Danıştay 10. Dairesi, söz konusu Bakanlar Kurulu kararının El Kadı’ya ilişkin bölümünü iptal etmişti. Danıştay 10. Dairesi’nin iptal gerekçesinde, davacı El Kadı’nın da aralarında bulunduğu terorizmi finanse eden kişi ve kuruluşlara ilişkin listenin, BM Güvenlik Konse yi’nce oluşturulan komitece yayımlandığı anımsatılmıştı. Bu listenin intikali üzerine Maliye Bakanlığı’nca Yasin el Kadı’nın kara para aklama faaliyeti içinde olduğu konusunda ciddi emarelere rastlanıldığı belirtilerek, her türlü mal, hak ve alacaklarına ilgili yasa uyarınca tedbir konulmasının uygun olacağının bildirildiği, ancak tedbir talebine ekli herhangi bir kanıt ve belge eklenmediğinden talebin İstanbul Sulh Ceza Mahkemesi’nce reddedildiği anımsatılmıştı. Davalılardan Başbakanlık, 10. Daire’nin kararını 1 Eylül’de temyiz etti. Başbakanlık, temyiz başvurusunda, öncelikle 10. Daire’nin kararının yürütmesinin durdurulması ve bozulmasını istemişti. Ancak daha önce Daire’nin kararının bozularak, El Kadı’nın malvarlığındaki tedbirin sürmesini isteyen Başbakanlık, 6 Eylül’de yaptığı girişimle bu isteminden vazgeçti. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 10 Eylül’de Söğüt’te katıldığı Ertuğrul Gazi’yi Anma Şenlikleri sırasında yaşanan olaylar nedeniyle Bilecik Emniyet Müdürü Şuayip Doğanç merkeze alındı. Doğanç’ın olayların ardından bölgeye gönderilen müfettişlerin isteği doğrultusunda ‘‘soruşturmanın selameti açısından’’ merkeze çekildiği bildirildi. Olayların ardından bir Mülkiye ve bir polis başmüfettişi, ön inceleme raporu hazırlamıştı. Bu ülkenin yazarları, gazetecileri, son bir yıldır mahkemelerde linç baskısı altındalar. Orhan Pamuk, Aydın Engin, Hrant Dink, İsmet Berkan, Murat Belge, Hasan Cemal, Haluk Şahin, Perihan Mağden, Kerinçsiz’lerin ihbarları üzerine çıktıkları mahkemelerde sözlü ve fiili saldırıya uğramanın ötesinde, saatler süren bir hakaret furyasının muhatabı oldular. Orhan Pamuk davasında başlayan bu linç gösterileri, aralıksız olarak her mahkemede sürdü. Adalet Bakanı’na ve İçişleri Bakanı’na yapılan sürekli Söğüt’teki Duyarlık Kerinçsiz’lere Gösterilse uyarılara, yazılan yazılara rağmen bugüne kadar ne yazık ki, yazarlara yönelik bu girişimleri önleyecek bir çaba içine girilmedi. ??? Yazarların düşünceleri nedeniyle mahkemeye çıkmaları, zaten başlı başına bir ayıp iken, daha da öteye gidiliyor ve yazarlar, sakin bir ortamda, sağlıklı bir yargı ortamında yargılanmıyor. Önümüzdeki günlerde (21 Eylül) Elif Şafak son romanı ‘‘Baba ve Piç’’ nedeniyle yargı önüne çıkacak. Kemal Kerinçsiz’in ihbarıyla açılan davayı yine aynı ekip bir linç gösterisine dönüştürmek için çaba sarf ediyor. İnternet sitelerinde bu yönde ırkçı ve saldırgan çağrılar yapılıyor. Bu felaket manzaraları defalarca hükümete ve İstanbul’un yöneticilerine aktarıldı. ‘‘He! He!’’ demenin ötesinde somut bir adım atılmadı. ??? Bu manzaralara bakınca, hükümetin sanki gücü yokmuş da bu olayları önleyemiyormuş gibi bir duygu yaratılıyor. İnsanların buna inanmaları isteniyor. Böyle şey olur mu? Ülkenin bütün güvenlik güçleri hükümetin emrinde. Kanunları değiştirebilecek ve bu tür yargılamaların önüne geçebilecek yeterli çoğunluğa sahipler. Bu nedenle sözleri pek inandırıcı gelmiyor. Son olarak Bilecik Emniyet Müdürü Doğanç görevden alınınca, aklıma, İstanbul’un mahkemelerinde yaratılan şiddet ortamı geldi. Bu ortam nedeniyle acaba hükümet, herhangi bir emniyet yetkilisini uyardı mı? Önlem almaları için dikkatlerini çekti mi? Örneğin Orhan Pamuk’un uğradığı saldırıyı önleyemeyen Şişli Emniyet Müdürü görevden alındı mı? En azından hakkında bir soruşturma açıldı mı? Onu görevden almayı hiç düşündüler mi? Öyle ya Başbakan bir yerde konuşurken arbede çıkınca o yörenin İl Emniyet Müdürü görevden alınabiliyor. Çok yüksek bir duyarlık gösterilerek, diğer emniyet görevlilerine mesaj veriliyor. İnsana sormazlar mı? Kendinize yapılınca yeri yerinden oynatıyorsunuz, yazarlara, çizerlere şiddet gösterilmesine ise pek bir şey demiyorsunuz. ??? AKP hükümetinin temel sorunlarından birisi çifte standartlı oluşudur. Onlar demokrasiyi yalnızca kendilerinin özgürlükleri açısından gerekli görüyorlar. Düşünce özgürlüğünü de öyle. Eğer kendileri yargılanırlarsa, hemen demokrasi ve insan hakları diye ayağa kalkıyorlar. Başkasının başına gelenler ise onları ilgilendirmiyor. Isparta’nın Sütçüler ilçesinin kay makamını hatırlıyor musunuz? Hani Orhan Pamuk’un kitaplarının toplatılması ve imha edilmesi için yazılı talimat yayımlamıştı. Hakkında soruşturma da açılmış mıydı? Açılmış da ne olmuştu? Şimdi kendisi nerede biliyor musunuz? Ülkemizin en sorunlu bölgesi olan Güneydoğu’nun Dicle ilçesinde kaymakamlık yapıyor. İşte AKP’li İçişleri Bakanı’nın duyarlığı. Kendisine ne kadar teşekkür etsek azdır. Bilecik’teki görevden alma işlemi, AKP’li hükümetinin kendilerine yönelik olanlara karşı ne kadar duyarlı olduğunu gösteriyor. Eh, ne diyebiliriz! Bize de dönüp demokrasi nutukları atıp, çağrılarda bulunurlarsa onlara birkaç sözümüz olacak: Siz Sütçüler Kaymakamı’nı terfi ettirip Dicle’ye gönderirseniz, yazarlara yönelik linç girişimlerini uzaktan seyretmeye devam ederseniz, söylediklerinizin hiçbir inandırıcılığı olmadığı cevabını veririz. Haksız mıyız! CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle