19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 EYLÜL 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Fırsat Özkan Oruç: ‘‘Türkiye Kuzey Irak’a müdahale ederse AB’yi unutsun, buyurmuşlar. AB’den kurtulmak için iyi bir fırsat!’’ Ya ğ m u r E k i m ABD’nin PKK koordinatörü Ankara’ya gelmiş... ‘‘PKK’nin ABD koordinatörü ne zaman gelecek!’’ AKP iktidarının genel bir uygulamasından söz ediyor: ‘‘Hükümet önce bir yandaşını bürokrat olarak atıyor. Daha sonra bu kişiyi kural gereği, müfettişlere ivedi olarak soruşturtuyor. Bazen bu kişiler hakkında yolsuzluk gibi olumsuz raporlar çıkıyor; fakat müfettişlerin dosyanın savcılığa sevk talebi yerine getirilmiyor. Bu tamamen iktidar yandaşlarının himaye edilmesidir.’’ Ne var bunda? Kaf Dağı’nın ardındaki ‘‘sağır sultan’’ da biliyor bunu. Devam ediyor: ‘‘Hakkında dava açılması gereken kişiler, Başbakanın himayesinde oldukları için atandıkları yerde işine bakıyor.’’ Bunun somut örneği var mı? Varmış: ‘‘İktidar partisinin il yönetiminde görev alan bir kişi, iletişim sektöründe kamuya ait bir kurumun yönetim kurulu üyeliğine getirildi. Kamu şirketinin yönetim kurulu üyesi iken, DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Himaye kurumu zarara uğrattığı gerekçesiyle zararın kendi payına düşen kısmını ödemek zorunda kaldı. Ayrıca, ‘hizmet sebebiyle emniyeti suiistimal’ suçu işlediği Başbakanlık müfettişlerince saptandı ve savcılığa sevki istendi. Başbakan savcılığa sevk için olur vermedi.’’ Tamam işte, herkesin bildiği gibi. Devamı varmış: ‘‘Kamu kurumunda hizmet sebebiyle emniyeti suiistimal suçu işleyen bu kişi, daha sonra bu görevinden alınarak bir kamu bankasının yönetim kurulu üyeliğine terfi ettirildi.’’ Demek ki Başbakan bu bürokratından ziyadesiyle memnunmuş! Peki, bu gizli bir dosya ABD: ‘‘Türkiye çantada keklik değil.’’ Doğru, tavada keklik! Yolcu Selahattin Karababa: ‘‘Erdoğan; Bush’un ardından Blair’le de görüşecekmiş. Hep beraber yolcular galiba!’’ mı? ‘‘Hayır. Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun soruşturma raporu 13 Ekim 2003 tarih ve 20/003121 sayılı. Başbakanın imzası 25 Ağustos 2004 tarihli.’’ Olaydan haberi olan var mı? ‘‘Bu konuda CHP Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu yazılı soru önergesi verdi. Ama Başbakan cevaplamadı.’’ Başbakan izin vermedi diye bu dosya kapanır mı? ‘‘Asla kapanmaz.’’ Nasıl açılır? ‘‘Savcılığa sevk için ‘olur’ vermemek, sanığı himaye etmek demektir. Eski bakan Hüsamettin Özkan’ın Yüce Divan’da yargılandığı konulardan biri budur. Özkan beraat etmiştir ama bu olayda açık şekilde sanığı himaye vardır.’’ Bu Tuzağa Dikkat!.. Başlık, pazartesi günkü Hürriyet gazetesinin manşetiydi... Haberin içeriğine geçmeden önce düşüncemi sizlerle paylaşmak istiyorum; gazetecilik okullarında, ‘‘Dezenformasyon nedir?’’, ‘‘Kirli bilgi kitlelere nasıl pompalanır?’’, ‘‘Bir şahsiyet gerçek dışı verilerle nasıl aklanıp paklanmaya çalışılır?’’, ‘‘İktidar şakşakçılığı en gözü kara şekilde nasıl yapılır?’’ konularına bir örnek aransa, bu manşet sanırım açık ara birinciliği elde ederdi!.. Öncelikle, bu haberin zamanlaması pek zekiceydi!.. Tayyip Bey ve kurmayları günlerdir, Başbakan’ın Balıkesir’de bir yurttaşın ‘‘Artık şehit istemiyoruz’’ feryadına verdiği ve vicdanları kanatan ‘‘Askerlik yan gelip yatma yeri değildir’’ yanıtıyla oluşan büyük tepki nedeniyle kan kusuyordu.. Bu yetmezmiş gibi, Tayyip Bey, bir şehit yakınına niçin telefon etmediği sorusuna verdiği ‘‘Komutanın yakasına yapışıyor, olmadık laflar ediyor. Bunu mu dinleyeceğim ben’’ yanıtıyla tepkiyi öfkeye dönüştürmeyi de başarmıştı!.. Tayyip Bey’in yerlerde sürünen imajını bir şekilde kurtarmak gerekiyordu... Dinci basının öfkeyi TSK’ye yöneltmeye yönelik ve gerçekten pek kaba ‘‘Terörle mücadeleye yönelik yaklaşım biçimi sorgulanıyor’’ manşetleri de ikinci cumhuriyetçi kanadın engin desteğine rağmen hiçbir işe yaramamıştı!.. Yeni bir ‘‘cinlik’’ gerekiyordu... Şöyle, çok satan bir gazetede patlatılacak türden bir ‘‘bomba’’... Buldular da!.. ??? Hürriyet gazetesi pazartesi günü, tepkilerin çığ gibi tüm ülkeyi sardığı sırada şu başlıkla çıktı: Bu tuzağa dikkat... Neydi tuzak?. Son günlerde şehit cenazelerinde gösterilen tepkiler ve yaşanan olaylarla ilgili olarak PKK ‘‘çok sinsi bir planı’’ devreye sokmuştu... Başbakan’ın önüne konan rapora göre cenazelerde, devlete, TSK’ye ve hükümete karşı üslup geliştirilmesi hedefleniyordu. Barış anneleri kanalıyla tepki gösteren şehit aileleriyle bağlantı kurarak vatandaşla devlet arasındaki moral bağını çökertmek ve TürkKürt çatışmasını körüklemek amaçlanıyordu. Hatta plan işlemeye başlamış ve PKK, ‘‘Yaşamını yitiren Asteğmen Zeki Burak Okay’ın ailesine başsağlığı diliyor, acısını paylaşıyoruz’’ açıklaması yapmıştı. Eski DEP’li Hatip Dicle de, Özgür Gündem gazetesine yazdığı yazıda, ‘‘Hangi şehit ailesi benzer tepkiyi verdiyse o şehidi PKK’nin şehit albümüne alalım’’ diyordu!.. Gerçekten de çok alçakçaydı da tuzak neredeydi? PKK her zamanki bildik taktiklerini sergiliyor, her fırsatı değerlendirmeye çalışıyordu, o kadar... Tuzak Hürriyet’in 25. sayfasındaydı!.. Buradaki manşet şöyleydi: Erdoğan tepkiyi bile bile çekmiş!!! Yaa, biz uyuyorduk ama Tayyip Bey bu tuzağı(!) görünce kendini feda etmiş, halkı uğruna kendini ateşe atıvermişti!.. Daha doğrusu, adli yılın açılış töreninde Tayyip Bey’le ayaküstü birkaç dakika sohbet eden Fatih Çekirge, bu sohbetin derinlerinden, satır aralarından ve de Başbakan’ın yüz ifadesinden hatta ses tonundan aldığı işaretleri takip etmiş, en yakın çevresine, kritik isimlere ulaşmış ve nihayet o çok özel bilgiye ulaşmıştı: Hepimizin dikkatle okuması gereken o ‘‘sinsi plan’’a!.. Bu sinsi plana göre PKK, ‘‘şehit yakınlarıyla ortak duygu illüzyonu’’ kurma stratejisi güdüyordu!.. Ve Fatih Çekirge’nin çok yakınından aldığı bilgiye göre Tayyip Bey bunun üzerine şöyle kükrüyordu: Bu sinsi planı engellemek ve oyuna gelmemek için gerekirse tepki almayı göze alarak konuşacağım... İşte böyle, biz sıradan faniler, ‘‘yazıktır, ayıptır, günahtır, böyle bir acımasızlık nerede görülmüş’’ diye Tayyip Bey’e yüklenirken kurt gazeteci Çekirge, bir ayaküstü görüşmede, bir yüz ifadesinden, bir ses tonundan gerçeği yakaladı ve ‘‘Arka oda sırları Perde Arkası’’ sayfasında anlatıverdi... Tecrübe tabii!!! Bu haber, okuyucuyu, kamuoyunu akıl almaz derecede aşağılayan, insanları acımasız biçimde ‘‘saf’’ yerine koyan bir ‘‘fabrikasyon’’ haber!.. Ancak, manşet ve plana takılan sıfat son derece doğru; gerçekten de ‘‘bu sinsi plana’’ ve ‘‘bu tuzağa’’ karşı çok dikkatli olmak zorundayız... Elde böyle ‘‘gazeteciler’’ ve böyle ‘‘birinci sayfalar’’ varken özellikle dikkat!!! e posta: umitzileli?gmail.com Bireysel Uğur Tasalı: ‘‘Motoru çoktan yanmış bir iktidara karşı, CHP’nin başındakiler bireysel iktidarlarını yürütmekle meşgul!’’ SESSİZ SEDASIZ (!) Divriği’de tarihi yapılar onarılırken SİVAS’IN Divriği ilçesinde bir şeyler oluyor. Dışarıdan göz ucuyla bakınca sanki güzel bir şeyler yapılıyormuş gibi görünüyor: Selçuklu döneminden kalma üç türbe ve dört cami restore ediliyor. Fakat restorasyon çalışmalarına biraz yakından bakınca ortaya farklı bir tablo çıkıyor. Türbelerin temellerine ‘‘güçlendirme’’ adı altında beton atıldığı, camilerin sıvalarının kazınıp, duvarların sıradan bir inşaat gibi sıvandığı görünüyor. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Cenaze Akif Kökçe: ‘‘NATO askerleri bir günde 94 Taliban militanı öldürdü. Türk askerini çatışmaya sokmak için istemiyorlarsa, Müslüman militanların cenazelerini kaldırmak için istiyorlar!’’ Kurulu’nun onayladığı projenin uygulanmadığı izlenimi doğuyor. Divriği’de herkes bunu konuşuyor. Bu nedenle restorasyon çalışmalarına biraz daha yakından bakmak gerekiyor. Yerel medya, tarihi yapılardaki restorasyon çalışmalarını görüntülemek istiyor. Fakat müteahhidin adamları gazetecileri silah gösterip engelliyor. Acaba niye? Bu sorunun yanıtını tarihe daha fazla beton bulaştırılmadan Divriği Kaymakamı Mustafa Çit veya Sivas Valisi Hasan Canpolat’tan bekliyoruz. Onlar küplerini dolduruyor, biz küplere biniyoruz! Su Gibi Aziz Olabilmek TÜRKSEN BAŞER KAFAOĞLU Su, son yüzyılın hızla kirletildiği, tüketildiği, yokluğu ile canlıların sonu olabilecek bir doğal varlık. O da toprak ve hava gibi alıcı bir ortam, yani doğal çevrimlerde son derece önemli ve işlevsel. O olmadan doğal yaşam ortamının sürdürülebilmesi olası değil. Bu nedenle kurda kuşa, ormanlara, sulak alanlara dek pek çok varlığın bulunduğu ekosistem birimlerine kucak açan su, insanların da içim ve kullanımındadır. Tarımdan sanayiye dek su zenginliği ışıl ışıl fark ediliverir. İnsan merkezli sistemler, her ne kadar kirletilmemesi için bu verimlilik kaynağı ile ilgili sözleşmeleri yazıya dökmüşseler de, buna uyma duyarlılığını gösterememişlerdir. Su yönetimi, ülke planlamalarında önemsenmediği, güncellenmediği için, demografik patlamalarla en gelişmiş ülkeleri bile sıkıntıya sokmuştur. ten doğa tahripleri, plansız yerleşimler, nüfus yoğunluğunun artışı, plansız ve kirletici sanayileşme vb. etkilerle her geçen gün iniş göstermekte. Dünya standartlarına göre kişi başına düşen içilebilir su 10 metreküp iken bizde 1430 metreküp olarak bilinmektedir. Son 30 yıldır, İstanbul’un yüzde 90’ının su kaynağı olduğu söyleniyor. Tarihi kalıtlara bakıldığında, bundan önceki süreçlerde bu işlere epeyce önem verildiği de anlaşılıyor. Örneğin Göktürk beldesinde bulunan tarihi su kemeri, ki güya koruma altında, burada zamanında suların ne denli çok olduğunu ve bunun için planlı bir çalışma yapıldığını işaret ediyor. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Su savaşları kapıda İstanbul’da bulunan toplam 7 su toplama havzasının en büyüğü olan Ömerli’de villa kent rantları, orman tahripleri, yüzde 38’lik nüfus yoğunluğu ile ne yönetmelik ne yasak tanıyor, almış başını yok etme yönünde gidiyor. Daha sonraları buralarda bir anlamda hızlandırılacak olan yasallaştırılmış tahrip ve ihlalleri açık açık göreceğiz. ‘‘Sular gibi çağlamak’’, ‘‘Su gibi aziz olmak’’ gibi değişmezlerimiz, boşuna toplumda yer etmemiş; boşuna su üstüne şiirler, öyküler yazılıp benzetmeler yapılmamış... ‘‘Su gibi aziz olmak’’ kolay değil; gelecekte su kaynakları korunamayıp sorumsuzca tüketme sürdürülürse çölleşme, kıtlık, açlık, toplu ölümler ve buna bağlı olarak su savaşları kapıda demektir. İşte o zaman sürdürülebilir kalkınmanın, ‘‘doğal varlıklar yok edilse de yerine yapaylarını koyma’’ yöntemleriyle olabileceğini savunanlar, herhalde yapay su üretme yoluna gitmeyi deneyeceklerdir. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com Su da tükenir Örneğin Laster R. Brown’ın ‘‘Dünyayı Nasıl Tükettik’’ kitabından edindiğimiz bilgilere göre: ABD’de fazla su pompalama nedeniyle Güney Dakota’nın güneyinden Teksas’a kadar olan büyük platonun güneyinde, 1980’den bu yana kuyuların kurumasıyla yüzde 24 azalmış. Çin’de görülen yeraltı sulama kuyularının kuruması ile 2004 yılında tahıl üretimi yüzde 27’lik bir düşüş göstermiştir. Suudi Arabistan, İran, Yemen, İsrail, Hindistan gibi ülkeler de su kaynaklarının kurumasıyla sıkıntıdadırlar. Dünyamızın yüzde 70’i sularla kaplı ama içilebilir olanı sadece yüzde 2.5. Yani 1.3 milyar kişi su sıkıntısı çekiyor. Ülkemiz her ne kadar su zengini gibi gösteriliyorsa da su yönetim ve planlamasını ör HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 14 Eylül www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ İnsanın kendine gü 1 venme duygu 2 su. 2/ Kaliteli bir kahve cin 3 si. 3/ Su ya da 4 başka sıvıları 5 taşımakta kullanılan büyük 6 cam şişe. 4/ 7 Bir organı 8 mız... Vietnam müziğine 9 özgü, armut biçimin1 2 3 4 5 6 7 8 9 de ve ipek telli lavta. 1 MA G A N D A U 5/ Köpek ve ineklere 2 E C İ R AMA Ç yedirilmek için un ve kepekle hazırlanan 3 K U R A N D E R I L I K yiyecek... Çemberin 4 A L A F Y A L E K E çevresinin çapına 5 N T E B İ R oranını gösteren sa 6 İ T Ç A P L A yı... Utanma. 6/ 7 K O K Ödün... Çocuğun eği 8 G A L E T A T tim ve öğretimiyle il 9 K A M A R İ L L A gili erkek bakıcı. 7/ Yırtıcı bir kuş... Balçık. 8/ Osmanlı donanmasında amirala eş bir rütbe. 9/ Birbirine bağlanmış iki tekneden oluşan, yelkenli ya da motorlu deniz taşıtı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yayınladığı günlük sivil toplum gazetesi BİZİM GAZETE tarafsız haberleri, ilginç röportajları, araştırmaları, köşe yazıları ve ülke sorunlarını yansıtan raporlarıyla 10 yıldır okurlarıyla el ele... Tel: 0 212 511 94 94 Abone: 0 212 513 83 00 Askeri kimliğimi kaybettim. Hükümsüzdür. AYLA ÇAN YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Vecize. 2/ Can Yücel’in bir şiir kitabı. 3/ Tasa, kaygı... Taş ya da mermerden oyma mezar. 4/ Ürik asidin tuzu ya da esteri... ‘‘Bize bol bol kucakla getir / Düşmek etrafı görmemektendir’’ (Tevfik Fikret). 5/ Yapılması gerekli olan... Şöhret. 6/ Dağkırlangıcı... Lantan elementinin simgesi. 7/ Kristof Kolomb’un Amerika seferi sırasında yönettiği üç gemiden biri... Türlü bitkilerin yaprak ve kabuklarıyla kokulandırılmış acımtırak bir içki. 8/ Akım şiddeti birimi kiloamperin kısa yazılışı... Yüce, yüksek. 9/ Tantal elementinin simgesi... Bademli kek. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle